Home Blog Page 100

The Visitor Filmi ve Batı’nın Ötekisi: Göçmenler

2007 Amerikan yapımı The Visitor filmi, Mannanthan’da tesadüfen karşılaşan Profesör Walter Vale, Suriyeli göçmen Tarek ve Filistinli Zainap arasında geçmektedir. Walter, Connecticut College’de ekonomi profesörüdür. Öğretme ve öğrenme hevesini yitiren Profesör, Batı tarzı klasik müzik dinlemekte ve piyano çalmaya çalışmakta, ancak başarılı olamamaktadır. Walter, bir seminer için Mannathan’da yıllar önce boş bıraktığı evine döndüğünde Tarek ve Zainap ile karşılaşmaktadır. Daire, Walter’ın haberi olmadan yasadışı göçmen olan çifte verilmiştir. Gidecek yerlerinin olmaması ve yasadışı göçmen olmalarından dolayı sıkıntı yaşayan çiftin sokakta kalmaması için, Walter evde birlikte kalmayı teklif etmiş ve çift kabul etmiştir. Film, aslında tam da bu kararın ardından başlamaktadır. Çünkü film, Walter ve Tarek’in dostluğu bağlamında kimlik, göç gibi meseleleri ve kültürlerarası etkileşimi ele almaktadır.

İkili arasında yavaş yavaş dostluk gelişir ve zamanla Walter, Tarek’in dünyasına girmeye, onun kültürünü, değerlerini öğrenmeye başlar. Öyle ki Walter, Tarek’in davul çalmasından etkilenir ve hem davul çalmaya hem de Afrika, Arap müziğine ilgi duymaya başlar. Bir gün, Tarek ve Walter davullarıyla beraber eve dönmek üzere metro turnikelerinden geçerken bir yanlış anlaşılma üzerine Tarek tutuklanır ve ıslah evine götürülür. Tarek, metro için gerekli ödemeyi yapmayıp turnike üzerinden atlamakla suçlanır. Walter, Tarek’in ödeme yaptığını ancak davullarla sıkıştığı için geçemeyip turnikenin üzerinden atladığını söylese de nihayetinde Tarek kendini ıslah evinde bulur. Tarek suçsuz olduğu halde, göçmen ve farklı bir kültürden olmasından dolayı ıslah evinden çıkamamaktadır. Walter, dostu için mücadele verse de başarılı olamaz ve Tarek sınır dışı edilir.

Film, kimliklerin ne kadar önemli ve hatta ayrıştırıcı olduğunu göstermektedir. Her ne kadar toplumsal alanda vatandaşlar ve göçmenler arasında kültürel etkileşim olsa da devlet politikaları, göçmenlere karşı sert bir şekilde oluşturulmuştur. Özellikle 11 Eylül sonrasında, Ortadoğu coğrafyasından gelen ya da gelecek olan göçmenlerin ABD ulusal egemenliği, ülkesel bütünlüğü ve güvenliği için tehdit oluşturduğu algısı oluşturulmuştur. Filmde de bu durum, Tarek’ın suçsuz olduğu halde sırf kimliğinden dolayı inanılmayıp ıslah evine götürülmesi ve sonunda yasa dışı göçmen ilan edilip sınır dışı edilmesiyle anlatılmaktadır. 

Devletler, küreselleşmeyle sınırların ortadan kalkması ve 11 Eylül gibi terör saldırılarının meydana gelmesinin ardından, bazı bölgelerden gelen göçmenleri terörist ya da yasa dışı göçmen olarak görmüş ve politikalarını bu yönde şekillendirmiştir. Devletlerin sert ve sıkı güvenlik politikaları altında ise etkileşim ve iletişim halinde olan, dostluk kurabilen vatandaşlar ve göçmenlerin ezildiği görülmektedir. 

Küreselleşme ile ortaya çıkan çeşitlilikler, kimi devletler tarafından ötekileştirme ve ayrıştırma amacıyla kullanılmaktadır. Bunun altında yatan sebep ise yeni bir hal alan güvenlik anlayışıyla beraber, tehditlerin ne zaman, kim tarafından ve nereden geleceğinin kestirilemez olmasıdır. Ancak ortaya çıkan çeşitlilikler, çokkültürlülük ya da kültürlerarası etkileşim olarak değerlendirilmelidir. Diğer yandan, filmde görüldüğü üzere, başta Amerika olmak üzere Batılı ülkeler tarafından öne sürülen özgürlük, insan hakları gibi kavramlar, Batılı değerlere ya da ülkesel bütünlüğe zarar vereceği düşünüldüğünde göz ardı edilebilmektedir. 

Melike ATLIĞ 

Güvenlik ve Strateji Çalışmaları Staj Programı

Sicko Film Analizi

2007 yılında Amerika’da yayımlanan belgesel niteliğindeki film, Amerikan sağlık sistemindeki aksaklıkları çarpıcı bir şekilde bizlere göstermektedir. Belgeselde, sağlık sigortası olmayan veya olduğu halde bundan yararlanamayan insanları konu edinen Moore, güncel sorunları gösterirken; Kanada, İngiltere, Fransa ve hatta Küba ile Amerika’yı karşılaştırmayı tercih etmekte ve böylece süper güç olarak anılan bir ülke olan ABD ile Küba gibi uluslararası siyasette pek fazla ağırlığı hissedilmeyen bir ülkeyi karşılaştırarak durumun vahametini vurgulamaktadır.

Esasen sağlık sistemlerindeki sıkıntılar, Amerika’ya özel bir durum değildir. “Her şeyin fazlası zarardır.” sözü devlet bazında da kullanılabilir ve kullanılmalıdır da. Bu belgeselde gördüğümüz gibi, Liberal sistemin aşırılıkları da “bırakınız geçsinler” anlayışından çıkıp ‘bırakınız ölsünler’e doğru kayabilmektedir.

Soğuk Savaş’tan kalma diyebileceğimiz bir tepkiyle ve Sosyalizmden olabildiğince uzak kalmak adına, devletin düzenlediği ya da düzenleyeceği her şeye şüpheyle yaklaşan bir kesim oluşmuştur. Özellikle de Amerika’da bu kesimlerin etkisiyle devlet mekanizması birçok sektörden elini çekmiş, bunun sonucunda ise özelleştirmeler gündeme gelmiştir. Öyle ki ABD’de okullar ve hastaneler bile adeta kar amacı güden birer ‘şirket’ haline gelmişlerdir.

Bilindiği gibi Amerika “özgürlükler ülkesi” olarak anılmaktadır. Filmde de bu özgürlüğe verilen örnek üç işte çalışabilen bir kadındır. Bu durum bir ayrıcalık olarak gösterilmiştir ve bir bakıma doğrudur da. Çünkü birçok ülkede -özellikle devlet memurları için- ikinci bir işte çalışmak illegaldir. Oysa liberal bir sistemde herkese istediği kadar çalışma fırsatı tanınmalıdır. Çalışmanın ve kazanılan paranın doğru orantılı olduğu bir dünyada çalışmanın engellenmesi, para kazanmanın da engellenmesi manasına gelmektedir. Bu yüzden Amerikan devletinin halkına tanıdığı ‘birden çok işte çalışma özgürlüğü’ çok büyük bir imtiyaz gibi görünebilmektedir. Fakat bu duruma diğer bir açıdan baktığımızda, Amerika’da sağlanan özgürlüğün de bir bedeli olduğunu unutmamak gerekmektedir. Çünkü aynı anda üç işte birden çalışmak, her insanın -özellikle de sağlık sorunu olan kişilerin- altından kalabileceği bir durum değildir.

Filmde, sigorta yaptırabilmek için sadece gelirin değil belli başlı başka şartların da arandığını görmekteyiz. Boyu/kilosu ortalamanın altında ya da üstünde olan insanların sigorta yaptırırken zorlandıkları da burada göze çarpan bir husustur. Belki de bu yüzden Michael Moore, ‘Amerikan rüyası’nı yaşayanları sağlık sigortası olan kişiler olarak bizlere sunmaktadır. Fakat mesele sadece sigorta yaptırabilmek ile de çözülememektedir. Neredeyse cep telefonunuza konuşma paketi alır gibi bir sağlık paketi aldığınızdan, bazı paketler sürpriz sorunlarınızı karşılayamamakta ya da önceden olan bir rahatsızlığınız sigortanın vereceği paranın önünde bir engel teşkil edebilmektedir. Yani, filmden ABD’ de sigortalı olmanın bile yeterli olmadığı ve bunun ardında yatan sebebin ise ‘kar maksimizasyonu’ için çabalayan sigorta şirketleri olduğu anlaşılmaktadır.

Bu konunun medyaya yansıması Kopenhag Güvenlik Okulu’nda bahsedilen ‘güvenlikleştirme’ meselesine benzetilebilir. Kopenhag Okulu’nda ana aktör olan devlet, bireyleri belli bir konunun önemli olduğu hususunda ikna etmeye çalışır ve bireylerin yani halkın ikna olduğu durumda da güvenlikleştirdiği konu için daha fazla para harcamak yolunda meşruiyet kazanmış olur. Burada ise Moore, bir birey olarak ana aktör olmayı başarmış, medya aracılığıyla bir konuyu güvenlik meselesi haline getirmiş ve bu konunun önemli olduğu hususunda halkı inandırmaya çabalamıştır. Bunun neticesinde beklediği sonuç ise devletin sağlık konusundaki eksiklikleri görüp sistemdeki aksaklıkları gidermeye çalışmasıdır. Sadece bu filmden değil, Moore’un Amerika’daki birçok sorunu ele aldığı diğer belgesellerinden de anlayacağımız üzere medyayı etkin kullanan bir birey, devleti etkileyecek düzeye gelebilmektedir.

