Home Blog Page 173

İtalya Dışişleri Bakanı Angelino Alfano, 2018 AGİT Başkan Vekili Oldu

1 Ocak tarihinde İtalya, Avusturya’dan AGİT( Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Başkanlık görevini devraldı. Angelino Alfano, AGİT üye devletleri arasındaki ayrılıkçı fikirlerin üstesinden gelinmesi gerektiğini; AGİT’in ortak dayanışma ve sorumluluk (multilateralizm) duygusuna ihtiyacı olduğunu belirtti. AGİT’in kurucu anlaşması olan 1975 Helsinki Nihai Anlaşması’nı örnek vererek,” İhtiyacımızın olan 21.yüzyıl Helsinkisidir.’’ dedi. 11 Ocak tarihinde gerçekleştirilen  2018’in ilk AGİT toplantısında, Alfano,‘’ Diyalog, Sahiplik ve Sorumluluk’’ çerçevesini AGİT sloganı olarak seçtiğini açıkladı. AGİT’in ilk odak noktası, Ukrayna krizi için çözüm oluşturmak olacağını, Ukrayna’da krizin daha büyük sonuçlarına yol açmasını önlemek için AGİT çalışmalarına devam edileceğini ve Üçlü Temas Grubu ve Normandiya Grubu adı altında çalışılması gerektiğini vurguladı. Üçlü Temas Grubu;Ukrayna, Rusya ve AGİT  temsilcileri tarafından Ukrayna krizinin çözülmesi için 2014 tarihinde kurulmuştu. Normandiya Grubu ise 2014 tarihinde; Almanya,Rusya, Ukrayna ve Fransa tarafından kuruldu.  Alfano, Dağlık Karabağ krizinin çözümü için Minsk Grubu eşbaşkanlarının çalışmalarının desteklenmesine devam edileceğini açıkladı. Özellikle, Akdeniz Bölgesi’nden gelen terörizm ve göç konusunda çözüm için ve Akdeniz Bölgesi’nin güvenliğinin sağlanması için İtalya’nın tüm AGİT ortakları ile bir diyalog başlatacağını; Akdeniz’in güvenliğinin küresel güvenlik olduğunu; Akdeniz’de ki güvenliğin sağlanması için Akdeniz ülkeleri ve AGİT üye devletleri arasında daha fazla siyasal diyalog, daha somut güvenlik iş birliği ve daha fazla kültürel yatırımlar yapmayı; ayrımcılık, aşırılık ve popülizmle mücadeleyi vurguladı.

Avrupa Birliği, İtalya’nın uzun süreli çatışmaların çözümü için AGİT’ in çalışmalarını güçlendirme kararlığını ve uluslararası kurumlarla birlikte çatışmaların insani boyutlarına odaklanmasını destekliyor. ABD, AGİT bölgesindeki çatışmaları çözmek için Italya’nın ilgisini ve önceliğini memnuniyetle karşıladığını; çalışmalarda ABD iş birliğine güvenebileceğini ifade etti. Rusya ise AGİT üyeleri arasında bir uyum ve güven olmadığını; Avrupa-Atlantik alanında tek bir güvenlik sistemi inşa etme konusunda umutların kaybolduğunu ve daha çok NATO’nun askeri altyapısının doğuya açılımını gözlemlediklerini ifade etti ve İtalya’nın başkanlığının,bu problemleri çözeceğini umuyor.

Asude UYSAL
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Cezayir’de Doktorların ‘Adalet’ Yürüyüşü Devam Ediyor.

Çarşamba günü Cezayir’de ki bir mahkeme, iki aydır Cezayir’de devam eden doktorların yaptığı grevi “yasa dışı” ilan etti. Hükümet bu grevi durduracağını açıkladı.

Cezayir’de uzmanlık eğitimi alan doktorlar, çarşamba günü grevin yasa dışı ilan edilmesine rağmen iki ay süren grevlerine devam etmeye karar verdiklerini açıkladılar. Grevciler ve Sağlık Bakanlığı’yla yapılan toplantının ardından, Cezayirli Yerleşik Doktorlar Özerk Topluluğu (Camra) Üyesi Dr. Yassine Balhi, “Grevcilerin ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin temsilcilerini bir araya getiren toplantı önemli bir gelişme ile sona erdi.” dedi. “Grevin devam edeceği açıktır.” diye ekledi.

Doktorların grevlerini yatıştıramayan Ahmed Ouyahia hükümeti, adalete başvurarak bu hareketi resmi yollarla bastırmaya çalışıyor. Bu sebeple Cezayir Mahkemesi, grevin yasa dışı olduğuna dair bir karar aldı. Resmi Cezayir basın ajansı (APS), mahkeme ayrıca, “grevciler tarafından işgal edilen tesislerin boşaltılmasını emretti.” dedi.

Cezayir’de, doktorların işlerini icra edebilmek için uzun bir yol katetmesi gerekiyor. Doktorlar, genel tıp eğitimine ilaven dört-beş yıl uzmanlığa bağlı yedi yıl süren eğitimin, bazı uzak bölgelerde bir yıldan dört yıla kadar kamu hizmeti görevinin ve zorunlu askerlik hizmetinin yeniden düzenlenmesi için çağrıda bulundular.

Salı günü, bu doktorlardan bir kısmı “bakanlığa yönelik baskıyı artırmak” için Cezayir’in ana hastanesinde bir oturma eylemi düzenledi ve birçoğu geceyi hastanenin önünde geçirdi.

3 Ocak’ta, gösterilerin kesinlikle yasak olduğu Cezayir’de, doktorların protesto teşebbüsü polis tarafından şiddetle dağıtılmıştı ve Camra’ya göre 20 protestocunun yaralanmasına neden olmuştu.

Deniz ÜRESİN
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’na Tepkiler

19 Ocak tarihinde Türkiye sınırlarının güvenliği ve istikrarını sağlamak amacıyla Afrin’e, Zeytin Dalı Harekatı başlatıldı. Afrin Operasyonu kapsamında, bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri; PKK\KCK\PYD-YPG VE DEAŞ mensubu teröristlerle mücadele verdi.

Fransız Yetkililer, Afrin Operasyonu ile ilgili endişe duyduklarını dile getirdi ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian, BM Güvenlik Konseyinin acil toplantı yapması gerektiğini dile getirdi.

BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, operasyonun sivil kayıplara yol açtığını söyledi ve BM, Türkiye’den Suriye’deki sivillere insani yardımı geçici olarak durdurdu.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Türkiye’nin Afrin Operasyonu’ndan endişe duyduklarını söyledi ve sözlerine gerekirse Suriye’de güvenli alan oluşturulması için Türkiye ile birlikte çalışabileceklerini ekledi. İngiltere’den gelen Afrin Harekatıyla ilgili açıklama ise; Türkiye’nin sınırlarını korumasının meşru olduğunu, Türkiye ile yakın çalışmayı sürdüreceklerini belirttiler.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Ankara ile temas halinde olduklarını, harekatı yakından takip ettiklerini vurguladı. Avrupa Birliği Dış Politika Temsilci Federica Mogherini, Afrin’deki gelişmelerden kaygı duyduklarını söyledi.

Merve ÇOBAN
o-Staj 2018 ORTAM Stajyeri

Kaynakça:

Tüm Gözler Afrin’de

Türkiye’nin terörist örgüt olarak nitelendirdiği Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı kolu olan YPG’ye karşı başlattığı “Zeytin Dalı Operasyonu” tüm gözleri Afrin’e çevirdi. 8 günü geride bırakan harekatta, TSK’nın yaptığı açıklamalara göre; 394 terörist öldürüldü ve terör örgütüne ait 340 hedef imha edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu operasyon Irak sınırında tüm teröristler bitirilene kadar sürecek” dedi. Birçok ülke de operasyonla ilgili açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahım Kalın’ın, dünya kamuoyunda yaratılmaya çalışılan ‘Türkiye’nin Suriye’yi işgal ettiği’ algısına; “Suriye’yi işgal etmiyoruz, bir terör tehdidini bertaraf ediyoruz” diyerek cevap vermesi üzerine Suriye Dışişleri Bakanı tepki gösterdi. Harekatla ilgili olarak da “Türkiye’nin işgali, Suriye’nin egemenliğinin açıktan ihlalidir, Suriye’nin egemenliğine karşı bir saldırıdır” dedi.

Türkiye’yi operasyon yapmamasına yönelik uyaran Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ise farklı bir çözüm önerisi sunarak; Türkiye sınırında 30 kilometre derinliğinde bir ‘güvenli bölge’ oluşturulmasını teklif etti. Buna ek olarak da YPG’ye yapılan silah yardımının kesileceği yönünde açıklama yapıldı.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Suriye’de ABD’nin tek taraflı eylemleri Türkiye’yi kızdırdı” dedi ve ABD’nin uzlaşı bulmada yetersiz olduğunu ekledi. Rusya’nın operasyon öncesi bölgeden çekilmesi ise YPG tarafından ‘Rusya’nın Kürtlere İhaneti’ olarak adlandırıldı.

AB ise ‘fazlasıyla endişeli’ olduklarını hatırlattı.

Uluslararası mecralar, Operasyonun gidişatını ve Suriye’deki durumu yakından takip etmekte.

Deniz İNCE
o-Staj 2018 ORTAM Stajyeri

Kaynakça:

Pedro Pablo Kuczynski’den Merak Uyandırıcı İfade

Papa Francisco, 18-21 Ocak tarihleri arasında Peru’yu ziyaret etti. 15-18 Ocak tarihleri arası Şili’ye gitmiş olan papa, ardından Peru’nun Başkenti Lima’ya geçti. Papa Francis, perşembe günü başlayan ve pazar günü sona eren Peru ziyareti sırasında Katolik halkının, basının ve hatta siyasi ayrıcalıkların ilgisini çekmeyi başardı.

Papa Francisco’nun ziyareti sırasında PPK’nın, (Pedro Pablo Kuczynski) Perulu siyasilere yönelttiği ifade dikkat çekti.  PPK, “Burada sahip olduğumuz tek kötü şey politikacılar.” dedi. Bunun üzerine Perulu Siyasetçi Luis Galarreta tarafından eleştiri aldı. PPK, Peru’daki Papa Francis’in kalışını “büyük bir ziyaret” olarak nitelendirdi ve Papa Francisco’nun gezisine katkıda bulunan tüm insanlara başarılı oldukları için teşekkür etti. Papa’ya ziyareti boyunca First Lady Nancy Lange ve Başkan Pedro Pablo Kuczynski eşlik etti. PPK’ya eşi Nancy Lange’in yanı sıra Dışişleri Bakanı Cayetana Aljovín’de eşlik etti. Francisco perşembe günü Şili’den, Lima’ya geldi. Ertesi gün Madre de Dios’un başkenti olan Puerto Maldonado’yu ziyaret ederek yerli topluluk temsilcileri ile bir araya geldi. Pazar sabahı Francisco, ülkenin piskoposlarıyla görüştü, Angelus’a katıldı ve Apostolic Nunciature’de öğle yemeğinden sonra Las Palmas Hava Üssü’ne gitti.

Kongre Başkanı Luis Galarreta, Cumhurbaşkanı Kuczynski’nin Papa Francis’e söylediği yorumu eleştirdi. Başkan Pedro Pablo Kuczynski’nin Papa Francisco’ya Perulu siyasilere karşı söylediği cümlenin, farklı sektörlerden tepkiler alması uzun sürmedi. Bunlardan biri olan Cumhuriyet Kongresi Sahibi Luis Galarreta, yorumları asılsız olarak reddetti. Luis Galarreta, her durumda ve ülkenin çeşitli yerlerinde birçok siyasetçinin eserini vurguladı. Ayrıca “Papa Francis’in ziyaretinin bize geri bildirimde bulunmamıza, kendimizi analiz etmemize ve neyi iyileştirebileceğimize ilişkin düşünmemize izin vereceğine inanmaktayız.” diye ekledi. Son olarak, Fujimorista kongre üyesi, kongre de İcra Şube ile çalışmak için istekli olduğunu vurguladı ancak Kuczynski hükümetinin kendilerine güvenmediğini hatırlattı.

Gamze BOZKURT
o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

Kaynakça:

Fransız Senatörler, ABD’nin Küba’ya Uyguladığı Ablukayı Reddettiğini Yineledi

0

Fransa Senatosu üyeleri 25 Ocak 2018 tarihinde Paris’ te gerçekleşen toplantıda,  Havana’nın Paris Büyükelçisi Elio Rodríguez ile görüştü. Görüşmenin ardından senato üyeleri,  Birleşik Devletler’in Küba üzerinde uyguladıkları  ablukayı  reddettiklerini  yinelediler .

Diplomatik kaynaklara göre,  Fransa Karayipler Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olan Sosyalist Senatör Helene Conway-Mouret, ekonomik, ticari ve mali kuşatmaya reddini onayladı.

Ayrıca Mouret, kısa bir süre önce ABD Başkan Yardımcısı ve Senato Başkanı Michael Pence’e, ‘Küba halkının refahını doğrudan etkileyen ablukanın kaldırılmasını’ arzu ettiği  resmi bir mektup gönderdiğini hatırlattı.

Küba büyükelçisi, Halk Güçleri Ulusal Meclisi(Küba Yasama Organı) adına Fransız senatörlerden gelen bu jeste  teşekkür etti.

Toplantıda diplomatik temsilciler, Donald Trump’ın hizmete girmesinden sonra bugünkü Küba’daki durumun yanı sıra, adanın Avrupa Birliği ile olan bağları ve Küba ile olan ABD ilişkilerinde yaşanan gerilemeyle ilgili bazı yönleri de ele aldı.

Senatör Françoise Cartron (Sosyalist Parti), Catherine Conconne (Sosyalist Parti),  Patrick Chaize  (Cumhuriyetçiler),  Pierre Louault (Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği) ve Gay Fabien (Komünist Parti) yanı sıra Grubun Yürütme Asistanı Tina  Mikel Alao katıldı.

Ecem AYDIN
o-Staj LATAM 2018 Stajyeri

Kaynakça:

Dünya Bankası’ndan Şili Skandalı

Dünya Bankası Baş Ekonomisti olan Paul Romer, Wall Street Journal’la yaptığı konuşmada, ilginç iddialarda bulundu. Dünya Bankası’nın hazırladığı “iş yapmak için en kolay ülkeler” listesinin siyasi nedenlerle değiştirildiğini iddia etti. Listeyi “adaletsiz” ve “yanıltıcı” olarak nitelendirdi.

Özellikle,

Şili’nin listede büyük bir gerileme yaşamasının nedenini siyasi olumsuzluklar olarak gösterdi. Romer ayrıca, Sosyalist Bachelet döneminde ülkenin hiçbir gerileme içinde olmadığını, Şili’nin ticari ve ekonomik koşullarının kötüye gitmediğini söyledi. Dünya Bankası’nın verilerinin doğruluğuna inanmadığını söyleyerek Şili’den kişisel olarak özür diledi.

Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet, ülkeye karşı yapılmış olabilecek manipülasyona karşı sert tepki gösterdi. İddialar ışığında bir soruşturma başlatılması gerektiğini dile getirdi. Dışişleri Bakanı Heraldo Muñoz’ de yaptığı açıklamada, “Yalan haberler yalan istatistiklere dönüşüyor.” dedi.

Şili Ekonomi Bakanı Jorge Rodríguez, bunu “inaılmaz bir skandal” ve “az rastlanır oranda bir ahlaksızlık” olarak tanımladı. Başkan Bachelet, uluslararası kurumların güvenilir olması gerektiğine çünkü bunların ülkenin yatırım ve kalkınma kapasitesi üzerinde etkisi olduğuna vurgu yaptı.

Dünya Bankası’nın raporunda, 2006’dan yani Bachelet iktidarından bu yana Şili, 190 ülke arasında 25. sıradan 57. sıraya düşmüştü. Piñera iktidarı olan 2010-2014 yılları arasında ise istatistikte yükselme yaşanmıştı.

Duygu KÜÇÜKÇELEBİ
o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

Kaynakça:

Çin ve Uruguay Stratejik Ortaklığı Derinleştiriyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang yi, Şili’de, Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu Forumu’na katıldı. Ardından ticareti teşvik etmek ve ikili bir anlaşma konusunda görüşmeler yapmak üzere üç günlük bir resmi ziyaret için Uruguay’a geldi. Wang Yi, ilk önce Uruguaylı Devlet Başkanı Tabarez Vazquez ile bir araya geldi.

Vazquez, 30 yıl önce Uruguay ve Çin’in diplomatik ilişkiler kurması sonrasında ikili ilişkilerin en iyi seviyede olduğunu söyledi. Ardından yaptığı açıklamada, “Uruguay, Çin ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasına ve ticaret, kültürel değişim ve teknoloji alanlarında iş birliğini derinleştirmeye isteklidir.” dedi. Ayrıca Vazquez, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi projesinin Güney Atlantik’teki gelişimi için  yardım etmeye hazır olduklarını da sözlerine ekledi.

Wang, yaptığı konuşmada, Çin Uruguay ilişkilerinin son 30 yıldır sürekli bir gelişmeye tanık olduğunu ve Çin’in ticaret ve kültür alışverişi konusunda Uruguay ile iş birliğini artırmak için istekli olduğunu söyledi.

Wang daha sonra Uruguaylı meslektaşı Rhodolfo Nin Navoa ile bir araya geldi. İki dışişleri bakanları da on yıllık ticaret vizelerinin kaldırılması konusunda bir anlaşma imzaladılar ve ikili ilişkilerin kurulmasının 30. yıldönümü için bir resepsiyona katıldılar.

Eralp Cemal PASİN
o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

Kaynakça:

Sarkisyan: “Türkiye’nin Normalleşme İçin Öne Sürdüğü Koşullari Kabul Edemeyiz.”

Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi için Ankara tarafından öne sürülen koşulları kabul edemeyeceklerini söyledi.

AKPM’de yaptığı konuşmanın ardından Ermeni -Türk ilişkilerine dair bir soruyu yanıtlayan Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, ‘‘Türkiye ile ilişkiler kurmak için tek taraflı taviz vermemiz halkımıza hakaret olacak.’’ dedi.

Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde (AKPM) parlamenterlerin sorularını yanıtlayan Sarkisyan, “Türkiye’nin ilişkileri normalleştirmek için adım atma konusunda öne sürdüğü taleplere anlam veremiyoruz. 2008 yılında ikili ilişkileri normalleştirme sürecini başlattım, Türkiye cumhurbaşkanlarıyla görüşmeler yaptık ve protokol imzaladık. Ancak Türkiye, o dönemde olduğu gibi bugün de koşul öne sürüyor.” dedi.

Sarkisyan, belgeler imzalandıktan sonra koşul öne sürme prosedürünün uluslarararası pratikte bir örneği bulunmadığını da kaydetti.

Sarkisyan, “Dokuz yıldır Türkiye’den bazı adımlar atılması gerektiği yönünde açıklamalar duyuyoruz. Belgelerde her şey açıkça belirtilmiş durumda. Önce ilişki kurulacak, daha sonra da ülkeler arasındaki sorunlu konular ele alınacak. Türkiye’nin ön koşullarını hiçbir zaman kabul edemeyiz. Evet Türkiye, Ermenistan’la kıyaslanamayacak kadar büyük potansiyele sahip güçlü bir ülke ancak bu, Türkiye’nin Ermenistan’la güç ve ön koşul diliyle konuşması gerektiği anlamına gelmiyor. Bu kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.

Serap MET
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça:

Rusya ile NATO Arasinda Çikabilecek Bir Çatişma Nükleer Savaşa Dönüşebilir

ABD merkezli askeri dergi, The National Interest (NI), NATO ile Rusya orduları arasında meydana gelebilecek bir çatışmanın, özellikle de NATO’nun üstünlük kazanması durumunda nükleer savaşa dönüşebileceğini yazdı.

Sovyetler Dönemi’nin  nükleer stratejisinin, sadece karşı tarafın nükleer saldırıda bulunması durumunda nükleer silah kullanma politikası üzerinde kurulu olduğunu belirten dergi, ancak modern Rusya’nın bu politikadan vazgeçerek 2000’de yeni bir askeri doktrin geliştirdiğine ve ona göre, Rus Silahlı Kuvvetleri’nin yenilgiye uğraması veya yenilgiye uğraması tehdidi durumunda da Moskova’nın nükleer silah kullanabileceğine dikkat çekildi. Habere göre, Rusya’nın 2010’daki askeri doktrini ise ‘devletin varlığına tehdit oluşturan durumlarda’ nükleer silah kullanımını öngörüyor.

Rusya’nın Baltık ülkelerine olası ‘saldırısının’ NATO güçlerinin karşı taarruza geçmesine yol açacağı belirtilen haberde, uzmanların böyle bir durumda Rus Silahlı Kuvvetlerinin sadece küçük bir kısmının iyi hazırlanmış ve donatılmış olduğu için Rus ordusunun yenilgiye uğrayabileceğini var saydıklarına dikkat çekildi.

Haberde ayrıca, NATO’nun Rusya’nın içindeki askeri tesislere vurması veya emrindeki askerlerin Rus topraklarına girmesi durumunda Moskova’nın, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünün taarruzuna karşı koymak için taktik nükleer silahlarını devreye sokabileceği ifade edildi.

Habere göre uzmanlar, Rusya’nın Sovyetler Birliği’ne göre daha az sayıda taktik nükleer silaha sahip olduğunu vurguladı.

Çeşitli tahminlere göre, Rusya’nın şu anda stratejik amaçlı olmayan bin ile 4 bin arasında nükleer silaha sahip olduğu düşünülüyor, bazı uzmanlarsa Moskova’nın elinde kullanıma hazır taktik nükleer silahın hiç bulunmadığını ileri sürüyor.

Serap MET
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça: