Home Blog Page 210

Kuzey Kore Tekrar Doğu Denizine Füze Fırlattı

 Kuzey Kore, Hammyong’un güneyinde Sinpo yakınlarındaki bir bölgede, Çarşamba sabahı Doğu Denizi’ne balistik bir füze fırlattı. Seul Genel Kurmay Şefleri, füzenin yaklaşık 60 kilometre uçtuğunu ancak Güney Kore ve ABD’nin başarılı olup olmadığını görmesi için analiz edilmesi gerektiğini söylediler

 Orta menzilli balistik füzelerin bir KN-15 başka bir değişle Pukguksong-2. gibi gözüktüğünü söylediler. Uzmanlar, KN-15’in katı yakıt motoru kullandığını ve bunun da Rodong veya Musudan gibi sıvı yakıt kullanan füzelerden daha hızlı olabileceğini belirtti.

 “Sıvı yakıt balistik füzelerden farklı olarak, katı yakıt balistik füzeleri ön yakıt doldurma işlemine ihtiyaç duymaz, bu yüzden sürpriz bir saldırı için kullanılabilirler.”

 ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, provokasyonla ilgili kısa bir açıklama yaparak ABD’nin Kuzey Kore hakkında yeterince konuştuğunu ve başka yorum yapmayacağını söyledi.

 Fırlatma, ABD Başkanı Donald Trump ile Çinli meslektaşı Xi Jinping’in Floridada gerçekleşecek olan zirve görüşmelerinden sadece iki gün önce gerçekleşti. Kuzey Kore, muhtemelen oradaki tartışmaların merkezinde olacak. Kuzeyin son provokasyonu, dört balistik füze ateşlediği Mart başında gerçekleşmişti. Yaklaşık bin kilometre uçtuktan sonra dört füzeden üçü Japonya’nın seçkin ekonomik bölgesinde iniş yaptı.

 Uzmanlar, Pyongyang’ın yakın gelecekte bir nükleer test veya kıtalar arası balistik füze başlatma da dahil olmak üzere geniş çaplı bir provokasyon düzenleyebileceğini düşünüyorlar.

Şeyma Yarımbaş – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Sırp Komutana Soykırım Suçundan Hapis

 Bosna Hersek Mahkemesinde görülen davada, eski Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) bünyesindeki Zvornik Tugayı komutanlarından Stanisic ile o dönemde Stanisic’in yardımcılığını yapan Marko Milosevic hakkında karar verildi. Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da, 1995 yılında yaşanan soykırımda işlediği suçlardan yargılanan eski Sırp komutan Ostoja Stanisic, 11 yıl hapse mahkum edildi.

 Stanisic, 1995 yılında yaşanan ve 8 binden fazla Boşnak erkeğin katledildiği soykırımda işlediği suçlar nedeniyle 11 yıl hapse mahkum edilirken, yardımcısı Milosevic delil yetersizliğinden beraat etti.

 Bosna Hersek Savcılığı, mahkemenin Milosevic hakkında verdiği beraat kararına itiraz edeceğini açıkladı. Stanisic ile Milosevic’in, Srebrenitsa’daki soykırımda işlenen suçlara iştirak ettikleri gerekçesiyle açılan dava, dört yıldan uzun sürdü.

 Ülkenin doğusundaki Zvornik’e bağlı Petkovci köyünde 800 civarında Srebrenitsalıyı öldürmekle suçlanan Sırp komutanların davasında, 39 tanık ve 2 bilirkişinin ifadesine başvuruldu.

 İlk kez 5 Eylül 2012’de hakim karşısına çıkan Sırp komutanlar, suçsuz olduklarını savunmuştu.

Seda Şişman – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

TUİÇ o-Kütüphane İçerik Destek Ekibi Adayları Belirlendi!

0

Uluslararası ilişkiler öğrencileri ve ilgi duyan herkes için uluslararası ilişkiler bölümünü kavratmayı amaçlayan TUİÇ’in dijital platform girişiminde görev alacak ekibimiz kuruluyor.

Akademik yazı rehberi hazırlamadan uluslararası ilişkiler bölümünü tanıtmaya; kariyer olanaklarından okuma ve film listelerine kadar her alanı kapsayacak bu dijital rehberi birlikte hazırlayacağımız ekip adaylarını listeledik.

Bütün araştırma ve editoryal kabiliyetlerinize ihtiyaç duyacağımız bu yolculuğa çıkmak ve içerik ekimize katılmak için listemizde yer alıyorsanız sizlerden  [email protected] mail adresine maksimum 300 kelimelik bir motivasyon mektubu göndermenizi rica ediyoruz. Motivasyon mektubunuzun ardından katılımınız için gerekli adımları tamamlamış ve katılmayı kabul etmiş sayılırsınız. Şimdiden aramıza hoşgeldiniz. Kabul edilen adaylarımızın listesi aşağıdaki gibidir:

  1. Emine Çelik
  2. Hilal Han Üstün
  3. Seçil Etlioğlu
  4. Ömer Cihad Kaya
  5. Yıldız Karakaş
  6. Yusuf Can Kılıç
  7. Aliye Temel
  8. Ayhan Berk Sualp
  9. Şerife Aydın
  10. Gökay Çınar
  11. Gülgün Ayas
  12. Özlem Uçak
  13. Ayça Pak
  14. Ceren Çavuş
  15. Murat Dördü
  16. Hilal Cecanpınar
  17. Gamze Elif Gülbaba
  18. Laçin Akyıl
  19. Neslihan Özgür

Güney Kore ve Fransa, Trump Yönetimindeki Belirsizlik Ortamında Bağları Güçlendirmeyi Amaçlıyor

 İki ülkenin üst düzey yetkilileri ve ticaret liderleri Perşembe günü yaptığı açıklamada, Güney Kore ve Fransa’nın Donald Trump yönetimi altında ABD ve Çin arasındaki gelecekteki ilişkiler üzerindeki belirsizlik sebebiyle güvenlik ve ekonomik bağlarını güçlendirmesi gerektiğini söyledi.

 Başkan Trump, bir dizi korumacı ve tecrit politikası sebebiyle liberal düzene karşı bir meydan okumayla karşı karşıya kalırken, panel ülkeleri baş gösteren zorluklarla baş etme konusunda birleşik bir cephe oluşturmaya çağırdı.

 Foruma, ticaret, hükümet ve akademisyenlere ait yüksek profil isimler katıldı. Bunların arasında Koreli Hava Başkanı ve CEO’su Cho Yang-ho, Ticaret Bakanı Joo Hyung-hwan, Fransa’nın Güney Kore Büyükelçisi Fabien Penone ve uydu başlatma hizmetleri şirketi CEO’su Stephane Israel katıldı.

 Bazı Güney Koreli iş dünyası liderleri, hükümetin ABD gelişmiş anti-füze sistemi yerleştirme kararı üzerine Güney Koreli şirketlere karşı önlemler alan Çin’den gelen ticaret misillemelerine nasıl karşı koyulacağı konusunda Fransız meslektaşlarından politik bilgi istedi.

Şeyma Yarımbaş – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Park Yolsuzluk Skandalıyla İlgili Tutuklandı

 Eski Cumhurbaşkanı Park Geun-hye tutuklandı ve üç hafta önce görevinden alınmasına yol açan yolsuzluk suçlamalarından ötürü Cuma sabahı erken saatlerde gözaltı merkezine gönderildi. Tutuklanma kararı, Perşembe günü sekiz saat ve 40 dakika süren duruşmanın ardından geldi. Duruşmaya iki avukatıyla katılan eski Devlet Başkanı Park, gazetecilerin sorularını cevapsız bıraktı. Bağımsız bir avukat ekibi, 28 Mart’ta skandala yönelik 70 günlük soruşturmayı sona erdirdi; Samsung’un bağışlarının bir kısmının siyasi iyilik karşılığı yapılan rüşvet olduğunu belirtti.

 Samsung, Park yönetiminin iki bağlı şirketinin 2015’te birleşmesini desteklemesi karşılığında Park’ın arkadaşı Choi’ye ve iş dünyasının çıkarlarına toplam 43,3 milyar won kaynak sağlama ya da vaat etmekle suçlanıyor. Park’ın karşı karşıya kaldığı tüm suçlamalar arasında en ağır cezayı taşıyan rüşvet suçundan ötürü, ömür boyu  ya da 10 yıldan fazla bir süre hapse mahkûm edilebilir.

 Park’ın diğer suçlamaları arasında Choi’nin devlet işlerine karışması, hükümet sırlarını kendisine sızdırması ve liberal görüşle sanatçıların ayrımcılığa maruz kalması da bulunuyor.

 Karar, ceza soruşturmasını engelleyen dokunulmazlıktan yoksun bıraktı. Park, Roh Tae-woo ve Chun Doo-hwan’ı takip ederek ülkenin tutuklanan üçüncü eski cumhurbaşkanı oldu.

Şeyma Yarımbaş – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Güvenlik Bağlamında Yeşil Teori

GÜVENLİK BAĞLAMINDA YEŞİL TEORİ

Toplumların hayatlarını devam ettirdikleri ortamın korunması ve sürekliliğinin sağlanması konusunda son 50-60 yıldır endişeler ortaya çıkmıştır. Sanayinin, insanlığın ve modern hayatın gelişmesiyle birlikte çevresel bileşenlerdeki bozulmalar da artmaya başlamıştır. Bundan dolayı genel bir bilinç oluşturmanın ve kitlesel nitelikte harekete geçmenin gerekliliği vurgulanmıştır. Bu bağlamda devletler, toplumlar çevrenin korunması ve çevreyle ilgili devamlılığının sağlanabilmesi açısından birlik oluşturmaya yönlenmiştir. Çevresel sorunların ve konuların devletlerarasında uluslararası düzeyde ele alınması siyaset üzerinde etkili olmuş ve kimi zaman sorunların yaşanmasına da neden olmuştur. İşte Yeşil Teori teorisyenlerinin en önemli odak noktası çevresel sorunların ve bu sorunlar hakkındaki teorilerin uluslararası siyasete nasıl etki ettiği ile ilgilidir.[i] Yeşil Teori uluslararası ilişkiler alanında bu bağlamda geliştirilmiştir.

Sanayi Devrimi ve Avrupa’daki küresel genişleme hareketleri çevresel sorunların ilk kaynaklarındandır. Daha sonrasında da dünya nüfusundaki artış ve toplumsal refahın yükselen bir grafik çizmesi çevresel bozulmaların ve kirlenmelerin artmasına neden olan diğer faktörler olarak belirmiştir.[ii] Çevresel hareketlerle ilgili gelişmeler çoğunlukla bu bağlamda okunmaya başlanmıştır.

Çevre ile ilgili hareketlerin kaynak, atık ve ahlaki sorunlar olmak üzere üç odak noktası vardır. Bununla beraber çevresel hareketlerin ilk dalgası olarak varsayılan 1990’lardaki görüşler çevresel bozulmalar üzerindeki en büyük sebep olarak modernleşmeyi ve ilerlemeyi kabul etmektedir. İkinci dalga ise 1990’lar sonrasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde de ulus-aşırılaşma önem kazanmıştır. Bu önem kazanma Yeşil Teori’yi uluslararası ilişkilerle yakınlaştıran bir noktadır.[iii] Devletler arası ilişkiler teoriyi uluslararası ilişkilerle bütünleştirmiştir.

Teorinin ulusl
ararası ilişkilere taşınmasıyla birlikte neoliberal kurumsalcılık bağlamında devletlerin beraber harekete geçmeleri gerekliği konuşulmaya başlanmıştır.[iv] Devletlerin işbirliğinde bulunması çevresel sorunların giderilmesi ve önlenmesi konusunda önemli bir adım olmuştur.

Garret Hardin, çevresel bozulmalar, kaynakların tüketilmesi ve ekolojik dengenin yok edilmesi konusunda devletler, insanlar gibi temel aktörleri sorumlu tutar. Realist bir bakış açısıyla bu durumların siyasette istikrarsızlığın, toplumsal düzenin bozulmasının ve devletlerarası anlaşmazlıkların temelini oluşturduğu açıklar. Hardin’e göre temel aktörler herkesin kullanımına açık olan kaynakları haklarından fazla kullanma ve tüketme eğiliminde olduğundan çevre için yıkıcı ve onarılamaz bir durum oluşturmaktadır. Hardin’in bu görüşüne ek yapan William Ophuls, kullanım aşırılığının önüne geçebilmek için gerekli güçte olan bir dünya devleti oluşturulması gerektiğini ileri sürmüştür.[v] Bu şekilde oluşturulacak bir sistemle daha etkin sonuçlar elde edileceği düşünülmektedir.

Bu düşüncelerle beraber daha küçük ölçekte harekete geçilmesi gerektiğini savunan düşünceler de ortaya çıkmıştır. Küresel nitelikte bir etki oluşturabilmek için yerel harekete geçilerek aynı domino etkisi gibi bir sonuç alınabileceğinin daha kolay olduğu düşünülmüştür. Küçük alanlarda gerçekleştirilen eylemlerden daha hızlı ve kolay geri bildirim alınacağı ifade edilmiştir. Bununla birlikte bu merkezsizleştirme hareketi küçük birimlerle işbirliğinin daha büyük ölçeğe taşınamayacağı ve yerel hareketlerin etkin olabilmesi için gerekli maddi imkânlarını olmayacağı eleştiri olarak yöneltilmiştir.[vi] Küresel ölçekte bir devleti gücünün oluşturulması ya da yerel nitelikte hareket edilmesi çevresel konuların boyutuna göre değişim gösterebilmektedir.

Genel olarak Yeşil Teori ile ilgili çevrenin ve ekolojik dengenin toplumların gelişmesi ve tahrip güçlerinin artmasıyla nasıl bozulduğunu inceleyerek bu durumla ilgili çözüm yolunda devletlerin ve siyasal aktörlerin ne denli etkili olduğunu ve bu etkilerinin uluslararası ilişkiler ve siyaset bağlamında nasıl yankı bulduğunu analiz eder.

Çevrenin önemli bir boyutu olan güvenlik üç bağlantı ile tartışılmaktadır. Savaşların doğanın üzerindeki etkisi, barış döneminde askeri faaliyetlerin çevre üzerinde etkisi ve bölgesel-bölgelerarası çatışma ve krizlere yol açabilen çevresel baskıya neden olan çevre sorunları bu bağlantılardır.[vii] Çevre ve güvenliğin bu bağlantılarının örneklerini günümüzde pek çok kez farklı şekillerde de olsa görebilmekteyiz.

1970’li yıllarda balina avlanmasına karşıt olarak gelişmeler ortaya çıkmıştır. 1972’de 5-16 Haziran arasında Stockholm’de gerçekleştirilen İnsan ve Çevre odaklı Birleşmiş Milletler toplantısında bazı kararalar alınmıştır.[viii] Daha sonra yayınlanan eylem planında ise Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu’nu* güçlendirmek ve acil olarak Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu idaresinde ticari olarak yapılan balina avcılığı konusunda 10 yıllık bir moratoryum için tüm devletlere çağrı yapma konusu belirtilmiştir.[ix] Alınan bu kararlar bağlamında 1986 yılına gelindiğinde İzlanda bu durumun dışında hareket etmiştir. Bunun üzerine ABD de İzlanda’dan balık almayacağını bildirmiştir. Daha sonra ise İzlanda, topraklarında bulunan NATO’ya ait donanma üssünü** kapatabileceğini ifade etmiştir ve Reagan yönetimi geri adım atmak zorunda kalmıştır.[x]

[i] Matthew Paterson, “Yeşil Siyaset”, Scott Burchill vd., Uluslararası İlişkiler Teorileri, Küre Yayınları, İstanbul 2015, s.347-349.

[ii] Yelda Erçandarlı, “Yeşil Teori”, Ramazan Gözen(der.), Uluslararası İlişkiler Teorileri,  İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.495.

[iii] Yelda Erçandarlı, a.g.m., s.496-497.

[iv] Yelda Erçandarlı, a.g.m., s.501.

[v] Matthew Paterson, a.g.m., s.349-351.

[vi] Matthew Paterson, a.g.m., s.360-361.

[vii] Hans Günter Brauch, “Güvenliğin Yeniden Kavramsallaştırılması: Barış, Güvenlik, Kalkınma ve Çevre Kavramsal Dörtlüsü”, Mustafa Aydın-Hans Günter Brauch vd.(der.), Uluslararası İlişkilerde Çatışmadan Güvenliğe,  İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2015, s.194.

[viii] Declaration of the United Nations Conference on the Human Environment.

*Balina Avcılığı Komisyonu 1946’da kurulmuştur. Kuruluşundaki amaç; balinaların sayılarının korunması ve balina endüstrisinin bu korumayla düzenli gelişme sağlanmasıdır. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Balinac%C4%B1l%C4%B1k_Kurulu, Erişim Tarihi: 19.02.2017.)

[ix] Stockholm 1972-Action Plan fort he Human Environment, Recommendation 33.

**İzlanda’da yer alan büyük bir üstür. Komutanlığın öncelikli hedefi üssün faaliyetlerini devam ettirmektir. (Emir Aydıntan, Amerikan Askeri Üsleri, 21. Yüzyıl Dergisi, Nisan/mayıs/Haziran 2007, s.97.)

[x] Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkilere Giriş, Der Yayınları, İstanbul 2005, s.101.

Japonya ve Moğolistan Anlaştı

 Japonya Dışişleri Bakanı Fumio Kishida ve Moğolistan Dışişleri Bakanı Tsend Munkh Orgil, Tokyoda ikili ilişkileri kuvvetlendirmek adına Tokyo’da bir araya geldi.

Kishida ve Munkh Orgil, siyasi, ekonomik, güvenlik ve sosyal alanlarda öncesinde de sürdürmüş oldukları ikili ilişkileri daha da güçlendirmek adına bir eylem planına imza attılar. Japonya Dışişleri Bakanı Kishida anlaşma sonrası yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki karşılıklı yarar sağlayarak, stratejik ilişkileri teşvik etmek istediklerini belirtti.

 İmzalanan eylem planıyla, Tokyo ve Ulan Batur’un Kuzey Kore’nin nükleer silah ve füze programlarını tamamen terk etmesini ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymasını talep edeceği belirtildi.

 Ayrıca Moğolistan Maliye Bakanlığının geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile Japonya’nın, Moğolistan’a ekonomi planlaması kapsamında, ülke ekonomisini kurtarmak ve ikili ilişkilerin derecesini arttırmak adına Moğolistan ekonomisine 850 milyon dolarlık kredi desteğinde bulunması, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirdi.

Yüsra Mizgin Öztunç – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, Japonya’da Silahsızlanma Bürosuna Izumi Nakamitsu’yu Atadı.

 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği ve Silahsızlanma bürosu adına Japonya’ya silahsızlanma konusu ile ilgilenmesi üzere Izumi Nakamitsu’yu silahsızlanma yüksek temsilcisi olarak atadı.

 Daha öncesinde de Birleşmiş Milletler kalkınma programında Kriz Yanıt Birimi Başkan Yardımcılığı başta olmak üzere, Birleşmiş Milletlerde uzun yıllar çalışma hayatına sahip olan Uzumi, yaptığı açıklamada; ” Bu rolle görevlendirilmekten onur ve gurur duydum. Dünya’yı daha güvenli bir yer haline getirme çabaları ile Genel Sekreter António Guterres’e destek vermek için çok çalışacağım.” dedi.

 Birleşmiş Milletlerde bölgesel ve uluslararası anlamda geniş bir kariyer geçmişine sahip olan İzumi, Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri olan Kofi Annan’ın, reform ekibi içerisinde bulunmuş, ayrıca Türkiye ve Kuzey Iraktaki saha operasyonlarına da dahil olmuş tecrübeli bir temsilci niteliğine sahiptir.

Yüsra Mizgin Öztunç – APAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

ABD Senatosu, Karadağ’ın NATO Üyeliğini Onayladı

 Balkanlarda; Arnavutluk ve Hırvatistan’dan sonra Karadağ da NATO’ya katılıyor. ABD Senatosu Karadağ’ı NATO’nun askeri kanadına kabul edilmesini onaylamasından sonra Karadağ, NATO üyeliğine yakınlaştı. ABD Senatosu, Salı günü, Karadağ’ın NATO’ya katılmasına izin veren ve 100 üyeden 97’sinin antlaşmayı destekleyeceğini onaylayan antlaşmayı kabul etti. Karadağ’ın NATO’ya katılması, 6 senedir ilk defa NATO’nun doğuya doğru genişlemesi anlamına geliyor.

 Senato oylaması, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın 21 Mart’ta senatörlere Karadağ’ın üyeliğini onaylamaya çağırarak “bunun ABD’nin çıkarlarına olduğunu” dile getirmesiyle meydana geldi. Tillerson, Karadağ’ın üyeliğinin ülkenin demokratik reformunu, ticaretini, güvenliğini ve komşuları arasında istikrarın sağlanmasını destekleyeceğini savundu.

 Diğer yandan Moskova, Balkanlar da dahil olmak üzere NATO’nun doğudaki genişlemesine şiddetle karşı çıkıyor ve ABD’nin Karadağ’ın protokolünün onaylanmasının gecikmesi, Donald Trump’ın yeni yönetiminin konuyla ilgili olarak Rusya’ya karşı hazır olup olmadığı konusunda kuşku uyandırıyor.

 Karadağ, 2010 yılında NATO adayı statüsünü kazanmıştı. NATO üyelerinin 28’inin tamamı, ittifak kurmadan önce Karadağ’ın katılım protokolünü onaylamak zorunda. Senato’daki onayın ardından, Karadağ’ın üyeliği İspanya dışındaki tüm üyeler tarafından onaylanmış oldu. Hollanda ve İspanya’daki parlamentolar, Karadağ’ın ittifaka katılma hedefine henüz oy vermese de, Karadağ hükümeti bu sürecin bir sonraki NATO zirvesinin planlandığı Mayıs ayına kadar tamamlanmasını umuyor. Öbür yandan, NATO’ya katılım, ülke içinde ise halen tartışmalı bir konu olarak gözükmektedir. Aralık 2016’da gerçekleştirilen bir ankete göre, Karadağlıların yalnızca yüzde 39,5’inin NATO üyeliğine olumlu bakıyor.

Mustafa Turgun – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak:

 

Bir Azınlık Krizi Daha mı Geliyor?

 Makedonya’da Arnavut partilerin oluşturduğu platforma karşı ‘Ortak Makedonya İçin’ sivil toplum inisiyatifi organizasyonunda başlatılan protestolar bir ayını doldurdu. Dün akşam 31. kez düzenlenen protesto yine başbakanlık binası önünde toplandı.

 Protestocular, Makedonya’nın bütünlüğünü zedeleyeceğini düşündüğü Arnavut partilerin oluşturduğu platformun tamamen reddedilmesini istiyor. “Ortak Bir Makedonya İçin” isimli sivil toplum örgütü, Arnavut partilerin kurduğu platformu protesto ediyor. Protestocu grup, ülkede iki dilliliğe karşı olduğunu ifade ediyor.

 Makedonya’da tam 27 farklı azınlık yaşamakta. En önemli iki azınlık ise Müslüman Makedonya Arnavutları daha çok ülkenin batı bölgesinde yaşıyor. Arnavut nüfusun en yoğun olduğu bölgeler Kumanovo, Üsküp, Tetovo, Gostivar, Debar, Kicevo ve Struga. Arnavutlar ile Makedonlar arasındaki gerginlik, 1991’de Makedonya’nın bağımsızlığını kazanmasından çok önce başlamıştır. Arnavutlar, Makedonlar ile birlikte “kurucu millet” statüsü talep ettiğinden ülkede yaşayan azınlık nüfus tartışmaları çok önemli.

Miraç Aktaş – BALKAM Stajyer

Editör – Ayşe Enise Muş

Kaynak: