Home Blog Page 273

Haydut Devlet

0

Başlangıç olarak eğer bir tanım vermek gerekirse; Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin haydut devlet tanımlaması örnek olarak gösterilebilir. Tanım şöyledir ki; ” kendi halklarına merhametsizce davranan”, “uluslararası hukuka saygısı olmadığını gösteren”, “komşularını tehdit eden, ve katı bir şekilde tarafı oldukları uluslararası antlaşmaları ihlal eden”, “kitle imha silahlarını elde etme azminde olan”, “dünya çevresinde terörizmi destekleyen” ve “temel insani değerleri reddeden ve ABD’den nefret eden” devletlere verilen genel isim “haydut devlettir”. ABD’nin 80’li yıllarda hazırlamaya başladığı “haydut devlet” tanımlamasına giren devletler ve listeye giriş tarihleri; Kuzey Kore(1988), İran(1984), Irak(1989), Suriye(1988), Libya(1982), Sudan(1993) ve Küba(1982) idi. Irak’ın işgali ve Libya’nın kitle imha silahlarını yok etmeye karar vermesinin ardından liste 5’e indi.

Tarife Dışı Engeller (Non-Tariff Barrier)

0

Tarife, ithalat üzerinde uygulanan bir vergidir. Tarife bir vergi olduğuna göre, fiyat mekanizması yoluyla işlemektedir. Dış ticaret kısıtlamaları, ‘’Tarife Dışı Engeller (TDE)’’ yoluyla gerçekleşir. TDE, “gümrük tarifesinin dışında, uluslararası mal ve hizmet akımlarının serbest ticaret koşulları altında gerçekleşmesini engelleyici her türlü araç ve politikalardır”. TDE, “engel’’ değil; fakat ‘’kapı’’dırlar. TDE, bir malın ithal edilebilecek miktarı üzerinde fiziki bir sınır oluştururlar.

Çok Uluslu Şirketler (Multinational Corporations)

0

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları adı verilen bu yatırımlarda, yabancı ülkedeki fiziki sermayeye sahip olan ve bunu işleten firmalara çok uluslu şirket adı verilir. Çok uluslu şirketler, uluslararası borç alma ve verme işlemlerinde önemli yer tutarlar. Çok uluslu şirketler, fonları karşılamak amacıyla kaynak akışı yaratma yolunu seçer ve böylece ülkede kaynak akışını sağlamış olurlar.

Sürdürülebilir Kalkınma

0

Sürdürülebilir kalkınma, insan ile doğa arasında denge kurarak doğal kaynakları tüketmeden, gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkan verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamını ve kalkınmasını programlama anlamını taşımaktadır. Bu tanıma bağlı olarak sürdürülebilir kalkınma iki yaklaşımla incelenir; İnsan merkezci yaklaşım ve Çevre merkezci (ecocentric) yaklaşım. Sürdürülebilir kalkınma; sosyal, ekolojik, ekonomik, mekansal ve kültürel boyutları olan bir kavramdır. Bu boyutlar birbirinden ayrı düşünülemez. Bu kavramın temelinde; insan yaşamının kalitesini artırmak, çevresel dengeyi korumak, daha temiz enerjiler kullanmak, vb. yer almaktadır.

Maastricht Antlaşması

0

1993 yılında Hollanda’da imzalanıp yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması’yla Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını almış ve AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu)  kısaltması AT (Avrupa Topluluğu)olarak değiştirilmiştir. Bu antlaşmayla, Ekonomik ve Parasal Birlik, Ortak Güvenlik ve Dış Politika ile İçişleri ve Hukuk alanında işbirliği başlıklarında yeni bir yapı tanımlanmaktadır.

NATO

0

NATO’nun Kurulmasına Neden Olan Ortam Ve İttifakın Amacı

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (North Atlantic Treaty Organization, NATO) kuruluşuna ilişkin antlaşma, 12 ülkenin katılımıyla 4 Nisan 1949’da Washington’da imzalanmıştır. 1948 Mart’ında beş Batı Avrupa ülkesi (Benelüks ülkeleri ile Fransa ve İngiltere) ideolojik, politik ve askeri tehditlere karşı ortak bir savunma sistemi geliştirmek ve aralarındaki bağları güçlendirmek maksadıyla Brüksel Anlaşması’nı imzalamışlardır. Danimarka, İzlanda, İtalya, Norveç ve Portekiz de bu oluşuma davet edilmişlerdir. ABD ve Kanada ile yapılan görüşmelerden sonra, 12 ülkenin üyeliğine dayalı ortak bir güvenlik sistemi oluşturan ve BM Şartının ortak güvenlik için bölgesel düzenlemeler olanağı veren Kuzey Atlantik Antlaşması imzacı devletlerin onayından sonra 24 Ağustos 1949’da yürürlüğe girmiştir.

