Kimliklerinde Türkçenin de yer almasını için imza kampanyası başlatan Kosovalı Türklerin mücadelesi devam ediyor.
Libya Nereye? Türkiye Nerede?
Tunus’ta başlayan isyan ateşininin domino etkisiyle yayılmasının ardından tüm orta doğu alışılmışın dışında günler geçiriyor. Yıllarca diktatörlerin baskısıyla yönetilen halklar, demokrasi taleplerini çok açık bir şekilde ortaya koyuyorlar. Suriye dâhil birçok ülkede halk hareketleri yaşanıyor olsa da Libya’da durum diğerlerinden çok farklı. Ülkeyi 42 yıldır demir yumrukla yöneten Kaddafi kendi halkından gelen demokrasi talebini görmemekte fazlasıyla ısrarcı davrandı ve silahlarını özgürlük isteyen vatandaşlarına doğrulttu. Libya’da son bir aydır yaşanan olaylara baktığımızda mevcut durumun adeta bir iç savaş halini aldığını, akli dengesinin yerinde olduğu şüpheli olan Kaddafi’nin kendi halkına savaş uçaklarıyla saldırdığını gördük.
Türk Şehitliği’ne Çirkin Saldırı
Dün sabaha karşı Atina-Pire’deki Türk Şehitliği’ne boya atıldığı ve ırkçı sözler yazıldığı kaydedilmişti.
Diş’li Geçmiş Zaman
Kavramların muhalifleriyle algılanması temel yanılgılardan biridir.
Bu yanılsamanın özünde “herşeyin zıddıyla kaim” olduğu algılamaları yatar.
Hâlbuki…
İsyancılardan Önemli Bir Zafer
Libya’ya müdahalenin ardından geri çekilmeye başlayan isyancı birlikler tekrar taarruza geçmişti. İsyancılar bugün stratejik önem taşıyan Ecdebiye kentini ele geçirdiği bildirildi.
Türkiye BM Güvenlik Konseyi’ne Tekrar Aday
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk Ocaklarının 100.yılı münasebetiyle düzenlenen “Büyük Türkiye’ye Doğru” adlı sempozyumunda açılış konuşmasını yaptı. Konuşmasında Türkiye’nin tarihe muhteşem dönüşünün özgüven, bütünleştirici etki ve tarihdaşlık duygularıyla sağlanabileceğine değinen Davutoğlu; “tarihin normalleşmesi için kendine Türk tarihine ait hisseden her bireye ulaşmak bizim görevimizdir” dedi.
Amerika-Sonrası Dünyanın İlk Krizi: Libya
Obama ülkesini ve dünyayı “Amerika sonrası dünyaya” (“post-American world”)[1] hazırlamaya çalışmaktadır. Libya krizi bu anlayışın ilk önemli provası olarak görülebilir. Obama “realist” bakış açısıyla dış politikada ülkesinin çıkar, amaç, araç ve üstlenebileceği riskleri kendinden önce gelen başkanlara göre çok daha mütevazı bir şekilde tanımlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında Obama’nın tarzının Baba Bush’a benzeyen birçok yönü olduğu görülmektedir. Obama’nın dış politika yaklaşımında önde gelen prensipler, temkinlilik, sabır, diplomasi, tevazu, denge, “ideal değil mümkün ve yeterli olanla yetinme”, müttefiklerle beraber hareket etme ve uluslararası kurumları kesinlikle işin içine katma olarak ifade edilebilir. Obama görev, yetki, külfet ve başarının meyvelerini başkaları ile paylaşmaya açıktır. Obama, oğul Bush’un 2003’te gösteremediği realist devlet adamlığının temel fazilet ve prensiplerini takip etmekte ısrarcı davranmaktadır. Realist okulun Henry Kissinger ile beraber en önemli temsilcisi olan Brent Scowcroft’un Obama ile gurur duyduğunu tahmin edebiliriz.
Uluslararası Sistemin G’üç Boyutlu Stratejisi
Uluslararası sistemin görünen üçgenini, Rusya- Amerika Birleşik Devletleri-Çin Halk Cumhuriyeti arasında döndüğünü ve oluşan bu şeklin dünya aktif politikası olduğunu tarihi süreçte tanık olduk. Dünya, Soğuk Savaş yıllarını tersten ve baş aktörleri değişmiş olarak okuyor. Çin Halk Cumhuriyeti-Amerika Birleşik Devletleri arasında geçerken, merak edilen ülke Rusya hangi tarafta olacaktır. 1970’lerden itibaren ABD’nin ÇHC’yi, Sovyetler’e karşı bir denge unsuru olarak değerlendirmeye başlaması; Sovyetler Birliği’nin de Hindistan’ı ÇHC’ye karşı benzer bir biçimde görmesi; ÇHC’nin de Pakistan’ı özellikle Hindistan’a karşı bir koz olarak kullanma çalışması [1] şeklinde bir fonksiyon üretilmişti. İki kutuplu sistemde, baş aktörlerin diğer ülkeleri ittifaklarına katmaktan önce, etki kapasitelerini genişletme çabasına girişmişlerdir. Soğuk Savaş döneminde nükleer silahlanma yarışı dünyanın haznesini caydırma yürüyüşleri ile engellenmişti. Amerika Birleşik Devletleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı almış olduğu başarıda; 1970’li yıllarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler giderek bozulmuş [2] olmasındadır.
İKÖ Barış Gücü
Libya’daki halk hareketi ve başta Fransa olmak üzere ABD ile İngiltere’nin Libya’ya müdahalesi, son yarım asırdır birtakım kemikleşmiş alışkanlık ve uygulamaları da değiştireceğe benziyor.
Orta Doğu’daki Halk Hareketleri ve İran Yeşil Devrimi
Orta Doğu’da otoriter rejimlere karşı Tunus’ta başlayan olaylar domino etkisi göstererek Mısır, Bahreyn, Yemen, Libya gibi birçok ülkeye sıçramıştır. Tunus’ta Cumhurbaşkanı Bin Ali’nin ülke dışına çıkarılması, Mısır’da 30 yıllık Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in 11 Şubat’ta istifasıyla sonuçlanan olaylar, Libya’da ise BM’nin müdahale kararı almasıyla savaşla devam etmektedir. Dolayısıyla bu olaylardan sonra Arap dünyası ve uluslararası kamuoyu dikkatini bölgeye vermiştir. Olaylarla ilgili her devlet kendi politikası gereğince açıklamalarda bulunmuştur. Bu açıklamaların en çarpıcısı, belki de Orta Doğu’da ilk değişim ve dönüşüm hareketinin 1979 İran İslam Devrimi olması sebebiyle İran tarafından yapılmıştır. İran’da yönetim ve muhalefet olaylara farklı açıklamalar getirmiş, her biri kendi pencerelerinden bakmıştır.