Dün ateşkes ilan eden ancak bugün muhaliflerin kalesi durumunda olan Bingazi’ye girmek için saldırı başlatan Kaddafi’ye karşı uluslararası kamuoyundan sert tepki geldi.
ABD’nin Mısır’daki Olaylara Yaklaşımı
Mısır’daki olaylar ilk başladığı dönemde ABD’den gelen ilk açıklamalar, Mısır’ın istikrarlı bir ülke olduğu ve sağlam bir hükümete sahip olduğu yönündeydi. ABD, halkın meşru talepleri karşısında 30 yıllık müttefiki Hüsnü Mübarek’in yanında yer alıyordu. Mısır, ABD’nin Ortadoğu politikasının sorunsuz işlemesi açısından, Ortadoğu’daki en önemli ülke pozisyonundadır. Dolayısıyla ABD, Mısır ile ittifakının bozulmasını istemiyor.
Güney Amerika’da Yükselen Sol Akım
Güney Amerika ülkeleri denince akla genel olarak darbeler, devrimler, ülke içi ayaklanmalar, gerilla olarak adlandırılan silahlı devrimci gruplar, acımasız sağ görüşlü hükümetler ya da iç çatışmalar gelir. 10 yıl öncesine kadar haber bültenlerimize bile bu uzak kıtadan istikrarsızlık ve şiddet eylemleri haberleri gelirdi. Fakat bir süre sessizliğe gömülen kıta birden emperyalist karşıtı söylemler, iş birliği çağrıları, yükselen ekonomiler ve çevreci yaklaşımlarla gündeme gelmeye başladılar. Özellikle devletler tarihinde çok kısa sayılabilecek bir sürede bir kıtanın hızla toparlanışına ve yükselmesine şahit olduk. Askeri darbe liderlerinin yerini şimdi farklı boyutlarda da olsa sol hükümetler almıştır.[1] Kıtada Kolombiya dışında neredeyse bütün ülkelerin başında sol partilerden seçilmiş devlet başkanları bulunmaktadır. Bu başkanların çoğu da Amerikan Yerlisidir. Nikaragua Sandinistalarla devam etmekte, Venezüella Chavez’den vazgeçmemekte, Ekvador Correa’ya karşı gerçekleştirilen darbe girişimini engelleyerek yoluna devam ediyor, Brezilya’nın yeni kadın başkanı, eski solcu gerilla… Peki bu günlere nasıl gelinmiştir. Değişimin altında ne gibi sebepler yatmaktadır?
Güney Amerika Ülkelerine Kısa Bir Bakış
Güney Amerika eğer daha geniş bir kapsamda bahsetmek gerekirse Latin Amerika son derece karmaşık bir coğrafya ve tarihe sahiptir. Yüksek dağlar, geniş ormanlık alanlar, nehirler, göller, kanallar aslında birçoğu birbiri ile akraba olan yerli kabilelerini birbirinden ayırmış ve daha sonra bu doğrultuda küçük küçük pek çok ülkenin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır.
Doğal kaynaklar ve madenler bakımından çok zengin olan kıta coğrafi keşifler ile sömürüye açılmıştır. Başta İspanyol ve Portekizliler olmak üzere kıta sömürülmüş daha sonra İtalyan işçiler ve Afrika’dan gelen köleler ile kıta çok etnik unsurlu bir yapıya ulaşmıştır. Sömürülerden ötürü kıtada etnik unsurlar değil ekonomik uçurumlar esas sorun kaynağı olmuştur. Yıllardır sömürülen ama ikinci sınıf vatandaş şekline sokulan yerliler, zengin toprak sahiplerinin tarlalarında çalışmak üzere getirilen Afrika kökenli köleler, zengin beyaz batılı kimliği altında ezilmiş ve dışlanmışlardır.
Bu duruma çare olarak bütünleşmeyi görmüşler ve kıtanın bölünmüş küçük ülkelerden oluşan, Avrupa kökenli beyaz sağ hükümetler tarafından yönetilen kaderine engel olmak istemişlerdir. Bu yüzden pek çok devrimci hareket, gerilla hareketi ve örgütlü mücadele başlatılmıştır. Çoğu kanlı sonuçlanan bu denemelerin başarıya ulaşmasında iki önemli olay vardır. Bunlardan ilki, Chavez’in seçimleri kazanması ikincisi ise Birleşik Devletler için dönüm noktası sayılan 11 Eylül olayları.
