Home Blog Page 113

Ekvator Ginesi’nde Ana Muhalefet Partisi Kapatıldı

Anayasa Mahkemesi, toplumsal huzuru bozmak ve şiddete teşvik suçlamaları nedeniyle ana muhalefet partisinin kapatılması kararını onayladı. Parti üyesi 21 kişi 30’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Orta Afrika ülkesi olan Ekvator Ginesi’nde Anasaya Mahkemesi, ana muhalefetteki Kalkınma için Halk Partisi’nin (KHP) kapatılması kararını onayladı. Mahkeme, partinin kapatılması kararına karşı yapılan temyiz başvurusunu reddetti. Kararda, partinin seçilmiş tek milletvekilinin de aralarında bulunduğu 21 kişiye toplumsal huzuru bozmak ve şiddete teşvik suçlarından verilen hapis cezalarına ilişkin itiraz da reddedildi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Juan Carlos Ondo Angue, “Kalkınma için Halk Partisinin avukatları tarafından yapılan temyiz başvurusunu reddettik.” ifadesini kullandı. Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Carmelo Ngomo Abeso ise, kararın ülkede hukukun işlemediğinin ve Devlet Başkanı Teodoro Obiang’a karşı hiçbir eleştirinin mümkün olmadığının bir kanıtı olduğunu söyledi. Yerel mahkeme, partinin kapatılması ve üyelerinin cezalandırılması için açılan davayı 26 Şubat’ta sonuçlandırmış, partinin kapatılmasına ve 21 üyesinin 30’ar yıla varan hapis cezasına çarptırılmasına karar vermişti. Ana muhalefet partisi 2017 seçimleri sürecinde toplumsal düzeni bozmak ve şiddet eylemlerine neden olmakla suçlanıyordu. Ekvator Ginesi Devlet Başkanı Teodoro Obiang, 1979 yılında darbeyle yönetimi ele geçirmişti.

 

Fatma Nur KARANİS

o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

 Kaynak:

  • Anonim (2018), Ekvator Ginesi’nde ana muhalefet partisi kapatıldı,

<https://www.ntv.com.tr/dunya/ekvator-ginesinde-ana-muhalefet-partisi-kapatildi,JMprvZkoOUu5KAYwF5Jb8A>, erişim: 12 Nisan 2018.

  • Anonim (2018), Ekvator Ginesi’nde Ana Muhalefet Partisi Kapatıldı,

<https://www.haberler.com/ekvator-ginesi-nde-ana-muhalefet-partisi-kapatildi-10832123-haberi/>, erişim: 12 Nisan 2018.

Tunus’ta Siyasal Sınıfın Yenilenmesi Umudu

Tunus, yerel ve ulusal düzeylerde önemli bir seçim aşamasından doğmaktadır. 6 Mayıs’ta yapılan devrim sonrası ilk belediye seçimleri, mevcut durumunun bir yansıması ve demokrasisinin geleceği için bir işarettir. 9 Mayıs akşamı, Bağımsız Seçilmiş Yüksek Seçim Kurumu (ISIE) tarafından açıklanan rakamların okunması, Tunus sosyo-politik sahnesindeki ve evrim beklentilerinin son değişikliklerini çözebilir.

 

En düşük oy oranı % 18.46 ile başkentin fakir bölgesi olan Ettadhamen. Aslında bu oy oranıyla sevilmediklerini söyleyenlerin kalesi Ettadhamen siyasileri güçlü bir sinyal gönderiyor. Geçmiş seçimlerde toprak vaat edilmiş devrimden sonra sosyal adaletsizlikleri durdurmak için sesini çıkaran alt sınıf siyaset ile ilgili olarak güven kaybediyor.

Seçimler Tunus’ta farklı sosyal sınıflar arasında büyüyen uçurum hakkında çok şey söylüyor. Halkın artan marjinalleşme hissi olarak yaşam koşullarının kötüleşmesinde % 7.7 enflasyon (Nisan 2018 yılında) hızı, yaşlanan altyapı ve yerel kaynakların yetersizliği göz önüne çarpıyor. Seçim aşamasında, demokratik yoldan istifa edilen bugünün kayıtsız tarafı yarının isyancıları olabilir.

