Home Blog Page 599

NATO Ukrayna’dan Vazgeçecek

Ukrayna’nın NATO’ya Üyelik Sürecinin Tarihi Seyri

Ukrayna NATO ilişkileri SSCB (Sosyal Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği)’nin sona ermesi ile birlikte oldukça önemli bir sürece girerek gelişmeye başlamıştır. Ukrayna 1991 yılında NATO Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’ne, 1994’te Barış İçin Ortaklık Programı’na katılmıştır ve 1997’de Ukrayna-NATO arasındaki yeni bir ortaklık meydana getiren “Ayrıcalıklı Ortaklık Şartı” imzalanmıştır. 2002 yılında ise Ukrayna NATO’ya üye olma amacını açık bir dil ile ifade etmiştir ve Ukrayna ile NATO arasında bir Üyelik Eylem Planı hazırlanmıştır.

İntikam Yemeği

Soğuk yenen bir yemektir intikam yemeği. Üstünden sinirlerin ve acıların alınmasının ardından yenilen bir yemek. Ne kadar oldu bu yemek soğuyalı, ne kadar oldu Nutuk okumayalı? İntikamını alacaktık hani geçmişin, karanlığın, geç kalınmış yılların.

Şiilik

0

İran adı tarihte coğrafi bir tanım olarak ortaya çıkmış ve son yüzyıla kadar bu böyle kullanılmıştır. Etnik anlamda İran kimliği, İran’da yaşayan bütün kesimleri içine almak için kullanılan İranlı tanımını içermektedir.Yaklaşık 2500 yıllık kesintisiz devlet geçmişine sahip olan İran, İslam’ın ortaya çıkmasıyla birlikte Batı Asya’daki merkezi konumunu kaybetmiş ki 3. Yezdgerd’in Arap orduları karşısında tutunamamasından ve Horasan’dan öldürülmesinden sonra Arap-İslam yönetimi altına girmiştir. İran kimliğini ciddi bir dönüşüme uğratan en önemli gelişmelerden birisi ülkenin 16. Yüzyılın başlarında Erdebil merkezli Safevi Hanedanı tarafından Şiileştirilmesi olmuştur. Bu dönemin ardından İran kendisini sürekli olarak dışarıya karşı mezhebi kimliği ile tanımlamaya başlamış ve İslam öncesi dönemlere ait olan İran-Turan karşıtlığı yerini Şii-Sünni karşıtlığına terk etmiştir. İran dış politikasında Bölgesel Şiicilik adı verilebilecek bir eğilim ortaya çıkmış ve gerek Şah döneminde gerekse de İslam Cumhuriyeti döneminde ülke dış politikasında belirgin bir ağırlığa sahip olmuştur.

Bugünkü İranlıyı, Farsi ve Türkî unsurları ile birleştiren en önemli kültürel öğe Şii mezhebidir. Hz. Muhammed’den sonra Hz. Ali’nin ilk halife olması ve onun soyundan gelenlerin bağlandığı siyasi bir akım olarak ortaya çıkan bu mezhebe Şiilik denmektedir. 661’de Hz. Ali’nin 681’de Kerbela da çokçuklarının şehit edilmesinden sonra Şiiler, Sünni idaresine karşı bir direnme hareketine girmişler ve bu hareketlerinden dolayı da Sünni inançtan ayrılan bir mezhep mensupları haline gelmişlerdir.

İran, 7. Yüzyılda İslam okumaları başlayınca önce Arapların (300 yıl), sonrada Türklerin egemenliğine girdi. İran coğrafyası İslamiyet’le ilk kez Hz. Ömer döneminde Sasanilerin yıkılmasıyla karşılaştı. İran 850 yıl boyunca Sünni egemenliği altında kaldı ve 16. Yüzyıl başında Safevi Şah İsmail Şiiliği resmi mezhep ilan ederek, 850 yıllık Sünni egemenliği dönemini sona erdirdi ve bugünkü İran birliği oluştu. Bu süreçteki en belirleyici faktör, Safevilerin On İki İmam inancını esas alan Şiiliği devlet politikası olarak benimsemesi ve bunu İran coğrafyasına dayatmasında yatmaktadır. Şah İsmail’in kurduğu İran Safevi Devleti, bir tarikatın devletleşmesiydi. Şah İsmail hareketi bir Türkmen dervişler hareketiydi.  Dolayısıyla Şah İsmail de bir mollaydı. Yeniçağın İran’ını kuran Şah İsmail’le birlikte mollalar büyük bir güç ve saygınlık kazandılar. Yüksek bir kültüre sahip olan İran, hep kendini fethedenleri fethederek İranlılaştırdı, yitirdiği egemenliğini sonunda hep kazandı. Bir muhalefet ve başkaldırı ideolojisi görünümünde olan Şiilik, İran milliyetçiliğine en uygun dinsel yönelişti.

ŞİİLİKTE İMAM İNANCI

Şii inancında “imam” kelimesinin özel bir anlamı vardır. Bu anlama göre İslam topluluğunun siyasi ve dini konularının yönetimi için Allah tarafından görevlendirilen birisine imam denilmektedir. Yani imam, İslam topluluğunun önderliği, dini ve şer’i kanunların beyanı ve korunması ve hayatın çeşitli alanlarında halkın kılavuzluğu için Allah tarafından seçilen Peygamber ya da bir önceki imam yoluyla halka bildirilen kimsedir.

Şii mezhebinde, imamlık sistemine bağlı her Şii ferdinin dini ve dünyevi işlerinde bir imama bağlı olması gerekmektedir. Bir Şii, bu çerçeve dışında öldüğü takdirde dinsiz sayılmaktadır.

Şiiler aşağıdaki sıraya göre Peygamber’den (s.a.v) sonra gelen ve kutsal kişilik taşıyan iki imamın geldiğine inanmaktadırlar.

1.      Ali b. Ebu Talib

2.      Hasan b. Ali

3.      Hüseyin b. Ali

4.      Ali Zeynel Abidin b. Hüseyin

5.      Muhammed Bakır b. Ali

6.      Ca’fer es- Sadık b. Muhammed

7.      Musa el- Kazım b. Ca’fer

8.      Ali er-Rıza b. Musa

9.      Muhammed et-Takiyy b. Ali

10.  Ali el-Hadi en-Nakiyy b. Muhammed

11.  Hasan Askeri b. Ali

12.  Muhammed el-Mehdi b. Hasan olmak üzere on iki kişiden ibarettir.

Şiilere göre, Hz. Ali’yi sevenleri sevmek, sevmeyenleri sevmemek gerekir. Yukarıda adları zikredilen imamlardan on ikinci imam olan Mehdi ölmemiştir; yeniden Tanrı buyruğu ile dünyaya gelecek, bütün insanlara doğru yolu gösterecektir.

MEZHEPLEŞEN FARS MİLLİYETÇİLİĞİ VE Şİİ TABANLI İRANLILIK

İran çeşitli etnik grupların yaşadığı bir coğrafi siyasi bölge olmasına rağmen Fars kimliği ile eş anlamlı olmuştur. Fars dili, tarih boyu kültürel üretimin yazıldığı dil olmuştur. Söz konusu durum İran kültürü kavramı ile Fars kültürü kavramını eş anlamlı yapmıştır.

Bilindiği gibi Türkler devlet kurma geleneği olan bir millettir. Ve tam Şiiliğin yarattığı bu ayrıcalıktan istifade edip kendi gayelerini gerçekleştirmek için hareket etmişlerdir. Ancak Şiiliğin İran milliyetçiliğini canlandırmada bu kadar etkili olabileceğini düşünmemişlerdir. Şiiliğin hem İran’ın resmi dini haline gelmesi ve hem de iç ve dış siyasetinin temelini teşkil etmesi bunun Şah İsmail’in ölümünden sonra daha belirgin hale gelen İran milliyetçiliğinin temelini teşkil etmesiyle başlamıştır.

Hazırlayan: ZÜBEYDE BEYAZ – Uluslararası İlişkiler 2. Sınıf

ŞİİLİK HAKKINDA GENEL ÇERÇEVE

Şiilik, İslam’ın ana mezheplerinden biridir ve İslam dünyasında önemli bir yere sahiptir. İslam’ın ilk yıllarında, Peygamber Muhammed’in vefatından sonra Müslüman toplumunun liderliği konusunda yaşanan anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıkmıştır. Şiilik, Ali bin Ebu Talib’in (Peygamber Muhammed’in kuzeni ve damadı) ve onun soyundan gelenlerin (Ehlibeyt) İslam toplumunun meşru liderleri olduğuna inanır. Bu yazıda, Şiiliğin tarihçesi, inançları, mezhepleri ve günümüzdeki durumu hakkında genel bir bilgi sunulacaktır.

Tarihçe

Şiilik, İslam’ın ilk yıllarında, özellikle Peygamber Muhammed’in vefatından sonra liderlik konusunda yaşanan ihtilafların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Şiiler, Ali bin Ebu Talib’in Peygamber Muhammed tarafından kendi halefi olarak atandığına ve İslam toplumunun lideri olması gerektiğine inanır. Ancak, Ali, Peygamber’in vefatından sonra yapılan seçimde halife olarak seçilmemiş, bu göreve ilk üç halife geçmiştir. Ali, dördüncü halife olarak Müslümanların lideri oldu ancak yönetimi sırasında karşılaştığı iç çatışmalar ve sonunda şehit edilmesi, Şii ve Sünni Müslümanlar arasındaki ayrılığı daha da derinleştirdi.

İnançlar ve İbadetler

Şiilikte, Ali ve onun soyundan gelen İmamların masumiyeti ve hatasızlığına inanılır. Şiiler, bu İmamların Allah tarafından seçildiğine ve sadece onların İslam’ın gerçek öğretilerini yansıtabileceğine inanır. Şiilikte önemli bir yer tutan diğer inançlar arasında adalet, İmamet ve Mehdilik bulunur. Ayrıca, Şiiler, Sünni kardeşlerinden farklı olarak, Muharrem ayının onuncu günü olan Aşura’yı, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesini anma günü olarak özel bir şekilde anarlar.

Mezhepler

Şiilik içinde birkaç farklı mezhep bulunmaktadır. En yaygın olanı On İki İmam Şiiliği’dir ve İmamların on ikincisi olan Muhammed el-Mehdi’nin gizlenme döneminde olduğuna ve bir gün adaleti sağlamak üzere geri döneceğine inanır. Diğer önemli Şii mezhepleri arasında İsmaililik ve Zeydilik bulunmaktadır.

Günümüzde Şiilik

Günümüzde Şiilik, özellikle İran, Irak, Lübnan ve Bahreyn’de olmak üzere dünya genelinde milyonlarca takipçiye sahiptir. İran, dünyadaki en büyük Şii nüfusuna ev sahipliği yapmakta ve İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Şiilik, bu ülkenin resmi dini haline gelmiştir. Şiilik, aynı zamanda modern dünya siyasetinde de önemli bir rol oynamakta, özellikle Orta Doğu’daki siyasi ve sosyal dinamikler üzerinde derin bir etkiye sahiptir.

Kaynakça

  1. Momen, Moojan. “An Introduction to Shi’i Islam: The History and Doctrines of Twelver Shi’ism.” Yale University Press, 1985.
  2. Sachedina, Abdulaziz Abdulhussein. “The Just Ruler in Shi’ite Islam: The Comprehensive Authority of the Jurist in Imamite Jurisprudence.” Oxford University Press, 1988.
  3. Nasr, Seyyed Hossein. “Shi’a Islam: From Religion to Revolution.” Princeton University Press, 1996.
  4. Daftary, Farhad. “The Isma’ilis: Their History and Doctrines.” Cambridge University Press, 1990.
  5. Halm, Heinz. “Shi’ism.” Edinburgh University Press, 2004.

Hristiyan Fundamentalizmi ve Amerika

0

ABD’nin kendi çikar grupları doğrultusunda izlediği Hıristiyan Fundamentalizmi bu yıllarda doğru şekilde algıladığı kaçınılmazdır. Bu Hıristiyanlık hamuruyla yoğrulan Samuel’in Amerika’da Eski fay hatları ve Kimlik arayışı yazısında, Amerika’daki kimlik bunalımının daha kırılgan hale geldiğini görmekteyiz. Olsa bu devletin imparatorluğa doğru uzanan yolunda içerde kimlik sorunu ve zafiyet göstermemesi gerekiyordu. İşte bu bağlamda U.S’de gösterilen özellikle 21.yy da etkisini bi hayli artıran Biz Kimiz? Adlı sorun Samuel’in ilgisini çekmektedir. 1940’lar sonrası kendi siyahı vatandaşlarının ölmesinin acılarını yeni yeni dindiren bu devletin 1990’lara gelindiğinde kimlik arayışı tezinde Protestanlık ve Beyaz Navitizm adlı yolu izlemesi kendi bünyesindeki sabit verilerin ne derece de zayıf olduğunun bir göstergesi sayılmaktadır. Samuel denilen bu akıllı şahıs ‘Muhtaç olduğunuz kudret , beyaz nativizm de, Anglo Protestan öz kültüründe, dinde’.. demeye getiriyor lafı. Öyle ki hatırladığımızda, Amerikan Bolt sistemi içerisinde bilinen en dini grupların kendilerini adaletsizliğe karşi dinin temsilcisi görüp belli dini motiflerle harekete geçtiği açıkça ortada. Oklahoma baskınını yapanlar da benzer argümanlar yüzünden suçlamıştı.

Türkiye-Ermenistan Protokolleri

0

Geçen hafta itibariyle Dünya kamuoyunun gözü Zürih’teydi. Yıllardır birbirleriyle uluslararası alanda mücadeleyi alışkanlık haline getirmiş iki ülke Türkiye ve Ermenistan aralarındaki gerilimi azaltabilecek belki de en önemli adımı attılar. Protokolleri Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ermenistan adına ise Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan imzaladı. Türkiye ile Ermenistan arasındaki son resmi belgenin 13 Ekim 1921’de Kars’ta imzalandığını düşünürsek bu protokollerin ne kadar büyük önem arz ettiğini görebiliriz. Peki bu protokollerin içeriğinde ne var?

Almanya’da ki Seçimler Ve Türk Oyları

0

Dünya değişiyor. Her gün bir yeniliğin, bir olayın, bir krizin üstüne yenileri eklenen dünya da dengeler değişiyor. Nüfus oranları, ekonomik farklılıklar, inanışlar, bakış açıları, değiştikçe, politik dengelerde değişiyor. İnanılan ideolojilerin farklılaşması ya da hiç olmaması insanların bu sisteme katılmalarını güçleştirse de; politikaya, devletin yönetimine katılmak isteyenler, üzerlerine düşeni daha bir bilinçlice yapmaya çabalamaktadırlar.

Uzun İnce Bir Yoldayız

0

Amerika, kendi içerisinde yeni bir döneme girerken, dünya da bu farklılaşmaya alışmaya çalışmak için yapılandırmalara devam etmektedir. Öncelikle, Amerika Başkanı Obama’nın ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapması ve ardından Türkiye’nin AB müzakere sürecine destek verdiğini açıklaması, AB ülkelerinden Fransa ve Almanya’nın tepkisine yol açtığı gibi, Amerika’nın bu tutumundan rahatsız olduklarını belirtmek için de Başkan Obama’nın açıklamasından yalnızca birkaç saat sonra, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin ‘’Obama ile el ele çalışıyoruz ama ben Türkiye’nin AB üyeliğine karşıyım’’ açıklaması, ülkemizde sert tepkilere yol açmıştı.

Laik Devlet Seküler Toplum

Yıllardan beri süre gelen tartışmaların ışığında hala aydınlanamayan ve kitleler tarafından anlamlarının içeriği üzerinde tam bir görüş birliğine varılamamış olan iki kelime: laiklik ve sekülerlik. Birçok kimse söyleşilerde, konferanslarda ve hatta derslerde bu kelimeleri eş anlamlı olarak defalarca kullanır. Aslına bakacak olursak laiklik ve sekülerlik özünde “dünyevileştirme” bilincinden gelse de toplum içinde farklı şekilde algılanması gereken olaylar ve olgular arasında çeşitli şekillerde farklılık gösterirler.

Avrupa Birliği’nin Kosava’daki Duruşu

0

Kurulduğu yıllardan beri özellikle, dış politika konusunda ortak bir duruş sergileyemedikleri görünen ve Soğuk Savaşın ardından dünyanın güçlü aktörlerinden biri olan Avrupa Birliği’nin son yaşanan Kosova’nın Bağımsızlığı konusunda da ortak bir tavır sergileyemediklerini görmekteyiz.