Home Blog Page 109

Lavrov: ABD’nin Nükleer Kararının İran ve Ötesinde Sonuçları Olacak

0

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin P5+1 ülkeleri ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesinin İran ve anlaşmayı aşan sonuçları olacağını söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) ve Almanya (P5+1 ülkeleri) ile İran arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekildiğini açıklayan ABD’nin, anlaşmaya hala taraf ülkelere büyük baskı yaptığını söyledi.

Moskova’da Filipinli mevkidaşı Alan Peter Cayetano ile ortak basın toplantısı düzenleyen Lavrov, ABD Başkanı Donald Trump’ın çıkma kararı aldığı nükleer anlaşmayla ilgili açıklamalarda bulundu.

Lavrov, “ABD, anlaşmada kalmaya devam eden taraflara ciddi bir baskı yapacağını ve halihazırda yaptığını görüyoruz. Zira ABD, belirli ürünlerin sevkiyatı ve İran petrolü alımı da dahil olmak üzere İran ile ticaretin durdurulması konusunda ültimatom verdi. 60-90 günlük sürelerden söz ediyorlar. Bu, büyük baskı uygulanmasına yönelik bir plan” dedi.

Bu arada Lavrov, AB’li partnerlerin İran’la ticari ve ekonomik ilişkilerde ABD’ye bağlı olmamak için birtakım adımlar attığını belirtti.

ABD’nin İran’a yönelik tek taraflı yaptırımlarına karşı ortak tazminat önlemleri alınması da dahil olmak üzere İran’ın nükleer programını anlaşmanın diğer taraflarıyla istişare etmekten yana olduklarını kaydeden Lavrov, mevcut durumun Atlantik ötesi ilişkileri etkileyebileceğini ve bunun da İran ve anlaşmanın ötesine geçen sonuçları olacağını vurguladı.

Lavrov, anlaşmadan çekilen ABD’nin bu belgeye ilişkin tüm haklarını kaybettiğinin açık olduğunun altını çizdi.

Mehmet EROL
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça:

Rusya ve Türkiye Arasında İsrail-Filistin Görüşmesi

0

Putin’in Ortadoğu Temsilcisi Mihail Bogdanov ve Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz, İsrail- Filistin sorununu görüştü.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin açıklamasında, Rusya Devlet Bakanı Vladimir Putin’in Ortadoğu Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz ile Filistin-İsrail sorununu ele aldığı kaydedildi.

Açıklamada, “Konuşma sırasında, Filistin-İsrail sorunun genel kabul görmüş uluslararası yasal temellerin üzerindeki çözüm beklentilerine vurgu yapılarak Orta Doğu’daki durum ele alındı” ifadelerine yer verildi. Açıklamada ayrıca görüşmenin Diriöz’ün girişimiyle yapıldığı ifade edildi.

ABD’nin pazartesi Tel Aviv’deki büyükelçiliğini oradan taşıyarak Kudüs’te törenle açması, Filistinlilerde yeni bir gösteri dalgası başlatmıştı. Gazze’de düzenlenen protestolar sırasında İsrail ordusu tarafından 60’tan fazla Filistinli öldürülmüş, 3 bine yakın kişi de yaralanmıştı.

Rusya, Kudüs’ün statüsü konusunda BM kararlarına bağlılığını koruyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Nisan 2017’de yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: “Doğu Kudüs’ün statüsünün Filistin devletinin başkenti olarak ele alındığı BM’nin çözümün ilkeleriyle ilgili kararlarına bağlılığımızı teyit ediyoruz. Bununla birlikte, Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak gördüğümüzü de belirtmeliyiz.”

Haziran 2017’de İsrail yönetimi, Rusya’ya büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasını önermişti. Ancak Moskova, Filistin ve İsrail arasında ilişki tesis edilinceye kadar bu yönde adım atma niyetinde olmadığı yanıtını vermişti.

Demet DAMYAN
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça:

Özbekistan ile ABD İlişkilerinde Yeni Adımlar

0

Özbekistan’ın reformist lideri Şavkat Mirziyoyev ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray’da buluştu. İkilinin gündeminde Orta Asya’daki güvenlik durumu, terörle mücadele, ticari anlaşmalar ve Özbekistan’daki insan hakları konusu vardı.

60 yaşındaki Özbek lider çoğu Müslüman, 32 milyon nüfuslu ülkeye daha fazla Amerikan yatırımı çekmek istiyor. Görüşmede 4.8 milyar dolarlık 20 iş anlaşması imzalandı.

Üst düzey Beyaz Saray yetkililerine göre eski bir Sovyet Cmhuriyeti olan Özbekistan, son yıllarda Amerikan askerlerinin komşu Afganistan’da ki operasyonlarını sürdürmesine yardımcı olarak önemli bir rol üstlendi. Yetkililerin yaptıkları açıklamalar ise Amerika’nın buna rağmen Özbekistan’da asker konuşlandırmayı düşünmediği yönünde.

Trump yönetiminden üst düzey bir yetkili görüşme öncesinde yaptığı açıklamada Amerika’nın bölgede, ‘ortak terör tehdidine karşı iş birliği’ni geliştirmek amacıyla ne yapılabileceğini görmek istediğini belirtti. Yetkili, Amerika’nın Özbekistan’la daha fazla ekonomik ilişki kurmak, bölgedeki genç ve büyüyen nüfusa ulaşacak bir pazarı güvence altına almak ve Amerikalı şirketler için iş fırsatları oluşturmak istediğini söyledi.

Yetkili, Mirziyoyev’in siyasi suçluları serbest bırakmasından, çocuk işçi sayısını azaltmasından ve Amerika’nın Sesi Özbek Yayın Bölümü’nde çalışan bir muhabirin akreditasyonunu yapmasından memnuniyet duyulduğunu söyledi.

Özbekistan’la yapılan iş birliği anlaşmalarının tarım, iklim değişikliği, ticaret ve eğitimle ilgili olduğu belirtildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü de 28 siyasi suçlunun ve dört yıldan uzun süredir hapiste olan muhalif insan hakları savunucusu Fahriddin Tillaev’in serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladı.

Geçen Pazar günü bir grup insan hakları savunucusu 400 kişinin hükümet karşıtı protesto gösterilerine katılmaları ve Kerimov’un emriyle ordu tarafından vurularak öldürülmelerinin 13’üncü yıl dönümünde Taşkent’in merkezindeki anıta çelenk bıraktı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Steve Swerdlow, “Bu basit insanca davranış – çelenk konulması – Özbekistan’da daha iyiye doğru değişimin yolda olduğunu gösteriyor. İlk kez tutuklanmadılar. Bu bize göre önemli bir olaydı” dedi.

Trump yönetiminden bir yetkili, Beyaz Saray’ın Özbekistan’daki gelişmeler karşısında ‘temkinli iyimser’ olduğunu söyledi.

Özbekistan’daki gelişmelerin fırsat için açılan bir pencere olduğunu düşünen yetkili, “Bu hükümetle çalışmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Böylece daha fazla değişim, şeffaflık ve Özbekistan’ın Orta Asya’nın geri kalanına örnek teşkil etmesi için onu cesaretlendirebiliriz” diye konuştu.

Mirziyoyev’in ziyareti öncesinde düzenlenen bir forum sırasında konuşan Özbekistan’ın Washington Büyükelçisi Javlon Vahabov, ülkede insan hakları, yönetim ve hukukun üstünlüğü konularında çok önemli değişiklikler yapıldığını kaydetti. Vahabov :“Nihai hedefimiz tam kapsamlı bir demokrasi ve güçlü bir ekonomi. Özbekistan’da her yere değişim ruhu yansıyor. Ülke dünyaya açılıyor” diye konuştu.

Vahabov, ülkenin daha fazla özgürlüğün desteklendiği, inanç özgürlüğü kısıtlamalarının hafifletildiği ve çocuk işçiliğin sona erdiği uzun bir yolculuğun başlangıcında olduğunu söyledi. Vahabov, “İşkenceyi ve diğer aşağılayıcı cezalandırma uygulamalarını sona erdirme konusunda çok kararlıyız” dedi.

Sibel Şevval KAÇAR
o-Staj 2018 AVRAM Stajyeri

Kaynakça:

Ulusal Bilgi Merkezi (SIC): Çin’in Q2 GSYİH Büyüme Oranı Yaklaşık %6,7 Civarında

21. yüzyılın şüphesiz, en fazla sıçrama yaşayan ülkesi Çin oldu. 1980’lerden bu yana Deng Xiaoping ile beraber çıkışa geçen Çin, 2018 yılına gelindiğinde dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücü olmuş durumda ve hâlâ da çok hızlı ve büyük bir ekonomik büyüme gerçekleştirmektedir.

Ulusal Bilgi Merkezi (SIC) Cumartesi günü yaptığı açıklamasında Çin Menkul Kıymetler Dergisi’nde yayımlanan bir raporda, Çin ekonomisinin bu yıl ikinci çeyrekte yüzde 6,7 oranında büyüyeceği tahmin edilmekte. Öngörülen büyüme hızı ilk çeyrekte yüzde 6,8’lik bir artıştan biraz daha yavaş gerçekleşti. Çin ekonomisinde, tüketici enflasyonunun %2 civarında olacağı tahmin edilmekle beraber, bir önceki yılın aynı dönemine göre ikinci çeyrekte üretici fiyat enflasyonunda %3,8’lik bir artış yaşanması bekleniyor. Çin ekonomisinin geleceği açısından önemli araştırmalar yapan bu düşünce kuruluşunun yapmış olduğu çalışma, Çin ekonomisinin gün geçtikçe hızla büyüyeceğini söylemekte.

Bahsi geçen araştırmada Çin hükümetinin yürüttüğü makro temelli ekonomik politikanın esnekliğinin sürdürülmesini yani mümkün olduğunca serbest ticaretin devam etmesi gerektiğini ve ABD-Çin sürtüşmelerine dikkat edilmesi gerektiğinin, çünkü ülkenin ekonomisinin istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi için bunun gerekli olduğu yazmakta.

Enver Alper DEMİRCİ
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

Çin, Güney Çin Denizi Adalarına Nükleer Saldırı Yetenekli Bombalar Yerleştirdi

Çin Hava Kuvvetleri,  bir eğitim tatbikatının bir parçası olarak tartışmalı bölge olan Güney Çin Denizi’ndeki adalara ve resiflere bombardıman uçağı indirdi. Çin Hava Kuvvetleri, tanımlanmayan bir ada havaalanından uzun menzilli nükleer yetenekli H-6K dahil olmak üzere çeşitli tipte bombardıman uçaklarının denizde hedeflere yönelik grev eğitimini simüle ettikten sonra iniş kalkış yaptıklarını açıkladı.

Hava kuvvetleri,  “Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri Birliğinin (PLAAF) bir bölümü kısa süre önce H – 6K bombası gibi Güney Çin Denizi’ndeki ada ve resiflerde iniş – kalkış yeteneğimizi arttırmak, her yere ulaşabilmeyi gerçekleştirmek üzere düzenlenmiştir. Bölgede herhangi bir zamanda gerekli saldırıyı, her gerekli yöne saldırı için” dedi. Açıklamada, H-6K bombardıman pilotu belirlenen deniz hedefi için bir saldırı eğitimi gerçekleştirdi ve daha sonra  “Batı Pasifik” ve “Güney Çin Denizi”nde bir havalimanına iniş yaptı.

PLAAF’ın Weibo mikroblog hesabıyla ilgili bildirim, tatbikatın tam yerini sağlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri Çin’in  kapsamlı egemenlik iddialarına ve aynı zamanda Vietnam’a, Filipinler’e, Tayvan’a, Brunei’ye ve Malezya’ya yönelik iddialarına da itiraz etmek için Güney Çin Denizi’nin tartışmalı bölgelerine savaş gemileri gönderdi.

Sular hayati önem taşıyan küresel nakliye noktalarıdır ve aynı zamanda doğal gaz ve petrol kaynaklarının varlığına inanlar için ayrıca önemlidir. Pentagon sözcüsü Lt Col Christopher Logan, raporları gördüklerini,  Çin’in bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve gerginliği artırmaktadır ancak ABD açık ve kapalı bir Hint-Pasifik ile bağlantılı olmaya devam edecektir dedi. Washington, Pekin’in Güney Çin Denizi’nin militarizasyonunun “belirsiz” sonuçlarına karşı karşıya kalacağını ve Çin ile olan sorunun gündemde olduğunu söyledi. Çin askeri tesisleri arasında hava üsleri, radar ve iletişim sistemleri, askeri tesisler ve askeri uçakları barındırabilen iniş şeritleri de dahil olmak üzere savunma üsleri yer alıyor.

Pınar ŞAHİN
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

Japonya’dan Kuzey Kore’ye Somut Adım Çağrısı

Japonya’nın Fukushima bölgesinin Iwaki şehrinde düzenlenen 8. Pasifik Adaları Liderleri Toplantısı’na (PALM 8) katılan Japonya Başbakanı Şinzo Abe ve Pasifik ada ülkeleri liderleri, Kuzey Kore’yi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun şekilde, “bir an önce somut olarak harekete geçmeye” çağırdı.

Deklarasyonda, “Biyolojik ve kimyasal silahlar, balistik füzeler ve Kuzey Kore’nin ilgili tesisleri dahil, tüm kitle imha silahlarının (KİS) tam, doğrulanabilir ve geri dönüşü olmayan bir şekilde ortadan kaldırılmasına yönelik barışçıl ve diplomatik bir çözüm arayışının önemi” vurgulandı.

Başbakan Shinzo Abe, Cumartesi günü düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Kuzey Kore ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi gerçekleşirse, ekonomik işbirliğinin sağlanması da bir olasılıktır.” Dedi. “Büyüyen Asya-Pasifik ekonomilerine komşu ve onun çalışkan işgücü ve doğal kaynakları ile Kuzey Kore, doğru yolu yürürse parlak bir geleceğe sahip olacak.” dedi.

Diğer yandan, Pasifik’te hukukun üstünlüğüne dayanan özgür, açık ve sürdürülebilir bir denizcilik düzeninin önemini vurgulayan liderler, bunun, bölgenin barış, istikrar, esneklik ve refahına katkıda bulunacağını belirtti.

Deklarasyona göre, deniz güvenliği alanında yakın işbirliği içinde olma niyetlerini yineleyen liderler, deniz ortamını korumak ve tehdit altındaki veya nesli tükenmekte olan habitatların ve denizcilik yaşamın diğer formlarının yanı sıra, nadir ya da hassas ekosistemleri korumak için de gerekli önlemleri almakla yükümlü olduklarını kaydetti.

İpek ŞAHİN
o-Staj 2018 APAM Stajyeri

Kaynakça:

Burundi Yeni Anayasayı Onayladı, Nkurunziza 2034’e Kadar Kalabilir

0

Burundi’deki seçmenler, Başkan Pierre Nkurunziza’nın 2034’e kadar iktidarda kalmasına izin verecek reformları ezici bir şekilde destekledi. Cumhurbaşkanının 2015 yılında üçüncü bir dönem aramak için verdiği teklif ülkeyi krize sürükledi.

2005 yılından beri iktidarda olan 54 yaşındaki lider, 17 Mayıs referandumu öncesinde güçlü bir şekilde ilerledi. Değişiklikler, cumhurbaşkanlığı şartlarının beş yıldan yedi yıla uzatılacağı anlamına geliyor. Bu da, mevcut görev süresinin 2020’de sona ermesi durumunda Nkurunziza’nın iki kez daha görev yapmasına izin veriyor.

Burundi’deki seçmenler; kabilelerin, Başkan Pierre Nkurunziza’nın 2034’e kadar görevde kalmasına ve yetkilerini artırmasına izin verebileceği anayasa değişikliklerini destekledi.

Seçim Komisyonu Başkanı Pierre-Claver Ndayicariye, mevcut beş yıllık başkanlık şartlarının yedi yıla çıkarılıp artırılmayacağı da dâhil olmak üzere, anayasanın değiştirilmesi için referandumda seçmenlerin yüzde 73’ünün “Evet” oyu verdiklerini söyledi.

Oylamadan önce muhalefet, bunu demokratik olmayan bir sonuç olarak kabul etti.

Cumartesi günü, Amizero y’Abarundi bloğunun başkanı ve halen ülkede bulunan birkaç muhalefet liderinden biri olan Agathon Rwasa, hükümet güçlerinin oylamadan önce rakiplerini algıladığını ve anayasada değişiklik yapılmasına karşı oy kullananları öldürme tehdidinde bulunduğunu iddia etti. “Bu referandumun sonucunu kabul etmeyeceğiz çünkü bu bir fantezidir” dedi.

13 yıldır iktidarda olan Nkurunziza’nın, hükümetle silahlı gruplar arasında Ağustos 2000’de imzalanan Aruşa Anlaşması’nda yer alan “devlet başkanının yalnızca iki kez seçilebileceğine” ilişkin maddeye rağmen Nisan 2015’te üçüncü kez devlet başkanlığı için adaylığını açıklamasının ardından ülkede siyasi kriz ve şiddet olayları başlamıştı.

Ezgi ŞENYURT
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

Fas’tan Filistin’e Destek

0

Fas’ta Başkent Rabat olmak üzere, Kazablanka, Kuneytıra ve Vecde kentlerinde ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması protesto edildi. Başkent Rabat’ta başlayan gösterilerde ABD ve İsrail karşıtı sloganlar atılırken, “Büyük Dönüş Yürüyüşü”ne katılan Filistinliler ile dayanışma mesajları verildi.

Parlamento binası önünde toplanan göstericiler, İsrail güçlerinin Gazze’de savunmasız Filistinlilere yönelik işlediği katliama yönelik pankartlarla tepkilerini dile getirdiler. Aralarında milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve öğrencilerin de olduğu göstericiler, “Filistin yalnız değilsin”, “Büyük Dönüş Yürüyüşüne selam olsun”, “Hepimiz Gazze ile beraberiz” yazılı pankartlar ve Filistin bayrakları açtı.

Milletvekili Abdulhak Heysan, gösteride yaptığı konuşmada, Fas halkının, Filistin topraklarındaki İsrail işgalini reddettiğini duyurma ve Filistin halkıyla dayanışma amacıyla bu gösteriyi düzenlediğini belirtti.

ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasını kınayan Heysan, hiçbir kıymeti olmayan bu kararın uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Washington yönetiminin izlediği bu siyasetle yangına körükle gittiğini vurguladı.

Fas İnsan Hakları Deneği Başkan Yardımcısı Abdulhamid Emin de yaptığı açıklamada, Filistin’de yaşananları “gerçek bir katliam” olarak niteleyerek, “İsrail emperyalist ABD’nin desteğiyle bu katliamı gerçekleştiriyor.” dedi.

Güney Afrika’dan sonra Fas’ın da dünyayı sarsan bu önemli olaya sessiz kalmaması, gösteri ve yürüyüşlerle tepki vermesi diğer ülkelere örnek olması gereken bir davranıştır. İlk tepkinin Güney Afrika’dan gelmesinin ardından bu dalgayı Fas’ın izlemesi, kıtaya da yayılan bir duyarlılık hareketi teşkil eder.

Büşra GÜRSOY
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

WHO Demokratik Kongo’daki Ebola Salgını İçin Acil Toplanıyor

0

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde şu ana dek 23 kişinin ölümüne yol açan Ebola salgınının yayılma riskini ele almak üzere acil bir toplantı yapacak.

Bugün yapılacak toplantıda salgının “uluslararası kaygı yaratan acil kamu sağlığı sorunu” olarak tanımlanıp tanımlanmayacağına karar verilecek. Böyle bir tanımlama yapılırsa daha büyük bir yardım operasyonuna girişilecek.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kırsal bölgelerinde başlayan Ebola salgını, bir milyon kişinin yaşadığı Mbandaka kentine yayıldı. Uzmanlar salgını kentte kontrol altına almanın daha zor olmasından endişeleniyor.

Sağlık Bakanı Oly Ilınga Kalenga, bu ay salgının ilk görüldüğü bölgeden 130 kilometre uzaklıktaki Mbandaka’ya ulaştığını doğruladı. Bu kent, Başkent Kinşasa’nın da dahil olduğu çok sayıda bölgeye bağlanan önemli bir ticaret noktası.

Şu ana kadar tespit edilen 42 vakadan 23’ünde hastalar yaşamını yitirdi. İç organlarda kanamaya yol açan Ebola, ciddi bir ölümcül hastalık. Küçük bir miktar kan ile bulaşabilen Ebola’nın ilk belirtileri grip gibi olduğu için kolaylıkla fark edilemiyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün üst düzey yöneticilerinden Peter Salama, salgının kente ulaşmasının vaka sayılarında “patlama yaşanması potansiyeli” taşıdığını söylüyor.

BBC’ye konuşan Salama, “Bu salgında önemli bir dönüm noktası. Ebola kentte ve kırsal bölgelerde birbirinden çok farklı yayılma hızına sahip. Şimdi vakalarda büyük bir artış yaşanması ihtimali var” diyor.

Dünya Sağlık Örgütü Acil Hazırlık ve Müdahale Genel Direktör Yardımcısı Salama, Mbandaka’nın ticaret için kullanılan Kongo nehri üzerindeki konumunun, hastalığın 10 milyon kişinin yaşadığı Başkent Kinşasa’nın yanı sıra komşu ülkeler olan Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne yayılma ihtimalini artırdığını belirtiyor: “Bu açıdan bakıldığında bu salgının önemi anlaşılıyor ve Mbandaka’ya acil müdahale edilmesi gerektiğini gösteriyor.”

Doğrulanan, olası ve şüpheli Ebola vakaları ülkenin Equateur bölgesindeki üç ayrı sağlık bölgesinde tespit edildi. Sağlık çalışanları virüsle temas kurma ihtimali bulunan 430 kiş tespit etti ve onların da iletişimde olduğu 4 bin kişinin izini sürmeye çalışıyor. Bu kişilerin büyük bir kısmı yalnızca motosikletle ulaşılabilen bölgelerde yaşıyor.

Dünya Sağlık Örgütü, deneysel bir Ebola aşısından bölgeye 4 bin adet gönderildiğini, yeni sevkiyatların da yolda olduğunu açıkladı. Ecza şirketi Merck’in geliştirdiği aşı henüz lisanslanmış değil fakat Batı Afrika’daki kısıtlı denemelerde başarı gösterdi. Öte yandan ilacın -60 ile -80 derece arasında depolanması gerekiyor ve Demokratik Kongo’daki elektrik sistemleri güvenilir bir şekilde çalışmıyor.

Gözlemcilere göre uluslararası örgütlerin bu salgına gösterdiği ilgi, salgının ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. BBC’ye konuşan New York’ta yaşayan Ebola uzmanı Dr. Laurie Garrett, “Bu vakada çok hızlı bir tepki ve müdahale gördük” diyor ve ekliyor: “Bu ücra bölgeye ulaşmak lojistik açıdan epey zor ve bu geniş bölgede aşılanması gereken kişilerin tespiti de kolay olmayacak. Daha önce salgının hızla yayıldığı dönemlerde bu tür önlemlerin alındığı olmamıştı.”

2014 ile 2016 yılları arasında Gine, Liberya ve Sierra Leone’de Ebola nedeniyle 11 bin 300 kişi yaşamını yitirmişti.

Mustafa Nedim CAN
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça:

Etiyopya, Mısır ve Sudan’dan Hedasi Barajı İçin Ortak Çalışma

0

Etiyopya, Hedasi Barajı’nda su miktarının azalması nedeniyle Sudan ve Mısır ile bağımsız çalışma yapma kararı aldıklarını bildirdi. Etiyopya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Meles Alem açıklamasında Hedasi Barajı’nın inşa edilmesiyle Mısır’ın, Nil Nehri’nden daha az su alacağı yönündeki endişelerini gidermek için bağımsız bir çalışma yürütme kararı aldıklarını belirtti.

Alem, “5 milyar dolarlık barajın inşaatı yakında tamamlanacak. Mısır’a doğru akan Nil suyunun azalacağından endişeliyiz. Bu olumsuz duruma karşı Sudan, Mısır ve Etiyopya, ortak çalışma yapma kararı aldı. Üç ülkenin arasında yapılan bu anlaşma ‘bir atılımdır.” dedi. Etiyopya’nın 2011’de Nil’in iki kolundan biri olan Mavi Nil’in yatağını değiştirerek Hedasi Barajı’nın inşaatına başlamasıyla bölge ülkeleri arasında nehrin sularının kullanımı konusunda tartışmalar patlak vermişti. Sorunun çözülmesi için Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yapılan müzakereler, 13 Kasım 2017’de Başkent Kahire’deki üçlü toplantının ardından askıya alınmıştı. Etiyopya, Mısır ve Sudan arasında yürütülen müzakereler sonucu, 6 Mart 2015’te Hedasi Barajı ile ilgili “İlkeler Anlaşması” imzalanmıştı. Sonrasında Mısır, Etiyopya ve Sudan, 20 Eylül 2016’da Hedasi Barajı projesinde “hidroelektrik üretim sistemi, modelleme ile bunların çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri” üzerine incelemeler yapılmasını öngören anlaşmaya imza atmıştı.

Afrika’nın en büyük barajı olacak ve tamamlandığında 6 bin megavatlık elektrik üretmesi planlanan projenin toplam maliyetinin 4,8 milyar doları bulması öngörülüyor.

Fatma Nur KARANİS
o-Staj 2018 AFRAM Stajyeri

Kaynakça: