Home Blog Page 215

Mısır Eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek Serbest Bırakıldı

 2 Mart 2017 günü, Mısır eski devlet başkanı Mübarek 2011 yılındaki sokak gösterilerinde protestocuları öldürmek suçundan beraat etmişti.

 Bugün-24 Mart- itibariyle ise 6 yıllık tutukluluğu son buldu. Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Mübarek’in Kahire’deki askeri hastane olan El-Meadi’den serbest bırakıldığı bildirildi. Bu gelişmeye karşın 2013 yılında beraat ettiği “El-Ahram gazetesi yöneticilerinden hediye alma” davasından yeniden yargılanacak.

 25 Ocak 2011 Devrimi’nde, Mübarek devlet başkanlığından istifa etmiş ve Mısır’da 30 yıllık Mübarek dönemi son bulmuştu. Devrim başarıya ulaştıktan sonra birçok üst düzey yetkili “Kamu malına zarar verme ve yolsuzluk” suçlamasıyla yargılandı. Sisi’nin başında olduğu darbenin başarıya ulaşmasından sonra Mübarek birçok davadan beraat etti. Edinilen bilgiye göre Mübarek tahliye edilirken, tahliyenin yapıldığı mahallede bir patlama gerçekleştiği bildirildi. Bu olay hakkında herhangi bir açıklama yapılmazken, ülkede tansiyonun yeniden artacağına yönelik endişeler dile getiriliyor.

Fatih Dağ – AFRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Arjantin’in Eski Devlet Başkanı Cristina Fernandez’e Suçlama

 Arjantin’de, eski Devlet Başkanı 64 yaşındaki Cristina Fernandez’in, ‘görevde olduğu 2007-2015 yılları arasında döviz piyasasına yaptığı müdahaleyle devleti bilerek zarara uğrattığı’ gerekçesiyle yargılanmasına karar verildi. Fernandez, aynı zamanda yolsuzluk iddialarıyla alakasız başka soruşturmalarla da karşı karşıya.

 Federal Yargıç Claudio Bonadio, Fernandez ve hükümetinin, o dönemde ulusal para birimi pesonun değerini yapay olarak yükseltmek için Merkez Bankası aracılığıyla piyasaya değerinin altında dolar sattıklarını ve bu yolla alıcılara haksız kazanç sağladıklarını savundu. Bu müdahalenin Merkez Bankası rezervlerinde ciddi kayba yol açtığını vurgulayan Bonadio, satışlar nedeniyle kamunun 4,9 milyar dolar zarara uğradığını kaydetti.

 Eski Devlet Başkanı Fernandez ise hakkındaki suçlamaları reddederken, Federal Yargıç Claudio Bonadio, karara ilişkin yaptığı açıklamada, devleti dolandırma suçundan Fernandez’in yanı sıra dönemin Ekonomi Bakanı Axel Kicillof ve Merkez Bankası Başkanı Alejandro Vanoli’nin de aralarında bulunduğu toplam 15 kişinin yargılanacağını belirtti.

Nazlıcan Çağlan Yıldırım – LATAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

 

Brezilya Havaalanlarını Özelleştirdi

 Brezilya, ekonomik kriz nedeniyle Salvador, Florianopolis, Fortaleza ve Porto Alegre havaalanlarını Avrupalı 3 gruba 1,2 milyar dolara sattı.

 Brezilya şu sıralarda tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşamakta. Brezilya hükümeti, 4 havaalanını Avrupalı 3 gruba 3,7 milyar Brezilya reali (1,2 milyar dolar) özelleştirme bedeli ile sattı. Salvador havaalanını 660 milyonu peşin 1,6 milyar reale Fransız Vinci grubuna, Florianopolis havaalanını 83 milyonu peşin 241 milyon reale İsviçreli Zurich grubuna, Fortaleza havaalanını 425 milyonu peşin 1,5 milyar reale Alman Fraport grubuna ve Porto Alegre havaalanını ise 290 milyonu peşin 382 milyon reale  Alman Fraport gruba satıldı.

 Brezilya hükümeti bu özelleştirilmelerle toplam 3,7 milyar real alacak ve  bunun 1,46 milyar realini imzaların atılmasıyla nakit olarak tahsil edecek. Havaalanlarını satın alan şirketler özelleştirme bedellerinin geri kalan kısımlarını 5 yıllık sürede ödeyecekler. Şirketler, havaalanlarının yönetimlerini temmuzdan itibaren 6 aylık geçiş sürecinde devralacaklar.

Yabancı şirketler ile hükümet arasında yapılan sözleşme şartlarına göre havaalanı projelerini büyütmek için yabancı şirketlerin Brezilyalı inşaat firmalarıyla çalışma zorunluluğu bulunuyor. Özelleştirmelerde minimum 6,6 milyar Brezilya reali yatırım yapılması öngörülüyor.
Brezilya Devlet Başkanı Michel Temer, özelleştirme sonucunda Twitter hesabından “Brezilya uluslararası güvenilirliği geri kazandı.” mesajını paylaştı.

Kübra Aslan – LATAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Çin, Yeşillenmeye Çalışıyor.

 Çin’in günümüzde gitgide artan hava kirliliği ülke için son derece ciddi bir boyuta ulaşmış bulunmakta. Üst düzey yetkililer ve analistler bu sorunun önüne geçmek için birçok proje hazırlıyor. Öncelikle “Yeşil Kolye” adını verdikleri projeyi hayata geçirerek Çin’deki çölleşmeyi engellemeye çalışıyorlar.

 Çevreyi kirleten şirketlere ve fabrikalara caydırıcı ceza vererek kirliliği azaltmaya çalışan yetkililer, alternatif enerji kaynakları bulmak ve bunlara yatırım yapmak için çalışmalar başlattı. Yeşil Kolye Projesi’nin, Çin’in Hubei eyaletinde başlayarak Pekin’e ulaştırılması planlanıyor. Fabrikaların yoğunlukta olduğu bir bölge olan Hubei’de yapılacak ağaçlandırma çalışmalarıyla daha temiz bir hava üretilmeye çalışılacak.

 Projenin planı geçtiğimiz Perşembe günü Hubei eyaletinin resmi web sitesinde duyuruldu. Proje, “Başkente yeşil kolye takmak” sloganını taşıyor. Projenin içeriğinde ise; yeşil alanların bir araya getirilmesi, sulak alanların restore edilmesi, endüstriyel atıkların suya atılmaması ve bu bölgelere ağaç dikilmesi gibi faaliyetler yer alıyor.

Sema Yıldırım – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

NATO Hava Harekatı 18 Yılını Geride Bıraktı

 Bundan 18 yıl önce NATO birlikleri Sırp güçlerine karşı hava herakatı başlatmış, bombardıman 78 gün sürmüştü. NATO harekatı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1244 kararının kabul edilmesiyle son buldu. Harekat ardından Sırp güçleri Kosova’dan çekildi ve NATO birlikleri Kosova’ya girdi. Başarıyla sonuçlanan hava harekatının ardından evlerinden kovulan ve mülteci durumuna düşen yaklaşık 1 milyon Kosovalı evlerine geri döndü, Kosova’da Birleşmiş Milletler tarafından geçiçi yönetim kuruldu, Kosova’da 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlık ilan edildi.

 Clinton o dönem yaptığı açıklamada  “Biz ve NATO İttifakı Kosova’da savaş için barışçıl bir çözümün bulunmasında tüm çabaları yaptık. Fakat Hırvatistan ve Bosna’da daha önce savaşlara neden olan Başkan Miloşeviç, barış yerine saldırıları tercih etti” şeklinde konuşmuştu.

 Cumhurbaşkanı Thaçi konuya ilişkin açıklamalarda bulundu: Bu müdahale ile Kosova özgürlüğünün yolu açılmıştır diyen Thaçi, aynı zamanda Sırp devletinin Kosova’ya yönelik yüzyıllarca süren terörünün de son bulduğunu belirtti. Thaçi, “katliamı durdurmak için dünyanın ilk kez birleştiğini belirtti. ‘‘Bombardıman ve Kosova’da yaptıkları hizmet sırasında hayatını kaybeden tüm NATO askerlerinin rahmetle anıldığını ve aynı zamanda müttefiklerimizin, özgürlüğümüz için yerine getirdikleri vaatler nedeniyle de şükranlarımızı ifade etmekteyiz” dedi. Thaçi, 18 yıl aradan sonra ABD ve diğer batılı dostlarımızla birlikte- dünyanın dört bir yanında barışın korunması için katkıda bulunmak amacıyla, NATO üye ülkesi olmanın en büyük hedeflerden biri olduğunu ileri sürdü.

 Başbakan İsa Mustafa ise değerlendirmesinde; bundan tam 18 yıl önce başlayan NATO hava harekatının yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “NATO hava herakatı ve Kosova genelindeki kurtuluş savaşı, bizlere özgürlüğü getirdi” dedi. “Bizler bugün en zor anlarımızda bize destek sunan, ABD, İngiltere ve NATO üyesi tüm ülkelere şükranlarımızı sunuyoruz” diyen Başbakan, hava harekâtının bağımsızlık ve demokrasi yolunu açtığını ifade etti.

Miray Sıçramaz – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

 

Ankara’da Rumeli – Balkan Buluşması

 Balkanlar’da yaşayan Türklerin temsilcilerinin katılımıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nda Türkiye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca düzenlenen “Rumeli – Balkan Buluşması” gerçekleştirildi.

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca düzenlenen “Rumeli – Balkan Buluşması”nda Balkan Federasyonu üyelerini kabul etti.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugünlere gelmesini, Rumeli ve Balkanlar başta olmak üzere, ülkenin bulunduğu coğrafyanın dört bir yanından hicret ederek, kendilerine Türkiye’de yeni bir hayat kuranların emeklerine borçlu olduklarını kaydetti.

 Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelenlerin Türkiye’nin göçmeni değil, asli evladı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanlara, şöyle seslendi: “Sizlerin dedeleri, ataları başka bir yere değil, ana yurtlarına, baba evlerine geldiler. Bir asır önce yaşadığımız Balkan faciası yüreğimizde öyle derin bir yara açmıştır ki Çanakkale’de askerimiz, subayımız gözünü kırpmadan ölümün üzerine yürümüştür. Kendisi de Rumelili olan Gazi Mustafa Kemal, Balkan utancını bir daha görmektense, burada ölmeyi tercih ettiğini söylüyor.”

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rumeli ve Balkan Türklerinin sorunlarının çözümü konusunda, devlet olarak eskiden beri çok önemli çalışmalar yürüttüklerini belirtti.

 Mahir Yağcılar, Kosovalı Türkleri temsil etti. Bakan Yağcılar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’yla ikili görüşme gerçekleştirdi.

 Başbakan yardımcısı Türkeş ise Balkanların Türkiye için sıradan bir coğrafya olmadığını belirtirken, bazı Balkan şehirlerinin, coğrafi olarak İstanbul’a, çoğu Anadolu şehrinden bile daha yakın olduğunu vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Balkanlardan gelenlerin fikren ve bedenen ciddi emekleri olduğunu belirterek, “Türkiye de başlı başına bir Balkan ülkesidir ve tarihin şu güzel cilvesine bakınız ki, uzun yıllardır Türkiye’ye göç eden Balkanlı kardeşlerimizle, şimdi, başka coğrafyalardan gelen göçleri birlikte göğüslüyoruz. Bugün Türkiye, bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ilkeleri çerçevesinde bütün Balkan ülkeleriyle ikili ilişkilerini dostça bir şekilde sürdürürken, bu ülkelerle çoklu platformlardaki işbirliğine de büyük özen göstermektedir.” ifadesini kullandı.

Miray Sıçramaz – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Türk Bayrağına Saldırı Girişimi

 Türkiye’nin Üsküp Büyükelçisi Tülin Erkal Kara’nın makam aracındaki Türk bayrağı, kimliği henüz belirlenemeyen bir saldırgan tarafından sökülmek istendi. Büyükelçi Erkal Kara’nın, Makedonya Kültür Bakanı Elizabeta  Kançeska-Milevska ile görüşmesi devam ettiği sırada gerçekleşen saldırı  girişiminde, saldırgan makam aracının üzerindeki Türk bayrağına müdahale ederek, bayrağı sökmek istedi. Makam şoförü Orhan Salih’in engellediği saldırı girişiminin ardından, “Burası Makedonya” diye slogan atan saldırgan olay yerinden kaçarak uzaklaştı. Saldırganın, makam şoförü Salih’e de fiziksel müdahalede bulunduğu  öğrenildi. Saldırının ülkedeki emniyet yetkililerine de iletildiği ve konuyla  ilgili gelişmelerin büyükelçilik tarafından yakından takip edildiği bildirildi.

 Makedon bakan ile Üsküp Türk Çarşısı yakınındaki Kurşunlu Han’ın  restorasyon çalışmaları hakkında görüşmek üzere bir araya gelen Erkal Kara, saldırı girişiminin söz konusu görüşme sırasında gerçekleştiğini belirterek, bu ve benzer saldırıların iki ülke arasındaki iyi ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. AA muhabirine konuya ilişkin açıklamada bulunan Erkal Kara, Türkiye  ile Makedonya’nın dost ve kardeş ülkeler olduğunun altını çizerek, “Ülkelerimiz  arasında karşılıklı güven ve her alanda iyi ilişkiler mevcuttur.” dedi.

 Türkiye’de temaslarda bulunan Devlet Bakanı ve TDP Genel Başkanı Beycan İyas, sosyal medya hesabı üzerinden açıklamalarda bulundu. İçişleri Bakanıyla görüşen İlyas, Üsküp’te Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği aracında Türk bayrağına saldırı girişiminde bulunan provokatörün yakalandığını söyledi. İlyas, şu paylaşımda bulundu: “Türk bayrağı Türk milletinin şerefidir ve elle dokunulmayacak kadar değerlidir. Makedonya’da yaşayan ve her birinin birer Türk bayrağını temsil ettiği Makedonya Türkleri adına bugün yaşanan olayı kınıyorum ve provokatörün şu an itibariyle gözaltına alındığı bilgisini paylaşmak istiyorum. Yaşanan olay iki ülke arasındaki mükemmel ilişkileri bozmaya yönelik bireysel provokasyon olduğu alenidir. Ancak her şeye rağmen Makedonya ve Türkiye arasındaki ilişkiler en yüksek seviyede kalacaktır.”

Seda Şişman – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Rusya ve Yunanistan Bölgelerarası İşbirliğini Güçlendirmek İstiyor

 Atina’daki Rus Bilim ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıya iki ülkeden katılan çok sayıda diplomat, işadamı, bilim insanı ve yerel yönetim temsilcileri, Rusya ve Yunanistan arasında ekonomi alanında azalan işbirliğini geliştirme mekanizmalarının varlığına dikkat çekti, bölgelerarası işbirliğinin geliştirilmesine vurgu yaptı.

 Yaptırımlardan önce Rusların masalarında daha çok Yunan menşeili ürünlerin bulunduğunu belirten Sankova, 2014’ten bu yana Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar ve Moskova’nın karşı önlemleri sonucunda iki ülke arasındaki ticaret hacminin hızlı bir şekilde düştüğünü aktardı.

 Sankova, “Birçok dostumuz, Yunanistan’ın da AB yaptırımlarına katıldığına içten üzüldü. Şu anki durumdan çıkış arayıp, ticari ilişkilerimizi geliştirmenin yollarını bulmalıyız” ifadelerini kullandı.

 Yunanistan’daki Rus işadamlarının aktif bir şekilde işbirliğine davet edilmesi çağrısında bulunan Sankova, “Büyükelçiliğimizin ticaret ve ekonomi departmanı ihracatçılara gerekli yardımları ve bilgileri sağlamaya hazır” diye konuştu.

 Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Aleksandr Kopnin, “Yurtdışındaki yurttaşlarımızla birlikte Rusça konuşan, ihracatı geliştirmeye yönelik çalışan işadamlarının arasında birlikler oluşturmaya çalışacağız” dedi.

 Rusya’nın ekonomisinde Batı’nın uyguladığı ambargo sonrasında değişiklikler olduğunu, önce Yunanistan’dan alınan ürünlerin yerine şimdi Rusya’nın güney bölgelerinde yetiştirilen ürünlerin kullanıldığın öne süren Hyonis, Rusya yönetiminin ambargoyu kullanarak, kendi ürünlerini oluşturduklarının altını çizdi.

Hande Kutlu – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Almanya – Tunus Arasında Mülteci Anlaşması

 Almanya’nın Berlin şehrinde Noel pazarına düzenlenen terör saldırısı sonrası ülkedeki kuzey Afrikalı kaçak göçmenlerin sınır dışı edilme süreci hızlandırıldı. Tunus’u ziyaret eden Almanya Başbakanı Angela Merkel, bin 500 kaçak Tunuslunun ülkesine geri gönderilmesi için Tunus hükümetiyle anlaşmaya varıldığını açıkladı.

 Tunus Cumhurbaşkanı Essebsi anlaşmanın her iki taraf için de iyi olduğunu söyledi: “Bu anlaşma Almanya’da oturumu olmayan bin 500 Tunuslu göçmeni ilgilendiriyor. Bizimle anlaşmaya varılması Almanya için de iyi oldu. Çünkü o insanları aniden sınır dışı edebilirlerdi. Bizim açımızdan bakıldığında; bu kişilerin Tunuslu olduklarını doğrulamak için Almanya’ya bir ekip göndereceğiz.”

 Mülteci anlaşması karşılığında Almanya, Tunus’a kalkınma projelerinde kullanılması için 250 milyon Euro yardımda bulunacak.

 Berlin’deki Noel pazarına saldıran Tunus vatandaşı Anis Amri’nin Almanya’daki iltica başvurusu reddedilmişti. Saldırı sonrası Başbakan Merkel göçmenlere yönelik ‘açık kapı’ politikası yüzünden yoğun eleştirilere muhatap olmuştu.

Halit Uysal – AFRAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Çin’in Küresel Sisteme Bakışı ve ABD ile İlişkileri

Çin’in Küresel Sisteme Bakışı ve ABD ile İlişkileri

 Çin’in küresel sistemdeki yerine bakmadan önce Çin’i tanımlamak gerekirse nereden başlamamız gerekir?

Binlerce yıllık köklü bir medeniyete sahip olan Çin, coğrafyası nedeniyle diğer kültürlerden uzak kalmış, kendine has bir kültür geliştirmiştir. Çok eski dönemlerde dünyanın diğer bölgelerine göre teknoloji alanında ileri bir medeniyet olan Çin, kağıt, pusula, barut gibi birçok önemli keşfe imza atmıştır.

Bildiğimiz gibi Çin coğrafyası sayesinde denize açılabilen bir ülkedir. Teknoloji konusundaki gelişmişliği Çin’in denizcilik faaliyetlerini de etkilemiş midir?

1400lü yıllarda Çin denizcilik alanında da oldukça ileri düzeydeydi. Ancak Çin, hiçbir zaman denizaşırı ülkelere ilgi duymamıştı. Amiral Zheng He, Hürmüz Boğazı’na doğru filosunu yola çıkardığında ise Çin’in kuzey sınırında tehditler baş göstermiş, o dönemin İmparatoru, filoyu gereksiz bularak ortadan kaldırılmasını emretmiştir. Böylece Çin’in denizcilik serüveni başlamadan bitmiştir.

İnanç temellerini ele almak gerekirse Çin’in din temelleri neye dayanır?

Din konusunda da Çin farklı bir gelişim göstermiştir. Batı’da çeşitli dinler ve peygamberler ortaya çıkarken, Çin’de böyle bir durum oluşmamış, daha çok yönetim ve sosyal yaşamın nasıl olacağıyla ilgili konular öne çıkmıştır. Bunun en önemli nedeni ise Konfüçyüs’tür.

Konfüçyüs kimdir ve Çin için önemi nedir?

Ö. 551-479 yılları arasında yaşamış ve ritüeller, müzik, okçuluk, matematik gibi o dönemin önemli alanlarında oldukça başarılı olan Konfüçyüs, birçok devleti gezerek siyasi ideallerini yaymaya çalışmış, birçok öğrenciye dersler vermiştir. İnsan doğasının iyi olduğunda hareket eden Konfüçyüs öğretisinin temel amacı uyum ve barış toplumu kurmaktır. Göklerin olu olarak anılan yönetici, erdem ve ahlak sahibi olmalı, toplumsal düzen için anne-babaya saygı öncelikli olmalıdır. Çin’de uyum arpa/buğday ve ağız kelimelerinin birleşiminden oluşan he (和) karakteriyle ifade edilir. Uyum aslında farklı maddelerin uygun oranlarda bir araya gelerek dengeyi oluşturmasıdır. Uyumu en iyi anlatan felsefelerden biri yin yang felsefesidir. Siyah kısım yin, beyaz kısım ise yang’i ifade eder ve birbirlerinin özünü içerirler. Her şeyin bir zıttı vardır ve zıtlıkların dengesiyle uyum yakalanabilir.

Konfüçyüsçülük, Han Hanedanlığı döneminde devlet ideolojisi olarak benimsenmiş, memurluğa giriş sınavlarının hepsi Konfüçyüs klasiklerine dayanarak yapılmıştır. M.S. 960-1227 yıllarında Taoizm ve Budizm’in etkisiyle Neo-Konfüçyüsçülük ortaya çıkmış, 20. Yy’da ise Batı felsefesin etkisiyle Yeni-Konfüçyüsçülük oluşmuştur. 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Mao, Çin’in tüm eski gelenek ve kültürel değerlerine savaş açmış, bu bağlamda Konfüçyüs’ün de tüm eserleri ve heykelleri yıkılmıştır. Ancak Mao’nun ölümüyle, 1976’dan sonra Konfüçyüsçülük yeniden yükselişe geçmiştir.

Çin’de Merkez Krallık’tan bahsedilir. Bu Merkez Krallık nedir?

Çince’de Zhongguo kelimesi ile ifade edilen ve Merkez Krallık/Ülke anlamına gelen Çin, kendini dünyanın merkezinde görmüş ve yabancıları barbar olarak tanımlamıştır. O dönem dış dünya ile ilişkilerini düzenlemeye yarayan sisteme vergi-haraç sistemi adı verilmektedir (Tributary system) ancak bu isim birçok yanlış anlaşılmayı da beraberinde getirmektedir. Verilen isimle tek taraflı bir uygulamaymış gibi algılanan bu sistem, yabancıların-barbarların Çin imparatorluğunun üstünlüğünü kabul ederek hediyeler sunmasına ve bu sayede Çin’in korumasını sağlamasına dayanmaktaydı. Ancak sistem aslında karşılıklık ifade etmektedir. Çin’e haraç vermek onursuzluktan ziyade bir ayrıcalıktır. Çin’in hiçbir zaman toprak hırsı olmamış, diğer ülkelerin iç işlerine karışmamıştır.

Çin barbarları egemenlik altına almak istememiş, ticari teşvikleri ve diplomasiyi kullanarak onları Çin merkezciliğini benimsemeye yönlendirmiştir. Teşvik ve diplomasinin işe yaramadığı durumlarda barbarları kontrol etmek için diğer barbarları kullan stratejisini benimseyen Çin için toprak almaktan ziyade psikolojik üstünlük elde etmek çok daha önemlidir. Uzun çalışılmış, detaylı ve sabırlı yolları tercih etmektedirler. (Sun Tzu: Savaş Sanatı) Örn: Satranç vs Go

Çin’in gücünü büyük derecede kıran Afyon Savaşlarının seyri nasıl olmuştur ve bu savaşların Çin’ de doğurduğu sonuçlar nelerdir?

Sanayileşme çağına girdiğinde Batı teknolojik olarak da gelişti ve Çin’in zenginliği ilgi çekmeye başladı. Batının serbest ticaret, eşit egemenlik gibi kavramları Çin’de duyulmamıştı. Çin pazarına girmek isteyen Batılıların talepleri Çin İmparatoru tarafından geri çevrildi. (Macartney: İngiliz elçisi, diplomasi tarihinin en başarısız teması).

I.Afyon savaşı’nın nedeni İngilizlerin Çin’e yasal olmayan yollardan afyon sokmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Savaşı İngilizler kazanıyor. Hong Kong İngilizlere geçiyor, (1997’de geri verildi) sonrasında limanlar açılıyor. Ancak Batılı güçler daha fazla imtiyaz koparmak istedi ve II. Afyon Savaşı başladı. 1856-1960 yılları arasında Fransa, İngiltere Çin’e karşıdır. Bunun sonucunda daha fazla liman ticarete açıldı. Bu sırada Japonya’da Çin gibi 19. Yüzyıl’da Batı teknolojisiyle karşılaştı ama Çin’in aksine kapısını Batı teknolojisine açtı. 1868’de Japon İmparatoru birçok reform yaptı (Meiji reformları). Ekonomik gelişmeler yaşandı. Japonya, Çin’in etkisi azalınca Kore’yi ele geçirmek istedi. 1894’te Kore’de çıkan bir ayaklanmada Çin de Japonya’da asker gönderdi. Kore’nin bağımsızlığı kabul edildi ve Tayvan Japonya’ya verildi. 2. Dünya savaşında Çin yeniden Tayvan’ı ele geçirdi.

Yasukini Shrine Tapınağı’nın Çin için önemi nedir?

1921’de ÇKP (Çin Komünist Partisi) kuruldu. Bu sırada Batılı güçler savaş nedeniyle Çin’deki etkilerini kaybettiler. 1937’de Japonya Nanjing katliamını gerçekleştirdi. Katliamda net sayı belli olmasa da 300.000 kadar Çinlinin öldürüldüğü ve binlerce kadının tecavüze uğradığı söyleniyor. Yasukini Shrine Tapınağı savaşta ölenler için yapılmıştır. Japon başbakanının tapınağı her ziyaret edişinde Çin ile ilişkiler geriliyor.

Yakın geçmişe geldiğimizde Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ile 1949-1969 arası dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

1949’da komünistler üstün geldi ve ÇHC kuruldu. Bu sırada Milliyetçiler Tayvan’a kaçtı ve orada kurdukları yönetimin tüm Çin’i temsil ettiğini söylediler. 1949-69 arası dönem, Çin’in daha çok içişleriyle ilgilendiği, ekonomisini canlandırmaya çalıştığı dönemdir. Bu sırada ABD, Milliyetçi hükümeti destekliyordu ve BM’de 1971 yılına kadar Tayvan, tüm Çin’in temsilcisi olarak tanındı. ABD bu komünist yönetimi uzunca bir süre tanımadı. ABD, Çin’in Tayvan’a olası bir müdahalesini önlemek için 7. Filoyu Tayvan boğazına göndermesiyle Tayvan boğaz krizi başladı. Amerikan karşıtı duygular iyice arttı.  Son Amerikan vatandaşları da ülkeden çıkarıldı.

1958-61 yıllarındaki ileri büyük sıçrayış, sosyalist bilinci artırmayı hedefleyen ekonomik ve toplumsal bir kampanyadır. Herkes üretim sürecine katıldı, komün sistemi oluşturuldu. Özel tarım yasaklandı her şey kollektif hale geldi. 5000 aileden oluşan komünler meydana geldi. Mao’nun hedefleri çok yüksekti, başaramamanın cezasından korkan köylüler rakamları abarttılar, daha fazla üretim varmış gibi gösterdiler. Yapılan diğer yanlış uygulamalarla birlikte ülkede kıtlık baş gösterdi ve 3 yıl boyunca 50 milyon civarı insan hayatını kaybetti. Sonrasında ise Mao Kültür devrimini başlattı. Eski gelenek, kültür ve düşüncelere karşı bu devrimle savaştı özellikle Konfüçyüs eserlerini yok etmek için. Mao’nun kızıl muhafızları, burjuva hayatına özenenleri, hizaya getirmeye çalıştı. Üniversiteler ve liseler 1 yıl kapatıldı, herkes kırsala çalışmaya gönderildi, herkes Mao’dan seçmeler, kırmızı kitapla eğitime tabi tutuldu. Bu kızıl muhafızların başlattığı temizlik operasyonuyla yine milyonlarca kişi hayatını kaybetti.

Bildiğiniz gibi 1969-1979 arası dönemde Çin ABD ile yakınlaşma sürecine girmişti. Bu dönemi nasıl değerlendirirsiniz?

Bu dönem ilişkilerde yakınlaşma dönemidir.

 1) 1969 Nixon doktrini: ABD’nin Asya’daki varlığını azaltacağını ve Çin’i çevreleme politikasını yeniden ele alacağını söyledi. Çin’in bu dönemde Sovyetlerle de ilişkileri kötüye gidince, ABD’ye yeşil ışık yaktı. 1970’de Kissinger gizlice Çin’e gitti. ABD’nin amacı Sovyetleri nükleer silah konusunda yumuşamaya götürmekti ki bu etkili oldu. Sovyetlerle nükleer silahlanmaya sınırlama getiren ilk antlaşmasının yolu açıldı.

2) 1971 Japonya Masa Tenisi Şampiyonası: Japonya’nın ısrarı üzerine Çin, masa tenisi takımını gönderdi. Normalde ABD takımıyla selamlaşılması dahi yasaktı ama bazı tesadüfler neticesinde ABD ping pong takımı Çine davet edildi. Oldukça iyi ağırlandılar, Nixon ticaret yasağını kaldırdı. Bunları takiben 1971’de BM de yapılan oylamada Milliyetçi Çin üyelikten çıkarılacak ÇHC tüm Çini temsilen BM ye girdi. 1972’de Nixon Çin’i ziyaret etti, tek Çin ilkesini tanıdığını söyledi.

1989-2001 yılları arasında ABD ve Çin arasındaki ilişkiler sürekli gel git hali yaşamıştır. Bu durumu genel bir çerçevede değerlendirebilir misiniz?

Sovyetlerin dağılması ile soğuk savaş sona erdi. 1995te Tayvan lideri ABD’yi ziyaret etmişti. İlişkiler gerildi, Çin Büyükelçiyi geri çekti, üst düzey görüşmeler iptal edildi.1999’da ABD, Yugoslavya’ya müdahale ederken Çin Büyükelçiliğini bombaladı. 3 Çinli öldü. Bill Clinton özür diledi. Çin’de protestolar yapıldı ama Çin, olayı kınadı ama ek çıkarları ön planda tutarak ilişkilerine devam etme kararı aldı.2001’de ABD keşif uçağı güney Çin denizi üzerinde Çin jet uçağı ile çarpıştı. İlişkilerde keskin düşüş, Çin, ABD’nin uluslararası hukuku ihlal ederek Çin hava sahasına girdiğini iddia etti. 11 eylül saldırıları dönüm noktası oldu. Çin ABD’ye telgraf gönderip baş sağlığı diledi. İlişkiler düzelmeye başladı.

2000’li yıllara geldiğimizde ve sonrasında ABD ile Çin’in temel sorunları nelerdi?

1) Tayvan sorunu: ABD 1971’e kadar Tayvan’ı destekledi, sonra BM sonra geri adım attı. 1979’da Çin tek ülke iki sistem modelini kabul etti. Yani Tayvan’daki mevcut kapitalist yaşam düzenine karışmayacaklardı. ABD’de tek Çini kabul ediyor. Çin’in de ABD’nin de Tayvan boğazında çıkarları var. Boğaz enerji ikmali bakımından önemli. En büyük problem ABD’nin Tayvan’a silah satışıydı. ABD silah satışında artış olmayacak demişti ama rakamlarda düzenli artış oldu. Diğer yandan çinin askeri bütçesi artıyordu ve ABD endişeliydi. 2005 yasası ile Tayvan’da bağımsızlık ilan edildi, nükleer silah alımı oldu ve ayaklanma çıkarsa Çin müdahale edebilme şansı oldu.

 2)Tibet Sorunu: 1912’de Tibet Çin’in parçası olmuştur. Hatta Dalay Lama meclise temsilciler göndermiş ama ABD ve Hindistan Tibet ile ilişkilerinde Tibet bağımsızmış gibi davranmıştır. 1950’de Çin Tibet’i işgal etti. Sosyalizme dönüştürmeye çalıştı. ABD Tibetli gerillaları silahlandırdı. 1959’da ayaklanma çıktı. Dalay Lama 80.000 kişiyle Hindistan’a kaçtı. Kültür devriminde buradaki gelenek, kültür de yok edilmeye çalışılmış. Dalay Lama ABD’yi defalarca ziyaret etmiştir ama resmi olarak Dalay Lama’nın ABD’de olduğu haberi sadece 2007 yılında olmuştur. 2007’de ABD Dalay Lama’ya onur madalyası vermiştir. Sadece 2009’da Obama 1 kez Dalay Lamayı reddetti. 2010-11 de harita odasında görüşmeler oldu. Çin bunu içişlerine karışma olarak algıladı.

 Yrd. Doç. Dr. Cemre PEKCAN

Lisansini Izmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası Ilişkiler ve AB Bölümünde, Yüksek Lisansını Leeds Üniversitesi’de Çin Çalışmaları bölümünde yapan yazar, doktorasını Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Çin dış politikası alanında tamamlamıştır. Ayni üniversitede Yrd. Doc. Dr olarak görev yapmakta olan yazarın çalışma alanları; Çin Dış Politikası, Çin-ABD İlişkileri, Çin Felsefesi, Asya-Pasifik’te Uluslararası İlişkiler’dir.

Şeyda ÖCAL  – Abdullah AKSOY

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi TUİÇ Temsilcisi

Editör: Aslınaz İLHAN

Çin’in Küresel Sisteme Bakışı ve ABD ile İlişkileri