Home Blog Page 41

Haftanın Öne Çıkanları

0

MERKEL SİYASETE VEDA EDİYOR

Kai Pfaffenbach/Reuters

Almanya’da bir devir sona eriyor. Hem Almanya’da hem uluslararası arenada etkin rol oynayan Angela Merkel 26 Eylül’de gerçekleşecek seçimin ardından başbakanlık görevinden ayrılacak. Merkel, Almanya siyasi tarihinde en uzun süre başbakanlık yapan ikinci isim olacak.

Yükselen Yeni Tehdit: INCEL

12 Ağustos 2021 tarihinde, İngiltere’nin Plymouth kentinde 22 yaşındaki James Davison’un bir parkta gerçekleştirdiği silahlı saldırı ülkenin gündemine oturmuştur. Gerçekleşen saldırı sonucunda kurbanların arasında üç yaşındaki bir bebeğinde bulunduğu beş kişi hayatını kaybetmiştir. Davison parkında bulunanlara rastgele ateş ettikten sonra silahıyla kendi hayatına son vermiştir (BBC, 2021). Olayın ardından yürütülen soruşturmanın ardından saldırganın incel bir birey olduğu öne sürülmüş, bunun sonucunda da bütün dikkatler bu kavram üzerine yoğunlaşmıştır.

Balkan Bülteni/ 8 Eylül-15 Eylül

Arnavutluk

AB, Arnavutluk ve Sırbistan’ı Seyahat Kısıtlamalarından Muaf Tutulan Ülkeler Listesinden Çıkardı

• Avrupa Birliği (AB) üyelerinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle seyahat kısıtlaması uygulamayabileceği ülkelerin bulunduğu listeden 6 ülke çıkarıldı, bir ülke listeye eklendi.
• AB Konseyinden yapılan açıklamaya göre, seyahat kısıtlamalarından muaf tutulan ülkeler listesinden Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Brunei, Japonya ve Sırbistan çıkarıldı. Uruguay ise listeye eklenen tek ülke oldu.
• Son güncellemeyle listede yer alan ülkeler Avustralya, Bosna Hersek, Kanada, Ürdün, Yeni Zelanda, Katar, Moldova, Suudi Arabistan, Singapur, Güney Kore, Ukrayna, Uruguay oldu.
• Ayrıca mütekabiliyet gereği AB ülkelerinin vatandaşlarına seyahat izni vermesi halinde Çin’e de sınırlar açık olabilecek.

Kaynak: Time Balkan
Tarih: 09.09.2021

Lindita Nikolla, Arnavutluk’un Yeni Meclis Başkanı• Arnavutluk’ta, 25 Nisan’da yapılan genel seçimin ardından bugün düzenlenen oturumda, Arnavutluk Sosyalist Partisi (PS) Milletvekili Lindita Nikolla, 79 milletvekilinin oyuyla yeni meclis başkanı seçildi.
• Ülkede 140 koltuklu meclisten oylamaya 137 kişi katılırken 4 milletvekili “hayır” oyu kullandı.
• Sosyalist Parti, 25 Nisan’daki genel seçimde, 74 sandalye elde ederek üçüncü dönemde iktidarda kalma hakkı kazandı.

 

Kaynak: Habertürk
Tarih: 10.09.2021

 

Merkel, Arnavutluk’taki Resmi Törene Oturarak Katıldı

• Almanya Başbakanı Angela Merkel, temaslarda bulunmak üzere geldiği Arnavutluk’ta düzenlenen resmi törene oturarak katıldı.
• Almanya Başbakanı Angela Merkel, Batı Balkan ziyareti kapsamında Sırbistan’ın ardından Arnavutluk’a gitti.
• Başkent Tiran’da Başbakan Edi Rama’nın resmi törenle karşıladığı Merkel’in, Arnavutluk Devlet Sarayı’nda (Pallati i Brigadave) yapılan resmi törene sandalyede oturarak katılması dikkat çekti.
• Resmi törenin ardından Şansölye Merkel ile Başbakan Rama önce ikili, ardından da heyetler ile görüşme gerçekleştirdi.

 

Kaynak: Time Balkan
Tarih: 14.09.2021

Bosna – Hersek

Yüksek Temsilci Schmidt, Belgrad’da Vuçiç ile bir araya geldi

• Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt resmi bir ziyaret için Belgrad’a giderek Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ile bir araya geldi.
• Schmidt ve Vuçiç, Bosna-Hersek ve diğer Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği’ne doğru ilerlemesine vurgu yaparak bölgedeki mevcut siyasi durum hakkında görüş alışverişinde bulundular.
• Yüksek Temsilci ayrıca, Batı Balkanlar’daki tüm ülkelerin kapsayıcı ve Avrupa Entegrasyonu için ileriye doğru bir adım olması gereken bölgesel entegrasyonunu amaçlayan girişimlere desteğini de dile getirdi. Cumhurbaşkanı Vuciç’in BH’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdiği tutarlı desteği övdü.
• Yüksek Temsilci Schmidt’in Belgrad ziyareti sırasında Sırp Ortodoks Kilisesi Patriği Porfirije ile de bir araya geldiği belirtiliyor.

 

Kaynak: Sarajevo Times
Tarih: 10.09.2021

 

Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Schmidt’ten seçim yasası çağrısı

• Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Bosna Hersek Devlet Radyo ve Televizyonu’na yaptığı açıklamada Bosna Hersek’teki siyasi parti temsilcilerini bir araya gelerek seçim kanunu üzerinde anlaşmaya davet etti. Schmidt, seçim kanunu hususunda Hırvatların ve Hırvat Demokratik Birliği’nin (HDZ) tarafını tuttuğu iddialarını da reddetti.
• Schmidt, “Bir masa etrafına oturup ortak bir çözüm bulunması gerekiyor çünkü siyasetin rolü budur. Avrupa Birliği ve uluslararası toplum memnuniyetle yardımcı olacaktır fakat burada sorumluluk, Bosna Hersek’teki farklı partiler ve halkların seçilmiş temsilcilerine düşüyor” şeklinde konuştu.
• HDZ yanlısı bir siyaset izlediği iddialarını da reddeden Schmidt, Bosnalı Sırp siyasetçilerin devlet kurumlarının işleyişini boykot etmelerini de eleştirdi. Schmidt, “Boykot hiçbir zaman başarıya katkı sağlamaz” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: Balkan News
Tarih: 15.09.2021

 

Bosna Hersek Dışişleri Bakanlığı: “Ülke savunmasına katılan vatandaşlarımız Sırbistan’a gitmemelidir”

• Bosna Hersek Dışişleri Bakanlığı, 1992’den 1995’in sonuna kadar olan saldırganlık döneminde Bosna-Hersek’in savunmasında herhangi bir şekilde yer alan tüm Bosna Hersek vatandaşlarına Sırbistan Cumhuriyeti’ne seyahatlerini erteleme tavsiyesinde bulundu.
• Bosna savaşı sırasında vatanını savunanların tutuklanma ve savaş suçlarıyla yargılanma riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekilen uyarı, Belgrad’daki Yüksek Mahkeme’nin Sırbistan tarafından savaş suçlarıyla itham edilen Bosna Hersekli eski polis şefi Edin Vranj’ın gözaltı süresinin bir ay uzatıma kararı almasından sonra geldi. Bosna Hersek Federasyonu Organize Suçla Mücadele Departmanı’nın eski şefi Edin Vranj, Sırbistan’a giriş yaptığı sırada polis tarafından gözaltına alınmıştı.
• Bakanlık, “Maalesef bu uyarı, Sırbistan Cumhuriyeti kurumlarının daha önce imzalanan protokoller ve uluslararası hukuka dayalı olarak bu alanda aktif uluslararası işbirliği ve bilgi alışverişi için irade göstermediği durumlar nedeniyle yayınlanmıştır” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: Sarajevo Times & Balkan News
Tarih: 15.09.2021

 

Dodik: Sırp Cumhuriyeti Seçim Yasası’nın dayatılmasını kabul etmeyecek

 

• BH Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik, Sırp Cumhuriyeti halkının önemli bir bölümünün Seçim Yasasının BH’de olası bir şekilde uygulanmasını kabul etmeyeceğini belirtti.
• Şimdi durumu o kadar sakinleştirmeye çalışıyorlar ki, o Schmidt gibi, Seçim Yasasını dayatması isteniyor. Seçim yasasını nasıl empoze edebilir ve yasal olarak ve özellikle yasadışı olarak seçilmiş olsa bile bunun Avrupa entegrasyonu ile ne ilgisi var – diye sordu Dodik.
• Dodik, Yüksek Temsilcinin görev süresinde hiçbir yerde Avrupa entegrasyonundan sorumlu olduğunu söylemediğini, ancak Avrupa entegrasyonuna karşı olduğunu belirterek, sürecin yerli siyasiler ve BH’deki AB ofisi tarafından yönetilmesi gerektiğini vurguladı.
• Yüksek Temsilci yasal ise, BH’nin Avrupa yolundaki meselelerine karışmaya hakkı yoktur ve Seçim Yasasını da dayatamaz, çünkü Sırp Cumhuriyeti’ndeki insanların önemli bir kısmı bunu kabul etmeyecektir – Dodik.

 

Kaynak: RTRS
Tarih: 15.09.2021

 

Bojic, Markovic ve Dubravac Savcılığa götürüldü

 

• Slavko Bojić, Sasa Marković ve Dragan Dubravac bugün Cumhuriyet Savcılığı’na götürüldü ve işlemlerinin ardından tutuklanıp tutuklanmayacakları belli olacak.
• Sırp Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Organize ve Ağır Suçlar Müdürlüğü polis memurları, bugün Cumhuriyet Başsavcılığının Yolsuzluğun, Organize ve Ağır Biçimlerdeki Ekonomik Suçların Önlenmesi Özel Dairesine teslim etti. ‘görevi kötüye kullanma’ veya yetkilendirme şüphesi ‘- Sırpska İçişleri Bakanlığı duyurdu.
• S.B., D.D. Hürriyetinden mahrum bırakıldılar. Ve SM ve dünkü faaliyetler kapsamında özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin kullandığı sekiz yerde arama yapıldı.
• Sırpska İçişleri Bakanlığı, bu davadaki soruşturmanın, Cumhuriyet Başsavcılığının Yolsuzluğun, Organize ve En Ciddi Ekonomik Suç Biçimlerinin Önlenmesi Özel Dairesi tarafından yürütüldüğünü belirtiyor.
• Halk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Branislav Zeljković’in dün gece Banja Luka’da gözaltına alındığını hatırlatırız.

Kaynak: RTRS
Tarih: 15.09.2021

 

Bulgaristan

 

Bulgaristan, Kuzey Makedonya’ya İlişkin Genel Politikasını Gözden Geçirecek

 

• 9 Eylül’de Bakanlar Kurulu Güvenlik Konseyi’ne katılanlar, “Bulgaristan’ın Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ne yönelik genel politikasını siyasi davranışımızı analiz etme ve güncelleme ve her iki ülkenin halklarının çıkarına gelecek çözümler arama gereğini tartıştılar.
• Bakanlar Kurulu Güvenlik Konseyine Katılanlar “Bulgar Ulusal Meclisi tarafından benimsenen pozisyonun ötesine geçmeden, Güvenlik Konseyi’nin bir sonraki toplantısında Bulgaristan Cumhuriyeti’nin genel politikasını tartışmayı ve Bulgaristan’ın dış politikasında arzu edilen bu başlangıç noktalarını sağlamak için pratik çözümler aramayı teklif ediyoruz. Avrupa Birliği’ndeki müttefikleri arasında, Bulgaristan’ın ulusal çıkarına uygun istikrarlı mesajlarımız ve geleceğe yönelik kararlarımız olduğu anlaşılıyor.” dedi.

 

Kaynak : Sofia News Agency
Tarih : 09.09.2021

 

Bulgaristan Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini Aynı Anda Yapacak

 

• Bulgarlar, AB’nin en yoksul ülkesindeki siyasi kriz derinleşirken 14 Kasım’da hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacak. Görevdeki Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in bu hafta parlamentoyu feshetmesi bekleniyor.
• Bu yılın başlarında yapılan son seçimlerin ardından, Ulusal Meclis iki ay ayakta kaldı ve Bulgar toplumunun önemli sorunlarından hiçbirini çözemedi. Milletvekillerinin yapabildiği tek şey, devlet bütçesinin güncellenmesine oy vermek oldu. Bulgar cumhurbaşkanı seçimi farklı haftalara bölme seçeneğine sahipti, ancak analistler bunun katılımın potansiyel olarak düşeceğini tahmin ediyor.

 

Kaynak : EURACTIV
Tarih : 13.09.2021

 

Hırvatistan

 

Hırvatistan ve AB, Yeni Hırvat Euro Madeni Paralarının Üretimini Görüştü

 

• Yeni Hırvat Euro madeni paraları konusu, Hırvatistan’ın Euro Bölgesi’ne girişi giderek yaklaştıkça, ilgili tüm taraflar arasında yoğun bir şekilde tartışılıyor.
• Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, Ekonomiden Sorumlu Komisyon Üyesi Paolo Gentiloni, Eurogroup Başkanı Paschal Donohoe ve Hırvatistan Ulusal Bankası Başkanı Boris Vujcic tarafından geçtiğimiz günlerde bir mutabakat zaptı imzalandı.
• Anlaşma, test amaçlı belirli bir miktarda Euro madeni paralarının üretimini içermekle birlikte, Hırvatistan Cumhuriyeti’nde Euro’nun tanıtımına yönelik hazırlık faaliyetleri ile ilgili konuları düzenlemektedir.

 

Kaynak: Total Croatia News
Tarih: 14.09.2021

 

Başbakan Andrej Plenković, AB’ye Girişten 9,5 Yıl Sonra Euro’yu Kabul Etmenin Makul Olduğunu Söyledi

 

• Başbakan Andrej Plenković Çarşamba günü ulusal parlamentoda, 2013 yılında AB’ye giren Hırvatistan’ın Birliğe kabulünden dokuz buçuk yıl sonra Euro’ya geçmesinin makul olduğunu söyledi.
• Başbakan Andrej Plenković, gelen sorulara cevaben, “Birliğe 1 Temmuz 2013’te katılan bir ülkenin 1 Ocak 2023’te Euro’ya geçmesi, yani dokuz buçuk yıl için bana makul bir süre gibi görünüyor” dedi.
• Başbakan, hükümetinin stratejik hedefinin Hırvatistan’ı Schengen pasaportsuz seyahat bölgesi ve Euro bölgesine sokmak olduğunu söyledi.

 

Kaynak: Total Croatia News
Tarih: 15.09.2021

 

Karadağ

Karadağ Yıl Sonuna Kadar Nüfus Sayımını Yapacak

 

• Karadağ hükümeti, daha önceki erteleme önerilerine rağmen 2021 yılının sonuna kadar bir nüfus sayımı gerçekleştirmeyi planlıyor. Karadağ basınında çıkan haberlere göre hükümetin yakında bir Nüfus Sayımı Yasasını görüşüp kabul etmesi için meclise göndereceği bildirildi.
• Karadağ İstatistik Ofisi tarafından Karadağ vatandaşları ile Karadağ’da ikamet eden ve Karadağ’da daimi veya geçici ikametgahı bulunan yabancıların nüfus sayımının yanı sıra etnik köken, dil ve din ile ilgili veriler toplanacağı belirtiliyor.
• Başbakan Zdravko Krivokapiç 10 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, çok fazla hazırlık gerektireceği için bu yıl bir nüfus sayımı yapmanın zor olacağını söylemiş ancak iktidar koalisyonundaki en büyük blok olan Sırp yanlısı Demokratik Cephe, hükümete verdiği desteği yılsonuna kadar nüfus sayımını organize etmek şartıyla devam edeceğini belirtmişti. Ayrıca Demokratik Cephe, sayımı gelecek yıla erteleme planlarının “Karadağ’daki Sırplara yönelik” olduğunu iddia etmekte.

 

Kaynak: 09.09.2021
Tarih: Balkan Insight

 

Djukanovic: “Sırbistan, Arnavutların olmadığı bir Kosova, Karadağlıların olmadığı bir Karadağ istiyor”

 

• Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic, ülkesinde son dönemde yaşanan etnik-siyasi gerilimlere ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Sırp Ortodoks Kilisesi Karadağ Metropoliti Joanikije’nin Çetinje’de gerçekleştirilen tahta çıkma töreninin Sırbistan’ın Karadağ aleyhindeki saldırı sürecinin bir parçası olduğunu ifade etti.
• Djukanovic, Sırbistan’ın Karadağ’ın milli, kültürel ve dini kimliğini tanımayı reddettiğini ve bunun sebebinin Karadağ olmazsa Büyük Sırbistan projesinin gerçekleşmeyeceği olduğunu belirtti.
• Bölgede barış ve istikrarın 90’lı yıllarda olduğu gibi tehdit altında olduğunu söyleyen Djukanovic, Sırbistan’ın Arnavutların olmadığı bir Kosova ve Karadağlıların olmadığı bir Karadağ yeğleyeceğini belirterek Çatışmaların Bosna Hersek’e yayılma ihtimalinin de gerçekçi olduğunu ileri sürdü.

 

Kaynak: Time Balkan
Tarih: 12.09.2021

 

Merkel: “Karadağ AB’ye en yakın”

 

• Almanya Başbakanı Angela Merkel, Arnavutluk’un Tiran kentinde Başbakan Zdravko Krivokapić ve Batı Balkanlar’ın liderleriyle bir araya geldiği çalışma yemeğinde Karadağ’ın Avrupa Birliği üyeliğine aday en gelişmiş ülke olduğunu söyledi.
• Karadağ Hükümeti’nden yapılan açıklamada, toplantının ana konusunun bölgesel işbirliği ve iyileştirilmesi için mekanizmalar olduğu belirtildi. Başbakan Krivokapić, Şansölye Merkel’e Karadağ’a verdiği tanıma ve yeni Hükümetin reformunu ve Avrupa rotasını tanıdığı için teşekkür etti.
• Çalışma yemeğinde, hedefi Avrupa Birliği’nin genişlemesi olan 2014 yılından bu yana en önemli diplomatik girişimlerden biri olan Berlin Süreci kapsamında önümüzdeki yıllarda da çalışmaya devam edilmesi gerektiği ayrıca vurgulandı.

 

Kaynak: Independent Balkan News Agency
Tarih: 14.09.2021

Sırbistan

 

Sırbistan, Sırp Cumhuriyeti ve Kosova(Metohija Civarları), Sırp Birliği Günü’nü kutluyor

 

• Sırbistan ve Sırp Cumhuriyeti 15 Eylül’de bir tatil kutluyor – Sırp Birliği, Özgürlük ve Ulusal Bayrak Günü.
• Belgrad ve Banja Luka’daki yetkililer daha önce vatandaşlarını o gün evlerine Sırp üç renkli asmaya çağırmışlardı. RTS TV’nin bildirdiğine göre, bu nedenle Sırbistan genelinde, Sırp Cumhuriyeti’nde ve Kosova ve Metohija’da Sırp çoğunluğunun bulunduğu belediyelerde sokaklar ve evlerin cepheleri bayraklarla süsleniyor.
• Sırp Birliği Günü vesilesiyle düzenlenen merkezi etkinlik, Belgrad’ın merkezinde, Belgrad makamlarının emriyle Rus heykeltıraş Alexander Rukavishnikov tarafından yaptırılan ortaçağ hükümdarı Stefan Nemanje’nin anıtında yapılacak.
• Bir hatırlatma olarak, Sırp Birliği Günü 2020’den beri kutlanmaktadır. 1918’de bu gün, Birinci Dünya Savaşı sırasında Solun cephesi patlak verdi. 24 saat süren topçu hazırlıklarının ardından üç Sırp tümeni Veternik-Sokol bölgesinde Bulgar birliklerine saldırdı ve şiddetli bir savaşın ardından savunmalarını kırdı.

 

Kaynak: Regnum.ru
Tarih: 15.09.2021

 

Vucic, Kosova ile karşılıklılık rejimi hakkında: hiçbir şey yapılamaz

 

• 15 Eylül’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin 2022 baharında Sırbistan ile ilişkilerde bir mütekabiliyet rejimi getirme niyetini yorumladı.
• Arnavut haber ajansı Telegrafi’ye göre Vuciç, Kurti hakkında hiçbir şey yapamayacağını, ancak Kosova’nın Sırbistan’dan gelen mallar için bir mütekabiliyet rejimi getirmesinin Brüksel anlaşmalarını ihlal edeceğini söyledi.
• Kosova’dan Sırbistan’a yapılan ithalatın son derece sınırlı olduğunu ve Sırbistan’dan Kosova’ya yapılan ithalatın en az 10 katı olduğunu hatırlatalım. Kosova malları, Sırbistan tarafından tanınmayan bir devletin damgası nedeniyle Sırbistan’a giremez. Sırp mallarına bu tür kurallar uygulanırsa bundan zarar görecek olan Sırbistan olacaktır.

 

Kaynak: Regnum.ru
Tarih: 15.09.2021

 

Sırbistan Savunma Bakanı: Daha fazla orduya ihtiyacımız var

 

• Sırbistan, ordunun gerçek ihtiyaçlarını karşıladığı için evrensel zorunlu askerliği yeniden başlatmayı düşünüyor. Bu, Sırbistan Savunma Bakanı Nebojsa Stefanoviç tarafından 16 Eylül’de Niş şehrinde ifade edildi.
• Aynı zamanda, Stefanovich, ‘dikkate alınması gereken birçok yön olduğundan’, bu konudaki nihai kararın bu yıl sonundan önce verilmesinin pek mümkün olmadığını açıkladı.
• Sırbistan Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanlığı’nın zorunlu askerlik sistemine dönüş konusunda kendi görüşüne sahip olduğunu da sözlerine ekledi.
• “Daha fazla askeri personele ihtiyacımız var. Orduda gönüllü olarak görev yapan askerlerin sayısının artmasından memnunum ama bu yeterli değil” dedi.
• Niş’te ‘Pilot-Teğmen Mikhailo Petrovic’ havaalanında, Sırbistan ve ABD silahlı kuvvetlerinin ‘Sky Bridge-21’ adı altında ortak tatbikatları yapıldığını hatırlatalım. Bakan Stefanoviç, Sırp Ordusu Genelkurmay Başkanı Milan Moisiloviç ve ABD’nin Sırbistan Büyükelçisi Anthony Godfrey ile birlikte 16 Eylül’de oradaki Sırp ve Amerikan ordusunu ziyaret etti.

Kaynak: Regnum.ru
Tarih: 16.09.2021

 

Yunanistan

 

Yunanistan Maliye Bakanı Christos Staikouras Slovenya’daki Eurogroup ve Ecofin Toplantılarına Katıldı

 

• Maliye Bakanı Christos Staikouras, Eurogroup ve Ecofin’in gayri resmi toplantılarına katılmak üzere Cuma günü Slovenya’nın Brdo pri Kranju kentini ziyaret ediyor.
• Euro bölgesi maliye bakanları, mali ve makroekonomik düzeyde tek para birimi alanındaki güncel gelişmeleri, sağlık krizinin orta vadeli etkilerini ve ekonomik sektörler ve bölgeler üzerindeki eşitsiz etkisinden çıkarılan dersleri tartışacaklar.

 

Kaynak : Greek City Times
Tarih : 10.09.2021

 

SEEF 2001: Yunanistan ve Kuzey Makedonya Doğal Gaz Boru Hattı Anlaşması İmzaladı

 

• Yunanistan’ın Helenik Gaz İletim Sistemi İşletmecisi (DESFA) ve Kuzey Makedonya’nın NER JSC Üsküp, Cuma günü Selanik’te düzenlenen 5. Güneydoğu Avrupa Enerji Forumu sırasında iki ülke arasında birbirine bağlı doğal gaz boru hattının geliştirilmesi ve inşası için bir işbirliği anlaşması imzaladı.
• Güneydoğu Avrupa Enerji Forumu, Amerikan-Yunan Ticaret Odası ve Yunanistan Enerji Ekonomisi Derneği tarafından, Yunanistan’daki ABD Büyükelçiliği ile işbirliği ve Atlantik Konseyi ve ABD Ticaret Odası’nın stratejik desteğiyle düzenleniyor.

 

Kaynak : Atina Makedon Haber Ajansı
Tarih : 10.09.2021

 

 

Yunanistan Altı Rafale Jet Daha Alacak ve Toplamı 24’e Çıkaracak

 

• Yunanistan Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Fransa’dan altı Rafale savaş uçağı daha alacağını ve Atina’ya satılan toplam Fransız savaşçı sayısını 24’e çıkaracağını duyurdu.
• Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, altı Rafales daha almayı planladığını açıkladı. Kyriakos Mitsotakis, Selanik Uluslararası Fuarı sırasında, Fransa’nın kendi hava kuvvetlerinin ikinci el modeli olan ilk uçağın yıl sonundan önce Yunan renklerini uçuracağını da sözlerine ekledi.

 

Kaynak : Greek Reporter
Tarih : 13.09.2021

 

Dış Aktörler

 

AB, Yunanistan’a Ek Göç Fonu Sağlamak İçin Geri İtmeleri Önleyecek Bağımsız Mekanizma Kurmasını Şart Koştu

 

• Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Yunanistan’dan, talep ettiği ek göç fonunu sağlamak için sınırındaki göçmenlerin geri itilmesini izlemek ve önlemek için “bağımsız” bir mekanizma kurmasını istedi.
• Brüksel merkezli Euractiv haber sitesine göre, Komisyon sınırlarında temel hak ihlallerinin önlenmesine ve bunlarla ilgili iddiaların etkin bir şekilde soruşturulmasına yardımcı olmak için Atina yönetiminden hızlı bir şekilde bağımsız bir mekanizma kurmasını talep etti.
• Bunun karşılığında Komisyon, Yunanistan’ın istediği ek 15,83 milyon avroluk fonu serbest bırakacağını taahhüt etti.

 

Kaynak: AA
Tarih: 13.09.2021

 

Merkel: AB, Batı Balkanlar’ın Jeostratejik Önemini Bilmeli

 

• Almanya Başbakanı Angela Merkel, Berlin Süreci’nin Batı Balkan ülkeleri arasındaki bağlılığı artırdığını ve Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine yardımcı olduğunu söyledi.
• Merkel, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile basın toplantısı düzenledi.
• Sırbistan ve bölge ülkelerinin AB’ye üyelik yolunda emin adımlarla ilerlediği ancak yolun uzun olduğunu ifade eden Merkel, ülkesinin Sırbistan ile özellikle ekonomi alanında iyi ilişkilere sahip olduğunu belirtti.

 

Kaynak: Time Balkan
Tarih: 13.09.2021

 

Mevlüt Çavuşoğlu Christian Schmidt ve Ivica Dacic ile görüştü

 

• Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 13 Eylül pazartesi günü Ankara’da Bosna-Hersek’in yeni atanan Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt ve Sırbistan Meclis Başkanı Ivica Daciç ile ayrı ayrı görüşmelerde bulundu.
• Bosna Hersek’e yeni atanan Yüksek Temsilci Christian Schmidt’i ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu belirten Çavuşoğlu, Yüksek Temsilciler Dairesi’nin Bosna-Hersek’in istikrarı ve birliği için çabalarını desteklemeye devam edeceğine söz verdiğini söyledi.
• Çavuşoğlu, Twitter hesabından Sırbistan Meclis Başkanı ile son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiğini de duyurdu. “Son zamanlarda Belgrad’da görüştüğüm Sırbistan Ulusal Meclis Başkanı arkadaşım Ivica Dacic ile bir görüşme yaptım. Daciç’in siyaset ve diplomasi alanındaki uzun yıllara dayanan tecrübesi, parlamentolar arası ilişkilerimizin hızla gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: N1
Tarih: 13.09.2021

 

Yunanistan Unsurlarının 8 Ayda Geri İttiği Yaklaşık 6 Bin Göçmeni Türkiye Kurtardı

 

• Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, 2021 yılının ocak-ağustos döneminde Yunanistan unsurlarınca geri itilen 5 bin 934 düzensiz göçmene yardım eli uzattı.
• Aralarında yaşlı, çocuk ve kadınların da olduğu düzensiz göçmenler, kapasitesinin çok üzerindeki bindikleri bot, can salları ve teknelerle açıldıkları Ege Denizi’nde zorlu deniz ve hava koşullarının yanı sıra Yunanistan unsurlarının kötü muamelesi ile de karşılaşıyor.
• Yunanistan unsurlarınca yakalanan düzensiz göçmenler, şiddete maruz kalıyor. Düzensiz göçmenler para, ziynet gibi değerli eşyalarının yanı sıra yiyecek ve içecekleri dahi ellerinden alınarak motorları sökülen teknelerle Türk kara sularına geri itiliyor.

 

Kaynak: Time Balkan
Tarih: 14.09.2021

 

Oliver Varhelyi AB’yi Batı Balkanlardan Olası Göçmen Krizi Konusunda Uyardı

 

• Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Várhelyi, Avrupa Birliği’nin genişleme vaatlerinin yerine getirilmemesi halinde Batı Balkanlar’dan yeni bir göçmen krizi yaşanacağı konusunda uyardı.
• Varhelyi, genişleme başarısız olursa Batı Balkan ülkelerinin vatandaşlarının bir sonraki göçmen krizini yaratabileceğini söyledi ve AB’yi bölge ile işbirliğini yoğunlaştırmaya çağırdı. “Batı Balkanlara verdiğimiz sözleri tutmalıyız. Afganistan’daki durumdan çıkarılan en önemli derslerden birinin bu olduğunu düşünüyorum” diyerek bölgenin entegrasyonunun bir Avrupa önceliği olması gerektiğini de sözlerine ekledi.
• Amacın bölgede uzun vadeli istikrar ve barışı desteklemek olduğunu söyleyen Varhelyi, Sırbistan’ın üyelik müzakerelerinde fasılların açılmasının AB üye ülkelerine bağlı olduğunu söyledi ve Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’nın katılım öncesi müzakereleri başlatma kriterlerini karşıladığını da sözlerine ekledi.

 

Kaynak: N1
Tarih: 14.09.2021

 

TUİÇ Balkan Stajyerleri: Didem Şimşek, Şamil Orhan, Aybüke Beyza Koçak ve Hatice Deniz Hızal

 

Eurovision Şarkı Yarışması Üzerinden Avrupa Yayın Birliği’nin Güncel Siyasi Gelişmelere Tepkisi

Özet

Devletler arasındaki mücadeleler uluslararası örgütlerin etkisinin artması ve medyanın genişlemesiyle savaş meydanlarından çıkıp telefonlarımızın ekranına kadar ulaşmayı başarmıştır. Bu araştırma yazısında birçok kamu yayın kuruluşunun üyesi olduğu Avrupa Yayın Birliği’nin ve bu örgütün düzenlediği Eurovision Şarkı Yarışması’nın özellikle de son yirmi yıldaki siyasi gelişmelere verdikleri tepkiler incelenmiştir. Bu inceleme Azerbaycan-Ermenistan, Rusya-Ukrayna ve İsrail ana başlıkları altında gerçekleştirilmiştir. Her bir başlık altında tartışmalı bölgeler olan Dağlık Karabağ, Kırım ve Filistin’in kısa bir tarihine yer verilmiştir. Araştırma sonucunda ise Eurovision Şarkı Yarışması’nın siyasete uzak kalma ilkesinden ödün verip vermediği tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Avrupa Yayın Birliği, Eurovision Şarkı Yarışması, Dağlık Karabağ, Kırım, Filistin.

Abstract

With the rising influence of international organisations and the expansion of media, the conflicts between states have managed to reach from the battlefields to our phone screens. The reactions of the European Broadcasting Union, of which many public broadcasting organisations are a member, and the Eurovision Song Contest organized by them, to the political developments that occurred especially in the last twenty years were examined in this research paper. This examination was conducted under the main titles of Azerbaijan-Armenia, Russia-Ukraine and Israel. A short history of Nagorno Karabakh, Crimea and Palestine, which are all disputable territories, were given under each title. Whether the Eurovision Song Contest compromised their principle of staying away from the field of politics was discussed as a conclusion to the research.

Key Words: European Broadcasting Union, Eurovision Song Contest, Nagorno Karabakh, Crimea, Palestine

Giriş

Avrupa Yayın Birliği (European Broadcasting Union – EBU) 1950 yılında, Uluslararası Yayın Birliği’nin (International Broadcasting Union – IBU) dağılmasıyla İngiltere’de kurulan hükümet dışı bir uluslararası örgüttür (Sherman, 1967). EBU, bir nevi IBU’dan 1946’da ayrılan ve çoğunluğu Doğu Avrupa’dan olan yayıncı kuruluşların kurduğu Uluslararası Radyo ve Televizyon Yayın Kuruluşu’na (Organisation Internationale de Radiodiffusion et de Télévision- OIRT) tepki olarak kurulmuştur. 12 Şubat 1950’de Torquay, İngiltere’de çoğunluğunu Batı Avrupalı devletlerden gelen kamu yayın kuruluşlarının oluşturduğu bir grup, EBU’nun ilk toplantısını gerçekleştirmiştir (Sherman, 1967). Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ve Doğu Bloku ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından OIRT faaliyetlerini EBU ile birleştirmeye karar vermiş ve Batı ve Doğu Avrupa ülkelerinin yayın kuruluşları uzun süre sonra bir araya gelmişlerdir (Küçükerdoğan, 1997).

EBU’nun amaçlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir: 

Demokratik bir toplumun vazgeçilmez yapı taşlarından ve bu toplumun ilerlemesinin ve her bir bireyinin gelişmesinin temel şartlarından biri olan ifade ve bilgi özgürlüğünü korumak ve bunu daha da iyileştirmek; hoşgörü ve birliği teşvik etmek amacıyla kültürel çeşitliliği, kültürlerarası diyaloğu ve alışverişi geliştirmek; geniş bir yelpazedeki yüksek kaliteli programların üretimi ve bunların dağıtılması ile kamunun bilgi, eğitim, kültür ve eğlence alanlarındaki beklentilerini karşılamak.” (EBU, 2020).

EBU, 56 tam üye ülkeden 115 kuruluşla Asya, Avrupa ve Afrika’da; 20 gözlemci üyeden 31 yayıncı kuruluşla yine Asya ve Afrika’da ve de Amerika ve Avustralya’da faaliyetlerini sürdürmektedir (EBU, 2021).

Birliğe üyeliğin getirdiği Eurovision servislerinden yararlanabilme avantajı bu çalışma için önemlidir. Tanımını yapmak gerekirse Eurovision; üye ülkeler arasında haber, spor, güncel ve diğer önemli olayların paylaşılmasına olanak sağlayan bir televizyon ağıdır (EBU, 2020). 1954’de Montrö, İsviçre’de düzenlenen Narcissus Festivali, Eurovision’un ilk yayını olup toplam sekiz ülkede canlı yayınlanmıştır (Henrich-Franke, 2010).

Konserler (Viyana Filarmoni Orkestrası Yılbaşı Konseri gibi), Olimpiyat Oyunları, futbol şampiyonaları gibi önemli kültürel ve sportif etkinlikleri geniş bir coğrafyaya ulaştırmasının yanında Eurovision denilince akla ilk gelen Eurovision Şarkı Yarışması (Eurovision Song Contest – ESC) olmaktadır. İlki 1956’da yedi ülkenin katılımıyla Lugano, İsviçre’de gerçekleşen ESC, bu tarihten günümüze kadar 2020 yılındaki COVİD-19 pandemisi nedeniyle ertelenen yarışma dışında kesintisiz bir şekilde düzenlenmiştir. Yarışmanın ilk düzenlenme amacı; İkinci Dünya Savaşı sonrasında birbirine komşu Avrupalı devletleri zararsız eğlence ruhu içerisinde bir araya getirmek ve o günün koşullarındaki canlı televizyon yayıncılığının sınırlarını test etmek olmuştur (Sommerlad, 2021).

2021 itibariyle yarışma iki yarı finalden ve bir finalden oluşmaktadır ve “Big-Five” olarak adlandırılan Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya ve Almanya ve bir önceki yarışmanın kazananı yarı finallere katılmadan finale çıkma ayrıcalığına sahiptir. Kazanan ülke, seyircilerin belirli bir süre için katılabildiği teleoylama (televoting) sistemi ve katılımcı ülkelerin Ulusal Jürilerinin verdikleri 1-8 arasındaki ve 10 ve 12’şer puanların toplanması ile belirlenmektedir. Ülkeler kendilerine oy verememektedir.

ESC, müziğin yanında siyasetin de ön plana çıktığı bir medya olayıdır (Güvendik, 2020). Bu çıkarıma gerek ülkelerin blok oy verme (bloc voting) alışkanlıklarından gerekse çeşitli siyasi olaylardan dolayı ülkelerin yarışmaya katılmaktan vazgeçmelerinden varılabilmektedir (Montero, 2017). Yazının amacı ise ESC’nin siyasi bir etkinlik olduğunu çeşitli güncel siyasi gelişmeler üzerinden kanıtlamaktır. Bu doğrultuda öncelikle Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun geçmişi ve bu sorunun ESC’ye yansıması ele alınacaktır. Ardından Kırım’ın kısa bir tarihi ve 2014’teki Rusya’nın Kırım’ı ilhakı üzerine gelişen Rusya-Ukrayna krizinin ESC sahnesine de taşınması konu edilecektir. Yazının sonundaysa İsrail’in Filistin ile olan çatışmalarının özeti verilip İsrail’in bu mücadele sebebiyle ESC’de nasıl bir tepkiyle karşılaştığı anlatılacaktır. Sonuç kısmına gelindiğinde yarışmanın neden hem kültürel hem siyasi bir etkinlik olduğu tartışılacaktır.

1. Azerbaycan-Ermenistan

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ESC’ye de yansıyan anlaşmazlığın temelinde Dağlık Karabağ bölgesi yatmaktadır. Dağlık Karabağ bölgesi de facto olarak bağımsız ancak uluslararası camiada Azerbaycan’ın bir parçası olarak kabul edilmektedir (Kambeck & Ghazaryan, 2013). Yakın bir zaman önce Azerbaycan bölge üzerindeki kontrolü sağlamış olsa da bölgede çatışma ihtimali devam etmektedir.

1.1 Çatışmaların Geçmişi

Dağlık Karabağ bölgesi üzerindeki çatışmalar Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu günlerinden beri devam etmektedir. En yakın tarihli çatışmalar Sovyetler Birliği’nin dağılmasından hemen önce ve dağılmasıyla başlamıştır. 

1988 yılında Dağlık Karabağ Yerel Konseyi, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden ayrılıp Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılma kararı almasının ardından iki taraf da silahlanmayı hızlandırmıştır ve halk kendi içerisinde örgütlenmeye başlamıştır (Kambeck & Ghazaryan, 2013). 23 Ağustos 1990’da Ermenistan’ın, 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan’ın SSCB’den; 2 Eylül 1991 tarihindeyse Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden bağımsızlığını ilan etmesiyle bölgedeki devlet sayısı artmıştır ve böylece Dağlık Karabağ problemi bütün dünyayı ilgilendiren bir konu haline gelmiştir (Kambeck & Ghazaryan, 2013; Özyılmaz, 2013). 31 Aralık 1991 tarihinde SSCB’nin dağılmasıyla Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalar şiddetini arttırmış ve 25-26 Şubat 1992 tarihlerinde Hocalı köyüne yapılan saldırıda Azerbaycan Hükümeti’nin verilerine göre 613 kişi hayatını kaybetmiştir. 12 Mayıs 1994’te Ermenistan, Azerbaycan ve Dağlık Karabağ’ın Bişkek’te imzaladığı ateşkes anlaşması yürürlüğe girmiştir (Kambeck & Ghazaryan, 2013). Ancak imzalanan ateşkese rağmen ilerleyen yıllarda Ermenistan-Azerbaycan mücadelesi gerek savaş alanında gerekse kültürel alanda devam etmiştir.

1.2 Eurovision Şarkı Yarışması’na Yansımaları

Azerbaycan ve Ermenistan’ın 2004’te EBU’ya tam üye olmaları ile ESC’ye katılmalarının önü açılmıştır ve Ermenistan 2006’da Azerbaycan ise 2008’de ESC’de yarışmaya başlamışlardır (Kalman, Wellings, & Jacotine, 2019). 

İlk kriz Ermenistan’ın 2006 ESC temsilcisinin doğum yerinin resmi Eurovision sitesinde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti olarak yazılmasıyla çıktı. Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı yarışmanın organizatörleri ile temasa geçerek Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu, organizasyon yetkililerinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı duymalarını ve bu adaletsizliğe son vermek için siteden bu ifadenin kaldırılmasını talep etmiştir. Azerbaycan makamlarının endişelerini haklı bulan ESC yönetimi ise resmî sitesinden Ermeni şarkıcının doğum yeri bilgisini kaldırmakla sorunu çözmüştür (Day.az, 2006).

Almanya’nın Düsseldorf şehrindeki 2011 ESC’yi ise Azerbaycan kazandı ve böylece 2012’deki yarışmayı ülkelerinde düzenleme hakkını elde ettiler. Ancak sınır hatlarındaki Ermeni-Azeri çatışmalarının tekrar artması ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Ermenistan’ı düşman ülke ilan etmesinin ardından Ermeni yetkililer, yarışmaya gönderecekleri heyetin güvenliğinden endişe duyduklarını belirterek yarışmadan çekilmeyi tercih etmişlerdir (Ghalechian, 2012). EBU ise bu gelişmeler üzerine Ermenistan’ın yarışmaya katılım ücretinin yanında bu miktarın yarısı oranında bir meblağı da ceza olarak ödemesi gerektiğine karar vermiştir (RFE/RL, 2012). 

2016’daki yarışma öncesi EBU, yarışma alanına aralarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Filistin’in de dahil olduğu bazı ülkelerin ve organizasyonların bayraklarının kabul edilmeyeceğini açıkladı (ESC, 2016). Buna rağmen Ermenistan yarışmacısının ilk yarı finalde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti bayrağını açması Azerbaycan’ın tepkisini çekmiştir (DHA, 2016). Kurallarının bu şekilde göz ardı edilmesine karşılık EBU bir bildiri yayınlayarak Ermenistan yayıncı kuruluşunun yaptırıma uğrayacağını açıklamıştır (EBU, 2016). 

Bir diğer kriz ise 2019’da düzenlenen ESC’de ülkelerin haritalarının gösterilmesi sırasında oluştu; Azeri yayıncı kuruluş Dağlık Karabağ ve Nahcivan’ın Azerbaycan haritasına dahil edilmemesi sebebiyle EBU’ya başvurmuştur (Azernews, 2019).

27 Eylül 2020’de Dağlık Karabağ’da yeniden başlayan çatışmalar, 10 Kasım 2020’de tarafların Moskova’da ateşkes üzerinde uzlaşmalarıyla resmen sona ermiştir (Chirciu, 2020). Ancak savaşın etkisi ESC’de de hissedilmiştir. Bir internet sitesinde başlatılan imza kampanyasında Azerbaycan’ın 2021 ESC’deki temsilcisinin kendi sosyal medya platformlarında Ermenileri terörist ilan eden ve nefret söyleminde bulunan paylaşımlarda bulunduğu iddiasıyla EBU’nun şarkıcıyı diskalifiye etmesi talep edilmiştir. EBU ise iddialara cevap vermemeyi tercih etmiştir. Ayrıca Ermenistan’ın son olayları neden göstererek 2021’de düzenlenecek yarışmadan çekildiğini EBU’ya bildirmesi de 2020’de yaşanan savaşın ESC’ye olan bir diğer yansımasıdır (ESC, 2021). 

2. Rusya-Ukrayna

Rusya ve Ukrayna arasındaki ESC’de de etkisi hissedilen gerginliğin büyük payı, Kırım yarımadasında kimin söz sahibi olacağı konusundadır. 

2.1. Küçük Kaynarca’dan Rusya’nın İlhakına Kırım

Geçmişten günümüze Kırım üzerinde birçok devlet hak iddia etmiştir. Kırım Hanlığı, 1774’te Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu arasında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmıştır (O’Neill, 2017). Nisan 1783’te ise Çariçe Katerina’nın emriyle Kırım yarımadası resmen Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edilmiştir (Melvin, 2017). Kırım’ın Ruslar tarafından ilhakı, ardından gelen Kırım Savaşı, sonrasında da Tatar erkeklerine askerlik zorunluluğu getirilmesi sebepleriyle dalgalar halinde Kırım Tatarları memleketlerinden göç etmişlerdir (Kireçci & Tezcan, 2015). Bu göçler sonucunda Tatarlar Kırım’da azınlık haline gelmiştir (Kireçci & Tezcan, 2015; Fisher, 1978). 

Tatarları Kırım’dan uzaklaştırma yolunda yapılan en kapsamlı hareketse 18 Mayıs 1944 tarihinde Sovyetler lideri Stalin’in emri altında İçişleri Halk Komiserliği (NKVD) tarafından çeyrek milyona yakın Tatar’ın Sibirya, Özbekistan gibi ülkelere sürülmesi ile olmuştur (Kireçci & Tezcan, 2015). Sürgündeki Tatarların Kırım’a dönmesi ancak 1989’da Gorbaçov döneminde serbestleşmiştir ve böylece kısa süre içerisinde Kırım’daki Tatar nüfusu tekrar artmıştır (Melvin, 2017).

Kırım, 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra SSCB’nin bir parçası oldu ama ardından 1954’te Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanması sebebiyle 1991’de SSCB dağılınca bağımsız Ukrayna’nın kontrolü altında Kırım Özerk Cumhuriyeti adını almıştır (Rosefielde, 2016). 

2013 Kasım’ında başlayan Euromaidan Olayları’nın ardından dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in 21 Şubat 2014’te ülkeyi terk etmek zorunda kalması, Rusya’ya Kırım’ı ilhak etmek için aradığı fırsatı sağladı (Rosefielde, 2016). Rusya, Euromaidan Olaylarını Yanukoviç’e yapılmış bir darbe olarak gördü. 26 Şubat 2014’te Sivastopol’da başlayan Rusya yanlısı protestoları takip eden gece Kırım Tatar Meclisi’nin maskeli Rus askerleri tarafından basılmasının ardından Meclis, Kırım’ın Rusya Federasyonu’na geri katılması konusunda bir referandum yapılmasına karar verdi (Rosefielde, 2016; Özçelik, 2020). 16 Mart 2014’te gerçekleşen referandumda Sivastopol nüfusunun yüzde 97’si Rusya’ya katılmaya karar verdi ve 18 Mart 2014’te Moskova’da Kırım resmen Rusya’ya katıldı (Rosefielde, 2016). Bu gelişme Batı devletleri, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geçersiz kabul edilmektedir. 

2.2. Kırım’ın İlhakının ESC’ye Olan Etkisi

Rusya’nın 2014’te Kırım topraklarını işgalinin ardından Rusya-Ukrayna ilişkilerindeki gerginlik ESC’ye de yansımaya başladı. Bunun ilk örneği 2014 ESC’de Rusya’nın katılımcılarının yarı finalde seyircilerin tepkisini çekmesiyle görüldü (Smith-Spark & Hume, 2014). Bir sonraki sene ise Ukraynalı yayıncı kuruluş, ülkenin doğusunda Rusya ile yaşanmakta olan çatışmalar sebebiyle bütçelerini dikkatli kullanmak durumunda kaldıklarını, bu nedenle 2015’teki yarışmaya katılamayacaklarını açıkladı (BBC, 2014). 

2016 ESC’ye Ukrayna, 1944’de sürgüne gönderilen Kırım Tatarı bir aileden gelen Jamala isimli sanatçının “1944” adlı şarkısıyla katılmayı seçti. Rus yetkililer şarkıyı politik buldu ve 2014’teki olaylara atıfta bulunduğu şeklinde EBU’ya itiraz ettiler. Sanatçı Jamala ise şarkısının kendi kişisel aile tarihini anlattığını ve sevgi ve hüzün hakkında olduğunu söyledi (Jamala, 2016). Stockholm’de düzenlenen yarışmada birinci olan Jamala, özellikle Ukraynalı siyasetçilerden büyük övgü aldı ve çoğu siyasetçi sanatçının Kırım Tatarı olmasına dikkat çekerek Kırım’ın Ukrayna’ya ait olduğunu bir kez daha vurguladı (Kalman, Wellings, & Jacotine, 2019).

Jamala’nın 2016 ESC’yi kazanmasıyla Ukrayna 2017’de yapılacak yarışmayı organize etme hakkını elde etti. Ukrayna’nın yakın geçmişte Rusya üzerinden Kırım’a seyahat edenlere koyduğu Ukrayna’ya giriş yasağı nedeniyle 2015’te Kırım’da konser veren Rus temsilcisinin ülkeye girişi yasaklandı ve bunun üzerine EBU Rusya’ya video aracılığıyla yarışmaya katılma imkânı sundu; ancak Rus yayıncı kuruluş bu teklifi reddetti ve EBU, Rusya’nın 2017 ESC’ye katılmayacağını duyurdu (Interfax-Ukraine, 2017). EBU, 2017’nin ilerleyen aylarında Ukraynalı yayıncı kuruluşa para cezası ile yaptırım uygulamaya, Rus yayın kuruluşuna ise uyarı vermeye karar verdi (BBC, 2017).

Ukrayna’nın Rusya’da konser veren sanatçıların Ukrayna’yı temsil etmemesi yönündeki kararı, 2019 ESC için bir temsilci seçilmesini güçleştirdi (Interfax-Ukraine, 2019). Ukraynalı yayıncı kuruluş ile temsilci adayının kuruluşun kendisinden imzalamasını istedikleri sözleşme üzerinde uzlaşmaya varamaması üzerine çeşitli sanatçılarla iletişime geçen Ukraynalı yetkililer, bu sanatçılarla da anlaşma sağlayamadı ve Ukrayna 2019 ESC’den çekilmek zorunda kaldı (RFE/RL, 2019).

3. İsrail

İsrail, ESC’yi Avrupa toplumuna ait olduğunu kanıtlamak için bir araç olarak kullanmaktadır. Ancak ESC’ye katıldığı ilk yıllardan beri, Filistin üzerinde hâkimiyet kurma istekleri yarışmacı ülkelerin ve dünya kamuoyunun tepkisini çekmektedir.

3.1. Geçmişten Günümüze Filistin Sorunu

Filistin’in paylaşılamaması sorunu özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi kaybetmesiyle daha da artmıştır. Savaşın sona ermesinden bir yıl önce 1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu ile İngilizler, Yahudiler için Filistin’de bir devlet kurulmasını destekleyeceklerini açıklamıştır (Gelvin, 2011). Günümüzde İsrail, Filistin, Ürdün ve Irak olarak bilinen bölgeler Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngiltere’nin mandası olmuştur (Gelvin, 2011). 

İngiltere’nin 1947’de Filistin’den çekilmeye karar vermesinin ardından BM Filistin’i Yahudi yerleşimciler ve Filistinliler arasında paylaştırmaya karar verdi; ancak bu plan başarısız oldu ve 1947 – 1949 arasında süren savaş başladı (Gelvin, 2011). 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması ile, İsrail-Arap gerginliğinde üstün gelen tarafın İsrail olduğunu söylemek mümkündür. 

1967’de İsrail ile Mısır, Ürdün ve Suriye orduları arasında gerçekleşen Altı Gün Savaşı’nda ise yine İsrail üstün gelmiş, Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası’nı, Gazze Şeridi’ni ve Golan Tepeleri’ni ele geçirerek Arap ordularını yenilgiye uğratmıştır (Gelvin, 2011). 

1993’te İsrail ve Filistin arasındaki barışı sağlama amaçlı başlayan Oslo Görüşmeleri ise aynı yöndeki diğer girişimler gibi başarıya ulaşamamıştır. 

İsrail-Filistin çatışması günümüzde halen devam etmektedir. Mayıs 2021’de her iki tarafın birbirlerine roketler ve hava operasyonlarıyla saldırmasıyla çatışmalar tekrardan şiddetlenmiştir (BBC, 2021). 

3.2. Filistin Sorununun ESC’deki Karşılığı

İsrail 1973’te ESC’ye katılmaya başladığında Avrupa dışından yarışmaya katılan ilk ülke oldu ve bu olay dünya tarafından siyasi bir beyan olarak algılandı (Tragaki, 2013). 

2018’deki yarışmayı kazanan İsrail temsilcisi Netta’nın “Toy” adlı şarkısı, İsrail hükümeti tarafından Filistin ile devam eden çatışmalar hakkındaki uluslararası kamuoyunun görüşünü kendi taraflarına çekmek için kullanıldı (Kiel, 2020). 

2019’da İsrail’de sahnelenecek yarışmanın hangi kentte düzenleneceği EBU yetkilileri ve İsrail hükümeti arasında anlaşmazlığa yol açtı. İsrailli yetkililer, ABD Büyükelçiliği’nin yakın zamanda Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasını da gerekçe göstererek yarışmanın Kudüs’te olması yönünde isteklerde bulunsalar da EBU Kudüs’ün Filistin ile İsrail arasındaki anlaşmazlığın temelinde olmasını da göz önünde bulundurarak yarışmanın farklı bir şehirde düzenlenmesini savundu (Kiel, 2020). EBU bu anlaşmazlıkta galip gelen taraf oldu ve bir basın bildirisiyle 2019 ESC’ye ev sahipliği yapacak İsrail şehrinin Tel Aviv olduğunu duyurdular (EBU, 2018).

Ancak Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi (Boycott, Divestment, Sanctions – BDS) ve bu hareketle ilişkili kurum ve kuruluşlardan yarışmanın İsrail’de düzenlenmesini protesto etme çağrısı geldi (Press-Barnathan & Lutz, 2020). Filistinlilerin önderlik ettiği BDS Hareketi, İsrail’in Filistinlilerin temel haklarına saygı göstermemesini küresel çapta ve şiddet içermeyen boykot, tecrit ve yaptırımlarla protesto etmeyi ve İsrail üzerinde baskı kurmayı amaçlamaktadır (BDS, 2021). BDS Hareketi, yarışmanın İsrail’de düzenlenmesini engelleyemedi fakat yarışmaya Kudüs’ün değil de Tel Aviv’in ev sahipliği yapacak olmasını kendilerinin kazandığı bir zafer olarak niteledi (Kiel, 2020).

2019 ESC’nin finalindeyse 2016’da gündeme gelen bayrak yasağı bir kez daha çiğnenmiştir. Yarışmanın ara kısmında sahne alan Madonna ve İzlanda temsilcisi Hatari, ekrana Filistin bayrakları ile çıktılar (Press-Barnathan & Lutz, 2020). Bu olay üzerine EBU tarafından İzlanda’nın yayıncı kuruluşuna yaptırım uygulandı (Matamoros, 2019).

Sonuç

Avrupa Yayın Birliği 1950 yılında Avrupalı yayıncı kuruluşları bir araya getirmek amacıyla kurulmuştur. İlerleyen yıllarda Eurovision ağı ile üye ülkelerde ortak televizyon yayıncılığı ve program alışverişi yapmaya başlayan Avrupa Yayın Birliği’nin, bu ağ çerçevesinde düzenlediği en bilinen etkinlik Eurovision Şarkı Yarışması’dır.

Eurovision Şarkı Yarışması kurallarında yarışmanın siyasi değil de kültürel bir etkinlik olduğu belirtilir. Asya, Avrupa, Afrika ve Avustralya kıtalarından gelen çeşitli ülkelerin katılımcı olduğu bu yarışma, siyasi bir etkinlik olmadığına yapılan vurguya rağmen siyasetten kaçmayı her zaman başaramamıştır. Azerbaycan ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ mücadelesi, Rusya’nın Ukrayna sınırları içerisindeki Kırım’ı işgali ve İsrail’in Kudüs ve Filistinlilerin yaşadığı diğer coğrafyaların tek sahibi olma arzusu yolunda yaptıkları yıllar içerisinde Eurovision Şarkı Yarışması’nda gündeme gelmiştir. Dünya ülkeleri bu siyasi gelişmelere olan tepkilerini gerek şarkıları yoluyla gerekse yarışmadan çekilmekle göstermiştir. 

Eurovision Şarkı Yarışması gibi ulusaşırı (transnational) organizasyonlarda siyasetten etkilenmemek gelecekte de mümkün olmayacaktır. Siyasi gelişmelerin yarışmaya yansımasına son vermek olası gözükmese de Eurovision Şarkı Yarışması, Avrupa’nın coğrafi sınırlarının dışına çıkan bir “Avrupalı kültürü” yaratmakta başarılı olmuştur.

Seren CEYLAN

Uluslararası Örgütler Staj Programı

Kaynakça

Azernews. (2019, Mayıs 20). ITV appeals to EBU over mistakes made on Azerbaijan’s map during Eurovision 2019. https://www.azernews.az/culture/150925.html adresinden alındı

BBC. (2014, Eylül 19). Eurovision 2015: Ukraine announces exit. https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-29280319 adresinden alındı

BBC. (2017, Haziran 29). Eurovision: Ukraine facing fine over Russia row. https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-40447810 adresinden alındı

BBC. (2021, Mayıs 17). Israel launches new strikes on Gaza as calls for ceasefire grow. https://www.bbc.com/news/world-middle-east-57138996 adresinden alındı

BDS. (2021). What is BDS? | BDS Movement. https://bdsmovement.net/what-is-bds adresinden alındı

Chirciu, D. (2020, Kasım 10). Azerbaycan ve Ermenistan Dağlık Karabağ’da anlaşmaya vardı. https://www.aa.com.tr/tr/azerbaycan-cephe-hatti/azerbaycan-ve-ermenistan-daglik-karabagda-anlasmaya-vardi/2037860 adresinden alındı

Day.az. (2006, Mart 15). Абульфаз Гараев_ «Руководство Евровидения устранило ошибку на своем сайте». https://news.day.az/showbiz/43927.html adresinden alındı

DHA. (2016, Mayıs 11). Azerbaycan’dan, Ermenistan’a Eurovision’da bayrak tepkisi. https://www.sozcu.com.tr/2016/dunya/azerbaycandan-ermenistana-eurovisionda-bayrak-tepkisi-1225726/ adresinden alındı

EBU. (2016, Mayıs 11). EBU Facebook Resmi Hesabı: https://www.facebook.com/EBU.HQ/posts/1045195205572896 adresinden alındı

EBU. (2018, Eylül 12). Tel Aviv to host 2019 Eurovision Song Contest. EBU Resmi Sitesi: https://www.ebu.ch/news/2018/09/tel-aviv-to-host-2019-eurovision-song-contest adresinden alındı

EBU. (2020, Aralık). EBU Statutes. EBU Resmi Sitesi: http://www.ebu.ch/files/live/sites/ebu/files/About/Governance/Statutes_EN.pdf adresinden alındı

EBU. (2021). About. EBU Resmi Sitesi: https://www.ebu.ch/about adresinden alındı

ESC. (2016, Nisan 27). EUROVISION SONG CONTEST OFFICIAL FLAG POLICY. https://www.coc.nl/wp-content/uploads/2016/04/EBU-Eurovision-Songcontest-Flag-Policy-249b3214e9.pdf adresinden alındı

ESC. (2021, Mart 5). Armenia withdraws from Eurovision Song Contest 2021 – Eurovision Song Contest. ESC Resmi Sitesi: https://eurovision.tv/story/armenia-withdraws-from-eurovision-2021 adresinden alındı

Fisher, A. W. (1978). The Crimean Tatars. Stanford, California: Hoover Institution Press.

Gelvin, J. L. (2011). The Modern Middle East: A History. New York: Oxford University Press.

Ghalechian, N. (2012, Mart 7). Armenia To Boycott Eurovision Show In Baku. https://www.azatutyun.am/a/24508448.html adresinden alındı

Güvendik, E. (2020). Music in Political Culture: The Eurovision Song Contest. Etnomüzikoloji Dergisi, 3(1), 96-103.

Henrich-Franke, C. (2010). Creating Transnationality Through an International Organization? Media History, 16(1), 67-81.

Interfax-Ukraine. (2017, Mart 22). СБУ запретила въезд в Украину российской участнице Евровидения Самойловой. https://interfax.com.ua/news/general/410781.html adresinden alındı

Interfax-Ukraine. (2019, Şubat 18). Украину на _Евровидении_ не должны представлять гастролирующие в РФ артисты – Кириленко. https://interfax.com.ua/news/political/566979.html adresinden alındı

Jamala. (2016, Şubat 25). Jamala, singer, representative of Ukraine in Eurovision contest. (Ukrinform, Röportaj Yapan) https://www.ukrinform.net/rubric-society/1972011-jamala-singer-representative-of-ukraine-in-eurovision-contest.html adresinden alındı

Kalman, J., Wellings, B., & Jacotine, K. (Ed). (2019). Eurovisions: Identity and the International Politics of the Eurovision Song Contest since 1956. Singapur: Palgrave Macmillan.

Kambeck, M., & Ghazaryan, S. (Ed). (2013). Europe’s Next Avoidable War: Nagorno Karabakh. Palgrave Macmillan.

Kiel, C. (2020, Temmuz 24). Chicken dance (off): competing cultural diplomacy in the 2019 Eurovision Song Contest. International Journal of Cultural Policy, 26(7), s. 973-987. doi:10.1080/10286632.2020.1776269

Kireçci, M. A., & Tezcan, S. (2015). Kırım’ın Kısa Tarihi. (C. E. Çekiç, Çev.) Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi.

Küçükerdoğan, B. (1997). Avrupa Yayın Birliği (EBU). İletişim Fakültesi Dergisi (6), 175-201.

Matamoros, C. A. (2019, Eylül 23). EBU fines Iceland for their band’s display of Palestinian scarves during Eurovision final. https://www.euronews.com/2019/09/22/ebu-fines-iceland-for-their-band-s-display-of-palestinian-scarves-during-eurovision-final adresinden alındı

Melvin, M. (2017). Sevastopol’s Wars: Crimea from Potemkin to Putin. Birleşik Krallık: Osprey Publishing.

Montero, L. O. (2017). Eurovision Song Contest, beyond the Song. Fonseca, Journal of Communication (15), 153-170.

O’Neill, K. (2017). Claiming Crimea: A History of Catherine the Great’s Southern Empire. London: Yale University Press.

Özçelik, S. (2020). The Russian Occupation of Crimea in 2014: The Second Sürgün (The Soviet Genocide) of the Crimean Tatars. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 5(1), 29-44.

Özyılmaz, E. V. (2013). Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ. Gazi üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(2), 191-208.

Press-Barnathan, G., & Lutz, N. (2020, Mayıs 3). The multilevel identity politics of the 2019 Eurovision Song Contest. International Affairs, 96(3), 729-748.

RFE/RL. (2012, Mayıs 4). Armenia Fined For Refusal To Take Part In Eurovision Song Contest. https://www.rferl.org/a/armenia_fined_for_refusal_to_attend_eurovision_in_baku/24569743.html adresinden alındı

RFE/RL. (2019, Şubat 27). Ukraine Pulls Out Of Eurovision After Local Winner Rejects Conditions. https://www.rferl.org/a/ukraine-pulls-out-of-eurovision-after-local-winner-rejects-conditions/29794474.html adresinden alındı

Rosefielde, S. (2016). The Kremlin Strikes Back: Russia and the West After Crimea’s Annexation. Cambridge: Cambridge University Press.

Sherman, C. E. (1967). The Structure And Functions Of The European Broadcasting Union. Ann Arbor, Michigan, Amerika Birleşik Devletleri: University Microfilms. https://www.proquest.com/dissertations-theses/structure-functions-european-broadcasting-union/docview/302264375/se-2?accountid=11248 adresinden alındı

Smith-Spark, L., & Hume, T. (2014, Mayıs 11). Austria’s Conchita Wurst wins Eurovision amid Russia, Ukraine tensions. https://edition.cnn.com/2014/05/11/world/europe/eurovision-ukraine-russia-conchita-wurst/index.html adresinden alındı

Sommerlad, J. (2021, Mayıs 22). How did Eurovision begin? https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/eurovision-history-creation-reason-b1850042.html adresinden alındı

Tragaki, D. (Dü.). (2013). Empire of Song: Europe and Nation in the Eurovison Song Contest. Plymouth: The Scarecrow Press.

Japonya’da Kadın Algısı Ve ‘Rahatlatıcı Kadınlar’ Örneği

Özet

Bir toplumun sahip olduğu kadın algısı, o toplumda kadınların yaşantılarına son derece nüfuz etse de bununla sınırlı kalmayarak uluslararası sahnede de etkili olabilir. Bu çalışmanın amacı, Japonya’daki kadın algısını mercek altına almanın yanı sıra uluslararası boyutta iz bırakmış bir örneği de bu incelemeye dâhil etmektir. Japonya tarafından işgal edilen topraklarda ve uluslararası boyutta oldukça sarsıcı etkileri olan ‘rahatlatıcı kadınlar’ meselesi birçok yönden incelenmiş ve incelenmeye devam edilmektedir. Japon Hükümeti`nin bilgisi dâhilinde Japon Ordusu tarafından yıllar boyunca kurumsallaştırılmış ve sistematik bir şekilde ilerletilen Rahatlama Birlikleri’nin tarihsel arka planı ile birlikte günümüze kadar etkileri ele alınacaktır. Bu meselenin örnek verilmesinin ardından Japonya’da kadın algısından bahsedilecektir. 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar olan süreçte ele alınacak yönler; modernleşme sürecinde oluşan kadın algısı ile başlayıp, iş yaşantısında, sinema sektöründe, edebi eserlerde, modada, üniversite kampüsünde ve politikaya katılımdaki kadın algısına doğru çeşitlendirilerek incelenecektir. Bu çalışma, toplumsal cinsiyet sorunsalının sosyo-politik ve tarihsel gelişimini Japonya’daki ‘rahatlatıcı kadınlar’ özelinde irdelerken konu hakkında farkındalığı da arttırmayı amaçlamaktadır.

Anahtar Sözcükler: Japonya, Kadın, Rahatlatıcı Kadınlar, Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Toplum, Statü.

Abstract

Society’s perception of women can be hugely influential in women’s life and in the international arena. Purpose of the study is, examing the society’s perception of women in Japan while investigating an example that has left its mark on the international dimension. The “Comfort Women” issue ,which has shocking impact on the international dimension and on lands who was invaded by Japan, has been examined and it will continue to be examined. Effects and historical background of “Comfort Women”, which was systematically institutionalised by Japanese army within Japanese Government’s knowledge, are going to be mentioned from past till nowadays. After exemplification of these situtation, perception of women in Japan will be mentioned. Topics that will be examined between the post-World War II period and today are; the perception of women in the modernization process, business life, cinema, literature, fashion, participation in University and politics, etc. The study aims to examine socio-political and historical development of gender problematic and raising awareness by using gender studies. 

Key Words: Japan, Women, Comfort Women, Gender Studies, Society, Status.

Giriş

Bir toplum ele alınıp, o toplumdaki kadın algısı incelenecek ise toplumsal cinsiyet (gender) kavramı iyi anlaşılmalıdır. Toplumsal cinsiyet kavramı, biyolojik farklılıkları temel alan cinsiyet (sex) kavramından farklıdır. Kadın ve erkekler için toplumsal olarak oluşturulmuş roller ve öğrenilmiş davranışları ifade eden kavram ise toplumsal cinsiyettir. Bütün toplumlarda doğuştan gelen bu biyolojik farklılıklar kültürel olarak yorumlanıp değerlendirilir. Kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği biyolojik farklılıklar kültürel olarak yorumlanıp değerlendirilerek hangi davranış ve faaliyetlerin kadınlar ve erkekler için uygun olduğuna karar verilir. Ayrıca kadın ve erkeklerin hangi haklara, kaynaklara ve güce ne derecede sahip olduğuna ya da olması gerektiğine ilişkin toplumsal beklentiler geliştirilir (Ünal, 2017). Beklentiler toplumdan topluma ve aynı toplum içinde bir toplumsal kesimden diğerine kısmen değişse de özünde ortak noktalar vardır (Ecevit, 2003). Toplumun algısının insanların hayatını ne denli etkileyebileceği bu şekilde açıklanabilir. Biyolojik farklılıkların etkisi gözetmeksizin birey üzerine yüklenen sosyal roller sosyal yaşamın ana hatlarından biridir. Bu sosyal rollere uyulması beklenen düzenlerden biri ataerkilliktir. Bu çalışmada incelenecek olan Japonya’nın da ataerkil bir düzene sahip olması ve dolayısıyla konunun bilinmesi önem arz etmektedir. Ataerkillik toplumun tüm kurumlarına ve sosyal ilişki ağlarına sinerek kadınların aleyhinde işleyen bir toplumsal cinsiyet rejimidir. Bu rejimin dayanakları, cinsiyet hiyerarşisinde erkekleri kadınlardan daha üst düzeylerde tutan geleneksel normlar ve değerlerdir (Alptekin, 2014). Kadınların ve erkeklerin kutuplaştırıldığı toplumsal cinsiyet algısına sahip bu toplum yapısında cinsiyete dayalı ayrımcılık birçok konuda rol oynar. Eşitsiz toplumsal yaşamda sadece sözsel kutuplaşmalar değil anayasal düzeyde hakların eşitsizliği de görülür. Cinsiyet, bu farklılıklar bütününden ziyade biyolojik farklılıklara dayansa da bu kullanım yaygınlaşmıştır. Cinsiyetçilik bu kullanımın örneklerinden biridir. Cinsiyetçilik, cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmaktır. Sosyal psikoloji alanında bu kavram, cinsiyete yönelik ayrımcılığın barındığı her türlü tutum ve davranışı ifade etmek için kullanılmaktadır (Ünal, 2017). Japonya gibi gelişmekte olan ve geleneksel yapıdaki toplumlarda söz konusu ataerkil ve cinsiyetçi kültürün etkisi sürerken bir yandan da zamanla toplumu bilinçlendirme çabası görülebilir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasını hedefleyen politikalar kadınların eğitimine, güçlendirilmesine ve her iki cinsin de toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile mücadele etmesine odaklanmaktadır (WHO, 1998: 96).

1. ‘Rahatlatıcı Kadınlar’ Örneği

Uluslararası düzende yarattığı etkiyle birlikte toplumların hafızasından kolayca silinmeyecek olaylardan biri ‘Rahatlatıcı Kadınlar’ meselesidir. 1932-1945 yılları arasında Japonya işgali altında olan toplumlardaki kadınlar direkt ‘Rahatlama Birlikleri’nin öznesi olmuştur. Olayın gerçekleştiği tarihler geçmişe ait gibi görünerek bir yanılmaya sebep olmamalıdır zira yakın geçmişte bu konudan bahsedilmeye başlanmıştır. Japon ordusunun kadınları çeşitli yöntemlerle zorla alıkoyduğu ve çoğu kaynağa göre ‘köleleştirdiği’ ve hükümetin buna göz yumduğu bilinmektedir. 2. Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonraki dönemde Japonya’nın en büyük önceliği kendisinin hegemon konumda olduğu bir Asya yaratmaktı. Bu uğurda yaşanan talihsiz olaylar silsilesinden biri de Nanking Tecavüzü’dür. 1937 de Nanking şehrini mahvetmesinin yanında çok sayıda kadına ve küçük kıza tecavüz eden Japon ordusunun yaptıkları uluslararası arenada oldukça ses getirmiştir. Dönemin Japon İmparatoru Hirohito, ordusu hakkındaki negatif düşüncelerden oldukça rahatsız olmuş ve bir çözüm arayışına girmiştir. Görevliler iki tane çözümle gelmiştir. Birincisi orduda bir reform yapmak, ikincisi ise Japonların “rahatlama merkezleri” ismi ile daha ılımlı ve kabul edilebilir olacağını düşündükleri genelevler oluşturmak ve yaygınlaştırmak idi (Çelik, 2020). Rahatlama birlikleri uzun yıllar kurumsal ve sistematik bir şekilde devam ettirildi. Kadınlar evlerinden ve ülkelerinden zor kullanılarak veyahut yalanlar aracılığıyla bu birliklere hapsedilerek yıllarca işkence ve tecavüze uğradı. Japonya bu dönemden çok daha önce köleliği yasaklamıştır. Bireyin özgürlüğünün elinden alınması anlamına gelen kölelik cinsel özerkliği de kapsar. Bu noktada Japonya’nın uluslararası hukuku ihlal ettiğini söylemek yanlış olmaz. Daha ayrıntılı bir incelemede görülecektir ki Japonya köleliğin ve insan ticaretinin olmaması gerektiğini söyleyen anlaşmalar imzalamış fakat kolonileri bu durumdan muaf tutan maddeler ekletmiştir. Bu durumda bahsi geçen diğer toplumları koloni olarak kabul etmiştir. Farklı kaynaklarca sayıda tam olarak ortak bir karara varılamasa da çoğunluğun kabulü bu birliklerde yaklaşık 200 bin kadın olduğudur ve yaş aralığının on beş ile yirmi olduğu düşünülmektedir. Bu kadınların çoğunluğu Kore’den alıkonulmuş olsa da azımsanmayacak sayıda Japonya’dan, Çin’den, Tayvan’dan ve Endonezya’dan getirilmiş kadınlar da vardır. Çoğunluğun Kore’den gelmesi sebebiyle günümüzde devam eden bir şekilde Kore – Japonya meselesi haline gelmiştir. Bu konudan yakın geçmişte konuşulmaya başlanmasından bahsetmişken eklemek gerekir ki, olayların üzerinden 40 yıl geçtikten sonra bu konu hakkında ilk konuşan ve Japon Hükümetine dava açan kadın olan Kim Hak-sun ayrıca Korelidir. Ailesinin vefatından sonra bu konuda konuşarak ailesinin bu travma ile toplum önünde yüzleşmesinin önüne geçtiğini ifade etmiştir. 40 yıl boyunca bu konunun dile getirilmemesinin en büyük sebebi Asya kültürüdür. Rahatlama birliklerinde yaşadıkları şiddet, tecavüz ve benzeri zorbalık sonrasında çok fazla intihar vakasının yanı sıra birçok kadının eve dönemediği de bilinmektedir. Asya toplumlarının pek çoğunda kadının toplumsal hayattaki yerinin yüzyıllardır erkeklerin arkasında ve gerisinde olduğu bilinen bir durumdur. Bu durum farklı sebeplerle ilişkilendirilse de (Konfüçyüsçü gelenek, muhafazakârlık, kültürel yapı vb.) son on yıl içerisinde feminist hareketlerde ve toplumun feminist bilincinde gözle görülür bir hareketlenme mevcuttur (Çelik, 2020). Uzun yıllar açığa çıkmayan bu konu sonrası yaşlanma ve ölüm sebebiyle kendi haklarını arayamayacak kadınların haklarını toplumsal dayanışma ile haklarının aranması Asya kültürünün de değişimine örnektir. Sadece toplumsal dayanışma olarak değil özellikle son zamanlarda birçok kadın hareketinin değindiği konulardan biri olan bu meselenin birden fazla toplumdan kadını ilgilendiriyor olması sebebiyle ulusallaşmıştır. Konunun ele alınışı gereği Japonya’nın bu durumu nasıl karşıladığına da bakılmalıdır. 1980’lerde sorumluluğu reddeden Japonya, 1990’larda ise özre yakın açıklamalar yapmıştır fakat daha sonra geri adım atan hareketler gözlemlenmiştir. 1991-1995 yılları arasında olumlu hareketler görülse de 2015’e kadar inişli çıkışlı devam etmiştir. Japonya, 2015’te Kore ile imzaladığı antlaşma vasıtasıyla özür dileyerek tazminat ödemeyi kabul etmiştir.

2. Modernleşme Dönemi

Rahatlatıcı Kadınlar örneğinin, dönemin Japon Hükümeti ve toplumu hakkında fikir vermesi beklenirken modernleşme döneminin bu husustaki etkileri de incelenmelidir. Ulus devletlerin kurulması ile kadının toplumdaki yeri de yeniden yazıldı. Japonya gibi 3. Dünya ülkelerinde ise milliyetçi ideoloji ile birleşen ulus devlet düzeni kadını ‘modern aile’ adı altında özel alana kıstırmaya başladı (Yasuo, 2004). Gelişmesi beklenen erkek-kadın eşitliği yerini devlet için savaşan erkeklere minnettar olup, onlara fedakârlık yaparak ‘iyi hanım’ olması beklenen kadın figürü aldı. Devlet ayağı ile toplumda yaratılan kadın figürü, kadınlar için de o kadar kaçınılmaz bir hal aldı ki ilk feminizm hareketi de kaynak olarak devleti aldı. Devletin yaşatmaya çalıştığı kadın figürü bu şekilde feminizme yansıyarak bir süre kadınlara aslında istediklerinin bu olduğu illüzyonunu verdi. Bu hale gelinmesi de 2. Dünya Savaşı’nı kaybeden Japonya’ya mecburi bir şekilde Amerika’nın kabul ettirdiği reformlar sayesindeydi. Amerika’nın açıkladığı reform paketi öncülüğünde kadınlara ilk kez oy hakkı tanındı. Ayrıca hukuki açıdan da eşitsizlikler giderilmeye çalışıldı. Anayasanın 14. maddesince politik/ekonomik/ toplumsal ilişkide cinsiyet ayrımcılığı yasaklandı. Evlilik de ortak ilişki kademesine yükseldi. Bunun gibi değişiklikler yapılırken eşit eğitim üzerinde de duruldu. Bu gelişmelere rağmen bekâret, cinsel arzu, çocuk düşürme, fuhuş gibi devlet normları geride bırakılamadı. Toplum da bu ve benzeri birçok konuda kadına karşı sahip olduğu algısını kolayca değiştirmedi. Kadınların haklarının farkına yavaş yavaş vardığı bir dönem olduğunu söylenebilir. Japon feminizm hareketi ilerlese de kadınlar bu dönemde savaşın şokunun da etkisiyle erkekleri her anlamda destekleyerek iyi bir anne rolünden çıkmadılar. İzlenen siyasi politikalar fark etmeksizin kadının her türlü fedakârlık yapması istenirken erkek hegemonyası sorgulanmadı. Barışçıl feminizm izlenildi. Amerikan reformu ile ataerkilliğe dair silinen belgelerin aksine ataerkilliğin izleri kolayca silinmedi. Toplum ataerkil kalmaya ve kadına bu bakış açısıyla bakmaya devam etti. Kadınların ne kadar ileri gidebileceğine dair devletin sınırlarının dışında kalan her türlü kadın seferberliğine karşı düşmanca bir önyargı gösterildiği, hükümetlerin de kamusal alana erkek erişimini ayrıcalıklandırarak kadınlar ve erkekler arasında ayrım yapmak suretiyle cinsiyete dayalı bir karaktere sahip olduğu bir dönemdi. Erkekler modernleşmenin ana materyalleri haline geldi. Kadınlara ise annelik vurgusu ve iş hayatında erkeğe yardımcı roller uygun görüldü. Otoritenin eril terimlerle tanımlanması sayesinde, Japonya geleneksel olarak ataerkil bağlamlara dönüştü ve ataerkil toplumda kadın algısı da bu çerçeve üzerinden oluşturulur. Kadınlar ve kendilerini bu ataerkil çalışma biçimine dâhil edemeyen erkekler dışarıda bırakıldı ki bu toplumun algısının birey üzerindeki sonuçlarının en önemli örneklerinden biridir. Toplumlar cinsiyet hiyerarşileri içerir. Aileler de toplumdaki ataerkil hiyerarşiyi sürdürür ve bu da aileyi kadınlar için başka bir mücadele alanı haline getirir. Başka bir deyişle, kolektivitenin temeli olarak ailenin merkeziliği yoluyla, ailesel çalışma biçimleri, soy ile ilgili olmayan insanlar arasındaki ilişkileri yürütmek için yararlı hale geldikleri kamusal alana aktarılır (Binnet, 2008). Aslında ilerleme var gibi görünse de bu noktalara dikkat çekmek son derece önemli. Kadının topluma katılımı konusunda bu dönemdeki geriliği çalışmada da bahsi geçecek diğer dönemlerde de görmeye devam ediyoruz.

3. Modernleşme Döneminden Günümüze

Toplumsal alanda yaşanan değişimler kadının özel ve kamusal alanda üstlendiği rol ve statülerde değişikliklere yol açmaktadır (Şahin, 2019). Toplumsal alanı etkileyen alanlar sinema, politika, moda, iş hayatı gibi örneklendirilebilir. Bu alanlar toplumun algısını yansıtmaktadır. 1998’de Hideo Nakata tarafından çekilen Halka (Ringu) ve 2003’te yine aynı yönetmenin çektiği Karanlık Sular (Honogurai mizu no soko kara) filmleri örnekleri üzerinden sinema vasıtasıyla bu algı yansıtılabilir. Erkek egemen ideolojisiyle biçimlenen kadının hayatında muhafazakâr etkiler açıkça görülmektedir. Bu filmlerde kadına toplumsal yapı aracılığıyla yerine getirmesi gereken roller anlatılmaktadır ve korku filmlerinde kadının ruhunun şeytan tarafından ele geçirilmesi, erkek egemenliğine karşı mücadele veren ve başarısız olduğu temalar çok açıktır (Şahin, 2019). Modernleşme döneminde bahsi geçen iyi bir anne ve eş olunması gerektiği imajı sinema sektöründe oldukça yansıtılmaktadır. Bir nevi toplumun kadından beklentisinin yansıtıldığı söylenebilir. Kadının kendisi için karar verilmiş toplumsal cinsiyet rollerini gerçekleştirmesi gerektiği de yansıtılmaktadır. Erkeğin aile üzerinde sahip olduğu dominantlığı koruması ve bu toplumsal cinsiyet rollerinden çıkılırsa kötü şeylerin olacağını anlatır. Başka bir alan olan politika da bu normların etkisi oldukça etkili bir şekilde görülmektedir. Vatandaşlığın ileri derecede cinsiyetlendirilmiş olması; hukuk sistemi, eğitim, sosyal güvenlik, istihdam politikaları ve milli savunmanın kadın ve erkek vatandaşlar arasında bir ayrıma gitmekte oluşu kadınların formel siyasete katılımının düşüşündeki sebeplerdendir (Binnet, 2008). Toplumda ve ailede dominant olan erkeğin / öyle kalma arzusunun sebep olduğu bakış açısı sadece erkekte değil kadınlarda da zamanla bilinçaltında belli bir algı oluşturmuştur. Son on yıllık zaman diliminde gelişimin en çok gözlemlendiği alanlardan olan üniversitelerde kadınların %15’i partnerlerince fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını ifade etmiştir. Kadınların farkındalığı ve maruz kaldıkları şiddeti, yazının başında ele alınan 2. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemden farklı olarak, toplumsal baskıya yenik düşmeden dile getirecek gücü kendilerinde bulmaları dönemsel farklılıkları gözler önüne sermektedir. Ataerkil toplum yapısının kadına biçtiği roller ve kadının özel alana sıkıştırılmasına karşın kadınların buna karşı çıkmaya başladıklarını görmek mümkün.

Sonuç

Günümüzde hala toplum algısı sosyal yaşantıyı belirleyen en önemli etkenlerden biridir. Toplumun geçmişindeki olaylar, algılarının nasıl oluştuğuna ve geçmişte nasıl olduklarına dair ışık tutabilir. Günümüze kadar olan süreçte birçok ülkede kadınlar sivil haklarını elde etmek için hak talep etmek durumunda kaldılar. Sivil haklarının bu talep veya geçmişteki kötü olayların sonuçlarıyla yüzleşmeden verilmemesi, toplumun kadına karşı sahip olduğu algıyı işaret edebilir. Japon toplumunda kadın algısını incelemek için çalışma da örneği verilen ‘Rahatlatıcı Kadınlar’ meselesinden günümüze kadar olan dönemi inceleyen araştırmada birçok alan üzerinde durulmuştur. Örneğin rahatlatıcı kadınlar meselesinde kadınların varlığı tamamıyla önemsizleştirilerek Japon askerlerinin uzun süre cephede kaldıkları için memnuniyetsiz olmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Sebeplerden biri de mağdur kadınların yaşadıkları travma sebebiyle bu savaşın izlerini savaş bitse de yıllar boyunca taşıyacak olmalarıdır. Böylelikle bu izleri kadınlar üzerinde bırakarak bir nevi savaşın etkisini devam ettirmiş olacaklardı. Toplumda erkeğe kıyasla kadına verilen roller, toplumun değer biçme sistemini açıkça gözler önüne sermektedir. Erkek egemen toplumların birer parçası olduğu bu denli kapsamlı bir konunun her yönüyle tek bir çalışmada ele alınabilmesi de mümkün olamamaktadır. Fakat kaçınılmaz bir şekilde ortada olan mesele ise savaş tecavüzleri ve kadınların bunun birer parçası haline dönüştürülmesi, savaşın aracı olarak kullanılmasıdır. Savaş tecavüzlerinin kanıksanmış oluşundan ötürü uzun süre yüksek sesle konuşulmayan bu konu, sonrasında politik dengelerin bir kozu haline gelmiştir. Şu ana dek konunun çözümü için bazı adımlar atılmış olsa da kadının Asya’da toplumsal ve siyasi hayatındaki yeri ve algısı düşünüldüğünde çözüme ulaşmak pek de kolay olmayacaktır. Bahsi geçen algıyı çözümlemek amacıyla toplumsal yaşantıyı oluşturan birçok alana değinilmiştir ve sebebi de toplumun algısının izlerini görmenin yollarından biri olmasıdır. Politika, sinema, edebiyat ve moda gibi alanlarda kadının yeri, kadına olan bakış açısını da özetler. Japonya’da kadın araştırma programları bulunduğu halde feminist coğrafya çok düşük düzeyde görünmektedir. Bu durumda ise zaten az sayıda olan araştırmacının mücadele vermesi gerekmektedir. Gelenekselliğini diğer gelişmiş ülkelere göre daha çok koruyan Japonya’da da yakın yıllarda kadınlar yavaş yavaş geleneksel rollerinden sıyrılmaya çalışarak yeni bir yöne girmiş bulunuyorlar. Çoğu kadın için sabah 5’de başlayıp gece 11’de sona eren bir çalışma günü içinde pirinç ve balık tarlalarında, çay bahçelerinde ya da fabrikada işçi, öğretmen olarak çalışmanın yanında, geleneksel olarak ailenin tüm sorumluluğunu da taşıyan Japon kadınlarının daha az eğitim görenleri diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi “part-time” işlere yönelirken, eğitim görmüşleri ise hızla yükselme çabası içine girerek kendilerini izleyecek diğer kadınlar için bir “model rol” oynamaktadır (Özgüç, 1998). Japonya’da yazılım mühendislerin yüzde 20’si kadındır ve bunların yüzde 40’ı programcı, yüzde 6’sı sistem mühendisi, fakat yalnızca %1’i yöneticidir. Bu durum da kısmen, Japonya, Çin gibi cinsler bakımından daha tutucu ülkelerdeki iş adamlarının kadınlarla iş tartışmayı güç ve rahatsızlık verici buldukları, bu yüzden de kadın yöneticilerin geleceğe yönelik iş ilişkilerine zarar verebilecekleri inancının bir yansımasıdır (Christopherson, 1996). Gelenekselliğini koruduğundan bahsettiğimiz Japonya’da, bu durumun getirisi olarak toplumsal dogmalar da mevcut ve oldukça yaygındır. Mesela Japonya’da, “cinsel olarak çekici olmama” terimi, ayda 1 defadan daha az cinsel birleşme sıklığı olarak tarif edilmektedir. Cinsel çekiciliğin olmamasının bir sosyal konu olduğu, gebelik ve doğumun yardımcı faktörler olduğu düşünülmektedir (Song, 2014). Ayrıca Japon kadınlarının doğum sırasında çığlık atması dahi utanç olarak nitelendirilir. Geleneksel rollerden sıyrılmaya çalışan Japon Kadınlar ve küreselleşme ile gelişen dünya düzenine uyum sağlama sürecine mecburi olarak giren toplumsal yapıların değer çatışmaları yaşayabileceğini söylemek yanlış olmaz. Bu sürece katkı yapan birden fazla başlıklar mevcuttur ve Dünya Değerler Araştırması veri setine göre ülkelerin ekonomik gelişim sürecine paralel olarak sekülerleşme eğilimi artmaktadır. Bütün bu veriler, Japon insanının hayata bakışında gözlemlenen değişimlerin genel olarak “küreselleşme” izleri taşıdığına işaret etmektedir. Kültürlerinin hala korunuyor olmasının, küreselleşme ile nasıl bir yola gireceği tam belli olmasa da toplumun algısının ne tarafa evirileceği muhakkak sonucu etkileyecektir. Bahsi geçen birçok noktanın bütünsel bir bakış açısı oluşturmakta katkı sağlaması mümkün olabilir. Bu noktalar Japon toplumunun kadın algısının etkileri ve boyutu hakkında ipuçları verirken durumun ciddiyetini de gözler önüne serer. 

Aleyna TUNÇBİLEK

Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça

Alptekin, D. (2014). Çelişik Duygularda Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı Sorgusu: Üniversite Gençliğinin Cinsiyet Algısına Dair Bir Araştırma Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (32), 203-211.

Argibay, C. M. (2003), Sexual Slavery and the Comfort Women of World, Berkeley Journal of International Law, 21(2), 375-389.

Atlı, N. (2020). Kawabata Yasunari’nin Eserlerinde Kadın. T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Japon Dili ve Edebiyatı) Anabilim Dalı.

Aydınbakar, A. (2019). Essays on Female Labor Supply and Culture in Japan. Tohoku University.

Binnet, P. (2008). Good Mothers and Wise Politicians? National Formal Political Participation Among Women in Turkey and Japan, Koç Üniversitesi.

Çelik, H. (2020). Rahatlama Birlikleri: Feminizm Çerçevesinde Bir Analiz, Alternatif Politika, 12(3), 516-541.

Ecevit, Y. (2003). Toplumsal cinsiyetle yoksulluk ilişkisi nasıl kurulabilir? Bu ilişki nasıl çatışabilir? Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 25(4), 83-88.

Kaynar, A. (2019). Representations Of The Modern Girl In Japanese Interwar Literature, Boğaziçi Üniversitesi.

Köksal, Ö., Duran, E. (2013). Doğum Ağrısına Kültürel Yaklaşım, DEUHYO, 144-148 

Song, M., Ishii, H., Toda, M. (2014). Cinsel sağlık ile doğum biçimi arasındaki ilişki. Sex Med, 153-8.

Sünetci, B. Say, A. Gümüştepe, B. Enginkaya, B. Yıldızdoğan, Ç. Yalçın, M. (2016). Üniversite Öğrencilerinin Flört Şiddeti Algıları Üzerine Bir Araştırma.

Şahin, T. (2019). Japon Avangardı Tasarımcısı Rei Kawakubo’nun Comme Des Garçons Koleksiyonlarında Kadının Korku Unsuru Olarak Temsili, Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Toksöz, L. (2021). Japon Toplumunda Değişim İzleri: Zaman Serisi Verileri Işığında. Atatürk Üniversitesi.

Ünal, H., Tarhan, S., Çürükvelioğlu, Köksal, E. (2017). Toplumsal Cinsiyet Algısını Yordamada Cinsiyet, Sınıf, Bölüm ve Toplumsal Cinsiyet Oluşumunun Rolü. Bartın Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(1), 227-236.

WHO. (1998). The World Health Report. Life in the 21st century a vision for all. Erişim Adresi: http://www.who.int/whr/1998/en/whr98_en.pdf, (Erişim Tarihi: 2016, 12 Aralık).

Yasuo, A. (2004). Japonya’da Modernleşme ve Kadın: Raiteu Hiratsuka Örneği. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi.

Çin ve Rusya, Afganistan’da ABD’ye Üstünlük Sağlamak İstiyor 

ABD güçleri Afganistan’dan aceleyle geri çekilerek ülkeyi Taliban yönetiminde belirsiz bir geleceğe teslim ederken, ABD Başkanı Joe Biden ve üst düzey ulusal güvenlik danışmanları diplomasinin askeri müdahaleden daha önemli olduğunu söylediler. Biden geçen ay yaptığı açıklamada, “Diplomasimiz, uluslararası nüfuzumuz ve insani yardımlarımızla liderlik edeceğiz.” dedi.

Ancak Washington, sahada bir ABD büyükelçisinin bile olmadığı bir ülkede diplomasinin sınırlamalarına paldır küldür koşarken bir dizi bölgesel güç, özellikle Çin ve Rusya, ABD’nin ülkenin yeni yöneticileri üzerinde uygulayabileceği her türlü baskıyı azaltmaya çalışıyor. Son haftalarda Birleşmiş Milletler’de, Çin, Rusya ve Pakistan, olası bir ABD diplomatik baskı çabasının üç temel unsuruna açıkça meydan okudular: uluslararası yaptırım tehdidi, diplomatik tanınmanın durdurulması ve yeni bir hükümet kurmaya çalışan Taliban’a yapılan yeniden yapılanma yardımının kısıtlanması.

Üst düzey Çinli diplomat Geng Shuang, BM Güvenlik Konseyi’ne hitaben yaptığı konuşmada, Taliban’ı uluslararası arenaya taşımanın ve ABD ile diğer Batılı güçleri Afganistan’daki suçlardan sorumlu tutmanın zamanının geldiğini söyledi. Rusya, Afgan profesyonellerin ülkenin yönetimi ve kalkınma hedeflerini takip etme çabalarını tehlikeye atabileceğini belirterek ABD liderliğindeki tahliye çabasına da itiraz etti. 

Çinli diplomat bu hafta 15 uluslu Güvenlik Konseyi’ne verdiği demeçte, “Uluslararası toplumun Taliban ile ilişki kurması ve onlara aktif olarak rehberlik etmesi gerekiyor,” dedi. “Uluslararası toplum, mümkün olan en kısa sürede barışçıl yeniden yapılanma yolunda yeni otoritenin yönetim kurumlarının normal işleyişini sürdürmesine, kamu düzenini ve istikrarını korumasına, para biriminin değer kaybetmesini ve fiyat artışını frenlemesine yardımcı olmak için Afganistan’a ekonomik, geçimlik ve insani ihtiyaçlar için gereken yardımı mümkün olduğunca hızlı bir şekilde sağlamalıdır.”

Pakistan da daha çok havuç ve daha az sopa gösterdi. Pakistan’ın BM Büyükelçisi Munir Akram Foreign Policy’e “Yaptırımlar, çoğunlukla işe yaramayan körelmiş bir araçtır. İran’da bir çözüm değildi, Kuzey Kore’de bir çözüm değildi ve Afganistan’da da bir çözüm olmayacak” dedi. Uzun süredir Taliban savaşçıları için güvenli bir sığınak olan Pakistan, kilit güçleri yeni Taliban ile ilişki kurmaya ve ülkeyi yeniden inşa etmelerine yardım etmeye çağırıyor. 

Taliban, ABD’nin barışçıl bir siyasi geçiş müzakeresi yapma sözünü görmezden gelip bunun yerine ülkenin büyük şehirlerini zorla ele geçirse de, ABD’li yetkililer, on yıllardır askeri güç kullanarak yatıştırmayı başaramadıkları bu hareket üzerinde hakimiyetleri olduğu konusunda ısrar ediyor.

Taliban ise, ABD’nin 120.000’den fazla yabancı ve Afgan’ı ülkeden tahliye etme çabasında işbirliği yaptıklarını söylüyor. Üst düzey ABD’li yetkililer, 11 Eylül terör saldırılarından önce terörist Usame bin Ladin ve El Kaide’ye güvenli bir sığınak sağlayan Taliban ile, ortak bir düşman olan İslam Devleti’ne karşı savaşmak için sınırlı işbirliği olasılığını bile gündeme getirdi. 

ABD’li yetkililer ayrıca, Afganistan’ın uluslararası teröristler için bir sığınak haline gelmesini önlemede ABD ile aynı çıkarları paylaşan Çin ve Rusya’nın da işbirliği yapacağını umuyorlar. Yaklaşımlarındaki farklılıklara rağmen, ABD’li yetkililer, Çin ve Rusya’nın hükümet kurmaya çalışan Taliban’ı henüz resmen tanımadıklarını da belirtti. İki ülke ayrıca yakın zamanda, Afgan topraklarının terörizmi desteklemek için kullanılmaması, yardım görevlilerine sınırsız erişim hakkı verilmesi, kadınlar ve azınlıklar için insan haklarının korunması, Afgan seçmenler için “kapsayıcı, müzakere edilmiş bir siyasi çözüm” teşviki gibi ABD’nin politika hedeflerini yansıtan bir BM Güvenlik Konseyi kararının geçmesine de izin verdi. Biden yönetimi, yakında Taliban’a baskı uygulamaya dair istekliliği konusunda zorlu bir sınavla karşı karşıya kalacak.

Bu ayın sonlarında, BM Güvenlik Konseyi’nin, üst düzey Taliban liderlerinin eski hükümetle barış görüşmelerine katılmak için Doha, Katar ve diğer dünya başkentlerine seyahat etmesine izin veren bir yaptırım muafiyetini uzatması gerekecek. Ağustos başında, Taliban büyük bir askeri agresiflik gösterdiğinde, ABD’nin Birleşmiş Milletler Misyonu’nun özel siyasi ilişkiler kıdemli danışmanı Jeffrey DeLaurentis, ABD’nin “Afganistan’ın askeri olarak ele geçirilmesini veya Taliban İslam Emirliği’nin geri dönüşünü kabul etmeyeceği” ve Afganistan’ın istikrarı ve güvenliğine yönelik herhangi bir tehdidin konseyin muafiyetin uzatılıp uzatılmayacağına ilişkin kararını etkileyeceği konusunda uyardı.

Ancak ülkenin büyük bölümünün kontrolü Taliban’dayken ve ABD diplomatik heyetini Doha’ya taşırken, feragatin sona erdirilmesi davası, ABD’nin Taliban liderliğiyle teması sürdürme konusundaki çıkarlarıyla çelişiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Abd çekildikten sonra Afganların ve yabancı vatandaşların ülkeyi serbestçe terk etmelerine izin vermek de dahil olmak üzere Taliban’a taahhütlerini yerine getirmeleri için baskı yapmak için çok taraflı diplomasiye ağırlık verdi. Son haftalarda Blinken, uluslararası bir tepkiyi koordine etmek için NATO, G-7 ülkeleri ve diğer yabancı ülkelerdeki mevkidaşlarıyla telefon görüşmeleri ve sanal toplantılar düzenledi.

Afganistan’daki eski bir BM yetkilisi, şu anda ABD Barış Enstitüsü’nde Afgan barış süreci konusunda kıdemli uzman olarak görev yapan Scott Smith, diplomasinin önemi hakkındaki tüm konuşmalara rağmen, ABD’nin tahliye çabalarının ötesinde ciddi müzakerelere henüz girmediğini söyledi. Washington’ın yaptığı şey denemek ve kaslarını esnetmek: Geçen ay, ABD Hazine Bakanlığı, şu anda ABD Federal Rezervi tarafından tutulan milyarlarca Afgan hükümet dolarını dondurdu.

Smith, Afganistan’ın merkez bankası varlıklarının dondurulması kararının “Afgan ekonomisini çökertme” tehdidi olduğunu ve Taliban’ın kamu hizmeti maaşlarını ödemesini veya uluslararası ticarete girmesini imkansız hale getirdiğini ve bunun da enflasyondaki artışı körüklediğini söyledi. Smith, Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu ancak Washington vermeye ve almaya istekliyse Taliban’a karşı koz olarak kullanabileceğini söyledi. “Bütün bu diplomasi konuşmalarına rağmen, bu konuşma gerçekleşmiyor,” dedi. “Müzakere olmadan, koz olmaz.”

ABD’li yetkililer, Taliban’la ilişki kurmak için bekle-gör yaklaşımı izlediklerini söylüyorlar. ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland, Çarşamba günü bir basın toplantısında Taliban hükümetinin tanınmasıyla ilgili soruya yanıt olarak, “Taliban ile ilişkimize, söyledikleri değil, yaptıkları yön verecek,” dedi. “Bence bu yolda çok adım atmadan önce onların kendi sözlerini yerine getirdiklerini ve BM Güvenlik Konseyi tarafından belirlenen standartlara göre yaşadıklarını görmemiz gerekiyor.”

“Taliban Afganistan’ı en son iktidarda oldukları zamandan çok daha farklı bir şekilde yönetebilirse kazanacakları çok şey var.” diye ekledi.

Ancak pek çok eleştirmen, Taliban’ın vaatlerinden herhangi birine uyacağına güvenilebileceği konusunda şüphelerini koruyor. Clinton yönetimi sırasında Taliban ile ABD müzakerelerine liderlik eden Karl Inderfurth, geçen ay Taliban Kabil’e ilerlerken yapılan bir röportajda, “Kuruntulu bir diplomasi yürüttük.” dedi.

“’Ben demiştim’ türünden bir adam olarak görülmek istemiyorum ama İslam Emirliği’nin tam restorasyonunun peşinden gitmeyeceklerini düşünen varsa, kendilerini kandırıyorlardı.” dedi. “Şimdi Taliban’ın gerçek yüzünü görüyoruz. Eylemleri, barışçıl bir siyasi çözüme gitmek gibi bir arzuları olmadığını gösteriyor. Eylemleri, ülkeyi ele geçirmek ve Taliban yönetimine iade etmek niyetinde olduklarını gösteriyor.”

“Gücü paylaşmayacaklar ve sahip olduğumuzu söylediğimiz tanınma, meşruiyet, güvenilirlik, dış yardım, BM yaptırım listesinden çıkarma gibi sahip olduğumuzu söylediğimiz tüm bu kozları umursadıklarını düşünmüyorum. Bununla daha sonra ilgilenecekler. Şu anda uğraştıkları şey askeri bir zafer,” dedi.

Ayrıca Birleşmiş Milletler de Taliban’la nasıl başa çıkılacağını bulmaya çalışıyor ve özellikle Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan Çin ve Rusya daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimserken, Afganistan için daha geniş bir diplomatik strateji oluşturmadan önce bekleyecek.

Uluslararası Kriz Grubu’nda bir BM uzmanı olan Richard Gowan, “Çin ve Rusya, Taliban’a karşı zorlayıcı bir yaklaşımı kabul etmeyeceklerinin sinyallerini veriyor gibi görünüyor,” dedi. “Günün sonunda, Çinliler ve Ruslar, Batılı devletlerin Afganistan’daki insan hakları konusundaki endişeleri için Taliban ile ilişkilerini feda etmeyecekler. Onlar bölgelerini istikrarlı tutmak için ne gerekiyorsa yapacaklar.”

Neredeyse her ülke, Taliban Kabil’e yaklaşırken diplomatik personelini Afganistan’dan tahliye etti, ancak hem Çin hem de Rusya büyükelçiliklerini açık tuttu. Bu, her iki ülkenin de ABD yenilgisinden yararlanmanın ve yeni Taliban galipleriyle ilişkilerinde ilerleme kaydetmenin yollarını araştırdığının en net işareti. 

Bu arada Biden yönetimi, yeni bir hükümet kuran Taliban ile bağlantı kurmak ve ülkeden kaçmaya çalışan Afganların vize işlemlerine yardımcı olmak için Kabil’den yaklaşık 1200 mil uzaklıktaki Katar’ın başkenti Doha’da Afganistan için yeni bir diplomatik ofis açacak. 

Kıdemli ABD’li diplomatlar, ülkede yerel halkla bir araya gelmek veya diplomasiye katılmak için ABD’nin herhangi bir kalıcı diplomatik adımı olmadan Çin ve Rusya’nın Afganistan’daki artan nüfuzunu savuşturmanın son derece zor olacağını kabul ediyor. 

Aynı zamanda, Pekin ve Moskova, 20 yıllık savaşın ardından ABD’nin Afganistan’daki şiddetli yenilgisini Washington’a karşı propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Rusya’nın önde gelen devlet destekli medya kuruluşlarından biri olan RT’nin genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan, “Hikayeden alınacak ders şu: Amerikan Bayrağı’na yardım etmeyin” tweetini attı. Çin’in en önde gelen propaganda araçlarından biri olan Global Times, Taliban zaferini “Batı medeniyetinin genişlemesinin büyük bir başarısızlığı” olarak nitelendiren köşe yazıları yayınladı. 

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Moskova ve Pekin’den gelen konuşmalara sertçe cevap verdi. 

Sözcü, “Afganistan’da olan hiçbir şey, çıkarlarımızı savunmak, uzun süredir devam eden anlaşma ittifaklarımızı uygulamak ve Amerikan halkını korumak için gerekli olanı yapma kararlılığımızı zayıflatmaz,” dedi. 

Sözcü, “Çin ve Rus devlet medyasının Afganistan’daki insan acılarını ABD’ye saldırmak için kullanması da talihsiz bir durum,” dedi. “Bu, sorumlu güçlerin yapacağı şey değil.” 

Yine de bazı uzmanlar, bölgesel güçler belirsiz bir geleceğe ve kaostan doğacak yeni terörist grupların olası yükselişine hazırlanırken Moskova ve Pekin’deki Amerika’nın başarısızlığına duyulan sevincin kısa ömürlü olacağına inanıyor. The Center for a New American Security uzmanı ve eski bir ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi olan Lisa Curtis, “Rusya ve Çin, ABD’nin Afganistan’daki başarısızlığından yararlanmaya çalışıyor,” dedi. “Ama bence ortalık yatışınca ve ABD güçlerinin Afganistan’dan gelen terör tehditlerini örtbas etmede ne kadar önemli bir rol oynadığını anladıklarında, gerçekten endişelenecekler.”

ÇEVİRİ: Tuğçe Pulurluoğlu

Orijinal metin: https://foreignpolicy.com/2021/09/02/afghanistan-withdrawal-china-russia-outflank-geopolitics-united-nations/

Haftanın Öne Çıkanları

0

BITCOIN’İ RESMİ PARA BİRİMİ İLAN EDEN İLK ÜLKE: EL SALVADOR 

7 Eylül’de yürürlüğe giren yasayla El Salvador, dünyada Bitcoin’i resmi para birimi olarak kabul eden ilk ülke oldu. ABD dolarıyla birlikte Bitcoin’i de yasal kullanıma sokan El Salvador’un kararıyla Bitcoin yüzde 1,8 yükseldi, değeri 52 bin 600 dolara çıktı. 

Yasayla beraber ülkedeki tüm iş yerleri Bitcoin’le yapılan ödemeleri de kabul etmek zorunda. Kabul etmeyen işletmelere ise yaptırım uygulanacak. Bununla beraber ülkeye 3 Bitcoin’lik (yaklaşık 155 bin dolarlık) yatırım yapan yabancılar ise ikamet hakkından faydalanabilecek. 

El Salvador Cumhurbaşkanı Nayib Bukele, alınan kararın ülke ekonomisine olumlu yansıyacağı görüşünde. Teşvik amacıyla ulusal dijital cüzdana kaydolan her vatandaşa ise 30 dolarlık ücretsiz Bitcoin verilecek. 

Alınan karara eleştiriler de peş peşe geldi. Piyasadaki dalgalı seyrinden dolayı Dünya Bankası, IMF ve El Salvador halkı Bitcoin’e mesafeli. UCA El Salvador tarafından ağustos ayında yapılan ankete göre katılımcıların yüzde 83’ü Bitcoin’e yasal girişimi tehlikeli buldu.

 

Dünyanın kripto paraya bakışı

Her ne kadar dünya kripto parayı yasal para birimi olarak kabul etmeye uzak olsa da birçok ülkede kripto para ATM’leri yer alıyor. Coin ATM Radar verilerine göre en fazla kripto ATM’si 24 bin 669 ile ABD ve Kanada’da. Rusya da dahil olmak üzere Avrupa’da bin 263 kripto ATM’si bulunuyor. Güney Amerika’da ise toplamda 89 makine yer alıyor. Bölgede en çok ATM’ye sahip ülkeler ise sırasıyla Kolombiya, Brezilya ve Arjantin. 

Kaynak: BBC, Statista

 

Hazırlayan: Gizem GÜVEN – TUİÇ Akademi İçerik Editörü

 

20 Yıldır Değiş(e)meyen Politika: Afganistan

Son Amerikan askerinin bölgeden çekilmesi ile birlikte, 11 Eylül 2001’den günümüze kadarki süreçte, ABD’nin gerek siyasetinde gerekse dış politikasında önemli bir konumda yer alan 20 yıllık dönem sona erdi.

Balkan Bülteni/ 1 Eylül-8 Eylül

Arnavutluk

Arnavutluk’ta Kadın Ağırlıklı Kabine

  • Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, çoğunluğu kadın bakanların teşkil ettiği yeni kabineyi açıkladı.

  • Mevcut içişleri, dışişleri ve savunma bakanlarının mevkilerini koruduğu yeni kabinede maliye, adalet, turizm ve tarım bakanlıklarına yeni isimler atandı. Yeni hükümette 17 bakandan 11’i kadın siyasetçilerden oluşuyor.

  • Yeni kabinenin 10 Eylül’de toplanacak parlamento tarafından onaylanması gerekiyor. Sosyalist Parti’nin mecliste yeni hükümeti onaylayacak çoğunluğu bulunuyor.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 03.09.2021

Arnavutluk’a Girişte Yeni Tedbirler Bugün Uygulanmaya Başlandı

  • Arnavutluk’a girişte Kovid-19’a karşı alınan yeni tedbirler bugünden itibaren uygulanmaya başlandı. Yeni tedbirlere göre, Arnavutluk vatandaşı olan ve olmayan herkes, ülkeye girişte Kovid-19 negatif olduğuna dair bir belge ibraz etmek zorunda olacak.

  • Yolcuların, Arnavutluk’a girişte en az iki hafta önce aşılandıklarını gösteren aşı pasaportu, 72 saatten eski olmayan negatif PCR testi, 48 saatten eski olmayan antijenik test veya daha önce Covid-19’u atlattıklarına dair belge göstermeleri gerekecek. Aynı kurallar, 6 yaşa kadar çocuklar hariç Arnavutluk’tan geçiş yapan yolcular için de uygulanacak. Gerekli belgelerden birine sahip olmayan Arnavutluk vatandaşları 10 gün süreli karantinaya alınacak.

  • Yeni tedbirlerden bir diğeri de, 23.00’ten sabah 06.00’ya kadar süren sokağa çıkma yasağı uygulanacak.

  • Hükümet, öğretmenler, 18 yaş üstü öğrenciler ve sağlık görevlileri için 30 Eylül’e kadar Kovid-19 aşısı olmayı zorunlu kıldı.

  • Verilere göre, şu ana kadar Arnavutluk’ta vatandaşların %22’si iki doz, %29’u ise bir doz Covid-19 aşısı oldu.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 06.09.2021

AB’den Kritik Onay

  • Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, Türkiye gibi aday ülkeler için yürütülen Katılım Öncesi Yardım Aracı’nın üçüncü dönemi için (IPA III) 14,2 milyar euroluk bütçe ayrılmasını onayladı.
  • AB Konseyi, aday ülkeler olan Türkiye, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan ile potansiyel aday olan Bosna Hersek, Kosova ve İzlanda’ya 2021-2027 yıllarında sağlanacak IPA III fonlarına son onayın verildiğini bildirdi.

  • Buna göre, söz konusu ülkelere, AB bütçesinden 7 yıllık dönemde 14,2 milyar avro katılım öncesi mali destek sağlanacak. Söz konusu fonlar, ülkelerin gelecekte AB üyeliğine yönelik reformları gerçekleştirmelerine yardımcı olacak.

 

Kaynak: Milliyet

Tarih: 07.09.2021

Bosna – Hersek 

Komsic: “Dodik Bosna Hersek’in, Bölgenin ve Avrupa’nın İstikrarını Tehlikeye Atıyor”

  • Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsiç, Yüksek Temsilci Christian Schmidt tarafından düzenlenen “Bosna-Hersek Avrupa-Atlantik Perspektifi” sempozyumunda, Bosna Hersek’in istikrarsızlaşmasının sadece kendileri için değil, tüm bölge için tehlike oluşturabileceğini ifade etti.

  • Üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi planlanan dinamiklere göre giderse, Bosna Hersek’in gelecekte kesinlikle NATO ve AB üyesi olacağını da sözlerine ekleyen Komsic, geriye dönük politikaların, bahsi geçen hedeflerin gerçekleşmesini Dodik’in ablukalar yoluyla durdurmaya çalıştığını da vurguladı.

  • Komsic, “Bu ablukalar, sizin de söylediğiniz gibi, siyasi bilgeliğin değil, siyasi zayıflığın bir ifadesidir. Dolayısıyla, genel Avrupa-Atlantik perspektifini ve Bosna Hersek’in geleceğini etkileyebilecek mevcut ablukalara diplomatik tepkinin belirleyici ve açık olması gerektiğine inanıyorum. Bosna Hersek’in Avrupa-Atlantik perspektifi sadece devletimizin çıkarına değil, tüm bölgede ve tüm Avrupa’da barış ve istikrarın genel çıkarınadır” dedi.

Kaynak: Sarajevo Times

Tarih: 06.09.2021

Yüksek Temsilci Schmidt’ten “üçüncü entite” uyarısı

  • Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Bosna Hersek’te Hırvatların yeterince temsil edilmediklerini ve bu durumun ülkede üçüncü bir entitenin ortaya çıkmasına sebep olabileceğini ifade etti. Schmidt, Bosna Hersek’te Hırvatların kurumlarda layıkıyla temsil edilmediklerini ve bu durumun düzeltilmesi için seçim yasasının değişmesi gerektiğini söyledi.

  • Schmidt, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyesi Zeljko Komsic’in Hırvatları temsil ettiğini fakat bu makama Boşnak oylarıyla seçildiğini söyledi. “Bosna-Hersek Avrupa-Atlantik Perspektifi” sempozyumunda yaptığı konuşmada Schmidt, ülkede Hırvat nüfusunun göç nedeniyle azaldığını ve Bosnalı Hırvatların devlet yapılarında yeterince temsil edilmedikleri hissine kapıldıklarını söyledi.

  • Bosnalı Hırvatların temsil edildiklerini hissedecekleri bir çözüm bulunması gerektiğini ifade eden Schmidt, aksi takdirde Hırvatların seçimleri boykot etmeleri ve ülkede üçüncü bir entitenin ortaya çıkması gibi bir duruma gelinebileceği uyarısında bulundu. Schmdit, böylesi bir durumun Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünün sorgulanmasına neden olacağını söyledi.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 06.09.2021

 

St. Petersburg’da Viskoviç: Kuzey Srpska’nın gaz boru hattı inşaatı ve Cumhuriyeti gaz oranını yaygınlaştırma stratejik hedefi

  • Balkan Akımı doğalgaz boru hattının Sırp Cumhuriyeti’nden geçen kolunun inşası kesindir. Bu, Sırp Başbakanı Radovan Viskoviç ile Gazprom’un Uluslararası İşbirliği Dairesi başkanı Dimitrij Handog arasında St. Petersburg’da yapılan görüşmede doğrulandı. Tüm detaylar ‘yol haritasında’ kararlaştırılacaktır. Bu Rus şehrine yaptıkları ziyaretin üçüncü gününde Sırp Cumhuriyeti heyeti, Gazprom’un tıbbi ekipman ve ilaç üreten şirketi Nevski i Biokad’ı da ziyaret etti.

  • Şirket, Balkan Akımı doğalgaz boru hattının inşasında herhangi bir engel bulunmadığını ve çalışmaların planlandığı gibi ilerlediğini doğruladı. Viskoviç, stratejik hedefin Sırp Cumhuriyeti’nin kuzey kesiminin de doğalgazı yaygınlaştırmak olduğunu vurguladı.

  • Gazprom temsilcilerine bu projenin gerçekleştirilmesi için gerekli mülkiyet-hukuki ilişkilerinin çözülmekte olduğunu bildirdi. Sırp heyeti Gazprom’un Nevski fabrikasını da ziyaret etti. Bu şirket gaz ve buhar türbinleri üretmektedir. Nevski yönetimiyle yaptığı görüşmede Viskoviç, Srpska’nın Zvornik’te bir gaz santralinin inşası için kavramsal bir çözüm geliştirilmesi için halka açık bir çağrıda bulunduğunu hatırlattı. Sırbistan da Rus türbinleriyle ilgileniyor.

  • Nevski Enstitüsü’nden arkadaşlarımız, Zvornik bölgesinde RS’ye gelmemiz için bize son bir teklif vermeye hazır ve istekliler çünkü nerede inşa edileceğini görmek ve inşaat için doğru kavramsal çözümü önermek istiyorlar. Böyle bir elektrik santralinin – dedi Viskoviç.

  • Sırp heyeti, 40 laboratuvara sahip Biokad şirketini ziyaret etti. Bu şirket bizim pazarımızda iş yapmakla ilgileniyor. İzin alma sürecinde BH’nin yetkili kurumlarıyla karşılaştıkları sorunlara dikkat çektiler. Viskoviç onlara, bu şirketin kaliteli ilaçlarını hastalarımızın kullanımına sunmak için sebat etmelerini ve tüm yasal işlemleri yapmalarını söyledi. Başbakan Viskoviç, birkaç günlük toplantıları ve St. Petersburg’a yapılan ziyareti Sırp Cumhuriyeti için fazlasıyla başarılı olarak değerlendirdi.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 07.09.2021

Vucic ve Dodik Pazar günü buluşuyor

  • Pazar günü, yarın Christian Schmidt ile yapacağımız görüşme ve yaklaşan Ulusal Bayrak ve Sırp Birliği Günü kutlamaları nedeniyle Milorad Dodik ile tekrar görüşeceğim – dedi Vučić halka hitaben.

  • Başbakan, Belgrad ile Priştine arasındaki diyalog için AB arabulucusu Miroslav Lajcak ile yakında görüşeceğini duyurdu.

  • Vučić, 13 Eylül’de Almanya Başbakanı Angela Merkel’i kabul edeceğini doğruladı ve Sırbistan’ın 16 yıl boyunca Avrupa’nın istikrarını koruyan kadına sadece minnettarlığını değil, aynı zamanda saygısını da göstermek için elinden geleni yapacağını vurguladı.

  • Bundan iki veya üç gün sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşeceğim, ardından Amerikalı ve Fransız senatörlerle görüşeceğim ve ardından ‘Açık Balkanlar’ girişimi üzerine bir toplantı yapacağım – dedi Vučić.

  • Sırbistan’ın bölgesel barış ve istikrar için savaşmaya devam edeceğini, ancak Sırbistan’a yönelik saldırıların Karadağ ve Littoral Metropolitan Ioannicius’un tahta çıkmasından sonra arttığını vurguladı.

  • Vučić, bu patolojik kampanyanın özellikle ekonomik olarak güçlü bir Sırbistan’dan rahatsız olan Hırvatistan’da mevcut olduğuna dikkat çekti.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 08.09.2021

Bulgaristan

Bulgaristan Parlamentosu Cumhurbaşkanlığı Seçimi İçin 14 Kasım Tarihini Oyladı

  • Bulgaristan Ulusal Meclisi, 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi olarak 14 Kasım’ı oyladı. 2 Eylül oylaması, bir tarih üzerinde anlaşmaya varmak için üç hafta süren resmi ve gayri resmi tartışmaların ardından tartışmasız gerçekleştirildi.

  • BSP-UDF koalisyonu ve Bulgar Sosyalist Partisi, ikinci tur oylamanın (eğer gerçekleşirse) anayasanın izin verdiği son tarihte, 21 Kasım’da yapılmasını önlemek için 7 Kasım’da yapılacak seçimin yapılmasını istemişti. 14 Kasım tarihi Slavi Trifonov’un ITN, Demokratik Bulgaristan ve “Bulgaristan’ı Yükselt! Üçüncü bir hükümet seçimi girişimi olarak feshedilmiş gibi görünen 46. Ulusal Meclis’in ömrüne daha fazla zaman tanımak için Geliyoruz” sonuçsuz kalacağı kesin.

 

Kaynak : The Sofia Globe

Tarih : 02.09.2021

 

Bulgaristan, Kuzey Makedonya Üzerindeki AB Baskısının Artmasını Bekliyor

  • Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev Çarşamba günü Slovenya’da düzenlenen ve Balkan ve AB liderlerini bir araya getiren Bled Stratejik Forumu’nda, AB’nin Bulgaristan’a Kuzey Makedonya konusundaki baskısının önümüzdeki aylarda daha yoğun olacağını öngördü.

  • Cumhurbaşkanı Radev, Bulgar dış politikasının ana önceliğinin Batı Balkanlar’ın Avrupa entegrasyonu olduğunu ve Bulgaristan’ın en çok Kuzey Makedonya’nın AB üyesi olmasıyla ilgilendiğini yineleyerek, taahhütlerini yerine getirmek zorunda kalacağını ve halkın haklarını korumakta ısrar edeceğini de sözlerine ekledi.

 

Kaynak : EURACTIV

Tarih : 02.09.2021

 

Bulgaristan Bu Yılki Üçüncü Parlamento Seçimlerinin Tarihini Bekliyor

  • 7 Eylül’de düzenlenen kısa bir törenle, Bulgar Sosyalist Partisi lideri Kornelia Ninova, Cumhurbaşkanı Roumen Radev’e, bir hükümet kurmaya yönelik başarısız üçüncü görevini geri verdi, Radev’in Ulusal Meclis’i feshetmesi ve bunun için bir tarih belirlemesinden önceki son bir prosedür adımı. 2021’de ülkenin üçüncü parlamento seçimleri olacak.

  • Radev’in parlamentoyu feshetmeden önce 2021 Bütçesinde ve diğer önemli mevzuatta yapılacak değişiklikleri onaylamasını beklediğini söylediği göz önüne alındığında, bu tarih henüz bilinmiyor.

 

Kaynak : The Sofia Globe

Tarih : 07.09.2021

 

Bulgaristan Yüksek Yargı Konseyi, Avrupa Delege Savcılarının Seçim Prosedürünü Başlattı

  • Bulgaristan Yüksek Yargı Konseyi, 8 Eylül’de Avrupa delege savcılarının seçimi için prosedürü başlattı.

  • İki gün içinde 22 aday gerekçelerini Savcılık Koleji’ne sunacak. Bunlardan altısı, Avrupa Başsavcısı Laura Kövesi’nin ekibine katılmak üzere seçilecek.Her adayın gerekçelerini sunmak için 10 dakikası vardır, ardından kıdemli hakimlerin sorularını cevaplayacaktır. Savcılık üyeleri birden fazla aday için oy kullanma hakkına sahiptir.

 

Kaynak : Bulgarian National Television

Tarih : 08.09.2021

 

Hırvatistan

Savaş Suçlusu Petkoviç İşlediği Tüm Suçları Kabul Etti

  • Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından 20 yıl hapse mahkum edilen eski Hırvat general Milivoj Petkoviç, erken tahliye talebinde bulundu. Petkoviç, mahkeme başkanına el yazısıyla bir mektup göndererek, 30 yıl önce işlediği tüm suçları kabul etti.

  • Savaş suçlusu Petkoviç, Lahey’de 2017 yılındaki duruşmada zehir içerek intihar eden eski Hırvat general Slobodan Praljak ile aynı davada yargılandı.

  • Cezasının üçte birini Belçika’da cezaevinde geçiren Petkoviç, erken tahliye talebinde bulundu ve ardından mahkeme başkanına bir mektup gönderdi. Petkoviç, yaşanan vahşetin her gün gözünün önüne geldiğini ve bununla bir ömür yaşamak zorunda olduğunu belirtti.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 07.09.2021

 

Marija Vučković AB Tarım Bakanları Resmi Olmayan Toplantısına Katıldı

  • Tarım Bakanı Marija Vučković, Pazartesi ve Salı günü Slovenya’nın Kranj kentinde düzenlenen AB Tarım ve Balıkçılık Konseyi’nin gayrı resmi toplantısına katıldı.

  • Vučković, yaptığı açıklamada, tarım stratejisinin sayısallaştırma, sulama, yenilenebilir enerji üretimi ve artan enerji verimliliğine vurgu yaparak kırsal alanlarda kamu hizmetlerine daha fazla yatırım yapılmasını öngördüğünü söyledi.

  • Tarım Bakanlığı Salı günü yaptığı açıklamada, toplantının ana konusunun AB’deki kentsel ve kırsal alanlar arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi ve bu alanların daha da geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

 

Kaynak: Total Croatia News

Tarih: 07.09.2021

 

Karadağ

Joanikije: “Kardeşçe uzlaşmaya hizmet edeceğim”

  • Sırp Ortodoks Kilisesi Metropoliti Joanikije, tüm protestolara rağmen 5 Eylül Pazar sabahı törensel ayinin ardından Cetinje Manastırı’nda tahta çıktı. Joanikije, ayin sonrası yaptığı açıklamada Karadağ’da kardeşçe uzlaşmaya hizmet edeceğini söyledi.

  • Karadağ Radyo-Televizyonu RTCG’e yaptığı açıklamada Joanikije, Karadağ halkının işbirliği ve ilerlemesi için en iyi ön koşul olan Kilise ve Devletin ayrılması ilkesine saygı duyacaklarını ifade etti.

  • Sırp Patriği Profirije ise Karadağ’a kimseyi tehdit etmek için değil, Metropolitan Joanikije’nin kutsal tahta çıkma eylemini gerçekleştirmek için geldiklerini belirtti.

 

Kaynak: N1

Tarih: 05.09.2021

 

Sırp Kilisesi Metropoliti’nin Tahta Çıkması Çetinje’de Gerginliği Artırdı

  • Sırp Ortodoks Kilisesi’nin Karadağ’daki yeni başpiskoposu Metropolitan Joanikije’nin muhalefet partileri ve bir takım örgütlerden gelen şikayetlere rağmen Pazar günü Cetinje’de tahta çıkacağını doğrulamasının ardından Karadağ’da gerginlik tırmandı. Tahta çıkma töreninin ülkenin tarihi başkenti Cetinje’de yapılması protesto edildi.

  • Sırp Ortodoks Kilisesi, Joanikije’nin tahta çıkma töreninin 5 Eylül’de gerçekleştirileceğini duyurması Karadağ’ın “yüzyıllardır süren egemenlik mücadelesine” hakaret olduğunu iddia eden ve törenin bir yerde yapılmasını isteyen bazı Karadağlıları kızdırdı. Ancak Sırp Ortodoks Kilisesi, ülkenin tarihindeki tüm törenlerin Cetinje Manastırı’nda gerçekleştiğini ifade ederek törenin yapılacağını belirtti.

  • Tören öncesi binlerce kişi, kilise yetkililerinin törene gelişini engellemek amacıyla Cetinje şehrine girişleri kapatırken, Podgorica-Cetinje yolunu açmaya çalışan güvenlik görevlileri, göz yaşartıcıyla müdahale ederek kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Sırp Ortodoks Kilisesi Patriği Porfirije ile Karadağ Metropoliti Joanikije’nin, yoğun güvenlik önlemleri altında törene katılmak üzere helikopterle Cetinje’ye ulaştığı bildirildi.

 

Kaynak: Balkan Insight

Tarih: 05.09.2021

 

Djukanovic Joanikije’nin Cetinje’de Zorla Göreve Başlamasını Eleştirdi

  • Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanoviç yaptığı açıklamada, Sırp Ortodoks Kilisesi Karadağ piskoposunun Cetinje’deki bir manastırda tahta çıkışının güç kullanımıyla gerçekleştirildiğini ve en sert ifadelerle kınadığını ifade etti.

  • Djukanoviç, başta ordusu ve polisi olmak üzere Karadağ’ın devlet kaynaklarının, Piskopos Joanikije’nin Çetinje’de tahta geçmesini sağlamak için zora başvuran hükümet tarafından kötüye kullanıldığını da sözlerine ekledi ve hükümeti barışçıl protestolara karşı aşırı güç kullanmakla suçladı.

 

Kaynak: N1

Tarih: 05.09.2021

Karadağ’da Muhalefet Çetinje Ayaklanması Üzerine Darbe Girişimi ile Suçlanıyor

  • Sırp Ortodoks Kilisesi Metropolitinin Çetinje’de tahta çıkmasına karşı düzenlenen şiddetli protestolar üzerine Karadağlı yetkililer muhalefetteki Sosyalist Demokrat Partisi’ni protestoculardan bazılarının silahlı olduğunu iddia ederek darbe girişimi başlatmakla suçladılar.

  • Protestolar başladığında, Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanoviç ve DPS milletvekilleri desteklerini göstermek için Cetinje’ye geldiler. Devlet Savcılığı eski polis şefi ve Karadağ Cumhurbaşkanının danışmanı olan Veselin Veljovic için protestocuları polisle çatışmaya sürüklediği için 72 saat gözaltı emri verdi.

  • İktidar partileri Djukanoviç ve partisini darbe girişimiyle suçlarken, yaptıkları ortak açıklamada, ABD ve AB üyelerinin Karadağ’daki büyükelçilikleri siyasi diyalog çağrısında bulundu. Başbakan Yardımcısı Dritan Abazoviç, eski hükümet ve polis yetkililerinin protestoları ülkeyi istikrarı bozmak ve hatta yok etmek için kışkırttığını iddia etti.

Kaynak: Balkan Insight

Tarih: 06.09.2021

Kosova

Kurti Blinken İle İletişime Geçti

  • Kosova Başbakanı Albin Kurti, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Kosova’nın, Taliban’ın ülkeyi işgal etmesinden bu yana Afganistan’dan tahliye edilen Afganların korunmasına yaptığı yardım hakkında konuştu.

  • Kosova devleti liderleri ile ABD arasındaki temaslar, Afganistan’dan tahliye edilen Afgan gruplarının Kosova’ya gelmeye başlamasından bu yana yoğunlaştı.

  • Kosova, hareket halindeki Afgan vatandaşlarına güvenli bir ortam sağlama onuruna sahiptir. ABD ile olan ittifakımız sarsılmaz ve dostluğumuz güçleniyor” dedi.

  • İçişleri Bakanı Xhelal Sveçla, 683 Afgan vatandaşının Kosova’da geçici olarak barındırıldığını duyurdu.

 

Kaynak: Ibna

Tarih: 06.09.2021

Kuzey Makedonya

Zaev, Bytyqi ve Besimi İle Görüştü

  • Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Başbakanı Zoran Zaev, Ekonomi Bölümleri ve Yatırımlar Koordinasyon Başkan Yardımcısı Fatmir Bytyqi ve Maliye Bakanı Fatmir Besimi ile görüştü.

  • Toplantıda, Başbakan Zaev, son yıllarda ülke ekonomisinin tüm sektörlerinin reformu ve modernizasyonunda Kuzey Makedonya için kilit öneme sahip çok çeşitli alanlarda Dünya Bankası ile verimli işbirliğinin üstünde durdu.

  • Toplantının ana başlıklarından biri, Covid sonrası dönemde halk sağlığı sisteminin güçlendirilmesine yönelik işbirliği ve Dünya Bankası’nın entegre bir kamu maliyesi yönetim sistemi sağlanmasına yönelik desteğiydi.

  • Dünya Bankası ile işbirliği ve gelecekte yakın işbirliğinin, yolsuzlukla mücadeleye yönelik destekleyici programların yanı sıra, yolsuzlukla mücadeleye yönelik sistemik önlemlerden biri olarak dijitalleşme sürecine odaklanılacağı da vurgulandı.

 

Kaynak: Ibna

Tarih: 09.07.2021

 

Sırbistan

AB: Sırbistan ve Kosova’nın pozisyonları hala birbirinden çok uzakta

  • Belgrad ve Priştine’nin pozisyonları hala birbirinden uzak ve yakınlaşmaları için çok çalışmak gerekiyor. Avrupa Birliği’nin Belgrad ile Priştine arasındaki müzakerelerde arabulucusu Miroslav Lajcak, Brüksel’de Belgrad ve Priştine heyetleri arasında iki günlük müzakerelerin sona ermesinin ardından 8 Eylül’de Twitter sayfasında bunu yazdı.

  • Kosova ve Sırbistan’ın baş müzakerecileriyle iki günlük zorlu çalışma ve yoğun müzakereleri yeni bitirdik. Birçok konuda pozisyonlar hala birbirinden uzak. Yapılması gereken çok iş var, ”diye yazdı Lajcak.

  • 7-8 Eylül tarihlerinde Brüksel’de Belgrad ve Priştine heyetleri arasında yeni bir müzakere turu yapıldığını hatırlatalım. Müzakereler sırasında, 1990’ların sonlarında Kosova ve Metohija’daki iç çatışmalar sırasında kaybolan kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulması konusunda ilerleme kaydedildi.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 08.09.2021

 

Sırbistan Cumhurbaşkanı: Arnavutlar diyalog istemiyor, talepleri saldırgan

  • Belgrad ile Priştine arasında 7 ve 8 Eylül’de Brüksel’de gerçekleştirilen bir sonraki müzakere turunun tek iyi sonucu, kayıpların akıbetinin açıklığa kavuşturulmasına yönelik küçük bir ilerleme oldu. Bu, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic tarafından 8 Eylül’de Belgrad’da düzenlediği basın toplantısında dile getirildi.

  • Vucic, RTS TV kanalının aktardığına göre, ‘Bu, Arnavut ve Sırp, ölülerini olması gerektiği gibi gömebilecek olan birkaç aile için tek iyi haber,’ dedi.

  • Vucic, diyalogda başka ilerleme olmadığını da sözlerine ekledi.

  • Vucic, ‘Yumuşak söylemeye çalışacağım – Arnavut tarafı herhangi bir diyalog istemiyor, getirdikleri talepler sadece saldırgan’ dedi.

  • Belgrad ve Priştine heyetleri arasında 7 ve 8 Eylül tarihlerinde Brüksel’de yapılacak müzakerelerin, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile ayrılıkçı Kosova Başbakanı Albin Kurti arasında Eylül ayının ikinci yarısında Brüksel’de yapılacak görüşmenin hazırlık aşaması olacağı varsayıldığını daha önce hatırlayın.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 08.09.2021

 

Yunanistan

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Libya’daki Tüm Yabancı Birliklerin Muadili Al-Mangoush’a Çekilmesi Gerektiğini Vurguladı

  • Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Pazartesi günü Atina’da konuk Libyalı mevkidaşı Najlah Al-Manguush ile bir araya geldi.

  • Toplantıdan sonra yaptığı ortak açıklamalarda, Yunan bakan, ülkede yakında adil seçimler yapmak için tüm yabancı birliklerin ve tüm paramiliter ve paralı kuvvetlerin Libya’dan çekilmesi ve yabancı askeri varlığın olmaması gerektiğini vurguladı.

 

Kaynak : Atina Makedon Haber Ajansı

Tarih : 06.09.2021

 

Yunanistan Başbakan Kyriakos Miçotakis ve ABD’li Senatörler ile Akdeniz, Orta Doğu ve Afganistan’ı Görüştüler

  • Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Afganistan vurgusu ile bölgesel ve uluslararası karşılıklı çıkar meseleleri Başbakan Kyriakos Mitsotakis ile konuk ABD’li Senatörler Chris Murphy ve Jon arasındaki görüşmede ele alındı

  • Toplantıda ayrıca, şu anda ABD Kongresi’nde bulunan ve Yunan-ABD işbirliğini daha da güçlendirecek olan ABD-Yunanistan Savunma ve Parlamentolar Arası Ortaklık Yasası’nın ilerleyişi ele alındı.

 

Kaynak : Atina Makedon Haber Ajansı

Tarih : 06.09.2021

 

Araştırma ve İnovasyonda Yunanistan-Kıbrıs İşbirliği Genişliyor

  • Araştırma ve İnovasyonda yeni bir Ortak Ulusötesi İşbirliği Programının formülasyonuna devam etmek için ortak bir Niyet Bildirgesi, yetkili Bakan Yardımcısı ve Korint Milletvekili Bay Christos Dimas ve Araştırma, İnovasyon Bakan Yardımcısı tarafından imzalandı. İmzaların Yunanistan Kalkınma ve Yatırım Bakanı Sn. Adonis Georgiadis’in huzurunda atıldığı kaydedildi.

  • Toplantıda Araştırma ve Yenilik Genel Sekreteri Sayın Athanasios Kyriazis ve Kıbrıs Cumhuriyeti Araştırma ve Yenilik Baş Bilimcisi Sayın Nikolas Mastrogiannopoulos da hazır bulundu.

 

Kaynak : CNNGreece

Tarih : 07.09.2021

 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias Bükreş’te: Yunanistan – Romanya İlişkileri Mükemmel Seviyede

  • Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Romanyalı mevkidaşı Bogdan Aurescu (Bogdan) ile Bükreş’te yaptığı görüşmenin merkezinde, Yunanistan – Romanya arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve Afganistan’daki kriz nedeniyle yaşanan göç konuları yer aldı.

  • Rumen mevkidaşı ile yaptığı ortak açıklamalarda Nikos Dendias, göçün araçsallaştırılmasına izin vermeyeceğimizi belirterek, bunun Avrupa ülkelerinin yakında karşılaşabileceği bir zorluk olduğunu vurguladı.

 

Kaynak : CNNGreece

Tarih : 08.09.2021

 

Dış Aktörler

AB’ye Batı Balkanlar Uyarısı

  • Avrupa Birliği Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi, Brüksel’e Batı Balkanlar’ın siyasi ve güvenlik açısından entegre edilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

  • Slovenya’nın Kranj kentinde gerçekleştirilen Bled Stratejik Forumu’na ilişkin değerlendirmesinde Varhelyi, Avrupa Birliği’nin (AB) Batı Balkanlar’ın her yönüyle birliğe entegrasyonu konusunda başarısız olma lüksü olmadığını kaydetti.

  • Entegrasyonun gerçekleşmesi için 30 milyar avroluk ekonomi ve yatırım planında ilerleme kaydedilmesi gerektiğini ve bu planın uygulanmasıyla bölgede değişime start verilebileceğini vurgulayan Varhelyi, Açık Balkan inisiyatifinin pozitif bir girişim olduğunu fakat bu inisiyatifin bölgenin tamamına açılması gerektiğini ifade etti. Varhelyi, Açık Balkan’ın bölgesel ortak pazarın kuruluşu yönünde ileriye yönelik önemli bir adım olduğunu söyledi.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 02.09.2021

 

Yunanistan Sahil Güvenlik Unsurlarınca Türk Kara Sularına İtilen 21 Düzensiz Göçmen Kurtarıldı

  • Muğla’nın Datça ilçesinde, Yunanistan sahil güvenlik unsurlarınca Türk kara sularına itilen can sallarındaki 21 düzensiz göçmen, sahil güvenlik ekiplerince karaya çıkarıldı.

  • Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, Datça açıklarında can salları içerisinde düzensiz göçmenler olduğu bilgisi üzerine bölgeye hareket etti. Yunanistan unsurlarınca Türk kara sularına bırakılan can sallarındaki 21 düzensiz göçmen, sahil güvenlik ekiplerince kurtarıldı.

  • Karaya çıkarılan düzensiz göçmenler, işlemlerinin ardından İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edildi.

 

Kaynak: AA

Tarih: 07.09.2021

 

Batı Trakya Türkleri’ni Tanımayan Yunanistan Yine AİHM’in Gündeminde

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Batı Trakya Türk azınlık dernekleriyle ilgili kararlarının Yunanistan tarafından uygulanmamasına ilişkin sorun, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından bir kez daha ele alınacak.

  • İskeçe Türk Birliği (İTB) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi öncesi harekete geçti. İTB temsilcileri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının Yunanistan tarafından uygulanmamasının ele alınacağı komite öncesi Strazburg’da temaslarda bulunacak.

  • İTB’nin Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Tek talebimiz AİHM kararları uygulansın, Türk azınlık dernekleri tanınsın” ifadesine yer verildi. Paylaşımda, Yunanistan Yargıtayının, son olarak 29 Haziran 2021’de açıkladığı kararla İskeçe Türk Birliğinin yasal statüsünün iade talebini bir kez daha reddederek AİHM kararlarını uygulamama politikasını sürdürdüğü hatırlatıldı.

 

Kaynak: TRT Haber

Tarih: 07.09.2021

 

TUİÇ Balkan Stajyerleri: Didem Şimşek, Rümeysa Güner, Şamil Orhan, Aybüke Beyza Koçak ve Hatice Deniz Hızal

Transamerica (2005)

“My body may be a work in progress but there is nothing wrong with my soul!” 

(Vücudum yapım aşamasında olabilir ama ruhumda hiçbir sorun yok!) 

Transamerica, trans birey olan Bree’nin 17 yaşında bir oğlu olduğunu öğrenmesi ve ülkenin öbür ucunda yaşayan oğlu Tony ile hayatının çok önemli bir noktasında tanışmasının hikayesidir. Filmin ismi “trans” ve “Amerika” kelimelerinin birleşimi olmasının dışında aynı zamanda “Amerika’nın bir tarafından öbür tarafına” anlamına gelmektedir. Filmdeki yolculuk A şehrinden B şehrine gidiyor olmanın ötesinde bize Amerika’nın farklı kentlerini ve bu yerlerdeki insanların farklı bakış açılarını göstermektedir. Gerek duygusal anlarıyla gerek ise beklenmedik anlarda sizi gülümsetmesi ile zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız bir film izlemek istiyorsanız iki Oscar adaylığı olan Transamerica kesinlikle ilginizi çekecektir. Filmde yer yer karşımıza cinsellik ve şiddet çıktığı için filmi izlemek isteyenlerin en azından genç yetişkin olana kadar beklemelerini önermek doğru olacaktır.

Transamerica, bize sadece trans bir bireyin deneyimlerini anlatmakla kalmayıp “cisheteronormatif” bir toplumda oluşan bakış açılarını, toplumsal rolleri ve insan ilişkilerini de ortaya çıkarmaktadır. Film bize transfobiyi göstermek dışında homofobinin, ırkçılığın, misojinin, anti-semitizmin ve yer yer bunların birbirleriyle birleşimlerini de sezdirmektedir. Bunun dışında annelik, babalık, erkeklik, kadınlık, aşk, dostluk gibi kavramlar hakkında kafamızda oluşan düşünceleri de sorgulatarak bizi bu kavramları tekrar değerlendirmeye davet etmektedir. 

Filmde en sık işlenen motiflerden biri aile ve ebeveynliktir. Bu açıdan film ağzımızda 1999 filmi Todo Sobre Mi Madre’nin bıraktığına benzer bir tat bırakmaktadır. Aile olmanın ne demek olduğu konusunda kafamızda oluşan her türlü varsayımı yapısöküme uğratan ve baştan yaratan bu film, bize toplumun atadığı aile rollerinden ziyade kendi kurduğumuz ilişkiler üzerinden bir aile anlayışı oluşturmanın gerekliliğini hiç beklenmedik şekillerde göstermektedir. Ayrıca ebeveyn-çocuk ilişkilerinin bir insanı yetiştirebildiği gibi parçalayabildiğini, ailenin yapıcı olabildiği kadar yıkıcı da olabildiğini, hatta yapıcı olduğu noktalarda bile zararlı olabildiğini göstermektedir. Filmin bir noktasında Bree’nin annesi Elizabeth’in “yapıcı güç” olarak nitelendirilen, kimlikler oluşturan ve insanları bu kimliklere sokmaya çalışan bir bakış açısında olduğunu görmekteyiz (Lloyd, 2013: 125). Elizabeth’in Bree’ye zorla kabul ettirmeye çalıştığı kimliği kabul etmemesiyle aile kavramının da yeniden tanımlanması Bree için bir zorunluluğa dönüşmüştür. Elizabeth’in “cisseksizm” dışında da bir sürü baskı sistemi kurduğunu ve Bree’nin (cis) kız kardeşinin de bu baskıdan nefret ettiğini görmekteyiz. Elizabeth evdeki sandviçlere ne kadar mayonez sürüleceğinden kimin nerede ibadet etmesi gerektiğine kadar bir sürü konuda kendini otoriter ilan etmiş durumdadır ve bu baskıları birbirleriyle birleştirerek kullanmaktan da hiç çekinmemektedir. Elizabeth’e göre Bree’nin trans olması zamanında Sinagog’a gitmiş olmasıyla bağlantılıdır. Bu bakış açısı aynı anda hem anti-semitizm hem de transfobi barındırmaktadır ve herhangi bir baskının tek kabul edilemeyeceği ve bütün bu baskıların birlikte hareket ettiğini izleyiciye hatırlatmaktadır (Collins, 2010: 148).

Filmin hem mizah açısından güçlü olduğu hem de izleyiciye görmediği bir dünyayı açtığı sahnelerinden biri Mary Ellen’ın evindeki sahnedir. Bu evde kendi deyişleriyle “Haftasonu Karayip Gemi Gezisi Planlama Komitesinin Cinsiyet Onur Başkanı Günü” düzenleyen bir grup trans bireyin kendi aralarında toplandıklarını ve cinsiyet konusunda seyircinin alışık olmayabileceği şeyleri konuştuklarını görmekteyiz. Bu sahnedeki bazı cümleler bize cinsiyetlendirilmiş performansların ne kadar geniş bir yelpazede olabileceğini (Lips, 2018: 15) hatırlatmaktadır ve cinsiyetin sosyal bir inşa olmasının yanında bireylerin kendilerinin de inşa edebildiği bir şey olduğunu göstermektedir. Bu düşüncenin yanında trans deneyiminin teorik temeli üzerinde de yer yer durulmaktadır. Bree din üzerinden bir trans deneyimi anlatısı yaparken kendisi hakkında şu cümleleri kurmuştur: 

“My body may be a work in progress but there is nothing wrong with my soul! Jesus made me this way so I could suffer and be reborn the way he was.” (Vücudum yapım aşamasında olabilir ama ruhumda hiçbir sorun yok! İsa beni bu şekilde yarattı ki onun gibi acı çekip sonrasında yeniden doğabileyim). 

Bu cümleler seyircinin cinsiyet konusunda farklı bakış açıları olduğunu ve bütün bu farklı bakış açılarının ayrı ayrı değerli olduğunu fark etmesini sağlamaktadır.

Filmin bizi duygusallıktan öfkeye, hüzünden sevince götürdüğü bir sürü vurucu noktası bulunmaktadır. En vurucu noktasını soracak olursanız, bir noktadan bahsetmek yerine filmin bütün olarak bize net bir şekilde gösterdiği bir şeyden bahsetmek gerekir. Film boyunca duygular, düşünceler, ilişkiler sık sık değişse de Bree’nin yaşadığı disfori ve cinsiyet olumlama sürecine girme isteği film boyunca asla değişmemektedir. Sürekli olarak doktorlarından ailesine kadar herkesin sorguya açmasına rağmen Bree’nin bu süreç sonunda kendini daha mutlu hissedeceğine olan inancı sarsılmaz bir şekilde devam etmektedir. Trans deneyimi konusunda kendisini trans bireylerden daha bilge kabul eden ve bu süreci oldukça zorlaştıran bir sisteme karşı Bree, gerçek hayattaki bir sürü trans bireyin deneyimlerine ayna tutan bir kurgusal karakter olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ege Atacan Doğan

Gender Studies Staj Programı 

Referanslar:

Collins, P. H. (2010) Intersecting Inequalities, in Sociology: Introductory Readings, Giddens and Sutton, 3rd Edition.

Lips, H. M. (2018) Gender: everybody has/does one. Gender: the basics. Chapter 1. Routledge.

Lloyd, M. (2013) Power, Politics, Domination, and Oppression. In The Oxford Handbook of Gender and Politics (eds). Georgina Waylen, Karen Celis, Johanna Kantola, Louren Waldon. OUP.