Anadolu Selçuklu Devleti Döneminde Bir Kadın Örgütlenmesi Örneği: Bacıyân-ı Rum

Özet

Bacıyân-ı Rum, yani Anadolu Bacıları, Selçuklu Hükümdarlığı döneminde Ahilik teşkilatı içerisinde yapılanmış, Anadolu’da göçmen Türkmen hanımların oluşturduğu bir kadın örgütüdür ve örgütün kurucu lideri Fatma Bacıdır. 13. yüzyıl döneminde Anadolu’ya göç etmiş bu Türkmen kadınların Hacı Bektâş-ı Velî’den aldıkları öğretilerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması yönünde büyük hizmetleri olmuştur.  İlk olarak Âşıkpaşazâde eserinde bu sufi hanımları, Bâciyân-ı Rûm olarak isimlendirmiştir. Usta-çırak ilişkisi içerisinde eğitim sistemine tabi olan Bacıyan-ı Rum mensubu kadınların faaliyet alanları: sanat meslekte intisap, örgücülük ve dokumacılık,  askerî faaliyetler, misafir ağırlama, ve dini-Tasavvufi ve eğitim faaliyetleridir. Bu araştırma yazısında Bacıyân-ı Rum ile ilgili var olan çalışmalar ışığında Bacıyân-ı Rum hakkında bilgilendirici bir içerik ortaya konulması amaçlanmıştır.

 

Anahtar Kelimeler: Bacıyân-ı Rum, Anadolu Selçuklu, Fatma Bacı, Kadın Örgütü, Sivil Toplum

Abstract

Bacıyân-ı Rum, namely Anadolu Bacıları, is a women’s organization formed within the Ahi organization during the Seljuk Reign and formed by immigrant Turkmen ladies in Anatolia, and the founding leader of the organization is Fatma Bacı. These Turkmen women, who migrated to Anatolia during the 13th century, had great services in Turkification and Islamization of Anatolia with the teachings they received from Hacı Bektâş-ı Veli. First of all, Âşıkpaşazâde named these Sufi ladies as Bâciyân-ı Râm in his work. The fields of activity of the Bacıyân-ı Rum members (who are subject to the education system in the master-apprentice relationship) are affiliation in the art profession, knitting and weaving, military activities, hospitality, and religious-Sufi and educational activities. In this research article, it is aimed to reveal informative content about Bacıyân-ı Rum through the light of existing studies on Bacıyân-ı Rum.

 

Keywords: Bacıyân-ı Rum, Anatolian Seljuk, Fatma Bacı, Women’s Organization, Civil Society

 

 1.Giriş

Bacıyân-ı Rum, yani Anadolu Bacıları, Selçuklu Hükümdarlığı döneminde Ahilik teşkilatı içerisinde yapılanmış, Anadolu’da göçmen Türkmen hanımların oluşturduğu bir kadın örgütüdür ve Bacıyân-ı Rum’a mensup Türkmen hanımların geçmişte Anadolu topraklarının İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde çok değerli katkıları olmuştur (Çubukçu,2015). Çeşitli kaynaklarda bu örgütün tarihteki ilk kadın iş örgütlenmesi olduğunu ileri sürülmektedir (Tatlılıoğlu, Varinli & Akgül).

Anadolu teşkilatlanma faaliyetlerinin kadın ayağını oluşturan bu teşkilata dair yeterli ölçüde akademik veya bağımsız çalışma olmamakla beraber, temellerinin 13.yy’a dayandığı görüşü yaygındır. 13.yy Anadolu’sunda ortaya çıkmış bir kadın teşkilatından doğrudan ve detaylı şekilde bahseden bir doküman bulmak oldukça zordur yine de bu araştırma yazısında Bacıyân-ı Rum hakkındaki var olan çalışmalar ışığında bilgilendirici bir içerik ortaya konulması amaçlanmıştır.

Bacıyân-ı Rum ile ilgili en detaylı ve kapsayıcı çalışma Prof.Dr. Mikail Bayram tarafından ortaya konulmuştur. Kendisi ilk olarak 1987 senesinde “Bacıyân-ı Rum” isimli çalışmasını yayınlamış, ardından konu üzerine çalışmalarının kapsamını genişleterek 1994 senesinde eserin ismini “Fatma Bacı ve Bacıyân-ı Rum” başlığı ile düzenleyerek yeniden yayınlamıştır. Bayram, Bacıyân-ı Rum ve Türkmenler hakkında günümüzde sınırlı sayıda kaynak erişimine sahip olmamızın temelini geçmişte Türkmenlere karşı takınılan siyasi tutumdan kaynaklı olduğunu belirtmiştir (Bayram,2008). Yanda Bayram’ın kitabının kapağında bulunan Bacıyân-ı Rum mensubu kadınlarla ilgili görsel bulunmaktadır.

Bayram’ın ardından 2018 senesinde, Bacıyân-ı Rum hakkında hem İlhan Şahin ve Bilal Çelik (Bacıyân-ı Rum Öncesi ve Sonrasında TÜRK KADINI: Araştırmalar-İncelemeler) hem de Türk Tarih Kurumu detaylı iki yayın (Anadolu Kadınları Teşkilatı – Bacıyân-ı Rum, Anadolu Kadınları Teşkilatı Bacıyân-ı Rum: Belgeler ve Resimlerle) hazırlamıştır. Türk Tarih Kurumu 2017 senesinde Bilecik’te “Anadolu Kadınları Anma Teşkilatı Sempozyumu” düzenlemiş, ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ile birlikte 2018 senesinde “Anadolu Kadınları (Bacıyân-ı Rûm) Teşkilatı Sempozyumu” nu gerçekleştirmiştir; ayrıca bu iki sempozyum dahilinde yapılan çalışmalar 2019 senesinin Aralık ayında  “Anadolu Kadınları Bir Bacıyân-ı Rûm Hikayesi” adlı tiyatro oyununu hazırlanmaları ve İstanbul, İzmir gibi çeşitli illerde sergilenmeleri için temel oluşturmuştur[1].

 

2.Anadolu Selçuklu Devleti Döneminde Kadınlara Verilen Önem

Eski Türk toplumlarında kadınlar, siyasi, hukuki ve askeri alanda erkeklerin yanında yer alarak önemli görevler icra etmekteydi. İslamiyetin kabulünden sonra da kadınlara verilen bu önem Türkmen kadınlara karşı devam ettirilmiştir. Selçuklu döneminde kadınlar, kültür-sanat faaliyetleri içinde yer almış ve vakıflar kurmuştur; dolayısı ile sosyal hayatın içinde sürekli var olmuşlardır. Özellikle Anadolu Selçuklu Devleti’nde kadınlar, siyasi, askeri, iktisadi, kültürel, dini ve sosyal hayatta, geniş bir hareket alanına sahiptiler ve kadınların aile ve toplum içerisindeki konumu/fonksiyonu çok önemliydi.

Anadolu’da Selçuklu Devleti’nin kuruluşunca başlıca üç kültürün etkisi görülmekteydi -Türk, Acem ve Arap.  Bu etkinin sonucunda Selçuklularda resmi dil Farsça, bilim ve din dili ise Arapçaydı (Altun,2020). Böylesi bir sosyal çeşitlilik içerisinde yaşayan Selçuklu kadınları, eşlerinin daimi vekili ve yardımcısı konumundaydı. Toplumsal olarak ataerkil bir yapıya sahip oldukları halde sınıfsız bir cemiyet hayatına sahip olan Selçuklularda sosyal yapı içerisinde kadın ve erkek toplumun tüm kesimleri tarafından eşit kabul edilmiştir. Bunun nedeni göçebe hayat sürerken annelik görevi dışında, ata binen, savaşlarda yer alan Türk kadınının, yerleşik hayata geçildiğinde devlet yönetimi de dâhil olmak üzere toplumdaki önemli işlerde ve yapılarda ismi anılır olmasıdır. Selçuklu dönemini anlatan minyatürlere bakıldığında da kadın ve erkeğin hemen hemen eşit ölçülerde ve yüzlerinin birbirine dönük şekilde resmedilmesi kadınların erkeklerle bir tutulduğunun, toplumda cinsiyet ayrımının olmadığının bizler için göstergesidir (Altun,2020).

 

3.Ahi Teşkilatı (Ahiyân-ı Rum)

Ahi Teşkilatı ya da Ahilik, İslamiyet’i kabul eden Türklerin sosyokültürel ve sosyoekonomik hayatının şekillenmesinde önemli rollere sahip olan bir teşkilatın ismidir (Tatlılıoğlu,2012). Orta Asya’dan ve Harezm Bölgesi’nde 5. ve 6.y.y.’larda kurulmuş olduğu varsayılan Ahilik Teşkilatı, yaklaşık 7 asır süreyle Anadolu’da ekonomik ve sosyal düzeni ve dengeyi sağlayıp korumuştur (Çağatay, 1986). Belirtmek gerekir ki mesleki-ahlaki bir örgüt olan Ahilik, Anadolu’ya özgü bir kuruluştur ve toplumun tümünü kapsayan bir değerler sistemidir (Akman, 2006).

Ahilik hem sosyal hem de kültürel yapılara ait bir terim olarak; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran, işi kutsal, çalışmayı bir ibadet sayan, din ve ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve sanatkârların iş teşkilatı manasını taşır (Tatlılıoğlu,2012).  Bu manaya kaynak olarak gösterebileceğimiz 15.yüzyıl Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazâde[2]’nin “Tevârih-i Âl-i Osmân (Târih-i Âli Osman)” adlı eserinde Anadolu Selçukluları devrinde Türkmenler arasındaki sosyal zümreleri dörde ayırmıştır: “Gaziyân-ı Rûm (Anadolu Gazileri)”, “Ahiyân-ı Rûm (Anadolu Ahileri)”, “Abdalân-ı Rûm (Anadolu Abdalları)”, ve “Bâciyân-ı Rûm (Anadolu Bacıları)” (Bayram, 2018). Bu zümreler içinde, Gâziler, savaşçı sınıfı; Ahîler, zanaatkâr sınıfı; Abdallar, dervişleri; Bacılar da kadınlar zümresini temsil etmektedirler.

Geçmişte kitleler halinde insanların yerlerinden yurtlarından kopup Anadolu’ya gelmelerini Anadolu’nun İslamlaşmasını hızlandırdığı halde çeşitli problemlere de yol açıyordu. Bu problemlere çözüm bulmayı hedefleyen Ahi Birlikleri’nin çalışma alanlarını şu başlıklar ile listeleyebiliriz: Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türkmenler arasında yer alan çok sayıdaki sanatkâra kolayca iş bulmak ve bu kişilerin Anadolu’daki yerli Bizans sanatkârları ile rekabet edebilmesini sağlamak, piyasada tutunabilmek için yapılan malların kalitesini korumak ve üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkârlarda sanat ahlâkını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik olarak bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardımcı olmak, ülkeye yapılacak yabancı saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında ülkeyi savunmak ve yerleşim bölgelerinde Türk-İslam kültürünü genişletmek (Tatlılıoğlu,2012).

Sivil toplum fonksiyonu göstermek açısından ise sosyoekonomik bağlamda Ahilik teşkilatı hüküm sürdüğü dönemlerde temelde üç amaca yönelik hizmetler gerçekleştirmiştir. Birinci olarak, kişiyi eğitip üretici ve faydalı bir hale getirmek ve bu sayede onu toplumda layık olduğu en uygun yere yerleştirmek. İkinci olarak, ahlaklı, üretken bir çalışma ortamı meydana getirmek ve bu ortamın sürekliliğini sağlamak. Son olarak, karşılıklı anlayış ve güvene dayalı, işbölümü ve işbirliğini gerçekleştirerek toplumda sosyoekonomik dengeleri kurmak (Soykurt, 1971). Bu amaçları doğrultusunda Ahi teşkilatının, hem Anadolu Selçuklu Devleti Döneminde gem de Osmanlı Devleti döneminde kurulan en büyük ve en organize sivil toplum kuruluşlarından birisi olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Ahîler, Anadolu’ya yerleşmiş bulunan Türkmenlerin yaşadıkları her yerde, şehir kasaba ve köylerde bulunmaktadır (Gökbel,2019) fakat Ahîlerin en kuvvetli oldukları yerlerin başında Kırşehir ve civarı gelirdi ve ülke düzeyinde bütün esnaf birlikleri Kırşehir’de bulunan Ahi Evran[3] zaviyesine bağlıydı (Tatlılıoğlu,2012).

Bacıyân-ı Rum ile Ahi Teşkilatı arasındaki bağlantı Ahi Teşkilatı kurucusu Ahi Evren ile Bacıyan-ı Rum’un kurucusu Fatma bacının evliliği ile alakalanabiliriz. Mikail Bayram bizzat kitabında Bâciyân-ı Rum ve Ahîlik teşkilatı arasında ilişki kurmuş, bacı teşkilatının bilinen ilk lideri Fatma Bacı’nın, Ahî Evran’ın eşi ve onun hocası Evhadüddîn-i Kirmânî[4]’nin kızı olduğunu iddia etmiştir (Çubukçu,2015). İlme, sanata ve ahlâka son derece önem verilen Ahilikte, kadının da sosyal, ekonomik ve kültürel hayatta önemli bir yeri vardır. Sosyal, kültürel, ekonomik ve ahlaki ilkeleriyle Ahilik kültürü ve Ahilik teşkilatı, bireyin hak ve özgürlüklerine fazlasıyla önem vermiştir (Tatlılıoğlu, 2012).

