Home Blog Page 285

Ukrayna’daki Krize Dair Bilinmesi Gerekenler

Ukrayna’da halk ayaklanması sonucu yaşanan iktidar değişimi, Rusların aksine, kendisini Avrupalı olarak gören ve ülkenin geleceğini de AB üyesi bir Ukrayna olarak betimleyen toplumsal/siyasal grupların Kiev’de kontrolü ele alması anlamına gelmektedir.

TUİÇ BALKAM Araştırmacı Kadrosunu Genişletiyor!

0

TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi olarak geçtiğimiz günlerde yapmış olduğumuz “Balkanların Dünü, Bugünü ve Yarının Tahayyülü” başlıklı çalıştay programımızdan aldığımız olumlu dönüş ve talepler neticesinde araştırmacı kadromuzda genişlemeye gitmeye karar verdik.

‘’Balkanların Dünü, Bugünü ve Yarınının Tahayyülü’’ Çalıştayı Röportajları

18-19 Şubat 2013 tarihlerinde TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi (TUİÇ-BALKAM) ve Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi birlikteliğinde ‘Balkanların Dünü, Bugünü ve Yarınının Tahayyülü’ başlıklı bir çalıştay programını gerçekleştirdik.

Teoriler Işığında Güvenlik Algısı

Çok boyutlu bir kavram olma özelliği taşıyan güvenlik, kişilerin ve toplumun siyasi bakış ve felsefi dünya görüşlerinden türemekte ve farklı anlamlara bürünmektedir. En genel anlamıyla güvenlik, dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı kendini koruyabilme yeteneğidir.

Çatışma, Çatışmayı Anlamak

Çatışma Çözümleri(Conflict Resolution), Barış İnşası(Peacebuilding), Ülke İnşası (State Building), Ulus/Kimlik İnşası diğer konulara oranla uluslararası ilişkilerde daha yeni bilimlerdir. Yapılan çalışmalar genel olarak dış kaynaklı olup, yayınların büyük çoğunluğu İngilizce olarak yapılmaktadır. Ülkemizde bu konularla ilgili yüksek lisan programlarının da genelde eğitim dili ingilizce’dir.

Kardinal Richelieu (1585-1642)

Gerçek adı Armand-Jean Cardinal du Plessis de Richelieu olan Kardinal Richelieu, Fransız devlet adamı, eski başbakan ve din adamıdır.

Thomas Hobbes

Klasik realistlerin görüşlerinin felsefi temellerini oluşturan ve daha çok siyaset felsefesi alanındaki görüşleriyle ün kazanmış olan Thomas Hobbes, 1588-1679 yılları arasında yaşamış İngiliz filozofudur. Bugün bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da tarih, geometri, etik, genel felsefe gibi pek çok alanla da ilgilenmiştir.

Afganistan’da Başkanlık Seçimleri Öncesi Koalisyon Çalışmaları

5 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan Afganistan başkanlık seçimlerine beş haftadan kısa bir süre kaldı. Başkan adayları seçim kampanyası çalışmalarını son sürat devam ettirirken bir yandan da televizyonlarda canlı yayınlanan ve Afganistan tarihinde ilk defa gerçekleştirilen başkanlık münazaralarında moderatörlerin ve halkın sorularını cevaplandırıyorlar.

Kenneth Waltz ve Neorealizm

Kenneth Waltz, neorealizm ya da kendi adlandırmasıyla yapısal realizmin kurucusu ve öncüsü olarak kabul edilmiştir. Waltz, bağımsız devletin varlığı ve anarşi içinde işlemeleri gibi bazı klasik realizm ve neoklasik realizm parçalarını kendine bir başlangıç noktası olarak almıştır. Ancak Waltz’ın ayrıldığı nokta uluslararası politik sisteme bilimsel bir açıklama getirme çabası olmuştur.

Klasik realizm, açıklamalarına merkez olarak bencil, çatışmacı, güç odaklı hareket eden insan doğasını alır ve uluslararası düzeydeki sorunların, çatışmaların hatta savaşların temeline insan doğasındaki güç motivasyonu odaklı negatif özellikleri koyarken; yapısal realizm, klasiklerin odaklandığı insan doğası kavramından uzaklaşarak, tartışmayı daha çok sistem düzeyine çekmiş ve devletler arası ilişkileri uluslararası sistemin anarşik yapısıyla açıklamaya çalışmıştır. Sistemi yaratan ve yöneten insan yerine sistemin yapısı üzerine odaklanmıştır. Bu nedenle insan doğasını temel olarak almayan Waltz’ın neorealizmi devletçilik ve diplomasiye daha az karşılık vermektedir.

Waltz’ın görüşüne göre; en iyi uluslararası ilişkiler teorisi merkezi sistemin yapısı, birimler arası etkileşim ve sistem değişikliklerinin sürekliliğine odaklanmaktır. Klasik realizmde, devlet liderleri ve uluslararası anlamda kararları ilgi odağıdır. Neorealiznde ise realizmin aksine aktörler dışsal faktörler olarak kabul edilir. Çünkü yapının onları doğru biçimde davranmaya mecbur edeceği düşünülmektedir. Ancak Waltz, uluslararası sistemin anarşik doğasını iç politikadan ayırarak, iç politikadaki aktörlerin devlet ya da hükümet adı verilen merkezî otorite ya da otoritelerin belirlediği sınırlar içerisinde hareket ettiğini vurgular.

Waltz, sistemin birimlerinde olanakların dağılımının sistemin yapısındaki değişmelerle değişeceğini söylemiştir. Uluslararası güç dengesinin kayması/değişmesi bir “Büyük Güç”ün yükselmesi veya düşmesiyle meydana gelmektedir. Buradaki değişim genel olarak bir “Büyük Güç” ler savaşı anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra Waltz iki kutuplu ve çok kutuplu sistemi birbirinden ayırmış ve iki kutuplu sistemin daha dengeli olduğunu ve çok kutuplu bir sistemden barış ve güvenlik bağlamında daha garanti olduğunu savunmuştur. Ayrıca uluslararası anarşi kavramı, özel olarak devlet ve güç politikaları üzerine yoğunlaşmıştır. Neorealist ya da yapısal teori, devletlerin uluslararası sistemdeki konumlarının davranışlarını büyük ölçüde belirlediği düşüncesini desteklemektedir. Waltz’ın neorealist teorisine göre, uluslar ar9ası ilişkilerin temel özelliği anarşinin merkezi olmayan yapısı ve devlet arasındadır. Waltz, devletlerin temel endişelerinin güvenlik ve hayatta kalmak olduğunu kabul etmiştir. Ayrıca büyük güçlerin uyuşmazlıklarının en büyük probleminin savaş olduğunu ve en büyük görevinin ise barış ve güvenlik olduğunu söylemiştir.

Emine Tezel

TUİÇ Stajyeri

Kaynakça:

1) Jackson, R., Sorensen G. (2010). Introduction to İnternational Relations Theories & Approaches. New York: Oxford University Press.

2) Kardaş, Ş. (2013).  Realizmin Kaçınılmaz Cazibesi: Kenneth Waltz. Analist, 72-73.

3) Waltz, K. (2008). Uluslar Arası Politikanın Değişen Yapısı. Uluslararasıİlişkiler,  5(7), 3-44.

4) Waltz, K. (1982). Uluslar arası İlişkiler Kuramı ve Dünya Siyasal Sistemi. AÜSBF Yayınları.

Bosna’nın Geleceği ve Republika Srpska Sorunsalı-1

Başladığı günden bu yana gündemi hayli meşgul eden Bosna’daki protestolar bizlere unutulmuş ve saklı kalmış olan Bosna sorununu hatırlattı. Dayton Antlaşması’nın savaşı sonlandırmasına rağmen ülkede tam anlamıyla bir barışın tesis edildiğini söylemek hayli zor.