 

Seçmen olmayanların yaklaşık % 65’i ile Tunuslu belediye yetkililerinin büyük bir ilgisizliği olduğunu belirtiyorlar. Birçok gözlemci için bu oran, daha demokratik diğer ülkelerinkiler ile aynı doğrultuda. Tunus demokratik modelinin kırılganlığı bu rakamın daha endişe verici sinyaller verdiğini gösteriyor.

Deniz ÜRESİN

o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynak:

 

 

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde Ebola: DSÖ Genel Direktörü Kinshasa’da

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü’nün ebola salgınına karşı destek için cumartesi günü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne gelmesi planlanıyor. DSÖ, en kötü senaryoya kendini hazırladığını belirtti.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un bu hafta sonu DRC’ye, ulusal makamların desteğiyle durumun elde alınabilmesi için gitmesi planlanmakta. Öyle ki salgının, Equiko Eyaletindeki Bikoro bölgesini Congo-Brazzaville sınırına kadar etkili olduğunu gözüküyor.

DSÖ, “11 Mayıs itibariyle, son beş hafta içinde bölgede iki doğrulanmış 18 muhtemel ölüm ve 14 şüpheli vaka da dahil olmak üzere 34 Ebola vakası bildirilmiştir” açıklamasında bulundu.

Cuma günü Cenevre’den duyuru yapan DSÖ, ebola salgınını Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne yayılma riskini yüksek olarak değerlendirdi ve en kötü durum senaryosuna hazırlandığını duyurdu.

 

Ortak bir ekip olarak çalışan WHO (DSÖ) ve UNICEF, cumartesi günü Bikoro bölgesine gittiler. DSÖ iletişim sorumlusu,“Bediroka’nın (Equateur eyaletinin başkenti) bu aşamasından sonra Bikoro’ya gitmek üzereyiz. Burada, şüphelenilen vakaların analizini başlatmak ve sonuçların hızlı bir şekilde elde edilmesini sağlamak için mobil laboratuvarların kurulumuna geçtik.” açıklamasında bulundu.

DSÖ’nün dünya üzerindeki sağlık sorunlarına yardım müdahaleleri amacıyla kurulması ve bu tip faaliyetlerde bulunması küresel insanlık bilinci için önemli bir adım olarak görülebilir.

 

 

 

Deniz ÜRESİN

o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

 

 

Kaynak:

 

 

 

İKV, Sofya’da Türkiye-AB İlişkileri ile İlgili

8 Mayıs 2018 günü, Bulgaristan-Sofya’da İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), “Varna Zirvesi’nin ardından, Türkiye-AB İlişkileri için Perspektifler ve Bulgaristan’ın Rolü” konulu bir panel düzenledi. Türkiye’nin de katıldığı Varna Zirvesi 26 Mart’ta yine Bulgaristan’da gerçekleşmişti.

Panel, Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği ve PanEuropa Bulgaria ortaklığı ile düzenlendi. Panelin açılış konuşmasını Türkiye Cumhuriyeti Bulgaristan Büyükelçisi Hasan Ulusoy ve İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu gerçekleştirdi. Açılış konuşmasında Büyükelçi Hasan Ulusoy, Türkiye’nin zamanında Bulgaristan’ın Avrupa Konseyi ve NATO üyeliği için verdiği desteğe karşılık Bulgaristan’ın da Türkiye’ye olan desteği için minnettar olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda, Varna Zirvesi’nin Bulgaristan’ın uğraşları sayesinde toplandığını hatırlatarak, bu zirvede Türkiye’nin AB ile diyalog kurma fırsatını sağladığı için Bulgaristan’a tekrar teşekkürlerini bildirdi.

Konuşmasının devamında, “Türkiye, AB üyesi olmamasına rağmen bir Avrupa ülkesidir ancak AB Türkiye’ye kapılarını açmazsa gerçek bir medeniyet projesi olamayacak ve Avrupa’nın entegrasyonu tam manasıyla tamamlanamayacaktır.” görüşünü savundu.

 

İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu ise konuşmasında Varna Zirvesi’nde Komisyon Başkanı Juncker’in, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin süreceğini bildirdiğini hatırlatarak, bu sözlerin uygulamada da karşılık bulması gerektiğini vurguladı. Zeytinoğlu, AB konusunda Türkiye’nin bir aday ülke olmaktan çok ‘’stratejik ortak’’ olarak nitelendirilmesini, aynı zamanda Batı Balkan Projesi kapsamında Karadağ ve Sırbistan’ın AB üyeliği için 2025’i gösterilmesi ve öngörülebilir bir süreçte AB perspektifi bulunmamasına rağmen Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelere vize serbestisi tanınırken 1996’dan beri Gümrük Birliği ortağı ve 1999’dan beri de aday ülke statüsünde olan Türkiye’nin hala vize serbestisi alamamasını eleştirdi.

 

17 Mayıs 2018 tarihinde Sofya’nın Batı Balkan ülkeleri ile AB liderlerini bir araya getirecek bir zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlandığını ve zirveye Türkiye’nin davet edilmediğini hatırlatan Zeytinoğlu, bunun büyük bir kayıp olduğunu söylemekten de geri durmadı.

Başkan, Gümrük Birliği’nin güncellenme durumunun Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesinde ve Türkiye’nin AB standartlarına uyumunda etkili olabileceğini belirterek tavsiye niteliğinde konuştu. Türkiye ile AB ilişkilerinin geliştirilmesi için her fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

 

Panele, Türkiye Cumhuriyeti AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı, İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, Avrupa Komisyonu Bulgaristan Temsilciliği Başkanı Büyükelçi Ognian Zlatev, Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı AB Kurumları ve Politikaları Genel Müdürü Genka Georgieva ve konuşmacı olarak katıldı.

 

Türkiye-AB ilişkilerinde kilit noktalara değinilen panelde, Türkiye adına konuşan taraflar konuşmalarında, yapılan çifte standart durumuna eleştirilerini böylelikle getirmiş oldu. Türkiye, AB’nin istediği standartlara tam olarak ulaşamamış olsa da kendisiyle aynı halka içinde bulunduğu diğer ülkelere yapılan ayrıcalığı fırsat bulduğu her mecrada dile getirerek de olsa umarız bu sorunun önüne geçilebilir.

Simge ŞAHİN

o-Staj 2018 BALKAM Stajyeri

Kaynakça:

 

Belgrat, Kosova’yı Tanıması Karşılığında Kuzeyi İstiyor

Resmi olmamasına rağmen, Belgrat’ın Kosova’nın tanınması karşılığında kuzeyi almak istediğini söyleyen Sırbistan Liberal Demokratik Partisi Başkanı Çedomir Jovanoviç, “Kosova- Sırbistan İlişkilerinin Geleceği Nedir?’’ konulu panelde Belgrat’ın aleni olarak kuzeyi almakla ilgili istemini açıklayamadığını belirtti.

Çedomir Jovanoviç’e göre, iki ülke arasındaki diyalog söz konusu olunca son zamanlarda konuşmalar değişti. Jovanoviç, ‘’Bundan diyalog da etkilendi. Konuşmaların değiştiğini görüyorum. Toplum gerçeği anlamakta yeterli değil. Konuşmalar değişti, Cumhurbaşkanı için Thaçi ile görüştüğünü söylemesi artık sorun değil, kişiler esasınca ilişkilere inanmıyorum. Bu, Kosova için tehdittir.’’ ifadelerini kullandı.

Jovanoviç, aynı zamanda Belgrat’ı Kosovalı karatecilerin Sırbistan’a girmesini engellemesi yüzünden suçladı. Jovanoviç, ‘’Biz Kosova’yla görüşüyoruz, fakat karateciler Sırbistan’a giremez. Sırbistan’ın Şeşelj’i kabul etmesi sorundur. Etrafımda gördüklerimden mutlu değilim. Biz kendimiz ilişkilerimizi kurmalıyız. Her nesil savaş nesliydi, barış fikrimizin olması ve anlaşmazlıkları çözmemiz gerekir.’’ ifadelerini kullandı. Sırp yetkili ayrıca Kosova ve Sırbistan’ın görüşmelere devam etmesi ve sorunlarını çözüme kavuşturması gerektiğini de belirtti.