Ahî birliklerinin özerkliklerini kaybetmesinin nedeni 14.yy itibariyle Osmanlı Devleti’nin güçlü bir siyasî otorite kurmasıdır. Osmanlı Devleti’nin siyasî, sosyal her alanda kaydettiği ilerleme, önceki yüzyılların sosyal kurumlarına ihtiyacı ortadan kaldırıyordu. Örneğin, Yeniçeri ordusu gibi ordu birliklerinin kuruluşundan sonra, Gâzîlerin meslek loncalarına da gerek kalmamıştır (Çubukçu,2015).

 

4.Fatma Bacı

Fatma Bacı, Bacı Teşkilatının bilinen ilk lideri ve kurucusudur. Teşkilatın liderliğini yapan Fatma Bacı, dönemin ünlü âlimlerinden Şeyh Evhadüddin-i Hâmid el-Kirmanî’nin kızı, ve Ahi Evren’in eşidir. Fatma Bacı, ilmi konulara hâkim, pratik zekâ ve entelektüel birikim sahibi bir hanımefendi olarak bilinirdi. Fatma Bacı henüz genç bir kızken babasının dergâhında dervişlerin hizmetinde görevler almıştır; Hacı Bektaş-ı Veli[5], tahminen 1228 yılından itibaren Şeyhi Kirmani’nin Anadolu’dan ayrıldığı 1232 yılına kadar bu dergâhta yetişmiştir. Ardından Fatma Bacı, babasının dergâhında yetişen Hacı Bektaş’ın himayesinde hizmet etmitir (Kalcı, 2018). Fatma Bacı (Hatun Ana) hakkında en detaylı bilgiye Hacı Bektâş’ın Menâkıbnâme’si olan Vilâyetnâme’de rastlıyoruz. Vilâyetnâme’de Hatun Ana’nın diğer isimleri Kadıncık Ana, Kutlu Melek, Fatıma Hatun, Fatma Nuriye olarak geçmektedir (Çubukçu,2015).

Fatma Bacı’nın babası olan Kirmanî, kızlarının eğitimine çok önem vermiş, onların düzenli tahsil yapmaları ve el sanatları öğrenmeleri için azami gayrette bulunmuştur. Kız çocuklarının eğitimi için gösterilen bu babadan kalma gelenek ve uygulama, Bacı teşkilatının da temel bir felsefesi ve amacı haline gelmiştir (Bayram, 2008). Bu yönden bakıldığında Selçuklu ulemasının gerek aile hayatında, gerekse sosyal hayatta kadına nasıl bir değer verdiklerine, onlara çok yönlü bir görev yüklediklerine dair fikir edinebiliriz (Sırım,2015).

Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacılar Teşkilatı)’u kuran Fatma Bacı yaşadığı asrın II. ve III. çeyreğinde çok önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Yavuz Kalcı Fatma Bacı’yı Anadolu’nun Türkleşmesinde ve kadınların hayatın her alanında faaliyet imkânı bulmasında önemli yeri olan bir rol model olarak anmıştır.

Fatma Bacı, Anadolu kadınlarını örgütleyip, kadının becerisine göre meslek ve sanat kollarında verimli bir şekilde çalışmasını sağlamıştır. Kendisi ömrünün sonuna doğru Kırşehir’e gelmiş ve 13. yüzyılın son çeyreğine doğru burada vefat etmiştir, Ankara’nın Polatlı ilçesinin kuzeydoğusundaki Bacı köyüne defnedilmiştir ve kabri burada bulunmaktadır (Bayram, 2008).

