Home Blog Page 115

Kuzey Kore, Trump ile Gerçekleşmesi Planlanan Zirve Öncesi 3 ABD Vatandaşını Serbest Bıraktı

Kim Jong Un ve Donald Trump arasında planlanan görüşme öncesi, Kuzey Kore 3 ABD vatandaşını bırakarak görüşmenin çözümle sonuçlanması adına görünür bir adım attı. Tüm Kore kökenli ABD vatandaşları için 3 adamın bırakılması Trump yönetimi için büyük bir diplomatik zafere işaret ediyor ve ABD’nin devlet sekreteri Mike Pompeo tarafından Kuzey Kore ziyareti sırasında güvence altına alındı.

Trump Twitter’da yaptığı duyuruda üç adamın Pompeo ile aynı uçakta ABD’ye dönüş yolunda olduklarını söyledi. Trump tweetlerinde Kim Jong Un ile görüşmenin detaylarını vermeden yeri ve tarihinin belli olduğunu söyledi. Ancak görüşmenin iki Kore arasındaki silahlardan arındırılmış bölgede olmayacağını belirtti. Beyaz Saray açıklamasında Trump’ın serbest bırakma eylemini takdir ettiği ve üç adamının sağlık durumunun oldukça iyi olduğu da belirtildi. Serbest bırakılma müzakerelerinin Kuzey Kore dışişleri bakanın İsveç ziyareti sırasında başladığı bildirildi. Tony Kim ve Kim Hak-Song, Trump’ın göreve gelmesinden sadece birkaç ay sonra tutuklandı ve Kuzey Kore’ye karşı “düşmanca davranışlar” içerisinde olmak ile suçlandılar. Her ikisi de Pyongyang Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Üniversitesi için çalıştı. Diğer tutuklu ise Amerikalı Kim Dong-chul, 2015 yılında tutuklandı ve casusluk sebebi ile 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

ABD daha önce Kuzey Kore’yi vatandaşlarını siyasi bir gündem için “piyon” olarak kullanmak için tutuklamakla suçlamıştır. Ayrıca Kuzey Kore 6 Güney Koreli vatandaşı daha rehin tutmakta ve onların serbest bırakılması için Kuzey Kore söz verdi. Güney Kore birleşme bakanı Baik Tae-hyun rehinlerin evlerine sağ salim dönmeleri için daha aktif çaba göstereceklerini söyledi.

Pınar ŞAHİN
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

Kuzey Kore Nükleer Deneme Sahasını Sökecek

Kuzey Kore devlet haber ajansı KCNA’nın bildirdiğine göre, Pyongyang nükleer deneme sahasını hava şartlarına bağlı olarak 23-25 Mayıs arasında bir tarihte sökeceği belirtildi.

Kuzey Kore’nin devlet ajansı tarafından yapılan bilgilendirmeye göre, nükleer deneme sahası, içerisindeki  tünellerin patlatılarak yok edilmesi, girişlerinin kapatılması, gözlem tesislerinin ve araştırma binalarının tümünün ortadan kaldırılmasını da kapsayacak şekilde sökülecek. Açıklamada, süreci izlemeleri için ABD, Güney Kore, Rusya ve İngiltere’den gazetecilerin davet edilmesinin planlandığı kaydedildi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Kuzey ve Güney Kore liderleriyle 12 Haziran’da Singapur’da bir araya geleceğini açıklamasının hemen ardından geldi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da, “Kuzey Kore kalıcı ve geri dönüşümü olmayacak bir şekilde bölgenin nükleer silahlardan arındırılmasına razı olursa, Kuzey Kore ve halkı için iyi bir gelecek olacak” ifadesini kullanarak, bu süreçte ABD’nin ekonomik olarak yardımcı olacağını söylemişti.

ABD Başkanı Donald Trump ise Twitter yazısında “Kuzey Kore, 12 Haziran’daki büyük Zirve Toplantısı öncesinde bu ay Nükleer Test Sitesini sökeceğini açıkladı. Teşekkürler, çok akıllı ve zarif bir jest!” şeklinde nitelendirdi. Bu durum bir kesim tarafından, Başkan Kim’in nükleer silahlarından vazgeçmek istemediğinden ve sadece imajını yumuşatmaya, yaptırımlardan kaçmaya çalıştığı söylüyor. Ancak Güney Koreli yetkililer, Bay Kim’in düşmanlıklarını sona erdirmek ve Washington’un ülkesinin ekonomisini iyileştirmek için yardım alması karşılığında nükleer silahlarını pazarlık etmeye istekli olduğunu savunuyor.

