Home Blog Page 144

Lüksemburg’dan Avusturya’ya Anti-Nukleer Santral Desteği

Avustruya’nın komşusu Macaristan,  Rusya tarafından fonlanarak inşa edilecek nükleer santral kurmaya hazırlanıyor. AB yürütme organı tarafından ise bu karara onay çıktı. Bunun üzerine Avusturya nükleer santral onayına karşı AB kararına Avrupa Adalet Mahkemesi’ne dava açtı. Fakat mahkeme kararı nükleer santral lehine oldu. AB nükleer santral girişimini enerji politikasının güçlendirilmesi olarak görüyor. Euratom Anlaşması’nda da nükleer santral ‘’AB nin ortak çıkarıdır.’’ ifadesiyle belirtilmiştir.

AB ülkeleri arasında Lüksemburg, Avusturya ve Almanya anti-nükleer karşıtı ülkelerdir. Bu nedenle Lüksemburg ve Avusturya bir birlik kurdular ve özelikle Almanya’nın bu birlikte yer almasının AB nükleerleşme politikasına karşı caydırıcı güç olacağını düşünüyorlar. Lüksemburg Çevre Bakanı Carole Dieschourg Brüksel AB Çevre Bakanları Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Lüksemburg’un yasal mücadelesini desteklediklerini, bu karara karşı AB ülkelerinin olduğunu, bu kararın AB nin ortak çıkarına hizmet etmeyeceğini ve özellikle iklim değişikliyle mücadeleye aykırı olduğunu  ve Rusya tarafından inşa edilecek nükleer santrallerin AB enerji politikasına Rusya müdahalesini  gösterdiğini ifade etti.

Lüksemburg ve Avusturya anti-nükleer Avrupa ülkeleri birliğine genişletmeyi hedefliyor. Aslında bu ilk anti-nükleer mücadelesi değil. 2015’de Avusturya, AB Komisyonu’nun İngiltere’de kurulan nükleer santral için devlet desteğine izin vermesi -the Hinkley Point C Project-  ni Avrupa Mahkemesine taşımıştı. Fakat Nükleer Santral Macaristan, Çekya, Slovakya, Romanya, Polonya,Fransa ve İngiltere tarafından desteklendi. Aslında Macaristandaki santral çalışması bu projenin devam ettiğini gösteriyor. 1986 Çernobil Faciyası Avrupa için nükleer santralde bir dönüşüm olmuştu fakat Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına göre Avrupa elektrik enerjisinin 3’te 1 ini nükleer enerjiden sağlıyor. AB ülkelerinden 14 ülkede ise 128 Nükleer Güç reaktörleri faaliyet göstermekte.

Dünya Nükleer İşbirliği’ne göre 2030’ a doğru Bulgaristan, Çekya, Fransa, İngiltere, Finlandiya, Litvanya ve Polonya da nükleer santraller artacak. AB 2020’de enerjiyi daha verimli kullanan bir Avrupa, tümüyle entegre olmuş bir enerji pazarı, enerji teknolojisinde liderlik ve AB enerji pazarının dış boyutunu güçlendirmeyi hedefliyor. Özellikle yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ve  sera gazı ve biyotakıt kullanımının azaltılması konusunda çalışmalar var fakat nükleer enerji politikasının desteklenmesi olumsuz bir durum yaratıyor.

Asude UYSAL
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Salih Müslim’in Yeni Durağı Danimarka

Türkiye’nin hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkardığı terör örgütü PYD’nin eski eşbaşkanı Salih Müslim’in Danimarka’ya gideceği açıklandı.

Türkiye’nin hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkardığı terör örgütü PYD’nin eski eşbaşkanı Salih Müslim, Avrupa’daki temaslarına devam etmekte. Çekya’nın Başkenti Prag’da yakalandıktan sonra Türkiye’nin iade talebine rağmen serbest bırakılan Müslim’in bu seferki durağının Danimarka olacağı kaydedildi. Danimarka parlamentosunda grubu bulunan Birlik Listesi Dış Politika Sözcüsü Sören Söndergaard, Müslim’in önümüzdeki pazartesi günü Danimarka Parlamentosunda bir dizi görüşmeler gerçekleştireceğini söyledi. Salih Müslim’in Danimarka’ya geleceği tarih ise kesin olarak açıklanmadı.

Söndergaard, Müslim’in, Danimarka’da korkmasına gerek olmadığını söyledi, Müslim’in hukuksal haklarının korunması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ederek Danimarka’da gözaltına alınmasını beklemediğini belirtti.

Salih Müslim, bugün Suriye Demokratik Birlik Partisi lideri olarak PYD terör örgütünün içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Salih Müslim Suriye’deki en güçlü Kürt lider olarak tanınmaktadır. Müslim, 2010 senesinde Irak’a kaçmış, 2011 senesinde tekrar Suriye’ye dönerek, Suriye’deki iç savaşta etkin rol sürdürmeye devam etmiştir.

Prag’da yakalanan Salih Müslim, PYD/PKK’nın eski eş başkanıydı ve kırmızı bültenle aranıyordu.

Mustafa BİLGİN
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Çekya Salih Müslim’i Serbest Bıraktı

Türkiye tarafından kırmızı bülten ile aranan terör örgütü PYD/PKK’nın eski eş başkanı Salih Müslim’in, Çekya’nın başkenti Prag’da gözaltına alındığı bilgisi gündeme bomba gibi düştü.

Çekya İnterpol Birimi, Müslim’in 24 Şubat’ta Prag’da, Türkiye’nin talebi ve ilettiği yakalama emirlerine istinaden gözaltına alındığını Türk makamlarına bildirdi. Çekya makamları, Müslim’in çıkarılacağı mahkeme tarafından tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verileceğini, bu kararın da Türk tarafına ivedilikle iletileceğini kaydetti ve Müslim’in iadesi için gerekli evrakın Türkiye’den iletilmesini istedi.

Prag’da geçen hafta hakim karşısına çıkarılan PKK/PYD’ nin eski eş başkanı Salih Müslim serbest bırakıldı.

Kararın ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Çek mahkemesi onlarca masum sivilin terör saldırılarında hayatını kaybetmesini ve onların ailelerinin acılarını umursamadığını göstermiştir” açıklamasında bulundu.

Hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ ise, Salih Müslim’in serbest bırakılmasıyla ilgili kararın “hukuksuz olduğunu” söyledi ve “terör örgütlerine destek niteliği taşıyor” dedi. Bekir Bozdağ kararın Avrupa sözleşmelerine aykırı olduğunu da ekledi.

Bozdağ, “Bu karar Türkiye – Çekya arasındaki ilişkileri de olumsuz etkileyecek bir karardır. Şu anda bize ulaşmış bir gerekçe yok. Bakacağız ama sonuç ortada. Terör örgütü olarak kabul edilebilmesi için AB üyesi ülkeleri veya ABD’nin vatandaşlarından herhangi birine zarar vermesi şart mıdır? Bütün dünya da Çekya da biliyor ki PYD/PKK, DEAŞ gibi azılı eli kanlı bir terör örgütüdür” diye konuştu.

Aybüke Rabia HALİL
o- Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Belçika, Suudi Arabistan’a Kadın Büyükelçi Atayan İlk Ülke Oldu

Belçika, Dominique Mineur’ü Riyad Büyükelçisi olarak atayarak kadın haklarına dikkat çekmek istedi. Mineur’un atamasının, komşu ülkelere kıyasla reform yapmakta yavaş kalan Suudi Arabistan’a “açık bir sinyal” gönderdiği ileri sürülüyor.

Ülkenin koyduğu kısıtlamalara göre, çalışmasına izin verilen Suudi kadınların erkekler ile aynı ortamda bulunmalarına izin verilmiyor. Yalnız başına gezinmek için ise erkek bir “muhafızdan” imzalı izin almak zorundalar. Kadınların, Kasım 2017’deki değişikliğe kadar araba sürmelerine ve spor yapmalarına da izin verilmiyordu.

Suudi Arabistan, kadınların ekonomik ve politik katılım, sağlık ve eğitim konusunda nasıl oldukları hakkında bir Dünya Ekonomik Forumu araştırması olan 2017 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporunda  144 ülkenin 138. sırasında  yer aldı.

2010 yılında Gürcistanlı bir diplomat olan Yekaterina Majering Mikadze’nin de Suudi Arabistan konusunda yetkisi vardı ancak işlerini Kuveyt ve çevre ülkelerden yönetiyordu. Gürcistan 2015’te Suudi Arabistan’a büyükelçilik açtığında oraya bir erkek büyükelçi atadı.

Uluslararası alanda bir ilk olan Belçika’nın yaptığı bu atama diğer ülkeler için de örnek niteliğindedir. Kadın büyükelçi atamasıyla kadınların rolünün ve haklarının farkına varılması bekleniyor. Belçika’nın, kadın haklarının gözetilmediği İran’a da Veronique Petit adlı bir kadın büyükelçi atanacağı söyleniyor.

Gamze  AZMAN
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Almanya da ‘’Cinsiyetsiz Milli Marş’’ Tartışması

Almanya Aile Bakanlığı’nın toplumsal cinsiyet eşitliği vekili Kristin Rose-Möhring, Almanya milli marşın da cinsiyet eşitsizliğine yol açan ifadelerin değiştirilerek tekrar düzenlenmesi ve daha ‘’cinsiyet eşitlikçi’’ bir hale getirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Rose-Möhring, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle bakanlıkta ki kadın çalışanlara attığı mesajda, cinsiyet eşitsizliğini yansıtan ‘Baba Vatan’ kelimesi ve erkek kardeşi kasteden kelimenin değiştirilerek, ‘Yurt Vatan’ ve ‘cesurca’ gibi kelimelerin kullanabileceğini ifade etti. Aynı zaman da bu uygulamada herhangi bir zararın olmadığını ve İçişleri Bakanlığı’nın yeni yapısına daha uygun olduğunu belirtti.

Aşırı Sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) içerisinde yer alan Steffan Möller, öneriye Twitter üzerinden tepki gösterirken, marşı değiştirme yetkisi bulunan Cumhurbaşkanı Frank Steinmeier marşın şimdi ki halinde kalması gerektiği yönünde görüş açıkladı. Sosyal medyayı da ikiye bölen öneri hakkında bazı kullanıcılar, LGBTİ bireyleri de kapsayacak bir düzenleme yapılması gerektiğini dile getirerek, ‘açıklık, çok kültürlülük/rengarenk bir özyurt’ gibi ifadelerle başlayan bir marş önerisinde bulundu.

Almanlar için ilk milli marş krizi olmayan bu durum, 1952 yılına kadar gitmektedir. 1841 yılında yazılan Alman milli marşı, Nazi dönemini hatırlattığı için 1952 yılında bazı bölümleri çıkartılarak kabul edildi. Yakın geçmişe baktığımız da 2012 yılında Alman milli takımı içinde ki göçmen kökenli vatandaşların müsabakalar da milli marşı söylememeleri tartışma konusu olmuştu. Daha da ileri giderek sporculara milli marşı söylemenin zorunlu hale getirilmesi gündeme gelmiş fakat farklı kesimler tarafından buna karşı çıkılmıştı.

Candan BAYRI
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

Doğu Guta‘da, Rusya’nın ‘’Teslim Olun’’ Çağrısı Reddedildi

Hafta başında, Rusya’dan Suriye’deki militanlara gelen ‘’teslim olun, tahliye edelim’’ çağrısı kabul edilmedi. Suriye Cumhurbaşkanı Beşer Esad’ın müttefiki Rusya’dan gelen açıklamada, Doğu Guta’daki sivillere yönelik yardım koridoru ve müttefikler için de silah bırakmaları halinde aileleri eşliğinde bölgeyi terk etme hakkı tanındığı ifadelerinde bulunuldu. Reuters bilgilendirmelerine göre, Suriye Ceyş’ül İslam örgütü Sözcüsü Hamza Birkdar yaptığı açıklamada, teslim olmalarına yönelik çağrıyı reddetti. Birkdar ‘’Bu konuda herhangi bir pazarlık yok. Guta’da ki gruplar, savaşçılar ve halk topraklarına sahip çıkıp savunmaya devam ediyor.’’ ifadelerinde bulundu. Bununla birlikte reddedilen çağrının üzerine, Suriye ordusunun bölgedeki ilerleyişini sürdürdüğü bildirildi.

Geçtiğimiz haftalarda ABD’den gelen BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes çağrısının karşılık bulmaması üzerine; İngiltere ve Fransa, Güvenlik Konseyi’ni bugün bir kez daha olağanüstü gündemle toplanmaya çağırdı.

Rusya’nın bölge üzerinde etkinliğinin çok yoğun olduğu ve bu sebepten ötürü Suriye’de yerli bir örgüt olan Ceyş’ül İslam’ın çağrılara uymak yerine, savunmaya devam etmesini milli bir hareket olarak görebiliriz. Ayrıca, Suudi Arabistan destekli bu grubun, yönetim ordusuyla içinde bulunduğu çatışmayı bölgede bir isyan ve hükümetten duyulan hoşnutsuzluktan ziyade, dış güçlerin bölge üzerindeki hedefledikleri doğrultusunda örgütlendirilip harekete geçirildiği sonuçlarına da varılabilir. Her iki noktada da yerel halkın ve hatta yönetimin dahi çıkarına olmayan bu sonu gelmez çatışmanın başka aktörlerin çıkarına olduğu açıktır.

Hacer AKSU
o-Staj 2018 ORTAM Stajyeri

Kaynakça

Prens Muhammed Bin Salman’ın Türkiye Karşıtı Tavırları Dikkat Çekiyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, geçen hafta Mısır Al- Sorok gazetesine Türkiye aleyhinde verdiği röportaj dikkat çekti.

Türkiye’nin Ortadoğu adımlarında Katar’ ın yanında yer alması, Suudi Hükümetini memnun etmemiş gibi gözüküyor. Öyle ki, Türkiye’ nin Suriye Krizi çözüm masasında İran ve Rusya ile iş birliği içerisinde olmasının ardından, Katar diplomatik krizi gibi gelişmelerden sonra Suudi yönetimi, Türkiye’ den hoşnutsuzluğunu bu röportajda bile belli ediyor.

Prens Muhammed bin Selman; Türkiye’yi, İran’ın yanında İslami örgütlerin de içinde bulunduğu “şer üçgeni” nde yer almakla ve bu şer üçgenine destek vermekle suçladı. Salman’a göre, şer üçgeninin bir köşesinde İran, bir köşesinde İslami Örgütler, diğer köşesinde de Türkiye bulunmakta. Türkiye’ nin bir yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu gibi hareket ettiğini ekleyen Prens, Türkiye’ nin İslami Hilafeti getirme emelleri olduğu suçlamasını yaptı. Türkiye’yi ‘şeytan üçgeni’ içerisinde gösterdiği yönündeki iddialar üzerine, Ankara Büyükelçiliği bir açıklama yaptı. Açıklamada, Prens Salman’ın Müslüman Kardeşler ve terör örgütlerinden söz ettiği belirtildi.

Anlaşılıyor ki, Suudi Vahhabi düşünceye bağlı Arap bürokratlar Hicaz bölgesindeki hüküm alanlarının sallanmasından korkuyorlar ve görülüyor ki Suudi Arabistan’ın Arap dünyasındaki liderliğini sallamaya başlamış, Türkiye’ nin Ortadoğu politikalarından rahatsız ouyorlar.

Ahmet Mert İZMİR
o-Staj 2018 ORTAM Stajyeri

Kaynakça:

Katalonya’da Başkanlık Krizi

Katalonya Özerk Yönetimi eski başkanı Carles Puigdemont hakkında tek taraflı bağımsızlık ilanı sonrası soruşturma başlatılmıştı. Devlete karşı isyan ve başkaldırmak, ayaklanma ve kamu malını kötüye kullanmak gerekçeleriyle suçlanan eski lider Brüksel’de kendi isteğiyle sürgününü devam ettiriyor.

İspanya’nın Katalonya özerk bölgesinde hükümet kurma çalışmalarının devam ettiği sırada bağımsızlık yanlısı iki parti olan Katalonya Cumhuriyetçi Sol Parti ve Katalonya için Birlik Partisi ortak bir bildiri yayınlayarak Puigdemont’un başkanlığı konusunda anlaştıklarını açıkladı.

Katalonya Parlamentosu’nun Özerk Bölge Yönetimi’nin eşki liderini Katalonya Hükümet Başkanlığı için tek aday olarak göstereceğini açıklamasından sonra Katalonya’nın Puigdemont’un başkanlığı yönündeki isteklerine Madrid hükümetinden olumsuz yanıt geldi. Hükümet bu konu hakkında ısrarcı bir tutum sergilenmesi durumunda Katalonya’nın özerklik statüsünün askıda kalmaya devam edeceğini açıkladı. Anayasa Mahkemesi Puigdemont’un yemin törenine şahsen katılmaması durumunda aday olamayacağını ve oturumda bulunmak için mahkemeden izin alması gerektiğini açıkladı. Katalan milletvekili Jordi Turull’un açıklamaları ise Puigdemont’un Brüksel’den başkan seçilebilmesi için alternatif yollar içeriyordu. Turull’a göre sanal seçim yapılması mümkündü.

Katalonya Özerk Yönetimi’nin yeni başkanını belirlemek için 30 Aralık’ta gerçekleşmesi planlanan meclis oylamasının ertelendiğini açıklayan Roger Torrent oylamanın sadece ertelendiğini asla iptal edilmediğini ve Puigdemont’un adayları olarak kalacağını ifade etti. Sözlerine Puigdemont’un başkan adaylığı için tüm meşruluğa ve haklara sahip olduğunu ekledi.

Katalonya Meclisi İspanya Hükümeti ile aralarında mevcut bulunan siyasi krizi çözmek adına bir adım attı. Bu doğrultuda Puigdemont meclis tarafından sembolik lider olarak nitelendirildi. Bu adım ayrılıkçı liderin siyasi konumunun korunarak görevinin başka bir adaya teslim edilebilmesinin yolunu açtı. Carles Puigdemont bölgesel yönetim başkanlığı için tekrar aday olmayacağını açıkladı. Bağımsızlık yanlısı sivil toplum kuruluşlarından Katalan Ulusal Meclisi(ANC)’nin Madrid cezaevindeki başkanı Jordi Sanchez’i desteklediğini açıklayan Puigdemont, mevcut şartlar altında Katalonya için yeni bir hükümet kurmanın tek yolunun bu olduğunu ifade etti.

EDA SUBAŞI
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

 

Taoiseach, Ulusal Kalkınma Planı için 1.5 Milyon Avroluk Tanıtım Kampanyasını Savunuyor

Taoiseach Leo Varadkar, 116 milyar avroluk Ulusal Kalkınma Planı(NDP) için vergi mükellefi tarafından finanse edilen bir tanıtım kampanyasının eleştirilerine tepki verdi. Fianna Fáil Genel Başkanı Micheál Martin, hükümetin Fine Gael politikacısının seçim şansını artırmak için vergi mükelleflerinin paralarını kötüye kullandıklarını söyledi. NDP’ye yönelik tanıtım kampanyası, devlet tarihinin en pahalı olan kampanyası dedi. Martin “Vergi mükelleflerinin parasını siyasi avantajlar için kullandınız.” dedi. Taoiseach, NDP tanıtım kampanyasının 1,5 milyon avroya mal olduğunu söyledi.

İrlanda başbakanı Varadkar, “Ulaşım 21” adlı başka bir Fianna Fáil hükümet planının 3 milyon avroya veya mevcut kampanya masrafının iki katına mal olduğunu söyledi. Taoiseach, sivil hizmetlerle görevli Stratejik İletişim Birimi tarafından yerel ve ulusal gazetelerde satılan reklam alanının ayrıntılarını seçmede rol oynamadığını söyledi. Varadkar, “İyi görüşmelerin bir erdem olduğunu ve hükümetin insanlara karşı daha fazla çaba göstermesi gerekiyor.” dedi.

Taoiseach, Fianna Fáil’in hükümette yaptığı çeşitli tanıtım kampanyalarını gerekçe göstererek, Varadkar’a itiraz eden İrlanda Cumhuriyet Meclisi Başkanı Seán Ó Fearghaíl tarafından emir almak üzere çağırıldı.

Gözde Nur MERAL
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça:

İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson Macaristana Resmi Ziyarette Bulundu

Macaristan’a resmi ziyarette bulunan İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson,  mevkidaşı Peter Szijjarto ile bugün ortak basın toplantısında bir araya geldiler.

Bakan Johnson yaptığı açıklamada;‘’Macaristan İngiltere’nin en önemli müttefiklerinden biridir, ikili ilişkilerimiz çok yakın ve iki ülke pek çok konuda müşterek.’’ ifadelerini kullandı. İki mevkidaşın gerçekleştirmiş olduğu toplantıda, İngiltere’nin Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmalarına, Birleşmiş Milletler(BM)’in sığınmacı krizi ve Avrupa Birliği(AB) ile Birleşik Krallık arasında yürütülen ayrılık(Brexit) müzakereleri değerlendirildi.

İngiliz Bakan Johnson, Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmaları ve bu yönde Türkiye’nin izlemiş olduğu politikalardan bahsederek, “Bizim Kıbrıs konusunda izlediğimiz politika çok açık. Bu olaylarda(doğalgaz arama çalışmaları) Kıbrıs’ta ve Kıbrıs konusunda çözüme varılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.” dedi. Geçen yıl Kıbrıs görüşmelerinde nihai kararın verilemediğini de hatırlattı.

Szijjarto ise Birleşmiş Milletler(BM)’in sığınmacı krizinin çözümü için hazırladığı taslağı tenkit ederek, ”Macaristan’a göre bu taslak aşırı derece göçmenlik taraftarı. Biz bunu değiştirilmesini, göçmenlik karşıtı bir taslağın kabul edilmesini istiyoruz. Hiç kimseye, ülkenin egemenliğini ve Macarların güvenliğini hiçe saymasına izin vermeyeceğiz.” diye konuştu.

Sjijjártó, Macar hükümetinin İngiltere’de yaşayan Macarların haklarının korunmasını öncelik olarak gördüğüne de dikkat çekti. Bakan, Brexit ile müzakerelerin sona ermesiyle AB ve İngiltere arasında adil bir anlaşmaya varılması gerektiğini söyledi.

Halil ÇANKAYA
o-Staj 2018 AÇAM Stajyeri

Kaynakça: