Home Blog Page 239

ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin Kudüs’e Taşınması İçin Görüşmelere Başlanıldı.

 Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın “Bunu, Doğu Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak kabul edildiği Filistin meselesinde siyasi süreci iptal edecek bir saldırganlık olarak addediyoruz” sözlerine rağmen Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer tarafından yapılan açıklamayla Trump’ın seçim kampanyasında söz verdiği gibi İsrail Başbakan’ı Binyamin Netenyahu ile telefonda görüşerek bu konu ile ilgili adım atıldığı öğrenildi.

 Irak Stratejik Araştırma Topluluğu Başkanı Vatik Haşimi,Arap Birliği Sözcüsü Mahmud Afifi gibi eğer gerçekleşirse bu durumun Trump’ın ilk başarısızlığı olacağını ve İsrail-Filistin görüşmelerinin sekteye uğrayabileceğini belirtti.Bunun sebebi ilk defa bir ABD hükümetinin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu yönünde resmi bir adım atacağının göstergesi ve Filistin halkının da gelecekte kurulacak devletlerinin başkentinin Doğu Kudüs olmasını istemeleridir.

 ABD yönetiminin,1995’teki Kudüs Büyükelçilik Yasası’na göre İsrail’in başkenti Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması öngörülüyor.Ancak söz konusu yasa 21 senedir Bill Clinton,George W. Bush ve Barack Obama’nın başkanlık dönemlerinde her 6 ayda bir “Ulusal Güvenlik” gerekçesiyle erteleniyordu.ABD Başkanlığına seçilen Cumhuriyetçilerin adayı Trump’ın girişimiyle ise artık ertelenme olmayacak gibi gözükmekte.

Hafize Selin Harmancı – ORTAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

  • https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201701061026665252-abbas-tel-aviv-buyukelciligi-kudus-tasinmasi/
  • http://www.ntv.com.tr/dunya/arap-birliginden-donald-trumpa-kudus-tepkisi,WbhJgklCokqzr2kKxgQCjA
  • http://www.bbc.com/turkce/38714599
  • http://tr.euronews.com/2017/01/23/abd-elciliginin-kudus-e-tasinmasi-icin-ilk-temas-kuruldu

Suudi Arabistan Kralı Suriye Halkı İçin Yardım Kampanyası Başlattı.

 Suudi Arabistan Kraliyet Divanı’nın yaptığı açıklamaya göre Kral Selman‘ın içinde bulunduları savaş ve zorlu kış şartları sebebiyle yardıma muhtaç  olan yerlerinden ayrılmak zorunda kalan Haleplilere destek için tüm ülkede Suriye’ye yardım kampanyasının başlatılması emrini verdiği bildirildi.

 Kral Selman açıklamasında, bu kampanyayı Yardım ve İnsani İşler Merkezinin yürütecek ve partner kuruluşlar aracılığıyla insani yardım malzemesi, ilaç, barınma malzemeleri ve kışlık malzemelerin temin edilecek ayrıca tedavi masrafları ile çadır kurulum masrafları da karşılanacak diye ifade etti.

 Bu yardım kampanyasına öncelikle Kral Selman’ın kişisel hesabından 5,3 milyon dolar, Birinci Veliaht Prens ve İçişleri Bakanı Muhammed bin Nayif’in 2,6 milyon, İkinci Veliaht Prens ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman’ın ise 2,1 milyon dolar bağışta bulundu. Devlet bütçesinden de 26,6 milyon dolarlık tutar ayrıldı.

Ecem Naz Değirmenci – ORTAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Suudi İşadamı Tam Sayfalık Reklamda Trump’ u Tebrik Etti.

 İşadamı Muslat Abu Theneen Al-Sobaie, en popüler yerel Suudi gazetelerinden biri olan El-Jazira’nın son sayfasında bir reklam yayınladı.

 Arap Haberine konuşan Al-Sobaie, reklamda söylediği gibi kendi bakış açısını doğruladığını şöyle anlattı: “ABD liderliğini üstlenme ve görev süreniz boyunca size ve dost canlısı Amerikalılara başarılar ve mutluluklar dilemek adına Ekselansları’nı kutluyorum.”

 Al-Sobaie, reklamda Trump için “Arap ülkelerinde İran’da meydana gelen terörist genişlemesine ve terörle mücadele konusunda uluslararası bir fikir birliğine imza atmaya söz verdiğine dair tutum ve taahhütlerine” değinen ve kişisel beğenisini kazandığını söyledi.

 Reklam yayınlandıktan sonra birçok insanın reklamı alay eden tweetler atması ile bu durum sosyal medyada ses getirdi ve bazı sosyal medyalar Al-Subaie’yi gösteriyi seçtiklerini söyledi.

 Al-Sobaie, bu iddiaları reddetti ve şöhret için reklamı çıkarmadığını sadece başkana görevde bulunduğu için onu tebrik etmek istediğini söyledi.

Ecem Naz Değirmenci – ORTAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Dünya Bankasından Tacikistan’daki Projelere Destek

 Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Cyril Muller, temaslarda bulunmak üzere geldiği Tacikistan’da Cumhurbaşkanı İmamali Rahman tarafından kabul edildi.

 Görüşmede, 23 yıldır devam eden iş birliğine vurgu yapılırken Dünya Bankası ve ona bağlı kurumlar ile Tacikistan arasında verimli sürecin de temellerinin atıldığı hatırlatıldı. Görüşmede özellikle enerji, altyapı, tarım ve sosyal alanlarda sektörel çalışmaların devlet destekli sürdüğünün altı çizildi.

 Rahman ve Muller, taraflar arasındaki iş birliğinden memnun olduklarını dile getirirken, halen Dünya Bankasının desteğiyle ülkede toplam tutarı 350 milyon dolara ulaşan çeşitli projelerin devam ettiğinin de altı çizildi.

 Dünya Bankası bugüne kadar Tacikistan’a 1 milyar dolardan fazla imtiyazlı kredi, hibe ve teknik yardım sağlamış bulunuyor.

Sedat Günalay – AVRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

  • http://www.haberler.com/dunya-bankasindan-tacikistan-daki-projelere-destek-9174149-haberi/

Moldova Cumhurbaşkanı Dodon: AB İle Ortaklık Anlaşması’nı Feshedeceğiz

 Moldova’da iki ay önce seçimleri kazanıp göreve başlayan ve Rusya yanlısı çizgisiyle bilinen Cumhurbaşkanı İgor Dodon, Rusya’nın başkenti Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı basın açıklamasında, Moldova’nın iki yıl önce Avrupa Birliği’yle imzaladığı Ortaklık Anlaşması’nı feshetmeyi planladığını ifade etti.

 Moldova’nın bu anlaşmanın imzalanmasından sonra hem Rusya’da hem de Avrupa Birliği ülkelerinde ciddi ölçüde pazar kaybına uğradığını ifade eden Dodon, Moldova’da parlamento seçimlerinin ardından yeni parlamentoda çoğunluğun kendisini destekleyeceğini ve bu şartlarda, AB ile Ortaklık Anlaşması’nı feshetme imkanına kavuşacağını dile getirdi.

 İgor Dodon, geçtiğimiz Aralık ayında cumhurbaşkanlığı görevine başlamasının hemen ardından, Cumhurbaşkanlığı Konutu’nda dalgalanmakta olan AB bayrağını kaldırtmış ve bu durum, Moldova’daki AB yanlısı kesimlerin tepkisine neden olmuştu. Moldova Cumhurbaşkanı Dodon ise, Moldova yasalarının resmi binalarda kendi ülkelerinin bayrağı dışında başka bir bayrağın asılmasına imkan vermediğini söylemişti.

Ayşe Köroğlu – AVRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

  • http://www.abhaber.com/moldova-cumhurbaskani-dodonab-ile-ortaklik-anlasmasini-feshedecegiz/

Rusya, Suriye’deki Deniz Üssünü Genişletiyor.

 Rusya, Suriye ile Tartus üssünün genişletilmesi ve modernize edilmesi anlaşması imzaladı. Rusya’nın resmi evraklarının yayımladığı internet portalında yer alan anlaşma, Rusya’nın Suriye’nin Tartus şehrindeki deniz üssünün genişletilmesini ve modernize edilmesini öngörüyor.

 Anlaşmaya göre, Rusya üste aynı anda 11 gemi bulundurabilecek ve koruma için gerekli personeli yerleştirebilecek. Üssün bulunduğu kıyının deniz ve hava güvenliğini Rusya sağlayacak.

 Rusya söz konusu üssü, yargı dokunulmazlığı şartıyla ve kira ücreti ödemeden 49 yıllığına kullanabilecek. Anlaşma taraflar arasında aksi bildirilmemesi durumunda 25 yıl uzayacak. Ayrıca üste görevli Rus personel ve ailelerine diplomatlarınkine benzer bir dokunulmazlık tanınacak.

 Rusya’nın Tartus’ta şu anda kullandığı üs, askeri gemiler için bakım ve destek tesisi olarak adlandırılıyor. Rusya ve Suriye daha önce Suriye’deki Himeymim Üssü’nü süresiz kullanmasını öngören anlaşma imzalamıştı.

Ayşe Köroğlu – AVRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

  • http://www.haberturk.com/dunya/haber/1360797-rusya-suriyedeki-deniz-ussunu-genisletiyor

Hazar’a Kıyısı Olan Ülkeler Bakü’de Toplandı.

 Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesi için kurulan çalışma grubunun 48. toplantısı Bakü’de başladı. Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Halef Halefov başkanlığındaki toplantıya, Rusya, İran, Türkmenistan ve Kazakistanlı yetkili ve uzmanlar katıldı.

 Halefov toplantıda yaptığı konuşmada, Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesi için bugüne kadar önemli gelişme sağlandığını belirtti.

 Devlet Başkanlarının katılımıyla bugüne kadar Aşkabat, Tahran, Bakü ve Astrahan’da 4 toplantı yapıldığını hatırlatan Halefov, Bakü ve Astrahan toplantılarında devletlere ait olacak kara sularının eninin ve Hazar’daki iş birliği ilkelerinin belirlendiğini bildirdi.

 Ülkelerin güvenliğine zarar vermeyecek ve bölgede istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlayacak bir nihai statü üzerinde anlaşılması gerektiğini vurgulayan Halefov, silahlı çatışmaların ve işgalcilik politikasının önlenmesi için çabaların birleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

 Toplantı daha sonra basına kapalı olarak devam etti.

Emre Ak – AVRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

  • http://aa.com.tr/tr/dunya/hazara-kiyisi-olan-ulkeler-bakude-toplandi/734547

AB’nin Kafkasya Politikası ve Bölge Üzerindeki Etkileri

   Büyük güçler dendiğinde akla gelen 3 önemli büyük güç; Rusya, Çin ve ABD’dir. Fakat AB’nin de Kafkasya Bölgesi üzerindeki etkisi azımsanamaz.

   AB’nin politikasını incelerken, özelde Kuzey Kafkasya yerine genelde Kafkasya’ya yönelik bakış açısını ele almak daha doğru olmaktadır. Çünkü Kuzey Kafkasya’da bulunan devletler Rusya Federasyonu’na ait özerk cumhuriyetlerdir ve bölgeye yönelik yapılacak olan politikalar Rusya Federasyonu’nun egemenlik alanına girmektedir. Bu ancak bir şekilde aşılabilir: o da insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda.

   1990’dan önce AB, Kafkasya Bölgesi ile hiç ilgilenmemiş hatta İngiltere ve Fransa sömürge için Afrika’ya, Uzak Asya’ya kadar gitmelerine rağmen Kafkasya’da sömürge bile kurmamışlardır. Bunun en önemli nedeni Kafkasya’ya yakın iki önemli gücün bulunmasıdır. Bilindiği gibi bölge, önce Osmanlı himayesinde bulunmaktaydı ve daha sonra 1917 Bolşevik İhtilali ile Ruslar bölgeye hakim olmuşlardır.[1]

   1990 sonrası Doğu Bloku’nun yıkılması ve Kafkas ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanması ile Batı Avrupa, Kafkasya Bölgesi ile ilgilenmeye başlamıştır. Ve daha sonra bir kurum olarak AB, uluslararası alanda daha fazla söz sahibi olmak için Kafkasya’ya olan ilgisini büyük güçlerden gizlemeden belli etmiştir.

   AB’nin eskiden uzak saydığı bölgeye olan ilgisinin nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

   Gül Devrimi

   Asıl sebebi; Gürcistan ekonomisinin hiçbir gelişme göstermemesi ve ülkenin Avrupa standartlarına göre fakir kalması olan 2003-2004’te gerçekleşen bu devrim demokrasi ve reformun yayılması için kapı aralamış ve bölgeyi AB için önemli kılmıştır.[2]

    Enerji Kaynakları

   Rus gazına büyük oranda ihtiyaç duyan Doğu Avrupa 2009 yılında Rusya-Ukrayna gaz savaşı yüzünden Doğu Avrupa 2009 yılında günlerce gazsız kalmış ve bölge, enerji açısından AB için gerekli hale gelmiştir.

Güvenlik Sorunu

   Güney Osetya, Abhazya, Dağlık Karabağ sorunlarının neticesi olan ‘güvenlik durumu’ bölgeyi AB’nin ilgi alanına girmesine sebep olmuştur. Çünkü buralardaki olası bir güvenlik sorunu doğrudan veya dolaylı olarak Avrupa Bölgesi’ni de etkileme potansiyeline sahiptir.[3]

   AB’nin Kafkasya politikasının temelini 1999’da yürürlüğe giren ‘Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması’ oluşturmaktadır. Anlaşmanın esası ekonomik ve teknik konulardır. Anlaşmanın temel mali aracı da TACIS (Technical Asistance to Commonwealth of Independent States) yani ‘Bağımsız Devletler Topluluğu’na Yönelik Teknik Yardım Programı’ dır.[4]

   TACIS ile Sovyet tipi sosyalizmden, Batı tipi serbest pazar ekonomisine dayanan liberal rejimlere geçiş ve sürekliliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Program kapsamında Kafkasya Bölgesi’nde eğitime, enerjiye, ulaştırmaya, gıda üretimi ve dağıtımına, sanayi ve ticari işletmelere destek sağlandı.[5] Kısacası; AB, TACIS ile Kafkasya’da batı yanlısı rejimler oluşturulmasına ve ülkenin modernleşmesine katkıda bulunarak, kendi güvenliğini garanti altına almaya çalışmıştır.

   AB’nin bölgeye yönelik bir diğer programı da yine TACIS kapsamında olan INOGATE (Enerji Kaynaklarının İşletilmesi ve Transfer Edilmesi) Projesidir. Bu proje ile AB, bölgedeki enerji kaynaklarının kullanılması ve dağıtılmasında söz sahibi olmuştur.[6]

   TACIS kapsamında, AB tarafından organize edilen bir diğer program Transport Coridor Europe Caucasus (TRACECA)’dır. Bu program kara, hava ve deniz ulaşımının entegrasyonunu sağlamak amacıyla Avrupa-Asya-Kafkasya yani doğu-batı ulaşım koridoru projesidir.[7] Yeni İpek Yolu da denmektedir bu projeye.

   AB’nin Kafkasya üzerinde tam anlamıyla etkili olması Aralık 2003’te Avrupa devlet ve hükümet başkanları tarafından kabul edilen ‘Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Stratejisi’ ile başlamıştır.[8]

   Güvenlik Stratejisi’nden sonra AB, Güney Kafkasya ülkelerine politik ve ekonomik reformların gerçekleşmesi hususunda yardımda bulunmak, uyuşmazlıkları önlemek, çözüm yollarını desteklemek, mülteciler ve yurtiçi göçe maruz kalmış kişileri geri dönüşüne katkıda bulunmak, AB’nin Güney Kafkasya’daki faaliyetlerinin tutarlı olmasını sağlamak için Finli Diplomat Heikki Talvitie’yi özel temsilci olarak bölgeye atamıştır.[9]

   14 Haziran 2004’te toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın ‘Komşuluk Politikası’ kapsamına alınmasına karar vermiştir. Bu tarihten sonra AB’nin Kafkasya’da izlediği politika; ‘Komşuluk Politikası’dır.[10]

   2007’de Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ye üye olmasıyla komşuluk politikasında daha ileri gidilmiştir. Çünkü bundan sonra AB’nin ilgisi Karadeniz’e yoğunlaşmış ve bu da Karadeniz Sinerjisi’ni doğurmuştur. Bununla birlikte iki bölgeye yönelik politikalarını birbiriyle ilişkilendirmiştir.[11]

   AB, 2008’de Ukrayna, Moldova, Güney Kafkasya ülkelerinden oluşan ‘Doğu Ortaklığı’ adında yeni bir girişimi başlatmıştır.[12] Bu ortaklık girişimiyle de komşuluk politikasındaki tutarsızlıklarını ve eksikliklerini gidermek istemiştir. Bu yetersizliğini kısaca anlatmak gerekirse; yaptığı eylem planlarında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünden bahsederken, Ermenistan Eylem Planı’nda ülkenin durumunu self determinasyon ilkesiyle bağdaştırdığını ve kendisine olan güveni sarstığını söylemek mümkündür.

   Bu Eylem Planları 2006’da kabul edilmiş olup, AB 2007-2010 Dönemi için Azerbaycan’a 92 milyon avro değerinde mali destek sağlamıştır. Bu planda yardımın gerekçesi eylem önceliği olan 10 konuda toplanmıştır:[13]

  • Dağlık-Karabağ sorununun çözümü,
  • Demokrasinin güçlendirilmesi, seçimlerin adil ve şeffaf olması,
  • İnsan hakları, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi,
  • İş ve yatırım koşullarının iyileştirilmesi, yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesi,
  • Gümrük mevzuatının yenilenmesi, gümrük idaresinin güçlendirilmesi,
  • Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanması, maliye ve para politikasının düzenlenmesi,
  • Ekonomi alanında yasama ve yürütme pratiklerinin uyumlaştırılması,
  • 2004’teki Bakanlar Konferansı doğrultusunda enerji ve ulaşım sektörlerinde işbirliğinin güçlendirilmesi,
  • Adalet, güvenlik ve sınır kontrolleri alanında işbirliğinin artırılması,
  • Karadeniz ve Baltık gibi bölgeler arasında işbirliğinin artırılması.

   Bu Eylem Planı’na rağmen; AB, Kafkasya’daki ve Azerbaycan’daki sorunlara çözüm üreten bir konuma gelememiştir. Daha çok altyapı çalışmalarına yönelik mali yardımlarla bölgenin rehabilitasyonu üzerine yoğunlaşmış görünmektedir. Bu sayede, örneğin göç sorunu ve bu sorunu tetikleyen nedenlerin sona erdirilmesi düşünülmüştür. 2013’teki seçimlerin uluslararası normlara uygun olmasını sağlamıştır.[14]

   Sonuç olarak; AB, bölgedeki sorunların çözülmesi kendi menfaatine yarar sağlayacağından, coğrafi olarak git gide bölgeye yaklaştığından, bölgedeki enerji kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmayı düşündüğünden, her geçen gün bölgede daha etkili olmaya çalışmaktadır.

   Rusya, ABD gibi güçler karşısında sönük kalsa da Kafkasya ülkeleriyle kurduğu bağlantılar sayesinde küresel bir aktör olmaya devam edecektir.

Sultan CEYLAN

KAYNAKÇA

  1. http://www.hazar.org/UserFiles/yayinlar/MakaleAnalizler/AmandaPaul.pdf
  2. http://www.hazar.org/UserFiles/yayinlar/MakaleAnalizler/AmandaPaul.pdf
  3.  http://www.hazar.org/UserFiles/yayinlar/MakaleAnalizler/AmandaPaul.pdf
  4.  Haydar ÇAKMAK, AB’nin Kafkasya Politikası, s.:140.
  5.  http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3241/4095.pdf?show
  6. Haydar ÇAKMAK, AB’nin Kafkasya Politikası, s.:141.
  7. http://www.21yyte.org/tr/arastirma/avrupa-birligi-arastirmalari-merkezi/2012/04/27/6582/avrupa-birliginin-kafkasyadaki-varligi
  8. http://www.21yyte.org/tr/arastirma/avrupa-birligi-arastirmalari-merkezi/2012/04/27/6582/avrupa-birliginin-kafkasyadaki-varligi
  9.  http://www.bilgesam.org/en/kategori/13/-bolgeler-kafkaslar
  10. http://www.uidergisi.com.tr/wp-content/uploads/2014/12/Avrupa-Komsuluk-Politikas%C4%B1nda-Sorunlu-Alanlar.pdf
  11.  http://eu-un.europa.eu/articles/en/article_11895_
  12. http://www.academia.edu/1326998/The_Eastern_Partnership_ENP_plus_for_Europes_Eastern_neighbors
  13.  http://ec.europa.eu/environment/enlarg/pdf/enp_action_plan_azerbaijan.pdf
  14.  Sinem KOCAMAZ, The Journal of Central Asia and the Caucasus, s.:59-63.

Siyasal Düşünceler Tarihi Kitap Analizi

SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ KİTAP İNCELEMESİ

 Siyasal düşünce alanında yetkin ve bir o kadar gelişmiş bu eser siyasal düşünüşün sistematik bir değerlendirmesini içermektedir. Eser Alaeddin ŞENEL tarafından kaleme alınmış olup siyasal düşünüşün nüvelerinin atıldığı dönemden günümüze kadar bu alanda yaşanan gelişmeleri tarihsel, kültürel ve düşünsel boyutta tasnif ederek ortaya koymuştur.Yazar genel olarak siyasal düşünce noktasında olayları,olguları ve kavramları dönemin önde gelen düşünürlerin görüşlerini ön plana çıkararak anlaşılır bir dille açıklamaya çalışmıştır. Bu minvalde eseri üç bölüme ayırarak değerlendireceğiz.

 Yazar birinci bölümü ilkel topluluklardaki yaşam tarzı,toplumsal durum ve siyasal düşüncenin ortaya çıkışı üzerinde tahliller yaparak incelemiştir. Eski taş çağından yeni taş çağına kadar meydana gelen insan yaşamının ilk evre yaşanmışlıklarını bununla birlikte ilkellikten uygarlığa geçişin ilk evresi olan bu evreyi metaforik bir anlatış tarzıyla işlemektedir. Bununla birlikte Yunan öncesi ve Yunan sonrası siyasal düşünüş diye ikiye ayırdığı ve alt başlık olarak işlediği bu bölümde Mezopotamya Medeniyetinden Mısır Medeniyetine, Perslerden Romalılara kadar öne çıkan devlet ve medeniyetlerin toplumsal gelişmelerini yöntemsel ve bilimsel açıdan inceleyerek bu medeniyetler arasında sosyolojik ve siyasal gelişmeleri kronolojik olarak değerlendirmiştir.

 İkinci bölümde ise genel olarak Ortaçağ döneminde toplumsal ve siyasal düşünüş üzerinde durmuştur.Özellikle Bizans dönemindeki gelişmeleri toplumun siyasal örgütlenişini ve gelişimini düşünsel tabanda nasıl gerçekleştiğini sade bir dille işlemiştir.Bu aşamada  Ortaçağ Avrupa’sında kilise ve kralın bilme karşı oluşturdukları pasif, pejuratif ve bağnaz anlayışın nasıl şekillendiğini ve kilise ve aristokrat feodalların arasındaki duygusal bağın bu gelişmelere nasıl yansıdığını titizlikle eserine yansıtmaktadır.

 Son bölümde ise Yeni Çağda Toplum ve Siyasal Düşünüş başlığında feodalitenin yıkılış öyküsünü buna karşı burjuvazinin haçlı seferleri sonrası aristokrasiye karşı kazanımını anlatmıştır. Demokrasi, ulus devlet, milliyetçilik akımı, özgürlük kavramlarının ortaya çıkış öykülerini ve nasıl bir kalıba sokulduğunu dönemin önde gelen düşünürleri örnek verilerek açıklamıştır. Montesquieu’den John Locke’a, Thomas Hobbes’tan J.J Rousseau’ya Jean Bodin’den N.Machiavelli’ye kadar bir dönemi düşünsel anlamda etkilemiş dönemli düşünürlerin siyasal hayata yön verişlerini fikirsel açıdan değerlendirmiştir.

 Genel olarak yazar değerlendirdiğimiz bu eserinde siyasal düşünüşün gelişimini bir DNA şifresi kodları intizamında işlemiş düşünce alanındaki ayrıntıları bir zanaat ustası maharetinde önümüze koymuştur. Bu ve bu gibi yapıtlar ülkenin gelecek siyasetinde rol alacak kişilerin okuması ve yararlanması gereken başvuru kaynaklarındandır.

AZİZ ERSOY

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ iMAM üNİVERSİTESİ İ.İ.B.F

SİYASET BİLMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER/4.SINIF

Uluslararası Hukukta Özrün Yasal Boyutu ve Kabulü

   Uluslararası hukukta özrün (apology) tanımını yapmak ve anlayabilmek için önce uluslararası hukukun ne zaman doğduğuna yani tarihsel geçmişine bakmak gerekir.

   Devletlerarası hukuk olarak da bilinen ve kabul görülen uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler altında bir disiplin olarak çıkmıştır. Uluslararası ilişkilerin hukuksal boyutunu bilimsel bir disiplin içinde inceler. Gülenç’e göre, uluslararası hukukun doğuşu ve devlet­ler arasındaki ilişkilerde uygulanmaya baş­lanması egemen-ulus devletlerin ortaya çıktığı 15. ve 16. yüzyıllarda söz konusu olmuştur.[1] Bununla birlikte uluslararası hukuk kural­larının gelişmesi ile ilgili bir durumda Ro­ma İmparatorluğu döneminde görülmektedir. Bu evrensel imparatorluk dö­neminde Roma ile yabancılar arasındaki ilişkileri düzenleyen ‘ius gentium’ bir bakı­ma modern uluslararası hukukun ilk haber­cisi olmuştur.

Her ne kadar çağdaş uluslararası hukuk kurallarının birçoğunun kökü Roma hukukuna dayansa da bu hukukun uluslararası hukuktan çok farklı yön­leri vardı. Bu nedenle modern uluslararası hukukun ortaya çıkışı, egemen-devlet siste­minin ortaya çıkışı ile birlikte olmuştur. İlk uluslararası hukuk kurallarının önemli bir kısmı dini motiflerle yapılan ve Otuz Yıl Savaşları’nı sona erdiren 1648 Vestfalya Antlaş­ması ile genel bir nitelik kazanmış ve yer­leşmiştir.[2]

Siyasi Boyutu

   Siyasi boyutunu, güncelliğini hala koruyan bir örnek üzerinden incelemek anlamak için daha kolay olacaktır. 22 Mart 2013 İsrail’in Mavi Marmara saldırısından dolayı Türk halkından özür dilemişti. Bu özrün dilenmesini oluşturan bazı etmenlerin, aktörlerin ve itici güç konumunda olan unsurlar mevcuttur. Bunlar ekonomik ilişkiler, medya, halk, diplomatik ilişkiler gibi etmenlerdir. Bu özrü ingilizcedeki ‘I’m sorry’ ile karıştırmamak gerekir. Çünkü ‘I’m sorry’ cümlesinin taşıdığı mana; yanlışlıkla yapılan bir eylemden dolayı üzüntüyü dile getirmek için kullanılır. ’I apologize’ cümlesinin taşıdığı mana ise yapılan hatadan(geri dönüşü olmayan hata) dolayı pişmanlığı dile getirmektedir. Bunun hukuki/yasal boyutu ise daha büyük anlam ve sorumluluk taşımaktadır.

   Uluslararası hukuk bağlamında dilenen özrün kabul görebilmesi için birçok etmenler vardır. Dilenen özrün samimi olması ve hukuki boyut taşıması için tazmin edici özelliği ve uluslararası toplum tarafından kabul görmesi gerekir. Özür dilemek, aynı zamanda konuya ilişkin sorumluluğu da kabul etmek anlamına gelir. Özür dilenmesine sebebiyet veren durumun niteliğine bağlı olarak ortaya çıkan zarar/mağduriyetlerinde giderilmesi gerekmektedir.

Eğer devlet, hem sorumluluğunu kabul edip hem de mağduriyeti gidermeye yönelik bir takım araçları devreye sokuyorsa özrün gerçekliği, samimiyeti ve geçerliliği konusunda da ciddi manada şüphelerde ortadan kalkmaktadır.[3] Dilenen özrün diplomatik olarak da yapıcı(restorative) olması da gerekir. Bu da uluslararası hukukun literatürün de bulunan samimi özrün geçerliliğinin nasıl sağlanabileceğini göstermektedir. Bazı akademisyenler özür dileyen tarafın bazı psikolojik baskılara maruz kalabileceğini de dile getirmişlerdir. Bunlar aşağılanmışlık duygusu, öfke, zayıf devlet algısının oluşması gibi motivasyonların oluşmasına sebebiyet verebileceğini dile getirmişlerdir.

SONUÇ

   Özrün uluslararası ilişkilerdeki yaşanan bazı haksızlıkların çözümündeki rolü BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun 2001 yılında tamamlayarak BM Genel Kurulu’na gönderdiği Uluslararası Yasadışı Fiillerde Devletlerin Sorumluluğuna İlişkin Taslak’ta ele alınmıştır.59 madde ve dört ana bölümden oluşan taslağın devletlerin uluslararası sorumluluğunun içeriği başlıklı ikinci bölümde 37. madde ‘eğer devletin sebep olduğu herhangi bir zararın karşılanması ve telafisi mümkün değilse, devlet hukuka aykırılık teşkil eden eylemi kabul eden, pişmanlık içeren resmi bir özür dilemelidir’ ilkesini düzenlemektedir.[4] Bu bir taslak niteliği taşısa dahi özür dilemenin hukuki boyutunun da var olduğu göstermektedir.

Sadık Cafer KİRŞANLI 

Selçuk Üniversitesi

KAYNAKÇA

  1.  Gülenç, Merve Gülçin ‘ULUSLARARASI HUKUK NEDİR’ 2012 Akademik Perspektif
  2.  Pazarcı, Hüseyin ‘Uluslararası Hukuk’, Ankara 2011, Turhan Kitabevi Yayınları
  3.  Özlük, Erdem, “Uluslararası İlişkilerde Özür Dilemek:Özrün Kuramı’’Uluslararası İlişkiler, Cilt 11, Sayı 44(Kış 2015), s.51-78
  4.  Özlük, Erdem, “Uluslararası İlişkilerde Özür Dilemek:Özrün Kuramı’’Uluslararası İlişkiler, Cilt 11, Sayı 44(Kış 2015), s.51-78
  5. Özlük, Erdem, “Uluslararası İlişkilerde Özür Dilemek:Özrün Kuramı’’Uluslararası İlişkiler, Cilt 11, Sayı 44(Kış 2015), s.51-78
  6. Gülenç, Merve Gülçin ‘ULUSLARARASI HUKUK NEDİR?’ 2012 Akademik Perspektif
  7. Pazarcı, Hüseyin ‘Uluslararası Hukuk’, Ankara 2011, Turhan Kitabevi Yayınları
  8. www.wikipedia.com