Zehra KÖSE
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

Endonezya’dan Filistin’e Destek Protestoları

Endonezya’nın Başkenti Jakarta’daki on binlerce Müslüman, ABD’nin pazartesi günü gerçekleşecek olan İsrail’deki büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma planını protesto etmek amacıyla ülkenin özgürlük simgesi olan Monas alanında bir araya geldi. Yerel polis, Jakarta’nın merkezindeki ortak dua ve barışçıl mitinge 30 binden fazla kişinin katıldığı tahmininde bulundu.

Tekbir getirerek ABD aleyhinde slogan atan kalabalık, ellerinde taşıdıkları Filistin bayraklarının yanı sıra üzerinde “Beytülmakdis bizim, geri çekil”, “Özgür Kudüs” ve “Kudüs’ü savun” yazılı, Filistin’i destekleyen pankartlar açtı. Filistin sorununa destek amacıyla aktivist, din adamı ve sivil toplum liderlerinin katıldığı gösteride, yardımseverler de Filistin için maddi destekte bulundu. Protestocular, Washington’un hareketini kınayarak Müslümanları Filistin’e desteklerini artırmalarını ve İsrail’i destekleyen şirketlerden gelen ürünleri boykot etmelerini istedi.

Cuma günü Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo, Jakarta’nın Filistin’e verdiği desteği yinelemiş ve BM’yi gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için daha fazla tedbir almaya çağırmıştı. Widodo, dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapan Endonezya’nın, iki devletli çözüm altında Filistin’in bağımsızlığı için kampanya yapmaya devam edeceğini dile getirmişti.

İpek ŞAHİN
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

 

Çin’den Spratly Manevrası

Çin, Güney Çin Denizi’nin itilaflı sularında üç seyir füzesi ve hava füze sistemleri kurdu. CNBC, YL- 12B seyir füzelerinin 295 deniz mili içindeki gemileri hedef alabildiği ve HQ-9B uzun menzilli hava füzelerinin hedef aralığının 160 mile katlanabileceğini aktardı.

Füzelerin yerleştirileceği Spratly Adası, Vietnam ve Tayland’ın da içinde bulunduğu birçok Asya ülkesinin hak iddia etmesi nedeniyle Güney Çin Denizi’nde ki hali hazırda gerilimi arttıran bir bölgedir. Çin ise, bu durum için herhangi bir füze uygulamasından bahsetmedi. Ancak Spratly’teki askeri tesislerinin tamamen savunma amaçlı olduğunu ve kendi topraklarında istedikleri gibi davranabileceklerini söyledi. Fakat diğer ülkeler, Spratly Adaları’nda hak iddia ettikleri takdirde, Çin füzelerinin menziline girecekleri yönünde bir tehdit de söz konusu.

Çin’in bu hareketi, Güney Çin Deniz’inde ABD’ye karşı daha açık bir tehdit oluşturmaktadır. Beyaz Saray Basın Sekreteri Sarah Sanders,perşembe günü ABD’nin Çin ile ilgili olarak endişelerini dile getirdi. “Çin’in Güney Çin Denizi’ni militanlaştırmasının farkındayız.” dedi. “Yakın zamanda uzun vadeli sonuçlar getirilecek.’’ diye ekledi. Güney Çin Denizi dünyanın en yoğun alışveriş şeritlerinden biridir ve alışverişin üçte biri bu şerit üzerinden sağlanmaktadır.

Güney Çin Denizi’nde tartışmalı bir bölge olan Spratly Adaları’na füzelerin yerleştirilmesi, Çin’in bölge üzerinde uzun vadeli tahakküm ve kontrol uygulamak konusunda ciddi olduğunu ve itiraz edilen bölgeyi militarize etme konusundaki sözünü tutmaya niyeti olmadığını gösteriyor.

 

Zehra KÖSE

o-Staj APAM 2018 Stajyeri

 

Kaynakça:

Taylandlı Çevre Protestocuları, En Büyük Gösteriyi Sergiliyor!