Günümüzde tüm dünyaya yayılmış Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini yaşamakta olduğumuz böylesine zorlu bir süreçte, devletin sağlık alanına ne ölçüde karışması gerektiği önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Amerika’nın sağlık sistemi de belgeselin yayınlamasından on üç sene sonra hala çok konuşulan konulardan biri olmaya devam etmektedir. ABD’nin salgın süresince çok da başarılı bir sınav vermediği aşikârdır. Öyle ki ABD’ de, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi(CDC) verilerine göre 16 Temmuz 2020 tarihi itibariyle 136 bin kişi koronavirüsten dolayı hayatını kaybetmiştir.[1] Bu ölümlerin çoğunun ise salgının ilk günlerindeki yetersiz testlerden ve geç alınan önlemlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Diğer bir sıcak konu ise sağlık meselesinin güvenlik konularından biri sayılıp sayılmaması hususudur. Klasik teorilerin belirttiği gibi bir askeri unsur söz konusu olmasa da küresel bazda yüz binlerce kişinin öldüğü ve hastalığı ağır şartlar altında geçiren, iç organları hasar gören kişilerden de bahsedildiği mevcut durumda sağlık, sizce de bireylerin hayatını etkileyen bir güvenlik sorunu değil midir? Öyle olduğu aşikârdır fakat bu güvenlik sorununa askeri unsurlarla karşılık veremeyeceğimiz de ortadadır. Güvenlik sorunlarının bireylerden ziyade bir aktör olarak devleti ilgilendirdiği hesaba katıldığında, devletlerin sağlık sistemlerine daha fazla yatırım yapmak zorunda kalmaları kaçınılmaz olacaktır. Devletlerin sağlık sistemlerinin gelişimi için de elbette bilime, teknolojiye ve eğitime yatırım yapmaları gerekmektedir. ABD’nin de bu gerçeği kabul ederek harcamalarını gözden geçirmesi şüphesiz Amerikan halkının lehine bir gelişme olacaktır.

Rabia SEZER

TUİÇ Güvenlik ve Strateji Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça:

[1] Cases in the U.S. (2020),  Erişim Tarihi: 16.07.2020 https://www.cdc.gov/coronavirus/2019-ncov/cases-updates/cases-in-us.html

COVİD 19’U YEREL KAYNAKLARINDAN ÇALIŞMAK: AVRUPA BİRLİĞİ VE ÜYE ÜLKELERİN SALGIN PERFORMANSI

0

2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Dünya’nın karşı karşıya kaldığı en büyük krizi yaşadığımız şu günlerde küresel salgının şok etkisini atlatmış bulunmaktayız. Bu durum krizin sonlandığı anlamı taşımasa da insanoğlu salgınla mücadele etmeye ve onunla birlikte yaşama ayak uydurmaya başlamıştır. Bununla birlikte krizi anlamak ve açıklamak için çeşitli bilimsel faaliyetler yapılmaktadır. Ancak bu faaliyetler çoğunlukla seminerlerde araştırmacıların öznel yargılarına dayanan ve kısıtlı bir gözlemin sonucu şeklinde gerçekleşmektedir. Alandaki bu veri boşluğunu gören bir grup gönüllü uluslararası ilişkiler öğrencisi TUİÇ akademi çatısı altında birleşerek salgının küresel politikadaki göstergelerini değerlendirmek için bir çalışma başlattı. Araştırma, ülke bazında resmi/yarı resmi haber kaynaklarına dayanmaktadır. Ortak bir şekilde kullanılan kod kitapçığı ile her ülke de aynı ölçütler üzerinden performans değerlendirmesi yapılabilmesini sağlamaktadır. Ancak her ülkenin süreci yönetmesinde yaşanan farklılıklardan dolayı başta belirlenen kod kitapçığı çalışma için bir başlangıç noktası olarak kalmış, krizin derinleşmesine yönelik değerlendirmeler kitapçıktan bağımsız bir şekilde incelenmiştir. Araştırma dizisi şeklinde yayımlanması beklenen çalışmalardan ilki Avrupa Birliği ve bazı üye ülkelerin pandemi sürecindeki uygulamalarını ele alan Selen Çetin ve Merve Yazıcı’nın kaleminden çıkıyor.

Bu yazımız üzerine akademisyenlerin, araştırmacıların ve öğrenci arkadaşlarımızın yapıcı eleştirilerini bekliyor, bu vesile ile çalışmamızın güvenilirliğini artırmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte araştırma yazımız bu haliyle yerel kaynaklara dayandırılan ilk çalışmadır. İleride yapılacak akademik çalışmalar için önemli bir başlangıç noktası oluşturmaktadır.

Çalışmanın gerçekleşmesinde emeği geçen ve özveri ile çalışan tüm TUİÇ gönüllülerine teşekkür ederiz.     

 

COVİD 19 RAPORU: AB, İSPANYA VE İSVEÇ ÖRNEĞİ

Aralık 2020’de Çin’de ortaya çıkan ve kısa bir sürede küresel çapta salgına dönüşen Covid-19 virüsü hayatın her alanını derinden etkilemiştir. Virüsün patlak vermesinin ardından yedi ay geçmesine rağmen kesin bir tedavisi ya da aşısı bulunamayan hastalıkla mücadelede bütün ülkeler çeşitli tutumlar benimsemiş ve salgını kontrol altına almaya çalışmıştır. Bu çalışmada dünyadaki en başarılı ve etkili örgüt olarak nitelendirilen AB’nin salgın boyunca izlediği politikalar incelenecek, sürecin örgüt çerçevesinde nasıl ilerlediği değerlendirilecektir. Ancak değerlendirmenin sonucunda AB üyelerinin salgın boyunca tek bir politika değil, birbirinden ayrı politikalar benimsendiği anlaşılmıştır. Bu sebeple Avrupa’daki durumu daha iyi açıklamak için örnek ülkelerden yararlanılması gerektiği düşünülerek AB içinde salgından en çok etkilenen ülkelerden birisi olan İspanya’da pandeminin seyri ve sadece AB üyelerinden değil; diğer bütün ülkelerden de uyguladığı sürü bağışıklığı modeliyle ayrılan İsveç’teki süreç analiz edilecektir.

 Yeni tip koronavirüs Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıktığı anda AB tarafından takip edilmeye başlanmıştır. Avrupa Komisyonu daha sonra Covid-19 ismi verilen virüse karşı başta ECDC (Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi) olmak üzere çeşitli kurumlarla birlikte salgınla mücadele etmek için çalışmalara başlamış ayrıca üye devletlerle birlikte hastalığın yayılmasına karşı ortak bir tutum sergilemek üzere görüşmeler düzenlemiştir. AB, salgının patlak verdiği Çin’le işbirliği kapsamında ülkeye maske, koruyucu ekipman gibi toplamda 25 tonluk tıbbi ekipman yardımında bulunmuştur. [1]

Şubat ayının sonuna gelindiğinde AB, koronavirüsle mücadele kapsamında 232 milyon euroluk ekonomik destek paketi açıklamıştır ve bu ekonomik paket pandemi sürecinde açıklanan paketlerin ilk ayağını oluşturmuştur.[2] Salgın Çin’in sınırlarını aşarak küresel bir boyuta ulaştığında ve İtalya’da vakalar ciddi bir artış göstermeye başladığında AB’ye üye devletlerin sağlık bakanları bir araya gelerek ne tür önlemler alınması gerektiğini tartıştılar, böylece Brüksel’de yoğun bir diplomasi süreci başlamıştır. Ancak bu görüşmelerin ne denli etkili olduğu tartışmalıdır çünkü sonradan gözlemleneceği üzere AB üyeleri tek bir karar almakta ve uygulamakta zorluk çekmişlerdir.

Salgın etkisini giderek arttırırken AB salgına karşı mücadele etmek amacıyla yapılacak klinik araştırmalar için 47,5 milyon euroluk fon ayırmıştır. Bilimsel araştırmalara ayrılan bu fon AB’nin bütün dünya ülkeleri gibi aşı ve tedavi çalışmaları için kolları sıvadığının bir göstergesidir. Fakat ekonomi alanında alınan önlem ve açıklanan paketlere rağmen mart ayına gelindiğinde Avrupa’da vaka sayısı hızla artmaya başlamış ve bu artışla beraber AB ülkeleri sınırları arasındaki geçişlerin durdurulması, ülkeler arası geçişlerin askıya alınmasını önermiş fakat 6 Mart tarihinde Almanya bu seyahat kısıtlaması önerisini reddetmiştir. Yine aynı tarihte AB ülkelerinin sağlık bakanları bir araya gelmiş, virüsle mücadele etmek için neler yapılması gerektiğini görüşmek üzere toplanmıştır. Bu tarihte yaşanan en önemli gelişmeyse şüphesiz AB’ye üye ülkelerden başta Almanya ve Fransa’nın diğer ülkelere yapılacak sağlık ekipmanı ihracatı yasağının kaldırılması konusundaki ısrarlarının sonuçsuz kalmasıdır[3]. İhracat yasağının hala yürürlükte olması, üye devletlerin diğer üyelere ekipman yardımı yapmaması örgütün benimsediği dayanışma anlayışının sarsıldığı şüphelerinin doğmasına neden olmuştur. Ayrıca Avrupa ülkelerinin tıbbi ekipman açısından yetersiz kaldığı, bu yüzden de elindeki ekipmanları kendi ülkelerinde tutmak istedikleri sonucuna ulaşılabilir.

AB içinde ortak bir tutumun benimsenemediği 9 Mart 2020 tarihinde Çekya Başbakanı’nın çok sayıda vakanın olduğu İtalya’nın vatandaşlarına yurtdışı yasağı koymasını istemesinden de anlaşılabilir. 10 Mart 2020 tarihinde Avusturya’nın ortak bir seyahat kısıtlaması kararı çıkmadığından ötürü Schengen Anlaşması’nın şartlarını tek taraflı olarak askıya alarak sınırlarını kapatması bu duruma bir başka bir örnektir. AB her ne kadar seyahat kısıtlaması konusunda bir karara varamasa da yine aynı gün 25 milyar euroluk bir ekonomik destek paketi duyurmuş, bu pakete ek olarak Covid-19’un tedavisi, aşı çalışmaları ve teşhisle ilgili çalışmaların yürütülmesi için özel sektöre ve kamu sektörüne 140 milyon euroluk fon sağlanmasına karar verilmiştir. [4]Alınan bu kararlar örgütün hiç değilse ekonomik destek sağlama konusunda hızlı karar alabildiğini göstermiştir. 11 Mart 2020 tarihine gelindiğinde İtalya AB’yi salgınla mücadele etmek konusunda çok yetersiz ve yavaş olduğu ayrıca da üyelerin birbirinden bağımsız politikalar izlemesine seyirci kaldığı için eleştirmiştir. İtalya’nın bu eleştirisini takiben 14 Mart’ta Almanya ülkeye 1 milyon maske yardımı yapmıştır.

Örgütün hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla alınacak en temel önlemlerden birisi olan seyahat kısıtlaması kararı ancak 17 Mart’ta alınabilmiş, AB sınırlarını 30 günlüğüne kapatmıştır. [5]27 Mart 2020 tarihinde AB ülkeleri salgından en çok etkilenen iki ülke olan İtalya ve İspanya’ya yardım konusunda toplanmış ancak bu yardımın nasıl ve ne kadar olacağına dair ortak bir karara varılamamıştır. 29 Mart’ta ise Almanya ve Hollanda; İtalya, İspanya, Portekiz ve Fransa’nın ortak finansal yardım paketi oluşturma teklifini reddetmiştir. 6 Nisan’da Çin AB’ye yardım göndermiş bu yardımlar salgının yeni üssü haline gelen İtalya’ya ulaştırılmıştır. Çin’i 7 Nisan tarihinde AB tıbbi yardım ekibi göndererek takip etmiştir. [6] Bu açıdan bakıldığında İtalya’ya yardım üyesi olduğu örgütten önce Çin’den gelmiştir. 9 Nisan’da İtalya Başbakanı Conte AB’nin salgınla mücadele konusunda başarısız olduğunu, salgından en kötü etkilenen ülkelere yardım edilmesi ve birlikte çalışılması gerektiğini söylemiştir. Aynı gün Tayvan’ın AB’ye yaptığı maske yardımı İtalya ve İspanya’ya ulaştırılmıştır. Tayvan’ın yardımı göz önüne alındığında AB üyesi olan bu iki ülkeye yardımın Avrupa dışındaki iki ülkeden gelmesi ilgi çekicidir. 15 Nisan’da ise Avusturya, Çekya ve Danimarka karantina önlemlerini kaldırması üzerine İtalya, Fransa ve İspanya AB’nin karantinayı kaldırma konusundaki tutumunu sertçe eleştirmiştir.  Bu gelişmenin ışığında Conte’nin açıklamalarında haklı olduğunu, ülkelerin ortak kararlar alıp uygulamadığını ve birlik üyelerinin birbirinden bağımsız politikalar izlediğini söylemek mümkündür.  Conte’nin açıklamalarını doğrulayan bir başka gelişmeyse 16 Nisan’da AB’nin İtalya’ya salgının en başında ve yeteri kadar hızlı bir şekilde yardım etmediği için özür dilemesidir, bu açıklamayla birlikte AB kendi hatasını kabul etmiştir.

2 Mayıs 2020 tarihinde AB’nin “rescEU” ismini verdiği kendi topraklarında üretilen maskeleri önce İtalya, İspanya ve Hırvatistan’a daha sonra 11 Mayıs’ta Kuzey Makedonya ve Karadağ’a göndermesi bir diğer dikkat çekici olaydır.[7] Çünkü bu gelişmeye bakılarak AB’nin pandemi öncesinde tıbbi maske üretmediği, maske alımında dışa bağımlı olduğu söylenebilir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin yer aldığı, teknoloji üretiminde ilk sıralarda yer alan ülkelerin bu alanda yetersiz kalması bundan sonraki zamanlarda üye ülkelerin tıbbi ekipman üretimi sektörüne yönelmesine sebebiyet vermesi oldukça muhtemeldir.

AB’nin genel olarak koronavirüsle mücadelesi başarısız olarak değerlendirilse de birliğin ekonomi alanında attığı adımlar gözden kaçırılmamalıdır. AB pandemi sürecinde sürekli olarak ekonomik yardım paketleri duyurmuş, süreç içinde toplamları neredeyse iki trilyon doları bulan bir iyileştirme paketi ortaya konulmuştur. Bu da birliğin ekonomik olarak ne denli güçlü olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bu gelişmelere ek olarak AB pandemi süreci boyunca Afrika’dan Ortadoğu’ya, Balkan ülkelerinden ASEAN ülkelerine dünyanın pek çok ülkesine hem tıbbi hem de ekonomik yardım göndermiştir. AB’nin kendi içindeki üyelere yardım etmekte yavaş davranması ve yetersiz kalması göz önüne alındığında birliğin dış ülkelere yaptığı bu yardımlarla dünyadaki etki alanını genişletmeyi ve çeşitli bölgelerdeki var olan etkisini sürdürmeyi hedeflediği söylenebilir. 

Bu bilgilerin ışığında AB’nin virüsle mücadele de ekonomi alanı hariç birlikte hareket etmediğini bu paketlerin oluşturulması aşamasında bile kimi zaman üyeler arasında çatışmalar yaşandı söylenebilir. Örgüt içindeki ülkelerin pandemi sürecinde birlikte değil, birbirinden bağımsız hareket etmesinden dolayı üye devletlerin politikalarını ayrı ayrı değerlendirmek ve yorumlamak mümkündür. Ele alınması uygun görülen ülkelerden birisi salgının en kötü vurduğu ülkelerin başında gelen İspanya, ikincisiyse sadece AB üyelerinden değil diğer dünya devletlerinden farklı olarak sürü bağışıklığı yöntemini benimseyen ve bu sebeple sert eleştirilere maruz kalan İsveç’tir.

 İSPANYA

İncelenecek olan ilk ülke olan İspanya 30 Ocak 2020 tarihinde salgının sıfır noktası olarak kabul edilen Wuhan’dan vatandaşlarını tahliye ederek Madrid’e getirmiştir. Ülkenin başkentine getirilen İspanyol vatandaşları burada virüsün kuluçka süresi olan 14 gün boyunca karantinaya alınarak gözlem altında tutulmuştur. [8] Vatandaşların ülkeye getirilmesinin ertesi günü 31 Ocak’ta ise ülkede ilk vaka tespit edilmiştir. Özerk bölgelerden oluşan İspanya’nın Madrid, Bask ve Rioja bölgelerindeki bütün eğitim kurumları vakaların artması sebebiyle 9 Mart’ta kapatılmış, eğitime iki haftalığına ara verilmiştir. 10 Mart 2020’de spor müsabakalarının seyircisiz oynanmasına ve İtalya’dan İspanya’ya yapılacak uçuşların askıya alınmasına karar verilmiştir. 14 Mart 2020’de ülkedeki vakaların gitgide artması üzerine ülkede olağanüstü hâl ilan edilmiştir. OHAL’in ilanını takiben ülkedeki bütün okullar, müzeler, spor salonları, restoran ve kafeler iki haftalığına kapatılmıştır. 16 Mart’ta ülkenin kara sınırları kapatılmıştır. 17 Mart’ta ise hükümet virüsle mücadele kapsamında 200 milyar euroluk ekonomi paketi açıklamıştır. [9]

19 Mart günü Kanarya ve Baleriac adalarına uçuş kısıtlaması getirilmiştir. 23 Mart’ta ise daha önce seyircisiz oynanan spor müsabakaları süresiz olarak ertelenmiştir. Aynı tarihte İspanya Başbakanı AB’den pandemiyle mücadelede daha kararlı hareket etmesini, Avrupa ülkeleriyle ortak çalışmayı ve kamu yatırımı için bir yardım planı başlatmasını istemiş, kara yollarına ek olarak deniz ve hava yolları da dış hatlara kapatılmıştır.  24 Mart’ta ise İspanya ordusu 135 bölgeyi ve 92 huzur evini dezenfekte etme çalışmaları başlatmış, tıbbi malzemeler ve hastaların sevkiyatı çalışmalarını desteklemiştir. Ordunun bu çalışmalara dahil olması hükümetin yetersiz kaldığına yorumlanabilir.  Yine aynı gün Madrid’deki evsizler sığınağı hastaneye; buz pistiyse hastanelerin kapasitelerinin aşılması nedeniyle morga çevrilmiştir. Bu dönüşümler şehirdeki hastanelerin virüsle mücadelede yetersiz kaldığının en büyük göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu gelişmelere ek olaraksa Bask Eyaleti bölgesel hükümeti 841 milyon euroluk ekonomik paket açıklamış, İspanya Ordusu koronavirüsle mücadele etmek için NATO’dan yardım istemiştir.

İspanya hükümeti salgınla mücadele kapsamında ekonomik önlemler almak içinde çalışmalar yapmış, 27 Mart’ta işçilerin geçici olarak işten çıkarılması yasaklanmıştır. 28 Mart tarihindeyse Madrid’de ikinci bir bina morga çevrilmiş, Barselona’daki fuar merkezinin hastaneye çevrilmesine karar verilmiştir. Binaların morglara çevrilmesi ülkedeki ölüm oranlarının ne denli fazla olduğunun ve hastane kapasitelerinin aşıldığının trajik bir göstergesidir. Bir yandan vaka ve ölüm sayıları hızla artmaya devam ederken 29 Mart tarihinde hükümet ekonomik önlemlerine devam ederek ekonomiyi kış uykusuna yatırmaya karar vermiştir. [10]

İspanya pandemiyle mücadele etme çalışmalarında birçok ülke gibi teknolojiden de faydalanmayı seçmiş 6 Nisan’da hükümet virüsün yayılmasını kontrol altına almak ve yavaşlatmak için yeni bir uygulama geliştirilmesi kararını almıştır. Ülkedeki vaka ve ölüm sayısının halen çok yüksek olması nedeniyle 10 Nisan’da karantina süresi tekrar uzatılmıştır. Hükümet ekonomiyi desteklemek adına aynı gün küçük ve orta ölçekli işletmeler ile serbest meslek sahipleri için 20 milyar euroluk kredi paketi açıklamıştır. 13 Nisan’da ise ekonominin dondurulmasından sonra izinli olan işçiler çalışmaya geri dönmüştür. Ülkedeki olağanüstü hâl kapsamında 21 Nisan’da seyahat yasağı süresini uzatılmıştır. Nisan ayının sonuna gelindiğindeyse İspanya normalleşmeye geçiş planlarına başlamış, normalleşme kapsamında korona tedbirlerini hafifleten 4 aşamalı plan 29 Nisan’da duyurulmuştur.

Bütün bu salgın süresince ekonominin %5,2 oranında küçüldüğü gözlemlenmiştir ki bu düşüş neredeyse son yüz yıl içinde ülkede gözlemlenen en büyük düşüştür. [11] Bu veriye dayanarak İspanyol ekonomisi de Covid-19 virüsünden nasibini almış, salgının sarsıcı darbesinden kaçamamıştır.  2 Mayıs tarihinde hükümet tarafından nisan ayının sonunda açıklanan 4 aşamalı planın ilk evresi başlamış karantina önlemleri gevşetilmiş, sokağa çıkma yasağı kaldırılmıştır. Aynı gün bölgesel hükümetleri desteklemek için 16 milyar euroluk ekonomi paketi hazırlanmış, buna ek olarak 4 Mayıs’tan itibaren toplu taşımada maske takılması zorunluluğu getirilmiştir. Ülke normalleşme yolunda adımlar atarken 6 Mayıs’ta alarm durumu üçüncü kez; 8 Mayıs’ta ise işten işçi çıkarma yasağı uzatılmıştır. 12 Mayıs’ta hükümet seyahatlerle ilgili yeni düzenlemeler açıklamış, bu düzenlemelere göre uluslararası yolcuların ülkeye geldiklerinde kendilerini 14 günlüğüne karantinaya alacağı duyurulmuş, 15 Mayıs’ta zorunlu olmayan uluslararası seyahat kısıtlaması 15 Haziran’a kadar uzatılmıştır. 16 Mayıs’ta ise zorunlu olmayan seyahat yapan yolcuların havaalanında ateşlerinin ölçülmesi zorunluluğu getirilmiştir. 19 Mayıs tarihindeyse salgının İspanya kadar kötü etkilediği bir diğer ülke olan İtalya’dan İspanya’ya yapılacak direkt uçuş ve gemilerin demirleme yasağı kaldırılmıştır. Bu yasağın kaldırılması iki ülkenin de normalleşme adına adımlar attığının göstergesidir.

Mayıs ayının sonuna gelindiğinde hükümet tarafından yürürlüğe konulan 4 aşamalı plan çerçevesinde halkın sokağa çıkmasına izin verilmeye başlanmış ancak önceden sadece toplu taşıma için geçerli olan maske zorunluluğu 20 Mayıs itibariyle bütün kamusal alanlar için getirilmiştir. Yine de her ne kadar 4 aşamalı normalleşme planı uygulanmaya konulsa da 21 ve 31 Mayıs’ta OHAL tekrar uzatılmış, böylece ülkede ilan edilen toplam OHAL sayısı altıyı bulmuştur. [12]

İspanya’da pandemi sürecinin ilerleyişine bakıldığında ülke salgına karşı önlem almakta geç kalsa da vakaların artışıyla birlikte sıkı tedbirler almaktan geri durmamıştır, OHAL süresinin altı kez uzatılması bunun en somut örneklerindendir. Bununla birlikte İspanya’nın üniter bir devlet yapısına sahip olmaması ülke içinde tek ve ortak bir karar alınmasını zorlaştırdığı ve karar alma sürecini yavaşlattığı söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında İspanya’nın AB’de yaşanan sorunların bir benzerini kendi içinde yaşadığı bile söylenebilir.   Bu nedenle İspanya’nın pandemiyle mücadelesi incelenirken devletin yapısı da hesaba katılmalıdır.

İSVEÇ

Çalışmada incelenecek bir diğer ülke de İsveç’tir. Avrupa’nın kuzeyinde yer alan bu İskandinav ülkesi salgının başından beri izlediği sürü bağışıklığı yöntemiyle değerlendirilmesi gereken en önemli ülkelerden birisidir. Ülkede ilk vaka 31 Ocak 2020 tarihinde tespit edilmiş ve ülke korana virüsle tanışmıştır. İlk vakanın tespitini takiben 3 Şubat 2020’de 11 İsveç vatandaşı Çin’in Wuhan kentinden tahliye edilmiş, ülkeye getirilmiştir.[13]

Salgının Avrupa’yı vurduğu ay olan martta İsveç’in en çok önlem aldığı ay olarak gösterilebilir. 2 Mart’ta İran’da vaka sayısının hızla artması üzerine İsveç hükümeti İran’a olan bütün uçuşları durdurma kararı almıştır. Diğer Avrupa ülkelerinin aksine İsveç okul, kafe, restoran, sinema gibi yerleri kapatmayarak farklı bir strateji izlediğini ortaya koymuş ancak diğer ülkeler gibi ekonomik önlemler almıştır. 13 Mart’ta İsveç Merkez Bankası 51 milyar dolarlık ekonomi paketi açıklamıştır. Ülke seyahat kısıtlaması konusunda diğer ülkelerle benzer tutum sergilemiş, İskandinav Hava Yolları (SAS) 16 Mart itibariyle uçuşlarını askıya almıştır. Yine aynı tarihte hükümet 30 milyar dolarlık korona krizi paketi açıklamıştır.  18 Mart’ta ise AB ve İsviçre hariç diğer bütün ülkelere yapılacak zorunlu olmayan tüm seyahatler yasaklanmış, iki gün sonraysa uçuşları askıya alınan SAS’a Danimarka ve İsveç hükümetleri 302 milyon dolarlık destek paketi sunmayı teklif etmiştir.

Öte yandan İsveç hükümeti bütün dünyada alınan temel önlemlerden birisi olan okulların, restoran, kafe ya da sinema gibi kalabalık mekanların kapatılmasına dair hiçbir karar almamış, hükümet sadece orta okul ve üniversitelerin kapatılması ve derslerin online olarak işlenmesine dair tavsiyelerde bulunmuştur. Bu İsveç hükümetinin diğer ülkeler gibi sert önlemler almadığını, devlet otoritesini kullanmak yerine karar almayı vatandaşlara bıraktığının bir göstergesidir. Yine de ülkede herhangi bir karantina önlemi alınmasa da mart ayının sonuna gelindiğinde elli kişiden fazla grupların bir araya gelmesi yasaklanmıştır. [14]Buna ek olarak salgın sebebiyle işsiz kalanlar için yeni ekonomi paketleri hazırlanmıştır.

İsveç’in asgari düzeyde aldığı önlemler bütün dünyanın ilgisini çekmiş, bunun üzerine İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ülkenin sürü bağışıklığı stratejisi izlemediğini açıklamıştır.[15] Ancak yine de İsveç’in diğer ülkelere göre az ve gevşek önlemler alması sebebiyle bu açıklama pek inandırıcı olmamış, eleştiriler devam etmiştir. Bu eleştirilerin en önemlisini 11 Mayıs tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yapmış, insanların sürü olmadığını söyleyerek ülkeyi daha katı ve etkili önlemler almaya davet etmiştir. İsveç Başbakanı gelen bu tepkiler üzerine ülkenin salgına karşı aldığı önlemlerin yumuşak olmadığını söylese de 22 Mayıs tarihinde Oxford Üniversitesindeki bilim insanlarının oluşturdukları “Our World Data”’daki istatistikler bu açıklamayı yalanlar niteliktedir. Veri tabanındaki karşılaştırmalı istatistiklere göre İsveç’in son yedi günde her milyon kişi başına düşen ölüm oranı 6.08’dir ki bu dünyadaki en yüksek orandır.[16] Bu sonuç İsveç virüsle mücadelede iddia ettiği gibi sürü bağışıklığı politikası izlemese bile ülkenin pandemiyi kontrol altına almakta ne denli başarısız olduğunu göstermektedir. Şüphesiz ülkede alınan önlemler yetersizdir. Fakat İsveçli istatistik profesörü Dan Hedlin’in bu verilere karşı çıkması da kayda değerdir. Profesör Dan Hedlin Oxford’un açıkladığı verilere karşı yaptığı açıklamada ölüm sayılarını karşılaştırmanın kolay olmadığını çünkü ülkelerde ölümlerin farklı şekillerde sayıldığını söylemiştir. Bu açıklama da önemlidir çünkü bütün dünya çapında virüsten ölenlerin sayısının net olarak bilinmediği, ölüm sayılarının her ülkede çok daha fazla olabileceği ancak bunların hepsinin tespit edilemediği de yadsınamaz bir gerçektir, bu yönde çeşitli ülkelerdeki bilim insanları tarafından yapılan pek çok açıklama vardır. Bu açıdan bakıldığında hiçbir ülkenin verileri kesin olarak doğru değildir ve doğru verilere ulaşmak pek de mümkün gözükmemektedir. En şeffaf devletin bile virüsten hayatını kaybedenlerin tam rakamını açıklaması her vakanın tespiti mümkün olmadığından hiç değilse şu an için düşük bir ihtimaldir.

Mayıs ayının sonuna gelindiğinde bir yandan ülkenin virüsle mücadelesine dair eleştiriler devam ederken 27 Mayıs’ta sunulan AB hibesi teklifi İsveç tarafından reddedilmiştir.[17]Bu da süreç içindeki önemli bir gelişmedir çünkü bu ret kararı AB içindeki ayrılıkları ve ortak karar almakta zorlanıldığının bir başka kanıtıdır.

Haziran ayına gelindiğindeyse İsveç’teki önlemlerin yetersizliği konusundaki tartışmalar tekrar alevlenmiştir. Bunun üzerine İsveç Başbakanı her ne kadar önceden eleştirileri kabul etmese de 1 Haziran tarihinde yaptığı açıklamada salgınla mücadele kapsamında ülkede karantina uygulanmaması kararıyla ilgili soruşturma açılacağını duyurmuştur. [18]

Selen ÇETİN

 

 

İTALYA

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınında Avrupa’nın merkez üssü olarak adlandırılan İtalya, salgınla mücadelede diğer ülkelere ders niteliğinde tecrübeler yaşamıştır. Çin’den sonra ilk vakaların görüldüğü yerlerden biri olan, aynı zamanda Avrupa’nın en yaşlı ülkesi[19] olan İtalya, kıtanın virüsten can kaybına uğrayan ülkeleri arasında da başı çekmiştir.[20] 

Çin ve İran’dan sonra salgının en erken başladığı İtalya’da virüs ilk olarak 31 Ocak’ta Roma’da bulunan iki Çinli turistte tespit edilmiştir.[21] Oysa, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) küresel pandemi ilan etmesi 11 Mart’ı bulmuştur.[22] DSÖ ilanının geç gelmesi bir yana; İtalya, turizm merkezi olmasının bedelini virüsün erken yayılmasıyla ödemiştir. Çin’den somut veri alınamayan ilk vaka haftasında yönetim kısıtlama yerine saptama yoluna giderek yurtiçindeki havalimanlarına yerleştirilmesi planlanan termal kameraları tüm dış uçuşlar için genişletmiştir.[23] Bu dönemde tedbir eksikliğiyle eleştirilen İtalya’da virüsün hızla halk arasında yayılması ise ülke yönetimini daha sıkı tedbirler almaya zorlamıştır: 7 Şubat tarihinde İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio “acil durum” ilan ederek Çin ile olan tüm uçuşları askıya almıştır.[24] Alınan bu önlemlerin de vaka artış hızına gözle görülür etki etmemesi üzerine ülke yönetimi 25 Şubat tarihinde en kalabalık 10 idari bölgeye sokağa çıkma kısıtlaması getirirken; bu yasak 9 Mart tarihinde tüm ülke için uygulanmaya başlamıştır.[25] Ancak hükümet, yapılan bu uygulamaları yürürlüğe koymakta geç kalmış olacak ki DSÖ, Avrupa’ya Çin ve İran’dan sonra en çok İtalyan vatandaşların virüsü yaydığını ilan etmiştir.[26] Kısıtlamaların ilk vakanın görülmesinden neredeyse bir ay sonra ve bazı yerel idarelere getirilmesi, İtalya’nın vaka artış hızını etkileyen ve sonrasında alınan önlemlerin de etkisinin geç hissedilmesine yol açan en büyük etkendir. Öyle ki örgün öğretimin tüm ülkede askıya alınması dahi Mart ayının ilk haftasında karara bağlanmıştır. Bunun öncesinde sadece Covid-19 vakalarının en yoğun olduğu Lombardiya başta olmak üzere ülkenin kuzeyinde uygulanmaya başlanmıştı.[27]

Tüm bu geç kalınmış önlemler üzerine vaka artışını yavaşlatmakta başarılı olamayan İtalya’da devam eden panik havası, ülke ekonomisini de etkilemiştir. Mart’ın ilk haftası Moody’s yaptığı açıklamada İtalya’nın ilk çeyrekte ekonomik durgunluk yaşadığını ve yıl sonu tahminlerine göre gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %0,5 düşüş yaşayacağını öngördüklerini belirtmiştir.[28] Nisan sonuna gelindiğinde ise salgının ülkeye verdiği ekonomik bilanço ortaya çıktı: İtalya pandemi sürecinde 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana en fazla bütçe açığıyla karşı karşıya kalmıştır. Kamu borcu %155.7 artarak gayrisafi milli hasılanın %10.4’üne ulaşmıştır.[29] Aynı dönemde Avrupa Birliği’nden (AB), salgınla mücadelede yalnız bırakıldığını düşünen İtalya’ya gelen cevap ise AB Komisyonu Başkanı’ndan gelen özür mektubuydu. Ursula von der Leyen, çoğu AB ülkesinin krizin başlangıcında fazlasıyla kendi durumuna odaklandığını itiraf ederek AB’nin destek vermekte geç kaldığını söylemiştir.[30]

Bu dönemde krizle mücadelede zorlanan ve vatandaşlarını hızla kaybeden AB üyesi İtalya’ya yardım gönderen ilk ülke Çin oldu. Bu noktada AB içindeki dayanışma sıklıkla eleştiri alırken; Çin ise “dünyaya virüsü yayan ülke” suçlamasını yardımlaşma sayesinde iyi bir stratejiyle üzerinden atmaya çalışmıştır. İtalya Dışişleri Bakanı Di Maio’nun açıklamaları ise AB içerisindeki işbirliği eksikliğini vurgulamıştır: “Roma’dan gelen yardım çağrısına rağmen Avrupalı komşularımız, Çin gibi destekte bulunmadı.”[31] Çin’in yanı sıra İtalya’ya 3.5 milyon euro yardım fonu sağlayan diğer bir kaynak ise Amazon’du: Şirket, ülkenin koronavirüsle mücadelesine destek vermek amacıyla 2.5 milyonu sivil koruma departmanı, kalanı da kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarına paylaştırılmak üzere desteğini sunmuştur.[32] Bu noktada şirketlerin günümüz uluslararası siyasetinde geldikleri konum dikkate değer bir hal almıştır. Bundan iki hafta sonra ise AB’den ilk destek çağrısı gelmiştir. AB ülkelerine 500 milyar euroluk destek paketi üzerinde karar alan Fransa ve Almanya, bu fondan İtalya’ya 36 milyar euro fon ayıracağını söylemiştir.[33] Ancak ne yazık ki bu öneri de diğer üye ülkelerin itirazıyla hayata geçememiştir.

Nisan ayına gelindiğinde ise ülke salgından kaynaklanan ekonomik zararı ikame etmek amacıyla sanayide “yeniden başlama” stratejisini uygulamaya koymuştur. Tarım ve endüstriyel makina üretiminin erken açılması ve bunu mayıs ayında diğer tüm fabrikaların takip etmesi karara bağlanmıştır.[34] Ülkenin toparlanmak adına yaptığı en kritik uygulama ise Mayıs ayının ikinci haftası hükümetin hazırladığı 55 milyar euroluk “rölansman kararnamesi” ‘dir. Koronavirüs acil durumu sebebiyle yavaşlayan ülke ekonomisini yeniden ayağa kaldırmayı amaçlayan kalkınma planı hem hane halkını hem de iş dünyasını kapsamıştır.[35] Öte yandan normalleşme sürecine devam eden yönetim, kafe ve restoranlar için belli şartlar altında yeniden açılmasına onay vermiştir. Yerel idarelerden gelen talep doğrultusunda hareket eden merkezi yönetim, acil durumdan “virüsle yaşamaya geçtikleri” ikinci seviyeye geldiklerini bu yolla açıklamıştır.[36] Virüsle mücadelede ağır bir tecrübeyle yol alan İtalya’da Mayıs ayı itibariyle günlük yapılan test sayısı ise 70 000’e çıkmıştır.[37]

Sonuç olarak, AB salgınla mücadelesinde ekonomi alanında son derece başarılı olsa da üyeler arasında tam bir koordinasyon ve iş birliği sağlamakta yetersiz kalmış, üye devletler kendi bağımsız yöntemlerini uygulamışlardır. Avrupa ülkelerinin salgını kontrol altına almaktaki farklı uygulamaları İspanya, İtalya ve İsveç örneği üzerinden de görüldüğü gibi pek başarılı olmamıştır. İtalya örneğinde üniter yönetim yapısıyla birlikte beşi özel statülü on beşi olağan statülü olmak üzere toplamda yirmi özerk bölgeli bir yapıya sahip olan bir ülkede alınan merkezi kararlar hemen uygulamaya konamamıştır. Bu da salgın sürecinin başında alınan önlemleri hayata geçirirken yavaşlatan etmenlerden biri olmuştur. İtalya’nın yaşadığı bu sıkıntılı sürecin diğer bir çıktısı ise AB üyesi ülkeler arasındaki işbirliğinin en gerekli olduğu dönemde eksik kalmasıdır. AB’nin tavrı, siyasiler kadar halk tabanından da eleştiri almış ve son yıllarda oyları artan popülist sağ parti Kuzey Ligi’nin (Lega Nord) yabancı karşıtlığı gibi ideolojilerinin daha geniş zemin bulması tehlikesini doğurmuştur. İspanya dünyada virüsten en çok kayıp veren ülkelerin başında gelirken İsveç’te açıklanan verilerin ışığında nüfusa göre en yüksek ölüm oranına sahip olan ülke olarak kayıtlara geçmiş, sürü bağışıklığı modelinin salgınla mücadele de işe yaramadığını ortaya koymuştur.

Merve YAZICI

 

 

KAYNAKÇA

[1] European Commission. “COVID-19: EU co-finances the delivery of more protective equipment to China.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020. https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_20_310

[2] European Commission. “EU commits €232 million for global efforts to tackle COVID-19 outbreak.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020.  https://ec.europa.eu/echo/news/eu-commits-232-million-global-efforts-tackle-covid-19-outbreak_en

[3] Reuters. “EU fails to persuade France, Germany to lift coronavirus health gear controls.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020. https://www.reuters.com/article/us-health-coronavirus-eu/eu-fails-to-persuade-france-germany-to-lift-coronavirus-health-gear-controls-idUSKBN20T166

[4] European Commission. “Coronavirus crisis: “Commission will use all the tools at its disposal to make sure the European economy weathers the storm.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020.  https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_20_440

[5] European Commission. “Travel to and from the EU during the pandemic.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020. https://ec.europa.eu/info/live-work-travel-eu/health/coronavirus-response/travel-and-transportation-during-coronavirus-pandemic/travel-and-eu-during-pandemic_en

[6] European Commission. “Coronavirus: EU Medical Teams deployed to Italy.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020. https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_20_613

[7] European Commission. “Coronavirus: rescEU masks delivered to Spain, Italy and Croatia.” Erişim Tarihi: Haziran 4, 2020. https://ec.europa.eu/echo/news/coronavirus-resceu-masks-delivered-spain-italy-and-croatia_en

[8] EL PAIS. “Evacuated Spaniards will spend coronavirus quarantine at Madrid hospital.” Erişim Tarihi: Haziran 5, 2020. https://english.elpais.com/international/2020-01-30/spaniards-from-china-will-spend-coronavirus-quarantine-period-at-a-madrid-hospital.html

[9] EL PAIS. “Spain announces €200 billion relief package against effects of coronavirus.” Erişim Tarihi: Haziran 5, 2020. https://english.elpais.com/society/2020-03-17/spain-announces-200-billion-relief-package-against-effects-of-coronavirus.html

[10] EL PAIS. “Cabinet to ‘hibernate’ Spanish economy in bid to avoid overload of hospitals.” Erişim Tarihi: Haziran 5, 2020.  https://english.elpais.com/politics/2020-03-29/cabinet-agrees-to-hibernate-spanish-economy-in-bid-to-avoid-overload-of-hospitals.html

[11] EL PAIS. “Spanish economy falls 5.2% in first quarter, the biggest drop in nearly a century.” Erişim Tarihi: Haziran 5, 2020. https://english.elpais.com/economy_and_business/2020-04-30/spanish-economy-falls-52-in-first-quarter-the-biggest-drop-in-nearly-a-century.html,

[12] EL PAIS. “Spanish government secures support for sixth and final extension to state of alarm.” Erişim Tarihi: Haziran 5, 2020. https://english.elpais.com/politics/2020-05-31/spanish-government-secures-support-for-sixth-and-final-extension-to-state-of-alarm.html

[13] The Local. “Coronavirus evacuation flight: 11 Swedes return home from China.” Erişim Tarihi: Haziran 7, 2020. https://www.thelocal.se/20200203/coronavirus-evacuation-flight-11-swedes-return-home-from-china

[14] SverigesRadio. “Sweden tightens coronavirus rules to ban gatherings of more than 50.” Erişim Tarihi: Haziran 7, 2020. https://sverigesradio.se/sida/artikel.aspx?programid=2054&artikel=7441799

[15] France24. “Covid-19: ‘We don’t have a strategy of herd immunity,’ Swedish FM tells FRANCE 24.” https://www.france24.com/en/europe/20200504-talking-europe-covid-19-we-don-t-have-a-strategy-of-herd-immunity-swedish-fm-tells-france-24 

[16] SverigesRadio. “Sweden topped COVID-19 deaths per capita over seven days, but comparisons are a ‘tricky business.” Erişim Tarihi: Haziran 7, 2020. https://sverigesradio.se/sida/artikel.aspx?programid=2054&artikel=7479798

[17] SverigesRadio. “Sweden says “no” to EU corona grants.” Erişim Tarihi: Haziran 7, 2020. https://sverigesradio.se/sida/artikel.aspx?programid=2054&artikel=7482791

[18] New York Post. “Sweden to launch coronavirus probe after refusing to lock down.” Erişim Tarihi: Haziran 7, 2020. https://nypost.com/2020/06/01/sweden-to-launch-coronavirus-probe-after-refusing-to-lock-down/

[19] Percentage of elderly population in Italy from 2009 to 2020. Retrieved July 17, 2020, from https://www.statista.com/statistics/785104/elderly-population-in-italy/#:~:text=The%20oldest%20country%20in%20Europe,aged%2065%20years%20and%20older.

[20] Italy Coronavirus Cases. Retrieved July 17, 2020, from https://www.worldometers.info/coronavirus/country/italy/

[21] “Two Coronavirus Cases Found in Italy – English.” ANSA.it, 31 Jan. 2020, www.ansa.it/english/news/general_news/2020/01/31/two-coronavirus-cases-found-in-italy_981d57c5-67b9-4043-95d5-f6bd47e389df.html

[22] Coronavirus Disease (Covid-19) Pandemic. Retrieved July 17, 2020, from https://www.euro.who.int/en/health-topics/health-emergencies/coronavirus-covid-19/novel-coronavirus-2019-ncov

[23] “Coronavirus: Controls for All Flights.” ANSA.it, 04 Feb. 2020, https://www.ansa.it/english/news/general_news/2020/02/04/coronavirus-controls-for-all-flights_c7c5a9d0-dbf2-49ac-a621-a09c928aefa7.html

[24] “Coronavirus: No Italy-China Flights .” ANSA.it, 7 Feb. 2020, www.ansa.it/english/news/general_news/2020/02/07/coronavirus-no-italy-china-flights_a78beee4-e798-49d5-bc35-b72869960475.html

[25] “Factbox: Coronavirus Measures in Italy – English.” ANSA.it, 25 Feb. 2020, www.ansa.it/english/news/general_news/2020/02/25/factbox-coronavirus-measures-in-italy_7849dc33-3ee4-41c2-96fe-55a4fee2f3ae.html

[26] “Coronavirus: 1st Cases in 5 Countries Linked to Italy – WHO – English.” ANSA.it, 28 Feb. 2020, www.ansa.it/english/news/2020/02/28/coronavirus-1st-cases-in-5-countries-linked-to-italy-who_f87a28b9-2060-4fc0-9aa4-f112dab19d55.html

[27] “Coronavirus: Govt Set to Close Schools, Universities until Mid March – Sources – English.” ANSA.it, 4 Mar. 2020, www.ansa.it/english/news/2020/03/04/coronavirus-govt-closes-schools-unis-till-mid-march_d100e58c-fb0c-4d97-a6a3-7814d212c4d5.html

[28] “Coronavirus: Italy Recession, -0.5% GDP 2020 – Moody’s – English.” ANSA.it, 6 Mar. 2020, www.ansa.it/english/news/2020/03/06/coronavirus-italy-recession-0.5-gdp-2020-moodys_fa20b7a1-4df1-4e20-a35e-32f906ebda17.html

[29] “Italy to Have Highest Debt since WWI .” ANSA.it, 28 Apr. 2020, www.ansa.it/english/news/politics/2020/04/28/italy-to-have-highest-debt-since-wwi-2_313789fd-d8d9-4f5f-a2cd-ea65960fd637.html

[30] “EU Commission President Offers ‘Heartfelt Apology’ to Italy, as MEPs Debate Coronavirus Response.” Euronews, 16 Apr. 2020, www.euronews.com/2020/04/16/eu-commission-president-offers-heartfelt-apology-to-italy

[31] “COVID-19: China Steps in to Help Italy Battle the Virus.” DW.COM, 24 Mar. 2020, www.dw.com/en/covid-19-china-steps-in-to-help-italy-battle-the-virus/a-52901560

[32] “Amazon Donates 3.5 Mn in Italy .” ANSA.it, 27 Mar. 2020, www.ansa.it/english/news/business/2020/03/27/amazon-donates-3.5-mn-in-italy-2_16e70dc9-9e24-4ac0-9927-45cd49ec1633.html

[33] “Coronavirus Pandemic: EU Agrees €500bn Rescue Package.” BBC News, BBC, 10 Apr. 2020, www.bbc.com/news/business-52238932

[34] “Coronavirus: Italy Set to ‘Restart’ on May 4 – English.” ANSA.it, 22 Apr. 2020, www.ansa.it/english/news/2020/04/22/coronavirus-italy-set-to-restart-on-may-4_1bd58908-3105-4b25-9334-4e9bf10a7fb6.html

[35] “Decree to Restart Economy – Gualtieri .” ANSA.it, 14 May 2020, www.ansa.it/english/news/politics/2020/05/14/decree-to-restart-economy-gualtieri-6_b6b00a06-e2e3-4667-8d4f-e630261092b7.html

[36] “Govt Okays Reopening of Bars, Restaurants next Week .” ANSA.it, 12 May 2020, www.ansa.it/english/news/2020/05/12/govt-okays-reopening-of-bars-restaurants-next-week_1c7bf65a-0000-4cfa-b7d5-45be76296496.html

[37] “Coronavirus: Italy Is Doing 70,000 Tests a Day- ISS Chief .” ANSA.it, 7 May 2020, www.ansa.it/english/news/2020/05/07/coronavirus-italy-is-doing-70000-tests-a-day-iss-chief_e8e62990-7aa7-45a6-ad0d-40a88863874a.html

     

TUİÇ ONLİNE STAJ(o-STAJ) BAŞVURU SONUÇLARI

1

Yeni dönem o-Staj programı başvuru ve seçim süreci  sona erdi. O-Staj ilanımıza göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı çok teşekkür ederiz. Gönül isterdi ki gelen her başvuruyu kabul edelim ve kimseye olumsuz dönüş yapmayalım fakat katılımcıların hem bu süreçteki verimini maksimize etmeye önem gösterdiğimizden hem de programın sağlıklı yürütülmesi için olumsuz yanıt alan arkadaşlarımıza TUİÇ’in devam edecek diğer staj programlarında öncelikli olarak değerlendirileceğini söylemek isteriz.

Seçilen stajyerlere Pazartesi (6 Temmuz) günü telefon ile bilgilendirme yapılacaktır.  Olumlu yanıt alan stajyerlerin Salı günü sonuna kadar (7 Temmuz)  aşağıda belirtilen hesap numarasına staj ücretini yatırmaları gerekmektedir. Ödemede herhangi bir sorun yaşanması durumunda [email protected] üzerinden bizlere ulaşabilirsiniz. Staj başvurusunu kazanan adayların, staj başvuru şartlarını yerine getirmemesi durumunda yedek adaylar ile iletişime geçilecektir.

TUİÇ yeni dönem o-Staj yapmaya hak kazananların isimleri aşağıdaki gibidir ;

GÖÇ ÇALIŞMALARIULUSLARARASI ÖRGÜTLERSİYASİ İDEOLOJİLERGÜVENLİK VE STRATEJİ

GRUP 1 ASİL :

Özden Öz

Oğuz Kaan Özalp

Sevil Çelik

Ela Kızgın

Sezin Sezer

Zülal Yıldırım

GRUP 1 YEDEK : 

Yelda Vedia Şimşek

Arifa Heyderli

Ali Geçgel

ASİL : 

Uzay Yüksekkaya

Hanife GÜL

Ezo Hazal Çetin

Tatiana Maslova

Berna Ateşoğlu

Ferman Alkan

 

 

 

 

ASİL : 

Görkem Mercan

Fatma Yaren Birben

Beyzanur Köroğlu

Kerem Yalçınkaya

Büşra Ekmekçi

Tuğçe Taş

 

 

 

 

ASİL : 

Mustafa Özveren

Begüm Erceber

Mustafa Pekcandanoğlu

Adem Çılgın

Yağmur Akyol

Olcay Feroğlu

Melike Atlığ

Eray Şimşek

Ece Karademir

Eren Kürklü

GRUP 2 ASİL :

Sena Nur Yaman

Berfin Farisoğlu

Tugay Büyüktepe

Hilal Çalışkaner

Seyhan Kantar

Merve Çeçen

GRUP 2 YEDEK : 

Simgenur Bilgin

Bilge Sevi

Merve Çiftçi

YEDEK: 

Berna  Yerli

Ali Ekber Gülcegün

Ezgi Suna

Nur Su Kalaycıoğlu

Cennet İnce

Selen Nur Karaman

Özge Aykın

Emrullah Güney

 

 

YEDEK : 

Sürücan Batmaz

Dilek Gökalp

Buse Turan

 

 

 

 

 

 

 

YEDEK : 

Emre Tanık

Eda Görkem Akkuş

Yağmur Ardıç

Serim Türkay

Tuğçe Gizem Yılmaz

Rabia Sezer

 

 

 

 

    
    

TUİÇ ONLİNE STAJ (O-STAJ) BAŞVURULARI

13

Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği ailesi daha yolun en başından beri “hayat boyu öğrenme ve öğrendiğini aktarma” ilkesini benimseyerek hareket etmiş ve çalışmalarını sürdürmüştür.

Önceki yıllardaki gibi bu yılda düzenlenecek “o-Stajımız” online olarak sürdürüleceğinden özellikle dünyanın içinde bulunduğu Covid-19 sürecinde staj yapmak isteyen adaylara büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Bu staj programıyla katılımcılarımız hem ilgili oldukları alanda tecrübe kazanma hem de kendisine yeni kişilerle tanışarak bir ağ oluşturma şansı yakalayacaktır. “o-Staj” uygulamasıyla deneyimlerimizi size aktarmayı hedeflemekteyiz. O-Staj programımızda katılımcılara;

  • İlgili konu veya alanla ilgili temel bilgi ve gereksinimlerinin karşılanması
  • Araştırma, yazma ve sunum becerilerinin kazanılması ve geliştirilmesi
  • Alanda çalışan kişilerle ağ ve tecrübe paylaşımının mümkün kılınması
  • Stajı başarıyla tamamlayanlara sertifika ve referans mektubu verilmesi planlanmaktadır.

O-Staj kapsamında stajyerler aşağıda belirtilen alanlarda çalışmalar yapacaklardır:

  • Güvenlik ve Strateji
  • Göç Çalışmaları
  • Uluslararası Örgütler
  • Siyasi İdeolojiler

*STAJ PROGRAMININ HER ALANINA  5’ER KİŞİ TOPLAMDA 20 KİŞİ KABUL EDİLECEKTİR .

*Online Staj programımız Zoom üzerinden online olarak sürdürülecektir, haftada bir gün 90 dakikalık online toplantı gerçekleştirilecektir.

Kimler Başvuruda Bulunabilir?

Başta uluslararası ilişkiler olmak üzere ilgili sosyal bilimler alanlarında lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini sürdüren veya alan dışından ilgili kişiler TUİÇ O-Staj Programı’na başvurabilir.

Başvuru Belgeleri

Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği – TUİÇ’de O-Staj programı için gerekli olan belgeler;

  • Başvuru formunun eksiksiz doldurulması.
  • Özgeçmiş: Özgeçmiş  [email protected] adresine ayrıca gönderilmelidir. 
  • Staj programına katılmaya hak kazanan adayların 200 TL staj katılım ücretini yatırmaları (Konuyla ilgili hak kazananlara ayrıntılı bilgi verilecektir.)

TUİÇ O-Staj Süresi

TUİÇ o-Staj programı  Temmuz–Eylül ayları arasında yürütülecektir.

Başvuru Başlangıç: 25.06.2020

Son Başvuru Tarihi: 04.07.2020

Başvuru Sonuçları: 05.07.2020

Staj Başlangıç: 06.07.2020

Staj Bitimi: 06.09.2020

Sertifika ve Referans Mektupları Gönderimi: 05.10.2020

TUİÇ O-Staj İçeriği

Stajyerler yukarıda belirtilen alanlarda koordinatörlerin hazırlamış olduğu o-Staj müfredatlarındaki,

  1. Sunum/Makale Tartışmaları
  2. Kitap Analizi
  3. Araştırma Yazısı
  4. Belgesel/Film İzleme ve Değerlendirme
  5. Sunum
  6. Röportaj çalışmalarını yapacaklardır.

Staj Sertifikası & Referans Mektubu

Stajyerler başarılı olabilmek için en az 70 puan almak zorundadır. 50-70 arasında kalanlar için 2 haftalık uzatma süresi verilebilir. 50 altı alan stajyerler başarısız sayılacaktır. Stajyerlerin değerlendirilmesi aşağıdaki puanlama sistemine göre yapılacaktır:

Makale Okuma ve Sunumu: 10 Puan

Kitap Analizi: 10+10= 20 Puan

Araştırma Yazısı: 20 Puan

Belgesel/Film: 5+5= 10 Puan

Sunum: 20 Puan

Röportaj: 20 Puan

Başarılı olan stajyerler staj sertifikası ve referans mektubu almaya hak kazanacaktır.

Başvurmak için lütfen formu eksiksiz doldurunuz: https://docs.google.com/forms/d/1z8gzvlp7rSaXHzrEXjrti3dchGctCcoT9Vrja-Zm97w/edit

 

14 Mayıs Perşembe, Youtube Canlı Yayını: Küresel Panoptikon ve Toplum Gözetimi

0

14 Mayıs Perşembe günü saat 21.30’da  Burak Yalım’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek Youtube kanalımızdaki canlı yayınımızda Küresel Panoptikon ve Toplum Yönetimi konusu ve daha fazlası Hasan Mesut Önder tarafından ele alınacaktır.  Yapılacak olan bu canlı yayınımıza herkes davetlidir. 

Buna ek olarak, konuyla ilgili merak ettiklerinizi TUİÇ’in sosyal medya hesapları üzerinden sorabilirsiniz. 

TUİÇ Youtube Kanalı: https://www.youtube.com/channel/UCHqKiqcI00QQRb1EPg-ki4g

TUİÇ Twitter Hesabı: https://www.twitter.com/tuicakademi/

TUİÇ Instagram Hesabı: https://www.instagram.com/tuicakademi/

11 Mayıs 2020, Youtube Canlı Yayını: KKTC’de Covid-19 Süreci

0

İlk kez Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede küresel çapta bir salgına dönüşen Covid-19’un  bütün dünya ülkelerini ve yaşamın her alanını etkilediği bir gerçektir.

11 Mayıs Pazartesi günü saat 21.30’da  Youtube kanalımızda yapılacak canlı yayınımızda Covid-19 pandemisinin KKTC’yi nasıl etkilediği, sürecin KKTC’deki gidişatı Prof. Dr. Mehmet Hasgüler tarafından anlatılacaktır. Gerçekleşecek olan bu canlı yayınımıza herkes davetlidir. 

Buna ek olarak, konuyla ilgili merak ettiklerinizi TUİÇ’in sosyal medya hesapları üzerinden sorabilirsiniz. 

TUİÇ Youtube Kanalı: https://www.youtube.com/channel/UCHqKiqcI00QQRb1EPg-ki4g

TUİÇ Twitter Hesabı: https://www.twitter.com/tuicakademi/

TUİÇ Instagram Hesabı: https://www.instagram.com/tuicakademi/

UlusIararası Hukuk ve İnsan Hakları İhlalleri İle İlgili Yemenli Redwan Alkhutabi İle Röportaj

-Merhabalar. Dosyada Yemen ile ilgili sorular yer almaktadır. Verdiğiniz cevaplar TUİÇ resmi sitesinde aynen yayımlanacaktır.

-Merhabalar. Ben Redwan Alkhutabi, Yemenliyim. Gönderdiğiniz soruları kendi görüşlerimle cevaplamaya çalıştım ve Türkçe’mde sorunlar olabilir, kusura bakmayın.

1.Yemen,Arap Yarımadası’nın en fakir ülkesidir. Özellikle Arap Baharı sonrasında meydana gelen gelişmeler ışığında, ülkede pek çok problem yaşanmaya devam ediyor. Siz bir Yemenli olarak, ülkenin bu durumda yer almasının ana sebepleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Bu sorunun cevabı uzun fakat özetleyecek olursak; bence Yemen’de Arap Baharı sürecinden sonraki meydana gelen olayların ana sebepleri şunlardır: Arap Baharı sürecini etkileyen ve düzenleyen kitleler organize olamadılar ve bu durum da devrilen rejimin geri gelmesinde ve karşı bir devrimin düzenlenmesinde rol oynamıştır. Tabi ki bunun yanında da eski rejimin ordudaki etkisi önemlidir. Çünkü devrik Cumhurbaşkanı Salih, Cumhurbaşkanlık görevini yaptığı 33 yılda, vatan ordusundan ziyade bir aile ordusu kurmuştur. Yine ülkede bazı tarihi meselelerinde diriliğini görüyoruz. Bu durumlar, Arap Baharı sonrasında cereyan eden sorunlarda büyük rol oynamıştır. 

2.Basında Yemen’de çok fazla çocuk asker yer aldığına dair haberler yer alıyor. Bu durum ile ilgili gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz? Yemen’de çocuk hakları ihlalleri ne durumda? Çocuklar, Yemen’de çocukluklarını yaşayabiliyor mu?

Maalesef Yemen’de çocuklar küçük yaşlardan itibaren hayata atılıyorlar. Örnek olarak Yemen’de pazarda gezerken birçok çalışan çocuklar görürsünüz. Birçok çocuk ağır işlerde çalışmaktadır çünkü birçok çocuk evin sorumlusudur. Bu yüzden eve ekmek götürme görevini üstlenirken, eğitimleri de etkileniyor. Ülkede özellikle hükumet dışı örgütlerde kötü amaçla kullanılıyor. Mesela bu durum devlet dışı askeri yapılarda gözümüze çarpıyor. Eğitim görmeyen çocukları kandırmak bu durumda daha da kolay oluyor. Ne yazık ki çocuk hakları büyük bir oranda çiğneniyor.

3.Yemen’de hapis cezaları, işkenceler gibi insan haklarına aykırı durumlar olduğunu birçok kaynaktan okuyoruz. Şüphesiz bu gibi durumlar, toplumda sosyolojik yaralar bırakmakta. Mahkumlara yapılan muameleler, işkenceler ve hapis cezalarının toplumun aile yapısına ve toplum psikolojisine verdiği zararlardan, gözlemlerinizden, bahseder misiniz?

Bazı bölgelerde devletin hakimiyeti yok olunca yerine hükumet dışı aktörler ortaya çıkıyor. Bunlar genelde bir ideolojiye bürünmüş örgütler ve bu ideolojiye karşı olan örgütler olarak ikiye ayrılıyor. Yazarlar ve düşünürler hapislere atılıyorlar. Bu hapishaneler içinde de birçok insan hakları ihlallerinin olduğunu görmekteyiz. Bu tür durumlar, devletin kontrolünü kaybettiği alanlarda insanların başka şehirlere göç etmesine sebep oluyor. Mesela ben Facebook’da Husilere,yani hükumet dışı örgüte karşı bazı paylaşımlar yapıyorum. Ailem her defasında böyle şeyleri yazmamamı söylüyor çünkü Husilere karşı yazılar yazanları hapse attıklarını, işkenceler yaptıklarını ve hatta böyle hapse atılan birçok insanında hapishanelerde öldüklerini biliyoruz. Bu durum Yemenli ailelerde bir korku oluşturmuştur.

4.Yemen’de bildiğimiz üzere temiz su bulmakta çok fazla sıkıntı çekiliyor. Yemen’de çatışan tarafların yarattığı ortamın, temiz su teminine olumsuz yansımaları nelerdir? Halkın bu konuda çektiği zorluklarla ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Tabi, Yemen yeryüzünde en çok su sıkıntısı çeken ülkelerden birisidir. Bu durum, çatışma ortamıyla vahim bir duruma dönüşmüştür. Temiz su bulunamadığı için 21. yüzyılda tehlikeli bir hastalık olmayan klora ölümcül bir hastalığa dönüşmüştür. Yüzlerce insan Yemen‘de bu hastalık yüzünden hayatını kaybetmiştir.

5.Yemen halkının, bu çatışma ortamından en az şekilde etkilenmesi için neler yapılabilirdi/yapılabilir? Yemen’de nasıl bir çözüm planı olabilir? Kişisel görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Öncelikle devletin hakimiyetini tekrar kazanması gerekir. Ülkedeki bütün siyasi yapıların daha önce yayınlanan Ulusal Diyalog Bildirgesi’ni uygulaması gerekmektedir. Ve özellikle yurttaşlık kültürü herkese öğretilmelidir. Acilen insani yardımlar yapılmalıdır. Özellikle çatışma altındaki bu bölgelere acilen yardım yapılması gerekmektedir. 

 

Birsen AKYÜZ

TUİÇ ARM Asistanı

6 Mart Cuma, TUİÇ Fikir Atölyesi 5: Uluslararası İlişkilerde Güncel Meseleler: Türkiye’nin AB’ye Üyelik Sürecini Psikopolitik Açıdan Değerlendirmek

0

6 Mart Cuma günü saat 18:30’da TUİÇ’in Beşiktaş’taki ofisinde gerçekleştirilecek fikir atölyemizde Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin psikopolitik açıdan değerlendirmesini yapacağız. Bu konuya ilgi duyan herkesi aramızda görmekten büyük bir memnuniyet duyacağız. Fikir atölyemizde aşağıdaki kaynaklardan yararlanılacaktır, bu yüzden ön bilgi amaçlı bu kaynakların gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.

Katılım için lütfen başvuru formunu doldurunuz: https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLScIf4UtOTO1DDFHDF3VhQVY-oJuin7dArGHvEB_FZ4l-o0wRQ/viewform?usp=sf_link

Kaynaklar

Avşar, Büşra. Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerinin psikopolitiği: Tarihsel öteki-biz yanılgısı. Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.

https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

https://www.researchgate.net/publication/247735625_Transgenerational_Transmissions_and_Chosen_Traumas_An_Aspect_of_Large-Group_Identity

https://www.researchgate.net/publication/325064796_BIR_IMKAN_OLARAK_AVRUPALILIK_KIMLIGI_TURKIYE-AB_ILISKILERI_TARTISMALARIN_NERESINDEEUROPEAN_IDENTITY_AS_A_POSSIBILITY_WHERE_EXACTLY_IS_THE_TURKEY-EU_RELATIONS_IN_THE_DEBATE

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/355965

http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt9/sayi42_pdf/2tarih_siyaset_uluslararasiiliskiler/kaygisiz_ummuhan.pdf

TUİÇ Ofis Adresi: Cihannüma, Cihannüma Sk. 2-20, 34353 Beşiktaş/İstanbul

Konferans Duyurusu: Bosna Hersek Büyükelçisi İstanbul Ticaret Üniversitesinde

0

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde başlatılan “Büyükelçiler Konuşuyor Konferans Serisi”nin ilk etkinliğinde Bosna Hersek Ankara Büyükelçisi Bekir Sadovic Bosna Hersek Türkiye ilişkilerini, Bosna Hersek halkının Türkiye’ye bakışını ve iki ülke arasındaki tarihi bağları anlatacak. Konferans 18 Şubat 2020 Salı günü 14.00’da üniversitenin Sütlüce Kampüsü’nde yapılacak.

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, üniversite çeşitli ülkelerin büyükelçileri ile üniversite öğrencilerini buluşturulacak.

Bu çerçevede Türkiye’de görev yapan büyükelçiler, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde aylık olarak düzenlenecek halka açık konferanslarda konuşacak.

Aylık olarak planlanan “Büyükelçiler Konuşuyor” etkinliklerinin birincisinde Bosna Hersek Ankara Büyükelçisi Bakir Sadovic bir konferans verecek.

Yarın saat 14.00’da İstanbul Ticaret Üniversitesi Sütlüce Kampüsü Konferans Salonu’nda düzenlenecek etkinlikte, Büyükelçi Sadovic, Bosna Hersek Türkiye ilişkilerini, Bosna Hersek halkının Türkiye’ye bakışını ve iki ülke arasındaki tarihi bağları anlatacak.

Etkinlik dışarıdan gelecek misafirlere de açıktır. Farklı üniversite ve kurumlardan katılmak isteyenler davetlidir.