Kuzey-Güney Ayrımı

0

Bu makalede Kuzey-Güney ayrımı kavramı, akademik gelişimi ile beraber ele alınacaktır. Kuzey-Güney ayrımı, sosyo-ekonomik ve politik bir çerçevede ele alınabilecek bir kavramdır. Aynı zamanda Kuzey-Güney ayrımı çalışmaları, uluslararası finans ve ticaret konuları üzerinde yoğunlaşır.

Öte Yanımız; Balkanlar 3-Sırbistan

0

Birisi bana bu küçük Balkan turuna çıkarken – seni en çok etkileyecek şehir ‘Belgrad’– deseydi muhtemelen ona inanmazdım. Oysa şimdi ‘tekrar nereye gitmek istersin?’ deseler, düşünmeden Belgrad derim.

Banja Luka İzlenimleri

0

Daha önceki yazımda “ Bosna Hersek’te Öğrenci Olmak” ile ilgili deneyimlerimi, gördüklerimi ve yaşadıklarımı anlatmaya çalışmıştım. Bu yazımda, Bosna Hersek’in Sırp Cumhuriyeti içinde de facto bir başkent olan Banja Luka (Banya Luka) şehri hakkında izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.

Banja Luka, Sarajevo’dan sonra Bosna Hersek’in ikinci büyük şehri olma özelliğine sahip. Nüfusu ağırlıklı olarak Sırpların oluşturduğu bir bölge olarak dikkat çekmekte. Sarajevo’dan yaklaşık 200 km. uzaklıkta olan Banja Luka’ya arabayla ortalama 3.5 – 4 saat ile ulaşmanız mümkün. Süre epey uzun görülebilir, çünkü yolların aşırı virajlı ve iyi olmayışı bu süreyi uzatan en büyük etken. Banja Luka’ya ilk gidişimden önce, birtakım ön yargılarım ve endişelerim vardı desem yalan olmaz sanırım. Ziyaret etmeden önce, birçok kesimden insanla konuşup fikirler almaya çalışmıştım. Savaştan sonraki durum ve bakış açısı bunun en büyük örneklerinden bir kısmıydı. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, Banja Luka’daki Sırplar, bir başka değişle “Bosnalı Sırplar” ile Sırbistan’da yaşayan Sırplar arasında fark edilmesi çok zor olmayan ya da tabir-i caiz ise “siyah ile beyaz” kadar farklar var. Bunu gitmeden önce çok duymuştum ama gidip kendi gözlerimle görüp tecrübe edince bir kez daha anladım.

Banja Luka’daki yaşam Sarajevo’ya kıyasla biraz farklı. İnsanların Bosna algısı çok ilginç. Sanki onlar Bosna’nın bir parçası değilmişte, Bosna onlara bağlanmış gibi. Federasyondan bağımsız kendi üniversitesi, fakültesi, kendi kurumları var. İşsizlik oranı da genel olarak Bosna Hersek’in dışında, kendi içinde çok fazla. Banja Luka’da yaşayan bir arkadaşımın amcası ile geçen yaşadığım bir diyalogda, Amerika’dan Banja Luka’ya temelli dönüş yaptığını, ama bu dönüşün beklediği gibi olmayıp, gördüğü manzara sonrası Amerika’ya tekrar dönmeye karar verdiğini söylemesiydi. Bunu duyduğumda şaşırmıştım. Ama altında yatan en önemli etkeni duyunca, hikayenin gerisi kendiliğinden geliverdi; işsizlik. Birkaç evrak için, ‘devlet’ dairesine gittiğimizde, işlerin nasıl ‘yürüdüğünü’ kendi gözlerimle gördüm. Bitmek bilmeyen kuyruklar, ‘torpil’ veya ‘tanıdık’ vasıtasıyla dönen ve halledilen işler yani disiplinsizlik. Açıkçası, işlerinizin biraz daha ‘hızlı’ yürümesini istiyorsanız, pamuk eller cebe mantalitesi hakim. Yolsuzluk Balkanlarda her zaman vardı, rüşveti herkes biliyor ama konuşmak istemiyor. Yolsuzluğun, rüşvetin olduğu yerde bölgeye dışarıdan yatırım olmaz. Ama bu denli olması, bu işin ne kadar ciddi boyutlara geldiğini gözler önüne seriyor.

Banja Luka’daki Sırplar “devlet içinde devlet” örneğinin arasında kalmış bir yapıya sahipler. Şehre girer girmez tabelaların, alfabenin değişmesi, insanlarla konuştuğunuzda size “Sırpça biliyor musunuz? Ya da Sırpça’yı nereden öğrendiniz?” gibi sorular sormaları Bosna Hersek sınırları içinde sanki tamamen başka bir ülkede yaşıyormuş ya da orayı ziyaret ediyormuş hissi uyandırıyor adeta. Ama son yıllarda artan Türk dizileri bu bölgede de çok popüler olduğu için özellikle “Muhteşem Yüzyıl” dizisi “Sulejman Veličanstveni“ adı altında yayınlandığından beri bölge insanlarının Türklere bakışı açısından önemli bir rol oynadığını söyleyebilirim. Osmanlı İmparatorluğu altında yüzyıllarca yaşamış bu milletlerin, bu tarz dizilerle besledikleri nefretten biraz daha kurtulup, kültürel benzerlikleri geç de olsa farkedip, kabullenmesi iyi bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Savaş sırasında Sırplar tarafından bombalanan 16.yy’dan kalma Ferhadija Cami, restore edilerek bu ramazanda teravih namazı ile ibadete açılmış olacak. Tarihi dokusuyla görülmesi gereken bir kültür mirası adeta. Banja Luka’yı benim için özel kılan sebeplerden biri, sahip olduğu yeşillik zenginliği. Yol boyunca o dağların arasından geçerken o eşsiz bitki örtüsünün size etkilememesi imkansız. Şehrin yapısıyla örtüşmesi de bir başka özelliklerinden olsa gerek. Sırp nüfusun yoğunluğundan söz etmiştim malumunuz, şehre girdiğinizde Air Serbia’nın reklamları ile karşılaşıyorsunuz.

Yugoslavya’nın milli havayolu şirketi “JAT”in tarih olup, adını “Air Serbia” olarak almasından sonra, bu bölgeyi aktif olarak çok iyi bir şekilde kullandıklarını söyleyebilirim. Banja Luka’dan birçok yere uçuşlar düzenlemeleri, kampanyalar yapmaları bunun açık bir örneği. Maalesef, THY ya da Pegasus’un herhangi bir destinasyonu seferi henüz yok. İleride olur mu bilinmez ama olursa da dizilerden sonra bölge halkının ilgisini bu kuruluşlarla çekmek, kazanmak çok faydalı olur düşüncesindeyim. Bir diğer husus da, Banja Luka’da yaşadığım bir anıydı. En son 1.5 ay önce oradaydım ve 1 gece konakladım. O sırada birkaç arkadaşımla görüşüp, yeni insanlarla tanışma fırsatım oldu. Sarajevo’dan geldiğimi ve IUS’da okuduğumu söyleyince, insanların üniversitemizi bir Arap üniversitesi zannettiklerine şahit oldum. Onlara bunun Araplar ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını, nasıl bir üniversite olduğunu anlatınca yüzlerindeki şaşkınlıkları her hallerinden çok belliydi. Bu kadar dışarıdan kopuk, hatta dışarı demek bile yersiz, kendi ülkesindeki olan bitenlerden bihaber bir durum söz konusu. Bu olayları gördükten sonra, üniversitemizin bu bölgelerde reklamının yapılıp, oralardan da öğrenci kazanması, hem üniversitemizin hem de o bölge insanının yararına kısacası her iki taraf için çok büyük bir avantaj olacağına hiç şüphem yok. Umarım zamanla bunları görme fırsatımız olacaktır.

Son olarak, Dünya Kupası’ndan biraz söz edip, yazımı bitireceğim. Bosna Hersek, savaştan sonra ilk defa böyle bir uluslararası alanda etkinliğe katılıyor. Bu gerçekten ülke için çok ama çok önemli bir etken. Arjantin – Bosna Hersek maçını dışarıda Boşnak arkadaşlarımla beraber izlediğim zaman, bu kupanın bu ülke için neler ifade ettiğini bir kez daha anladım. Bu ülkede aranan birlik belki de, bu kupa ile daha iyi sağlanacak. Genci, yaşlısı milli formalarıyla, bayraklarıyla sabaha kadar maç heyecanı ile sokaktaydı. Kurulan dev ekranların önünde toplanan binlerce insanın kalbi tek bir şey için atıyordu: Bosna ve Hersek. Üzücü bir şekilde, bariz hakem hatasından dolayı kupadan elenmiş olsalar da, bu turnuva bu ülke adına çok büyük bir birleştirici unsur oldu ve olmaya da devam edecek. Bunu söylemeden edemeyeceğim, Nijerya’nın golünden önce Emenike ve Spahic arasinda geçen pozisyonun “faul” ile alakası yok. Fiziğinin ve çabukluğunun verdiği avantaj ile klasik bir Emenike çalımıydı. Süper Lig’i takip edenler, defans oyuncularının Emenike ile bu yüzden birebir kalmak istememelerini çok iyi anlayacaklardır. Fanatik Bosnalı taraftarlara duyurulur.

Sözün özü, siyasetçilerin yapamadığını, bu ülke için sahadaki 11 adam yaptı. O zaman ne diyoruz: “Hajmo Bosno, Hajmo Hercegovino!”

M.Burak ALAN

International University of Sarajevo / International Relations

Twitter : @tuicbalkam

Işid Tehdidi Ve Ortadoğu’da Değişen Dengeler

IŞİD’in Musul başta olmak üzere Irak’ın batısını ele geçirmesi ve kuzeyde Kerkük, güneyde de Bağdat yakınlarına kadar ulaşması sonrası başta Irak ve Suriye olmak üzere, Ortadoğu’nun geneline ilişkin yeni ittifakların belirmesi beklenebilir.