Polis, binlerce insanın kuzey Tayland’da ki Chiang Mai şehrinde protesto için toplandığını, söyledi. Hükümet ormanlık bir arazi üzerine lüks bir konut proje inşasına başlayacağını açıklayınca çevreci protestocular bu projeye karşı çıktılar.

Pazar günü yapılan toplantı, 2014’te ki askeri darbeden sonra yapılan en büyük siyasi girişimdir. Tayland cuntası, beş kişiden fazla insanın toplanmasına yasak getirmişti ve çeşitli emirlerle ifade özgürlüğünü engelleyerek basın özgürlüğünü de kısıtlamıştı. Kamu toplantılarını engellemek içinse askeri ve polis güçlerini devreye koymaya başladı.

Polis, protesto gösterilerine katılan binlerce kişinin tahmin edildiğini ve yaklaşık 1.250 insanın bulunduğunu belirtti. Chiang Mai polisinin Komutan Yardımcısı Col Paisan, “Protestocular siyasi sorunlara değil çevre sorunlarına odaklandılar ve sonrasında da sokağı temizlediler.” dedi. Organizatörlerin toplanması için önceden talepte bulunduklarını ve protestonun ilerlemesine izin verildiğini vurguladı.

Pek çok yeşil kurdeleli protestocular, hükümetten Doi Suthep dağına karışan yeni binaları yıkması talebinde bulundu ve hükümetin bu talebe yedi gün içinde karşılık vermesini, eğer karşılık vermezse protestolara devam edeceklerini bildirdi. 2015 yılında başlayan inşaat, Chiang Mai için kutsal sayılan ve şehrin “doğal akciğer” olarak görülen dağın inşaatlaşmaması için mücadele ediyor. Geçen yıl da, seçime katılacağına söz veren askeri hükümet, demokratik yanlıların protestosuyla yüz yüze gelmişti.

Hacer Aslıhan IŞIKOĞLU

o-Staj 2018 APAM Stajyeri

 

Kaynakça:

 

 

Çin, ABD’nin ‘Lazerli Saldırı’ Suçlamasını Reddetti

Çin , Pekin, dün Pentagon’dan gelen, Afrika ülkesi Cibuti’de ki Çin donanma üssünde bulunan personelin ülkedeki ABD üssüne inen Amerikalı pilotlara askeri tip lazer ışınları tuttuğu yönündeki suçlamasını reddetti. Çin Dışişleri iddiayı ‘gerçeklere aykırı’ olarak nitelerken, Çin Savunma Bakanlığı da ABD’nin iddiasını yalanladı.

Çin Dışişleri Sözcüsü Hua Chunying basına yaptığı açıklamada, “Dikkatli incelemeler sonrası ABD’nin sözde suçlamasının açıkça gerçeklere aykırı olduğu belirtildi. ABD’deki ilgili kişilere gerçeklere kulak vermelerini ve temelsiz suçlamalarda bulunmamalarını hatırlatabilirsiniz.”  sözlerini kullandı.

Pentagon Sözcüsü Dana White, dünkü açıklamasında Çin’in Cibuti’de ki donanma üssünde bulunan Çinli personelin ABD’li pilotlara askeri tip lazer ışınları tuttuğunu ve bazı pilotların bu nedenle hafif göz yaralanmalarına maruz kaldığını iddia etmişti. White, “Bunlar çok ciddi olaylar. Sonuç itibarıyla iki önemli travma söz konusu. Bu eylemler pilotlarımız için gerçek bir tehdit oluşturuyor. Konuya büyük bir ciddiyetle yaklaşıyoruz.” şeklinde konuşarak bu konuda resmi şikayette bulunduklarını ve Pekin’den birkaç hafta önce yaşanan olayları araştırmasını istediklerini vurgulamıştı. AFP’ye konuşan bir diğer Pentagon Sözcüsü Sheryll Klinkel ise, lazer tutulması sonucu C-130 kargo uçağının 2 ABD’li pilotunun gözlerinden hafif yaralandığını söyledi .

Cibuti Uluslararası Havalimanı’nda yer alan Camp Lemonnier üssü, ABD için Afrika’daki tek kalıcı üssü olduğu ve Doğu Afrika ve Yemen’de ki terörle mücadele operasyonlarında kullanıldığı için oldukça önemli bir üs. Çin’ de geçen sene Cibuti’de ABD’nin tesisinden birkaç km uzağa donanma üssü kurmuş ve bu Çin’in ilk denizaşırı üssü olmuştu.

Merve CURGA

o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

 

 

 

 

 

 

Dominik Cumhuriyeti de Tayvan ile Bağını Kesti

Latin Amerika ülkesi Dominik Cumhuriyeti Hükümeti Tayvan ile diplomatik ilişkilere son verdiğini açıkladı. Çin Dışişleri Bakanlığı, Devlet Müşaviri ve Dışişleri Bakanı Wang Yi  ile Pekin’de bir araya gelen Dominik Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Miguel Vargas , iki ülke arasında diplomatik ilişki tesisini ilan eden ortak tebliğ metni imzaladıklarını duyurdu.

İki ülke halklarının ortak çıkarları ve arzuları doğrultusunda birbirlerini tanımaya ve karşılıklı büyükelçilikler düzeyinde diplomatik ilişki kurmaya karar verdiklerinin vurgulandığı tebliğ metinde “Dominik Cumhuriyeti, dünyada sadece Çin Halk Cumhuriyeti devletinin temsil ettiği tek Çin’i tanımaktadır ve Tayvan da Çin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır.”  ifadesi dikkat çekti.

 Dominik Cumhuriyeti’nin de bağlantısını kesmesiyle yalnızca 19 ülke tarafından tanınan Tayvan, Santo Domingo hükümetinin bu kararına tepki gösterdi. Tayvan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada  “Çin’in, Tayvan’ın diplomatik müttefiklerini elinden almak için dolar diplomasisini kullanma ve ağır metodlar yoluyla Tayvan’ın uluslararası varlığını baskılama yönünde aldığı kararları kınıyoruz.” ifadesi kullanıldı.

  Bu gelişmelerin Tayvan Boğazı’nın iki yakası (Çin Ana Karası ve Tayvan) arasındaki karşılıklı güveni sarsabileceği ve Tayvan halkını kendisine karşı kışkırtabileceği  uyarısında bulunuldu. “Tayvan hükümeti, Çin’in baskılarına boyun eğmeyecek ve diplomatlarımız, ulusumuzun haysiyeti ve haklarını korumak için mücadele etmeyi sürdürecek.”  ifadesine de yer verilerek gelişmeler karşısında Tayvan’ın tutumu vurgulandı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying ise Tayvan’ın kendi diplomatik müttefiklerini, Çin’in “Dolar diplomasisi kullanarak elinden aldığı” iddiasıyla ilgili, “Dominik Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki, aldatma veya ticaret ile değil, doğal ve doğru yolla kurulmuştur.” dedi.

Çin’de 1949’da Mao Zıdong’un iktidara gelmesi üzerine bazı hükümet üyeleri, Tayvan’a kaçarak adada bağımsızlık ilan etmiş ve milliyetçi Çin olarak da adlandırdıkları Tayvan’ı kurmuşlardı. Ancak Çin, Tayvan’ın bağımsızlığını kabul etmemiş ve bu adanın kendi eyaleti olduğunu öne sürmüştü.

Merve CURGA

o-Staj 2018 APAM Stajyeri

 

Kaynakça:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bosna’dan Bill Clinton’a Yaşam Boyu Ödülü

   ABD’ nin eski Başkanı Bill Clinton’ a Bosna’ daki savaşı sona erdirmesindeki katkısından dolayı, Washington merkezli Bosna-Hersek danışma kurulu tarafından Bill Clinton’ a, yaşam boyu ödülü verilecek.

Bu konu Clinton ve Bosna Savaşı sırasındaki destekçilere verilecek bir gala yemeğinde konuşuldu. Clinton’ a Bosna-Hersek’ teki etnik kıyım ve soykırımın sona erdirme konusunda,‘’Yaşam Boyu Başarı’’ ödülüne layık görüldü.  Ödülü geçen sene ABD Başkan Yardımcısı Joe Bidden almıştı. Yapılan basın açıklamasında, Başkan Clinton’ ın Bosna Savaşı sırasındaki kararlılığı, Dayton Barış Anlaşması’nda ki payı ve liderliği sayesinde bölgeye tekrardan istikrarın sağlandığına yönelik açıklamalar yapıldı.

Bosna’ da ki Danışma Kurulu Clinton’ ın 5 Mayıs Cumartesi günü, Bosna’ nın önderliğinde, ABD dış politikasını içinde barındıran bir konuşma yapacağı ve konuşma metninin özenle hazırlandığı söyledi. Gala’ ya 170’ ten fazla misafirin katılması beklenirken çok sayıda ABD’ li ve Bosna’ lı diplomatın da gala da olacağı bilinenler arasında. Clinton Bosna Savaşı ile ilgili salı günü bir forumda yaptığı konuşmada ise ABD’ nin savaş içerikli konularının basına çok yansıtılmaması taraftarı olduğunu söylemişti. Clinton bu durumu o dönemde savaşın Başkanlığını şekillendirmesi ile açıkladı.

Medya mensuplarının da katılacağı gala yemeği tüm ülkede dikkat çekiyor. Bosnalı eski Cumhurbaşkanı Haris Slajdzic’ e, ABD eski Generali Gordon Sullivan’ a ve Avrupa Eski NATO Komutanı Wesley Clark’ a ödüller verilecek. Ödüller aynı zamanda çocuklara ve film yapımcısı ve yazar olan Bill Carter’ a verilecek. Organizasyonu düzenleyen kuruluş olan ACBH’ nin Bosna’ daki Amerikan vatandaşlarının çıkarlarını gözetmeye çalışan ve Bosna’ yı savunmaya adanmış bir kurum olduğu söylenmiştir. 22 üye, 3 senatör ve 22 kongre üyesi ile Bosna-Hersek Kongre kuruluşunun hemen arkasından gelmesi bakımından da önemli bir kuruluştur.

Savaşın bitmesinde itici gücün Amerika ve NATO olduğu bilinen bir gerçektir ama müdahale için bu kadar insanın canının yanması beklenmeli miydi ya da kararlar uluslararası hukuka uygun bir şekilde mi alındı konusu uzmanların tartışması gereken bir konudur.

 

Ecenaz TERZİ

o-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

 

Kaynakça:

 

  • Danijel Kovacevic(2018), US Bosnian Council to Give Clinton ‘Lifetime Award,

<http://www.balkaninsight.com/en/article/bosnian-council-from-washington-awarded-the-former-us-president-bill-clinton-05-03-2018>, ET:05.05.2018

  • Valerie Hopkins(2018), Clinton Recalls US Role in Stopping Bosnia War,

<http://www.balkaninsight.com/rs/article/clinton-recalls-us-role-in-stopping-bosnia-war>, ET: 05.05.2018

 

Bulgaristan’da “NATO” Tartışması

 

       240 üyeye sahip olan Bulgar Parlamentosunda 12 milletvekiline sahip olan Voly(İrade) Partisi, Bulgaristan’ın NATO’dan ayrılması için meclise önerge sundu.

Volya Partisi lideri ve aynı zamanda Bulgaristan Parlamentosu Başkan Yardımcısı olan Veselin Mareşki, 2019 yılında yapılacak olan seçimlerde Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, parti olarak önceliklerinin ülkenin NATO’dan ayrılması olacağını ifade etti. Mareşki, Bulgaristan’ın NATO’dan çıkması gerektiğinin altını çizerken, bunun için referandum düzenleneceğini aktardı.

NATO’dan çıkmak adına çaba sarf etmekten sakınmayacaklarını söyleyen Mareşki, NATO’nun Bulgaristan’a fayda sağlamadığını, tam tersine ülkeyi soyduğunu kaydederken, NATO’dan silah almak için yatırılması gereken paraya kesinlikle karşı olduklarını belirtti. Mareşki, NATO’nun, Avrupa Birliği’nin en fakir ülkesi olan Bulgarsitan’a birkaç savaş uçağı hediye etmek yerine ülkeyi soymaya çalıştığını öne sürdü. Veselin Mareşki’nin bu açıklamalarının ardından konuşan Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) partisi parlamento grubu Başkanı Tzvetan Tzvetanov, ülkelerinin NATO’dan ayrılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını aktararak, bu duruma en ufak bir olasılık bile vermediğini belirtti.

Tzvetanov, NATO’nun, Bulgaristan’ın toprak bütünlüğünü garanti altına alan tek örgüt olduğunu söylerken, böyle bir konunun gündeme getirilip tartışılmasının mümkün olmadığını ifade etti. Diğer yandan muhalefet partisi olan Hak ve Özgürlükler Hareketinin lideri Mustafa Karadayı da Volya Partisinin girişimini “popülizm” olarak nitelendirirken, Cumhurbaşkanı Rumen Radev ise Volya Partisinin önerisini “şaka” olarak değerlendirdi ve Bulgaristan’ın güvenliğinde NATO’nun dışında başka bir alternatif olmadığını söyledi. Bulgaristan 14 yıl süren üyelik müzakerelerinin ardından 29 Ocak 1997 tarihinde NATO’ya üye olmuştu.

       Eğer mantıklı bir çerçeveden bakacak olursak, tabi ki tüm NATO üyesi ülkeler için NATO üyeliği son derece önemli görünmektedir. Bulgaristan Parlamentosundan yükselen tepkiler, NATO’nun Bulgaristan’ı sömürdüğü ve yararından çok zarar verdiği görüşlerine dayanmaktadır. Buna karşılık iktidar partisinin açıklamalarına bakacak olursak, ülke olarak NATO’ya son derece güvendikleri ve Bulgaristan’ın toprak bütünlüğünün NATO’ya bağlandığı ifade edilmektedir. En azından 2019 yılındaki seçimlere kadar ülkenin NATO’dan ayrılmayacağı kesin gibi gözükmektedir.

 

 

 

Cihan DUMAN

O-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

 

 

Kaynakça:

 

Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Protesto

Kosova Gazeteciler Cemiyeti (AJK), ‘Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde “Cezasızlık, İfade Özgürlüğünü Öldürüyor!” sloganıyla bir protesto düzenledi. Bu protesto ile AJK, adalet ve güvenlik kurumlarıyla daha güçlü bir iş birliği talep ettiğini bildirdi.

AJK’nin verdiği bilgiye göre, basına ve basın mensuplarına yapılan tehdit, saldırı, şantaj ve sansürler 2018 yılında da devam etti. Bu nedenlere bağlı olarak, içinde bulunduğumuz yılın ilk beş ayında gazetecilerin işlerini yapmasını engelleyen sekiz farklı dava dosyası işleme konuldu. Dava dosyaları dışında, kayıtlara geçmediği belirtilen fiziksel saldırıların da olduğu protestoya katılan gazetecilerin iddiaları arasında.

Priştine’deki “Zeri” gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Lavdim Hamidi, IBNA’ya Kosova’da ki medyanın zor koşullarda çalışmaya devam ettiğini söyledi. Hamidi, “Medyayı tehdit edenler, mahkeme tarafından cezalandırılmadığı için endişeliyiz.” dedi.

“Infokus” haber ajansının yazı işleri müdürü Shkelzen Dakaj, gazetecilerin işlerini yapmasını engelleyen birçok faktörün olduğunu söyledi. “Medya sansürleniyor. Medyayı kontrol etmeye çalışanların en başında iş dünyası geliyor. İş dünyası hem hükümeti hem de medyayı etki altına almak için hükümetin yetkilerini ve reklamları kullanıyor. Hükümet, medyaya bu şekilde hükmetme gücünü kötüye kullanıyor.” diyor.

Freedom House tarafından dünya medyasının durumu hakkında yayınlanan yıllık raporda, Kosova ‘kısmen özgür’ ülkeler arasında yer almaya devam ediyor. Bu raporun bulgularına göre, Kosova yüksek orandaki yolsuzluktan, hukukun üstünlüğüne ve medya özgürlüğüne verilen önemin azlığından kaynaklanan sorunlardan muzdarip olmaya devam ediyor.

Günün öneminden ve eylemin amacından ayrı bir şekilde düşünülürse, eylemdeki en dikkat çeken durum Arnavut ve Sırp gazetecilerin protestoda omuz omuza, yan yana bulunmalarıydı. Etnik bölünme ve şiddet ile ünlenmiş Balkanlarda, ortak fikirler öne çıkarıldığında ve etrafında birleşildiğinde etnik aidiyetlerin çok da önemsenmediği böylece ispatlanmış oldu ve bölgenin geleceğine dair umutların tükenmediğini, tükenmemesi gerektiğini gösterdi.

 

Yusuf MEHMET

o-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

Kaynak:

Anonim (03.03.2018), World Press Freedom Day: Kosovo journalists protest against impunity, < http://www.gazetaexpress.com/en/news/world-press-freedom-day-kosovo-journalists-protest-against-impunity-174062/