Home Blog Page 156

Belçika: ‘’Rusya’ya Karşı Yaptırımlar Geçici Olmalıydı’’

0

Belçika Başbakanı Charles Michael, Moskova’da  Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Başbakan Dmirtry Medvedev  ile bir araya geldi. Charles Michael, iki ülke arasındaki diyaloğun yeniden canlanmasını amaçladığını belirtti.

Rusya’nın başlattığı Ukrayna krizi ve Kırım ilhakı nedeniyle, Avrupa ülkeleri ve ABD, Rusya’ya yaptırımlar uygulamıştı. Krizin devam etmesi nedeniyle yaptırımlar hala devam etmektedir. Fakat Belçika Başkbakanı Charles Michael’in belirtiği gibi, yaptırımların bir amaç olmaması gerektiğini ve Ukrayna’da Minsk Anlaşmalarının uygulanması için geçici bir  çözüm olduğunu pek çok Avrupa ülkesi düşünmeye başladı. Belçika ile birlikte İtalya, Lüksemburg, Çekya ve Malta Başbakanları dahil yaptırımlar sonrasında Moskova’ya ziyarette bulunmuştu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise ilkbaharda Rusya’yı ziyaret etmeyi planlıyor.

Charles Michael, AB ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımların Belçika’nın bakış açısı olmadığını ve yaptırımlar ile Rusya arasında doğru ekonomik dengeyi bulmaya çalıştıklarını belirtti. AB ve Rusya arasındaki daimi bir diyaloğun tekrar kurulması için girişimlerde bulunduklarını açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergev Lavrov, Belçika ile iş birliğinin, Rusya’nın AB ve NATO ile ilişkilerindeki problemleri çözebileceğini belirtti.

AB ekonomik yaptırımlarına rağmen,iki ülke arasındaki yatırım alışverişi devam ediyor: Belçika tarafında 1.2 milyar dolar; Rusya tarafında yarım milyar dolar civarında. Terörle mücadele konusunda da iş birliği devam ediyor. Ayrıca, Belçika’nın Zeebruge Limanı üzerinden sıvı yakıt doğal gaz aktarımı için Rusya ile Belçika arasında ikili görüşme gerçekleşti. Vladimir Putin, Zeebruge Limanı’nın, Avrupa’nın başlıca doğal gaz aktarım terminali olduğunu ve limanın genişletilmesi için projenin(Arctic LNG-2) başladığını belirtti.

Asude UYSAL
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

  

İkinci Turun Galibi Milos Zeman!

0

Çekya’daki cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun galibi, Milos Zeman oldu. 8 milyon seçmenin oy kullandığı 12-13 Ocak’ta, ilk turda 9 aday yarışmıştı. Çek seçim sistemine göre, ilk turda hiçbir adayın %50’nin üzerinde oy alamaması durumunda en fazla oy alan iki adayın ikinci turda yarışması gerekir. İkinci turda yarışan adaylar, en fazla oy alan Rus yanlısı olmasıyla bilinen Milos Zeman ve Çekya Bilimler Akademisi Başkanı Jiri Drahos oldu.

Çek İstatistik Ofisinin açıkladığı verilere göre, ikinci turda Zeman, %51.8 oranında oy alırken karşısındaki rakibi Jiri Drahos, %48.2 oranında oy aldı. Bu sonuçlar Milos Zeman’a, Jiri Drahos karşısında bir galibiyet sağladı.

Çekya’da 2013’ten bu zamana kadar cumhurbaşkanı halk tarafından doğrudan seçilmekte. Seçimler ise 5 yılda bir düzenlenmekte. 1998-2012 yılları arasında başbakan olarak görev yapan Zeman, 2013’ten bu yana cumhurbaşkanlığı görevinde yer aldı. Seçim sonucundan sonraki 5 yıllık süre içerisinde de, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam edecek.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin destekçisi olan Zeman, AB ve Nato Üyeliği konusunda referandum çağrısında bulundu. Drahos’da, ülkenin her iki örgütle olan bağlarını güçlendirme kampanyası düzenledi.

