Home Blog Page 40

TUİÇ Balkan Bülteni/23 Eylül-29 Eylül

0

Arnavutluk

Arnavutluk Başbakanı Rama: 900 Afgan Sığınmacıyı Kabul Ettik, İlave Fona İhtiyacımız Yok

  • Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, halihazırda Taliban’ın kontrolüne geçen Afganistan’dan gelen 900 sığınmacıyı kabul ettiklerini, bunun için ilave fon talep etmediklerini belirtti.
  • Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Afganistan’ın Taliban örgütünün kontrolüne girmesinin ardından Avrupa’nın karşılaştığı yeni göç dalgasına ilişkin açıklamada bulunarak, Tiran’ın konuya ilişkin sunacağı destek konusunda bilgi verdi.
  • Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun oturum aralarında Sputnik’e demeç veren Rama, Afgan sığınmacılardan bir kısmını halihazırda kabul ettiklerini ve ülkede 4 bin kişiyi barındırabileceklerini söyledi. “Şimdilik 800 ila 900 civarında ve diğerleri de geliyor” diye konuşan Rama, diğer sığınmacıların, Kabil’den tahliyelerinin mümkün olması durumda ülkeye geleceklerini dile getirdi.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 25.09.2021

Kosova’yı Ziyaret Eden Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Sırbistan-Kosova Gerginliğini Değerlendirdi

  • Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Sırbistan‘ın egemen Kosova devleti sınırındaki “teatral askeri manevralarının” Kosova’da yaşayan Sırp vatandaşlarını korumadığını söyledi.
  • Temaslarda bulunmak üzere Kosova’nın başkenti Priştine’ye resmi ziyaret gerçekleştiren Rama, mevkidaşı Albin Kurti ile görüştü.
  • Sırbistan’ın, egemen Kosova devleti sınırındaki “teatral askeri manevralarının”, Kosova’da yaşayan Sırp vatandaşlarını korumadığını dile getiren Rama, “Bu manevralar, geçmişin gölgelerini yeniden sahneye getiriyor ve tam da devlet baskısının veya etnik zulmün kurbanı olmayan Sırp vatandaşlarına hizmet etmek için orada bulunan kamu kurumlarının kundakçılarının vandal milliyetçiliğini kışkırtıyor. Hak burada Kosova’dan yana ve nokta.” ifadesini kullandı.
  • Rama, Arnavutluk’un, Kosova-Sırbistan sorununun diyalog yoluyla çözülmesi gereğine inandığını belirtti.

 

Kaynak: AA

Tarih: 27.09.2021

 

Leyen: Arnavutluk ile Kuzey Makedonya’nın AB Müzakerelerine Başlamasına Tam Destek Veriyorum

  • Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile ortak basın toplantısı düzenledi.
  • AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen burada yaptığı konuşmada, Arnavutluk ile Kuzey Makedonya’nın AB müzakerelerine başlamasına tam destek verdiğini belirterek, “Her iki ülke de üzerine düşen görevi yerine getirdi ve artık üzerimize düşeni yapmak zorunda olan bizleriz. Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’nın bir an önce müzakerelere başlaması konusunda kararlıyım. Hükümetlerarası oturumun yıl sonuna kadar olmasını bekliyorum.” diye konuştu.
  • Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ise kendine has üslubuyla, “Artık düğüne hazırlanmayacağız çünkü her şey dünürlerin elinde.” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 28.09.2021

 

Bosna – Hersek

Dzaferovic: “Dodik çok tehlikeli bir yolda ilerlemeye devam ediyor”

  • BH Cumhurbaşkanlığı üyesi Şefik Dzaferoviç, altı ay içinde Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan edeceğini açıklamasının üzerine konuşan Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı üyesi Şefik Dzaferovic, “Milorad Dodik, devlet kurumlarının çalışmalarına yönelik Dayton karşıtı ablukayı kırmak ve tüm vatandaşların çıkarına yapıcı çalışmaya dönmek yerine, çok tehlikeli bir yönde ilerlemeye devam ediyor. Durmanın tam zamanı” ifadelerini kullandı.
  • Dzaferoviç, Dodik’in Silahlı Kuvvetler, yargı ve diğer kurumların lağvedilmesi gerektiğine dair ültimatomunun asla kabul edilmeyeceğini belirtirken, “Dodik sadece Dayton Barış Anlaşması’nı tek taraflı olarak bozmaya ve böylece barışı bozmaya çalışabilir, ancak o zaman bile Sırp Cumhuriyeti bağımsız olmayacaktır. Uluslararası hukuk ve Avrupa-Atlantik topluluğu bunu önlemek için fazlasıyla yeterli güce sahip” dedi.
  • Dzaferovic sözlerini “Bu yüzden Sırp Cumhuriyeti tarafındaki tüm siyasi seçeneklere tavsiyem Bosna-Hersek’i şimdi olduğu gibi tutmaktır” ifadeleriyle noktaladı.

 

Kaynak: Sarajevo Times

Tarih: 26.09.2021

 

Schmidt Hiçbir Koşulda Bosna Hersek Sınırlarının Yeniden Çizilmeyeceğini Vurguladı

  • Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, toprak bütünlüğü Barış İçin Genel Çerçeve Anlaşması ve uluslararası hukuk tarafından garanti altına alınan Bosna-Hersek’in sınırlarının yeniden çizilmesine hiçbir koşulda izin vermeyeceğini vurguladı.
  • Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı üyesi Milorad Dodik’in altı ay içinde Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ilanıyla ilgili duyurusunu nasıl gördüğünü ve Dodik’in karar vermesi halinde Yüksek Temsilcinin nasıl bir tavır alacağı sorusunu yanıtlayan Schmidt, hiçbir koşulda Bosna Hersek’in sınırlarının değiştirilmesine müsaade edilmeyeceğini ifade etti.
  • Yüksek Temsilci Schmidt, iki entiteden oluşan tek ve egemen bir devlet olarak Bosna-Hersek devletinin toprak bütünlüğünü ve temel yapısını korumaya yönelik tartışmasız taahhüdünü yeniden teyit ettiğini belirtti. Dayton Barış Anlaşmasına göre tarafların Bosna Hersek devleti içinde anayasal konumlarına sahip olduklarını, Bosna-Hersek’ten ayrılma haklarının olmadığını ve yalnızca Bosna Hersek Anayasası temelinde var olduklarını bir kez daha hatırlattı.

 

Kaynak: Sarajevo Times

Tarih: 28.09.2021

 

Dzaferovic-Zaev: “Bosna Hersek ve Kuzey Makedonya Ortak Bir Geçmişi ve Geleceği Paylaşıyor”

  • Cumhurbaşkanlığı üyesi Şefik Dzaferović başkanlığındaki Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı’ndan bir heyet, 28 Eylül Salı günü Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Başbakanı Zoran Zaev tarafından kabul edildi.
  • Görüşmede Başbakan Zaev, Bosna Hersek heyetini ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı üyesi Şefik Dzaferović’in ziyaretinin iki ülke arasındaki sürekliliğin ve son derece olumlu ve geleneksel olarak yakın ilişkilerin bir sonucu olduğunu vurguladı.
  • Zaev ve Džaferović toplantıda iki ülkenin NATO ve AB üyeliği gibi ortak çıkar ve değerlere sahip olduğunu vurguladı ve bu bağlamda Başbakan Zaev, Kuzey Makedonya’nın Bosna-Hersek ile üyelik sürecinin deneyimini paylaşmaya hazır olduğunu ifade etti.
  • Toplantıda taraflar her iki ülkenin de ekonomik işbirliğini güçlendirmek gerektiğini vurguladı. Saraybosna ile Üsküp arasında pandemi nedeniyle askıya alınan ve iletişimi güçlendirmesi beklenen bir hava bağlantısının kurulması için hazırlıklara devam etmeye hazır oldukları ifade edildi. Zaev ve Dzaferović toplantıda Kuzey Makedonya ve Bosna-Hersek’in geçmişten çok yakın bağları olduğu ve ortak bir geleceğe yönelik ortak taahhütleri paylaştığı konusunda anlaştılar.

 

Kaynak: Independent Balkan News Agency

Tarih: 28.09.2021

 

Dodik, Eskobar’ın yaptırım tehditlerini reddetti

  • Yaptırımlardan korkmuyorum, zaten Amerika’nın yaptırımları altındayım. BH Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik, Dışişleri Bakanlığı’nın Batı Balkanlar elçisi Gabriel Escobar’a böyle yanıt verdi.
  • Sırp Cumhuriyeti’nin, kural olarak, Sırp Cumhuriyeti’ne ve Dayton Anlaşması’na yönelik uluslararası toplumun müdahaleciliğine maruz kalacağı zamanın geçtiğini söylüyor.
  • Bugün Dodik, aday statüsü ve 14 Avrupa şartının hafifletilmesini istediği Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Layen ile de görüştü.
  • AB’nin daha önce BH’nin birkaç ay önce projeler belirlediği Batı Balkanlar için bir ekonomik-yatırım paketi hazırladığını hatırlatarak ekonomik konuların da tartışıldığını belirtti.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 29.09.2021

 

Sırp Hükümeti Banja Luka belediye başkanı hakkında suç duyurusunda bulundu

  • Bugün Sırp Cumhuriyeti Hükümeti, Banja Luka Belediye Başkanı ve Banja Luka Şehri Acil Durumlar Karargahı komutanı Draško Stanivuković hakkında Banja Luka Bölge Savcılığına suç duyurusu gönderdi.
  • Suç raporu, Sırp Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nun 195. Maddesi uyarınca insan sağlığına karşı suç işlediği şüphesi nedeniyle – Salgın sırasında sağlık düzenlemelerine göre hareket etmemek nedeniyle açılmıştır diye Sırp Hükümeti duyurdu.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 29.09.2021

 

Bulgaristan

 

Sofya, AB’nin Kuzey Makedonya ile Anlaşmazlığında Bulgaristan’ın Tarafını Tutmasını İstiyor

  • Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev Salı günü AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Olivér Várhelyi ile yaptığı görüşmede, Bulgaristan’ın Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde demokrasi değerlerini ve insan haklarına saygıyı teşvik etmek için AB kurumlarından etkili eylemler beklediğini söyledi.
  • Radev, aynı zamanda AB vatandaşı olan Kuzey Makedonya’da 120 bin Bulgar vatandaşının ikamet ettiğini ve Sofya’nın haklarına etkin bir şekilde saygı gösterilmesi için AB kurumlarının desteğine güvendiğini söyledi.

 

Kaynak : Sofia News Agency

Tarih 23.09.2021

 

Avrupa Komisyonu , Bulgaristan’a Karşı İki Yeni İhlal Davası Açtı

  • Avrupa Komisyonu 23 Eylül’de Bulgaristan’a karşı iki ihlal prosedürü açtığını ve en son ihlal paketinin bir parçası olarak mevcut iki davayı artırdığını söyledi.
  • AK’nun ceza yargılamalarındaki haklar ve yasal göçle ilgili resmi mektup mektupları gönderdiği iki yeni dava. İlkinde Bulgaristan, ulusal mevzuatlarını ceza davalarında bilgi edinme hakkıyla ilgili AB kurallarıyla uyumlu hale getirmesi istenen dört üye ülkeden biriydi.
  • Komisyon yaptığı açıklamada, bu ülkeler tarafından alınan bazı önlemlerin “direktifi yeterince aktarmadığını ve direktifin gerekliliklerinin gerisinde kaldığını” söyledi.

 

Kaynak : The Sofia Globe

Tarih : 23.09.2021

 

Avrupa Parlamentosu Heyeti Bulgaristan’a Resmi Ziyarette Bulundu

  • 24 Eylül’de Başsavcı Ivan Geshev, yardımcıları Daniela Masheva, Krasimira Filipova, Desislava Pironeva ve Başsavcılık Sözcüsü Siika Mileva ile Sofya Adliyesi’nde bir araya geldiler. LIBE’nin inisiyatifiyle düzenlenen toplantının amacı, Bulgaristan’da hukukun üstünlüğü konusunda Avrupa Parlamentosu üyelerini tartışmak ve bilgi almaktı.
  • Görüşmeler sırasında, hukuk düzeni ve yargı reformu, Bulgar yargı sisteminde Savcılık ve Başsavcının işleyişi ve yetkileri, yolsuzlukla mücadele, ayrıca kamuoyu ve medyanın ilgisinin yüksek olduğu davalara ilişkin soruşturmalar ele alındı. Savcılık, AP temsilcileriyle ikili diyaloğu sürdürmenin yanı sıra Bulgaristan’daki yasal düzen ve karşılıklı çıkarları ilgilendiren diğer konularla ilgili ek bilgi sağlamaya hazır olduğunu ifade etti.

 

Kaynak :Sofia News Agency

Tarih : 24.09.2021

 

Bulgaristan: Anayasa Mahkemesi, Başbakan Boyko Borisov’un Hükümetinin 45. Ulusal Meclis Tarafından Askıya Alınmasına Karşı Karar Verdi

  • Anayasa Mahkemesi Salı günü yaptığı açıklamada, Ulusal Meclisin hükümetin diğer organlarının yetkilerinin uygulanmasını askıya alamayacağını söyledi. Karar, 45. Ulusal Meclis tarafından o sırada görevden ayrılan başbakan Boyko Borisov hükümetinin çalışmalarına moratoryum uygulanmasıyla ilgili olarak verildi.
  • 21 Nisan’da, yasama organı, görevden ayrılan GERB hükümeti ve Birleşik Vatanseverler’in işlemleri ve personel kararlarına moratoryum getirdi. Moratoryum 22 Nisan’dan 12 Mayıs’a kadar yürürlükteydi. Milletvekilleri, imtiyaz sözleşmelerinin verilmesini, yeni devlet borçlarının verilmesini, devlet veya belediye hastanelerinin satışını ve kamu idaresi, düzenleyici makamlar veya yönetimi ilgilendiren personel kararlarını açıkça yasakladılar. Devletin yüzde 50’den fazla hisseye sahip olduğu işletmeler. 60 milletvekilinin Anayasa Mahkemesi’ne verdiği dilekçeyle moratoryuma itiraz edildi.

 

Kaynak :Sofia News Agency

Tarih : 28.09.2021

 

Hırvatistan

 

Mesic: Sırbistan’ın Kosova’yı İşgal Edemeyeceğini Anlaması Gerekiyor

  • Eski Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stjepan Mesic, Sırbistan’ın savaş yoluyla bölgeyi kontrolü altında tutmakta başarısız olduğunu ve “artık ordusuyla Kosova’yı işgal edemeyeceğini ve çözüm dayatamayacağını anlaması gerektiğini” söyledi.
  • Mesic, “Sırbistan ne ordusuyla Kosova’yı işgal edebilir ne de herhangi bir şekilde bir çözüm dayatabilir. Kosova’nın “Sırbistan’ın kalbi” ve “ruhu” olduğu şeklindeki söylemler ancak bazı hatıraları çağrıştırabilir fakat olaylara güncel bağlamdan bakmak gerekiyor” diye konuştu.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 23.09.2021

 

A5 Üyelerinden Ortak Açıklama: Güvenliği Güçlendirmek İçin Bölgede İş Birliği Yapılmalı

  • ABD-Adriyatik Tüzüğü (A5) üye devletlerinin genelkurmay başkanları, Salı günü Split yakınlarında düzenlenen bir konferansta, ortak güvenlik adına Güneydoğu Avrupa ülkeleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini savundukları ortak bir bildiriyi imzaladılar.
  • Açıklama, ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM) Komutan Yardımcısı Korgeneral Michael L. Howard tarafından da imzalandı.
  • Split’in dışındaki Podstrana’da düzenlenen konferans, Hırvatistan Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Amiral Robert Hranj tarafından düzenlendi.

 

Kaynak: Total Croatia News

Tarih: 28.09.2021

 

Hırvatistan, Brexit Uyum Fonu’ndan 7,2 milyon Euro alacak

  • AB Konseyi, üye devletlerin Büyük Britanya’nın ayrılmasının olumsuz etkileriyle mücadele etmesine yardımcı olacak ve Hırvatistan’ın 7,2 milyon euro alacağı uyum fonunu onayladı.
  • 5 milyar Euro’luk (2018 fiyatlarıyla) fon, en çok etkilenen bölgeleri, sektörleri ve toplulukları, ekstra maliyetleri karşılamak, kayıpları telafi etmek veya doğrudan Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çekilmesinden kaynaklanan diğer olumsuz ekonomik ve sosyal etkilere karşı koymak için destekleyecek.

 

Kaynak: Total Croatia News

Tarih: 28.09.2021

 

Karadağ

 

Aleksa Becic, Oliver Varhelyi ile Bir Araya Geldi

  • Karadağ Parlamentosu Başkanı Aleksa Becic Avrupa Birliği Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Oliver Varhelyi ile bir araya geldi. Görüşmede Avrupa kurumlarının genişleme politikasına bağlılığına değinen Becic, Karadağ’ın tüm müzakere fasıllarını açan ve üçünü geçici olarak kapatan tek aday ülke olduğunu hatırlattı. AB’ye tam üyeliğin Karadağ’ın stratejik bir hedefi ve alternatifi olmayan bir taahhüt olmaya devam ettiğini söyledi.
  • Başlattıkları reform süreçlerini tamamlamaya kararlı olduğunu ifade eden Becic, Karadağ’ın Batı Balkanlar’ın Avrupa perspektifi için açık desteğe son derece değer verdiğini belirtti.
  • Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi ise Karadağ’daki siyasi ve sosyal gelişmelerden haberdar olduğunu belirterek, Karadağ’ın AB’ye katılım sürecindeki çabalarını desteklediğini söyledi. Taraflar Karadağ’ın bir an önce Avrupa Birliği’ne girmesini sağlayacak tüm alanlarda önemli sonuçlar elde etmeye devam etmenin gerekli olduğu konusunda hemfikir olduklarını ifade ettiler.

 

Kaynak: Independent Balkan News Agency

Tarih: 28.09.2021

 

Karadağ’da Hükümet Krizi

  • Karadağ’da koalisyon ortaklarının kabine değişikliği talebi, erken seçim ihtimali doğurdu. 2020 yılı Ağustos ayında yapılan seçimlerin ardından Aralık ayında Başbakan Zdravko Krivokapic liderliğinde kurulan hükümet düşme tehdidi ile karşı karşıya.
  • Kabine değişikliği üzerinde anlaşılma henüz sağlanamazken ülkenin önündeki seçeneklerin azınlık hükümeti ya da erken seçim olduğu ifade ediliyor. Karadağ’da yayın yapan Pobjeda gazetesi, koalisyon ortaklarının yeni kabineye ilişkin talepleri çerçevesinde yapılan kabine değişikliği müzakerelerinde henüz bir ilerleme kaydedilemediğini duyurdu.
  • Karadağ’daki hükümet koalisyonunun ortakları, Srebrenitsa Soykırımı kanun tasarısı ve Çetinje’de Sırp Ortodoks Kilisesi’nin tahta çıkış törenine ilişkin siyasi ve etnik gerginlikler nedeniyle birbirinden uzaklaşmıştı.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 28.09.2021

 

Von der Leyen Karadağ’da: Diyalog gerekli”

  • Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan ve Bosna Hersek’i kapsayan Batı Balkanlar ziyareti kapsamında Karadağ’a geldi. Von der Leyen’in daha önce duyurduğu ziyaret, Batı Balkanlar’ın Avrupalı geleceğine olan bağlılığının da sembolik bir teyidi niteliğinde olduğu ifade ediliyor.
  • Ziyaret kapsamında Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic ile bir araya gelen Von der Leyen, Djukanovic ile birlikte basın açıklamasında soruları yanıtladı.
  • Ursula von der Leyen, Karadağ’ın üyelik yolunda en fazla ilerlemeyi kaydettiğini ve daha fazla reformları teşvik etmek için ziyarete geldiğini ifade ederken “İlerlemenin devam etmesini istiyoruz. Bunu, bir Avrupa geleceği hayal eden insanlarınıza borçluyuz. Karadağ’ın hukukun üstünlüğünü ilerletmesi için siyasi diyalog gereklidir. Karadağ’ı AB entegrasyonu yolunda kalmaya teşvik etmek için buradayım. Ekonomik toparlanma konusunda da birlikte çalışmak istiyoruz. Bütün ülkeleri bölgesel pazarda çalışmaya devam etmeye çağırıyorum. AB entegrasyonu yolunda başarı ve ilerlemenin anahtarı budur” dedi.

 

Kaynak: Independent Balkan News Agency

Tarih: 29.09.2021

 

Kosova

 

Kosova’nın Kuzeyi’nde Sırp Gerginliği

  • Geçtiğimiz günlerde Kosova’da, Sırpların Zubin Potok’taki Araç Kayıt Merkezi’ni yakıp Zvecan’da el bombası attığı gergin bir durum oluştu.
  • Sırbistan İçişleri Bakanı Aleksandar Vulin ise Başbakan Albin Kurti’yi “aptal” olarak nitelendirirken, savaşı başlatmak için sadece onun yeterli olduğunu söyledi.
  • Kurti de Sırbistan’ı bu tür eylemlerle ciddi bir uluslararası çatışmayı kışkırtmakla suçladı.
  • Kosova’nın Sırbistan’dan gelen plakalara karşılıklılık tedbiri uyguladığı 20 Eylül’den bu yana, Sırplar Jarinje ve Brnjak sınır kapılarının yakınında Kosova’yı Sırbistan’a bağlayan iki yolu trafiğe kapattı.
  • Sırp ordusunun bu hareketinin yanı sıra askeri helikopter ve uçakların sınır hattı yakınında devriye gezmesi, kuzeyde tansiyonu artırdı.
  • Bunun ardından KFOR, ülkenin kuzeyindeki üye ve devriye sayısını da artırdı.
  • Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, sokaklarda duran ve onları engelleyen Sırplara teşekkür etti.
  • Kurti yaptığı Güvenlik Konseyi toplantısında, “Brüksel’in müzakere davetine olumlu yanıt verdik, bu nedenle saldırılar da dahil olmak üzere bu tür provokasyonlar, engellemeler ve ablukalar böyle çünkü korku ve kaos, onun hayatta kalmasının tek yolu oldu.” dedi.
  • Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, ABD ziyaretini yarıda keserek Kosova’ya geri döndü.
  • Kosova medyası, bu hafta Brüksel’de Kosova ve Sırbistan temsilcileri arasında Dışişleri Bakan Yardımcısı Gabriel Escobar’ın katılması beklenen bir toplantı olacağını bildirdi.

 

Kaynak: Panorama.al

Tarih: 25-29.09.2021

 

Kuzey Makedonya

 

Bosna-Hersek ve Kuzey Makedonya Bağlılığı

  • Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Başbakanı Zoran Zaev, Cumhurbaşkanlığı üyesi Şefik Dzaferović başkanlığındaki Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı’ndan bir heyet kabul etti.
  • Zaev ve Džaferović toplantıda iki ülkenin NATO ve AB üyeliği gibi ortak çıkar ve değerlere sahip olduğunun üstünü çizdiler.
  • Başbakan Zaev, ziyaretin bugün Dünya Boşnaklar Günü’nde yapılmasının özellikle önemli olduğunu vurguladı.
  • Toplantıda, her iki ülkenin de ekonomik işbirliğini güçlendirmek için güçlü potansiyeli kabul ettiği konusunda ortak karara varıldı.
  • Saraybosna ile Üsküp arasında Covid-19 nedeniyle askıya alınan ve iki ülke arasındaki iletişimi güçlendirmesi beklenen bir hava bağlantısının kurulması için hazırlıklara devam etmeye hazır oldukları belirtildi.
  • Kuzey Makedonya ve Bosna-Hersek’in geçmişten çok yakın bağları olduğu ve ortak bir geleceğe yönelik ortak taahhütleri paylaştığı konusunda hemfikir oldular.

 

Kaynak: Ibna

Tarih: 28.09.2021

 

Sırbistan

 

Vucic Kosova hakkında: Sırp uçakları kendi toprakları üzerinde uçma hakkına sahip

  • Sırbistan, yabancı hava sahasını ihlal etmiyorsa, helikopterlerini ve uçaklarını havaya kaldırma hakkına sahiptir. Bu, 26 Eylül’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic tarafından açıklandı.
  • Vuciç’e göre, uluslararası toplum, gerilimlerin bir haftadır devam ettiği Kosova’nın kuzeyindeki durum hakkında endişeli değil.
  • Ama öte yandan 2004’teki gibi bir pogroma izin vermeyeceğimizi gösterdiğimiz için endişeliler. Bütün bunları Sırp halkı için söylediğimi, şaka yaptığımı düşündüler. Ama önce konuşulan her kelimeyi on kez tartıyorum, ”dedi Vucic.
  • Vucic ayrıca, uluslararası toplumun, Yarine ve Brnjak kontrol noktalarında Kosova polisinin sözde özel müfrezesi ‘Rosu’nun silahlı militanlarının bulunmasının engellenmediği çifte standardına da işaret etti. Vucic, ‘Açıkçası Rosu militanlarının şarkı söyleyip ot tüttürmeye gücü olmayan hippiler olduğunu ve tüm sorunların çözüleceğini söylemek istiyorlar’ diye ekledi.
  • Kosova ve Metohija’daki durumun, Priştine’nin topraklarında Sırp plakalarının kullanımını yasakladığı 20 Eylül’de tırmandığını hatırlayın. İlk olarak, Rosu militanları Yarine ve Brnjak kontrol noktalarına gelerek sürücüleri durdurdu ve Sırp plakalarının geçici Kosovalı plakalarla değiştirilmesini talep etti. Sırplar daha sonra bu kontrol noktalarının yakınlarına barikatlar kurdular ve oradaki militanları engellediler. Son zamanlarda, Yarine kontrol noktasının yakınında gökyüzünde Sırp helikopterleri ve uçakları görüldü.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 25.09.2021

 

AB acilen Brüksel’de Priştine ve Belgrad temsilcileriyle bir toplantı düzenliyor

  • Avrupa Birliği, Belgrad ve Priştine temsilcileriyle Brüksel’de bir toplantı düzenlemeyi planlıyor. AB’deki bir kaynağa göre, bu hafta sonuna kadar gerçekleşmesi planlanıyor. Bu, 27 Eylül’de Avrupa Birliği (AB) basın sekreteri Peter Stano tarafından düzenli bir basın toplantısında duyuruldu.
  • Toplantının Kosova’nın kuzeyindeki ve Metohija’daki durum ve hareket özgürlüğünün restorasyonu üzerinde odaklanması bekleniyor. Bakan, Belgrad ve Priştine temsilcilerinin anlaşmazlığı çözmeye yönelik atılacak adımları görüşmek üzere diyalog platformunu kullanmak üzere Brüksel’e gelmeleri gerektiğini kaydetti.
  • Toplantı, AB’nin Belgrad ile Priştine arasındaki diyalogdan sorumlu elçisi Miroslav Lajcak’ın arabuluculuğunda düzenlenecek.
  • Kosova ve Metohija’daki durum 20 Eylül’den sonra tırmandı, Priştine orta Sırbistan’ın Kosova topraklarındaki plakalarını tanımayı reddetti. Sayıları Kosova olarak değiştirmek için eyalette yaşayan Sırpların önce Kosova’nın vatandaşlığını kabul etmeleri gerekiyor.
  • Belgrad’daki Rusya Büyükelçiliği’nde de belirtildiği gibi, Sırp makamları Kosova ve Metohija ile idari hat üzerindeki ağırlaştırma sırasında itidal ve sorumlulukla hareket etmektedir.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 27.09.2021

 

AB, Sırbistan ve Kosova temsilcileriyle müzakerelere başladı

  • Avrupa Birliği, Brüksel’de Sırbistan ve Kosova temsilcileriyle bölgedeki mevcut krizin çözümü için ayrı müzakereler başlattı. Bu, 29 Eylül’de AB’nin Batı Balkanlar Özel Temsilcisi Miroslav Lajcak tarafından Twitter sayfasında duyuruldu.
  • Yazısında, ‘Bu sabah, mevcut krizi çözmenin yollarını tartışmak için Kosova ve Sırbistan’ın baş müzakerecileriyle iki ayrı toplantı yaptım’ diye yazdı
  • Ayrıca Lajchak, bu müzakerelerin gün boyu devam edeceğini açıkladı.
  • Aynı zamanda Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen’in planladığı Batı Balkanlar gezisi sırasında Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic ve Kosova Başbakanı Albin ile Kuzey Kosova’daki durumu görüşmek üzere 29 Eylül’de Belgrad ve Priştine’ye geleceği de biliniyor.
  • 28 Eylül’de bildirildiği üzere, Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen Priştine ve Belgrad’ın diyaloğu sürdürmesini talep etti.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 29.09.2021

 

Kosova’nın kuzeyindeki ve Metohija’daki krizin çözümünü bildirdiler

  • Belgrad ve Priştine temsilcilerinin AB arabulucusu Miroslav Lajcak ile 29 Eylül’de yaptığı görüşmede, kuzey Kosova ve Metohija’daki krize son verecek ve eyalette hareket özgürlüğünü sağlayacak bir çözüm bulundu. Bu, Priştine heyeti başkanı Besnik Bislimi tarafından ifade edildi.
  • Bislimi’ye göre, Lajcak ile müzakereler sırasında, Kosova polisinin sözde özel biriminin Kosova’nın kuzeyini ve Metohija’yı terk etmesi ve KFOR’un (Kosova’daki NATO liderliğindeki bir askeri misyon – IA REGNUM ) bölgeye gitmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Bryak ve Yarine kontrol noktalarının kontrolü . Ve Sırplar bu iki kontrol noktasına giden yollardaki ablukaları kaldıracak. Bislimi, orta Sırbistan ve ayrılıkçı Kosova topraklarında araba numaraları yerine özel çıkartmaların kullanılacağını söyledi.
  • Priştine’den bir sözcü bunun geçici bir çözüm olduğunu da sözlerine ekledi. Sorunun daha fazla çözülmesiyle ilgilenecek bir çalışma grubu oluşturulması planlanmaktadır.
  • Sputnik portalında yer alan habere göre, ‘Amacımız açık – gerilimi azaltmak ve kayıt numaraları konusunda karşılıklılığı korumak’ dedi. Bislimi’nin Sırbistan sözleri.
  • Bu arada Brüksel’deki RTS TV kanalının bir kaynağı, Sırp tarafının önerilen çözüm üzerinde henüz anlaşmaya varmadığını söyledi.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 29.09.2021

 

Yunanistan

 

Yunan ve Suudi Yatırım Bakanları Stratejik İşbirliğini Görüştü

  • Yunanistan Kalkınma ve Yatırım Bakanı Adonis Georgiadis, Suudi Yatırımlar Bakanı Khalid bin Abdulaziz Al-Falih ile Atina’da yaptığı görüşmede, Yunanistan ile Suudi Arabistan arasındaki iş ilişkilerini genişletme ivmesini ele aldı.
  • Bakan, ziyaretin iki ülke liderleri arasında ikili ilişkileri daha da genişletme kararı bağlamında gerçekleştiğini kaydetti. Bu amaçla Ekim ayında bir iş heyetinin Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceğini, ziyarete yıl sonuna kadar bir Suudi heyetinin Yunanistan’a karşılık vereceğini söyledi.

 

Kaynak  : Greek City Times

Tarih : 23.09.2021

 

ABD Büyükelçisi, Yunan Kültürel Mirası ve Mülkünün Korunmasını Yenilemek İçin Anlaşma İmzaladı

  • ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Geoffrey R. Pyatt ve Yunanistan Kültür ve Spor Bakanı Lina Mendoni dün, Yunanistan’ın kültürel varlıklarının korunmasını yenileyen ikili bir Mutabakat Zaptı imzaladıklarını, ABD’nin Atina Büyükelçiliği’nden duyurdu.
  • Bu yenileme, Yunanistan Cumhuriyeti’nin Arkeolojik ve Etnolojik Malzeme Kategorilerine İthalat Kısıtlaması Uygulanmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın 10. yıldönümüdür ve ABD’nin kültürel mülkiyet kaçakçılığı ve Miras öğelerini korumak içindi. Anlaşma, Yunanistan menşeli yaklaşık 20.000 B.C.’den kalma bazı arkeolojik materyaller üzerindeki ABD ithalat kısıtlamalarını sürdürüyor.

 

Kaynak  :Greek City Times

Tarih : 23.09.2021

 

Fransa ve Yunanistan, NATO’daki AB Gücüne Doğru İlk Adımı Attı

  • Yunanistan ve Fransa, her iki ülkenin liderleri tarafından kıtada daha derin askeri işbirliğine doğru atılan cesur bir ilk adım olarak memnuniyetle karşılanan milyarlarca avroluk bir askeri anlaşma imzaladılar.
  • Yunan medyasının 5 milyar avro değerinde olduğunu bildirdiği anlaşma şartlarına göre Fransa, 2025 yılına kadar Yunanistan’a son teknoloji ürünü üç Belharra fırkateyni teslim edecek ve dördüncü bir savaş gemisi seçeneği de teklif edilecek.

 

Kaynak : The  Guardian

Tarih : 28.09.2021

 

Dış Aktörler

 

New York’ta “Mini” Balkan Zirvesi

  • Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic ve Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, New York’ta bölgesel konuların görüşüldüğü bir toplantı gerçekleştirdi.
  • Kosova Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan açıklamaya göre görüşmede liderler, bölgede son dönemde yaşanan gelişmelere ilişkin endişelerini dile getirdi. Kosova, Karadağ ve Bosna Hersek liderleri, Batı Balkanlar’daki tüm ülkelerin Avrupa perspektifi için bir ön şart olan istikrarın ortak hedef olduğu yönünde görüş bildirdi.
  • Liderler, bölgesel konularda iletişim ve diyalogun devam ettirilmesi üzerinde mutabakat sağladı.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 24.09.2021

 

TUİÇ Balkan Stajyerleri: Didem Şimşek, Şamil Orhan, Aybüke Beyza Koçak, Rümeysa Günerve Hatice Deniz Hızal

 

 

Klasik Faydacı Teori ile Rawls’un Adalet Teorisinin Karşılaştırması

Özet

Bu çalışmada, klasik faydacılığın adalete yaklaşımı ile Rawls’un hakkaniyet olarak adalet teorisi karşılaştırılmıştır. Klasik faydacılığın toplam faydayı maksimize edebilmek için gerektiğinde eşitlik ve adaleti göz ardı edebilmesine, bireyler arasında adaletsizliği pekiştirmesine, Rawls’un hakkaniyet olarak adalet teorisi ile birlikte getirmeye çalıştığı çözümler incelenmiştir. Araştırmada klasik faydacılığın günümüz adalet sorununu çözümlemede yetersiz kaldığı hatta bu sorunların oluşumuna temel oluşturduğu saptanırken, Rawls’un hakkaniyet olarak adalet teorisi ile klasik faydacılığın adalet sorununa teoride çözüm getirebildiği fakat varsayımlar üzerinden hareket edildiği için yetersiz kaldığı düşünülmüştür. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman/veri analizi metodu kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Klasik faydacılık, Rawls, Adalet, Orijinal Pozisyon, Bilgisizlik Peçesi.

Abstract

In this study, the classical utilitarian approach to justice and Rawls’ theory of justice as fairness were compared. In order to maximize utility, classical utilitarianism can ignore justice and equality and it can reinforce injustice among individuals when necessary. Rawls’ solutions for these problems were examined. While it was determined in the research that classical utilitarianism was insufficient in solving today’s justice problem and even formed the basis for these problems, it was thought that Rawls’s theory of justice as fairness against classical utilitarianism could provide a solution to the problem of justice in theory, but it was insufficient because it was based on assumptions. In the research, the document/data analysis method, one of the qualitative research methods, was used. 

Keywords: Classical utilitarianism, Rawls, Justice, Original Position, Veil of Ignorance. 

Giriş

En temel anlamıyla adil olma durumu olarak ifade edebileceğimiz adalet kavramı, kendisine birçok dilde, toplumda ve de düşünürde farklı anlamlar bulmuştur. Antik Yunan filozoflarından başlayarak ahlak ve siyaset felsefesinin en önemli tartışma konularından birisi haline gelen adalet, sorgulanmaya başladığı dönemden günümüze kadar üzerinde uzlaşmaya varılamamış bir kavramdır. Bir toplumun sahip olması gereken en önemli değerin adalet olduğunu düşünürsek ve “Adil olan nedir?”, “Adil olanı kim belirler?” ve “Kime göre adildir?” gibi temel sorular üzerinden hareket edecek olursak, adil bir düzeni oluşturmada neden bir uzlaşıya kolayca varılamadığının tespiti de zor olmayacaktır.

Adalet ilkelerinin ne olduğuna karar vermek için bir masanın etrafında oturduğumuzu hayal edelim. Bu ilkeler, insanlar onları takip ettiğinde, mümkün olan en adil sistemi inşa edecek şekilde tasarlanmalıdır. Klasik faydacı düşünceye göre; bu ilkeler en büyük faydayı/zevki en büyük sayıda sağlayacak şekilde düzenlenmelidir (Rawls, 1971: 21-24). Klasik faydacı bir toplumda bireylerin, kurumların ve hükümet politikalarının toplam fayda eğiliminde olması beklenir. Bir eylem faydayı maksimize ediyorsa doğru, faydayı azaltıyorsa yanlış olarak kabul edilir (Rawls, 1971: 22). Ayrıca ortalama faydacılığın aksine klasik faydacılık; ortalamanın faydasıyla ilgilenmez, yani kişi başına düşen faydayı dikkate almaz (Rawls, 1971: 140). Bunun yerine, toplumu bir bütün olarak ele alır ve tüm insanların genel yarattığı sonuca bakar. Böylece klasik faydacılık perspektifinden baktığımızda; ne kadar çok insan, o kadar fazla fayda demektir.

