Home Blog Page 593

Soğuk Savaş Sonrası NATO’nun Yeni Konsept Arayışı ve Kosava Müdahalesi

0

GİRİŞ

 1980’lerin sonun da doğu Avrupa’da komünist rejimlerin çözülmeye başlaması ve Sovyetler Birliği’nin (SB) dağılması Balkanlarda etnik çatışmalara ve güvenlik sorunlarına neden olmuştur. Yine Varşova Paktı’nın dağılması, demir perdenin kalkması, Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesi Balkanların yapısında önemli değişmeleri de beraberinde getirmiştir.  Bu çerçevede Kuzey Atlantik İşbirliği Örgütü’nün (NATO-North Atlantic Treaty Organisation) Kosova müdahalesi, Soğuk Savaş sonrası dönemde kendisine yönelik birtakım söylemleri kırması anlamın da önemli bir olaydır.  Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmeye başlaması ile içinde bulunan cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan etmiş ve bunun sonucunda 1995 yılına kadar sürecek bir savaşlar dizisi başlamıştır.

Afganistan’da Karzai’in Marifetleri

0

Afganistan’da Karzai Dönemi

Afganistan Devlet Başkanı Karzai, aldığı kararlarla açıkça şunu söylemek istiyor:

Ben ne istersem onu yaparım, başka bir şey beni ilgilendirmez; ne Uluslararası Hukuk ne Uluslararası Adalet Divanı, ne Birleşmiş Milletler, ne bölgesel değerler, ne de bölge halkının hakları ve görüşleri…

Lahey’den Gelen Karar ve Kıbrıs’taki Statüko

0

2008 yılının Şubat ayında Kosova’nın bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etmesi ve birçok ülke tarafından tanınması, Kosova’nın KKTC’nin durumuna örnek teşkil edebileceği, uzun vadede Kıbrıs’ın Kosovalaşabileceği ihtimalleri konuşulmuştu. O dönemde ılımlı lider Dimitris Hristofyas’ın güney’de seçimleri kazanmasıyla,  adada referandum sonrası ortaya çıkan moral bozukluğunun yerini çözüm umutları almıştı. Talat ve Hristofyas gibi çözüm yanlısı iki liderin aynı anda görevde bulunmaları adada bir uzlaşmaya varabilme ihtimalini hiç olmadığı kadar yüksek noktalara taşımıştı. Ancak liderlerin iki yıl sürdürdükleri müzakere sürecinde gözle görünür bir sonuç elde edilemedi, bir takım başlıklarda ilerlemeler sağlansa da, mülkiyet ve toprak gibi zorlu konularda tarafların derin görüş ayrılığı içerisinde olduğu bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Karabağ Savaşı

0

 Yazarlar : Dr. Osman Nuri Aras

                 Dr. Bilal Dedeyev

                 Dr. Reha Yılmaz

                 Dr. Vefaddin İbayev

Yayın : Qafqaz Üniversitesi – Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü

Kosova’nın ve Dünya’nın Kader Günü

Sırbistan ve Kosova, Uluslararası Adalet Divanı’nın Kosova’nın bağımsızlığına ilişkin kararına kilitlendi. İki taraf da kararın kendi lehlerine sonuçlanacağı yönünde beyanatlar veriyor. Sırbistan’a göre “Kosova uluslararası hukuku değiştiremeyeceğini nihayet anlayacak”; Kosova’ya göre ise “Kararın ardından 35 yeni ülke Kosova’nın bağımsızlığını tanıyacak.” Yine iki taraf da aksi bir ihtimale karşı aslında alınacak kararın bağlayıcı değil sadece tavsiye niteliğinde olacağına dikkat çekiyor. Ancak taraflardan her hangi birisinin bir hüküm üzerinden zafer ilan edebileceği kadar açık ifadelerin kararda yer almasını beklemek hata olur. Çünkü karar sadece Sırplar ve Arnavutları ya da Sırbistan ve Kosova’yı ilgilendirmiyor.

İlk kez bir devletin bağımsızlığının Uluslararası Adalet Divanı’nca sorgulanıyor olması ve alınan kararın emsal teşkil etme niteliği, aslında Sırbistan ve Kosova dışındaki ülkelerin de dikkatlerini alınacak karara çekiyor. Zaten salt bu nedenle de Divan’ın vereceği karar, mevcut dengeleri sarsmayacak şekilde kurgulanmış olacaktır. Sonuçta Uluslararası Adalet Divanı, değişik ülkelerden seçilen hâkimlerle oluşturuluyor ve değişik ülkelerin hukuk sistemi ve daha önemlisi dış politika anlayışı da Divan’a sirayet ediyor. Her ne kadar, Kosova’nın bağımsızlığını “ayrılıkçı bölgeleri” olduğu için tanımayan ve kararı ilgiyle bekleyen ülkeler olarak İspanya, Rusya, Çin sayılıyor olsa da, aslında Kosova’yı tanıyan ülkeler arasında da “ayrılıkçı bölgeleri” ile ilgili endişe taşıyanların sayısı hiç de az değil.

Kosova’nın bağımsızlığının yasallığını inceleyen Divan’ın öncelikle bağlı olduğu kurallar ve göz önünde tutmak zorunda olduğu hususlar ise devletlerarası antlaşmalar, uluslararası hukuk teamülleri ve uluslararası hukukun evrensel ilkeleridir. Devletlerin toprak bütünlüğüne saygı ilkesi ise uluslararası hukukun en temel prensibidir. Her ne kadar bu ilke dünya tarihinde defalarca ihlal edilmişse de daha önce hukuk hiçbir zaman bu ihlalin parçası yapılmamıştır. Dolayısıyla hukukun evrensel ilkeleri noktasından bakıldığında Divan’dan çıkacak kararın Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması gerekirdi. Tabi eğer Kosova bir AB destekli ABD projesi olmasaydı… Divan’daki yargıç dağılımına bakıldığında ise 15 hâkimin dokuzu Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ülkelerden geliyor:  Japonya, Sierra Leone, Ürdün, ABD, Almanya, Fransa, Yeni Zelanda, İngiltere ve Somali. Altı hakim ise Kosova’nın bağımsızlığını tanımayan ülkeler olan Slovakya, Çin, Meksika, Fas, Rusya ve Brezilya’dan gelmektedir. Dolayısıyla devletlerin dış politika anlayışı bakımından Kosova, 9’a 6 daha avantajlı konumda bulunuyor. Gücün siyaseti, siyasetin ise adaleti belirlediği bir gerçektir. Kosova konusunda verilecek olan Divan kararının gerçeği ise Kosova’nın diğer ayrılıkçı bölgelere emsal teşkil etmeyecek şekilde bağımsızlığının onaylanmasıdır. Nitekim Kosova’nın bağımsızlığı projelendirilirken de bu husus hesaba katılmıştı.

Yugoslavya’nın dağılma sürecinin değerlendirildiği dönemde Kosova’nın da diğer cumhuriyetler gibi ayrılma hakkının bulunduğu vurgulanmış olsaydı, Batı bu denli dolambaçlı yollar aşmak zorunda kalmayacaktı ancak o dönemde Yugoslavya Anayasası’nın Kosova’ya sadece özerklik hakkı verdiği ilan edilmişti. Balkanların orta noktasında yapılandırılmış bir “çok kültürlü, çok dinli, çok etnikli” Kosova projesi ise bundan sonraki gelişmelerle oluşmuştu. Dolayısıyla başlangıçta yanlış belirlenen rota nedeniyle Kosova’nın bağımsızlığının kitabına uydurulması da kolay olmadı. Ancak bugünün reel politiği Kosova’nın artık reddedilemeyeceği, Kosova için sürecin geri çevrilemeyeceğidir.

Kararın Etkileri 

Divan’ın kararının emsal oluşturma ihtimalini bertaraf eden bir istisnai duruma vurgu yapması büyük ihtimaldir. Dolayısıyla Divan, Kosova’nın bağımsızlığını olumlayacak ancak bunu Kosova’ya özgü olduğunu ilan edeceği özel bir duruma bağlayacaktır. Bu noktada tarafların mahkemede savunduğu görüşler yol gösterici olacaktır. Sırp yaklaşımı, 1920’lerde –çok yakın bir tarih olması nedeniyle önemlidir- Kosova’nın nüfusunun yüzde 80’inin Hıristiyan, yüzde 20’sinin Müslüman olduğu yönündedir. Arnavutlar ise (UAD’ye sunulan sözlü savunmalarda) Kosova’nın Sırbistan’a geçişini Sırp “kolonizasyonu”nun başlangıcı olarak lanse etmektedir. Bundan sonra 1920’ye dek süren bir etnik temizlik başlatıldığı ifade edilmektedir. Kolonizasyon vurgusunun “halkların kendi kaderini tayin hakkı” bakımından uluslararası hukukta güçlü bir karşılığı vardır. Yine de Kosova bağımsızlık tezini mahkemede “ırkçı yönetimler” üzerine oturtmaktadır. Mahkemenin bu yaklaşıma sempati duyması şaşırtıcı olmayacaktır.

Kararın uluslararası mevcut sistemi yerinden oynatması beklenmiyorsa da, BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararı hala geçerliliğini korurken özellikle BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden ABD, İngiltere ve Fransa’nın Kosova’nın bağımsızlığını tanımasıyla zaten dengeler bozulmuştu. Nitekim BM genel Sekreteri Ban ki Moon’un kararın açıklanmasından önceki “Uluslararası Adalet Divanı’nın Kosova bağımsızlığı hakkında pozitif bir karar alacağına inandığı” yönündeki sözleri de uluslararası hukukun uygulanmasındaki sorumluluğu bakımından manidar ve düşündürücüdür.

Kosova konusunda atılacak her bir adım bugüne dek Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını açıklaması sonrasına bırakılmıştı. Kosova Dışişleri Bakanı Skender Hyseni’nin RTV21 televizyonuna yaptığı açıklama da “Uluslararası Adalet Divanının tavsiye niteliğindeki kararından sonra Kosova bağımsızlığını en azından daha 35 devletin tanıyacağı vaatlerini aldığı” yönündeydi. Dolayısıyla kararın ilk etkisi Kosova’yı tanımaya hazır olan ancak Divan’ın kararını bekleyen ülkelerin girişimlerinin hızlanması ile gerçekleşecektir. Bugün BM’nin 192 üyesinden 69 ülke Kosova’nın bağımsızlığını tanıyor. Bu ülkelerin 22’si ise aynı zamanda AB üyesi. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde AB’nin de BM’nin de toplanarak Kosova konusunu yeniden görüşmesi gerekecek. Nitekim AB’nin 26 Temmuz’da Kosova’nın yeni durumunu analiz etmesi bekleniyor. Ancak Kosova’nın bağımsızlığına kesinlikle karşı olan 5 üyenin iknası kolay olmayacaktır. Yine de bu ülkelerden Yunanistan’ın daha ılımlı davranması beklenebilir. Ancak İspanya, Romanya, Slovakya ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katı tutumu sürecektir. BM’de de BM Güvenlik Konseyi dönem başkanlığını Rusya’nın yöneteceği Ağustos ayında Kosova konulu bir oturumun gerçekleşmesi bekleniyor. Ancak o güne dek Kosova’yı tanıyan üye ülke sayısının artması ve BM içerisinde çoğunluğa geçmesi ihtimali de güçlü. Kosova’nın aslında ABD ve Rusya’nın güç gösteri alanı olduğu düşünüldüğünde önümüzdeki günler her iki ülkenin de lobi faaliyetlerini arttıracağı günler olacaktır.

Karardan etkilenecek diğer bölgelerin başında ise Kıbrıs bulunuyor. KKTC’nin tanınmasının önündeki tek engel bir BM Güvenlik Konseyi kararıdır. Kosova’nın Divan’dan olumlu bir sonuç alması da, BM Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen bağımsızlığın mümkün olduğu anlamına gelecektir. Dolayısıyla müzakere sürecinin Kosova kararından etkilenmesi beklenebilir ve hatta bir gereklilik olarak KKTC ve Türkiye hükümetleri önüne de konulabilir. Aynı şekilde Filistin, Osetya, Abhazya, Dinyester Yanı (Transdniestr), Transilvanya ve benzeri tüm bölgeler için de durum dün olduğundan farklı olacaktır. Kosova lehine olacak bir kararın en büyük olumsuzluğunu ise dünya Balkanlarda istikrarın yeniden çatışmalar şeklinde bozulması ile yaşabilir. Nitekim Sırbistan Divan’dan çıkabilecek her türlü karardan lehe bir sonuç yaratabilecek bir pozisyonda bulunuyor. Bosna-Hersek içerisindeki Sırp Cumhuriyeti üzerinden karar birden Sırbistan lehine yeni bir avantajlı durum yaratabilir. Bu ise Bosna-Hersek toprak bütünlüğünün bozulması ve Bosnalı Sırpların uzun zamandır peşinde oldukları Kosova benzeri bir bağımsızlık için harekete geçmesi sonucunu doğuracaktır. Bugün kesin olan uluslararası dengelerin artık bozulmuş olduğu ve hukukun da siyasetin çizgisinde bir kez daha evirildiğidir. Yarın ise “2000 halk var ancak 200 devlet var; yeni dünyada 2000 devlet olacaktır” sözlerini haklı çıkaracak gelişmelere sahne olacaktır.

Gözde KILIÇ YAŞIN

21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü

Balkanlar ve Kıbrıs Uzmanı

http://www.21yyte.org/tr/yazi6069-Kosovanin_ve_Dunyanin_Kader_Gunu.html

Orta Doğu Genel Özellikleri ve İsrail

0

Orta Doğu, Hint Yarımadası’nın batısından başlayan Güney-Batı Asya’nın Kuzey Afrika ile kesişim alanı için kullanılmaktadır. Bölge konumunun verdiği stratejik önem ve üzerinde barındırdığı ülkelerin çeşitliliği nedeniyle birçok sorunla karşı karşıya kalmıştır.

Türk-Kürt İlişkilerinin Kısa Bir Tarihi…

0

            Milliyet’te yayınlanan bir yazı dizisinde, Kara Kuvvetleri’nin eski komutanlarından emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın şu sözleri sürmanşetten verilmişti: “Kürt yok dedik sorunu göremedik”.

            Söz konusu söyleşilerden çıkarılacak sonuç, “öteki”ni yeterince tanımadığımızdı. Hem de hemen hemen hiçbir açıdan!

Azerbaycan ABD İlişkilerinin Etüdleri

0

Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiği ilk yıllardan Euro-Atlantik mekana entegrasyonu dış politika kursunun temeli olarak almıştı. 20 yıl içinde Avrupa ülkeleri, aynı zamanda ABD-la ilişkiler kurulmuştur. Bağımsızlığının ilk yıllarından ABD Azerbaycanla olan ilişkilerini geliştirmekte ilginç ve tüm bu yıllar içinde Azerbaycan-ABD ilişkileri özel sıcak hatla gelişmekte. Buna birkaç neden var: Azerbaycan’ın regiondakı önemi ve enerji projelerine katılımı.

Azınlık Kavramı ve Bulgaristan’daki Türk Azınlığı

0

Azınlık kavramına insanların toplu olarak yaşamaya başladıkları dönemlerden itibaren rastlamak mümkündür. Azınlık kavramı genel olarak çoğunluktan farklı özelliklere sahip olan gruplar, topluluklar olarak adlandırılabilir.

Kitap Tahlili: Türk Sorunu

0

21.YY Türkiye Enstitüsü Başkanı ve Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ tarafından ele alınan, son gelişmeler ışığında meydana gelen olayları değerlendirdiği, Kürt sorununa karşı yapılmak istenen çözümler neticesinde olası Türk Sorununa değinerek ortaya çıkabilecek bir kavgadan bahsetmektedir. Özdağ; Türk Sorunu başlıklı kitabını Dört Bölüme ayırarak, sistemli bir inceleme yaparak meydana getirmiştir. Bu bölümlere bakacak olursak;