Yunan Eğitim Bakanlığı ekonomik kriz ve daha kaliteli eğitim gerekçesiyle Batı Trakya’da 35 ilkokulu kapatma kararı aldı. Alınan bu karar ise Batı Trakya Türk Azınlığı’nda büyük endişe ve düş kırıklığı yaratılmasına neden oldu.
Prof.Dr.Paul Dumont:“Avrupa Türk Dinamizmine Muhtaç”
Strasbourg Üniversitesi Türkoloji Başkanı Prof.Dr.Paul Dumont:”Avrupa Türk Dinamizmine Muhtaç”
Strasbourg Üniversitesi Türkoloji Başkanı Prof. Dr. Paul Dumont Lübnan’da doğan (1945) ve çocukluğunu İstanbul’da geçiren bir Türk Dili Edebiyatı ve Uygarlığı profesörüdür. CNRS’te araştırmacı olarak çalıştıktan sonra 1989-99 yılları arasında Marc Bloch Strasbourg Üniversitesi’ne bağlı Türk Araştırmaları Bölümü ve CNRS’e bağlı olan İç Asya Türk ve Osmanlı Dünyası Araştırmaları Merkezi’ni yönetti. İstanbul’da Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü’nün müdürlüğünü de yapan Prof. Dumont’un Türkçe’ye çevrilmiş birçok eseri bulunmaktadır. Strasbourg Üniversitesi Türkoloji Başkanı Prof. Dr. Paul Dumont’la Fransa ve Avrupa’daki Türkiye algısı üzerine görüştük.
Ermeni Diasporası Obama’yı Protesto Edecek
Ermeni Diasporası 21 Nisan tarihinde ABD Başkanı Barack Obama’ya “Soykırımı Tanı” çağrısında bulunacakları büyük bir protestoya hazırlanıyor.
Finlandiya Genel Seçimleri
Finlandiya’da dün yapılan genel seçimlerden zaferle çıkan taraf muhafazakârlar oldu.
İsrail’den Tutuklama Haberi
Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimi Itamar’da bir ailenin uyurken 5 ferdini öldüren iki Filistinlinin, Itamar’ın hemen yakınındaki Filistin köyü Avarta’da yakalandıklarını açıklandı.
Suriye Kaynamaya Devam Ediyor
Başta Deraa olmak üzere Suriye’nin bir çok şehrinde Cuma namazı sonrasında halk meydana indi.
Filistin’de Tek Taraflı Devlete Doğru
Filistin, yeniden kritik bir sürece girdi. Yeni başlayan “dolaylı görüşmeler”den de bir sonuç çıkmazsa, Mahmud Abbas’ın görevinden istifa edeceği ve Filistin devletini tek taraflı olarak ilan edeceği söyleniyor. Böyle bir devletin yaşama şansı ne olacak?
Dört aylık yeni “dolaylı görüşmeler”den herkes farklı şeyler bekliyor ama sonuçta kimse bir sonucun çıkmayacağını biliyor. 1990’ların başından beri doğrudan görüşen İsrail ve Filistinlilerin şimdi “dolaylı görüşme” dönemine girmesi trajikomik bir durum. Filistinliler umutsuz çünkü Netanyahu hükümetinin yerleşimciler konusunda geri adım atmayacağını biliyorlar. Görüşmeleri Amerikalıların ısrarı ve baskısı neticesinde kabullenmiş durumdalar. Dolaylı müzakereler sonuç vermezse -ki vermeyeceği ortada- Abbas’ın kendini ve temsil ettiği makamı kurtarmak için istifa etmekten başka şansı kalmayacak. Fakat bu da sorunu çözmeyecek. Zira Filistinlilerin beklentisi, yeni kurulacak Filistin devletinin sınırlarının belirlenmesi ve BM dâhil uluslararası topluluk tarafından resmen tanınması. Bu, bağımsız devletin Filistinliler tarafından tek taraflı olarak ilan edilmesi anlamına geliyor.
AB, Filistin devletini tanır mı?
AB’nin eski dışişleri patronu Javier Solana, geçen yıl yaptığı bir açıklamada, İsrail’in ayak diremesi halinde Filistinlilerin kendi devletlerini tek taraflı olarak ilan edebileceğini ve AB’nin bu fiili durumu resmen tanıyacağını söylemişti. AB’nin yeni dışişleri bakanı İngiliz Catherine Ashton’ın bu teklif konusunda ne düşündüğünü bilmiyoruz. Ama bu hafta Filistin’i ziyaret eden Ashton, Filistin topraklarında yeni yerleşim faaliyetlerinin derhal durdurulması ve Gazze’deki durumun iyileştirilmesi çağrısında bulundu. Dolayısıyla AB’nin tek taraflı Filistin devletine sıcak bakacağı söylenebilir.
Arapların böyle bir devleti derhal tanıyacağını söylemeye gerek bile yok. Fakat Hamas ile el- Fetih arasındaki gerginlik devam ediyor. Bazı Arap devletlerinin Hamas’ı saf dışı etme çabası şu ana kadar sonuç vermedi, bundan sonra da vermeyecek. Tek taraflı Filistin devletinin ilan edilmesi durumunda Hamas’ın bu fotoğrafın neresinde olacağı belli değil. Netanyahu’nun bu dolaylı görüşmelerden beklentisi, zaman kazanmak, yeni yerleşim yerlerinin yapılmasına izin vermek ve böylece nihai pazarlıkta elini güçlendirmek. Obama ve Clinton’ın bütün çağrılarına rağmen Netanyahu, Yahudi yerleşimciler için Filistinlilerin yaşadığı Doğu Kudüs’te 1600 ve Beytüllahim’de 112 yeni evin yapılmasına izin verdi. Üstelik son izinler, ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın İsrail’e yaptığı ziyaret sırasında açıklandı. Yani Netanyahu sadece “İstediğimi yaparım” demiyor. Aynı zamanda Obama’ya “Üzerime gelirsen bedelini ödetirim” diyor.
Obama’nın çıkmazı
Amerikan yönetimi hem İsrail hem de Filistin tarafında sıkışmış durumda. İsrail yönetimine söz geçiremeyen, Filistin ve Arap tarafının güvenini her gün yitiren bir Obama yönetimi var ortada. Obama, iç siyasette sıkıştığı için hem kamuoyunun hem de Senato’nun her tür desteğine muhtaç durumda. Sağlık reformu dâhil Obama’nın bütün büyük projeleri Kongre tarafından onaylanmak zorunda. Oradaki dengelerin ise nasıl işlediği malum. Bu yüzden Obama, İsrail lobisinin hem yerleşimciler hem de İran konusundaki baskılarına boyun eğmek zorunda. Obama’nın Ermeni soykırım tasarısının alt komisyondan geçmesini engelleyememesinin ardında yatan gerçek de bu. İç politikada sıkışan ve zayıflayan Obama, ilk olarak dış politikadan feragat edebileceğini düşünüyor.
Filistinliler tek taraflı olarak kendi devletlerini ilan edebilirler mi? Teorik olarak bu mümkün ama bunun pratikte bir karşılığının olabilmesi için İsrail’le sınırlar konusunda anlaşmaları gerekiyor. Bu ise, birçok bölgede “toprak mübadelesi” ile mümkün olabilecek bir şey. Mübadele durumunda İsrail tarafı, yerleşimciler için işgal ettiği toprakların karşılığı olarak Filistinlilere başka yerlerde toprak verecek. Bu pazarlığın en kritik hattını ise Gazze ile Batı Şeria arasında açılacak “koridor” oluşturacak.
Bu koridor, Filistin devletinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için hayati öneme sahip. Fakat Netanyahu’nun “Filistin devleti” tanımı, bu koridor dâhil Filistin devletinin ihtiyaç duyacağı bütün unsurları ortadan kaldırıyor. Netanyahu’nun zihninde silahlı gücü olmayan, bütün sınırlarını ve ulaşımını İsrail’in kontrol ettiği, her tür kritik kararın İsrail tarafından denetlendiği ve onaylandığı bir Filistin devleti, daha doğrusu “devlet kandırmacası” var. Böyle bir “sahte devlet” in, Filistinlilerin bağımsızlık ve güvenlik taleplerini yerine getirmeyeceği ortada.
Doç. Dr. İbrahim KALIN
T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü
Türkiye’de Nükleer Santral İnşaası
Acaba Mersin, Sinop ve Kırklarelili Vatandaş Ne Düşünüyor?
Ülkemizde kurulacak üç Nükleer Santral’den ikisinin yeri Mersin ve Sinop olarak netleşmişken, üçüncü santralin nerede kurulacağı henüz resmen açıklanmamıştır. Mersin Akkuyu’da yapılacak ilk nükleer santral için Rusya ile anlaşma sağlayan Türkiye, Sinop’a yapılacak ikinci santral için görüşmelere devam ederken üçüncü santralinde Kırklareli İğneada’ya yapılacağı bilgisi basına yansımıştır.
Büyük Paris Camii El-Gazali Enstitüsü Başkanı Dr.Jelloul Seddiki ile Röportaj
BÜYÜK PARİS CAMİİ EL-GAZALİ ENSTİTÜSÜ BAŞKANI DR. DJELLOUL SEDDİKİ: “SARKOZY’DE İSLAMAFOBİ VAR”
Dr. Djelloul Seddiki, Büyük Paris Camisi’ne bağlı El Gazali Enstitüsü Başkanıdır. Doktorasını Paris Nanterre-La Défense Üniversitesi’nde tamamlayan Dr. Seddiki 1983-1986 yıllıları arasında Sabha Üniversitesinde Yardımcı Doçent olarak akademik çalışmalarda bulunmuştur. 1986-1996 arası dönemde Fransa’da çeşitli yazarlık ve gazetecilik faaliyetlerini yürüten Dr. Seddiki, 1996 tarihinde Büyük Paris Camii’nde din eğitmeni olarak göreve başlamıştır. Büyük Paris Camii’nde imam ve din adamı yetiştirilmesi programının yöneticiliğini yürüten Dr. Sıddıkı, bu camiye bağlı Gazali Enstitüsünün de başkanlığını yapmaktadır. Büyük Paris Camii’ndeki çalışmalarının yanı sıra Dr. Sıddıkı Fransa’da Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler arasındaki diyalog çalışmalarında da aktif olarak görev almaktadır.
Hükümetlerin Tanınması ve Ortadoğu
Devletlerin tanınmasının yanında bir de hükümetlerin tanınması mevzusu vardır. Diplomatik işlemlerin var olması için hükümetlerin tanınması gerekmektedir. Bir siyasi birimin devlet olarak tanınması genellikle bu devletin hükümetinin de tanınması anlamına gelir, çünkü devlet milletlerarası alanda ancak hükümeti aracılığıyla hareket edebilir[1]. Devlet diplomasinin dış kabuğudur hükümet ise iç kabuğu şeklinde bir yorum getirebiliriz. İçten dışa doğru bir faaliyet sürdüren diplomasi bu yüzden tanınmaması fiilen ilişkilerin sürdürülmesi olanaklı olmamaktadır.