 

5.Bacıyân- ı Rum

Âşıkpaşazâde dışında başka hiçbir kaynakta Bâciyân-ı Rûm adında bir zümreden doğrudan söz edilmemesi nedeniyle Bâciyân-ı Rûm’un mahiyeti uzun süre gerektiği gibi açıklanamamıştır (Çubukçu, 2015). Âşıkpaşazâde’nin eserinde Bacıyan-ı Rum’a dair ifadeleri ise şu şekildedir:

“Ve hem bu Rûm (Anadolu) da dört taife vardır, kim müsafirler içinde anılır. Biri Gâziyân-ı Rûm, biri Âhiyân-ı Rûm, biri Abdalân-ı Rûm ve biri Bâciyân-ı Rûm İmdi, Hacı Bektaş bunların içinden Bâciyân-ı Rûm’u ihtiyar etti kim o, “Hatun Ana” dır. Onu kız edindi, keşf ve kerametini ona gösterdi, ona teslim etti, kendi, Allah’ın rahmetine vardı.”[6]

Âşıkpaşazâde’nin “Bacıyân-ı Rum” diye adlandırdığı bu zümre üzerinde ilk defa Alman müsteşrik Franz Taeschner durmuştur. Franz Taeschner o günün toplumunda kadınların bir teşkilât kurmuş olmalarını o kadar imkânsız görmüştür ki, bunun bir istinsah hatası veya yanlış anlama sonucu Aşıkpaşazade tarafından ortaya atılmış olduğunu iddia etmiştir. İlk defa Fuad Köprülü[7], Âşıkpaşazâde’nin “Bacıyân-ı Rum” diye adlandırdığı zümre hakkında verdiği bilgileri Bektaşî rivayetlerle ve başka kaynaklarla da te’yid ederek F. Taeschner’in öne sürdüğü iddiaların hiçbir suretle geçerli olamayacağını ve gerçekten Anadolu Selçukluları devrinde ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Türkmen kadınların mensup oldukları bir teşkilâtın mevcudiyetine dikkatleri çekmiştir. Fuad Köprülü, bu teşkilatın önemi ve faaliyetleri hakkında iki ihtimal üzerinde durur: İlk olarak, bu teşkilatın, üyeleri kadınlardan oluşan bir sûfi zümresi olabileceğini söyler, fakat bundan daha kuvvetle üzerinde durduğu ikinci tahmini, uç beyliklerindeki Türkmen kabilelerin ordularının içinde cengâver kadınların oluşturduğu bir teşkilat olabileceği fikridir (Köprülü,1981). Anadolu’daki Türkmen kadınların faaliyetleriyle ilgili olarak en fazla bilgi veren yazar, Fuad Köprülü’ye göre Mağribli bir seyyah olan Ibn Battuta’dır (Tatlılıoglu,2012). İbn Battuta’nın da belirttiği üzere, Türklerin yaşadığı birçok yerleşim yerlerinde, Türkmen kadınların erkekler ile yan yana iş hayatlarını sürdürdükleri, iş dünyasındaki başarılarının 13. yüzyılda görünür hale geldiği görülmüştür (Köken & Büken, 2018). Çubukçu (2015) da Âşıkpaşazâde’nin Bacıyân-ı Rum tabiriyle ağırlıklı olarak Bektaşî kadınlarını işaret ettiğini belirtmiştir. Fakat Osman Turan[8] Köprülü’nün ikinci tespitine katılır ve Dulkadir Oğulları’na bağlı 30.000 kadın süvari bulunduğunu, erkek gibi silah taşıyıp savaştıklarını ifade eder ki, bu durum Dede Korkut destanının tasvirlerine tamamıyla uygundur. Dolayısıyla Osman Turan’a göre Âşıkpaşazâde’nin Anadolu’da bulunan “Bacıyân-ı Rum” ifadesi ile kastettiğinin bu savaşçı Türkmen kadınlar olması yüksek ihtimaldir.

Bacılar Teşkilâtının varlığına ve faaliyetlerine dair en ilginç bilgiyi de Menâkıb-ı Evhadü’d-din-i Kirmânî’de bulduğumuzu belirtmek gerekir. Anadolu Selçukluları zamanında bu hanımlar arası teşkilât “Fakiregân (Hanım Dervişler)” diye de anılıyordu. Fakat bu teşkilâta mensup olan genç kız ve kadınlar birbirine “Bacı” diye hitap ettikleri için bu kadın ve kızların meydana getirdikleri teşkilâta daha yaygın olarak “Bâciyân” (Bacılar) dendiği anlaşılmaktadır (Tatlılıoglu,2012). Moğollar, Anadolu’yu işgal edip Anadolu Selçukluları Devleti Moğol hâkimiyeti altına girince Moğol iktidarı kendi iktidarına karşı direnen Ahi Teşkilâtıyla birlikte Bacı Teşkilâtını da dağıtmıştır bunun sonucunda 14. Yüzyıl içerisinde bu teşkilât tamamen dağılmıştır

 

6.Bacıların Faaliyetleri

Bacıyân-ı Rum mensubu kadınların icra ettikleri faaliyetleri kaynaklarda geçtiği kadarıyla beş temel alan halinde özetleyip listeleyebiliriz: İlk olarak, sanat meslekte intisap. İkinci olarak, örgücülük ve dokumacılık. Üçüncü olarak, askerî faaliyetler. Dördüncü olarak, misafir ağırlama. Son olarak ise dini-Tasavvufi ve eğitim faaliyetleri (Gökbel, 2019).

Bacı teşkilatını Ahîliğin kadınlar kolu olarak değerlendiren Mikâil Bayram, Bacıların faaliyetlerini; örgücülük-dokumacılık, misafir ağırlama, askeri faaliyetler şeklinde tespit etmiştir. Her bacının sanatını öğrendiği bir üstadı bulunmakta ve bu usta, öğrencisinin ticari faaliyetlerinden, eğitiminden sonra da sorumlu olmaktadır. Ahilikte olduğu gibi Bacılar da sanatlarını gelenek halinde sürdürüyorlardı. Bir tür usta-çırak ilişkisi söz konusuydu. Bu açıdan Bacılık aynı zamanda bir eğitim ve öğretim ocağı mahiyetindeydi. Sadece sanatkâr yetiştirmek değil, mal üretmenin, topluma hizmet sunmanın usul ve erkânı da öğretilmekteydi (Sırım,2015). Bacıların dikkat çeken, özellikle dönemin ve içinde bulunulan şartların etkisiyle öne çıkan faaliyet alanlarından biri de, Ahi tekke ve zaviyelerine misafir edilen ve barındırılanların ağırlanmasıyla ilgili hizmetlerdi (Sırım,2015). Anadolu Bacıları, askerî alanda da hizmet ve faaliyet göstermişlerdir. Moğolların 1243 yılında Kayseri’yi muhasarası sırasında Anadolu Bacılarına mensup kadınların şehrin savunmasına fiili olarak katıldıkları ve teşkilat olarak savaştıkları kaydedilir (Gökbel,2019).

Bacıyan-ı Rum, Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim ve kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitimlerinden, ev-bark sahibi olmalarından sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesiz ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlerde bulunarak, maddi sıkıntı içinde olanlara Ahiler tarafından oluşturulan orta sandıklarından yardımda bulunmuşlardır (Varinli & Akgül, 2012).

Anadolu kadınları “Eşine, işine ve aşına dikkat et!” yani “eşine yardım et, onu evine bağla, işine ve geçimine dikkat et” prensipleri doğrultusunda eğitiliyordu (Tatlılıoğlu,2012). Ahilik ve Bektaşilik ’teki ‘’Bir elmanın yarısı erkekse yarısı da kadındır’’ temel ilkesindeki bu düşünce, Bacıyân- ı Rûm teşkilatının kurulmasıyla fiili bir hal almıştır. İlk kez Konya, Kırşehir ve Kayseri’de kurulan Anadolu Bacılar Teşkilatı ile Türk kadınları da Anadolu’da yerleşik hayata daha çabuk geçip, göçebelikten uzaklaşmalarını sağlayacak faaliyetlerde bulunulmuştur (Köken& Büken, 2018).

Bugün birçok vilayetimizde bacıların izine rastlamak mümkündür. Moğol istilası ve sonrasındaki baskıların Ahi ve bacıların uç bölgelere göç etmelerine sebep olduğunu önceki kısımda belirtmiştim. Özellikle Ankara o yıllarda en yoğun göç alan yerlerden biri olmuş, 1330 yıllarında Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetinden çıkan bölgeyi, Osmanlı Devletinin Ankara’yı fethettiği 1361 tarihine kadar Ahi ve Bacılar yönetmiş, asayişi sağlamış ve ticaret yapmıştır. (Kalcı, 2016)

Kaynaklar bize Kayseri’de bu teşkilata mensup insanların İstanbul’a ve diğer Hıristiyan beldelere halı ve kumaş ihraç ettiklerinden bahsederler (Gökbel,2019). Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki ilk piyade üniforması Bacılar tarafından üretilmişti. Yeniçerilerin kullandığı yanda resmini gördüğünüz “bükme elif tac” adı verilen akbörkler de yine Bacılar tarafından imal edilmiştir (Bayram, 2008).

 

7.Sonuç

Bu araştırma yazısında ilk defa Âşıkpaşazâde’nin bahsettiği Bâciyân-ı Rûm hakkında çeşitli araştırmacıların/yazarların yorumlarına yer vermeye çalıştım. Onların tespit ve iddialarını karşılaştırmalı olarak değerlendirdim. Öyle anlaşılıyor ki, konuyu değerlendiren araştırmacıların ortak kanaati bu konunun tam olarak aydınlatılmasında yeni kaynaklara ihtiyaç duyulduğudur.

Kısıtlı kaynaklara rağmen ulaşabildiğimiz sonuca göre; 13. yüzyıl Anadolu’sunda kadın faaliyetlerinin iki-üç asır sonrasına oranla oldukça yoğun olduğu, özellikle Anadolu’ya göç etmiş Türkmen kadınların Hacı Bektâş-ı Velî’den aldıkları öğretilerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması yönünde büyük hizmetler sergiledikleridir. Âşıkpaşazâde bu sufi hanımları, Bâciyân-ı Rûm olarak isimlendirmiştir. Döneme ışık tutan vakıf kayıtları, zaviyeler kuran ve buralarda görev alan bacıların ne denli önemli hizmetlerde bulunduklarını kanıtlamaktadır. Birçok batılı araştırmacı, tarihin o döneminde Anadolu’daki kadınların bir araya gelerek bugünkü anlamda bir sivil toplum örgütü kurmalarını hayretle karşılamıştır (Tatlılıoglu,2012).

Kadınları eğitime, istihdama, siyasete, ekonomiye kısaca hayata dâhil etmeden yapılan her girişim başarısız olmaya mahkûmdur. Anadolu insanı bunu yüzyıllar öncesinden Bâciyân-ı Rum yani “Anadolu Kadınları” isimli örgütlenmeyi kurarak gerçekleştirmiştir (Tatlılıoglu,2012). Bacıyan-ı Rum Teşkilatı, Anadolu kadınlarını, gerektiğinde düşmanlara karşı vatan savunmasında eşlerinin yanında mücadele etmesi ve gerektiğinde de kültürde, sanatta, edebiyatta, sosyal ve ekonomik alanlarda kalkınıp gelişmesini sağlamak için teşkilatlandırmıştır. Anadolu Kadınlar Birliği, kadınlar arasındaki yardımseverliğin, konukseverliğin, doğruluk ve merhametliliğin gelişmesine katkı sağladığı gibi Türk dilinin, Türk kültürünün ve İslam anlayışının kadınlar arasında yayılmasını hızlandırmıştır (Tatlılıoglu,2012).

Kadının tarihte maruz kaldığı olumsuz tutum ve davranışlar karşısında ezber bozan bir teşkilat olan Bacıyân-ı Rûm, özellikle kurulduğu dönem itibariyle kadına verilen değerin bir göstergesi, üretken kadınların ise toplum ve tüm insanlık için ne kadar önemli olduğunu göstermiştir; ve günümüzdeki kadın örgütlenmeleri yapısına bakıldığında, “Anadolu Kadınlar Birliği” diyebileceğimiz Bacıyân-ı Rûm, etkinlik alanı ve faaliyetleri açısından, etkili bir sivil toplum örgütüdür. Hem Bacıyân-ı Rûm’un hem de günümüzdeki projeler kapsamında gerçekleşen kadın örgütlenmelerinin, kadınları yetiştirmek, onlara toplumda bir yer kazandırmak ve birlikte hareket ederek üretim yapmak gibi ortak bir amacı benimsemiş olmaları nedeniyle aralarında daha birçok benzerlikler kurulabilmektedir.

Bacı teşkilatında tüm kadınlara verilen “isine, aşına, esine sahip çık” öğüdü kadınların sadece ev işlerinde değil iktisadi hayatta da yer alabileceklerini göstermek açısından önem taşımaktadır.  Bacıyan-ı Rum teşkilatında eğitimler hem mesleki, hem kültürel ve sanatsal hem de tasavvufi eğitimi kapsadığı için kadınlar kendilerini çok yönlü olarak geliştirebiliyor ve hayatlarına yön verecek kararları daha geniş bir bakış açısıyla alma imkânı buluyorlardı. Uzun yıllar önce Türkmen kadınların basarmış oldukları iş hayatında varlıklarını hissettirebilme ve hem ekonomik hayatta hem de sosyal hayatta önemli yerlere erişmek, günümüz kadınları için bir referans oluşturarak özden gelen bu haklarını yeniden kazanmaları açısından oldukça değerlidir.

 

ECENUR GÜVENDİK

SİVİL TOPLUM OKUMALARI STAJYERİ

 

 

BİBLİYOGRAFYA

[1] Türk Tarih Kurumu resmi web sitesi: “TTK dünyanın ilk kadın teşkilatını tiyatro ile anlatacak”, “Bâcıyân-ı Rûm” Hakkında Tüm Detaylar Bilecik’te”, “Anadolu Kadınları (Bâcıyân-ı Rûm) Teşkilatı Sempozyumu, 21-23 Şubat 2018”, ““Anadolu Kadınları Bir Bacıyân-ı Rûm Hikayesi” İstanbul’da Sahnelendi”.

[2] Aşıkpaşazade Derviş Ahmet Âşıkî (1400(?), Elvan Çelebi, Mecitözü, Amasya – 1484(?)); Vefai dervişi ve Osmanlı tarihçisidir. Asıl adı Derviş Ahmed ve mahlası Aşıkî’dir. Fakat büyük dedesi Âşık Paşa olduğu için “Aşıkpaşazade” adıyla anılmıştır.

[3] (d. 1171 – ö. 12 Nisan 1261) Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı Mahmud’dur. Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı).

[4] Evhadüddin Kirmanı, zahir ve bâtın ilimlerinde devrinin otoriteleri arasında yer alan bir velidir. İran’ın Kirman bölgesinde doğduğu anlaşılmaktadır. Doğum tarihi ise bilinmemektedir.

[5]  (d. 1209, Nişabur – ö. 1271, Nevşehir); Mistik, seyyid, mutasavvıf şair ve İslam filozofudur

[6] Âşıkpaşazâde, Tevârih-i Âl-i Osmân, İstanbul 1332

[7] Mehmet Fuad Köprülü (d. 4 Aralık 1890, İstanbul – ö. 28 Haziran 1966, İstanbul); Ordinaryüs profesör tarihçidir, kendisinin aynı zamanda siyasetçi kimliği de vardır ve dışişleri bakanlığı da yapmıştır.

[8] Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi, Nakışlar Yayınevi, İstanbul1978, cilt I-II

 

 

 

KAYNAKÇA

Akman, M. (2006). Balıkesir Yöresinde Ahilikten Kalma Tören ve Uygulamalar. Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Altun, E. (2020, 12 May). Türkiye Selçuklu Devleti’nde Sosyal Yaşamda Kadın. Retrieved from www.akademiktarihtr.com

Bayram, M. (2008). Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum, Nüve Kültür Merkezi Yay., İstanbul

Çağatay, N. (1986). Ahilik ve Esnaf. İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Federasyonu Yay.

Çubukçu, H. (2015). Bâciyân-ı Rûm ve Anadolu Tasavvufundaki Yeri. FSM İlmi Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 0 (5), 217-231. DOI: 10.16947/fsmiad.88751

Gökbel, A. (2019). Bacıyân-ı Rûm (Anadolu Bacıları). T.C. Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Yayını, Ahiname, (6), s. 40-44

Kalcı, Y. (2016). Bacıyân-ı Rûm’dan Günümüze Anadolu Kadınının İktisadi, Sosyal ve Kültürel Alandaki Yeri. Esnaf ve Sanatkârlar Derneği adına Tebliğ. Ankara

Köken, A, & Örnek Büken, N. (2018). XIII. Yüzyılda Güçlü Bir Toplumun Gelişmesine Katkı Sunan Fatma Bacı ve Dünyanın İlk Kadın Örgütlerinden: Bacıyân-ı Rûm (Anadolu Bacılar Teşkilatı). Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 8 (2), 113-119. DOI: 10.31020/mutftd.418492

Köprülü, M. Fuad (1981). Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, s.159-160

Sırım, V. (2015). Osmanlı Kadınının Ekonomik Hayata Etki Katılımı: Bacıyân-ı Rûm Örneği. Hak İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 4 (8), 118-125. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/hakisderg/issue/7582/99535

Soykurt, R. (1971). Orta Yol Ahilik. Ankara: Güneş Matbaacılık

Tatlılıoğlu, K. (2012). Socio-Psychological Approach on Anatolian Turkish Woman’s Entrepreneurship in Akhism Constitution. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2/ Cilt: 2/ Sayı: 4/ Güz, s. 69-93

Türk Tarih Kurumu Resmi Web Sitesi: www.ttk.gov.tr

Varinli, I, & Akgül, D. (2012). Günümüzde Uygulanan Kadınlar Yönelik İstihdam Projeleri ve Bacıyân-ı Rûmda Kadın. II. Uluslararası Ahilik Sempozyumu Bildiri Kitapçığı, s.75-86

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...