Ancak sadece toplam faydayı hedeflemek adaletle ilgili sorunlara yol açabilmektedir. Yani bir eylem toplam faydayı maksimize etse bile, bir kişinin faydasını azaltabilir. Azınlık bir grubun mensubu olan bir birey düşünelim. Ardından, bu azınlık grubun toplam faydayı maksimize etmek için hükümet tarafından çeşitli politikalarla kısıtlandığını hayal edelim. Hükümet bunu yaparsa, klasik faydacılığa göre; toplamın faydası maksimize edildiği sürece herhangi bir sorun görünmez. Ancak bu durum toplumdaki azınlık mensupları için hiç de adil görünmemektedir.

Bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini gerektiren faydacılık, Rawls’a göre bir toplumdaki eşitsizlik ve adaletsizliğin temel kaynağıdır. Düzenli bir toplum için en uygun adalet arayışında olan Rawls, hakkaniyet için adalet teorisini ortaya koyar ve teorisini eşit hak ve özgürlükler üzerinden temellendirir. Rawls’un teorisine göre klasik faydacılıktan kaynaklanan adaletsizlik sorununu çözmek için ise bir düşünce deneyi kullanmamız gerekir (Rawls, 1971: 118). Bu deneye göre, bilgisizlik peçesi altında bulunan öznelerden -yani sosyal statülerinden, kültürlerinden, dinlerinden vb. soyutlanmış olan kişilerden- adil bir toplum sözleşmesi yazmaları dolayısıyla adalet ilkelerinin ne olduğu sorusuna cevap bulmaları istenir. Başlangıç durumundaki (orijinal pozisyondaki) bu özneler çıkarcı ve rasyoneldir, başkaları için gereksiz fedakarlıklar yapmazlar. Bununla birlikte, özneler hemen hemen aynı gereksinim ve çıkarlara sahiptirler (Aydın, 2015: 78-79; Gülcan, 2007: 88). Rawls’a göre, bilgisizlik peçesi altındaki ya da orijinal pozisyondaki bu özneler klasik faydacı ilkeleri seçmeyeceklerdir. Çünkü bu özneler başlangıçta sosyal konumlarını bilmediklerinden, toplumun toplam faydasını en üst düzeye çıkarmak için kullanılan/baskılanan bir azınlık grubun mensubu olmaları riski vardır. Rasyonel hiçbir insan bu tür bir azınlığın parçası olmak istemez. Bu sebeple özneler, klasik faydacı ilkeler yerine bireyler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri sınırlayan eşit temel özgürlükler ilkesini direkt olarak seçeceklerdir (Gülcan, 2007: 90). Bu ilke sayesinde öncelik, toplumsal fayda değerlendirmesinin ve genel refahın ötesine taşınacaktır.

Bu çalışmada, klasik faydacı düşünce ile Rawls’un hakkaniyet olarak adalet teorisi karşılaştırılacaktır. Bu doğrultuda çalışmanın birinci bölümünde klasik faydacı düşünce üzerinde durularak, eşitlik ve adalet gibi temel sorunlara klasik faydacı düşüncenin yaklaşımı değerlendirilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde, klasik faydacılığın yol açtığı adaletsizlik ve eşitsizlik sorunlarına Rawls’un hakkaniyet olarak adalet teorisinin sunmuş olduğu çözümler üzerinde durulacaktır. Sonuç bölümünde ise klasik faydacılık ile Rawls’un teorisi karşılaştırılarak eleştirel bir değerlendirme yapılacaktır.

1. Klasik Faydacılık ve Adalet

Faydacılık, ortaya çıkışı bakımından ahlak felsefesiyle ilişkilendirilen bir gelenektir. Bu geleneğin en büyük temsilcileri ise Britanyalı düşünürler Jeremy Bentham ve John Stuart Mill’dir. En temel anlamda faydacılık, mutluluğu veya zevki getiren eylemleri ahlaken doğru olarak kabul edip mutsuzluk veya zarar getiren eylemleri kaçınılması gereken şeyler olarak görmektir (Mill, 1863: 5). Bir eylemin sonucundaki fayda/zarar hesaplaması, eylemin ahlaki niteliği için esastır. Diğer bir ifadeyle, faydacı etik kuram; davranışların doğru veya yanlış olmasını neden oldukları sonuçlara bakarak değerlendirir. Eylemin etik açıdan doğruluğu veya yanlışlığının o eylemin kendinde değeri ile ilgisi yoktur (Ekmekçi ve Arda, 2015). Bu noktada faydacı görüş, Kantçı deontolojik etik anlayışıyla çatışır. Kantçı görüşte ahlaki doğruluk veya yanlışlık eylemin bizzat kendisinde aranırken, faydacılar eylemin kendisinden ziyade sonucunda getirdiklerine odaklanır. Bu iki farklı yaklaşım, ortaya atıldıkları dönemden günümüze kadar ahlak felsefesindeki hararetli tartışmaların temel zeminini oluşturmuştur.

Ahlak felsefesindeki bu iki temel ve birbirine zıt görüşten biri olan faydacılığın sosyal, ekonomik ve politik kararlara uygulanış şekline baktığımızda, bu görüşün bir bütün olarak toplumun iyileştirilmesini amaçladığını söyleyebiliriz. Özellikle Bentham ve Mill’in formülize ettiği faydacı geleneğe yaslandığımızda bu durum daha açık hale gelir. Bu düşünürlere göre politikalar, toplumdaki en fazla faydayı en yüksek oranda sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır. 

Bentham ve Mill’in ortaya attığı bu toplam fayda esaslı anlayışa klasik faydacılık denir. Klasik faydacılıktan sıyrılan ortalama faydacılık görüşünde ise toplam faydadan ziyade birim başına düşen fayda esastır. Yani ortalama faydacılık bireylerin tek tek faydalarını ve zararlarını gözetirken klasik faydacılık toplumu bir bütün olarak ele alır ve tüm insanların yarattığı genel sonuca bakar. Böylece, klasik faydacılık perspektifinden baktığımızda, ne kadar çok insan, o kadar fazla fayda demektir (Mill, 1863: 4-12).

Faydacı yaklaşımda ahlaki özne, fayda üreten davranışta bulunabilme kapasitesi olduğu için, eylemler ise, sonuç oluşturabildikleri için değerlidirler. Yani bir öznenin değeri onun fayda yaratma potansiyeline eşittir ve bir eylemin değeri de o eylemin sonucundaki fayda ile belirlenir. Faydacılar için adalet, toplam faydayı artırmak için kullanılan bir araçtır (Ekmekçi ve Arda, 2015). Bu aracın tanımı ise toplumsal net faydayı artırmak amacı ile oluşturulmuş yasaların uygulanmasıdır. Faydacılar bireylerin haklarını ise net faydayı artırmaya yönelik olarak tanımlanmış olup onlara başkaca bir kendinde değer atfetmezler. Bir hak, toplumsal faydayı artırıcı bir sonuç üretiyorsa bu hakkın bireylere tanınması etik açıdan gereklidir. Bu sonucu doğurmayan herhangi bir şey ise etik açıdan hak olarak talep edilemez ve tanınmaz.

Toplam faydayı esas almak ilk bakışta sorunsuz gibi görünse de klasik faydacılık görüşüne dayalı politikalar izlemek, toplumun genel yararı adına bireylerin tek tek haklarının ve özgürlüklerinin çiğnenmesi ihtimalini doğurur. Bir toplumdaki bireylerin ihtiyaçlarının ya da isteklerinin birbirlerinden farklı olabileceğini düşündüğümüzde, bir eylem toplam faydayı maksimize etse dahi bazıları için yarar sağlamayabilir. Bu durumda, toplam faydanın artmış olması bizim adalet hakkındaki şüphelerimizi gidermez. Başka bir deyişle, insanlara eşitler olarak davranmayan ve genelin çıkarı için bazı bireyleri/grupları göz ardı eden, onları araçsallaştıran bir sisteme adil bir sistem diyebilmek zordur.

Klasik faydacı kuramın hem adaleti bir araç olarak görmesi hem de adaletin tesisi konusunda bireylerin veya azınlıkların haklarının baskılanabilme ihtimali, bu kurama ilişkin eleştirileri tetiklemiştir. 19. yüzyılda temelleri atılan bu kuram sonrasında her ne kadar farklı yaklaşımlarla ele alınmış olsa da temelde hep fayda maksimizasyonu vardır ve kuramın özüne ilişkin eleştiriler o dönemden beri süregelmiştir. Bu yazının odağı olan isim John Rawls da bu faydacı kuram karşısında konumlanan önemli isimlerden biri olmuştur.

2. Hakkaniyet Olarak Adalet Teorisi

Adalet kavramının birçok dilde, toplumda ve filozofta farklı karşılıklar bulduğunu daha önce belirtmiştik. Adaletin John Rawls’taki karşılığına bakacak olursak ise sosyal kurumların sahip olması gereken en önemli erdemdir diye ifade edebiliriz. Rawls, toplumun bir kesimi ya da çoğunluğu için değil, bütünün refahı için eşit özgürlüğün sağlandığı bir adaletten bahseder. Kanunlar ve kurumlar bu adaleti sağlamada yetersiz ise toplum bu adalet sistemine sahip çıkmamalı, ne derecede olursa olsun adaletsizliğe asla göz yummamalıdır (Rawls, 2020: 32). Rawls’un açıkça karşısında durduğu bu sistem, faydacılık ilkesinin toplumlara dayatmış olduğu eşit ve adil olmayan adalet sistemidir. Faydacılık için toplam faydaya ulaşmak en önemli amaçtır ve bu faydayı sağlamak için bazı bireylerin hak ve özgürlüklerinin ihmal edilmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Rawls, faydacılığın toplumu bir bütün olarak ele alıp, bireylerin değil toplamın kazancını maksimize etmeye çalışmasına karşı çıkmıştır (Eryılmaz, 2020: 229-230).

Rawls’un faydacılığa karşı ortaya koymuş olduğu hakkaniyet olarak adalet teorisine geçmeden önce bu teorinin oluşumuna etki eden tarihi olaylara değinmekte fayda vardır. Rawls’un faydacılığı eleştirmesinin ve adalet teorisini ortaya koymasının tarihteki dört büyük olayla bağlantısı vardır. İlki kendisinin de katılmış olduğu ve dünya üzerinde büyük bir yıkıma sebep olan II. Dünya Savaşı’dır. İkincisi ise Rawls’un Harvard Üniversitesi’ndeyken, ABD’nin 1965’te Vietnam Savaşına katılmasıdır. Üniversitelerde hocaların belirlediği başarısız öğrencilerin zorunlu askerliğe alınması, zengin ailelerin çocuklarının ise haksız yere başarılı gösterilmesi nedeniyle Rawls bu durumun karşısında durmuştur. Bir diğer olay ise ABD ve SSCB önderliğindeki Soğuk Savaş’tır. Rawls kapitalizm ve komünizm arasında devam eden bu savaşa üçüncü bir yol arayışında olmuştur. Rawls’un eşitlikçi düşüncesine etki eden son olay ise ABD’de siyahlar ve beyazlar arasında devam eden ve siyahların beyazlar tarafından ikinci sınıf insan olarak görüldüğü etnik ayrımcılıktır. Anlaşıldığı üzere Rawls yaşanan tüm bu olaylar neticesinde eşitsizlik ve adaletsizliğin kaynağı olarak gördüğü faydacılığa karşın adalet teorisini inşa etmiştir (Eryılmaz, 2020: 228).

Hakkaniyet olarak adalet teorisi, Rawls’a göre benzerlerine Locke, Rousseau ve Kant’da rastladığımız toplum sözleşmeleri gibi gözükse de bir toplum sözleşmesi teorisi değildir. Rawls’un orijinal sözleşme olarak adlandırdığı bu sözleşme, diğer toplum sözleşmelerindeki gibi bireyin bir topluma ya da hükümet sistemine dahil olması gerekliliği üzerinden düşünülemez. Orijinal sözleşme ile varılmak istenen nokta toplumda adalet ilkelerinin inşa edilmesi ve bu ilkeler doğrultusunda sosyal işbirliğinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla orijinal sözleşme bir toplumda adaletin tesis edilmesinde araç görevindedir. Rawls’a göre toplumun düzeni için gereken diğer kurumlar ve kanunlar bu sözleşme esas alınarak düzenlenmelidir. Böylece kurulacak bir toplumda, toplumun kuruluş şartları, sosyal ilişkiler ve temel hak ve ödevler bu sözleşme ilkeleri doğrultusunda belirlenecektir (Rawls, 2020: 39-40). 

Hakkaniyet olarak adalet teorisinde, orijinal sözleşmede yer alacak adalet ilkelerinin belirlenmesi başlangıç durumu/orijinal pozisyondaki bireylere bağlıdır. Rawls’a göre orijinal pozisyon ya da başlangıç durumu, toplum sözleşmelerindeki doğa durumunu karşılamaktadır (Rawls, 2020: 40). Belirtmek gerekir ki orijinal pozisyon ile kastedilen tarihsel bir olgu değil, varsayımsal bir durumdur. Orijinal pozisyonda yer alan bireylerin rasyonel olmaları gerekmektedir. Orijinal pozisyondaki bu rasyonel bireylerin herhangi bir ilkesi ya da dünya görüşü yoktur (Aydın, 2015: 78). Toplumdaki konumlarına dair bir bilgiye sahip olmamakla da birlikte aynı zamanda birbirlerine karşı da önyargısızdırlar. Dolayısıyla adalet ilkeleri, orijinal pozisyonda bilgisizlik peçesi ardındaki rasyonel bireyler tarafından belirlenmektedir (Rawls, 2020: 41).

Bilgisizlik peçesi, rasyonel bireyin dili, dini, ırkı, cinsiyeti, statüsü vb. hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı varsayılan durumdur (Gülcan, 2007: 88). Rawls orijinal pozisyonda adil olan ilkeleri belirlemede bilgisizlik peçesini önemli bir araç olarak görür. Bilgisizlik peçesinin olmadığı durumda birey, dışsal etkilere açıktır. Dolayısıyla böyle bir durumda birey, duygularıyla hareket eder, ön yargılara kapılır ve kendi çıkarlarını gözetmekten geri durmaz. Bilgisizlik peçesinin işlevi, bu eğilimleri engelleyerek rasyonel bireyin objektif bir şekilde adil kararlar vermesini sağlamaktır (Aydın, 2015: 80). Böylece, toplumdaki konumu hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmayan, bilgisizlik peçesine bürünen rasyonel bireyler, adalet ilkeleri belirlenirken kendilerinin avantajı ya da dezavantajlarının ne olacaklarını bilmediklerinden bireysel çıkarları doğrultusunda hareket edemeyecekler, en adil olanı seçme taraftarı olacaklardır. Bireylerin kendi çıkarları hakkında fikir sahibi olmamaları, adalet ilkelerinin adil bir pazarlık süreci sonrasında belirlenmesini sağlayacaktır (Rawls, 2020: 41). Adalet ilkeleri belirlendikten sonra, bu ilkeler esas alınarak yapılan düzenleyici anlaşmalar ve sosyal kurum ve kurallar toplum üyelerinin tümüne eşit, özgür ve adil bir toplumda yaşadıklarını düşündürtüyorsa eğer bu başlangıçtaki pazarlığın adil olduğunun göstergesidir (Rawls, 2020: 42).

Rawls, orijinal pozisyonda bilgisizlik peçesi ardındaki rasyonel bireylerin adaletin ilkelerini açıkça belirlemesi gerektiğini vurgular. Belirlenen bu ilkeler, sosyal adaletin sağlanmasında ve sonrasında yapılacak düzenleyici anlaşmalar için temel oluşturacak niteliktedir (Rawls, 2020: 43). Rawls teorisinde, orijinal pozisyonda adaletin iki ilkesini tanımlar. Birinci ilke; toplumdaki her bireyin, en geniş kapsamlı özgürlük için eşit haklara sahip olmasıdır. İkinci ilke ise sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin giderilebilmesi için herkesin avantajı sağlanmalı ve yetki ve sorumluluk pozisyonları bütün bireylere açık olmalıdır. Sosyal adaletin ve işbirliğinin sağlanması bu iki ilkenin uygulanması ile ilişkilidir (Rawls, 2020: 90). 

Rawls’a göre istisnai durumlar haricinde birinci ilke ikinci ilkeye göre her zaman daha önceliklidir ve birinci ilkenin vurguladığı özgürlüğün kısıtlanabilmesi için diğer temel özgürlükler ile çatışması gerekir. İkinci ilke sosyal adaletin ve sosyal işbirliğinin sağlanması için refahın ve gelirin eşit dağılımı ile birlikte yetki ve sorumluluk pozisyonlarında her bireyin eşit hakka sahip olması gerektiğini ifade eder (Rawls, 2020: 90-91). Dolayısıyla birinci ilke temel hak ve özgürlüklerin güvencesine, ikinci ilke ise ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin düzenlenmesine yöneliktir.

Rawls’un adalet teorisinde özgürlüğün her zaman öncelikli bir konumu vardır. Faydacılıkta, bireyin ekonomik ve sosyal çıkarlarını maksimize etmek için gerektiğinde daha az özgürlüğü tercih etmesi ya da diğerlerinin hak ve özgürlüğünün kısıtlanabilmesi durumu Rawls’ta kabul görmez. Rawls’a göre orijinal pozisyondaki rasyonel bireyler, temel hak ve özgürlüklerine hakimse ve bunları etkin bir biçimde kullanabilme yetisine sahipse daha fazla ekonomik çıkar uğruna özgürlüklerini feda etmez (Rawls, 2020: 572). Özgürlüğün önceliğinin devam edebilmesi ise yine belirlenen adalet ilkeleri doğrultusunda düzenlenen bir toplumda eşitliğin sağlanmasıyla olanaklıdır (Rawls, 2020: 575). Öncesinde de belirttiğimiz gibi iyi düzenlenmiş bir toplumda eşit haklara sahip bireyler özgürlüklerinden sadece diğer temel özgürlükleri ile çatışması durumunda vazgeçebilirler.

Sonuç

Rawls’un adalet teorisini değerlendirmeye başladığımızda, aklımıza gelebilecek ilk problem onun önerdiği düşünce deneyinin adalet üzerine düşünmenin doğru yolu olup olamayacağı problemidir. Bu noktada, adaletin ilkelerini hayali bir sözleşmeden türetme arayışının bize olası getirilerini sorgulamamız gerekir. İlk olarak bu hayali sözleşmede adalet ilkelerini düşünmenin bize gerçek sözleşmelerin ahlaki sınırları hakkında fikir verebileceğini söylemeliyiz. Sözleşmelerin kendi başlarına yeterli ahlak araçları olduğunu söyleyemeyiz, yani bir sözleşmede taraflar arası karşılıklı rıza ile bir anlaşma yapılması bu sözleşmeyi adil kılmaz. Çünkü rıza olsa bile herhangi bir konuda bir tarafın diğer tarafa göre daha bilgili/kurnaz olması ve karşılıklı çıkar yerine kendi çıkarını gözetmesi ihtimali vardır. Yani daha bilgili/kurnaz olan taraf, faydacı bir yaklaşımla karşı tarafın rızasını alıp onu daha az bir çıkara ikna edebilir. Bu gibi bir problem sebebiyle sözleşmenin adil olup olmadığına karar verebilmemiz için sözleşmenin kendisinden ziyade farklı, bağımsız standartlara ihtiyacımız vardır. İşte bu noktada Rawls’un teorisi bize yardımcı olur. Orijinal pozisyonda olayları değerlendiren bir özne, tek başına karşılıklı rızanın bir sözleşmeyi adil kılmayacağını görür. Çünkü bir tarafın rızası diğer tarafın onu kandırmasıyla alınmış olabilir. Eğer faydacı ilkelerle hareket edip iki tarafın da kendi faydası için hareket etmesi gerektiğini savunsaydık, bu kandırmaya göz yumup sözleşmeyi adil bulabilirdik. Ancak Rawls’un teorisiyle birlikte artık bir sözleşmede karşılıklı rızanın ve çıkar arayışının olmasının adaleti garanti etmeyeceğini görürüz. Bu sözleşmeyi de herhangi bir sözleşme değil de toplumdaki düzeni sağlamak adına yapılacak adil bir sözleşme olarak düşündüğümüzde, bir tarafın diğer tarafı kandırmasını engellemek amacıyla iki tarafın haklarını/bilgi seviyelerini eşitlemeye çalışmamız gerekir. Rawls, eşit temel özgürlükler ilkesi ve sosyal ve ekonomik eşitlik ilkesi ile tam olarak bunu yapmaya çalışır (Sandel, 2012: 202-210). Bu bağlamda değerlendirdiğimizde ise Rawls’un teorisinin faydacılılık esaslı sözleşmelerdeki potansiyel adaletsizlik sorununa bir çözüm getirebildiğini söylemek mümkündür.

Rawls’un teorisinin değerlendirmesinde bir diğer önemli nokta bu teorinin faydacı kuramın aksine bireylerin özgürlüğüne yüksek bir değer atfetmesidir. Faydacı anlayışta adaletin toplam faydayı maksimize etmekte kullanılan bir araç olduğunu belirtmiştik. Buna göre, toplumdaki adaletin tesisi sırasında bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanmasına faydacılar itiraz etmezler. Ancak Rawls’a göre özgürlük, adaletin tesisi için olmazsa olmazdır. Ona göre bireyler kendi olanaklarını ancak özgür bir toplumda gerçekleştirirler. Özgürlüğü bu şekilde bir düşünce deneyi fikriyle oturtmaya çalışması, Rawls’un teorisini bu bağlamda sağlam kılan bir özelliktir. Çünkü bireyler, her şey konusunda bilgisiz oldukları durumlarda kendilerini güvence altına almak isteyecekler, bunun için de temel özgürlüklere ihtiyaç duyacaklardır. Özgürlüğün temelini bu şekilde atmak mantıklı ve makul görünmektedir ve özgürlüğe verilen değer açısından Rawls’un teorisinin faydacılara karşı güçlü olduğunu söylemek gerekir.

Hülya Barlak

Yiğit Şenel 

Siyasi Düşünceler Tarihi Staj Programı

Kaynakça

Aydın, İ. (2015). Başlangıç Durumu, Bilgisizlik Peçesi: Rawls, Habermas Ve Sandel. Flsf Felsefe Ve Sosyal Bilimler Dergisi, (20), 75-94.

Ekmekçi, P. E., Arda, B. (2015). Temel Etik Kuramlar Açısından Adalet Ve Sağlık Hakkı Kavramlarının Değerlendirmesi [An Evaluation Of Justice And Right To Health Concepts In The Perspectives Of Ethical Theories]. Turkiye Klinikleri. Tip Etiği-Hukuku-Tarihi = Türkiye Klinikleri Journal Of Medical Ethics, Law, And History, 23(1), 6–21. 

Eryılmaz, E. (2020). John Rawls’un İnsaf Olarak Adalet Teorisi’nin Eleştirel Bir Değerlendirmesi. Flsf Felsefe Ve Sosyal Bilimler Dergisi, (30), 223-240.

Gülcan, N. Y. (2007). Rawls’un Doğruluk Olarak Adalet Teorisi. Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 8, 84-90. 

Mill, J. S. (1863) Utilitarianism. London, Parker, Son, And Bourn. [Web.] Retrieved From The Library Of Congress.

Rawls, J. (2020). Bir Adalet Teorisi. (Çev: Vedat Ahsen Coşar). Ankara: Phoenix.

Rawls, J. (1971). A Theory Of Justice. Revised Edition, Harvard University Press. 

Sandel, M. (2012). Adalet: Yapılması Gereken Doğru Şey Nedir? (Çev. Mehmet Kocaoğlu). 3. Baskı, Bigbang Yayınları.

UliWiki Ekip Çağrısı!

0

 TUİÇ tarafından kurulan UliWiki (Uluslararası İlişkiler Sözlüğü), 2017 yılından itibaren faaliyet gösteren WikiMedia tabanlı Uluslararası İlişkiler veri tabanıdır. UliWiki’nin amacı Uluslararası İlişkiler alanı için güvenilir kaynaklardan elde edilen verilerin, bir araya getirilmesi ile bir başucu kaynağı olmaktır.

UliWiki’de uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, hukuk ve iktisat alanlarında güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgilerle içerik yazılmaya devam edilmektedir. Bununla beraber, uluslararası ilişkilerde önemli şahsiyetlerinin biyografilerine de yer verilmekte ve uluslararası ilişkiler ile alakalı sosyoloji ve psikoloji konularına da değinilmektedir.

Netice İsteyenlerin Yönetim Biçimi: Zorbalık

Türkçe’ye Zorba Nasıl Olunur? şeklinde uyarlanmış How to Become a Tyrant?, Netflix’in 2021 yılı yapımlı 6 bölümlük belgesel serisidir. Game of Thrones dizisinin bilge karakteri Tyrion Lannister’ı canlandırması ile yıldızı daha da parlayan Peter Hayden Dinklage’ın sesi 6 ana başlık altında dünyanın farklı ülkelerinde ortaya çıkan diktatörlerin ortak özelliklerinden yola çıkarak hazırlanan zorbalık kurallarını aktarmada alanında uzman akademisyenlerin konuşmalarına eşlik etmektedir. Bölümlerde sırasıyla Almanya’nın Nazi lideri Adolf Hitler, Irak’ın gaddarlığı ile ünlü rakipsiz lideri Saddam Hüseyin, Uganda’nın korku rejiminin mimarı asker kökenli lideri Idi Amin, Sovyet Rusya’nın hayaleti hala halkının üzerinde dolaşan diktatörü Joseph Stalin, Libya’nın zorbalığının yanı sıra giyim kuşamı ve bedevi yaşam pratiklerini uluslararası arenada sergilemesiyle marjinalleşmiş lideri Muammer Kaddafi, ve son olarak Kuzey Kore’nin Kim hanedanlığının üç ismi Kim İl Sung, Kim Jong İl, ve Kim Jong Un’un meşruiyetlerini lideri oldukları halk üzerinde nasıl inşa ederek bir “zorba”ya dönüştükleri anlatılmaktadır. Bu diktatörlerin birbirlerine benzer yönlerini tarihsel bağlam içinde ele alarak seyirciye sunan belgeselde amaç aslında insan doğasının zorba olmaya ne kadar uygun olduğunu her birimizin adına sıkça rastladığı tarihsel figürler üzerinden anlatmaya çalışmaktır. Ayrıca belgesel izleyiciye aramızdan birilerinin ve belki hatta kendimizin kitleleri mobilize eden diktatörlere dönüşmesinin ne kadar kolay olduğunu göstermektir. 

Belgeselin 6 farklı bölümünde yer alan 6 farklı diktatörün hikayesinde ortak olarak problematize edilen bu diktatörlerin meşruiyetlerini nereden aldıkları, belli bir süre dahi olsa iktidarlarını ne şekilde konsolide etmeyi başarabildikleridir. Belgesel boyunca psikoloji, siyaset ve tarih gibi birçok farklı alanda uzmanlaşmış akademisyenlerin katkılarına yer verilmesi tarihe adını kötü şöhretleriyle kazımış zorbaların hükümranlıkları boyunca toplumları üzerinde nasıl bu kadar güçlü olabildiklerini farklı perspektiflerden ele alıp toplum ve siyaset üzerine bizleri yeni açılımlara sürüklemektedir. Fakat bu yazıda toplum ve siyaset gibi genel bir konsept üzerinden belgeseli ele almak yerine iki ana tema üzerinden okumaya çalışacağım. İlk olarak bahsi geçen diktatörlerin ülkelerinde yönetim erkini elinde tutmak ve iktidarlarının meşruiyetini devam ettirebilmek için tarihi nasıl yeniden inşa ettikleri ve ikinci olarak da meşruiyet aracı olarak diktatörlerin siyasal alan ve sivil toplum alanı ayrımını muğlaklaştırarak kurmuş oldukları rejimin gölgesinin sivil toplum alanında ne denli etkili olduğu belgesel boyunca dikkat çekici örneklerle anlatılmıştır. 

Örneğin birinci bölümde Adolf Hitler’in başarısız ve meteliksiz bir ressam iken Almanya’nın tek adamı haline nasıl geldiği anlatılmaktadır. Şüphesiz Birinci Dünya Savaşı’nın yaratmış olduğu ekonomik darboğaz ve Avrupalı devletlerin tahakkümünün yaratmış olduğu huzursuzluk 1929 ekonomik bunalımı ile birleşince Alman halkını onların içinden gelen, toplumun kolektif travmalarını taşıyan ve başlarına gelenlere karşı çıkarmak istedikleri aynı öfkeli sesin sahibi etrafında mobilize olmaya itmiştir. Yahudi aleyhtarı sağcı Alman İşçi Partisi’nin toplantılarına devlet tarafından muhbir olarak katılan Hitler dayanamayıp sözü ele alınca ansızın partinin lideri olur. Bir birahanede 10-15 kişilik bir gruba yaptığı konuşma ile iktidara giden yolu açılan Hitler şüphesiz kamusal alanın muhalefetin oluşum merkezi olduğunu çok iyi bilmekte bu yüzden de toplumun bir araya gelebileceği her alanı gözetim altına almakta ve toplumu oluşturan bireyler arasında güvensizliği fitillemektedir. Aynı durum Komünist rejim ile yönetilen Sovyetler Birliği ülkeleri ve onun en sadık uydu devleti Bulgaristan’da da görülmektedir. Sivil toplum anlayışının olmadığı, devletinin gözetleme mekanizmasının toplumsal ve bireysel hayatın sinir uçlarına dek uzandığı toplumlarda güvensizlik liderlerin uzun süreli iktidarlarını sağlamaktadır. Bunun bir diğer örneği de Irak’ta sosyalist Baas Partisi’nin baş infazcısı olarak başladığı siyasi kariyerinde 10 yıllık başkan yardımcılığından sonra uzun soluklu diktatörlüğünü inşa eden Saddam Hüseyin’dir. Saddam her yerdedir. Kendisine muhalif olan herkesi gözünü kırpmadan katletmektedir. İngiltere’ye sığınan rakibini öldürmesinin yanı sıra iktidarını sorgulayan damatlarını dahi öldürerek iktidarının ailesinden bile kıymetli olduğunu ve yıkılamaz olduğunu çok net bir şekilde anlatmaktadır. 

Belgeselin ele aldığı 6 farklı diktatörün uygulamış olduğu gözetim pratiklerinin yanı sıra iktidarlarını meşrulaştırmalarını sağlayan ana hamlelerinden birisi de geçmişi yeniden inşa etmeleri ve toplumu etkileyecek algı operasyonunu başarıyla yönetecek propaganda ekibine sahip olmakta gizlidir. Hiçbir diktatör tek başına diktatör olamaz. Toplumun diktatörleri kabul edebilmeleri ve hükümranlıklarının gelecek nesillerce de sorgulanmadan kabul edilebilmesi için tarihi yeniden inşa etmeleri gerekmektedir. En azından belgesel bize bunu söylemektedir. Gerek Stalin Rusya’sında gerekse de Kuzey Kore’deki Kim hanedanlığının iktidarında karşımıza çıkan liderlerin suni bir tarihsel anlatı oluşturup bunu eğitim ve medya yolu ile halka empoze ettikleridir. Walter Benjamin Tarih Kavramı Üzerine adlı eserinde tarihin bir inşa faaliyetinin nesnesi olduğundan bahseder. İnşa edilen bu tarih ise “homojen ve boş bir zamanda değil şimdinin zamanında” inşa edilir. Her diktatör kendi hükümranlığını sürdürmeye fayda sağlayacak ve toplumunu kontrol altında tutacak bir geçmiş anlatısını inşa ederken geçmişin zamanında değil kendi “şimdisinin” zamanında inşa eder. Kurmuş olduğu tarihsel anlatıda ise diktatörler kendilerini mitleştirerek halkın tek kurtuluşu olarak gösterir. Adolf Hitler’in Birinci Dünya Savaşı’nda almış olduğu uhrevi bir mesaj sayesinde kurtulması, Kim hanedanlığının tanrı tarafından Kore halkının kurtuluşu olarak gönderilmesi gibi birçok örnek verebileceğimiz tarihin liderler tarafından inşa edilen bir nesne olarak karşımıza çıkma durumu yaygın bir gelenektir.  Bu anlatının etkili propaganda yöntemleri ile siyasal alanın dışında kalan sivil toplum alanına empoze edilmesi ile de bir zorba kırılmaz sanılan iktidarını her alanda inşa etmiş olduğu inancına varır. 

Sonuç olarak 6 bölümden oluşan Zorba Nasıl Olunur? belgeseli 6 farklı ülkenin farklı zamanlarda gücü ele geçiren diktatörlerinden bahsederken zorbalığın evrenselliğini ve insan doğasıyla içkin olduğunu gözler önüne sermektedir. Altı farklı örnekte de görüldüğü üzere sivil toplumun rejim güçleri tarafından kontrol altına alınması ve diktatörlerin çevresinde gelişen tarih anlatısının inşa edilerek topluma dayatılması benim belgesel boyunca en çok dikkatimi çeken iki temaydı. Bunun ardında yatan belki de izleyici koltuğuna oturduğumda sivil toplum üzerine çalışan bir tarih doktora öğrencisi kimliğimin bana katmış olduğu bir lensle belgeseli izlemekten kaçınamamam da olabilir. Bilgi birikimimiz, ilgi alanlarımız ve politik pozisyonumuz bir belgeseli dahi izlerken bizlere yoldaşlık eder. Bu yüzden bu belgeseli izleyen herkes kendi hayat görüşü ve kendisini konumlandırdığı politik duruşa göre farklı sorularla baş başa kalabilir ve bambaşka açılımlarla karşı karşıya kalabilir. 

Sinem ARSLAN

Sivil Toplum Çalışmaları Staj Programı

TUİÇ Üniversite Temsilciliği Başvuruları Açıldı!

0

TUİÇ – Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği olarak 2011 yılında çalışmalarımıza başlarken en büyük hedefimiz, sürdürülebilir kalkınma perspektifinde gençlerin başta yerel olmak üzere küresel sorunlara dair çözümler üreten projeler geliştirmesine fırsatlar yaratmak ve yetkinlik geliştirmelerine katkı sağlamak.

Dijital dönüşüme uyumlu, gönüllülük bilincine sahip ve yerel / küresel sorunlara duyarlı gençlerin, TUİÇ etkinliklerini Türkiye’nin her bir köşesine ulaştırmak için enerjisine, kabiliyetlerine güvenen ve aradığımız kriterlerin kendisine uygun olduğunu düşünen herkesin başvurularını bekliyoruz.

Temsilcilerimizde aranan özellikler:

-Sosyal bilimler alanında (Başta Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimi, Kamu Yönetimi, Hukuk, Sosyoloji, İşletme, Maliye, Tarih, Psikoloji, İktisat vb.) eğitim gören, sivil topluma ilgili, yetkinliklerini geliştirmeyi hedefleyen lisans ve lisansüstü düzeyde öğrenci olması,

-İlanda belirtilen oryantasyon ve çalışmalara düzenli katılması,

-Proje ve girişimcilik faaliyetlerine ilgili olması, yerelde projelerin yürütülmesinde istekli olması,

-Yeniliğe ve gelişime açık olması,

-Aktif ve girişken olması,

-Farklı düşüncede insanlarla çalışmaya yatkın olması,

-Sosyal Medya’yı etkin kullanması ve iletişiminin kuvvetli olması

TUİÇ Temsilciliği Size ne kazandırır?

-TUİÇ ekibi ile çalışma ve sivil toplum alanında uygulamalı eğitim fırsatı

-Düzenlenen staj ve sertifika programlarına öncelikli katılım hakkı

-Türkiye’nin dört bir yanında TUİÇ’in üreteceği projelerde koordinatör olarak yer alma fırsatı

-Ülke çapında birçok üniversitede TUİÇ gönüllüleri arasında tecrübe ve ağ paylaşımı,

-Temsilcilik sonunda Temsilcilik Sertifikası ve Referans Mektubu.

TUİÇ’in Temsilcilerden Beklentileri:

– 25-27-29-31 tarihlerinde Zoom üzerinden oryantasyon kapsamında gerçekleştirilecek Temsilciler Zirvesi’ne düzenli katılmak,
– Üniversite ile TUİÇ arasında etkili ve verimli bir iletişim kurmak,
– TUİÇ’in mevcut projelerinde yer almak,
– Temsilcisi olduğu üniversitenin bilgi ve insan kaynağından yararlanmak,
– TUİÇ faaliyetlerini üniversitede yaygınlaştırmak.

Başvuru için gerekenler:
–Başvuru formunun eksiksiz olarak doldurulması

Başvuru ve Oryantasyon Programı Takvimi

-Başvuru İlanı: 27 Eylül -18 Ekim
-Başvuruların Değerlendirilmesi: 19-20 Ekim
-Başvuru Sonuçlarının Açıklanması: 21 Ekim

-TUİÇ Online Temsilciler Zirvesi: 25 Ekim
-TUİÇ Kuruluşu, Değerleri ve Sivil Toplum: 27 Ekim
– Proje Döngüsü Eğitimi: 29 Ekim
-Sosyal Medya ve Kurumsal İletişim 31 Ekim

Eğer sizde TUİÇ Üniversite Temsilcisi olmak istiyorsanız lütfen linkteki formu doldurunuz: https://forms.gle/msDrMQsQ3B1jeBxX8

*Değerlendirme iki aşamalı olacaktır. İlk aşamada başvuru formu üzerinden değerlendirme yapılacak ve olumlu değerlendirilenler “TUİÇ Üniversite Temsilcisi Adayı” olarak kabul edilecektir. İlanda belirtilen oryantasyon sürecinin ardından temsilcilerin performanslarına göre “TUİÇ Üniversite Temsilcileri” belirlenecektir.

İletişim için [email protected] mail adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.

 

Akademisyenin İki Bedeni


Geçtiğimiz günlerde gündem Celal Şengör’ün taciz olayı ile ilgili çalkalandı. Aslında çalkalandı demek abartı geliyor. Çünkü herkesin bildiği, Kırmızı Pazartesi tadında bir ikiyüzlülük masalı bu. Karşı çıkanlar da şüpheci yaklaşanlar da her gün onlarca akademik tacizin (academic abuse) yaşandığını biliyordur kanımca. Hatta daha ileri giderek şunu demek istiyorum: Karşı çıkıp öfke saçanlar arasında bile bunu yapanların bulunması muhtemel.. Ancak esas değinmek istediğim mesele farklı: Celal Şengör’ün bu kadar tepki çekmesinin sebebi de çok sembolik ve tanınan bir sima olmasıydı ama asıl endişem akademisyenin kutsal kimliği üzerinden bu gibi olaylarda alınacak tavrın tam olarak kestirilememesi.

Haftanın Öne Çıkanları

0

76. BM GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİ

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 100’e yakın liderin katılımıyla 2 yıl aradan sonra New York’ta yapıldı. Covid-19 salgını, iklim krizi ve Afganistan’daki son durum ön plana çıktı.

Bu yıl 76’ncısı gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılış konuşmasını BM Genel Sekreteri Antonio Guterres yaptı. Guterres, Covid-19 salgının tırmandırdığı eşitsizlik ve adaletsizlik konularına dikkat çekti. Milyonlar açken milyarderlerin zevk için uzaya gittiğini söyledi. “Temel değerlerimiz bugüne kadar hiç olmadığı şekilde tehlike altında.” dedi.  

Guterres’i liderlerin konuşmaları izledi. ABD Başkanı Joe Biden, Amerikan askeri gücünün başvurulacak son çare olması gerektiğini vurguladı. “ABD, ülke dışında yalnızca net ve ulaşılabilir askeri görevlere gidecek.” ifadesini kullandı. Ülkesi ile Çin arasındaki gerilimi değerlendirirken de yeni bir “soğuk savaş”ın peşinde olmadıklarını ancak çıkarlarını koruyacaklarını belirtti.  

Biden, Amerika ile İran arasındaki nükleer gerilime ilişkin de konuştu. “İran nükleer anlaşma şartlarına dönerse, biz de aynısını yapmaya hazırız.” mesajını verdi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise yaptırımların ABD’nin yeni savaş yöntemi ve insan hakları ihlali olduğunu savundu.  

BM Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalarda Taliban’ın Afganistan’da yönetimini ele geçirmesi de değerlendirildi. Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, Hristiyan Afganlara insani vize vereceklerini açıkladı. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ise uluslararası kamuoyunu Taliban ile diyaloğa davet etti.  

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Taliban’dan kaçan Afganların sayısındaki artışa dikkat çekti. “Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz var.” dedi.  

Erdoğan iklim krizi konusunda da “Dünya mülteci krizine çözüm bulamadı. İklim krizinden kaynaklı göçle nasıl mücadele edecek?” diye sordu. Paris İklim Anlaşması’nı gelecek ay Meclis oylamasına sunmayı planladıklarını bildirdi.

Kaynak: BBC

 

Hazırlayan: Gizem GÜVEN – TUİÇ Akademi İçerik Editörü

 

Küresel Güçler Bağlamında Şanghay İşbirliği Örgütünün Rolü ve Önemi

Özet

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), kurulduğu zamandan günümüze kadar olan süreçte Anti-Amerikancı bir blok olarak ve tek kutuplu sisteme karşı bir duruş sergileyerek varlığını sürdürmüştür. Özellikle gelecekte Asya’nın NATO’su şeklinde bir işleve sahip olabileceği konusunda görüşler vardır ve uluslararası konjonktürde etkisinin giderek artacağı bir gerçektir. Bu çalışma, yaklaşık 20 senedir dünya siyasetinde yer alan Şanghay İşbirliği Örgütü’nü küresel güçlerin nasıl algıladığını, örgütün sistemdeki rolü ve önemine dair bir değerlendirmeyi içerecektir. 

Anahtar Kelimeler: ŞİÖ, Küresel Güçler, Güvenlik, İşbirliği, Rekabet

Abstract

The Shanghai Cooperation Organization (SCO) has continued its existence as an anti-American bloc by taking a stance against the unipolar system since it was founded to the present day. In particular, there are opinions that it may function as the NATO of Asia in the future. Its influence will gradually increase in the international context. This study will include an evaluation of how global powers perceive the Shanghai Cooperation Organization, which has been in world politics for nearly 20 years, and the role and importance of the organization in the system.

Key Words: SCO, Global Powers, Security, Cooperation, Rivalry

Giriş

Şanghay İşbirliği Örgütü 1996’da Çin, Rusya, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan tarafından Şanghay Beşlisi olarak kurulmuştur. Bu üye ülkeler aralarında öncelikle sınırlarındaki güvenliğin sağlanması için çeşitli anlaşmalar yapma yoluna gitmişlerdir. Almatı, Bişkek, Duşanbe gibi zirvelerde güvenlik, siyasi ve ekonomik konularda müzakerelere devam etmişlerdir (Gürtaş, 2016). 2001 senesinde Özbekistan’ın katılımıyla Şanghay Beşlisi, Şanghay İşbirliği Örgütü ismini almıştır. 2002’de gerçekleşen St. Petersburg zirvesinde örgütün yapısını, amaçlarını, ilkelerini belirleyen ŞİÖ Şartı onaylanmış, bir sene sonra ise yürürlüğe girmiştir (Özlük, 2018). 

Örgütün amacı, öncelikle örgüt üyeleri arasında başta barış ve güvenliği sağlayarak istikrar oluşturmak ve iş birliği ile ortak tehditlere karşı birlikte hareket etme şeklindedir. Üye ülkeler bu örgüte katılarak güvenlik, savunma ve dış politikada etkinliklerini daha da arttırmayı hedeflemiştir (Özlük, 2018). Bölgede istikrarı oluşturmak adına ayrılıkçılık, terörizm, köktencilik konuları üç büyük kötülük olarak lanse edilmiş ve bunlarla mücadele etmek amaçlanmıştır. Bunlara ek olarak örgütün siyasi, ekonomik, ticari, bilim, teknoloji, kültür, eğitim, enerji, ulaşım gibi çeşitli konularda iş birliği oluşturma hedefleri de vardır (Arslan, 2019, s. 292). 

Şanghay İşbirliği Örgütü aslında Şanghay Ruhu denilen bir anlayışı benimsemiştir. Bu anlayışa göre de örgüt hegemonyacı gücün karşısında duracaktır (Arslan, 2019). Bu anlayışın gerçekleşmesi açısından üye ülkeler öncelikle karşılıklı güveni, kültürel çeşitliliğe saygı duymayı ve müzakereler gerçekleştirip ortak kalkınma hedefi oluşturma ilkelerini benimsemektedirler (Özlük, 2018). Örgüt aynı zamanda çok kutuplu bir uluslararası sistemi savunmaktadır ve otoriter rejimleri koruma prensibine sahiptir. Böylece başta Amerika ve Batılı ülkelerin savunduğu liberal demokrasilerin karşısında konumlanan hem bölgesel hem uluslararası bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır (Uludağ, 2018, s. 431). Örgüt politikası gereği, üye olan ülkeler birbirlerinin iç işlerine karışmadan hareket edebilecekleri bir alan oluşturur ve böylelikle üye ülkeler çıkarları doğrultusunda kendi iç işlerinde istedikleri gibi hareket etme olanağına sahip olmaktadır (Arslan, 2019). Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinden Çin ve Hindistan’ın dünyanın nüfus anlamında ilk iki büyük gücü olması, yine Çin, Hindistan, Rusya ve Pakistan’ın nükleer güce sahip olmaları ve Rusya başta olmak üzere Orta Asya’da bulunan yer altı kaynakları örgütün önemi arttıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

ŞİÖ tam üyeleri dışında, gözlemci ve diyalog ortakları ile de geniş etki alanları yaratmaya çalışmaktadır. Gözlemci ülkeler İran, Moğolistan, Afganistan, Belarus iken; diyalog ortakları da Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Sri Lanka, Kamboçya ve Nepal’den oluşmaktadır (Yardımcıoğlu ve Koçarslan, 2012, s. 166).

1. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Tarihsel Gelişimi ve Genişlemesi 

Şanghay İşbirliği Örgütündeki iki belirleyici ülke Çin ve Rusya’dır ve bundan ötürü örgütün amaçları ve ilkelerinin oluşmasındaki önemli güçlerden olmuşlardır (Özlük, 2018). ŞİÖ’ye yüklenen anlamlardan birisi de Çin ve Rusya tarafından Amerikan hegemonyasına ve tek kutuplu dünya düzenine tepki olarak görülmeleridir (Uludağ, 2018). Küreselleşen dünyada bölgesel örgütlerin önemine baktığımızda, özellikle Amerikan hegemonyasının 2001’de sekteye uğramasıyla ve ekonomik krizler sonucunda bölgesel örgütlerin önem kazandığı görülür. Özellikle Amerika’nın Afganistan müdahalesi ile Orta Asya’da artan etkinliği sonucunda bu örgütün yapılanması da hız kazanmıştır. Yine bu örgüt vasıtasıyla Çin ve Rusya, bölgede var olan rejimleri korumak için Amerikan etkisini azaltmayı amaç edinmiştir. Çünkü Orta Asya’da Afganistan işgali sonrasında Amerika’nın desteği ile renkli devrimler yöneticiler üzerinde tehdit unsuru olarak görülmüştür ve bu durum da ŞİÖ’nün gelişmesini hızlandırmıştır (Yardımcıoğlu ve Koçarslan, 2012, s. 172). 

Şanghay İşbirliği Örgütü, sınır sorunlarını çözmek ve terörizm karşıtı kısıtlı bir gündemle kurulmuş olsa da zaman içerisinde gündemlerini genişletmişlerdir. 2005 yılında İran, Pakistan ve Hindistan’a verilen gözlemci statüsü ile örgüt coğrafi olarak etkisini de arttırmıştır. ŞİÖ’nün bünyesinde Enerji Kulübü’nün kurulması süreci de 2006’da Putin’in bir isteği olarak başlayıp 2011’de kurumsal bir çerçeve olmuştur. Bu kulübün hedefi, örgütün bölgesinde enerji kaynakları açısından tekel olmaktır (Kocamaz, 2019). Böylece üye ülkelerin kalkınmaları açısından gerekli olan enerjiyi elde etmede güçlenmeleri ve bu kaynaklara daha kolay ulaşım sağlamaları hedeflenmiştir. Ayrıca örgüt içerisinde kalkınma için fon oluşturularak örgütün projelerine kaynak olması hedeflenmiştir.

Örgüt içindeki genişlemeci reformlarla, özellikle 2009’da diyalog ortaklığı ve 2010’da yeni üyelik yolunu açan düzenlemeler yapılmıştır (Özlük, 2018). ŞİÖ’de gözlemci ya da diyalog ortağı statülerinden birinde olan, Avrasya bölgesinde bulunan, bütün örgüt üyeleri ile diplomatik ilişkileri olan, örgüt üyeleri ile aktif ticari, ekonomik vb. bağları olan, BM yaptırımlarına maruz olmayan, devlet ya da devletlerle savaş halinde olmayan ülkeler tam üyelik için örgüte başvurabilir (Arslan, 2019). 

Özellikle örgütün genişlemesinde Hindistan ve Pakistan’ın tam üye olması büyük önem taşımaktadır, bu iki ülkenin tam üye olmasıyla örgütün etki alanı karasal alan olarak dünyanın yaklaşık %20’sine, nüfus olarak da yine dünyanın %40’ına denk gelecek şekilde genişleme yaşanmıştır (Arslan, 2019).

2. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Kurumsal Yapısı

Örgütün kurumsal yapısındaki organlar şunlardır;

  • Devlet Başkanları Konseyi: Her yıl düzenli olarak bir üye ülkede toplanır. Devlet başkanlarının katıldığı en üst düzeydeki karar mekanizmasıdır. Diğer konseylerin görüştükleri ve münakaşa ettikleri önemli konular bu konseyde karara bağlanır.
  • Hükümet Başkanları Konseyi: Her sene bir defa toplanır. Bütçenin onaylanması ve ekonomik anlaşmalar yapılması gibi temel sorumlulukları vardır. 
  • Dışişleri Bakanları Konseyi: Devlet Başkanları Konseyi’nden bir ay önce toplanır. Konseyin gündemini belirleyen, daha çok uluslararası sorunların yoğunlukta görüşüldüğü konseydir. Bu konsey örgütün en fonksiyonel organlarından biridir. 
  • Temsilcilikler Konseyi: Örgüte üye ülkelerin işbirliği yaptıkları alanlarda temsilcilerin katıldığı, kapsamlı görüşme ve anlaşmaların alt yapısının oluşturulmaya çalışıldığı önemli bir organdır. 
  • Ulusal Koordinatörler Konseyi: ŞİÖ üyesi ülkelerin ulusal koordinatörlerinin katıldığı ve yılda en az üç defa toplanan ve bir anlamda tüm diğer organları yönlendiren organdır. 
  • ŞİÖ Sekreterliği: Örgütün faaliyetlerini destekleyen ve yürüten daimi bir organdır ve tam üye, gözlemci, diyalog ortaklarının yanı sıra diğer örgütün dışındaki aktörlerle de teması sağlayarak örgütü temsil niteliği taşır.
  • Bölgesel Anti-Terör Ajansı (RATS): Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yer alan anti-terör şubesidir ve daimî niteliktedir. Örgütün kapsadığı bölgede köktenci ayrılıkçı terörist faaliyetlere karşı istihbaratın ve buna yönelik iş birliğinin sağlanması için önemli bir kuruluştur. Ayrıca, bölgede özellikle Afganistan kaynaklı olarak görülen uyuşturucu ticaretinin terör örgütlerine kaynak oluşturması nedeniyle bunların engellenmesi açısından da üyelerin iş birliği yapması için bu kuruluş önemlidir (SCO, 2021; Arslan, 2019).

3. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Rusya

Rusya bölgede varlığını güçlendirme amacı taşıyarak, enerji kaynaklarının sahip olduğu pazarın kontrolünü pekiştirerek, bölgedeki istikrarı bozabilecek durumlara karşı mücadele etmeyi hedeflemektedir. Ayrıca Rusya bölgede nüfusunu korumak için örgüte de büyük önem vermektedir böylece Amerika ve diğer bölge dışı devletlerin bölgeye yerleşmesine imkân vermemeye çalışmaktadır (Altundağ, 2016, s. 113).

NATO, Soğuk Savaş bitiminden günümüze kadar olan dönemin yeni koşulları altında Sovyet uydularının bulunduğu eski Doğu Bloğu ülkelerini ortak tehdide karşı bünyesine katarak bölgede kendisine geniş bir etki oluşturmaya çalışmaktadır. Rusya, NATO’nun Doğuya doğru genişlemesinden rahatsızlık duyduğu için ŞİÖ’nün yapılanmasının hız kazanmasını istemiştir. 

Bölge ülkelerinin sahip olduğu yer altı zenginlikleri ve enerji kaynakları üzerinde kontrolü sağlamak isteyen ve bu coğrafyada kendisine alternatif bir güç istemeyen Rusya için ŞİÖ, bu anlamda önemli bir araçtır. Rusya’nın daha fazla kalkınması için jeo-stratejik açı dışında ekonomik açıdan da bölge ülkelerine ihtiyacı vardır (Altundağ, 2016, s. 113). ŞİÖ’nün yapısında aşırıcılık, ayrılıkçılık ve terörist faaliyetlere karşı geliştirilen söylem ve ortak kararlar, kendi içinde özgürlük için mücadele veren Özerk Çeçenistan halkının bu amacına yönelik girişimlerine karşı Rusya’nın istediği zemini oluşturmasına yardım etmektedir. ŞİÖ yapısındaki Bölgesel Anti-Terörizm Merkezi de bu anlamda Çeçenlerin bağımsızlığını kabul etmek istemeyen Rusya’nın elini güçlendirmektedir (Altundağ, 2016, s. 114). 

4. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Orta Asya

ŞİÖ üyesi olan Orta Asyalı ülkeler genellikle bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak, dış yatırımları arttırmak, bölgesel ekonomik işbirliğini geliştirmek; ayrıca silah kaçakçılığı, narkotik ticaretle mücadele, dini aşırılıklarla mücadele, terörizmle mücadele ile iş birliğini hedeflemektedirler. ŞİÖ üyesi devletler, stratejik olanakları çerçevesinde, Afganistan’ı sorun yumağından istikrarlı bir komşu devlet çizgisine getirmeyi de amaçlamaktadır (Altundağ, 2016, s. 116). Kazakistan için ŞİÖ’nün en önemli getirisi sınır güvenliğidir. Örgüt ile Kazakistan, üye ülkeler arasında sınır güvenliğinin sağlanması sonucunda güvenlik bunalımını gidermeyi amaçlamıştır (Özlük, 2018). Kırgızistan’ın da ŞİÖ’ye katılması güvenlik içindir. Kırgızistan Tacikistan’dan sonra en kötü ekonomiye sahiptir, bu yüzden güvenlik için kaynak ayıramamaktadır ve güvenlik açığını ŞİÖ ile temin etmeye çalışmaktadır (Altundağ, 2016, s. 117). Özbekistan ise örgüte üye olarak bölgedeki terör eylemlerinden ve güvensizlikten olabildiğince korunmayı hedeflemiştir. Özbekistan’ın örgüt için farklı bir anlamı vardır. Rusya ve Çin gibi iki büyük gücü birleştiren ŞİÖ’ye bu ülkelerle sınırı olmayan ve doğal olarak sınır sorunları olmayan Özbekistan’ın üye olması, örgütün farklı amaçlara da hizmet ettiğini gösterir (Altundağ, 2016, s. 118). Özgürlüğünün akabinde Tacikistan’ın karşı karşıya kaldığı en önemli dış politika sorunu Çin ile olan sınırının belirgin olmamasıdır. ŞİÖ sayesinde Çin, Tacikistan sınırına saygı göstermiş ve böylece sınırlar netlik kazanmıştır, örgütteki Orta Asyalı devletlerden en memnun olan ise Tacikistan’dır. Orta Asya ülkeleri, örgüte katılarak örgüt bünyesinde başat iki aktör olan Çin ve Rusya arasında bir denge unsuru oluyorlar ve böylece örgüt tek bir baskın gücün etrafında var olmak yerine iki güç etrafında dengelenmiş hale geliyor (Altundağ, 2016, s. 118). 

5. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Pakistan, Hindistan, İran

Asya’daki güçlere baktığımızda, özellikle Hindistan ve Pakistan, nükleer güce sahip olmakla birlikte popülasyonları bağlamında da ön plana çıkmaktadır. Hindistan dünyanın ikinci en büyük nüfusuna sahipken, Pakistan’da sahip olduğu nüfusuyla dünyadaki en kalabalık beşinci ülke statüsündedir (Dünya Nüfus Günü, 2021, 2021). Bu iki ülke arasında tarihsel açıdan birtakım sorunlar yaşanmış ve halen de tartışmalı konularla birlikte aralarındaki rekabet devam etse de, örneğin Keşmir Sorunu gibi, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün içinde bu iki gücün yer alması örgütün etkinlik alanının artmasını ve daha fazla güç kazanmasını sağlamıştır. 2017’ye gelindiğinde bu iki ülkenin eş zamanda tam üye olması, örgüt içinde başat iki aktör olan Rusya ve Çin’in bu ülkelerle olan ilişkileri sonucunda gerçekleşmiştir. Üyelik sürecinde Rusya Hindistan’ı desteklerken Çin de bu duruma karşılık Pakistan’a destek vererek örgüt içinde Rusya’nın güçlenmesini dengeleme yoluna gitmiştir (Özlük, 2018). Bu bağlamda, ŞİÖ Anti-Amerikancı bir blok olarak karşımıza çıksa da örgüt içinde gelecekte Rus-Çin rekabetinden de söz edileceğine dair görüşler olduğunu da ifade etmek gerekir. 

Aslında Soğuk Savaş döneminden itibaren Rusların Hindistan öncülüğünde oluşan Bağlantısızlar Hareketini yakından takip edip zirvelerine gözlemci göndermesi Hindistan’a atfettikleri öneme dair bir göstergedir, Rusya böylece Asya’nın güneyinde nüfuz alanını genişletmeyi amaçlamaktadır. Son zamanlarda ise iki ülke arasında nükleer santrallerin yapılması, Hint ordusu için Rusların helikopter üretecek olması, S-400 ve diğer silahların satışı gibi konularda anlaşmalara gitmeleri gündemdedir (Siddiqui, 2018). Gelecekte Hindistan’ın nüfusunun Çin’i geçeceği öngörüsü, Çin ile arasındaki tarihsel sınır sorunu ve Pakistan’la da olan sorunları neticesinde Hindistan’ın, özellikle hava gücü sistemlerini Çin ve Pakistan’a aynı anda karşı koyabilme kabiliyeti üzerine inşa ettiğine dair görüşler de vardır (Çetinkaya, 2020). 

Pakistan’a ise Çin İle birlikte Türkiye ve İran da destek vermektedir. Bu bağlamda Çin’in Pakistan’da enerji altyapıları başta olmak üzere otoyol, demiryolu, havaalanı ve limanlarla ilgili projeleri bulunmaktadır. Ülkeler karşılıklı olarak bu projelerle sanayileşmeyi arttırarak iş fırsatları yaratma verimliliği ile ithalat ve ihracatı fazlalaştırma şeklinde gelişmeleri hedeflemektedir. Ayrıca Çin’in İpek Yolu Projesi de Pakistan’dan geçeceğinden bu proje ile de siyasi askeri ve ticari ilişkiler artacaktır (Erdemol, 2018).

Bu iki başat güç etrafında örgütlenme bu şekilde iken Amerika bölgede etkinliğini kaybetmemek için Asya’da Tayvan, Güney Kore ve Japonya’ya destek vermektedir. Ayrıca ABD bazen Pakistan’a destek verirken bazen de Hindistan’a destek vermektedir. Hindistan’a destek vermesi Çin’i çevrelemek içindir (Özlük, 2018). Amerika Hindistan’a destek verdiğinde Pakistan’ın giderek daha fazla Çin’in yanında olmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz. Örgüt içinde rekabet ortamı olsa da bu iki nükleer gücün nüfuslarının çok oluşu örgütün yapısını güçlendirmiştir. 

İran’ın ise Amerika ve İsrail ile karşılıklı olarak birbirlerini düşman-şeytan olarak algıladıkları olumsuz ilişkiler neticesinde Rusya ile Çin’e yakınlaşmakta olması örgütün önemini arttırmaktadır. Bu durum İran’ın siyasi yalnızlığına son verecek bir atılım olarak görülürken, örgüt açısından bakıldığında ise İran’ın bünyelerine dahil olması yeni pazar ve etki alanının genişlemesi anlamını taşımaktadır (Askeroğlu, 2018, s. 8). Lakin İran örgütte gözlemci statüsündedir ve tam üyelik için başvursa da İran’ın tam üyeliği konusunda örgütte çekinceler mevcuttur. İran’ın tam üyeliğinin örgütün etkinliğini arttıracağına dair hemfikir olunan bir görüş hakim olsa da Amerika’nın çevreleme politikasının ileride bir tehdit yaratarak İran ile çatışması olasılığından ötürü örgüt üyeleri İran’ın tam üye olması konusunda beklemeyi tercih etmektedir. Ayrıca ŞİÖ’nün üyelik koşulunda tam üye olunması için uluslararası arenanın yaptırımlarına tabi olunmama koşulu da İran’ın tam üye olmasına engel olmuştur (Özlük, 2018). Yine de İran’ın gözlemci statüsüne sahip olması örgütün etkisinin Avrasya bölgesine kadar yayılmasını sağlamıştır. Özellikle 2016’da Çin, Rusya ve İran’ın Hint Okyanusu’ndaki deniz kapasitelerini güçlendirme çabaları olmuş, savunma ve istihbarat konularıyla ilgili de stratejik işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır (Dursun, 2021). İran gelecekte ŞİÖ’ye tam üye olursa örgüte potansiyel olarak beşinci bir nükleer cephanelik sağlayacaktır.

6. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Çin 

Çin içinse Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur halkı en önemli sorunlardan biri olarak görülmektedir bu yüzden Tek Çin politikasını devreye katmıştır. Çin, uluslararası arenada Uygurları terörist faaliyetler gütme amacında oldukları ve ayrılıkçı hareketler içerisinde oldukları şeklinde lanse etmektedir. ŞİÖ’nün terörizm, ayrılıkçılık ve köktencilik faaliyetlerini üç şer olarak görmesi ve bunlarla mücadele etme ilkelerinden ötürü Çin örgütteki ülkelerden destek alarak elini güçlendirmeye çalışmaktadır (Altundağ, 2016). Doğu Türkistan bölgesi Çin’in Batıya genişlemesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca Çin’in pazar, enerji ve ham maddeye olan ihtiyacı göz önüne alındığında örgüt üyeleri ile çeşitli iş birlikleri sayesinde bu ihtiyacını kolay bir şekilde elde edebilecektir (Çolakoğlu, 2004). Petrol ve doğal gaz başta olmak üzere enerjinin üretimi ve taşınması konusunda örgüt içinde Enerji Kulübü’nün var olması bölgenin sahip olduğu enerji kaynaklarının tekelleştirilmesi açısından önemlidir. Örgüt içindeki Rusya ve Kazakistan’ın enerji üreticisi olması ve Çin’in büyüyen ekonomisinin enerjiye olan ihtiyacından ötürü bu kurum Çin’in elini güçlendirecektir. Çin’deki komünizm anlayışının gevşek bir yapıya sahip olması, serbest piyasaya açık bir halde olması sebebiyle Sovyetler dağıldıktan sonra Amerika’nın tek kutuplu dünyada hegemon olarak görülmesi Çin’in o dönemlerde Amerika ile ilişkiler geliştirmesine neden olmuştu. Amerika’nın da Çin’deki ucuz işgücü sebebiyle sanayi bölgelerine Amerikan şirketlerinin üretim faaliyetlerini yürütmesi ile Çin’de zaman içerisinde gelişen know-how denilen bilgi birikimi sayesinde günümüzde dev markalarını piyasaya çıkartarak ticaret hacmini geliştirmiş ve Amerikan piyasasına rakip olmuştur. Çin tek kutuplu bir dünya düzeni yerine çok kutuplu bir düzeni tercih etmektedir. Ayrıca Çin, örgüt üyeleri ile ilişkilerini geliştirerek hem de bölge dışı diğer ülkelerle özellikle İpek Yolu güzergahı ile Batıya kadar ulaşmayı bunlara ek olarak Afrika’da Çin’in artan etkinliği altyapı, inşaat, liman gibi çalışmaları, bunlarla birlikte Çin’in uzay madenciliğini geliştirmesi, askeri, ticari gibi alanlarda da gittikçe gelişmesi, Birleşmiş Milletler’de Rusya ile birlikte Güvenlik Konseyi’nde daimi üye statülerine sahip olmaları dolayısıyla veto haklarının olması Amerika’nın karşısında önemli bir aktör olduklarını gösterir. 

7. İpek Yolu Projesi

Bir Kuşak Bir Yol Projesi olarak da bilinen bu proje 2013 yılında Çin devlet başkanı tarafından duyurulmuştur. Ekonomik ve siyasi açıdan birçok alt yapı, enerji yatırımlarını içinde barındıran bir projedir. Kara ve deniz ipek yolu olmak üzere iki farklı güzergaha sahiptir. Karadan eski İpek Yolu genişletilerek yol, enerji santralleri, köprüler, limanlar inşa edilmektedir (Demir, 2019). Deniz ve kara güzergahlarının ikisinin de Çin’den başlayarak Batı’da Venedik’e kadar uzanması planlanmaktadır. Proje sayesinde 65 ülke ve yaklaşık 3 milyar insanın hayatının etkileneceği belirtilmektedir (Karagöl, 2017). Kara ve deniz güzergahları ile ticaretin seyrinin değişmesinin Asya’nın gücüne güç katması hedeflenmektedir. Bu projeye ŞİÖ’nün diğer üyeleri de önem ve destek vermektedir çünkü böylece Avrupa pazarına ulaşmaları kolaylaşacaktır. 

8. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne Amerika ve NATO’nun Bakışı

Amerika ve NATO’nun algısına bakarsak; iki kurum arasında benzerlik olsa da NATO günümüzde daha etkindir çünkü askeri harcama ve üye sayısı açısından daha güçlü konumdadır. Ancak Şanghay İşbirliği Örgütü de reformlarla yenilenmekte ve kurumsallaşmaktadır (İstikbal, 2019). Gelecekte Şanghay İşbirliği Örgütü’nün daha fazla ön plana çıkacağı konusunda görüşler vardır. ‘Doğu’nun NATO’su’ olacağı söylemleri de bulunmaktadır (Eminoğlu, 2018, s. 117). Son yıllarda da yapılan tatbikatların başarılı olması başta Amerika ve NATO üyelerinin örgüte dair kuşkularını arttırmıştır. Bazı ülkelerin Rusya ve Çin’e yakınlaşması, Rusya ve Çin’in askeri harcamalarının artması Amerika ve NATO tarafından takip edilmekte ve bu durumdan rahatsız oldukları da ortadadır. Amerika ve bazı Avrupalı ülkelerce bu örgüt ‘Yeni Diktatörler Kulübü’ olarak da ifade edilmektedir (Yardımcıoğlu ve Koçarslan, 2012). 

9. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Türkiye

Türkiye’nin de bu örgüte diyalog ortaklığı talebi 2012’de kabul edilmiştir. Böylece Türkiye örgütle çeşitli konularda iş birliği gerçekleştirme fırsatı yakalamıştır. Bu durum bazı uzmanlarca NATO üyesi olan Türkiye’nin öneminin tekrardan fark edilmesini sağlamıştır (Mahmut Yardımcıoğlu, Hüseyin Koçarslan, 2012). Özellikle NATO 2030 ajandası için geçen aylarda toplanılan NATO zirvesinde Türkiye’ye karşı olumlu bir hava vardı. Türkiye’nin sınırları NATO sınırlarıdır şeklinde söylemler ve “Doğuya karşı safları sıkılaştıralım” gibi yorumlar yapılmıştı. Lakin bu zirvenin öncesine bakıldığında ise Amerika’dan F-35 alamayan Türkiye Rusya’dan S-400 sistemini alma yoluna gitmişti ve bu durumda başta Amerika ve NATO üyesi ülkelerce sorun olarak görülüp eleştirilere tabi tutulmuştu. Ayrıca Ukrayna ve Suriye krizlerinde de Türkiye’nin hangi tarafta yer alacağı gibi hususlar hep tartışıldı. Bu noktada ŞİÖ geliştikçe Türkiye’nin iki tarafı dengelemeye mi çalışacağı veya ilerleyen süreçlerde bir tarafı seçmek zorunda mı kalacağı bir tartışma konusudur. Nitekim ŞİÖ’nün önümüzdeki senelerde etkisini daha da arttıracağı bir gerçektir. 

Sonuç

Son zamanlarda, özellikle Suriye’deki kriz sürecinden itibaren, örgüt içinde yer alan Çin, Rusya ve İran’ın bu konuya müdahil olması bölgesel bir örgüt niteliği taşıyan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün bu anlamda aslında küresel sorunlara da dahil olup etkisini gösterdiğine işaret etmektedir. Bu kriz karşısında küresel güçlerin konumlarına baktığımızda örgüt üyelerinin, ilkelerinde benimsedikleri gibi Amerika’nın karşısında yer aldıkları bir gerçektir. Yine yakın zamanda yaşanmış Ukrayna Krizinde de küresel güç dengeleri açısından baktığımızda Amerika ve Batılı ülkeler Ukrayna’ya destek verirken Rusya örgüt üyeliğinden de aldığı güçle Kırım ilhakını gerçekleştirmiştir. Tarihsel olarak da sıkça söz edilen çevreleme politikaları nedeniyle örgütün baş tehdit olarak gördüğü Amerika gerek zaman zaman İran’a yaptığı baskı ve tehdit gerek Amerika’nın Rusya’ya karşı Biden döneminde de devam edecek olan Ukrayna’ya destek vermesi ve bu ülkenin NATO’ya katılacağı konusundaki tutumlar vb. hususlar bu güçleri karşı karşıya getirmektedir ve gelecekte Şanghay İşbirliği Örgütü’nün uluslararası arenada daha fazla adından söz edilmesine neden olacaktır. Ayrıca Amerika’nın son günlerde Afganistan’dan ayrılma kararı alması ile Şanghay İşbirliği Örgütü içinde diyalog ortağı olan Türkiye’nin görevlendirilmesi ve yine örgüte tam üye olan Pakistan’ın Türkiye’ye destek verecek olmasıyla Afganistan’da istikrarsızlık, terör, uyuşturucu kaçakçılığı gibi faaliyetler karşısında örgütün etkinliğinin artacağı öngörülmektedir. Amerika NATO aracılığıyla kendisine karşıt gördüğü bu örgüte üye olan ülkeleri çeşitli iş birlikleriyle dengeleme yollarına gitse de Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de kendi projeleri olduğunu unutmamak gerekmektedir. Özellikle İpek Yolu Projesi’nin Asya’dan başlayarak Batı Avrupa’yı da kapsayıp örgütün etkisini arttıracağı planlanmaktadır. Yine Şanghay İşbirliği Örgütündeki ülkelerin son dönemlerde askeri kapasitelerini test ettiği, başta Amerika ve diğer NATO ülkelerinin bu durumu yakından takip ettikleri de bilinmektedir. Bu bağlamda, gelecekte örgüt içindeki üye ülkeler aralarındaki rekabetten dolayı birbirlerine tehdit oluşturmaz ve işbirlikçi bir çerçevede hareket ettikçe örgütün etkinliği artar ve Amerika önderliğindeki NATO’ya karşı küresel anlamda alternatif bir güç olur.

Pınar TEPGEÇ

Nazmiye Eylül ÇİÇEK

Uluslararası Örgütler Staj Programı

Kaynakça

Altundağ, Z. (2016). Geçmişten Günümüze Şanghay İşbirliği Örgütü. Avrasya Etüdleri, 99-124. 

Arslan, İ. (2019). Şanghay İş Birliği Örgütü: Çıkarlar/Öncelikler ve Bölgesel İşbirliği Arasında Bir Denge Arayışı. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 289-330.

Askeroğlu, S. (2018). Şanghay İşbirliği Örgütü İran’ın Güvenlik Garantisi Olabilir Mi? İram-iran Araştırmaları Merkezi.

Avrasya İncelemeleri Merkezi. (2016). Şanghay İşbirliği Örgütü (Şanghay Beşlisi) Nedir? Erişim Adresi: https://avim.org.tr/tr/Bulten/SANGHAY-ISBIRLIGI-ORGUTU-SANGHAY-BESLISI-NEDIR 

Çetinkaya, B. (2020). Çin İle Hindistan Arasındaki Sorunun Sebebi Toprak Değil Siyasi Ve Ekonomik. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-ile-hindistan-arasindaki-sorunun-sebebi-toprak-degil-siyasi-ve-ekonomik/1880187

Çolakoğlu, S. (2004). Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 173-197.

Demir, O. T. (2019). Çin’in Yeni İpek Yolu Girişimi Ve Küresel Ekonomik Ve Siyasal Sistemi Dengeleyebilme Olasılığı. Manisa Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi.

Dursun, A. (2021). İran Ve Rusya’dan Umman Denizi Ve Hint Okyanusu’nun Kuzeyinde Ortak Tatbikat. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/iran-ve-rusyadan-umman-denizi-ve-hint-okyanusunun-kuzeyinde-ortak-tatbikat-/2146700

TÜİK. (2021). Dünya Nüfus Günü, 2021. Erişim Adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=World-Population-Day-2021-37250 

Eminoğlu, S. D. (2018). Küresel Rekabetin Karşılaştırmalı Bir Analizi: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ). Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi.

Erdemol, M. K. (2018). Pakistan-Çin İlişkileri ABD’’yi Endişelendiriyor. Birgün Gazetesi. Erişim Adresi: https://www.birgun.net/haber/pakistan-cin-iliskileri-abd-yi-endiselendiriyor-230044 

Gürtaş, G. T.. (2016). Avrasya’nın Yükselen Gücü ŞİÖ. Anadolu Ajansı. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avrasyanin-yukselen-gucu-sio/690116 

İstikbal, D. (2019, 11 05). Asya Savunma Platformu: Şanghay İşbirliği Örgütü. Seta. Erişim Adresi: https://www.setav.org/asya-savunma-platformu-sanghay-isbirligi-orgutu/ 

Karagöl, E. T. (2017). Modern İpek Yolu. Seta Perspektif.

Kocamaz, S. Ü. (2019). The Rise Of New Powers in World Politics: Russia, China And The Shanghai Cooperation Organization. Uluslararası İlişkiler Dergisi.

Özlük, P. H. (2018). Küresel İlişkiler Çağında Uluslararası Örgütler. Konya: Çizgi Kitabevi.

SCO. (2021). Structure Of The Shanghai Cooperation Organisation. Shanghai Cooperation Organisation. Erişim Adresi: http://eng.sectsco.org/structure/ 

Siddiqui, D. (2018). ABD, Rusya-Hindistan İşbirliğinden Niçin Korkuyor? Sputniknews. Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/20180623/abd-rusya-hindistan-1033981923.html 

Uludağ, M. H. (2018). Devletlerarası Ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler. İstanbul: Alfa Yayınları.

Yardımcıoğlu, M., Koçarslan, H. (2012). Çok Kutuplu Dünyaya Doğru: Şanghay İşbirliği Örgütü. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 163-174.

Balkan Bülteni/ 15 Eylül-22 Eylül

0

Arnavutluk

Arnavutluk’taki Yeni Hükümet Mecliste Güvenoyu Aldı

  • Arnavutluk’ta 25 Nisan’da yapılan seçimin ardından mevcut başbakan Edi Rama öncülüğünde kurulan yeni hükümet, Arnavutluk Meclisinde güvenoyu aldı.
  • Ülkede 25 Haziran’da yapılan genel seçimden galip çıkan Arnavutluk Sosyalist Partisi (PS) Genel Başkanı Rama’nın kurduğu yeni hükümet ve Bakanlar Kurulu siyasi programı, 140 koltuklu parlamentoda oylandı.
  • Milletvekillerinden 77’sinin evet oyu verdiği Meclis’te, 53 hayır ve 1 çekimser oy kullanıldı.
  • Üçüncü kez seçilen Rama başbakanlığındaki yeni hükümette Başbakan Yardımcısı ve Yeniden İnşa ve Reform Programı Devlet Bakanı görevine Arben Ahmetaj getirildi.

 

Kaynak: AA

Tarih: 17.09.2021

 

Arnavutluk’ta Yeni Kabine Tarihe Geçti

  • Arnavutluk’ta, 25 Nisan’da yapılan seçimlerinden ardından başbakan Edi Rama öncülüğünde kurulan yeni hükümet mecliste güvenoyu aldı. O hükümet, 17 üyeli kabinede 12 kadın bakan olmasıyla tarihe geçti.
  • 57 yaşındaki başbakan Edi Rama, ülke tarihindeki en fazla kadın bakana sahip olan hükümetin göreve geldiğini açıkladı. Arnavutluk böylece, dünya çapında en fazla kadın bakana sahip ülke oldu.
  • Birleşmiş Milletler’in ocak 2021’deki son araştırmasına göre Nikaragua, kabinedeki 17 bakandan 10’unun kadın olmasıyla bu sıralamanın başındaydı. Arnavutluk ise o listede 5. sıradaydı.

 

Kaynak: CNN Türk

Tarih: 20.09.2021

 

Kosova İle Arnavutluk Meclis Başkanları Görüştü

  • Kosova Meclis Başkanı Glauk Konjufca, Arnavutluk Meclis Başkanı Lindita Nikolla’yı makamında kabul etti.
  • Konjufca tarafından kabul edilen Arnavutluk Meclis Başkanı Lindita Nikolla, Sırp güçlerinin Kosova’da işlediği suçlar için, Kosova ve Arnavutluk kurumlarının daha fazla işbirliği yapması çağrısında bulundu.
  • Meclis Başkanı Glauk Konjufca ise, Arnavutluk’un Kosova’ya sunduğu destekler için teşekkür ederek, “Kosova’ya birçok zorluk bekliyor, ancak Arnavutluk’un sunduğu destek bizleri cesaretlendiriyor” dedi.

 

Kaynak: Kosovaport

Tarih: 22.09.2021

 

Bosna – Hersek 

 

Bakir İzetbegovic: “Türkiye bölgede bilgece bir siyaset yürütüyor”

  • Bosna Hersek Demokratik Eylem Partisi (SDA) Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç, Türkiye-Bosna Hersek ilişkileri ile ülkedeki mevcut gündemi AA muhabirine değerlendirerek Türkiye’nin bölgede bilgece bir siyaset ve diplomasi yürüttüğünü belirtti ve Türkiye’nin Balkanlar’daki bölgesel sorunların çözümüne katkı sağladığını ifade etti.
  • Türkiye’nin desteklediği Saraybosna-Belgrad Otoyol Projesi’nin birlikte çalışmak için güzel bir fırsat olduğunu ifade eden İzetbegovic, otoyol projesinin sadece Bosna Hersek için değil tüm bölge ülkeleri için hem finansal hem de altyapı olarak büyük önem taşıdığını söyledi. Projenin aynı zamanda Bosna Hersek ve Sırbistan arasındaki gerginliğin azalmasına da katkı sağlayacağını belirtti.
  • Projenin iki ülke arasında ortaklaşa kararlar alınmasına ve ortak çıkarlarda buluşulmasına öncülük edeceğini belirten İzetbegovic, projeye ilişkin Sırbistan’ın büyük yol katettiğini de dile getirdi.

 

Kaynak: Anadolu Ajansı

Tarih: 22.09.2021

 

Turkovic ve Brammertz, savaş suçlarının işlenmesinde bölgesel işbirliğini görüştü

  • Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Bisera Turkoviç Uluslararası Ceza Mahkemeleri için Kalıntı Mekanizması Başsavcısı Serge Brammertz ile yaptığı telefon görüşmesinde, savaş suçlarının işlenmesi meselesinin barışın uygulanması meselesi olduğunu söyledi.
  • Yetkililer, Bosna-Hersek’in BM mahkemesiyle işbirliğinin yanı sıra savaş suçlarının işlenmesinde bölgesel işbirliğini de görüştüler. Yapılan görüşmede Turkovic, Sırbistan’ın iki ülkenin imzaladığı ve savaş suçu davalarına ilişkin soruşturmalar ve iddianameler hakkında zamanında bilgi alışverişini tanımlayan 2013 tarihli işbirliği protokolüne uymadığını vurguladı.
  • Ayrıca Turkovic, savaş suçlarının işlenmesi meselesinin barışın uygulanması meselesi olduğunu ve Sırbistan’ın davranışının doğrudan protokolü ve diğer uluslararası hukuk düzenlemelerini ihlal ettiğini ve Bosna-Hersek’in egemenliğine, bölgesel işbirliğine ve özgürlüklerine ve haklarına saldırdığını söyledi. Turkovic’in savcıya, Sırp makamlarının savaş suçları ve soykırımdan hüküm giyen veya yargılanan kişileri iade etmeyi reddettiğini de aktardığı bildirildi.

 

Kaynak: N1

Tarih: 22.09.2021

 

En yüksek çalışan sayısı geçen yıl kaydedildi

  • 2020’de en fazla çalışan sayısı 274.227 ile 2016 yılına göre 19.922 daha fazla olan Sırp Cumhuriyeti’nde kaydedildi.
  • Hükümet Halkla İlişkiler Bürosu, Ekonomi ve Girişimcilik Bakanlığı tarafından hazırlanan bu bilgilerin bugün Sırp Cumhuriyeti Hükümeti tarafından kabul edildiğini duyurdu.
  • 2020’de Sırp Cumhuriyeti’nde vergi / net maaş / sonrası ortalama maaş 956 KM olarak gerçekleşti ve reel olarak bir önceki yıla göre yüzde 6,8 daha yüksek, maaş artış eğilimi 2021’de de devam etti, bu nedenle ortalama maaş Ağustos 2021’de 1.025 KM oldu – duyuruda belirtildi.
  • 2020 yılı boyunca, korona virüs pandemisi döneminde ekonomik kuruluşlara geri ödemesiz ve kredi bazında 178,17 milyon KM geri ödemesiz olmak üzere 291,75 milyon KM tutarında destek verildi.
  • 2021 yılında iş ortamının iyileştirilmesine yönelik tedbirler ve faaliyetler kapsamında iş yükü hafifletilmeye devam edilmiş ve tüm çalışanların maaşlarında artış sağlayan bir dizi yasa kabul edilmiştir. Maaşın vergiden muaf kısmı 500 KM’den 700 KM’ye çıkarıldı ve doğum izni süresince tazminat alan işçilere brüt maaşının yüzde 100’ü iade edilebilecek.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 22.09.2021

BH’nin Hırvat komutanlar hakkında soruşturma yürütme talebi reddedildi

  • Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkoviç savaş komutanlarıyla yaptığı görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, Hırvat hükümetinin BH Savcılığının 1995 askeri operasyonu ‘Flash’ sırasında Hırvat komutanların savaş suçlarıyla ilgili suçluluk soruşturması yürütme talebini reddetmeye karar verdiğini söyledi.
  • Hırvatistan Genel Kurulu Başkanı Pavle Miljavac, generaller, komutanlar ve üst düzey yetkililerle BH Savcılığından Hırvatistan Adalet Bakanlığı’na bir talep gönderilmesi konusunda yaptığı görüşmenin ardından Plenković, Hırvat Hükümeti’nin reddetmek için Adalet Bakanlığa talimat vereceğini söyledi.
  • İçeriğinde sunulan belge ve materyallerin Hırvatistan’daki yargı organlarının eylemleri için herhangi bir temel oluşturmadığına inanıyoruz – dedi Plenković.
  • Bakan, bu talebin uluslararası adli yardım yasası temelinde ve Hırvatistan ile BH arasında ulusal, devletin korunması ve Hırvatistan’ın önemli çıkarları ilkelerine dayalı hukuki ve cezai konularda adli yardıma ilişkin anlaşma temelinde reddedildiğine karar verildiğini de sözlerine ekledi.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 22.09.2021

 

Dodik: Maaşlarda indirime gitmek yok, sadece artış olabilir

  • SNSD Başkanı Milorad Dodik Srna’ya yerel topluluklarda maaş kesintisi olmayacağını söyledi.
  • SNSD lideri, yerel özyönetim birimlerindeki çalışanların maaşlarında olası indirim hakkında kamuoyunda ortaya çıkan bilgilerle ilgili olarak, yerel toplulukların maaşları artırmaya ve azaltmaya karar verdiğini söyledi.
  • Ve biz / SNSD / iktidarda olduğumuz yerde, maaşlarda herhangi bir azalma olmayacak, sadece artışlar olabilir – dedi Dodik.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 22.09.2021

 

Bulgaristan

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev, Kabine Değişikliğine Gidilen Geçici Hükümeti  Belirledi

  • Bulgaristan Cumhurbaşkanı Roumen Radev, 16 Eylül’de, kabineyi atayan ve 14 Kasım’da erken parlamento seçimlerinin tarihini belirleyen resmi kararnameyi imzaladıktan bir gün sonra, değişen geçici Kabine’de yemin etmek için törene katıldı.
  • Nisan ayında seçilen bir önceki yasama meclisinin bir Kabine oluşturmaması gibi, Temmuz ayında seçilen Bulgaristan’ın 46. Ulusal Meclisi, 15 Eylül’de son oturumunu gerçekleştirdi ve önceki Parlamentodan sadece biraz daha uzun sürdü. 

 

Kaynak : The Sofia Globe

Tarih : 16.09.2021

 

Avrupa Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Varhelyi Bulgaristan’a Çalışma Ziyareti Yaptı

  • Varhelyi Sofya’da Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile bir araya geldi ve Cumhurbaşkanı Rumen Radev, kendi basın sekreterliğinin aktardığına göre, Bulgaristan’ın Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde demokrasi değerlerini ve insan haklarına saygıyı teşvik etmek için Avrupa Birliği kurumlarından etkili eylem beklediğini söyledi.
  • Rumen Radev ve Oliver Varhelyi arasındaki görüşmenin odak noktası, Batı Balkan ülkelerinin Avrupa entegrasyonu sürecinde ilerleme sağlanmasıydı. Bulgaristan en çok komşularını Avrupa Birliği’nde görmekle ilgileniyor, ancak bunun için Kuzey Makedonya’nın üyelik için Kopenhag kriterlerini, özellikle de Avrupa işbirliğinin merkezinde yer alan insan haklarına saygı ve iyi komşuluk ilkelerini yerine getirmesi gerekiyor.

 

Kaynak : Bulgarian News Agency

Tarih : 21.09.2021

 

Bulgaristan Cumhurbaşkanı New York’ta 76. BM Genel Kuruluna Görüntülü Konuşma Yaptı

  • Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, New York’ta düzenlenen BM Genel Kurulu’nun 76. oturumunda katılımcılara videolu bir konuşma yaparak, Bulgaristan’ın 21. yüzyılda insanlığın ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlanan etkin bir BM için çalışmaya devam edeceğini söyledi. .
  • Cumhurbaşkanı Radev, “Benzeri görülmemiş küresel zorluklar, tüm ülkelerin uluslararası toplumun daha etkili ve koordineli eylemini desteklemesini gerektiriyor. Çok taraflı diplomasi ortak geleceğimizin anahtarıdır ve başka bir alternatif yoktur.” dedi.

 

Kaynak : Sofia News Agency 

Tarih : 22.09.2021

 

Hırvatistan

 

Karadağ Cumhurbaşkanı Hırvatistan’da: “Bölge İçin AB’nin Alternatifi Yok”

  • Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic, Hırvatistan’a gerçekleştirdiği iki günlük resmi ziyaret çerçevesinde Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanovic ile bir araya geldi.
  • Görüşme sonrasında tertiplenen basın toplantısında Milanovic, Karadağ’ın Çetine kentinde meydana gelen olaylara işaret ederek Hırvatistan’ın Karadağ’ın modern ve sivil yapısına desteğini ifade etti.
  • Milanovic, Batı Balkanlar’ın AB’ye entegrasyonu sürecindeki en sıcak konunun ülkelerin üyelik sürecinin ayrı ayrı mı yoksa blok halinde mi devam etmesi olduğunu söyledi. Milanoviç, bölgenin tümünün blok halinde ilerlemesi yerine NATO üyeleri olan Kuzey Makedonya, Karadağ ve Arnavutluk’un özel muamele görmeleri gerektiğini düşündüğünü söyledi.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 16.09.2021

 

Milanoviç: Bölgede Ciddi Gelişmeler Yaşanıyor

  • Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanoviç, Batı Balkanlar’da ciddi gelişmeler yaşanmakta olduğunu söyledi.
  • BM Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’a giden Milanovic, “Neyse ki 90’larda değiliz ve ciddi bir çatışma ortaya çıkma tehlikesi yok. Fakat yakın çevremizde neler olduğuna dikkat etmek zorundayız. İnsanlar sanki savaş olmamış ve 90’lı yıllarda olanlardan ders almamış gibi hareket ediyor” dedi.
  • Milanovic, BM’deki temasları çerçevesinde gündeminin bölgeye ilişkin konular, Bosna Hersek ve Bosna Hersek’teki Hırvatların hakları olacağını söyledi.

 

Kaynak: Balkan News

Tarih: 20.09.2021

 

Karadağ

 

Karadağ Başbakanı Siyasi Gerginliği Azaltmak İçin Hükümet Değişikliği Planlıyor

  • Başbakan Zdravko Krivokapiç yaptığı açıklamada, ülkenin iktidar çoğunluğunu oluşturan blokların temsilcilerini hükümet değişikliği müzakereleri yapmaya çağırdığını, ancak yeni bakanlık atamaları konusunda son sözün kendisinin olması gerektiğinde ısrar ettiğini duyurdu.
  • Krivokapiç, yeni hükümetin temel hedeflerinin ekonomik istikrar ve Avrupa Birliği üyeliği olması gerektiğini söyledi. Ayrıca yeni hükümeti oluşturacak siyasi partilerin geniş bir toplumsal uzlaşmaya varmayan ve Karadağ toplumunu derinden bölen tüm konularda moratoryum uygulamak zorunda olduğunu ifade eden Krivokapiç, yeni kabinenin üç başbakan yardımcısına sahip olacağını söyledi.

 

Kaynak: Balkan Insight

Tarih: 22.09.2021

 

Karadağ’da Milletvekillerinden Cumhurbaşkanına Yaptırım İsteği

  • Karadağ parlamentosu, Cumhurbaşkanı Milo Djukanoviç’in ülkedeki Sırp Ortodoks Kilisesi’nin üst düzey din adamının göreve başlamasına karşı düzenlenen protestoları teşvik etmek ve katılmaktan sorumlu tutulmasına yönelik bir girişim başlatmayı oyladı.
  • İktidar çoğunluğundan milletvekilleri Anayasa Mahkemesinin Sırp Ortodoks Kilisesi Metropolitan Joanikije’nin açılışına karşı düzenlenen protestoları destekleyerek Cumhurbaşkanı Milo Djukanoviç’in anayasal sorumluluklarını ihlal edip etmediğine ilişkin karar vermesini talep eden bir girişimi öne sürmek için oy kullandılar. Parlamento anayasa konseyi tarafından hazırlanan girişimin metninde, “Karadağ cumhurbaşkanı Sırp Ortodoks Kilisesi Metropoliti’nin tahta çıktığı gün çatışma çağrısı yaparak ve protestolara katıldığını duyurarak anayasayı doğrudan ihlal etmiş oldu” denildi.
  • Parlamento anayasa konseyi ayrıca Djukanoviç’in nefret ve ayrımcılığı teşvik etmeyi yasaklayan anayasa maddelerini ihlal ettiğini de iddia etti. İktidar çoğunluğunun bir parçası olan Karadağ’ın Geleceği İçin Milletvekili Dragan İvanoviç, Cukanoviç’in ülkede kaosu teşvik ettiğini söyledi. İvanoviç, “Djukanoviç, tüm Karadağ vatandaşlarının cumhurbaşkanı olması gerekse bile, ülkedeki ana dini topluluğa karşı protestoları destekledi” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: Balkan Insight

Tarih: 22.09.2021

 

Kosova

 

Miroslav Lajcak Priştine’de

  • Avrupa Birliği Kosova-Sırbistan Diyaloğu Özel Temsilcisi Miroslav Lajcak, 15-17 Eylül tarihlerinde Kosova’da kaldığı süre içerisinde Kosova Başbakanı Albin Kurti, muhalefet, sivil toplum ve iş dünyası temsilcileriyle de bir araya geldi.
  • Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ile de görüşme sağladı.
  • Görüşmede, Avrupa Birliği’nin arabuluculuğunda Brüksel’de gerçekleşen Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalog süreci de konuşuldu.
  • Her iki taraf da bazı konularda birbirinin eksiklerini söylese de Avrupa Birliği yetkilileri, taraflara bu sürecin her iki ülkenin Avrupa perspektifi açısından önemli olduğunu defalarca hatırlattı.
  • Osmani bunlara ek olarak, Sırbistan ile diyalogun Kosova’nın anayasal düzenini ve topraklarını etkilememesi gerektiğini söyledi.
  • Kosova Başbakanı Albin Kurti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic arasında yapılacak olan görüşme için henüz bir tarih belli değil.
  • Lajcak’a göre, Priştine’de kaldığı süre içinde bazı tarihler konuşuldu, fakat kendisi bu konuyu Pazartesi ve Salı günleri Belgrad’da kaldığı süre boyunca Sırp makamlarıyla da görüşecek.
  • Özel temsilci, “Bu hassas, ciddi bir süreç ama ilerliyor.” dedi.

 

Kaynak: Panorama.al

Tarih: 17.09.2021

 

Kuzey Makedonya

 

2021 Yerel Seçim Hazırlıkları

  • Devlet Seçim Komisyonu, 17 Ekim’deki Üsküp Belediyesi seçimleri için yapılacak oylamada adayların takvimini belirledi.
  • Sırasıyla; Makedonya (GROM), Değişim İçin Kararlı Hareketi, Demokratik Bütünleşme Birliği, All Together Koalisyonu, Arnavutlar için İttifak ve Alternatif, Alliance İçin Arnavutlar, Arnavutlar için İttifak ve Alternatif, Makedonya İçin Yenileme Koalisyonu, Makedonya Türkleri Demokrat Partisi, SDSM, Alternatif, Arnavut Demokrat Partisi, En İyisi Koalisyonu SDSM, Makedonya Türkleri Hareketi Partisi, VMRO Halk Partisi, Levica, BESA Hareketi
  • Kura çekiminin yapıldığı oturum, Covid-19 nedeniyle siyasi parti, koalisyon ve seçmen gruplarının yetkili temsilcilerinin katılımı olmadan gerçekleştirildi.
  • Oturumda, reklam panoları ve siyasi reklam panoları için yer tahsisi çekilişi yapıldı.
  • Tek aday listesinin en geç 23 Eylül Perşembe gece yarısına kadar yayımlanması gerekiyor.
  • YSK Çizelgesi’nde, meclis üyesi veya belediye başkanı adaylarından birinin vefatı halinde belirlenen aday listesinin değiştirilebileceği şartlar da bulunuyor.
  • Partiler 15 Ekim’e kadar sürecek olan seçim kampanyasına Pazartesi günü başlayacak. Bu süre zarfında önümüzdeki dört yıl için seçim programlarını vatandaşlara sunacaklar.

 

Kaynak: Makedonya Arşivleri

Tarih: 22.09.2021

 

Sırbistan

 

Orban: Sırbistan çoktan AB ve Schengen’de olmalıydı

  • Macaristan Başbakanı Viktor Orbán bu gece Avrupa Birliği’nin aslında daha güneydeki Schengen sınırlarını koruması gerektiğini ve Sırbistan’ın zaten hem AB’ye hem de Schengen bölgesine üye olması gerektiğini söyledi.
  • MTI’ın bildirdiğine göre Orban, Çek Başbakanı Andrej Babis’in eşliğinde Macaristan-Sırbistan sınırında yaptığı bir gezi sırasında Sırbistan bloğa zaten kabul edilmiş olsaydı, ‘hepimiz daha güvende olurduk’ dedi.
  • Orban, bu sınırda çit olmadan milyonlarca göçmenin Schengen bölgesine gireceğini ve Avrupa’da daha fazla suç ve terör saldırısı olacağını söyledi.
  • Macaristan’ın yakında güney sınırında artan göçmen baskısı ile karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı, çünkü kendisinin de belirttiği gibi, Afganistan’dan kaçan insanlar Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor.

 

Kaynak: RTRS

Tarih: 22.09.2021

 

Vucic: Belgrad, Priştine’ye fikrini değiştirme fırsatı verecek

  • Belgrad, Priştine’ye kararlarını değiştirmesi için ‘biraz zaman’ verecek. Bu, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic tarafından 21 Eylül’de Belgrad’da düzenlenen Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısının ardından ifade edildi.
  • Vuciç, Priştine’deki yetkililerin bunu yapmaması halinde Belgrad’daki yetkililerin Sırp çıkarlarını korumak için önlemler alacağını da sözlerine ekledi.
  • Bakan ayrıca, AB temsilcilerini Belgrad’ın tutumuyla tanıştırdığını da söyledi.
  • “Toplantıda Sırbistan’ın çıkarlarını korumak için ne gibi önlemler alınabileceği konusunda çeşitli öneriler dile getirildi. Bu önlemlere birkaç gün içinde bakacağız, ancak Priştine’ye kötü kararları değiştirmesi için daha fazla zaman vermek istiyoruz. Bunu yapmak istemezlerse, AB temsilcilerini ve Beşli ülkeleri (ABD, Rusya, Almanya, Büyük Britanya ve Fransa – IA REGNUM) bilgilendirdiğim önlemleri alacağız, ”Beta ajansı Vucic’in sözlerini aktardı.
  • Priştine’nin 20 Eylül’den itibaren Sırp plakalarını tanımamaya karar vermesinin ardından Kosova ve Metohija’nın kuzeyindeki durumda yeni bir kötüleşme meydana geldiğini hatırlayın. Kosova’nın kuzeyinde yaşayan Sırplar, numaralarını Kosova olarak değiştirmek istemiyorlar, çünkü bunun için önce Kosova’nın vatandaşlığını almaları ve ardından diğer tüm belgeleri almaları gerekiyor.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih:21.09.2021

 

AB, Vucic ve Kurti’yi Brüksel’de buluşmaya davet ediyor

  • AB diplomasi başkanı Josep Borrell ve AB’nin Belgrad ile Priştine arasındaki diyalogdan sorumlu özel temsilcisi Miroslav Lajcak, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve ayrılıkçı Kosova Başbakanı Albin Kurti’yi Brüksel’de bir araya gelmeye ve kuzey Kosova ve Metohija’daki mevcut durumu görüşmeye davet ediyor.
  • Brüksel’deki bir diplomatik kaynak Sırp haber ajansına verdiği demeçte, ‘AB Özel Temsilcisi Miroslav Lajcak Belgrad’dan Brüksel’e döndü ve tüm çabalarımız tansiyonu düşürmeyi ve diyaloğa geri dönmeyi amaçlıyor’ dedi.
  • Brüksel anlaşmasını Borrell’e yakın çevrelerde uygulama pratiğiyle ilgili olarak, daha önce varılan tüm anlaşmaların geçerli olduğu ve ‘kimsenin hiçbir şeyi iptal etmediği’ belirtildi.
  • 20 Eylül’de Kosova’nın kuzeyinde ve Metohija’da Sırpların iki ana yola barikatlar kurduklarını ve Priştine’nin aniden uygulamaya karar verdiği ve tüm sürücülerin sadece Kosova’nın plakalarını Kosova ve Metohija topraklarında kullanması gerektiğini ima eden ‘Karşılıklılık’ anlaşmasını protesto ettiğini hatırlayın.

 

Kaynak: Regnum.ru

Tarih: 22.09.2021

 

Yunanistan

 

AB Liderleri Tarafından İmzalanan İklim Değişikliğine İlişkin Atina Deklarasyonu

  • Akdeniz’de iklim değişikliği ve çevre konulu EUMed9 Zirvesi’ne katılan AB liderleri, Paris Anlaşması’nın uygulanmasına ve küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 1.5C düşürmeye olan bağlılıklarını dile getirdiler, sonuçları okudular.
  • Cuma günü yapılan konferansta imzalanan Atina Deklarasyonu’nun Stavros Niarchos Vakfı Kültür Merkezi’nde (SNFCC) düzenlenen zirve, Hırvatistan, Kıbrıs, Fransa, Yunanistan, İtalya, Malta, Slovenya, İspanya ve Portekiz Dışişleri Bakanı Augusto Santos Silva’nın liderlerini bir araya getirdi.Zirveye Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de katıldı.

 

Kaynak  : Greek City Times

Tarih : 18.09.2021

 

Yunanistan Başbakan  Kyriakos Miçotakis, İstanbul ve Atina Belediye Başkanlarıyla Maximos Köşkü’nde Bir Araya Geldi

  • Başbakan Kyriakos Miçotakis Salı günü Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyanni’nin eşlik ettiği konuk İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Maximos Köşkü’nde kabul etti
  • Hükümet kaynaklarına göre, iki belediye başkanı ve başbakan, kültür ve iklim krizinin zorluklarına yanıt verme gibi karşılıklı çıkar alanlarında iki şehir arasında olası işbirliğini görüştüler.

 

Kaynak : Atina Makedon Haber Ajansı

Tarih : 21.09.2021

 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Afganistan Konulu BM Toplantısında Müdahalesi

  • Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Avrupa ve komşu devletlerin katılımıyla Afganistan’daki durumu görüşmek üzere Salı günü yaptığı toplantıda, uluslararası toplumun Afganistan’daki kötüleşen durum karşısında uyanık olması gerektiğini vurguladı.
  • Dendias insan haklarının, özellikle de kadınların ve kızların korunmasına ilişkin haklara vurgu yaptı. Bu nedenle, bu hakların korunmasını sağlamak için ortak ve etkili bir çaba göstermesi gereken uluslararası toplumun ana odak noktası olması gerektiğini savundu.

 

Kaynak : Atina Makedon Haber Ajansı

Tarih : 22.09.2021

 

Yunanistan Cumhurbaşkanı  Katerina Sakellaropoulou Fransız Parlamentosu Dostluk Heyetini Kabul Etti

  • Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou, Salı günü Fransa-Yunanistan Dostluk Grubu’nun Fransız parlamenterlerinden oluşan beş kişilik bir heyeti kabul etti.
  • Toplantıya, Yunan Parlamentosu’ndaki ilgili komitenin başkanı olan Yunan milletvekili Christodoulos Stefanadis katıldı. Sakellaropoulou, iki halk arasındaki, ikili ve çok taraflı işbirliklerine ve siyasi, parlamenter ve idari düzeylerde yakın temasa yansıyan uzun süreli ve tarihi dostluk ve saygının altını çizdi. Görüşmede pandemi, iklim değişikliği, göç sorunu ve Güneydoğu Akdeniz’deki bölgesel gelişmeler yer alırken, Fransız milletvekilleri Yunan cumhurbaşkanına çalışmaları ve Grubun Parlamentodaki faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

 

Kaynak  : Greek City Times

Tarih : 22.09.2021

 

Dış Aktörler

 

Yunanistan’ın Sisam Adası’nda Kapalı Mülteci Kampı Açıldı

  • Yunanistan’ın Sisam adasında “kapalı” mülteci kampı açıldı. Dikenli tellerle çevrili kampa elektronik çiple giriliyor.
  • Bu kamp, diğer Ege adaları İleryoz, Midilli, Kos ve Sakız adalarında da açılması planlanan beş kamptan biri. Avrupa Birliği (AB), bu proje için 276 milyon euro ayırdı. İlk olarak Sisam adasında açılan kamp, diğer adalarda da açılması planlanan kamplar için pilot proje olarak nitelendiriliyor.
  • İnsan hakları grupları bu yeni “kapalı” mülteci kamplarını, göçmenler üzerindeki kısıtlamaları büyük oranda artırdığı gerekçesiyle eleştiriyor.
  • Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve temsilcileri kampın açılışı öncesinde Avrupa Birliği’ne ve Yunanistan’a mültecilerin hareket hakkını kısıtlayan bu plandan vazgeçmeleri için çağrı yaptı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de söz konusu plana ilişkin endişelerini dile getirdi.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 19.09.2021

 

 

Avrupa Konseyi’nden Yunanistan’a Çağrı: İskeçe Türk Birliği’nin Resmi Statüsünü İade Et

  • Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Yunanistan’dan Batı Trakya Türk Azınlık dernekleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını bir an önce tam ve eksiksiz biçimde uygulamasını istedi.
  • 14-16 Eylül’deki Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısından “Türk azınlık konusundaki AİHM kararlarını uygulayın” çağrısı çıktı. Aralarında İskeçe Türk Birliği’nin de bulunduğu azınlık dernekleriyle ilgili mahkeme kararlarının uygulanmaması eleştirildi.
  • Komite, İskeçe Türk Birliği’nin resmi statüsünün iadesi için açtığı davanın Yunan Yargıtayı tarafından yeniden reddedildiğini hatırlattı.

 

Kaynak: TRT Haber

Tarih: 21.09.2021

 

Süleyman Soylu Dritan Abazovic ile Görüştü

  • Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Karadağ Başbakan yardımcısı Dritan Abazovic ve beraberindeki heyetle görüştü. Bakanlık makamında yapılan görüşmede, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ziyaretinden dolayı Karadağ Başbakan Yardımcısı Dritan Abazoviç’e teşekkür etti. Soylu, Türkiye ve Karadağ arasındaki ilişkilerin üst düzeyde devam ettiğini söyledi.
  • Karadağ Başbakan Yardımcısı Abazoviç ise sıcak karşılamadan dolayı Bakan Soylu’ya teşekkür ederek, Türkiye insanının Karadağ için güvenilir ve iyi bir dost olduğunu ifade etti.
  • Ziyarette iki ülke arasındaki ilişkiler, düzensiz göç ve terörle mücadele konuları ele alınırken, görüşmede İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Karadağ Ankara Büyükelçisi Perisa Kastratoviç, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş da yer aldı.

 

Kaynak: Anadolu Ajansı

Tarih: 21.09.2021

 

Borell, Batı Balkan Liderleriyle Görüştü

  • Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul çalışmaları kapsamında aralarında Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani’nin de bulunduğu Batı Balkan liderleri ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede, bölgedeki son durum ve önümüzdeki ay yapılacak olan Batı Balkanlar konulu AB zirvesi ele alındı.
  • AB tarafından görüşmeyle ilgili yapılan açıklamada, “Yüksek Temsilci ve Batı Balkanlar liderleri, önümüzdeki ay yapılacak AB-Batı Balkanlar Zirvesi ışığında, bölgedeki durum ve AB-Batı Balkanlar ilişkileri hakkında fikir alışverişinde bulundu.
  • Yüksek Temsilci, mevcut dinamiklerin üstesinden gelmek ve süreci ilerletmek için hem Batı Balkan ortaklarının hem de Avrupa Birliği ile üye ülkelerin güçlü bir taahhüdüne duyulan ihtiyacın altını çizdi” ifadelerine yer verildi.

 

Kaynak: Time Balkan

Tarih: 22.09.2021

 

TUİÇ Balkan Stajyerleri: Didem Şimşek, Şamil Orhan, Aybüke Beyza Koçak, Rümeysa Günerve Hatice Deniz Hızal

 

 

The Guest Aleppo to Istanbul:Yaşamak İçin Bitmeyen Bir Göç Üzerine

The Guest Aleppo to Istanbul: Andaç Haznedaroğlu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu ve senaryo yazarlığını üstlendiği, müzikleri Toygar Işıklı tarafından bestelenmiş olan filmde Rawan Iskeif, Saba Mubarak, Şebnem Dönmez, Yeşim Ceren Bozoğlu gibi ünlü isimler rol almıştır. Antalya, Boğaziçi, Dublin İpek Yolu, Malmö Arab gibi film festivallerinden ödül almış ve göçmenlerle ilgili önyargıyı kırmak, meselenin gerçeğini anlatmak için perdeye serilmiş gerçek bir yolculuktur The Guest Aleppo to Istanbul. 

Filmin iki ana karakteri olan ve yaşamak için yola düşmek zorunda kalmış Lena ile Meryem’de onlar ile aynı kaderi paylaşan milyonlarca göçmenden izler var. Meryem Suriye’de kuaförlük yaparken ve Lena arkadaşlarıyla savaşın bitmesiyle gelecek huzurlu günlerin hayalini kurarken sivillerin evini boşaltması için uyarı yapılır. Yollara “Siviller evlerini boşaltsın” uyarıları serpiştirilmeden önce çocukların hayaller kurduğu, insanların dükkanlarını işlettiği, şakalaştığı, güle oynaya evlerinin yolunu tuttuğu; ailelerin fotoğraf albümlerine bakarak kahkahalar attığı bir hayatın olduğunu görüyoruz. Meryem’in, hakkında “Her yerde savaş olur fakat bizim şehrimizde olmaz.” dediği şehrinin üzerinden savaş uçakları geçer ve geriye bomboş sokaklar, enkazlar, cesetler bırakır. Meryem babasının vücuduna ait parçaları toplayıp evin önüne defneder. Komşusunun küçük kızı Lena ise anne ve babasının cesedini bulamaz. Bu durum anne ve babasını kaybetmiş olduğunu kabullenmesini zorlaştırır. Küçük kardeşini de alarak Meryem ile göç yoluna düşer. Lena’nın Almanya’ya göç etmiş amcası onlara ulaşır ve onları kendi yanına alabilmek için çabalar. Onlara gerekli parayı göndereceğini söyleyerek Meryem’den Lena ve küçük kardeşine sahip çıkacağının sözünü alır. Bu durum Meryem için tek başına çıktığı göç yolunu daha da zorlaştırır. Çevresinden çocukları kampa bırakması gerektiğine dair uyarılar alsa da yola onlarla devam eder. Yolculuğun bundan sonrası, Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmek ve bir gün savaş sona erdiğinde evlerine geri dönebilmek içindir.

Film, şu an bulunduğumuz yerden baktığımızda göremeyeceğimiz birçok savaş gerçeğini gözler önüne seriyor. Onur kırıcı ve insanlık dışı muamele, keyfi olarak mülkiyetin yok edilmesi ve sahiplenilmesi, düşman devlet silahlı kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlanma, alıkoyma, sürgün, rehin alma, sivillere kasten saldırı, ırza geçme, cinsel birlikteliğe zorlama, çocukları askere alma ve silahlı kuvvetlere çağırma… (ayrıca bakınız: Cenevre Sözleşmesi

Üçüncü kuşak hakların konuşulup geliştirildiği 21. yüzyıl dünyasında, bazı coğrafyalarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenmiş ve doğmakla asli olarak kazanıldığı inkâr edilmeyen yaşam hakkı için insanlar yürüyerek siyasi sınırları geçmeye çalışıyor. Çoğu zaman yolda silahlı gruplarca tüm malvarlıklarına el konuluyor, çocuklar silahlandırılmak üzere zorla alınıyor, kadınlar cinsel birlikteliğe ve seks işçiliğine zorlanıyor, erkekler milislere dahil ediliyor. Kalanlar sınırın öbür tarafına ulaştığında ise, çoğu zaman kendilerini insan haklarıyla bağdaşır bir yaşamın içinde bulamıyorlar. Bugün az güneş alan bir evde yaşamanın, uzun vadede bazı sağlık problemleri yaratma ihtimalinin bulunması sebebiyle, insan haklarına aykırı olduğunu bile savunulabiliriz. Bu sırada savaştan kaçmaya çalışan göçmenler muhtemelen bir evin bodrum katında, son derece insanlık dışı şartlarda yaşamaya mahkûm edilmiştir.

Maddi gelir sağlayan tüm düzenini ve parasını geldiği yerde bırakmak zorunda kalmış veya yolda el konulmasına engel olamamış her göçmen, sınırın öbür tarafına sıfırdan başlamak üzere geçiyor. Bu durum azami çalışma süresinin çok üstünde ve düşük ücretle çalıştırılmalarına, aynı evde çok aileli yaşamalarına, kız çocuklarını okutmaktan kaçınıp küçük yaşta evlendirmelerine sebep olmaktadır. Tüm bunların yanında uğradıkları toplumsal baskı ve gördükleri kötü muamele onları umutsuzluğa, çaresizliğe ve bazen öfkeye sürüklemektedir. İnsanlar bu çaresizlik ve umutsuzlukla insan kaçakçılarına sarılmakta, çok zor şartlarda çalışarak biriktirdikleri paralarını patlak bir botun üzerinde, eski bir kamyonun arkasında, bir petrol varilinin içinde daha insani şartlarda yaşayabilecekleri bir coğrafyaya ulaşmak için harcamaktadırlar. Çoğu zaman gittikleri yerde de onur kırıcı muamelelerle karşılaştıklarından belki de artık hiçbir yere ait olamamakta, kimliklerini kaybetmektedirler. 

Film, bize yaşamak için kimliksizleşmeyi göze alanların yolculuğunu anlatıyor. Savaş sizden ailenizi, evinizi, mallarınızı ve daha birçok şeyi alabilir; ama kimliğinizi kaybetmenize sebep olan dünyadır. Belki de bu yüzden, film boyunca evi yerle bir edilmiş Lena’dan hep aynı şeyi duyuyoruz: “Hadi, evimize dönelim.”

Şevval AYABAKAN

Göç Çalışmaları Staj Programı