Bu makale, 12 Şubat 2025 tarihinde Adekeye Adebajo imzasıyla “Africa’s Year of Warlords and Meddlers” başlığıyla Project Syndicate platformunda yayımlanmıştır. Makalede, Afrika kıtasında giderek derinleşen siyasi ve güvenlik krizleri ele alınmakta, bölgesel güçlerin etkisizliği ile dış aktörlerin müdahalelerinin kıta üzerindeki yansımaları analiz edilmektedir. Özellikle savaş ağalarının yeniden yükselişi, bölgesel entegrasyonun zayıflaması ve ekonomik kırılganlıklar çerçevesinde Afrika’nın karşı karşıya olduğu zorluklar detaylandırılmaktadır.
Afrika’da Savaş Ağaları ve Dış Müdahaleler: Belirsizliklerle Dolu Bir Yıl
Afrika’nın bu yılki görünümü, savaş ağalığının yeniden yükselişi ve bölgesel kurumların zayıflığını sürdüren yapısal sorunlar nedeniyle oldukça karamsardır. Bu durum, kıtanın etkili hegemonlarının zayıflamasının bir sonucudur. ABD Başkanı Donald Trump’ın kısa süre önce Güney Afrika’ya yapılan yardımları askıya alması – siyahların yönettiği hükümetin beyazların topraklarını yasa dışı şekilde ele geçirdiği yönündeki asılsız iddiasına dayanarak – ve sözde baskı altında oldukları gerekçesiyle beyaz Afrikanerlere mülteci statüsü teklif etmesi, Afrika’nın karşı karşıya olduğu zorlukları gözler önüne sermektedir. Afrika’da Savaş Ağaları
1990’lı yıllarda Afrika’da yaygın olan savaş ağaları, kıtanın en istikrarsız bölgelerinde yeniden ortaya çıkmıştır: Afrika Boynuzu, Büyük Göller Bölgesi ve Sahel. Sudan’da, General Abdülfettah el-Burhan liderliğindeki Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Mohamed Hamdan Dagalo’nun (veya halk arasında bilinen adıyla “Hemedti”, yani “küçük Muhammed”) yönettiği Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar devam etmektedir. Nisan 2023’te başlayan iç savaş, Sudan nüfusunun dörtte birine tekabül eden 12 milyon insanı yerinden etmiş ve tahminen 150.000 kişinin hayatına mal olmuştur. Kıtlık tehlikesinin giderek artmasıyla birlikte, bu çatışma Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde mülteci krizini tetikleyerek, istikrarsızlığın bölge geneline yayılabileceğine dair endişeleri artırmaktadır.
Komşu Güney Sudan’da ise, etnik rekabet içerisindeki Cumhurbaşkanı Salva Kiir ve Başkan Yardımcısı Riek Machar’ın 2020’den bu yana zoraki bir “birlik hükümeti” içinde yer almalarına rağmen, topluluklar arası şiddet devam etmektedir. İki liderin yönettiği gruplar, neredeyse dört milyon insanı yerinden eden ve 400.000 kişinin ölümüne yol açan yedi yıllık bir iç savaş yürütmüştür. Ülkenin ilk seçimlerinin sürekli ertelenmesi, iklim krizinin, ekonomik darboğazların ve gıda güvenliğine yönelik tehditlerin artmasıyla birlikte gerilimi daha da tırmandıracaktır.
Büyük Göller Bölgesi’nde ise, Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame (ki geçtiğimiz yılki seçimleri %99 oy oranıyla kazanması, otoriter yönetim tarzının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir) ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Félix Tshisekedi (Aralık 2023’te tartışmalı bir şekilde yeniden seçilmiştir), Kongo’nun doğusundaki onlarca yıllık çatışmada adeta savaş ağaları gibi hareket etmeye devam etmektedir.
Yoksullukla mücadele eden Sahel bölgesinde üç askeri cunta yönetimi ortaya çıkmıştır. Burkina Faso’da Kaptan İbrahim Traoré, Mali’de General Assimi Goïta ve Nijer’de General Abdourahamane Tchiani, geniş toprakları kontrol eden ve yabancı güçler tarafından desteklenen cihatçılara karşı mücadele vermektedir. Bu silahlı gruplar, bugüne kadar 20.000’den fazla insanın ölümüne yol açarken, 4,2 milyon kişiyi de yerinden etmiştir. Afrika’da Savaş Ağaları
Ne yazık ki, Afrika’nın bölgesel güçleri olan Güney Afrika, Nijerya, Etiyopya ve Cezayir, iç sorunlarla zayıflatılmış durumdadır. Bu nedenle, bölgesel bütünleşmeyi ve kurumları güçlendirme konusunda yetersiz kalmaktadırlar. Oysa bu kurumlar, barışı koruma çabaları açısından ve dış aktörlerin müdahalelerine karşı koymada hayati bir öneme sahiptir.
Onlarca yıl boyunca Güney Afrika’nın siyasi arenasına hâkim olan Afrika Ulusal Kongresi (ANC), geçen yıl yasama çoğunluğunu kaybettikten sonra artık Demokratik İttifak (DA) ile koalisyon içinde yönetmektedir. Küresel ölçekte, 2024 G20 başkanlığı gibi önemli bir rol üstlenmiş olsa da, kıtanın en etkili arabulucularından biri olan Güney Afrika, bölgesel taahhütlerini azaltmıştır. Temmuz ayında, hükümet, Mozambik’in kuzeyinde cihatçı bağlantılı isyancılara karşı savaşan Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) gücünden büyük ölçüde asker çekme kararı almıştır. Ayrıca, Mozambik Kurtuluş Cephesi’nin (FRELIMO) Ekim ayında yapılan başkanlık seçimlerini manipüle ettiği yönündeki iddiaların ardından uyguladığı baskıcı önlemler konusunda sessiz kalmıştır.
Bununla birlikte, Güney Afrika barış gücü birlikleri, Kongo’nun doğusunda faaliyet gösteren 3.000 ila 4.000 Ruanda askeriyle birlikte hareket eden 23 Mart Hareketi (M23) adlı isyancı grupla yaşanan çatışmalarda 14 kayıp vermiştir. Paul Kagame’nin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) adına hareket eden soykırım yanlısı Ruanda milisleri ve Burundi askerleri konusunda duyduğu endişe nedeniyle sergilediği bu saldırgan tutum, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) güçlerini ülkeden çekilmeye zorlamaya yönelik açık bir girişim olarak yorumlanmıştır. Birleşmiş Milletler, Kagame’nin rejimini Kongo’nun zengin maden kaynaklarını yağmalamakla suçlamaktadır.
Afrika Birliği’ne ev sahipliği yapan Etiyopya ise, bu hafta sonu yeni bir Komisyon Başkanı seçecek olmasına rağmen, Oromia, Amhara ve Tigray bölgelerinde devam eden iç çatışmalara odaklanmış durumdadır. Komşu ülkelerle ilişkileri de giderek kötüleşmektedir. Başbakan Abiy Ahmed’in, bağımsızlığını tek taraflı ilan eden Somaliland ile deniz erişimi konusunda müzakere girişimi, Somali ile gerilimi artırmıştır. Ayrıca, Etiyopya ile Eritre arasında 2018’de varılan barış anlaşması da bozulma emareleri göstermektedir. Öte yandan, Mısır ile yaşanan Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) konusundaki anlaşmazlık hâlâ çözüme kavuşturulabilmiş değildir.
Bu sırada, Nijerya, para biriminin dalgalanmaya bırakılmasının ve akaryakıt sübvansiyonlarının kaldırılmasının tetiklediği yaygın protestoların ekonomik etkileriyle boğuşmaktadır. Ülkenin bölgesel liderlik konusundaki başarısızlığının en çarpıcı örneği ise, 50 yıl önce Lagos’ta kurulan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’ndan (ECOWAS) Burkina Faso, Mali ve Nijer’in ayrılmaları olmuştur.
Kuzey Afrika’ya gelince, halk arasındaki hoşnutsuzluk ve Fas ile Batı Sahra üzerindeki ihtilaf nedeniyle artan bölgesel gerilimler, Cezayir’in bölgedeki istikrarı sağlama rolünü üstlenmesini engellemiştir. Buna ek olarak, Tunus ve Libya arasındaki sınır anlaşmazlıkları da bu istikrarsızlığı derinleştirmektedir. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, Eylül 2024’te gerçekleştirilen seçimlerde ordu desteğiyle %84 oy alarak yeniden seçilmiştir. Ancak seçime katılımın %50’nin altında kalması ve seçim sonuçlarının tartışmalı olması, yönetimin meşruiyetine dair soru işaretleri yaratmıştır.
Hem savaş içindeki devletler hem de bölgesel güçler açısından durumu daha da karmaşık hâle getiren bir diğer faktör ise Afrika’nın 1,2 trilyon doları bulan dış borcudur. 2025 yılında Afrika hükümetlerinin borç servisi için 136 milyar dolar harcaması beklenmektedir. Bu durum, altyapı yatırımları, sosyal hizmetler ve ekonomik büyümeyi teşvik edebilecek diğer kalkınma girişimlerine ayrılabilecek kaynakları ciddi şekilde sınırlamaktadır. Dahası, ekonomik koşulların yakın zamanda iyileşmesi olası görünmemektedir. Halihazırda 20’den fazla Afrika ülkesi Uluslararası Para Fonu (IMF) ile programlar yürütmekte olup, güçlü seyreden ABD doları, dolar cinsinden borçlar için faiz ödemelerini artırma riskini taşımaktadır.
Süregelen çatışmalar ve güçlü bir bölgesel liderliğin yokluğu, dış aktörlerin Afrika meselelerine müdahale etmesine zemin hazırlamaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan çeşitli raporlar, Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE), Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri’ni silahlandırmakla eleştirmiştir. Öte yandan, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye, Sudan Silahlı Kuvvetleri’ne destek vermektedir. Rusya, BAE ve Türkiye, komşu Çad’daki nüfuzlarını da giderek artırmaktadır. Afrika’da Savaş Ağaları
Benzer şekilde, Türkiye, Rusya, Fransa ve BAE, giderek daha kaotik bir hâl alan Libya’da karşıt grupları desteklemektedir. Sahel bölgesindeki askeri yönetimler, Fransız askerlerini ülkelerinden çıkarmış ve onların yerine Rusya’nın Afrika Kolordusu’na bağlı paralı askerleri getirmiştir. ABD’nin bir düzineden fazla Afrika ülkesinde askeri varlığı bulunurken, Çin ise Cibuti’de bir askeri üs işletmektedir.
Afrika’nın karşı karşıya olduğu tehditler bunlarla da sınırlı değildir. Kıta, giderek şiddetlenen iklim krizine karşı son derece savunmasız durumdadır. Uganda ve Tanzanya’da baskıcı yönetimler giderek güçlenirken, Kenya’da toplumsal huzursuzluk yayılmaktadır. Ancak kıtadaki istikrarsızlığın en temel unsurları hâlâ savaş ağaları ve dış müdahaleciler olmaya devam etmektedir. Bu unsurlar, Afrika için bir yıl daha risk ve belirsizliklerle dolu bir dönem olacağını garanti etmektedir. Afrika’da Savaş Ağaları
Yazar Hakkında:
Adekeye Adebajo, Güney Afrika’daki Pretoria Üniversitesi’nde İleri Araştırmalar Merkezi’nde (Centre for the Advancement of Scholarship) profesör ve kıdemli araştırma görevlisidir. Daha önce Birleşmiş Milletler bünyesinde Güney Afrika, Batı Sahra ve Irak’ta çeşitli görevlerde bulunmuştur. Adebajo, Global Africa: Profiles in Courage, Creativity, and Cruelty (Routledge, 2024) ve The Eagle and the Springbok: Essays on Nigeria and South Africa (Routledge, 2023) adlı eserlerin yazarıdır.