Akdeniz Yoluyla Düzensiz Göçün Önlenmesi

 

Nuh Civelek

Göç Çalışmaları Staj Programı

Özet

Akdeniz, düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmak için kullandığı ana güzergahlardan biridir. Bu yol boyunca pek çok insan yasa dışı yollarla Avrupa’ya geçiş yapmaya çalışırken, insan kaçakçıları tarafından da istismar edilmektedirler. Akdeniz yoluyla göç etmeye çalışırken kaybolan ve hayatını kaybeden göçmenlerin sayısının sadece 2022 yılında 2,406 olduğu bilinmektedir (IOM). Bu nedenle, Akdeniz yoluyla düzensiz göçün önlenmesi oldukça yüksek önem arz etmektedir. Önlemler, sınır kontrollerinin sıkılaştırılması, insan kaçakçılığının ve insan ticaretinin engellenmesi, yasal göç yollarının güçlendirilmesi ve kaynak ülkelerdeki ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesi gibi farklı adımları içerebilir. Düzensiz göçmenlerin güvenliği ve insan hakları korunarak bu soruna çözüm bulunması hem göçmenler hem de hedef ülkeler için faydalı olacaktır. Aynı zamanda, bu önlemler sayesinde, göçmenlerin Avrupa’ya yasadışı yollarla geçişi azaltılabilir ve ülkelerin sınırları daha iyi korunabilir. Akdeniz yoluyla düzensiz göçün önlenmesi aynı zamanda, hedef ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel istikrarını korumak için de önemlidir. Çünkü düzensiz göç, hedef ülkelerde sosyal ve ekonomik problemlere neden olmaktadır (Isaias, 1989). Bu nedenle, ülkeler bu sorunun üstesinden gelmek için çaba göstermektedirler.

Abstract

The Mediterranean is one of the main routes irregular migrants use to reach Europe. Along this road, many people are being exploited by human traffickers as they try to cross into Europe using illegal ways. It is known that the number of migrants who lost their lives or disappeared while trying to migrate through the Mediterranean is 2,406 in 2022 alone (IOM). Therefore, prevention of irregular migration via the Mediterranean is of high importance. Measures can include different steps such as tightening border controls, preventing human smuggling and human trafficking, ensuring legal migration routes, and resolving economic and social problems in source countries. Finding a solution to this problem by protecting the safety and human rights of irregular immigrants will be beneficial for both immigrants and destination countries. At the same time, thanks to these measures, irregular migration to Europe can be reduced and the borders can be better protected. Preventing irregular migration through the Mediterranean is also important for maintaining the economic, social and cultural stability of the destination countries, as such migration causes problems in destination countries (Isaias, 1989). Therefore, countries are making efforts to overcome this problem.

Giriş

Akdeniz yoluyla düzensiz göçün önlenmesi sadece hedef ülkelerin sorumluluğunda değildir. Bu sorun, kaynak ülkelerin ve köprü vazifesi gören ülkelerin de sorumluluğundadır. Kaynak ülkelerdeki sosyal ve ekonomik sorunlar (inter alia), insanları yasa dışı yollarla göç etmeye yönlendirmektedir (Koser, 2007). Transit ülkeler ise anlaşılacağı üzere hedef ülkeler kadar refah vadedememekle birlikte göçü düzene sokmayı da başarabilmiş değillerdir. Bu nedenle, çözüme katkı sağlaması gerekenlerin tek başına hedef ülkelerden ibaret olduğunu düşünmek yanlıştır. 

Akdeniz yoluyla düzensiz göçün önlenmesi, göçmenlerin güvenliği, insan hakları, hedef ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel istikrarı için önemli bir yerdedir. Bu soruna çözüm bulmak için hedef ülkeler, transit ülkeler ve kaynak ülkeler iş birliği yapmalı ve çeşitli önlemler alarak düzensiz göçü önlemeye çalışmalıdırlar. Bu araştırma deniz yoluyla gerçekleşen düzensiz göç hareketlerini ve uluslararası camianın hukuki düzlemde bunu önleme çabalarını incelemektedir. Akdeniz ve Türkiye – AB odaklı bir örneklem tercih edilmiştir. Öncelikle göç rotaları temel olarak incelenecek daha sonra uluslararası sözleşmeler ve düzensiz göçün önlenmesine yönelik alınan önlemlerden bahsedilecektir. Nihayet Avrupa Birliği’nin Akdeniz yoluyla düzensiz göçe yaklaşımı ve Türkiye ile ilişkileri bağlamında bir değerlendirme yapılarak sonuçlanacaktır. 

