Home Blog Page 45

Göç Deneyiminde İki Kez Dezavantajlı Olmak: Türkiye’deki Mülteci LGBTİQA+’lar

Türkiye’de mülteci sorunu ve toplumsal cinsiyete dayalı yaşanan sorunlar gittikçe görünürlük kazanmakta ve güncel tartışmalara dahil edilmektedir. Bu yazı, mülteci sorunu ile toplumsal cinsiyetin iç içe geçmiş olduğu mülteci lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks, kuir (queer), aseksüel ve artılar (LGBTİQA+) üzerine yoğunlaşmakta ve mülteci LGBTİQA+’ların haklara ve sosyal yaşama erişim konusunda yaşadıkları eşitsizliklere odaklanmaktadır. Bunu yaparken, Türkiye’nin taraf olduğu ve göç üzerine düzenlemelerin bulunduğu ve uluslararası bağlayıcılığı bulunan uluslararası hukuka dayanacak olup aynı zamanda Türkiye’nin iç hukukundaki düzenlemelere de değinecektir. Mülteci ve LGBTİQA+ kimliklerinin kesiştiği noktayı daha iyi tahayyül edebilmek üzere kesişimsellik teorisinden yararlanılacaktır. Kimberlé Crenshaw’ın kesişimsellik teorisinde de bahsettiği üzere mevcut sistem içerisinde hayat deneyimimizi şekillendiren, ayrıcalıklarımızı ve dezavantajlarımızı ya da maruz bırakıldığımız eşitsizliği belirleyen şey toplumsal cinsiyet, ırk, etnisite ve sınıf gibi farklı kimliklerimizin kesiştiği noktadır (Crenshaw, 1994; Cho, Crenshaw & McCall, 2013). Türkiye’de son zamanlarda gündemde olan göç ve mülteci tartışmalarını da kesişimsel bir bakış açısıyla yorumlayacak olursak, bazı kimliklerin göç deneyimi diğerlerinden daha farklı ve daha dezavantajlı olabilir. LGBTİQA+’lar da bu kimliklere örnek olarak gösterilebilir.

Uluslararası hukukta cinsel yönelim, cinsel kimlik ve interseks durumu (CYCKİD) temelli sığınma başvuruları “1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nde mülteci tanımında sayılan 5 kriterden ‘belirli bir sosyal gruba mensubiyet’ içerisinde” değerlendirilir (Kara & Çalık, 2016: 17). Belirli bir sosyal grup ifadesi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından “zulme uğrama riski haricinde ortak bir özelliği paylaşan, ya da toplum tarafından bir grup olarak algılanan bir grup insan” olarak tanımlanır (Kara & Çalık, 2016: 17). Paylaşılan bu ortak özellik genellikle doğuştan, değiştirilemeyen veya “bir kimsenin kimliğine, vicdanına ya da insan haklarını kullanmasına temel teşkil eden” bir özelliktir (Kara & Çalık, 2016: 17). BMMYK’nin 2012 yılında güncellediği kılavuz ilkelerine göre, mülteci tanımı yapılırken uluslararası mülteci hukukunun temel yönlerinden olan ‘temel haklar gözetilmesi’ ve ‘ayrımcılık yapılmama ilkesi’ni içermekle birlikte toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde yorumlanmalıdır (Kara & Çalık, 2016: 20). BMMYK’nin belirttiğine göre, “cinsel yönelim ve/veya toplumsal cinsiyet kimliklerine dayalı mültecilik talepleri, çoğunlukla ‘belirli bir sosyal gruba mensubiyet’ nedeni çerçevesinde kabul edilmekte olsa da talebin siyasi, dini ve kültürel bağlamına dayalı olarak diğer nedenler de ilgili” olabilir (Kara & Çalık, 2016: 21).  

Türkiye, 11 Nisan 2014’te sığınma alanında ilk kanun olan “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu”nu (YUKK) yürürlüğe sokmuştur. Bununla birlikte, yabancıların ülkeye girişi, kalışı ve çıkışını düzenleyen, göç alanında politika ve strateji uygulayan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) kurulmuştur (Kara & Çalık, 2016: 21). Türkiye, 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme ve 1967 Protokolü’nü, Sözleşmenin 1(b) maddesine dayanarak coğrafi sınırlama ile onayladığından Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerde meydana gelen olaylardan dolayı sığınma başvurusu yapan kişileri ‘şartlı mülteci’ statüsünde değerlendirir (KAOS GL, 2017). Statü belirleme mülakatı ve başvuru değerlendirmesi GİGM ve BMMYK tarafından paralel prosedür olarak adlandırılan iki farklı prosedürle gerçekleşmektedir fakat BMMYK tarafından alınan kararlar Türkiye açısından bağlayıcı değildir (KAOS GL, 2017).  BMMYK tarafından mülteci olarak tanınmış olmasına rağmen Türkiye’de şartlı mülteci statüsünün alınabileceğinin garantisi yoktur. Statü belirleme mülakatlarını ve değerlendirmelerini yapan uzmanların toplumsal cinsiyete ne denli duyarlı olduğu, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve kimlik, interseks durum ile ilgili ne denli bilgi sahibi olduğu ya da kişisel önyargılarını sürece dahil edip etmediği konuları ise hâlâ belirsizdir. Aynı zamanda, Kanunda belirtilen özel ihtiyaç sahipleri içerisine mülteci LGBTİQA+’lar dahil edilmemiş ve mülteci LGBTİQA+’ların “hassasiyetlerine ilişkin herhangi bir düzenleme” yapılmamıştır (KAOS GL, 2017: 18).

KAOS GL Derneği’nin 2017 yılında mülteci LGBİTQA+’larla yaptığı görüşmeler sonucu hazırlamış olduğu Türkiye’nin LGBTİ Mülteciler ile İmtihanı isimli raporda, LGBTİQA+’ların barınma, sağlık, çalışma hakkı gibi temel haklara erişimin yanı sıra psikolojik ve sosyal destek alanında da yaşamış oldukları sorunlar dile getirilmiştir.  Barınmayla ilgili mültecilerin ihtiyacına uygun ve güvenilir bir yer bulma konusunda danışmanlık veren ya da finansal yardım yapan herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır. Dil sorunu, ayrımcılık ve dayanışma ağlarına erişim kısıtlılığı yaşayan mülteci LGBTİQA+’lar için barınma ihtiyacını karşılayabilme ciddi bir sorundur. Yabancı olmalarından kaynaklı yüksek kiralarla ancak ev bulabilenlerin yanı sıra LGBTİQA+ kimliğinden dolayı ev bulamayan ya da kimliklerini gizlemek zorunda kalan, ev sahibiyle sorun yaşamasalar bile komşular ve çevredeki kişilerle sorun yaşayan, onlar tarafından rahatsız edilen ve hatta tabiri caizse “sorguya çekilen” mülteciler de vardır.

Sağlık hakkına erişimdeki problemlerden biri, belki de en önemlisi, ise dil bariyerinin olmasıdır. Rapordaki veriye göre, görüşülen 35 kişinin;

%60’ı dil bilmemekten kaynaklı doktora rahatsızlığını anlatamadığını, %25’i dil bilmemekten kaynaklı hastane prosedürünü bilmediğini, %11’i tercüman yokluğundan dolayı yanlış tedavi uygulandığını, %4’ü ise kendi dilinde psikolojik desteğe erişemediğini bildirmiştir (KAOS GL, 2017: 34).

Lezbiyen bir mülteci sağlığa erişimde dil bariyerinin önemini kendi deneyimiyle şu şekilde aktarıyor:

Rahmimde fibrom var. Doktor fitil verdi. Tercüman olmadığı için ne söylendiğini anlamadım. Fitili yutmam gerektiğini zannettim. 4 gün boyunca fitili yuttum ve ishal oldum. Bu nedenle doktora gitmekten korkuyorum” (2017: 35).

Mülteci LGBTİQA+’lar, dil bariyerinin yanı sıra, yabancı olmalarından ve hastalıklarından dolayı doktorların kötü davranış ve muayene etmeyi reddetme gibi tıp etiğinin dışındaki davranışlara maruz kalıyorlar (KAOSGL, 2017; Hevi LGBTİ, 2021). Sağlık hakkına erişimde olduğu gibi çalışma hakkına erişim de mülteciler için büyük bir problem olarak görülüyor. Mültecilerin “ucuz iş gücü” olarak görülmesi, çalışma izni konusundaki bilgi eksikliği ve devletin herhangi bir düzenlemesinin olmaması mültecileri daha da zor bir duruma sokuyor. Çok ağır koşullarda, iş güvenliğine erişim olmadan, çok az paraya çalışmak zorunda bırakılan mülteciler, cinsiyet kimliklerini ve cinsel yönelimlerini saklayarak ikili cinsiyet sisteminin içerisinde kadın ya da erkek olarak konumlanmaya mecbur bırakılıyor. Eşitsizliğe maruz bırakılmalarının yanında bir de haklara erişim için hukuka başvurmalarının önü kapatılıyor ve sınır dışı edilmekle dolaylı yoldan tehdit ediliyorlar (bkz. 676 sayılı KHK). Çalışma izni olmadan çalışan kişilerin “kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu sağlığına tehdit oluşturduğu” iddiasıyla yetkililer tarafından sınır dışı edilmeleri buna bir örnek olarak verilebilir. Mülteci LGBTİQA+’lar sosyal hayatta da birçok ayrımcılık pratiğine maruz bırakılmaktadırlar. Raporda belirtildiğine göre:

40 mültecinin %48’i dışarı çıktıkları zaman insanların kendilerine baktıklarını, %21’i kayıtlı oldukları şehrin çok muhafazakâr olduğunu, %21’i her yerde kendilerine kötü davranıldığını, %10’u ise toplumun kendilerini ‘ibne’ ya da ‘kâfir’ diye etiketlediğini beyan etmiştir” (2017: 52).

Homofobi, transfobi ve yabancı düşmanlığının kesiştiği noktada duran mülteci LGBTİQA+’lar için sosyal hayat güvenilir ve kendilerini rahat hissedebilecekleri bir alan olmaktan çok uzaktadır. İnsanlar tarafından maruz bırakıldıkları sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddet sonucunda şikayetçi olmak istediklerinde polis ve yetkililerce ciddiye alınmamaları, şikayetlerinin işleme konulmaması kendilerini daha da güvende hissetmemelerine sebep olmuş ve maruz bırakıldıkları şiddeti de görünmez kılmıştır. Kısacası, mülteci olmanın getirdiği yabancı düşmanlığına maruz kalma ile LGBTİQA+ olmanın getirdiği homofobi ve transfobiye maruz kalmanın kesiştiği noktada bulunan mülteci LGBTİQA+’lar “çok katmanlı ayrımcılık” sonucunda iki defa dezavantajlı konuma düşmüştür (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM), 2019).

Hükümet, siyasiler, sivil halk ve hükümet yanlısı medya tarafından LGBTİQA+’lara yönelik yükselen marjinalleştirme, kriminalleştirme ve hedef haline getirme pratiği LGBTİQA+’lar için güvensiz bir ortam yaratmaktadır. Bununla birlikte, bir gecede Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile LGBTİQA+’ları da kapsayan İstanbul Sözleşmesi’nden  çekilmenin yarattığı olumsuz iklimi düşündüğümüzde, vatandaş olan LGBTİQA+’lar için bile güvenilir bir alan oluşturmayan Türkiye’de, haklarına erişimi engellenen ve mülteci statüsündeki LGBTİQA+’ların güvende hissetmemeleri çok anlaşılırdır. Kesişimselliğe geri dönecek olursak, mülteci LGBTİQA+’ların kendileri gibi mülteci statüsüne sahip heteroseksüellere göre cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden dolayı daha fazla ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını söyleyebiliriz. Hem sığındıkları ülkenin vatandaşları tarafından hem de kendi toplulukları tarafından dışlanan mülteci LGBTİQA+’lar “azınlığın da azınlığı” olarak sorunları daha yoğun yaşıyor (STGM, 2019).

Hazal KOCAER – Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları o-Staj Koordinatörü

 

Kaynakça

Cho, S., Crenshaw, K. W., & McCall, L. (2013). Toward a field of intersectionality studies:

Theory, applications, and praxis. Signs: Journal of women in culture and society38(4), 785-810.

Crenshaw, K. W. (1994). Mapping the margins. The public nature of private violence, 93-118.

Hevi LGBTİ. (2021). Mülteci LGBTİ+ Sağlık Hakkı ve Ayrımcılık Raporu.

Kara, H., & Çalık, D. (2016). “Tekin olmayı” beklerken: LGBTİ mültecilerin ara durağı Türkiye. Ankara: KAOS GL.

Kaos Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (KAOS GL). (2019). Türkiye’nin LGBTİ Mülteciler ile İmtihanı. Ankara.

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi. (2019). Azınlığın da Azınlığı: Mülteci LGBTİ+’lar. Erişim tarihi 06.08.2021 https://www.stgm.org.tr/azinligin-da-azinligi-multeci-lgbtilar

ÜCRETSİZ ONLİNE UYGULAMALI PROJE YAZMA EĞİTİMİ

0

 Programın Amacı: Katılımcıların Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer hibe programlarına yönelik projelerin hazırlanması ve yazılması ve fonlanan projelerin yönetimi ve değerlendirilmesi konularında yetkinliklerinin artması hedeflenmektedir.

Başvuru: 9-13 Ağustos

Haftanın Öne Çıkanları

0

TALİBAN’IN İLERLEYİŞİ SÜRÜYOR (06.08.2021)

Taliban, Afganistan üzerindeki hakimiyetini gün geçtikçe artırıyor. ABD’nin artan hava saldırılarına karşı stratejisini değiştiren terör örgütü, hedefini küçük yerleşim yerlerinden şehirlere çevirdi.

Röportaj – Nurdeniz Tunçer : “Rehber Köpekler ve Sivil Toplum”

Rehber Köpekler Derneği’nin ana amacı, görme engelli bireylerin toplum içerisinde kendilerine olan güvenlerini arttırarak daha özgür hareket etmelerine yardımcı olmak, görme engelli bireyler ile rehber köpeklerin fiziksel ve psikolojik olarak birbirlerine ve çevreye adaptasyonlarını sağlamak, hukuki bağlamda izlenecek prosedürler konusunda desteklemek ve toplumdaki diğer bireyleri de bu konuda bilgilendirerek farkındalık yaratmaktır. Türkiye’de, görme engellilere tamamen ücretsiz olarak rehber köpek desteği veren Rehber Köpekler Derneği, bu alanda ülkemizdeki ilk sivil toplum kuruluşudur. Rehber Köpekler Derneği, Türkiye’de 2014 yılında, dönemin İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Maggie Moore ve Avukat Nurdeniz Tunçer öncülüğünde kurulmuştur. Dernek, Avrupa Rehber Köpekler Federasyonu üyesi ve Uluslararası Rehber Köpekler Federasyonu üye adayıdır.

Balkan Bülteni /2-5 Ağustos

0

 

Bosna – Hersek / Sırp Cumhuriyeti

Milorad Dodik: Bosna Hersek Kaçınılmaz Bir Ayrılık Yolunda

  • Milorad Dodik Bijeljina’da bugün yaptığı açıklamada, Bosna Hersek’in Batılı ülkelerin uluslararası hukuka ve keyfiliğe aykırı olarak kendisi için çizdiği ayrılık yolunda emin adımlarla ilerlemekte olduğunu ifade etti.
  • Dodik: “Yüksek Temsilci çalışmıyor, Dayton Antlaşması Ek 10 dışında herhangi bir yetkisi yok. Uluslararası hukuk, birkaç batılı devletin keyfiliği nedeniyle ihlal edildi.” dedi.
  • Christian Schmidt’in temsilciliğini kabul etmeyen ve bu konuda sert açıklamalarda bulunan Milorad Dodik, Bosna Hersek’in bir temsilcisinin olmadığını ve bu durumun da böyle devam edeceğini vurguladı.

Kaynak: Rtrs

Tarih: 03.08.2021

 

Kosova

On Ülke Kosova’yı Tanıma Kararından Vazgeçebilir

  • Sırp Politika medyasının haberine göre; on ülke Sırbistan’a, Kosova’nın bağımsızlığını tanımayı geri çekmeye hazır olduklarını söyledi.
  • Aynı zamanda bu ülkelerin Afrika, Asya ve Ortadoğu’dan olduklarını belirtti.
  • ABD’nin baskı yapabileceği sebebiyle bu ülkelerin isimleri açıklanmadı.
  • Devletlerin, Priştine’nin tanınma sürecini başlatması halinde bağımsızlığı tanıma kararlarını iptal etmeye hazır oldukları söyleniyor.
  • Yetkililerin, vermeleri beklenen karar konusunda Belgrad’a güçlü taahhütlerde bulundukları ifade ediliyor.

Kaynak: Kosova Haber

Tarih: 02.08.2021

 

Sırbistan

Karadağ Başbakanı Sırp Kilisesi ile Temel Bir Anlaşma İmzalamaya Hazır

  • Karadağ hükümeti Sırp Ortodoks Kilisesi ile temel bir anlaşma imzalamaya hazır. Bu, Karadağ Başbakanı Zdravko Krivokapiç tarafından ifade edildi.
  • RTS TV kanalının aktarımına göre; Krivokapiç, seçim vaatlerini yerine getirmediği için kendisini eleştiren siyasi dernek “Demokratik Cephe” temsilcilerinin suçlamalarına yanıt verdi.
  • Krivokapiç’e göre; “Demokratik Cephe”  iktidara geldiğinde muhalefette kalmak istiyor, “açıkça hükümetin taşıdığı sorumluluğun farkında değil”.
  • Zdravko Krivokapiç’in, Karadağ devleti ile Sırp Ortodoks Kilisesi arasında temel bir anlaşmayı imzalamak üzere Sırp Patriği Porfiry ile görüşmek üzere mayıs ayında Belgrad’a geldiğini, ancak Belgrad’da zaten belgenin imzalanmasını ileri bir tarihe ertelediğini hatırlayın.

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 03.08.2021

 

Sırbistan İçişleri Bakanı: Balkanlar Balkanlara Ait Olmalıdır

  • Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in talimatıyla, orman yangınlarını söndürmek için 3 Ağustos’ta Sırbistan İçişleri Bakanlığı’na bağlı acil servise bağlı 16 asker ve çalışanı taşıyan dört helikopter Kuzey Makedonya’nın Kumanovo bölgesine ulaştı.
  • Sırbistan İçişleri Bakanlığı Acil Durumlar Dairesi başkanı Luka Çavuşiç ile birlikte Kuzey Makedonya’ya gelen Sırbistan İçişleri Bakanı Aleksandr Vulin, bu tür bir yardımın Açık Balkan girişiminin bir parçası olduğunu söyledi.
  • Tanyug’un ajansı Vulin’in sözlerini aktardı; “Kuzey Makedonya Başbakanı Zoran Zaev ile görüşmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Vucic, ülkemizde yangınlar devam etmesine rağmen İçişleri Bakanlığı’na Kuzey Makedonya’daki dostlarımıza yardım için her şeyi yapması talimatını verdi” dedi.
  • Vulin, Kuzey Makedonya’nın Sırbistan’a yakın kimsenin olmadığını da sözlerine ekledi. “Balkanlar, Balkanlara ait olmalıdır. Ve Balkanlar birlikte çalıştığında, yaşadıkları alanı önemsediklerinde, dışarıdan kimse onlara ne yapacaklarını söylemediğinde, o zaman en başarılılar onlar ”diyor Sırbistan İçişleri Bakanlığı.
  • Daha önce, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya Başbakanları Edi Rama ve Zoran Zaev ile Üsküp’te Açık Balkan adı verilen bir serbest ticaret bölgesinin oluşturulmasına ilişkin bir dizi belge imzaladı.

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 04.08.2021

 

Dış Aktörler

ABD, Hırvatistan’a Vize Uygulamasını Kaldırıyor

  • ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, pazartesi günü Hırvatistan’ı ABD’ye giriş yapan Hırvat vatandaşlarının vizelerinin kaldırılmasına yönelik önemli bir adım olan Vize Muafiyet Programına katılmaya davet etti.
  • “Bugün Hırvatistan’ı Vize Muafiyet Programına girmesi için aday gösterdim. Vizesiz seyahate yönelik bu adım, Hırvatistan’ın katılımcı ülkeler için katı standartları karşılama konusundaki muazzam ilerlemesini tanımaktadır. Daha da güçlü bir ABD-Hırvatistan ilişkisini dört gözle bekliyoruz” dedi.
  • Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkoviç; “Hırvatistan ile ABD arasındaki ortaklığı teyit ediyoruz ve vizelerin kaldırılmasının ABD’ye özgürce seyahat edebilecek Hırvat vatandaşlarına en büyük faydayı sağlayacağını düşünüyoruz. Ekonomik iş birliğini ve ticari bağları daha da geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: N1

Tarih: 02.08.2021

 

Christian Schmidt Bosna Hersek’de Yüksek Temsilcilik Görevini Devraldı

  • Christian Schmidt, 12 yıldır Yüksek Temsilcilik görevini sürdüren Valentin Inzko’nun yerini alarak 2 Ağustos Pazartesi günü Bosna-Hersek’teki Yüksek Temsilcilik görevini resmen devraldı. Devir teslim töreni, Yüksek Temsilciler Dairesi binasında gerçekleşti.
  • Devir teslim sonrası Schmidt; “Bosna Hersek halkının dostu olarak geliyorum. Önümüzdeki yıllarda ülkenize ve halkınıza hizmet etmekten mutluluk duyuyorum. Bu ülkenin insanlarına yardım etme niyetimle görevi kararlılıkla üstleniyorum. Bu çalışma, savaşta hayatını kaybedenler ve Bosna Hersek’in Avrupalı geleceği üzerinde çalışanlar için derin bir saygıyla yapılmalıdır” açıklamasını yaptı.
  • Schmidt, Bosna Hersek’in sesini tüm Avrupa ve dünya başkentlerinde duyurmaya çalışacağını sözlerine eklerken açıklamasını; “Hedef Bosna Hersek’i güçlendirmek ve AB’nin bir parçası olma çabalarını desteklemek olmalı, ancak bu tek yönlü bir yol değil. AB’ye katılmak isteyen herkes bu ittifakın kurallarına uymalı ve bunları garanti etmelidir” sözleriyle noktaladı.

Kaynak: N1

Tarih: 02.08.2021

 

Erdoğan’dan Milanoviç’e Teşekkür

  • Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanoviç ile telefonda görüştü.
  • Hırvatistan’ın bir yangın söndürme uçağı ile Türkiye’deki orman yangınlarıyla mücadeleye katkı sunmasına olan memnuniyetini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, müttefiklik ilişkilerinin böyle günlerde daha anlamlı hale geldiğini belirtti.
  • İki lider görüşmede, orman yangınlarıyla mücadelede iş birliği ve iki ülke ilişkileri ele alırken, Milanoviç’in Erdoğan’ı Hırvatistan’a resmi ziyarete davet ettiği öğrenildi.

Kaynak: Trt Haber

Tarih: 02.08.2021

 

Karadağ ve Arnavutluk Arasında Yeni Sınır Kapısı

  • Arnavutluk ve Karadağ arasındaki Zatrijebačka Cijevna – Grabom sınır kapısının açılışı, dün Karadağ Başbakanı Zdravko Krivokapiç ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın katılımıyla gerçekleştirildi.
  • 2017’de Avrupa Birliği’nin desteğiyle inşa edilen sınır kapısı, yaklaşık 720 bin Avro’ya mal oldu.
  • Yeni sınır kapısı sayesinde başkent Podgoritsa ve çevresinde yaşayan Karadağlılar, Gusinye bölgesine seyahat ederken Arnavutluk topraklarını kullanabilecekler. Her iki ülkenin turizm ve ekonomisine katkı sağlayacak sınır kapısı; sınır geçiş prosedürlerinin kolaylaştırılması amacıyla Karadağ ve Arnavutluk polisi tarafından ortak yönetilecek.

Kaynak: Balkan News

Tarih: 04.08.2021

 

Yangınlarla Boğuşan İtalya, Yunanistan, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya, AB’den Yangın Söndürme Desteği Alıyor

  • Avrupa Birliği (AB), İtalya, Yunanistan, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’ya yangınlarla mücadele için destek sağladığını duyurdu.
  • AB Komisyonundan yapılan yazılı açıklamada, “Akdeniz ve Batı Balkanlar’da birçok bölge orman yangınlarından etkilenmeye devam ederken, AB Komisyonu, yangınların yayılmasını sınırlamak, yaşamları ve geçim kaynaklarını korumak amacıyla ülkelere yardım etmek için hızla desteği harekete geçiriyor.” denildi.
  • Açıklamada; Fransa’dan İtalya’ya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden Yunanistan’a ikişer uçak ve itfaiye ekibi, Çekya ve Hollanda’dan Arnavutluk’a iki helikopter, Slovenya’dan Kuzey Makedonya’ya 45 kişilik ekip gönderildiği ifade edildi.
  • AB Komisyonundan 1 Ağustos’ta yapılan açıklamada, Türkiye’nin AB Sivil Koruma Mekanizması’nı harekete geçirdiği, acil karşılık olarak AB Komisyonunun, Hırvatistan’dan 1 Canadair uçağının, İspanya’dan 2 Canadair uçağının gönderilmesi için harekete geçtiği belirtilmişti.

Kaynak: Balkan News

Tarih: 04.08.2021

 

TUİÇ Balkan Stajyerleri: Dilek Keçeci, Şamil Orhan, Rümeysa Güner, Aybüke Koçak ve Hatice Deniz Hızal

 

 

 

 

Kibirlilerin Yönetimi – “Hubrisocracy” Üzerine Bir Deneme

Antik Yunan’ın yazarları ve düşünürleri bizim bugün “gurur”, “kibir” dediğimiz kavrama karşılık gelen bir kavram kullanmaktaydılar: Hybris. Dilimize basitçe, kibir olarak geçmiştir ancak tercümesi kolay bir kavram değildir. Azra Erhat (1996) bu kavramı şöyle tanımlamaktadır: “ insanı suç işlemeye iteleyen ölçüsüzlük, hırs ve kendine aşırı güvendir. Birçok tragedya kişilerinin başlarına gelen belalar hep bu Hybris yüzündendir.” Brittanica’da (t.y) ise tanım daha çarpıcıdır: “Düzenli evrende, Tanrısal sınırları göz ardı eden insani eylem.” Basitleştirerek söyleyecek olursak insanın kendisini tanrılarla eş tutması; kendi eşlerini aşağılaması ve evrensel düzeni bozmasıdır hybris. Bu felaket getiren kibrin tarihsel ve felsefi anlamına girmeyeceğim o bambaşka bir şey. Ancak kavramsal zeminimi yeteri kadar açıkladığını düşündüğüm için bu kavrama temel bir önem atfediyorum. Sebebi ise şudur: Tarihte her topluluğun belirli derecede gerçekleştirmek zorunda olduğu ortak bazı amaçlar bulunmaktadır (yasalara uymak, cana ve mala kast etmemek vs). Bu zorunluluklar dönüşse de, temelde bugün hala geçerliliğini korumaktadır. Ancak zaten hasar almış olan kendi mikro kozmosumuz, politik ve toplumsal kişilerin aşırı güven, hırs ve kibrinden ötürü bazı ortaklıkları net olarak tamamlayamakta; bu da işleyişi tamamen aksayan toplumun, öfkeli kalabalıklara dönüşmesine neden olmaktadır. Bahsedeceğim konu basit derecede söylemleri ortaya koymak ve buradaki kibrin artık nasıl bir yönetim şekline dönüştüğünü ifade etmekten ibaret olacaktır. Bu sebeple büyük ifadeler bekleyenler yazının bu kısmından dönebilirler.

TUİÇ OLİMPOS EĞİTİM KAMPI

 Akademi Sokakta sloganı ile Türkiye’nin farklı yerlerinde çalışmalarını sürdüren TUİÇ Akademi, yaz kampını bu yıl Olimpos’ta gerçekleştiriyor. Sivil toplum, göç, toplumsal cinsiyet, siyaset felsefesi ve proje yazma eğitimlerinin yer aldığı atölyelerin yanında gençlerin bireysel beceri ve yetkinliklerinin geliştirilmesini olanak sağlayacak çeşitli aktivitelerin yer aldığı TUİÇ Akademi Olimpos Eğitim Kampına dair bilgiler aşağıdaki gibidir:

Başvuru: 2 Ağustos –  18 Ağustos

Program: 3 Eylül – 6 Eylül (3 Gece 4 Gün)

Kontenjan: 25

*TUİÇ Akademi birimlerinde görev alanlar ve Online Staj yapanlar öncelikli olarak değerlendirilecektir.

 

Fiyat: TUİÇ Akademi’de Görev Alanlar veya Staj Yapanlar: 1350 TL, Diğer: 1650 TL

*Ödeme bilgileri başvurusu kabul edilen kişilere iletilecektir.

 

Konaklama: Sherif Pansiyon’da Bungalov Evlerde iki kişilik odalarda olacaktır. 

*Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği eğitim kampına dahildir.

*Ulaşımı, katılımcılar kendileri karşılayacaktır.

*Ekstra A La Carte hizmetinden katılımcılara özel %10 indirim uygulanacaktır.  

 

Program İçeriği:

3 Eylül Cuma

13.00’a kadar katılımcıların Sheriff Pansiyon’da olmaları gerekmektedir.

13.00-14.00 Buz Kırıcılar – Tanışma

14.00-15.00 Kamptan Beklentiler, Kamp Kuralları ve Bilgilendirmeler

15.00-16.00 TUİÇ Hikayesi

16.00-19.00 Olimpos Deniz

19.00-20.00 Akşam Yemeği

20.00-23.00 Eğlence – Serbest Zaman

 

4 Eylül Cumartesi

08.00-09.00 Kahvaltı

09.00-10.00 Sabah Sporu ve Yoga – Bir Dans Türü Öğrenilecek

10.00-12.00 Sivil Toplum ve Gençlik – Seminer ve Atölye Çalışması

12.00-13.00 Coffee Break

13.00-15.00 Toplumsal Cinsiyet -Seminer ve Atölye Çalışması

15.00-16.00 Gün Sonu Değerlendirmeler ve Geri Bildirimler

16.00-19.00 Olimpos Antik Kent

19.00-20.00 Akşam Yemeği

20.00-23.00 Eğlence – Serbest Zaman

 

5 Eylül Pazar

08.00-09.00 Kahvaltı

09.00-10.00 Sabah Sporu

10.00-12.00 Ütopyalar ve Demokratik Yaklaşımlar -Seminer ve Atölye Çalışması

12.00-13.00 Coffee Break

13.00-15.00 Proje Eğitimi – Seminer ve Atölye Çalışması

15.00-16.00 Gün Sonu Değerlendirmeler ve Geri Bildirimler

16.00-19.00 Olimpos Deniz

19.00-20.00 Akşam Yemeği

20.00-23.00 Eğlence – Serbest Zaman

 

6 Eylül Pazartesi

08.00-09.00 Kahvaltı

09.00-10.00 Sabah Dansı – Bir Dans Türü Öğrenilecek

10.00-12.00 Göç ve Sığınmacılar – Seminer ve Atölye Çalışması

12.00-13.00 Kapanış ve Geri Bildirimler

 

Başvuru Formu: https://docs.google.com/forms/d/1beRhR8ZPfyIHsC9gaPHB4-5XcwRsI0hYRXAXgGCWV7Q/edit

 

Göçmenler ve Yabancı Düşmanlığı

Son dönemlerde Suriye’nin yanı sıra Afganistan’dan da Türkiye’ye büyük bir göçün yönelmiş olması, ülkede yıllardır süregelen göç tartışmalarını gerek kamuoyunda gerekse siyaset alanında daha da alevlendirdi. Zaten önemli bir konu olan göç meselesinin önümüzdeki günlerde daha da önemli bir hal alacağı aşikâr. Türkiye’ye yönelen göç meselesi karmaşık bir hal aldı ve bu konuyu sadece siyaset meselesi haline getirerek tartışmak yerine sosyolojik, demografik, ekonomik ve psikolojik boyutlarıyla da tartışmak önem arz etmektedir.

TUİÇ AKADEMİ DERGİSİNİN YENİ SAYISI ÇIKTI!

0

TUİÇ Akademi Dergisi Nisan-2021 sayısı çıktı!

-İstisna Hali Çerçevesinde Covid-19 Önlemleri

-Pandemi Döneminde Göçün Güvenlikleştirilmesi

-İklim Mültecileri

-Mülteci Krizine Yunanistan’ın Yaklaşımı

-Birleşmiş Milletler ve Suriye Krizi

 

Dergiye ulaşmak için aşağıdaki bağlantıyı kullanınız:

https://tuicakademidergisi.com/dergi-sayilari/nisan-2021/ 

 

Savaş, Zorunlu Göç ve Toplumsal Cinsiyet: Erkeklik Kimliğinin Tayini

Son haftalarda yasal olmayan yollarla Türkiye’ye akın ettiği iddia edilen Afgan sığınmacılar ile ilgili haberler, siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler ve halk nezdinde birçok farklı bakış açısından tepkilere yol açtı. Özellikle sosyal medyada ve basında yer alan bu tepkiler, Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan zorunlu göç ve sığınmacı konusunu gündeme getirdi. Bu süreçte farklı kesimlerin sıklıkla sorduğu ortak bir soru oldu: Afgan sığınmacılar neden sadece genç erkeklerden oluşuyor? (Independent Türkçe, 2021). Bu soruyu yanıtlayabilmek ve zorunlu göçün örüntülerini kavrayabilmek için toplumsal cinsiyetin belirleyici konumunu ele almak gerekmektedir.