2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova halen Sırbistan tarafından tanınmamış durumdadır. 11 Mayıs 2018 tarihinde Başbakan Yardımcısı Enver Hoxhaj tarafından yapılan bir açıklamada, Kosova’yı tanımadan Sırbistan’ın AB’ye giremeyeceğini belirtmişti. İki ülke arasındaki çözülmemiş bu sorun Avrupa Birliği’nin ikili ilişkilerinde sorunları olan üyeleri kabul etmemesi gibi zor bir duruma maruz bırakmakta ve sorunun çözümüne yönelik yapılan iki ülke arasındaki diyalog sürecini uzattığı görülmektedir.

Ebru ÖZTÜRK

 o-staj 2018 BALKAM Stajyeri

Kaynak:

Vucic, Putin ve Netanyahu Görüşmesi

   Sırbistan Cumhurbaşkanı Alexander Vucic, Putin ve Netanyahu ile birlikte Moskova’ da ki Meçhul Asker Türbesi’ne çelenk bıraktılar. Üç lider, her yıl olduğu gibi 9 Mayıs’ ta İkinci Dünya Savaş’ ındaki faşizme karşı, Rusya’ nın Başkenti Moskova’ da geçit törenine de katıldılar.

Kremlin Duvarı’ nın içindeki tören, üç ulusun milli marşlarının çalınmasıyla başladı. Ardından Putin, Netanyahu ve Vuciç, Rusya’ nın kahraman şehirlerine adanan anıtlara çiçek koydu. Üç liderin günün ilerleyen saatlerinde, Büyük Kremlin Saray’ ında bir resepsiyona katılıcakları da öğrenildi. Daha önce de, gazetecilerle konuşan Vucic, Putin’ in kendisini vatan için savaşan insanların ailelerinin portrelerini taşıyan ve yüz binlerce insanı bir araya getiren yürüyüşe davet ettiğini de açıkladı. Salı akşamı Putin ile bir araya gelen Vucic, Ustashas tarafından öldürülen dedesinin de bir fotoğrafını getireceğini söyledi. Vucic, her zaman faşizmin karşısında yer alacağını ve bu yolda Putin ile birlikte ilerleyebileceklerini söyledi ve ailesinin faşizme kurban gittiğini ekledi.

Rusya’ da kutlanılan II.Dünya Savaşı Zafer Bayramı için Sırbistan’ ın Sırp nüfusunun yoğunlukta olduğu yerlerde ve Karadağ’ın çeşitli yerlerinde de bu bayram kutlanacak. Yapılacak olan yürüyüşlere Rus Büyükelçisinin, belediye yetkililerinin ve genel halkın temsilcilerinin yanı sıra ünlü Rus motorsiklet grubu Night Wolves’ unda yürüyüşlere eşlik edeceği öğrenildi. Bu yürüyüş ilk kez 2012 yılında Rusya’ da gerçekleşmiş ve bu organizasyonun kapsamı Moskova yetkililerinin desteğiyle önemli ölçüde büyüdü.

   Sırp günlük gazetesi Blic’ te, bu habere geniş yer vermiş ve Belgrad’ ın da organizasyona büyük katkısının olduğunu yazmıştır. Sırbistan’ ın Rusya’ ya yakın tutumu bazı küresel güçlerle arasında uyuşmazlık sokabilir fakat Kosova ile arasındaki sorunda Rusya’ nın desteğini alması onu haliyle Rusya’ ya itmektedir.

Ecenaz TERZİ

o-Staj 2018 Balkam Stajyeri

KAYNAKÇA:

ConocoPhilips, PDVSA’nın Karayip Terminallerini Ele Geçiriyor

Petrol piyasasında İran’daki olası arz kesintisi sonrasında, Venezuela’da da yakın gelecekte olası bir kriz yaşanabilir.

          ABD’nin çok uluslu enerji şirketi Conocophilips, nisan ayında, Venezuela hükümetinin 2007 petrol projelerinin kamulaştırılmasıyla ilgili uluslararası tahkimin kararına göre, 2 milyar dolar tazminat almaya hak kazandı. Zaman kaybetmeden Conoco, bu hafta başında Karayipler’de PDVSA tarafından kullanılan bir dizi mal varlığını devralmak için harekete geçti. Tedbirler, devlet tarafından işletilen şirketi en az dört terminalden depolama ve nakliyeyi durmaya zorladı ve Venezuela limanlarının etrafındaki tankerler için bir darboğaz yarattı.

          Karayip terminalleri, Venezuela’nın petrol ihracatı için lojistik açıdan anahtar konumundadır. Ham ihracatının yaklaşık %16’sı; ABD, Çin ve Hindistan’da son varış yerlerine gitmeden önce bu terminallerde depolanmaktadır. Ayrıca, ülkede ki kıtlık nedeniyle, Venezuela giderek Karayip tesislerine bağımlı hale gelmiştir. Karayip tesislerinin kaybı ve ConocoPhilips’in saldırıları büyük petrol üretiminin azalmasına neden olabilir.

          Rice Üniversitesi Baker Enstitüsü’nden Francisco Monaldi, PDVSA’nın Karayipler’de ki depolama tanklarını kullanamaması, mevcut ABD yaptırımlarından daha kötü bir durum olduğu yorumunu yaptı.

          Dünyanın en büyük petrol rezervlerinin sahibi olan Venezuela, bir zamanlar Amerika’nın en büyük petrol ihracatçısıydı. Ancak şimdi derlenen verilere göre, ülke nisan ayında bir önceki yıla göre, %20 düşüşle 1.26 milyon varil ham petrol sevkiyatı gerçekleştirdi.

 

Eralp Cemal PASİN

o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

KAYNAKÇA:

Kassai, Lucia (2018), ConocoPhilips May Be Worse For Venezuela Than U.S. Sanctions, <https://www.chron.com/business/energy/article/Conoco-may-be-worse-for-Venezuela-than-U-S-12906675.php> erişim: 12.05.2018

 

 

 

Cepal, Latin Amerika’da ki Eşitsizliğe Karşı Savaşacak

     The Economic Commission for Latin America – Latin Amerika Ülkeleri Ekonomik Komisyonu, Latin Amerika örgütlenmelerinden birinin kısa adıdır. ECLA, Birleşmiş Milletler bünyesinde 25 Şubat 1948 yılında kurulmuştur. İspanyolca kısaltılmış ismi CEPAL’dir.

    Latin Amerika ve Karayipler (ECLA) BM Ekonomik Komisyonunun düzenli oturumunun bu yıl ki merkezi La Habana oldu. ECLA oturumu, pazartesi günü, bölgesel organın geçici başkanlığında Küba’da başladı. Havana Kültür Merkezi’nde yapılan toplantı da, dünyanın en eşitsiz bölgelerinden biri olan bölgedeki iş birliğinin teşviki ve gelecekteki çabaların yoğunlaşması üzerinde yoğunlaşıldı, temel olarak kalkınma yolunda ortak yönergelerin çizilmesine ve iklim tehditleriyle yüzleşmeye odaklanıldı. Toplantıda ilk olarak, Küba Dış Ticaret ve Yabancı Yatırım Bakanı Rodrigo Malmierca’nın başkanlığında küreselleşmenin artan gerginliğine odaklanıldı. İkinci olarak, sürdürülebilir kalkınma için yatırımlara, teknolojilere ve üretkenliğe odaklanıldı. Üçüncü olarak, Devlet Konseyi ve Sağlık Bakanı’nın Başkan Yardımcısı Roberto Morales tarafından yönetilen oturumda, eşitsizliğe ve verimsizliğe işaret edildi. Dördüncü olarak ise bölgeler, altyapı ve çevre konusu tartışıldı.

     Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonunun (Comisión Económica para América Latina y el Caribe (CEPAL) 37. dönemi Havana’da eşitsizlikleri azaltmak ve bölgede sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için çalışma taahhüdünde bulundu.

     CEPAL’ın Yönetici Sekreteri Alicia Bárcena, “Güney-Güney İş Birliği Komitesi  dahil olmak üzere, 2020’ye kadar CEPAL ve yan kuruluşlarının yürüteceği çalışma programını da içeren” etkinlikte 18 belgenin onaylandığını bildirdi. CEPAL Yönetim Sekreteri Alicia Bárcena ayrıca uluslararası bankanın en büyük şirketlerinden bazılarının Karayipler’de ki varlığını kestiğini söyledi.

 

Gamze BOZKURT    
o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

Kaynakça:

Küba, ABD’nin JCPOA’dan Çekilmesinin Tehlikeli Sonuçları Konusunda Uyardı

Küba Dışişleri Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ‘nin JCPOA olarak bilinen nükleer anlaşmadan çıkışını kınadı ve Orta Doğu istikrarına yönelik tehlikeli yansımaları konusunda uyardı. Ülke, ABD’nin Ortak Kapsamlı Eylem Planı’ndan (JCPOA) geri çekilmesine ve Tahran’a yönelik yaptırımları yeniden hayata geçirme kararına tepkisini dile getirdi.

    ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilip Tahran’a uygulanan yaptırımları tekrar devreye sokma kararını aldığını belirten ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, “İran’ın asla nükleer silah elde etmemesini sağlamak üzere müttefik ve ortaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz. İran’ın kötü niyetli etkisine karşı başkaları ile de çalışacağız.” ifadesini kullanmıştı. Küba Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Bu uluslararası taahhütlere uyulmaması, devletler arasındaki bir arada bulunma kurallarını ihlal ediyor ve Ortadoğu’nun istikrarı ve güvenliği için ciddi sonuçlar doğurabilir. ABD Hükümeti’nin Ortak Kapsamlı Eylem Planı’ndan (JCPOA) veya İran’la Nükleer Anlaşmadan çekilme kararını kınıyoruz. Bu karar, ülkeye uygulanan yaptırımları yeniden canlandırdı.” diyerek bu konudaki kaygılarını dile getirdi. Küba hükümeti, herhangi bir ülkeye karşı tek taraflı zorlayıcı ekonomik önlemlerin uygulanmasına karşı olduğunu ve her ülkenin barışçıl amaçlarla nükleer enerji geliştirmeye yönelik meşru haklarının olduğunu kabul ettiğini söyledi.

Küba ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik sorumluluğunu yerine getirme çağrısında bulundu ve konsey tarafından oy birliğiyle onaylanan İran nükleer meselesi hakkındaki 2231 sayılı BM kararının yerine getirilmesini talep etti.

Sinem DAY

o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

KAYNAKÇA:

 

 

Honduras’ta Gazetecilere Tehditler Devam Ediyor

 

İnsan hakları ihlalleri ile ilgili çalışmalar yapan Pasos de Animal Grande gazetesinde editörlük yapan Dina Meza, tehditlerin hedefi oldu.

2013 yılında tehditler nedeniyle, ülke dışına çıkmak zorunda kalan Dina Meza, yine aynı şekilde hayatının sonlandırılacağına dair tehditler almaya devam ediyor.Özellikle, 2009 yılında Amerika Birleşik Devletleri destekli olarak Başkan Manuel Zelaya’ya yapılan darbeden sonra başkan olan Juan Orlanda Hernandez döneminde artan gazetecilere yönelik şiddet olayları Honduras gündemini meşgul etmeye devam ediyor.

Latin Amerika Gazeteciler Federasyonu’nun verilerine göre, 2006 yılından bu yana en az 62 gazeteci cinayetinin işlendiği biliniyor.Resmi olarak bilinmeyen pek çok kaçırma, tehdit telefonları, cinayet gibi olayların yaşandığı Honduras gazeteciler için en tehlikeli yerlerden biri olarak görülüyor ve bu durum ülkedeki basın özgürlüğünün son derece kısıtlı olduğunu gösteriyor.Yaşanan bu tehditler ülkedeki demokrasiyi zedeliyor ve ülke adına kötü bir imaj yaratıyor.

Dina Meza aynı zamanda Uluslararası İfade Özgürlüğü Ödülü, Uluslararası Af Örgütü İngiltere’den risk içinde bulunan yazarlar için özel olarak verilen ödülü almış bir gazetecidir.Uzun yıllardır ifade özgürlüğünü savunan Meza, aldığı tehditlerin ardından korumalarla dolaştığını belirtti.

 

Selcan Buse DORA

 o-Staj 2018 LATAM Stajyeri

Kaynakça :