İkinci turdaki yenilgisinin ardından Jiri Drahos, adaylığının ve seçim kampanyasının ardından seçmenin kendisine olan desteğini gördükten sonra kamusal yaşamda ve siyasal alanda varlığını sürdürmeye devam edeceğini ifade etti.

Eda SUBAŞI
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Gabriel:’Almanya’yı Yönetmek Zorlaşacak’

0

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Münih Güvenlik Konferansı öncesi FAZ gazetesi için bir makale yazdı. Bakan, Almanya’yı yönetmenin ve Avrupa’yı bir arada tutmanın giderek zorlaşacağını belirtti. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Almanya’yı gelecek yıllarda iç politik olduğu kadar, dış güvenlik ve kalkınma politikalarında da önemli sınavların beklediğinin üzerinde durdu.

 Almanya Dışişleri Bakanı, bu bakımdan NATO ve Avrupa Birliğinin, Kırım’ın ilhakına ve Ukrayna’nın doğusundaki anlaşmazlığa Orta ve Doğu Avrupa’daki askeri varlığını arttırıp, Avrupa Savunma Birliği ile karşılık vermesinin yerinde olduğunu kaydetti. Avrupa’nın askeri mantığa, sivil ve diplomatik mantıkla karşılık vermesi gerektiğini ifade eden Gabriel, Avrupa’nın kriz yönetme yeteneğinin geliştirilip, askeri önlemler almaktan çekinmemekle birlikte sivil önlemlere öncelik tanımasından yana olduğunu açıkladı. Ancak makalede en çok, Almanya’nın zamanla karşılaşacağı büyük sınavlardan ve gittikçe kötü bir hal alan dünyada Almanya’yı yönetme ve Avrupa’yı bir arada tutma konusunda ki zorluklardan bahsedilmekte.

Gabriel’in de katılacağı üç günlük Münih Güvenlik Konferansı’nın açılışı, bugün Almanya ve Fransa’nın Savunma Bakanları Ursula von der Leyen ile Florence Parly tarafından yapılacak.

Gözde Nur MERAL
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

   

Beş Bosnalıdan Biri Ülkesini Terk Etti

0

Bosna- Hersek, Balkanlar bölgesinde en yüksek nüfus artış oranına sahip ülke. Bununla beraber bölgede dışarıya göç veren ülkeler arasında Makedonya’dan sonra ikinci sırada geliyor. IMF raporundan alınan bu veriler ışığında 2000 yılından beri ülkedeki nüfus %5 oranında azaldığı ortaya çıkıyor. Savaşın başladığı 1990 yılından beri incelendiğinde ortaya çıkan sonuç Bosna’nın geleceği açısından korkutucu boyutlara varıyor. Çünkü, 1990 yılından bu yana Bosna nüfusunun %20’sinden fazlası ülkeyi terk etti.

Bosna’nın yaşadığı bu sorun tavuk- yumurta ilişkisine sahip. Ekonomik bozulma ve halkın yaşadığı geçim sıkıntısı dışarıya verilen göçün en büyük nedeni olmakla beraber iş gücünün büyük kısmının ülke dışına çıkması ülke içinde başka bir sorun doğurmuş oluyor. Bu paradoksal durumun sonucu olarak, bölgede işsizlik oranının en yüksek olduğu ülke Bosna.

Raporda dikkat çekilen bir diğer nokta “nitelikli” olarak tabir edilen grubun eğitimli insan ve kalifiye iş gücünün yaşamını daha rahat koşullarda devam ettirmek için ekonomik refahın yüksek olduğu ülkelere veya geçişin daha kolay olduğu Avrupa ülkelerine kalıcı biçimde göç ettiğidir. Demografik yapıda zedeleyici değişikliklere neden olan bu durum Bosnalı yöneticiler üzerindeki baskı unsurlarının temelini oluşturmanın dışında ülke içinde sunulan sosyal hizmetlerin maliyetleri üzerinde de önemli etkilere neden oluyor.

Nüfusun azalıyor oluşundaki bir diğer neden ise ülkede doğum oranlarının çok düşük olması. Öyle ki raporun ortaya çıkardığı sonuca göre Bosna’da ölen kişi sayısı doğandan fazla. Bu duruma dışa verilen göç de eklenince Bosna açısından tehlike çanları çalmaya başlıyor.

Ülkede yaşanacak sıkıntılar sadece demografik alanda olmayacak. IMF’nin öngördüğü programa göre kamu sektöründe yapılacak ücret kesintileri özel sektör çalışanlarının maaşlarında da bir düşüşe neden olacak.

Demografik çalışmalar alanında uzman olan Stevo Pašalić, ülkenin 2007 yılından beri doğal şekilde nüfusunun azaldığını belirtirken bir yandan da uyarılarda bulunuyor. Çünkü bu duruma önlem alınmazsa yapılan hesaplamalara göre 2050 yılına kalmadan Bosna nüfusunun tükeneceği çıkan sonuçlar arasında. Sözlerine Makedonya ve Bosna’nın tarihsel süreçleri nedeniyle göçün zaten bu iki ülke için doğal bir olgu olduğunu ama dünyada yaşanan göç dalgasıyla daha da yoğun halde geldiğini söyleyerek devam eden Pašalić mutlaka bu duruma engel olacak bir dizi önlem alınması gerektiğini vurguladı.

Stevo Pašalić’e göre alınması gereken önlemlerin en başında hangi partinin iktidarda olduğuna bakılmaksızın nüfusun azalıyor oluşu her daim gündemde tutulmalı ve vakit kaybetmeden eylem planı ortaya konulmalıdır. Kendisi, eylem planını maddi ve maddi olmayan diye iki ana başlık altında incelenmesini öneriyor.

Maddi öneriler arasında, ilk çocuktan sonraki çocuklar için devletin ailelere ödeme yapması var ancak Bosna ekonomik açıdan yeterince -Rusya’nın yaptığı gibi çocuk başına 10.000 $ verecek kadar- güçlü olmadığı için verilecek miktarın düşük olacağını söylüyor. Pašalić önerisini bu noktada bitiriyor fakat miktarın düşüklüğü verilen paranın, verilme amacına ne kadar hizmet edeceği konusunda kafalarda soru işaretleri oluşmasına neden oluyor.

Maddi olmayan önerilere ise nüfusun konu hakkında bilinçlendirilmesini örnek verdi. Önümüzdeki mart ayından itibaren Doğu Saraybosna Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik bir nüfus eğitim programı başlayacak. Yapılacak programın diğer eğitim kurumlarına örnek olacağını düşünen Pašalić, doğum artışının sağlanması için gençlerin bu gereklilik hakkında bilgilendirilmesi ve ülke çapında bir farkındalık yaratması için bu tarz eğitimlerin zorunlu olduğunu vurguladı.

Yusuf MEHMET
o-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

Kaynakça:

Münih Güvenlik Konferansı’nda NATO Rusya İlişkileri Görüşüldü

0

Küresel ve bölgesel güvenlik konularının ele alındığı dünyanın en önemli platformlarından kabul edilen Münih Güvenlik Konferansı’nda, Rusya’nın yayılmacı politikaları kuşkusuz gündemin temel konularından biriAlmanya’nın Münih kentinde Cuma günü başlayan 54’üncü Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı’nın ikinci günü ana oturum ve çeşitli grup görüşmeleriyle devam ediyor.

Küresel ve bölgesel güvenlik konularının ele alındığı dünyanın en önemli platformlarından kabul edilen konferansta, Rusya’nın yayılmacı politikaları kuşkusuz gündemin temel konularından biri.

Euronews’e konuşan ABD’nin eski NATO Büyükelçisi Nicholas Burns, “NATO, Rusya’nın Kırım, Donbas ve Gürcistan’da attığı yasa dışı adımlardan sonra Doğu Avrupa’da kendini daha da güçlendirdi. Bence cevap olumlu. NATO Savunma Bakanları bulguların arttığını tespit etti. Polonya ve üç Baltık ülkesinde güçlerimiz var. Bence NATO bir bütün. Rusya’ya karşı yaptırımlara da devam etmeliyiz” diye konuştu.

Batı’nın her sorundan Moskova’yı sorumlu tuttuğunu dile getiren Rusya Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev de, “Rusya’nın haklı olarak gördüğü tek yaklaşım güvenliğin bir bütün olarak sağlanmasıdır. Bu herkesçe paylaşılabilir. Güvenlik alanındaki iş birliği parçalara bölünmemeli. NATO’yu tutmak problemlerin üstesinden gelmek yerine yeni provokasyonlar ortaya çıkarıyor. Bu konferans her zaman için Rusya karşıtı olmuştur. Batı’nın karşı karşıya olduğu tüm sorunlardan ne yazık ki Rusya’yı sorumlu tutuyorlar” ifadelerini kullandı.

Bu arada konferansın devam ettiği otele yakın bir noktada toplanan ve ellerinde savaş karşıtı pankartlar bulunan birkaç yüz eylemci, güvenlik stratejileri ve silahlanma politikalarını protesto etti.

Demet DAMYAN
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça:

The Meme : As A Mean In Establishment of Internal Order Rather Than International Order

0

During this month, we encountered mostly about Matt Hancock’s discourses in the parliament as a Secretary of State for Digital, Culture, Media and Sport of UK. He launched his own smartphone application that targets the intellection of citizens. It is the first step of the Memetics[1] Science which enables politicians control citizens throughout their own information of their existence so that I wanted to explain both background and the manner of work. Secretary aims to collect info via application then shape their privileges.

The need for security that comes after Maslow’s most basic physiological needs, which conflicts in the Hierarchy of Needs, affects the attitudes of the nations towards peace. Regardless of the political regime, the primary objective of an entity is security. The US imposed sanctions on the international security dimension after September 11 as an example of this issue. When we formulate; we can say that there is a linear relationship between the security threats of the countries and the levels of peace avoidance. Guaranteeing the security of a nation-state will ensure that it follows a peaceful policy regardless of the political regime.

Realism sees states as a billiard ball. But the political regimes of states, except vital issues like security, affect their war and peace decisions. According to this theory, which is called the Theory of Democratic Peace, conflict does not occur between countries adopting a democratic regime. But a coalition that these countries adopting the common regime would create a confrontational attitude towards an opposing country. This theory, which is based on liberalism, has indeed built an independent peace, but it only requires that we see democracy as an independent variable. At this moment, cultural differences cause collisions between countries. We can summarize Sustainable Peace with the accord between politics and culture.

Politicians make their decisions according to values of their culture which they inherited from their ancestors. These mindscapes shape attitudes on other governments. If we want to talk about the concept of Sustainable Peace, we must first prevent this culture complexity. As we remove the emic approach and dissolve the cultural diversity in a common way, the changing perspective of the countries and the peaceful approach together will be brought to light.

At the same time, after the Cold War, the decisive factor in shaping contemporary politics is not “political ideology” but “identity”. This view bases itself on the different attitudes of the United States to two different countries on nuclear weapons production.

The US strongly condemns the nuclear activities of Iran, which is thousands of kilometers away, while it does not consider Canada as a threat to itself, which is located next to it and has at least the same degree of nuclear readiness as Iran. Variables such as language, culture, religion and mentality that constitute the identity of countries should also be considered. All of these concepts contain memetic functions that have power to lead administrators of governments as well as the people who constitute the society.

The term Meme is described as an approach to evolutionary models of cultural information transfer. This matter of fact was coined in the book which was named ‘The Selfish Gene’ of Richard Dawkins in 1976. There are either terms or concepts that shape the behaviors of people in a designated area such as nationality and religion. All of them are transferred like genes not biologically but by an individual that influences another to adopt a belief is seen as an idea-replicator reproducing itself in a new host. The meme’s capability to spread among people is due to its contribution to the effectiveness of its host. This event is likened to theory of ‘Natural Selection’. The memes might be also evolved under these circumstances.

Throughout history, social scientists tried to produce methods and concepts that can turn into memes which can be adopted by people. All of these efforts should be used for maintaining sustainable peace in the world.

Cumulative contributions about cultural approaches by founders or thinkers of Classical Social Theory enabled Contemporary Cultural Theory to emerge. We can exemplify this remark with the quote of Isaac Newton: “If I have seen further it is by standing on the shoulders of giants.” The point in this sentence is that it wouldn’t have been possible without contributions of predecessors. Karl Marx was situated in the forefront. His concepts about culture focus on historical materialism. He tried to designate the both base and superstructure models of society that was accommodated with means of production according to his thoughts. Under this materialist understanding of industrial society, culture which was associated with politics and the law was seen as an epiphenomenal superstructure built upon a determinant economic base.

Culture in industrial society carries a dominant ideology that is produced by bourgeoisie and serves to legitimate their authority. This approach leads false consciousness that allows people to feel happy is spite of either their miserable lifestyles or inequalities by using culture and religion as an ‘opium’. When we consider statements of Marx, we realize that the memes in the society are selected by superiors or bourgeoisie in the words of Marx. Apart from the faith on evolving of the memes in the Memetics, Karl Marx emphasizes that the society which was classified as proletariat and was bare of awareness, is ruled by the owners of the memes and is sentenced to maintain. Because bourgeoisie creates his own memes that preserves their interests to lead the society especially by means of economy in industrial perspective.

In comparison with Karl Marx, Max Weber’ theoretical works don’t amount to a systematic social theory. He places importance on human action which was rooted with German Hermeneutic Tradition. This aspect of sociology was expressed highly by Kant and Hegel. What was required was Verstehen, or understanding. This term described an activity that could involve re-creating shared cultural values as well as empathizing with individual psychologies and life histories like the memes. From his point of view, the memes might be recognized as self-renewing aggregate and they must be applied to individuals’ ordinary lives.

Subjective meaning of action should have been found by analysts whose job was to discover, as well as the purposes of memes must be found in order to control. Life had lost its sense of purpose, and people had become trapped in what he called an iron cage of meaningless bureaucracy and rationalism. In this period the memes gained importance for kinds of authorities which were basically designed by Weber. Weber set a new approach which consists of two elements; class and status that can be explained as “style of life” and    a shared level of social prestige.

In addition to all these social theories, Antonio Gramsci developed concepts of hegemony. His anti-economistic and antidogmatic version of Marxist philosophy, his theory of the state and civil society and his novel approach to the study of popular culture affected people especially during the unification of Italy. Political rulerships use the cultural hegemony to gain their independence. It explains the unquestionable ideas, people or groups. This approach lays under interpretation of truths to others. The term ‘Consent’ is the principal factor of this system so that powerful groups get under control of language which has mission for spreading values among people and culture which creates the memes for people to obtain. The norms that are the first stages of the memes serves dominated powers. They use media and audiovisual aids to influence people. He claimed that ‘everybody is intellectual’. From this point forth everybody might produce their own memes to use for any purposes on their own.

Pierre Bourdieu was also key player in the history of critical social theory. He rethought class and hegemony. He designed ‘social class’ to explain the steps of cultural propagation which has four phases; economic capital, social capital, cultural capital and symbolic capital. According to Bourdieu, young people of working class create their own common culture, produce individual identities and reject traditional identities. This situation complies with the feature of evolving against tradition in the Memetics. He also produced the logic of a minority elite culture in which art is hijacked to fit purposes by their own instincts. He used symbols to identify the memes in literature. We all live in a symbolic universe so that people might be easily influenced or led by symbols which they were used to such as doves. When any person sees picture of a dove, he/she intrinsically thinks the term of ‘peace’.

In conclusion, it has been determined that the complex structure of international relations, such as the Memetics Theory, can be harmonized. Factors such as the need for milestones that bring the common good of the human beings to fruition, the existence of security, the non-settlement of democratic regimes, ideological approaches, sharing of common culture, and having equal identity influence the level of tendency of nation- states   to war.

It is imperative that these memes must be kept under control so that anarchic international environment can be established and human beings can resume their lives in a sustainable peaceful environment. To formulate; the fixation of critical international concepts in a particular harmony, such as the perfect numbers in the same Euler’s Identity, will help to maintain order if other variables are dependent.

Furkan AYRANCI

[1] Memetics is a theory of mental content based on an analogy with genetics and biological evolution. Proponents describe Memetics as an approach to evolutionary models of cultural information transfer and to explain how belief spreads through society, from one individual to another. Scholars used Memetics to explain the phenomenon of the formation of collective belief systems, such as religion, ethical judgments, esthetic judgments, fashion trends, national identity, ethnic identity, collective memory, class consciousness, social status, and social prestige.

The meme, analogous to a gene, was conceived as a “unit of culture” (an idea, a belief, a pattern of behavior, etc.) which is “hosted” in the minds of one or more individuals, and which can reproduce itself, thereby jumping from mind to mind. The meme is a unit of information residing in the brain and is the mutating replicator in human cultural evolution. It is a pattern that can influence its surroundings – that is, it has causal agency – and can propagate.

Bibliography

  • Cole, Nicki Lisa, Ph.D. (2017, April 21). Definition of Base and Superstructure. Retrieved from< https://www.thoughtco.com/definition-of-base-and-superstructure-3026372>
  • Cole, Nicki Lisa, Ph.D. (2017, July 27). Definition of Cultural Hegemony. Retrieved from <https://www.thoughtco.com/cultural-hegemony-3026121>
  • Dawkins, R. (1976). The Selfish Gene, Oxford University Press
  • Brodie, R. (1991). The Virus Of The Mind: The New Science Of The Meme, Integral Press
  • Crehan, K. (2002). Gramsci: Culture and Anthropology, University of California Press
  • Xygalatas, D.&McCorkle, W. (2014). Culture in Classical Social Theory, Routhledge Press
  • Fowler, B. (1995). Pierre Bourdieu’s Sociology of Culture: Critical Investigations, University of Glasgow.

AB’nin Balkanlar İkilemi

0

AB dışişleri bakanları, dönem başkanı Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’da bir araya geldi. Toplantının amacı Federica Mogherini’nin “birinci öncelik” olarak nitelediği AB’nin yürütme stratejisinin belirlenmesiydi. Görüşmeler sırasında ana tartışma konusu AB’nin Batı Balkanlar genişlemesinin ne kadar süre alacağı üzerineydi. Tartışmanın fitili AB Komisyonu’nun Sırbistan ve Karadağ’ın, Birlik’e üyeliğinin 2025 yılında onaylanmasını önermesiyle ateşlenmişti.

Geçtiğimiz günlerde 6 Balkan ülkesinin de üyeliğe yakın olduğu yönünde yapılan açıklamalardan sonra AB’nin Balkanlar genişlemesi konusunda tarafların ümitlerinin yeniden canlanmasına neden olmuştu. Balkanlar üzerinde her geçen gün giderek artan Rusya, Çin ve Türkiye etkisiyle yükselen endişeler AB yönetimini hızlı karar alma yoluna sevk etmiş görünüyor ancak toplantı sırasında “hız” konusunda bir kutuplaşma yaşandı. Bir ucuna Almanya ve Fransa’nın liderlik ettiği ve Slovenya tarafından desteklenen taraf 2025 yılının çok erken olduğunu belirttiler. Konu hakkında görüşlerini Balkanlarda birçok etnik çatışma yaşanmış olmasından, bu çatışmaların her an yeniden başlama ihtimalinin yüksekliğinden ve erken bir üyelik sonucu bu çatışmanın Birlik içine de taşınacak olmasından duydukları endişeyi belirterek desteklediler. Balkan ülkelerinde yaygın olan yolsuzluk, rüşvet ve organize suçlar gibi yasa dışı faaliyetlerle AB’nin istediği sertlikte mücadele edilmediği belirtilirken demokrasinin de iyileştirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Kesin üyeliğin erken olduğu görüşü hakkında sunulan bir diğer gerekçe de yaşanan sınır ve isim problemleriydi.

Kutbun diğer ucunda ise Macaristan ve Avusturya vardı. Üyelik konusunda hızlı davranmak hatta acele etmek gerektiğini belirten bu kutup ise üyeliğe alımın gecikmesi durumunda bölgenin tümüyle AB kontrol alanı dışına çıkacağı yönünde görüş bildirirken karşıt görüşün ayak diremek için ortaya sürdüğü tüm gerekçelerin çözümünün üyeliğe kabul ile daha hızlı ve kolay olacağını belirttiler.

Öte yandan AB Komisyonu’nun Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Avusturyalı Johannes Hahn, AB’ye üye olmak için yerine getirilmesi gereken birtakım koşullar olduğunu söyledi. Bu sözlerine AB için “kalite”nin “hız”dan önce geldiğini de ekledi ve taraflara herkesin soğukkanlı davranması gerektiği konusunda hatırlatma ve uyarılarda bulundu.

AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının bu buluşmada tartıştıkları ve önümüzdeki günlerde tekrar buluşmalarını gerektirecek “yürütme stratejisi”ni belirleme toplantılarından sonra resmi olarak onaylamak üzere mayıs ayında Sofya’da yeniden bir araya gelmesi planlanıyor.

Yusuf MEHMET
o-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

Kaynakça:

Ruanda-Fransa İlişkileri Isınıyor Mu?

0

Olimpiyat Eskrim Şampiyonu, Fransa Spor Bakanı Laura Flessel, Afrika Yol Bisiklet Şampiyonası için üç günlük Ruanda ziyaretine başladı. Bu gezi, Fransız hükümet üyelerinin 2010 yılından bu yana gerçekleştirdiği ilk resmi gezi.

Nicolas Sarkozy ve Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in 2010’daki ziyaretinden bu yana Fransız hükümetinden hiçbir üye Ruanda’ya bir ziyaret gerçekleştirmemişti. 8 yıldan sonra gerçekleştirilen görüşme, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin resmen başlamasından üç ay sonra gerçekleşti.

18 Şubat’a kadar sürecek olan bu üç günlük Ruanda’nın başkenti olan Kigali gezisine, Fransız Spor Bakanı Laura Flessel, Tutsi soykırım kurbanlarının anısına yapılan Gisozi’deki Kigali Soykırım Anıtı’nı ziyaret ederek başladı. Bakan, anıt ziyaretlerinden önce soykırım kurbanları adına çelenk bıraktı.

Laura Flessel, ziyaretçi defterini imzalamayı da ihmal etmedi: “Ruanda soykırımı, zamanımızın en kötü zulümlerinden biridir. O bizim insanlığımızda ve vicdanlarımızda yer etmiştir. Böyle bir trajedinin tekrar yaşanmaması için mümkün olan her şeyi yapmakla yükümlüyüz.”

İlerleyen saatlerde sporda kadın, bisiklet geliştirme, Ruanda ulusal sporu hakkında konuşmak için Ruanda Spor ve Kültür Bakanı Julienne Uwacu ile konuştu.

1994 yılında Ruanda, 800.000  Tutsi ve ılımlı Hutu’nun can kaybına yol açan bir soykırıma sahne olmuştu. Üstelik Ruanda, bu soykırımda Fransa’nın rolü olduğunu iddia etmiş hatta Fransız yetkililer aleyhinde soruşturma başlatılmıştır. Bir süre diplomatik ilişkilerini durduran Ruanda ve Fransa’nın bu görüşmeyle birlikte yapıcı adımlar izlediğini söyleyebiliriz.

Deniz ÜRESİN
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

Liberya Devlet Başkanı George Weah, Avrupa Ziyaretine Fransa’yla Başlayacak

0

Liberya’nın yeni Devlet Başkanı eski sporcu George Weah 21 Şubat’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşecek.

Liberya’nın yeni başkanı 20-23 Şubat tarihleri arasında Fransa’da olacak. George Weah Avrupa’ya yaptığı ilk ziyareti için Fransa’yı seçti. Liberya’nın yeni başkanı, 21 Şubat Perşembe günü Emmanuel Macron’la bir çalışma yemeği için bir araya gelecek. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Elysee sözcüsüne göre, meslektaşı ile “yatırım ve spor üzerine bir politika izleyerek” ortaklık başlatmayı planlıyor.

Bu toplantıda ayrıca “Fransa’nın başkanlığını Liberya’nın karşı karşıya bulunduğu zorluklarla gelişme faktörü olarak sporun rolü olarak ele alacağız” açıklamasında bulunuldu. İkinci olarak Fransa, George Weah’ı “Avrupa ve Afrika arasındaki bağlantıları güçlendirmek isteyen bir devlet başkanının nesli” olarak görüyor.

Geçen hafta Fransa, Fransız kalkınma yardımı için 17 öncelikli ülkeye (Benin, Burkina Faso, Burundi, Komoros, Cibuti, Etiyopya, Gine, Haiti, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijer, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Senegal Demokratik Cumhuriyeti, Çad, Togo), Liberya ve Gambiya’yı da ekledi.

Paris Saint-Germain’de (1992-1995) oynamış eski bir futbolcu olan Weah, Afrika ve Avrupa arasındaki ilişkileri kuvvetlendirme sürecine başlamış gibi görünüyor. Bu görüşmelerde sporun ön planda tutulması eski futbolcu olan yeni liderin deneyimlerinden kaynaklanıyor olabilir.

Deniz Üresin
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

Güney Afrika’nın Yeni Devlet Başkanı’ndan Yolsuzlukla Mücadele Sözü

0

Güney Afrika’nın yeni Devlet Başkanı Matamela Cryil Ramaphosa, parlamentoda ilk “halka sesleniş” konuşmasını yaptı.

Ramaphosa, parlamentodaki konuşmasında, kamu ve devlet kurumlarında yolsuzlukla mücadele edeceği ve ekonomiye ivme kazandıracağı sözü verdi. Bu durum halkın birlik ve beraberliği ile ve dışarıdan gelen ekonomik yatırımlar ile daha istikrarlı bir şekilde gelişme gösterebilir.

Devlet Başkanı, ekonominin yolsuzluklar nedeniyle büyümediğini ve yoksullukla mücadelede yeterince istihdam oluşturulamadığını kaydetti. Ramaphosa, genç Güney Afrikalıların ekonomik programlarının merkezini oluşturduğunu, onları geliştirmek için gençlik çalışma grubu kuracağını ve 3 yıl içinde 1 milyon gence çıraklık kursu açacaklarını belirtti. Bu duruma bakacak olursak halkı ve özellikle gençleri teşvik için adımlar atılacak.

Ekonominin lokomotiflerinden madencilik, tarım ve turizm alanında da iyileştirilmelerin yapılarak ekonomiye daha fazla katkı sağlayacaklarını söyleyen Ramaphosa, hep birlikte çalışarak Güney Afrika halkı için daha iyi bir ülke inşa edeceklerini ve toplumun her kesimiyle beraber olacağını anlattı. Böylelikle yeni başkan ile birlikte bir çok alanda istikrarlı gelişmeler kaydedilebilir ve Afrika ekonomisi de büyüme gösterebilir.

Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın istifasının ardından iktidar partisi Afrika Ulusal Kongresi (ANC) lideri Cryil Ramaphosa, ülkenin yeni devlet başkanı seçilmişti.

Demet GÖRMEK
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça: