Home Blog Page 262

Amerika’nın Kiev Duruşu ve Ukrayna Krizi

0

Ukrayna Krizi Nasıl Gelişti?

 

Uzun süredir devam eden Ukrayna krizi dünya gündeminde önemli yer teşkil etmektedir. Kriz, Kasım 2013 tarihinde muhalefetin Kiev’deki Maidan’da gösteriler yapmasıyla başladı. Bu gösterilerin sebebi ise, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in aldığı kararlardı.

 

USAK Avrasya Araştırma Merkezi’nde Rusya ve Doğu Avrupa uzmanı Habibe Özdal, cumhurbaşkanının aldığı kararı şu şekilde yorumda bulunarak izahat etti: “Ukrayna’yı AB, Batı ve Rusya arasında bir tercih yapmak zorunda bıraktığı eleştirileriyle karşı karşıya kalmıştı. Bunun en somut nedeni, AB’nin Ortaklık Anlaşması ve Rusya’nın Gümrük Birliği projelerinin birbirinin alternatifi olarak Ukrayna’nın karşısına çıkmasıydı. Ukrayna eski Cumhurbaşkanı Yanukoviç ise, 17 Aralık’ta Putin ile bir araya gelerek 15 milyar dolarlık ekonomik yardım ve doğalgaz fiyatlarında indirim içeren anlaşmaya imza atarak tercihini Rusya lehine kullandığını göstermiş oldu. Bu bağlamda, Yanukoviç’in ülkeye kısa vadede birtakım külfetler getiren ve ekonomik kalkınma, teknolojik modernizasyon gibi getirileri ise, orta vadede hayata geçirilecek olan bir anlaşma için Rusya’yı karşısına alma riskine girmemişti.”[1]

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ile Uluslararası Güvenlik Kavramı ve Güncel Konular

Uluslararası Güvenlik Kavramı ve Güvenlik Alanında Güncel Konular Üzerine

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu Kimdir?

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Galatasaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği ile uluslararası güvenlik konularında çalışmaktadır.

YADAM Başvuruları Başladı

0

TUİÇ Yakındoğu Araştırmaları Merkezi Araştırma Asistanları başvuruları başladı.Başvurusu kabul edilenler aşağıda belirtilen program dahilinde çalışmalar yürüteceklerdir.

Üsküp Erdoğan İçin Neden Ayağa Kalkıyor

0

Ak Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel seçimleri kazanması, son zamanlarda hem akademik çevrelerde, hem de halk arasında en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Türkiye’nin son zamanlardaki siyasi gelişimi göz önünde bulundurulduğunda, Ak Parti’nin seçimlerdeki yaklaşık %46’lık bir oy oranıyla elde ettiği bu galibiyeti, birçok kişi için (Gezi Parkı ve 17 Aralık olaylarına rağmen) beklenmeyen bir gelişmeydi.

Ak Parti’nin zaferi dünyanın farklı ülkelerinde; yani Türkiye’nin komşusu olan ve olmayan ülkelerde coşkuyla kutlandı, bundan Üsküp de geri ḳalmadı.

Böyle bir durumda, normal olarak çeşitli çevrelerce birtakım sorular sorulmaya başlanmıştı. Bunlardan ilki: Neden? Bizden yüzlerce kilometre uzaklıkta olan bir ülkenin zaferini kutlamanın nedeni, ne olabilirdi acaba! Bu zaferden bizim faydamız ne olabilirdi ki?

Halk bu soruyu sorarken,  belki bir taraftan da Almanya’nın  şansölyesi Angela Merkel’in zaferi ile karşılaştırma yapıyordu. Almanya da, Arnavut halkının büyük destekçilerinden birisidir ve bu desteği çoğu kez fiili olarak da kanıtlanmıştır (Örneğin; Almanya, Arnavutluk’un NATO ile bütünleşmesi sürecinde, savaş zamanında Kosova’ya çeşitli desteklerde bulunmuş ve onun bağımsızlığa giden yolunda yardımını eksik etmemiştir. Bugün Arnavutluk, Kosova ve Makedonya gibi ülkelerden binlerce aile Almanya’da çalışmaktadır). Fakat Merkel’in zaferi hiç kimse tarafından kutlanmadı; hiçbir  buluşmaya, toplanmaya veya medyada herhangi bir coşkuya rastlanmadı; özellikle de Türkiye’deki seçim zaferi sırasında olduğu gibi canlı bir yayın ile takip edilmedi.

Burada şöyle bir soru sorulmaktadır: Neden böyle bir olay yaşandı? Yani iki ülkede Arnavutların destekçisiyken, neden Almanya için değil de; Türk siyaseti için bu kadar ilgi gösterildi?

Bu sorunun cevabı, özellikle Türkiye’nin son 10 yılda Türk dış politikasında “kamu diplomasisi” aracını çok başarılı bir şekilde kullanmış olmasında yatmaktadır.

Devletlerin dış siyasetinin ve uluslararası itibarlarının kaçınılmaz unsurlarından birisi kamu diplomasisidir. Kamu diplomasisi kavramı, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Genel anlamda gelenekçi klasik diplomasi, devletler arası ilişkileri temel alan bir diplomasidir. Fakat kamu diplomasisi, devlet-toplum veya devlet-birey, vakıf-devlet arasındaki iletişimsel diplomatik bir kanal olarak bilinmektedir. Kamu diplomasisinin temel amacı, uluslararası alanda devletin imajını yükseltmektir. Kamu diplomasisine göre, devletler kendi imajını yükseltmek ya da var olan statükosunu genişletmek hedefindedirler.

Ahmet Davutoğlu’nun Türk dış politikasının başına gelmesiyle birlikte, Türkiye uluslararası alanda kamu diplomasisi politikasını uygulamış ve önemli katkılar sağlamıştır. Bu tür diplomasi, devletlerin kendi amaçlarına ulaşabilmesi için güçlü bir araca dönüştürülmüştür ve devletleri bu yöntem meşru kılmaktadır. Çünkü meşrutiyet, XXI. yüzyıl uluslararası ilişkilerinin kaçınılmaz bir sonucudur. Bunu Türkiye, Başbakanlık çerçevesinde kamu diplomasisi ofisini açarak kanıtlamıştır. Türkiye uluslararası alanda etkin olabilmek için çeşitli diplomatik ve politik araçlar kullanmaktadır. Örneğin; Balkan ülkelerine yönelik olarak, Türkiye en az 4 farklı yöntem kullanmaktadır:

1. İhtilafli olan komşu ülkelerine arabuluculuk yapmak,

2. Ekonomik yatırımlar yapmak,

3. Kültür etkinliği yapmak,

4. Türk sivil toplumunu aktif hale getirmektir.

 

Birinci yöntem hakkında Ahmet Davutoğlu, Türkiye Dış İşleri Bakanı olduktan sonra, Balkanlar’da arabuculuk yapma girişimlerini oldukça artırmıştır. Bu çerçevede Türkiye, Sırbistan – Bosna Hersek arasında arabuluculuk yapmıştır ve bu olay uluslararası kamu oyunun ilgisini çekmiştir.

 

Bunun gibi, Türkiye Sırbistan’daki siyasi ve dini gruplar arasında uzlaşıyı sağlamak için arabuluculuk yapmış ve bu faaliyet Türkiye’nin uluslararası siyasetteki önemini artırmıştır. Bunların dışında, Bosna’daki Türkiye Sırbistan parlamentosu soykırıma karşı olan bildirisini  kabul etmesi için dolaylı olarak etkilemiştir. Ayrıca Erdoğan, Türkiye’nin Kosova ve Sırbistan arasında arabuluculuk yapması için özen göstermiştir.

 

Türkiye’nin Balkanlarda etkin olabilmesini sağlayan ikinci yöntemi, ekonomik yatırımlardır. Türkiye’nin; iletişim, taşıma, banka, inşaat ve diğer ekonomik sektörlerdeki yatırımları, Balkan ülkeleri tarafından iyi karşılanmış ve ileride de bu iş birliğinin devam etmesini dile getirmişlerdir. Türkiye’nin aynı zamanda, Balkan malları için imtiyazlı bir yaklaşımı vardır. Bütün bunlar, Balklanlar’da Türkiye’nin önemini artırmıştır.

 

Balkanlar’da, Türk kamu diplomasisinin belki en önemli araçlarından birisi kültürel etkinliğidir. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak; tarihsel ve geleneksel olarak Balkan ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisinde bulunmuştur. Bu bağlamda, Türk müziği, Türk mutfağı, gelenek ve görenekler, akraba ilişkileri ve en son Türk dizileri Balkan ülkelerinde her yerde mevcuttur ve bunlar hala devam etmektedir. Bütün bunlar, Davutoğlu’nun öngördüğü gibi, onun “yumuşak güç” politikasıyla uyuşmaktadır. Sayın Davutoğlu, kendi kitabı olan “Stratejik Derinlik”te, Türkiye’nin pro-aktif bir dış politika izlemesi gerektiğini ileri sürer ve bu politika çerçevesinde Balkan ülkeleriyle tarihsel ve kültürel bağlarının Türkiye için bir avantaj olduğunu öngörür.

Balkanlar’da Türk kamu diplomasinin çerçevesinde son yöntem, sivil toplum ile ilgilidir. Özellikle bu alan, Türkiye’nin öğretim alanında etkinliğini göstermektedir. Böylece, 90’ların başında Türkiye çok sayıda okul açmıştır. Bugün Makedonya, Bosna ve Kosova’da yirmiyi aşkın okul bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, Batı Balkan ülkelerinde Türk üniversiteleri de vardır; bunlar Uluslararası Sarayevo Üniversitesi, Üsküp’te Uluslararası Balkan Üniversitesi (International Balkan University)’dir.

Böylece, bu yazıdan, Türkiye’nin kamu diplomasisinin dış faktörlere olan etkisini; ayrıca Ak Parti ve Sayın Erdoğan’ın zaferlerini açıkça anlayabiliriz.

 

Deniz Memedi

Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (Doktora)

 

*Bu yazı ilk olarak Ilim Yayma Vakfi / Bulten 2015 Ocak – Sayi 9″ da yayınlanmıştır.

 

 

MISIR’IN AZINLIK DOSYASI ” KIPTİLER”

0

 

Büyük coğrafyasıyla pek çok güçlü devlete zemin hazırlayan Mısır, etnik çeşitlilikte de dünyadaki en zengin devletlerden biridir.

Ukrayna Krizi’nin Bölgesel ve Küresel Etkileri

Doç. Dr. Mehmet Bülent Uludağ Kimdir?

 

Lisansını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamlayan Mehmet Bülent Uludağ, yüksek lisans ve doktorasını yine aynı üniversitede “Rusya ve Sovyetler Birliği’nde Gürcüler ve Gürcistan” ile “Avrasya’nın Uluslararası Sisteme Açılmasına Etkileri Yönüyle SSCB ve Sonrası Dönemde Kafkasya’daki Ulusçu-Ayrılıkçı Akımlar” tez konuları ile tamamladı.Araştırma bursu ile doktora sonrasında Kırgızistan Celalabad Ekonomi ve Girişimcilik Üniversitesi’ne giderek saha çalışmalarına katılan Uludağ, İletişim Yayınları-Tarih ve Toplum Dergisi’nce düzenlenen, “1999 ve 2000 Yıllarında Türkiye Üniversitelerinde Tarih Konusunda Yazılmış En İyi Doktora Tezi Yarışması” Jüri Özel Ödülü’nün de sahibi oldu. Uluslararası Örgütler ve Dünya Siyasi Tarihi kitaplarının yazarı Bülent Uludağ, şuan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde ders vermektedir.

HALK YÖNETİMİN DÜŞMESİNİ İSTİYOR

0

Dört  senedir süren kanlı bir iç savaş ve anlaşmaya asla yanaşmayan birden çok taraf. Birçok diyorum; çünkü ortada sadece rejim ve onlara karşı savaşan muhalifler yok. Rejim, rejimle beraber savaşan silahlı örgütler, Şebbihalar ve Hizbullah; bunların karşısında da rejim karşıtı muhalifler, Suriye Ordusu’ndan halka ateş açmayı rededen subayların kurduğu Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve ona bağlı silahlı örgütler; AHRARUŞ-ŞAM, El-Kaide’nin Suriye kolu El-Nusra ve IŞİD var. Bu iki tarafta saydığım silahlı örgütler savaşırken, muhalif gruplar içinde birbiri ile savaşan ekipler var. Eğer üç sene önce böyle bir durum olacağı söylenseydi, kimse inanmazdı.

Meksika’da Başkanlık Sistemi ve Türkiye

0

Son zamanlarda Türkiye’nin başlıca gündem maddelerinden biri olan başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Meksika tipi başkanlık sistemi örnek alınabilir açıklamasıyla,daha da tartışmalı bir konu haline geldi.Tarihsel sürece baktığımızda Meksika ve Türkiye’nin 20.yy ’ın başlarında benzer yönetim krizlerinden geçtiğini görürüz.Meksika, 1910 yılında başlayan devrim süreci ve art arda gelen darbelerin ardından 1917 yılında anayasa ilan etmiştir. Türkiye ise Osmanlı’nın son demlerini yaşadığı dönemde 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin baskısıyla II. Meşrutiyet dönemine geçmiştir.Ardından 1913 yılında yapılan darbeyle İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi ele geçirmiştir.Türkiye’de Başkanlık sistemi üzerine var olan tartışmalar İttihat ve Terakki cemiyetinin iktadara geldiği sürece kadar uzanmaktadır.

İsrail Seçimlerine Doğru

Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Obama tarafından istenmeyen Washington Ziyareti ile bir kez daha dünya gündemine oturan İsrail’de, 17 Mart 2015 tarihinde “erken genel seçimler” gerçekleştirilecektir. Aralık 2014’te koalisyon hükümetini oluşturan Likud, Yesh Atid ve Hatnuah arasında çıkan anlaşmazlık, Netanyahu’nun Adalet Bakanı ve Hatnuah lideri Tzipi Livni ile Maliye Bakanı ve Yesh Atid lideri Yair Lapid’i görevden alması ile zirve noktasına yükselmiş ve Netanyahu’nun siyasal krizi sona erdirebilmek için erken seçim kararı almasına yol açmıştır.

 

Suriyeli Sığınmacılar: Hukuki Haklar, Sorunlar, Entegrasyon Süreci

0

Avukat Aybüke EKİCİ kimdir?

1983 Aksaray doğumludur. 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ nden mezun olmuştur. İyi derecede İngilizce bilmektedir.2009 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Hukuk Müşavirliği’ ne Avukat olarak atanmış, Ağustos 2013 tarihine kadar burada avukat olarak görevini sürdürmüştür.