Deniz ve Göç

İnsanlar farklı birçok sebepten ötürü göç ederler. Bu sebepler politik, ekonomik, sosyolojik ya da iklimsel olabilir. Ancak göç eden bütün insanların ortak özelliği daha iyi yaşam standartlarına ulaşmaktır. Bu amaç doğrultusunda göç ederken farklı hedef ülkelere çeşitli coğrafi zorluklara sahip yollardan giderler. Konumuz bakımından denizler düzensiz göçmenlerin geçişleri sırasında birçok tehlike ve risk teşkil etmektedir. Birçok göç yolunda denizden geçişin zorunlu olduğu görülmektedir. Bu bağlamda göç yollarından deniz sebebiyle yüksek risk barındıran Güneydoğu Asya yolu ve Akdeniz yolu konu bakımından çarpıcıdır.  Güneydoğu Asya yolunda yoksulluk ve siyasi baskı nedeniyle ülke değiştiren insanlar görülmektedir. Deniz yolunun sıkça kullanıldığı bölgede göçmen kayıp ve ölümleri oldukça yüksektir. 

Akdeniz yolu da denizde kaybolan ve hayatını kaybeden göçmenler bakımından çarpıcı olan bir diğer rotadır. Bu yol düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmak için kullandığı ana güzergahlardan biridir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yaşanan istikrarsızlıklar, savaşlar ve ekonomik problemler insanların ülkelerini terk etmelerine neden olmuştur. Bu insanlar, daha iyi yaşam şartlarına kavuşacaklarına inandıkları Avrupa’ya gitmek için Akdeniz’i geçmek zorunda kalmaktadırlar. Ancak bu yol, insanların güvenliği açısından birçok risk barındırmaktadır. Akdeniz’deki deniz yolculukları, kötü hava koşulları, teknelerin batması, insan tacirlerinin kötü muamelesi ve diğer faktörler nedeniyle oldukça tehlikeli olabilmektedir. Her yıl birçok insan Akdeniz’de hayatını kaybetmektedir.  Bu nedenle, Akdeniz yoluyla yapılan göçler, insani ve güvenli bir şekilde yönetilmesi gereken önemli bir konudur. Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin iş birliği yapması ve uluslararası toplumun yardımı ile mültecilerin güvenli bir şekilde taşınması ve yerleştirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, Akdeniz yoluyla yapılan göçlerde suç boyutu da sıkça görülmektedir. İnsan tacirleri, insanları Avrupa’ya taşımak için tehlikeli yollarla para kazanmaktadırlar. Bu tür yasa dışı göçler, insanların kötü muamele, sömürü ve insan haklarının ihlal edilmesi gibi risklerle karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır. Bu durumu önlemek için uluslararası diyaloglar ve anlaşmalar yoluyla küresel etkiye sahip bu durumun en azından şiddetinin azaltılması gerekmektedir. Uluslararası hukukun da gündeminde olan bu konu hakkında bazı düzenlemeler mevcuttur. 

Cenevre Sözleşmesi

I.Dünya Savaşı sonrasında göçmenler ile ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Birleşmiş Milletler nezdinde Cenevre’de düzenlenen Mülteciler ve Vatansız Kişilerin Statüsü Hakkında Konferans sonrasında, 1951 Cenevre Sözleşmesi kabul edilmiştir. Bu sözleşme göç çalışmalarında kullanılan en temel hukuki belge olma özelliğini taşımaktadır. 

Bu sözleşmeyle mültecilerin hukuki durumları düzenlenmiştir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. maddesinde yer alan sığınma hakkı kavramı bu sözleşmeyle daha somut bir zemine kavuşmuştur. Bunun yanı sıra uluslararası iş birliği sağlanarak mülteci sorununun çözümlenmesi, devletlerin bu konuda benzer kuralları uygulaması, göç sebebiyle devletler arasında yaşanabilecek yükün diplomatik gerginlik oluşturmayacak vaziyete getirilmesi amaçlanmıştır. Sözleşmeyle mülteci tanımı yapılmış ve devletlerin mültecilere karşı yerine getirmesi gereken yükümlülükler belirtilmiştir. Mültecilere ırk, din ya da geldikleri ülke bakımından ayrım yapılmaması; dini vecibelerini yerine getirme, eğitim, sosyal yardım, sosyal güvenlik, iaşe ve dini ihtiyaçlar konusunda kendi vatandaşlarından ayırmaması gerektiği belirtilmiştir. 

Sözleşmenin getirdiği belki de en önemli kural “Geri Göndermeme (non-refoulment) İlkesi” olacaktır. Buna göre: “Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı veya özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (refouler) etmeyecektir”.

 Bu sayede zorluklarla ülkesinden kaçan bir göçmeni sığındığı devlet tekrar o zorlukların içine atamayacaktır. Böylece göçmenlerin korunması ve haklarının güvence altına alınması sağlanmış olacaktır. Bu ilkenin aynı zamanda içinde göçmenlerin sınıra geldiğinde reddedilmesini de yasakladığından bahsetmek faydalı olacaktır. 

Palermo Sözleşmesi ve Ek Protokol

Palermo Sözleşmesi ya da diğer adıyla Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 2000 yılında Palermo’da düzenlenen Sınır Aşan Suçlarla Mücadele Konferansı neticesinde imzalanmıştır. Sözleşme, yolsuzluk, kara para aklama gibi uluslararası suçlarda iş birliğini öngörürken göç bakımından önemli olan insan ticareti ve göçmen kaçakçılığına dair konulara de yer vermiştir. 

Palermo Sözleşmesinin ekinde kabul edilen Göçmen Kaçakçılığı Protokolü de göçmenlerin deniz, hava ve kara yollarıyla yapılan göçmen kaçakçılığı karşısında uluslararası iş birliği kurarak olumsuzlukları en aza indirmeyi hedeflemektedir. 

Amacı “göçmen kaçakçılığını önlemek ve bununla mücadele etmek, kaçak göçmenlerin haklarını korurken, Taraf Devletler arasında bu amaçla yapılan işbirliğini geliştirmek” olan Protokol, evrakta sahtecilik gibi 6. maddede düzenlenen suçlardan dolayı göçmenlerin kovuşturulmasını önlemekte, böylece zaten zor durumda olan göçmenlere daha fazla zorluk çıkarmamaktadır (Ek Protokol, madde 2 ve 6).

8.maddede ise deniz yoluyla göçmen kaçakçılığına karşı iş birliği öngören önlemler almakta ve ayrıntılı açıklamalara yer vermektedir. Buna göre bir devlet bir geminin göçmen kaçakçılığına karıştığından şüpheleniyorsa geminin bu amaçla kullanılmasını durdurmak için diğer taraf devletlerden yardım isteyebilecektir. Bunun yanında taraf devletlerden birinin gemisinden şüphe duyan diğer taraf devlet, bunu geminin tabi olduğu devlete bildirerek ondan yetki isteyebilecek, böylece gemiye çıkmak, gemiyi aramak ve suça karşı önlem almak konusunda verilen yetkileri kullanabilecektir. Aynı zamanda yetki ya da teyit talep edilen devlet hızlıca bu talepleri yanıtlayacak, yetkilendirilen devlet de bu yetkiyi nasıl kullandığı ve sonuçlarının ne olduğu konusunda diğer devleti bilgilendirecektir. Böylelikle arada iletişim köprüsü kurularak sıkı bir iş birliği sağlanmış olacaktır. 

Bunların yanında Protokolün 9. maddesiyle birlikte gemiye karşı alınacak önlemlerde taraf devletler, gemideki kişilerin güvenliğini ve insanca muamele görmelerini sağlamakla birlikte, gemi ve yükünün güvenliğini tehlikeye atmamak ve çevreye zarar vermemek için gerekli önlemleri alacaktır. 

Palermo Sözleşmesi’nin Ek Protokolü, denizde göçmen kaçakçılığına karşı mücadeleye odaklanmıştır ve uluslararası toplumun bu alanda daha etkili bir şekilde iş birliği yapmasını amaçlamaktadır. Bu protokol, uluslararası deniz hukuku ve insan hakları standartlarına uygun olarak, denizde göçmen kaçakçılığına karşı önlemler alınmasını ve sorumluların cezalandırılmasını sağlamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun göçmen kaçakçılığı suçunu düzenleyen 79. maddesi de gerekçesinden anlaşılacağı üzere, Protokol’ün gerekliliklerinden biri olarak kanuna eklenmiştir. Protokol, devletlerin denizde göçmen kaçakçılığına karşı mücadelede iş birliği yapmalarını ve bilgi paylaşmalarını gerektirmektedir. Böylelikle göçmen kaçakçılığına karşı mücadelede uluslararası iş birliği arttırılarak bu suçun önlenmesi ve mağdurların korunması konusunda daha etkili bir çerçeve oluşturulması hedeflenmektedir.

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi

Göçmenlerin denizlerden geçerken yaşadıkları tehlikenin azaltılmasına yönelik hukuki düzenlemelerden biri de Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 98. maddesinde yer alan yardım etme yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük aslında örf ve âdet hukukundan kaynaklanmaktayken bu sözleşmeyle birlikte maddi hukukta yerini almıştır. Bu düzenlemeye göre her gemi kaptanı, denizde tehlike içerisinde bulunan herkese yardım etme yükümlülüğü altındadır. 

Yardım etme yükümlülüğü başlıklı maddede deniz kazaları ve acil durumlarda yürütülecek eylemler düzenlenir. Buna göre denizde seyir halindeki kaptanlara denizde bir tehlike meydana geldiğinden haberi olduğunda buna müdahale etme yükümlülüğü yüklenmiştir. Böylece gemideki hayatların kurtarılması ve tehlikenin giderilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, deniz kazaları veya acil durumlarda, diğer devletlerin deniz araçlarına ve mürettebatlarına uluslararası hukukun gerektirdiği her türlü yardımı sağlamaları gerekmektedir. Bu, geminin veya mürettebatının güvenliğini sağlamak ve çevre kirliliği gibi olası zararları önlemek için gereken önlemleri içerebilir. 98. madde, deniz kazaları ve acil durumlar gibi beklenmedik durumlarda uluslararası iş birliği ve yardımlaşmayı teşvik etmektedir. Bu madde, denizdeki can ve mal kaybını en aza indirmeyi amaçlamaktadır.

Daha teknik bir sözleşme olan Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi (SOLAS) gemilerin göçmenlerin kurtarılması için hazır bulunmalarını ve gerekli tedbirleri almalarını zorunlu kılar. Bu, insan hayatını korumak ve denizdeki güvenliği sağlamak için çok önemlidir. SOLAS, gemilerin can kurtarma ve emniyet tedbirlerini alması gerektiğini belirtir. Bu bölüm, gemilerin her zaman hazır bulunması ve gerekli durumlarda can kurtarma operasyonlarını gerçekleştirmek için uygun teçhizatı bulundurması gerektiğini vurgular. Bu hüküm, gemilerin göçmenleri de dahil olmak üzere tüm insanları kurtarmaya hazır bulunmasını ve gerekli tedbirleri almalarını zorunlu kılar.

Aynı zamanda SOLAS, gemilerin seyir bilgi sistemi (Voyage Data Recorder – VDR) veya sadeleştirilmiş seyir bilgi sistemi (Simplified Voyage Data Recorder – S-VDR) kullanımını zorunlu kılar. Bu hüküm, gemilerin denizdeki göçmenleri kurtarmaları durumunda, seyir bilgi sistemlerinin kaydettiği verilerin ya da kazanın nedenlerinin belirlenmesinde yardımcı olacağını belirtir. Ayrıca, SOLAS, uluslararası seyrüsefer kuralarına uyulması gerektiğini vurgulayarak, gemilerin denizdeki göçmenlere yardım etmek için gereken manevraları yapmaları gerektiğini belirtir. Bu, diğer gemilerin de göçmenleri kurtarma operasyonuna dahil olmalarını ve gerektiğinde diğer gemilere yardım etmelerini teşvik etmektedir. Böylece uluslararası sözleşmelerle gemi kaptanlarına tehlikede olan gemileri kurtarma görevi verilmiş, gerekli düzenlemelerle tehlikenin fark edilmesini kolaylaştırıcı ekipmanlar da zorunlu tutulmuştur. 

Denizde Arama ve Kurtarma Sözleşmesi (SAR)

Deniz yoluyla düzensiz göç bakımından önemli olan bir diğer uluslararası sözleşme de Denizde Arama ve Kurtarma Sözleşmesidir. Bu sözleşmeyle denizde herhangi bir insana yardım etmek için gemilerin ve arama kurtarma araçlarının harekete geçmesi gerektiğini belirtir. Bu bakımdan göçmenlerin de dahil olduğu herhangi bir insanın denizde hayatını kaybetmesini önlemek için önemlidir. 

Sözleşme, göçmenlerin kurtarılmasıyla ilgili olarak uluslararası düzenlemeleri belirler ve bu operasyonların koordinasyonu, yöntemleri ve ilgili diğer konuları düzenler. Bu sayede, göçmenlerin hayatını kurtarmak için gerekli önlemler alınır.

Akdeniz’de Düzensiz Göçün Önlenmesine Yönelik Adımlar

Deniz yoluyla düzensiz göçü önleme yetkisi, devletlerin kendi egemenlik hakları çerçevesinde, genellikle Sahil Güvenlik veya Deniz Kuvvetleri gibi yetkili kurumlar tarafından yürütülür. Ancak, bu yetkinin kullanımı sırasında devletlerin, uluslararası hukuk ve insan hakları normlarına riayet etmesi gerekmektedir.

Ayrıca, deniz yoluyla düzensiz göçü önleme faaliyetleri genellikle bölgesel iş birliği ve koordinasyon çerçevesinde yürütülmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan gelen göçmen akınlarını önlemek için birlikte çalışmaktadır. Bu çerçevede, AB’nin Frontex adlı ajansı, AB ülkelerinin sahil güvenlik birimleriyle iş birliği yaparak, deniz yoluyla düzensiz göçü önlemek için çeşitli operasyonlar yürütmektedir.

Ancak, deniz yoluyla düzensiz göçü önleme faaliyetleri sırasında, göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilmesi ve uluslararası hukukun gerekliliklerine uyulması önemlidir. Göçmenlerin insanlık dışı muameleye veya işkenceye maruz kalması, zorla geri gönderilmeleri veya can güvenliklerinin tehlikeye atılması gibi durumlar kabul edilemez ve uluslararası hukukun ihlali sayılır. Bu nedenle, deniz yoluyla düzensiz göçü önleme faaliyetleri sırasında, devletlerin bu hususlara özen göstermeleri gerekmektedir.

Fakat geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi ve devletlerin egemenliği bir yerde çatışmaya girmektedir. Özellikle Arap Bahar’ından sonra meydana gelen Avrupa’ya doğru yoğun uluslararası göç, bazı ülkelere uluslararası hukukun getirdiği kuralların uygulanabilirliğini sorgulatmıştır. Özellikle Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık’a yönlenen göçmenler sınırlarda yoğunluk oluşturmaktadır ki bu göçmenlerin büyük çoğunluğu Orta Doğu coğrafyasından gelmektedir (Europe arrivals, Displacement Tracking Matrix).  Bu bölgeden gelen yoğun göç isteğini Avrupa ülkeleri yasal yoldan kabul etmediği için göçmenler düzensiz yollara başvurmaktadır. Bunun da sonucu olarak Avrupa ülkeleri düzensiz göçü önlemek için bazı çalışmalar yapmakta, bu bağlamda uluslararası iş birliklerine gitmektedir. Birlik politikası olarak bazı ülkelerin anlaşma yoluyla ‘tampon bölge’ olarak kullanılması çokça eleştiriye maruz kalmaktadır (Lutterbeck, 2006). Özellikle İtalya – Libya ve Türkiye – AB anlaşmaları öne çıkmaktadır. Bunun yanında düzensiz göçü engellemek isterken gerçekleştirdiği bazı eylemler uluslararası hukuk kurallarına aykırılık teşkil edebilmektedir (Goldner, 2021).

Avrupa Birliği’nin göçmenler konusundaki ortak tutumu, Avrupa Birliği Antlaşması’nda (Maastricht Antlaşması) öngörülen ortak dış ve güvenlik politikasının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Örneğin; AB, göçmenlerin Avrupa’ya ulaşımını engellemek için Türkiye ile bir anlaşma yapmıştır. AB, ayrıca Avrupa sınırlarının daha etkili bir şekilde korunmasına yardımcı olmak amacıyla Frontex adlı ajansı kurmuştur. Ortak mülteci kabul politikaları ve mültecilerin entegrasyonu konusunda ortak standartlar belirlemekte ve uyum sağlamayı teşvik etmektedir. 

Avrupa Birliği içerisinde kişilerin serbest dolaşımı ilkesi, birliğe bir şekilde girilmesi durumunda birlikteki bütün ülkeleri etkiler nitelikte sonuçlar doğurur. Göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmasıyla, AB ülkeleri arasında eşitsiz bir şekilde dağılır ve bazı ülkeler, diğerlerine kıyasla daha fazla sayıda göçmen kabul etmiş olur. Bu durum, AB içinde bölgesel eşitsizliklere ve ayrılıklara yol açabilir. Ortak politika ve iç düzenlemelerle AB, göçmenlerin üye devletler arasında hakkaniyetli dağıtılmasını ve böylece yükün tek bir ülkenin omuzlarına yüklenmesinin önüne geçilmesini amaçlamaktadır (Holtung, 2016).

Frontex

Frontex ajansı, Avrupa Birliği’nin dış sınırlarının yönetimi için alınacak tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasını sağlamak üzere kurulmuş olup, bu sınırların gözetim ve kontrolünden sorumludur. Temel görevi; AB dış sınırlarının korunması ve düzensiz göçle mücadele etmek için operasyonel işlevlerin yanı sıra, araştırma ve geliştirme, eğitim, teknik yardım ve bilgi paylaşımı da sunmaktır. (bkz. Frontex Operations) Frontex’in deniz yoluyla düzensiz göçle mücadeledeki önemi, sahip olduğu deniz araçları, hava araçları, araştırma ve gözetleme ekipmanları, uydu takip sistemleri ve sahil güvenlik ekipleri sayesinde sınır güvenliği için önemli bir rol oynamasıdır. Ayrıca, Frontex, AB ülkeleri arasında bilgi paylaşımını ve iş birliğini artırarak, üye ülkelerin sınır güvenliğine yardımcı olmakta ve birlikte hareket ederek düzensiz göçmen akınlarıyla mücadele etmektedir. Bu nedenle, Frontex, AB’nin göç ve sınır politikalarının etkili bir şekilde uygulanmasına yardımcı olan önemli bir araçtır. 

Frontex, deniz yoluyla düzensiz göçle mücadelede etkin bir şekilde çalışabilmesi için, AB ülkelerinin sahil güvenlik birimleri, ulusal polis birimleri ve sınır güvenliği birimleri ile yakın iş birliği içinde çalışmaktadır. Bu iş birliği, güvenli ve etkili bir sınır yönetimi için önemlidir. Ayrıca, Frontex, AB’nin komşu ülkeleriyle ve uluslararası örgütlerle de iş birliği yapmaktadır. Bu iş birliği sayesinde, sınır güvenliği konusunda bilgi paylaşımı ve kapasite artırımı sağlanmakta, sınır güvenliği standartları yükseltilmekte ve düzensiz göçmen akınlarının önlenmesine yönelik çözümler araştırılmaktadır. Bu iş birliklerinden konumuz bakımından en önemli olanları Frontex – Türkiye Mutabakat Zaptı ve NATO iş birliği olacaktır. Frontex ile Türkiye ilişkileri 2012 yılında resmi olarak başlasa da bu tarihten önce tarafların iş birliği konusunda sıcak tutumları olduğunu görmek mümkündür (Cangönül, 2019).

Resmi olarak iş birliği 2012 yılında Mutabakat Zaptı’nın imzalanması ile başlamaktadır. Bunun ardından tecrübe ve bilgi paylaşımının yanında göçe ilişkin ortak değerlendirmeler yapılmasını öngören İşbirliği Planları ile resmi temaslar devamlılık arz etmektedir.  Bununla beraber Türkiye ve Yunanistan’ın da bir parçası olduğu NATO, Ege Denizinde Frontex’e destek olmaktadır. 2016 yılında Almanya, Türkiye ve Yunanistan tarafından talep edilen bu iş birliğinde NATO, Ege Denizinde gözetleme ve istihbarat çalışmaları yaparak Türkiye ve Yunanistan’a bilgi vermektedir (Assistance for the refugee and migrant crisis in the Aegean Sea, NATO).

Sonuç

Akdeniz yoluyla göç, güzergâh itibariyle yoğun ve tehlikelidir. Coğrafi konumundan dolayı yoğun göçe maruz kalmakta ve düzensiz göçmenler için tehlike oluşturmaktadır. Kaynak, hedef ve transit ülkelerin yakın bölgelerde yoğunlaşması sebebiyle birçok devletin (hatta ulusüstü yapıların) düzensiz göçle mücadelede rolü olduğu görülmektedir. Öyle ki, bu bölgede sorumluluk tek bir kuruma yüklenememektedir. Bu durumda uluslararası iş birliğinin hâkim olduğu görülmektedir. Temelde insan haklarının korunduğu göç önleme mekanizmaları hedeflenmektedir. Cenevre Sözleşmesi, Palermo Sözleşmesi ve Ek Protokolü uluslararası arenada göçmenlerin durumunu düzenleyen ve düzensiz göçle ilgili kurallar koyan önemli belgelerdir. Bunun yanında deniz yoluyla göçe ilişkin problemleri çözmeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi (SOLAS) ve Denizde Arama ve Kurtarma Sözleşmesi (SAR) de dünya çapında göçmen kayıplarının önlenmesinde önemli bir yere sahiptir. 

Son olarak değerlendirilen AB politikaları ve Frontex ajansı, Avrupa bölgesinin düzensiz göçle mücadelesinde anahtar roldedir. Göçmenlerin sosyal ve ekonomik problemlere neden olmaları, Avrupa ülkelerin yoğun göçe karşı önlem almalarındaki en büyük etmendir. Avrupa, ulusüstü kurumlarıyla aldığı kararların yanında uluslararası iş birlikleri de kurarak düzensiz göçü önlemek için çaba göstermektedir. Göçün yoğunluğu zaman zaman önlemlerin uluslararası hukuka aykırılığı tehlikesini gündeme getirebilmektedir. Ancak Avrupa gibi refahından sebep hedef ülke konumunda olan bir coğrafyanın hukuka riayet etmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere düzensiz göç uluslararası enstrümanlarla önlenmeye çalışılmaktadır. Bu önlemler düzensiz göçü tamamen kesemeyecekse de iş birliği bakımından değerli adımlar teşkil etmektedir. Bu adımlar, insan haklarının öncelikle gözetilmesiyle sürdürülmelidir. 

Editör: Eda Kurt

 

Kaynakça

Assistance for the refugee and migrant crisis in the Aegean Sea. NATO. https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_128746.htm   

Aydın, G. (2016). Deniz Yoluyla Gerçekleştirilen Düzensiz Göç ile Mücadelede Devletlerin Yetki ve Uygulamaları. Göç Araştırmaları Dergisi2(2), 120–211. 

Aydın, G. (2016). Uluslararası Hukukta Deniz Yoluyla Gerçekleştirilen Yasa Dışı Göç ile Mücadele (Tez). 

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (Türkçe Metin). Türk-Yunan İlişkileri Forumu. http://www.turkishgreek.org/kuetuephane/item/153-unclos-turkish  

Bodur, M. Z. (2010). Ege’de Denizden Yapılan Yasa Dışı Göç ve Göçmen Profilleri, Göçmenlerin Geleceğe Yönelik Beklentileri ve Öngörüler. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 6(12), 103-136. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/7531/99191

Cangönül, M. (2019). (tez). Frontex’s Cooperation with Turkey: Beyond Technicality. Orta Doğu Teknik Üniversitesi. https://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12623651/index.pdf 

Conant, E. (2021). The world’s congested human migration routes in 5 maps. Culture. https://www.nationalgeographic.com/culture/article/150919-data-points-refugees-migrants-maps-human-migrations-syria-world  

Drennan, J. (2015). Southeast Asia’s migrant crisis explained, in maps. Foreign Policy. https://foreignpolicy.com/2015/05/18/southeast-asias-migrant-crisis-explained-in-maps-rohingya-boats/  

Europe arrivals. Displacement Tracking Matrix. https://dtm.iom.int/europe/arrivals  

EU’s external borders in 2022: Number of irregular border crossings highest since 2016. FRONTEX. (2023). https://frontex.europa.eu/media-centre/news/news-release/eu-s-external-borders-in-2022-number-of-irregular-border-crossings-highest-since-2016-YsAZ29  

Frontex Operations. FRONTEX. https://frontex.europa.eu/we-support/types-of-operations/types-of-operations/  

Goldner Lang, I., & Nagy, B. (2021). External border control techniques in the EU as a challenge to the principle of non-refoulement. European Constitutional Law Review17(3), 442–470. https://doi.org/10.1017/s1574019621000249  

Holtug, N. (2016). A fair distribution of refugees in the European Union. Journal of Global Ethics12(3), 279–288. https://doi.org/10.1080/17449626.2016.1251483  

IOM. Missing Migrants Project: Mediterranean. Mediterranean | Missing Migrants Project. https://missingmigrants.iom.int/region/mediterranean  

Isaias, E. B. (1989). Social effects of group migration between developing countries. International Migration27(2), 225–231. https://doi.org/10.1111/j.1468-2435.1989.tb00253.x  

Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen kaçakçılığına Karşı Protokol. madde14. http://madde14.org/index.php?title=Kara%2C_Deniz_ve_Hava_Yoluyla_G%C3%B6%C3%A7men_Ka%C3%A7ak%C3%A7%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1na_Kar%C5%9F%C4%B1_Protokol  

Koser, K. (2007). International Migration: A Very Short Introduction. Oxford University Press. 

Lloyd-Damnjanovic, I. (2020, Ekim 9). Criminalization of search-and-rescue operations in the Mediterranean has been accompanied by rising migrant death rate. Migration Policy Institute. https://www.migrationpolicy.org/article/criminalization-rescue-operations-mediterranean-rising-deaths 

Lutterbeck, D. (2006). Policing migration in the Mediterranean. Mediterranean Politics11(1), 59–82. https://doi.org/10.1080/13629390500490411  

Moreno-Lax, V. (n.d.). (issue brief). The Interdiction of Asylum Seekers at Sea: Law and (mal)practice in Europe and Australia. https://www.unhcr.org/en-us/5a0574597.pdf. 

Ratcovich, M. (2019). International law and the rescue of refugees at sea (Tez). 

Ultan, M. Ö. (2020). Ege Denizi’nde Yasa Dışı Göç Hareketlerini Önleme Çabaları ve Frontex Örneği. In  Ege Jeopolitiği (pp. 1547–1555). Nobel. https://www.researchgate.net/publication/339827469_Ege_Denizi%27nde_Yasa_Disi_Goc_Hareketlerini_Onleme_Cabalari_ve_Frontex_Ornegi 

Uygun, A. G. XI. Uluslararası Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi. In Akdeniz’de Düzensiz Göç ile Mücadele Kapsamında Avrupa Birliği’nin Sınır Güvenliği Politikaları. https://www.researchgate.net/publication/351529230_Akdeniz%27de_Duzensiz_Goc_ile_Mucadele_Kapsaminda_Avrupa_Birligi%27nin_Sinir_Guvenligi_Politikalari 

Şeker, B. Ş. (2017). International Law of the Sea and Maritime Security Implications Arising From the Ongoing Crisis Related to Migration by Sea. Bilge Strateji, (17), 105-118. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/677956

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...