İngiltere Savunma Bakanı Libya’daki insani operasyonlara yardım etmek üzere 200 askerin hazır tutulduğunu açıkladı.
Suudi Arabistan’da Gösteri Yasağı
Suudi Arabistan hükümetinden yapılan açıklamada, kamu düzenini korumak gerekçesiyle her türlü gösteriyi yasaklandığı bildirildi.
İçişleri Bakanı televizyondan yaptığı açıklamada, hükümetin kamu düzenini bozmak isteyenleri engellemek için elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi.
Sırbistan İle Libya Arasındaki İlişkiler Donduruldu
Birleşmiş Milletler’in Kaddafi rejimine yönelik silah ambargosu, seyahat yasağı ve mal varlığı tedbirlerinin akabinde Sırbistan da Libya ile askeri ve ekonomik işbirliğini dondurdu. Bir yandan bakanlığın Libya’daki olayları dikkatle izlediğini ve Beldgrad’ın şiddet olaylarını açıkça kınaması gerektiğini vurgulayan Savunma Bakanı Dragan Sutanovac, bir yandan da Kuzey Afrika’daki büyük projelerin istikrar sağlandıktan sonra devam edeceğine yönelik konuşma yaptı.
Irak’ta Artan Potesto Gösterileri ve Siyasi İstikrara Etkisi
Tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alan halk ayaklanmaları, Irak’ta yankı bulmaya devam ediyor. 17 Şubat’ta ilk kez Irak’ın en güvenli ve istikrarlı bölgesi olarak ifade edilen Kürt Bölgesel Yönetimi’nin idaresi altındaki Süleymaniye’de başlayan protesto gösteri, Irak’ın diğer vilayetlerine de yayılmıştır. Süleymaniye’de yapılan gösteriler Kürt Bölgesel Yönetimi’ni hedef alırken, Irak’ın diğer vilayetlerindeki gösteriler yerel yönetimler ve merkezi hükümete yönelik protestolardır. Irak’taki protestolara katılım Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki diğer protestoların olduğu ülkelerdeki kadar geniş katılımlı olmasa da yarattığı siyasi etki bakımından oldukça büyük bir etki yaratmıştır. Irak’ta devam eden gösteriler, Irak iç siyasetinin dengesi bozduğu gibi, yerel yönetimlerde de değişikliklere yol açmıştır. Babil ve Basra valisi istifa ederken, Bağdat Belediye Başkanı da görevini bırakmıştır. Öte yandan Kerkük valisinin de değişeceği konuşulmaktadır.
Mısır’da Gösteriler Devam Ediyor
Mısır’ın başkenti Kahire’de binlerce göstericinin Devlet Güvenlik Teşkilatı’nın merkezini bastığı bildirildi.
Ortadoğu’daki Son Gelişmeler Neyi İfade Ediyor?
Ortadoğu’daki Son Gelişmeler İç dinamik mi? Yoksa Büyük Ortadoğu Projesi’nin Bir Parçası Mı?
Ortadoğu’da iç isyanlar patladığından beri tüm dünya Ortadoğu’yu hem büyük bir hayretle hem de neticesinin ne olacağını merak ederek izliyor. Şüphesiz ki ortaya atılan en önemli sorunlardan biri bu gelişmelerin Amerika Birleşik Devletleri’nde 2003 yılında gündeme gelen Büyük Ortadoğu Projesi’nin birer neticesi mi, yoksa ülkelerin iç dinamiklerinin birer sonucu mu olduğudur. Öncelikle isyanlarda ABD’nin rolünü ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) buradaki yerini değerlendirmek gerekir.
BOP, 11 Eylül saldırılarından sonra George W. Bush’un Amerika’ya karşı tehdit olarak belirlediği Ortadoğu rejimlerinin demokratikleşmesini ele alan bir projedir ve gündeme geliş şartları önemlidir.
11 Eylül saldırıları yeni patlak vermiş, Afganistan müdahalesi Amerikan halkının intikam duygusunu tatmin etmemiş, Irak müdahalesinin belirsizliği kafa karıştırmış ve Bin Laden bulunamamıştı. Bütün bu sosyal ve toplumsal baskı altında George W. Bush’un dış politikadaki tecrübesizliği yüzünden ilk dört sene yönetimindeki dış politikasını aşırı neo-conservative (yeni muhafazakar) görüşlü olan başkan yardımcısı Dick Cheney, Ortadoğu temsilcisi Zalmay Mamozy Khalilzad, yardımcısı Douglas Feith, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld <http://en.wikipedia.org/wiki/Donald_Rumsfeld> ve onun yardımcısı Dr. Paul Wolfowitz, önemli danışmanlarından Richard Perle ve Scooter Libby gibi kişilere emanet etmişti. Bu ekiple gerek halkı tatmin gerekse terör kaynağı olarak gördüğü Ortadoğu’daki sorunları çözmek adı altında BOP gündeme getirildi.
Bu projenin temel noktası her ne kadar daha sonraki yıllarda resmi şekilde gündeme getirilmese de, maksadı Ortadoğu rejimlerini demokrasi yoluyla değiştirmek ve radikal eğilimleri azaltmaktı. Bu projenin hayata geçirilebilirliği öyle konuşulduğu kadar kolay değildi. Her ne kadar birçok kimse ABD’nin bir parmak oynatması ile dünyayı değiştirebileceğini zannetse de bunlar komplo teorisinden ileri gidebilecek tezler değildir. Nitekim Bush’un ikinci döneminde Dick Cheney’nin sağlık sorunları yüzünden pasif hale gelmesi, Rumsfeld’in, Wolfowitz’in, Feith’in, Perle’in görevlerinden ayrılması gibi birçok değişikliklerle Bush artık ikinci döneminde yönetimin dış politika ve karar alma sürecinde iyice söz sahibi oldu. Bununla birlikte Bush’un ilk dönemindeki BOP’un yerinde yeller esmekte ve bu dönem uygulanan politikalarda ilk dönem ortaya atılan fikirlerden çok farklı bir tablo çizilmekteydi. BOP felsefesindeki büyük değişim sadece Bush’un ikinci dönemi ile sınırlı kalmadı, bu felsefeyi eleştirerek iktidara gelen ve Bush’tan yüzde yüz farklı bir politika izleyen Obama’nın başkan olması ile devam etti. Diğer bir deyişle 2003’te gündeme getirilen bu proje önce Bush’un ikinci döneminde sonra Obama ile gündem dışı kalmış bir hadise haline geldi.
ABD’nin bu devrimleri organize ettiği görüşünün yanlışlığı ile ilgili bir örnek daha vermek gerektiği kanısındayım. Bölgede Mısır, Suriye gibi birçok ülkede ABD çok hoşnut olmasa da gücü elinde bulunduran Esad ve Mübarek gibi kimseler ülkelerindeki laik ve radikal olmayan duruşu muhafaza etmekteydiler. Farzedelim ki ABD demokratikleşme adına bunlar gibi birçok lideri değiştirme konusunda devreye girdi, o taktirde bu tarz liderlerin altında asıl güç sahibi olan arkalarında da güç barındıran radikal iktidarların yönetimi ele alması çok muhtemeldir ve böyle bir durumda ABD Esad’ı, Mübarek’i hatta Kaddafi’yi mumla arayacak duruma gelebilir. Bunları değerlendirdikten sonra şunu söylemek mümkündür. Böyle ciddi riskler bölgenin demokratikleşmesinden ziyade radikalleşmesini sağlayacağı için ABD’nin ateşle oynayacağını hiç sanmıyorum.
Bu ülkelerdeki iç dinamikleri değerlendirmek gerekirse gözden kaçırdığımız bazı unsurları öne çıkarmak gerekebilir. Bu isyanların ülkelerin iç dinamikleri ile olamayacağını savunan kimseler özellikle şu vurguyu yapmaktadır:
”Nasıl olur da yıllardır sessiz kalan topluluklar birden bire ve birbirinin ardı sıra isyan etmeye başlamışlardır?”
Şunu hatırlatmak gerekir, demokrasi ve demokratik olarak sesini duyurabilmek küreselleşen dünyada bireyin en büyük hakkıdır. Örnek vermek gerekirse ABD, Avrupa veya Türkiye’de demokrasiyi uygulayan ve seçimleri düzgün yapan tüm ülkelerdeki halk isyan hakkını kendisine verilmiş oy hakkını kullanarak demokratik hakkı doğrultusunda yansıtır.
Öte yandan Mısır, Suriye, Tunus, Libya ve daha birçok ülkede seçim aracının tam anlamı ile işlememesi yüzünden insanlar tepkilerini ve değişim arzularını ortaya koyacak bir reaksiyon mekanizması bulamamaktadırlar. Dolayısıyla aydını, ideoloğu, bilim adamı, okumuş insanları olan bir toplumda insanlar tepkilerini açıklıkla dile getiremiyorlarsa isyan etmeleri normaldir. Bu isyanların birbiri ardına başlamalarının sebebini tarihe bağlamak gerektiğini düşünüyorum. Fransız devrimi hayata geçtikten 20-25 sene sonra bu hareket Balkanları etkisi altına aldı. Latin Amerika’da ise bu hareketin etkisini görmek 30 seneyi buldu. Keza Avrupa’da 1990 sonrası başlayan demokrasi hareketleri 2000’lerde Türkiye’yi etkisi altına aldı. Avrupada 1990’larda başlayan ve Türkiye’ de 2000’lerde devam eden bu hareketler tam 10 sene sonra Ortadoğu’da meydana geldi. Burdan yola çıkarak 10 sene sonra da Çin’de demokrasi hareketlerini görmemiz mümkün olacaktır.
Netice itibariyle üzerinde durmak istediğim husus şudur; hiçbir devrim veya siyasi hareket, temelsiz veya ideolojiden yoksun olamaz bu temelin atılması veya ideolojinin oturması için gerekli motivler bellidir. Bölge liderlerinin halkları üzerinde baskı kurması ve anti-demokratik tavırlar alması, halkın iradesini seçimlerle ortaya koyamaması, vatandaşlarının refah düzeyini ciddi anlamda arttıracagı yerde kendi refahlarını düşünmeleri servetlerine servet katmaları halkta tepki yaratmıştır. Bununla birlikte bu ülkeler içinde iyi eğitim görmüş demokrasi algısını oturtmuş birçok kimsenin, dünyadaki etkileşimleri takip ederek bu dinamikleri kendi ülkelerindeki gerçeklerle birleştirerek ideolojik bir temele oturtmasıyla bu devrimler hayata geçmiştir. Dolayısı ile bu devrimlere dışarıdan bakarak her şeyi Avrupa ve ABD’ye bağlamaktan ziyade iç dinamiklere bağlamak daha doğru olur.
Yrd.Doç.Dr.Burak Küntay
Bahçeşehir Üniversitesi
Hükümet ve Liderlik Okulu (HLO) Başkanı
ABD’nin Dağlık Karabağ Endişesi
Bratislava’da düzenlenen “Global Security” toplantısında açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Philip Gordon, “Dağlık Karabağ Sorunu dondurulmuş sayılıyor, fakat temas hattında sıkça insan kayıplarına neden olan ateşkes ihlalleri yaşanmaktadır. Herhangi bir yanlış adım sonucunda çatışma daha da sıcak aşamaya kayabilir. Bu senaryoya izin verilmemelidir” şeklinde ABD’nin Karabağ konusundaki endişelerini belirtti.
Orta Asya’da Rusya Etkisi Devam Ediyor
Kırgızistan Acil Durumlar Bakanlığı, Rusya’dan 3 milyon dolar değerinde yardım aldığını bildirdi. Bu yardımın 22 cip, 8 kamyon, 4 ambulans ile su tankeri, yangın söndürme aracı ve çeşitli araç gereçlerin değerinde olduğu belirtildi.
Şimdi De Sıra Bahreyn’de mi?
ABD’nin 5. filosuna ev sahipliği yapan ve Sünni bir hanedan tarafından yönetilen Bahreyn’de, nüfus çoğunluğunu oluşturan Şiiler, başkentte binlerce insanın protesto gösterileri düzenledi.
Türkiye’de Din ve Devlet İşleri: Prof. Dr. İştar GÖZAYDIN Röportajı
Doğuş Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi olan idare hukukçusu Prof. Dr. İştar GÖZAYDIN yaklaşık yirmi beş yıldır din ve devlet ilişkileri, din özgürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı konuları üzerinde çalışmaktadır.