Venezüella’da Chavez’in Seçilmesi
Venezüellalı yoksul ve melez bir aileden dünyaya gelen Başkan Chavez asker kökenlidir. Ülkesinin içinde bulunduğu kötü durum karşısında ancak sosyalizmin durabileceğini iddia ediyordu. Kıtada bir kahraman olan ve Venezüella’nın kuruluş temellerini atan Simon Bolivar’ın ilkelerini benimseyerek temel aldı. Bu ilkeler ve sosyalizmin ulusal boyutta harmanlanması Venezüella’nın kurtuluşu olacaktı. Yarbay iken 1992 yılında Carlos Andres Perez’e karşı darbe girişiminde bulundu. Başarısız olan bu darbe girişimi sonunda bir müddet hapis yattı. 1999 yılında iktidara gelen Chavez bir dizi değişiklikler yaptı. Bunlar ülke yapısındaki değişikler olduğu gibi Hidro Karbon Yasası ile petrol şirketlerinin devletleştirilmesini de kapsamaktadır.[2] Üstelik Küba ile de yakın ilişkiler kurulması Birleşik Devletler için bardağı taşıran son damla olmuştu. Hidro Karbon Yasası ile petrol işçileri ve sendikalar ayaklandı. Petrol piyasası çöktü ülkede iç karışıklıklar arttı. Chavez karşıtları ayaklandı fakat bununla beraber çoğunluğu fakir olan halk da ayaklandı ve ordunun Chavez’den taraf olması ile birlikte ayaklanmalar bastırıldı ve bu girişim ABD destekli başarısız bir darbe girişimi olarak tarihte yerini aldı.[3] Artık Chavez halk tabanındaki meşruluğunu tüm dünyaya kanıtlamış oluyordu ve Birleşik Devletlerinin gözü önünde pek çok cüretkar değişiklik yapmış ve sosyalizmi hedeflediğini açık açık söyler hale gelmişti. Hatta en büyük hedefi Bolivar ilkeleri doğrultusunda kıtada birlik sağlamaktı. Bu doğrultuda, pek çok girişimde bulundu ve bütün kıtasal birlik hareketlerinde başı çeken ülkelerden oldu. Özellikle ALBA(Latin Amerika için Bolivarcı Alternatif) Venezüella’nın en aktif olduğu örgütlenme olarak önemini korumaktadır ve diğer örgütlenmelere izin vererek desteklemektedir.
11 Eylül ve Sonrası
Birleşik Devletler tarihine kara bir anı olarak kaydedilen 11 Eylül olayları ABD’de olduğu gibi başka pek çok ülkenin de güvenlik ve terör sorununu sorgulamasına sebep olmuştur. Dünyanın en korunaklı, en güçlü ve uzak ülkesi tam kalbinden vurulmuştur ve Amerikan halkı bir şok içerisindedir.
Elbetteki bu durum beraberinde güvenlik algısını ve öncelikli sorunları değiştirmiştir. Birleşik Devletlerin yıllardır arka bahçesi olarak gördüğü Amerikan Devletleri Örgütü ile kontrol altında tuttuğu ve ticaret hacmini geliştirdiği bu ülkeler artık önceliğin Orta Doğu’ya verilmesi ile birlikte kendi başlarına kalmışlardır.
Irak Müdahalesi, Afganistan, ülke içindeki sorunlar dışarıdaki başarısızlık derken Birleşik Devletler gözünü Latin Amerika’dan ayırmış 11 Eylül ve yarattığı sorunlara gömülmüştür. Zaten zafiyet ve başarısızlıklarla suçlanan Birleşik Devletler Başkanı George W. Bush bütün enerjisini tek noktaya odaklamıştır. Ülkeye mali sıkıntılar getiren bu müdahalelere bir yenisini ekleyemeyecek konuma geldiklerinden daha fazla yayılmacı bir politika izlenemememiştir.
Bu boşluktan yararlanan kıta ülkeleri özgür kalabilmiş ve sırayla değişimi ve devrimi vaat eden sol hükümetlere yaklaşmışlardır. Birlik ve beraberliğin önemi ile birlikte etnik eşitliğe de vurgulamak isteyen sol hükümetler artık kıtayı ABD yanlısı, sağcı, Beyaz Avrupalı değerlerden arındırarak yerlilerinde eşit derecede yer aldığı bir siyaset zemini hazırlamak istemektedirler. Pek çok ülkenin yerli devlet başkanları bulunmaktadır.
Sonuç
11 Eylül şoku atıldıktan, Irak’a müdahalenin başarısızlığı kabullenildikten ve yeni başkanlık seçimlerinden sonra Obama’nın başkan oluşu ile birlikte kıtada tekrar değişimler baş gösterecektir. Fakat Güney Amerika kendisine sağlanan bu özgürlük ortamı ile birlikte toparlanmaya başlamıştır. Artık ne Arjantin’in IMF’ye olan borçları ne yeni bir darbe girişimi ya da iç savaştan, ekonomik çıkmazlardan bahsedilmektedir. Birleşik Devletler bölgeden elini çektiğinden beri Brezilya ve Arjantin ekonomik sorunlarını düzeltmiş hatta üstüne geliştirmiştir. Bölgesel ve kıtasal iş birlikleri ve yeni kurulan ilişkilerle ekonomik çeşitlilik sağlanmaya başlamıştır. Bu durum, Güney Amerika ülkelerinin başarısına birer örnektir. Birleşik Devletler tekrar güçlenmeden ülkeler arasındaki birlik ne kadar artarsa ABD müdahalesi de o kadar zorlaşacaktır. Kıta artık kendi kaderini kendisi yazmak istemektedir ve bunun ilk başarılı adımlarını atmıştır.
[2] http://www.turksolu.org/225/ozsoy225.htm, 17.03.2011
[3] http://www.biyografi.info/kisi/hugo-chavez, 17.03.2011
Japonya’da Nükleer Kriz Devam Ediyor
Japonya’da deprem ve tsunamiden zarar gören Fukuşima nükleer santralinin soğutma sistemlerinin çalıştırılmasına az bir süre kaldığı bildirildi.
ABD ve Rusya’nın Kafkasya’da Üs Açma Sevdası
Kafkasya içerisindeki dış aktörlerin askeri üslerinin sayısı ile ilgili soru işaretleri gündemdeyken, Kırgız topraklarında iki askeri üssün daha açılacağı haberi merak konusu oldu. Kırgızistan basınında yer alan haberde, Rusya’nın ülkenin güneyindeki Oş ve ABD’nin de Batken kentinde terörle mücadele adı altında yeni askeri üs kurabileceği belirtildi.
Libya’ya Müdahale Edilebilir mi?
Şubat 2011’de Magrib Ülkelerinde başlayan sivil itaatsizlik veya halk hareketleri, sırasıyla Tunus, Mısır, Bahreyn, Libya, Yemen, Fas, Umman ve en son olarak da Suudi Arabistan’ı sarstı.[1] Tunus Devlet Başkanı’nın ülke dışına çıkması, Mısır Devlet Başkanı’nın haklarından feragat etmesi bu ülkelerdeki krizlerin bir alt seviyeye inmesini sağlamış olmakla birlikte, Arap Halkları Yeni Hareketi bütün hızıyla devam etmektedir. Bahse konu ülkelerden en farklı gelişim Libya’da cereyan etmektedir. Dünya kamuoyu Libya’ya karşı diğer ülkelerden farklı bir reaksiyon göstermektedir. Gerçi Libya krizi, özellikle suni olarak petrol fiyatlarına etkisi, ülkede bulunan yaklaşık bir milyon[2] göçmen işçinin tahliyesi gibi sebeplerle dünya kamuoyunu daha fazla etkilemiş gözükmektedir. Buna bağlı olarak, başta ABD olmak üzere, İngiltere, Fransa ve AB, Libya’ya karşı reflekslerini Mısır ve Tunus’a göre oldukça farklı sergilemişlerdir.
Rifat Sait ile Kıbrıs Üzerine Röportaj
Uluhan Ceran: BASAM, odaklandığı bölge itibarıyla Türkiye’de faliyet gösteren tek kurum. Bize BASAM’ın amaçlarından bahseder misiniz? Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Suudi Kralı Abdullah’ı Korku Sardı
Ortadoğu’daki halk ayaklanmaları ve isyan dalgasının hızla yayılması üzerine liderler üzerinde etkisi de bir hayli artmış görünüyor. Suudi Arabistan Kralı Abdullah, nadiren yaptığı halka hitaben konuşmasında, par ve reform taahhüdünde bulundu.
Kaddafi’den Geri Adım
Libya Dışişleri Bakanı’nın açıklamasına göre, sivilleri korumak için askeri operasyonu durduklarını söyledi. Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, Libya ordusunun Bingazi şehrine girmeyeceğini ve her türlü askeri müdahaleyi durdurma kararı aldıklarını açıkladı.
Avrupa Libya’yı Konuşuyor
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Libya’ya müdahale yeşil ışık yakan kararından sonra İngiltere Başbakanı David Cameron, Libya’da uçuş yasağı kararını uygulamak için savaş uçaklarını bu ülkenin yakınındaki üslere hemen göndereceklerini söyledi.