ABD’de dört yılda bir başkanlık seçimleri yapılıyor ve bu yıl 6 Kasım’da seçim var. Her ne kadar bu konuda Massachusetts Üniversitersi’nde öğrenim görmüş olsam da ABD iç politikasıyla ancak yan uğraş olarak meşgul olabiliyorum ve bu yılki seçimler ilgimi yeterince cezb etmedi. Dört yıl önceki seçimler için çok sayıda yorum yazmıştım, ancak 2012 seçimleri için bu ilk yorumum, belki de son yorumum olacak eğer beklendiği gibi Obama kazanırsa. Malum Cumhuriyetçilerin adayı eski Massachusetts valisi ve iş adamı Mitt Romney ve Demokratların adayı Barack Hussein Obama. Seçim yarışı aslında 3 Ekim’den sonra biraz daha hareketli hale geldi. 3 Ekim’de iki başkan adayının ilk tartışması (debate) vardı ve Romney, Obama’dan daha iyi puan alarak anketlerde arayı kapattı hatta bazen öne geçti. Ancak ikinci ve dün tamamlanan üçüncü ve son tartışmayı Obama farkla kazandı.
ABD, tarihsel nedenlerle bugün için çok doğrudan olmayan bir seçim sistemi uyguluyor. Aslında halk doğrudan başkanı seçmiyor. Halk başkanı seçecek ikinci seçmenleri (electoral college) seçiyor. Bunlar bir araya gelerek başkanı seçiyor. Yani iki dereceli seçim sistemi uygulanıyor. İkinci seçmenlerin sayısı 538. Bunlar arasından 270 oy alan aday başkan seçilecek. İkinci seçmenler resmi olarak Aralık ayında bir araya gelerek başkanı seçecekler. Yeni başkan da Ocak ayında İncil üzerine yemin ederek görevine başlayacak.
ABD’de aslında başkanlık seçimleri tek seçim olarak değil, aynı anda 51 eyalet düzeyinde (50 eyalet ve başkent) seçim olarak gerçekleşiyor. Yani her eyalette ayrı seçim var. İki istisna dışında, eyaletlerde bir oy farkla bile olsa önde olan aday o eyaletin tüm ikinci seçmenlerini kazanacak (winner takes all). Nitekim 2000 seçimlerinde George W. Bush 500 oy farkla Florida’yı kazanmış ve böylece başkan olmuştu. İkinci seçmen sayıları bakımından nüfusu fazla olan eyaletler daha çok önem taşıyor. İkinci seçmen sayıları olarak California (55), Texas (34), New York (31) ve Florida (27) en önemli eyaletler.
Cumhuriyetçilerin rengi kırmızı ve demokratların rengi mavi. ABD haritasındaki eyaletler bu renklere göre kazanan belli oldukça boyanıyor. ABD’de geleneksel olarak bazı eyaletleri hangi partinin alacağı belli: Örneğin California ve New York kesin Demokrat, Texas Cumhuriyetçi. Seçim esasında oyların birbirine çok yakın olduğu bazı eyaletlerde geçiyor ve bunlar başkanı belirleyecek. Bu eyaletler “savaş meydanı” (battleground) eyaletler olarak adlandırılıyor. Florida ve Ohio bu eyaletler arasında. Florida 27, Ohio 18 ikinci seçmen çıkarıyor.
Anketlere göre Florida’da Romney ve Ohio’da Obama önde. Bu iki eyaleti ve seçimlerin çekişmeli olduğu birkaç eyaleti daha saymazsak sonuçları üç aşağı beş yukarı tahmin edilen eyaletlerin durumuna göre Obama 237 ve Romney 191 ikinci seçmene ulaşmış durumda. Ohio seçimleri istatistiksel olarak çok önemli: Ohio’yu alan başkan olur. Bunun en büyük istisnası 1960 seçimleriydi. Ohio’da Nixon kazandı ancak Kennedy başkan oldu.
Biraz da başkan yardımcılarına değinmekte fayda var. Bunlar başkanlarla birlikte seçiliyor ve seçim pusulasında başkanla birlikte başkan yardımcısının da adı yer alıyor. ABD anayasasını yazan kurucu babalar (founding fathers), ki bunlar Amerikalılarca neredeyse kutsanmış azizler-evliyalar gibi düşünülür, Anayasa’da başkan yardımcısıyla ilgili ciddi bir düzenleme yapmamışlardı. Yardımcının en önemli görevi Senato başkanlığıydı. Devletin kurulmasından itibaren ilk 150 yıl boyunca başkan yardımcısı doğru dürüst gündeme gelmedi. İlk başkan yardımcıları vakitlerinin büyük kısmını ya barlarda geçirdiler yada bilimsel-edebi eserler yazmakla meşgulduler. İki dünya savaşı arası dönemde ABD devlet organları inanılmaz ölçüde sayıca ve işlevce genişleyince başkan yardımcılığı makamı da önemli bir yer olmaya başladı. Çünkü artık başkanın her şeye yetişmesi mümkün olmuyordu. Özellikle dış politikada ABD’nin süper güç haline gelmesi bu süreci hızlandırdı. Başkan Eisenhower başkan yardımcısının önemine ilişkin açıklamalarda bulundu ve bunu kendi başkanlığı döneminde de uyguladı. Onun başkan yardımcısı Nixon parti içinde önemli görevler aldığı gibi dış politika alanında da çok aktif oldu.
Amerikan devlet politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında oynadığı rolun yanında başkan yardımcısının çok önem kazandığı bir durum gerektiğinde başkanın yerine geçebilmesi. ABD’de başkan ve başkan yardımcısı genel kural olarak aynı uçakta seyahat etmezler aynı toplantılara birlikte iştirak etmezler. Bununla amaçlanan başkanın ölümü üzerine onun yerine geçecek kişinin sağ kalmasının sağlanmasıdır.
ABD siyasal sistemine ilişkin ders kitaplarında başkan yardımcısı seçilirken çeşitli hususlara dikkat edilmesi gerektiği yazar. Bunlar arasında bölgesel ve ideolojik dengeler öne çıkmaktadır.
Mitt Romney, Mormon inancına sahip. Cumhuriyetçilere oy veren muhafazakar ve koyu inançlı Protestanlara göre bu çok kolay kabul edilebilecek bir şey değil. Ancak karşı tarafta Katolik bir başkan yardımcısı ile karşılarına çıkan bir zenci var. Romney’in yarış arkadaşı (running-mate) olarak seçtiği başkan yardımcısı adayı Paul Ryan. Ryan çok daha muhafazakar bir geçmişe sahip. Ayrıca Romney 65 yaşında Ryan ise 1970 doğumlu. Obama’nın başkan yardımcısı adayı ise halihazırdaki başkan yardımcısı Biden.
Politikalara gelince, çok detaya inmeden iki aday arasında aşırı farkların bulunmadığını söylemek doğru bir tesbit olur, farklar sadece üslupla ilgili gibi. Özellikle dış politikada Romney biraz daha sert sayılabilecek bir üsluba sahip, ancak yapılabilecekler sınırlı. Seçim, ekonomi konularında düğümleniyor. Amerikalılar Obama’nın ekonomi yönetiminden çok memnun olmasa da Romney’in daha iyisini yapabileceğine tam inanmıyor.
Seçimde son düzlüğe girildi, şimdi sıra Ohio’yu kazanmakta…
Prof. Dr.İbrahim KAYA
USAK Uluslararası Hukuk Araştırmaları Merkezi
Kaynak : USAK