AK Partinin Getirdiği En Önemli Rüzgar: Demokratik Plüralizm

Plüralizmin AK Parti hükümetiyle getirdiği değişimden biraz önbilgiden sonra bahsetmek istiyorum yazımı okuyanlar çoğulculuk ve demokratikliğin uygulanabilirlik safhasında ne gibi gelişimler getirebileceğini ufuk olarak kestirebileceklerdir. XXI. yüzyıla yaklaşırken uluslararası alanda sistemin değişim geçirdiği zamanlarda ortaya çıkan plüralizm, iç politikaların dış politika da ağırlığının hissedildiğine vurgu yapmıştır.

Daha genişlemiş ifadeyle Liberalizm, transnasyonalizm gibi isimlerle de ifade edilmiştir zaten Plural İngiliz literatüründe çoğul manasına gelmektedir. Plüralizm çoğulculuğu ifade eder. Plüralist bir yaklaşım sınırları ortadan kaldırarak dünya toplumu (world society) nu ifade eder. Bunun temeli yalnız egemen devletlerarası ilişkiler değil bunun yanında ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkileri de bünyesinde toplanması demektir. Eskiden beri var olagelen geleneksel realizm üzerine uluslararası kavram yerine artık bu yeni kavramlar kabul görmektedir. Plüralist/liberal görüş devlet merkezli realist paradigmaya karşı çıkmaktadır. Realist paradigma bilardo topu (billiard ball) modelini diğer paradigma ise örümcek ağı (cobweb) modelidir. Bilardo topu modeli güç esaslı olmasına karşın örümcek ağı modeli ise gücü geçici varsayıp tüm iç ve dış ilişkilerin iç içe olduğunu ve bir interaksiyon halinde olduklarını varsayar. Bu durumda önemi çeken konumuz dünya sahnesi ve siyasetinde devletlerin artması ve çok kutuplu aktörlerin ortaya çıkması uluslararası ilişkileri etkileyen ve devlet tavırlarını şekillendiren bir ivmeye geçiş olacaktır. Artık uluslararası sistem de sadece militarizm veya silahlanma yarışı güç olarak kabul görmemeye başlamıştır. Kültür, bilişim, ekonomik istikrar ve büyüme, teknolojik gelişmeler, ticari bağlantılar devletleri işbirliğine ve fonksiyonel organizasyonlara itmiştir. Ernst Haas’ın bahsettiği gibi güç bilgi kaynaklıdır. Günümüz de teknoloji, iletişim, bilişim, yazılım gibi sektörlerin gelişmesi hem militarist hem de ekonomik yönde devletin asıl güç kaynağı yerini almıştır.

Biraz önbilgiden sonra AK Parti hükümetinin hem iç hem dış siyasetinde yaptığı başarılı çalışmaları 4 başlık altında kaynaklandırmak yerinde olacaktır. AK Parti hükümetinin 2002 de göreve geldiğinden bu yana devlet dışı aktörlerin varlığını kabul ederek bununla ilgili çalışmalar yaptığını hepimizi biliyoruz. AK Parti hükümetinin Uluslararası sistem de devletler, bireyler, uluslararası lobi grupları ve uluslararası örgütleri, uluslararası ilişkileri etkileyen ve uluslararası sorunları çözen barış ve güvenliği sağlayan aktörler olarak kabul etmesi doğru olmuş ve uluslararası platform da kendini ifade de yerinde bir açı yakalamış ve türevlerini bu doğrultuda gerçekleştirmeye başlamıştır. İkinci olarak; devleti birey olarak görmeyip aksine bunu oluşturan alt gruplar, kamuoyu ve siyasal liderleri, iç siyaset de meydana gelen olaylar, toplumsal ivme aktörlerini de karar alma da dış politikayı etkileyen birimler olarak algılamıştır. Tüm bunları dış politika belirleme de ayrı ayrı rolleri vardır. Üçüncü olarak;  devletin çeşitli aktörlerden meydana gelen ve bu aktörler arasındaki rekabet, uzlaşma gibi prosesler sonucunda karar alabilen ve kararları koalisyonlar, muhalefet ve uzlaşarak birlikte karar alma sürecine götürmesi halk da güven teşkil etmiştir. Yapılacak implementasyonları muhalefet ve çevre grupların konsensüsüne dayandırmak istemesi temel rolü oluşturmaktadır ayrıca buna referandumla kabul edilen anayasa değişikliği konusuna tüm dernek, organizasyon, sendika, halk kesimi, vatandaş ve diğer kısımları katmaya çalışması yerinde bir örnek olarak gösterilebilir. Dördüncü olarak Güç odaklı devletlerin aksine AK Parti hükümeti sadece devletin güvenliği değil özellikle komşularıyla ticaret, ekonomik ilişkiler, spor ve turizm atağı, göç ve tahliye(insan transferi) olaylarında kurtarıcı ülke olması, Kıbrıs konusunda sağlam ve konsensüsle ilerlemesi, milli şuur da katılaşmış konularda elastiklik (Kıbrıs, Kürt, Çerkez açılımı, din eğitimi, yasakların kalkması, din ve lisan serbestîsi, komşularla ilişkiler, AB ile ilişkiler), ayrıca enerji ve sağlık da atılım, çeşitli ülkelere yatırım ve mali yardım, bilimsel çalışmalar, nüfus, denizlerin kullanımı gibi birçok konu plüralistlere göre uluslararası ilişkilerde devlet ilişkilerini ve uluslararası sistemi etkileyici ve yön verici devletlerin özerk ya da ortak konularıdır. Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın belirttiği gibi “Üzerinde yaşadığımız dünya tarih boyunca pek çok değişime sahne olmuştur. Dünyada meydana gelen politik, ekonomik, askeri ve sosyal değişimler, paradigma kaymaları, anlık değişimler gibi değil bir süreç içinde ve genellikle yavaş olmaktadır. Bu yavaş değişimi zamanında algılayamayan ülke ve kurumlar, kendilerini, sadece ortaya çıkan resimde iradeleri dışında dayatılmış bir rolün aktörü olarak bulurlar. Bunu yalnız tarihte değil yaşadığımız günlerde de gördük ve görüyoruz. Görüldüğü üzere kendilerine politika belirlemeyen, iç işlerinde bütünleştirici bir çizgiyi yakalayamayan, istikrarsız ve dış siyaset de sahne dışı kalan ülkeler kendilerine dayatılan rolü oynamak zorundadırlar bu bağlamda AK Parti her zaman bunun dışında kalmış lokomotif ülke adayı olarak öne çıkmış bazı olayların uluslararası sistemde çözüme kavuşmasında başarıyla ipi göğüslemiştir. ” Realist (askeri ve güvenlik) ivmeden pluralist/liberalist ivme ye Japonya da ki nükleer reaktör ve Türkiye’ye çok yakın Ermenistan topraklarında ki nükleer reaktörü örnek olarak gösterebiliriz çünkü bu verdiğimiz örnekler çoğulcu etkilere sahiptirler yani devletin dışındaki bir kaza ya da olayın ya da olabilecek olayın seni etkileyebilmesi ayrıca dünya da ki ekonomik krizleri de buna örnek gösterebiliriz. Siyasal olaylar nedeniyle devletler ekonomik veya stratejik bloklaşmaya giderler tüm bu saydığımız müttefiklik ve organizasyonların (NATO, BM, AB…) altında yatan yegâne sebep siyasal çıkarlardır. “AK Parti’nin görüşü batı, özellikle AB Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli bir müttefiktir. Parti başarılı olarak dizginsiz kapitalizm ve devletçi ekonomi arasında üçüncü bir yol olarak geleneksel kimlik, sosyal sorunlar ve adalet dağılımını küresele bağlamıştır”.[1] AK Parti hükümetinin en büyük başarısı Arap dünyasında ( İsrail-Filistin meselesi ) ya da kendi meselelerinde Kıbrıs gibi bunu uluslararası platforma öyle güzel taşımıştır ki uluslararası hukukun kurallarına riayet ederek kendini haklı ve ses getirici bir ülke konumuna koymuştur burada dikkati çekmek istediğim konu AK Parti hükümetinin liberal bir mevzi de demokratik olarak kendini ifade etme olanağını içte karşı çıkılmasına rağmen kendisinin yaratmasıdır tabi ki bunu yapabilme sebebi de halkın kendisine olan desteğinden geçmektedir. AK Parti hükümetinin, sayın başbakan ve kurmaylarının bundan sonra ki başarılı politikaların devam etmesiyle beraber halkın yapacağı bir görev kalmıştır referandum oylamasında çoğunluk gösterildiği gibi kendi anayasalarını kendilerinin hazırlaması ve kendi anayasa ve kaderini tayin eden halk olarak tarihe geçmeleridir.

Plüralizmin Türkiye de İslami Değişime Etkisi

Plüralizmin Türk politikasına etkisi sonucunda toleranslı bir İslam görüşü oluşmuştur belki de bu Osmanlı zamanında yaşanan hoşgörü timsali bir İslam’ın şu zamanlar da görünen siluetidir. Bu tolere sürecinde hoşgörü islamı biraz daha kendini anlatmaya başladı. Böylelikle dini gruplar bu çoğulcu ortam da daha etkileşim içine girerek kendilerini sosyo-politik alanda geliştirdiler bunun sonucunda islamizm ve İslami değerler daha ön plana çıkmaya başladı. “AK Parti ideolojik olmayan, İslami politik parti olmayan bir parti olarak genel de insanlara hizmeti amaçlıyor ama dini konular da ya da dini kimlikli insanlarda sınırlama da yapmıyor”.[2]

Dini, kişisel, etnik ya da ırksal değerler yerine bu değerlerin toplamının plüralist bir ortam da birliği hem toplum demokrasisine hem de İslam’a katkı da bulundu. AK Parti bunu gerçekleştirirken asla devrimsel bir pozisyon ya da çatışma ortamına girmedi özellikle bu ve buna mahal verecek durumlardan kaçınılması gerektiği üzerine vurgu yaptı ve böylelikle le toplum içinde kapanması zor yaraların açılmasını engellemiş iç siyasetinde belli bir başarı grafiği yakalamış hem de dış siyasetinde kendinden emin lider vasfı kazanmıştır. Bunlara ek olarak İslami kesim kendi ideolojilerini çoğulcu/plüralist ve demokratik fikirlerin ahengiyle modife ediyordu böylelikle bu kesim demokratik sistem ve plüralist çevrenin gerçekten Müslüman bireylerin yaşamı için yeterli olacağına kanaat getirdi bunun yanında azınlık da olsa farklı din, mezhep, etnik gibi bireylerin de çoğulcu politikalar da önemsenir olmaları AK Parti iktidarının tüm halkı kucaklamak istediğini hissettirmiştir.

 

Teyfik EREL

 

[1] Smith, T. W. (2005) “Between Allah and Ataturk: Liberal Islam in Turkey.” The International Journal of Human Rights 9(3): 322.

[2] Cinar, M. (2006) “Turkey’s Transformation Under the AKP Rule.” The Muslim World 96: 475.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...