Düşmanın morali hiç olmadığı kadar yüksek seviyede! Son 3 hafta içerisinde hem Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin kardeşi Ahmed Veli Karzai Kandahar’da suikasta uğradı hem de eski Uruzgan Valisi ve aynı zamanda Karzai’nin üst düzey danışmanı Can Muhammed Han Kabil’de bir milletvekili ile birlikte öldürüldü.
Öte yandan suikastların gölgesindeki Afganistan’da, NATO güçlerinin komutanı General David Petraeus, Eylül ayından itibaren Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’nın başkanlığını üstleneceği için görevini General John Allen’e devretti. Görev yaptığı bir sene içerisinde General Petraeus, Afganistan’da 30 bin ek askerin konuşlandırılması stratejisini hayata geçirmekle görevlendirilmişti.
David Petraeus’un görevini General Allen’e devretmesi, Temmuz 2011’de başlayıp Aralık 2014’te sona erdirilmesi planlanan Geçiş Süreci’nin başladığı döneme denk geldi. Geçiş Süreci NATO güçlerinin Afganistan topraklarındaki güvenlik sorumluluğunu kademeli olarak Afgan askeri ve polisine bırakmasını hedefliyor.
İlk olarak devredilecek yedi bölgeyi Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai Mart ayında açıklamıştı. Bu plan çerçevesindeki ilk devir teslim Afganistan’ın orta kesimlerinde yer alan ve ülkenin en güvenli bölgelerinden biri olan Bamyan vilayetinde gerçekleşti. Bamyan’ı müteakiben Mehter Lam ve Leşker Gâh şehirlerinden de çekilen NATO güçleri, Kabil ve Pançşir bölgeleriyle Herat ve Mezar-ı Şerif şehirlerinden de çekilerek ilk devir teslim işlemlerini kazasız atlatmayı hedefliyordu. Ancak bu yedi bölgenin devir teslim işlemleri devam ederken, ülkenin her yerinde artan şiddet olayları yaşanıyor. Diğer beş bölgenin ülkenin en güvenli yerlerinden olduğu düşünüldüğünde oralarda çok ciddi bir sıkıntı beklenmese de özellikle Helmand vilayetinin başkenti Leşker Gâh ve Mehter Lam şehirleri NATO güçleri için Geçiş Süreci’nin geleceği açısından bir turnusol testi işlevi görüyor.
Bu durum açıkça gösteriyor ki hem NATO güçlerini hem de Afgan güvenlik kuvvetlerini zor günler bekliyor. Görevini devrederken yaptığı konuşmada General David Petraeus da ABD ve NATO güçlerinin güvenliğin iyileştirilmesinde ilerleme sağladığını belirtmiş, ancak tüm çabalara rağmen Afganistan’ın zorlu süreci atlatamadığını vurgulamıştı. Kimsenin dilinin varıp da söyleyemediği gerçek ise şudur: Bugün Afganlar için güvenlik durumu, hem General David Petraeus hem de selefi General Stanley A. McChrystal döneminden daha kötü durumdadır. Afgan güvenlik güçlerine devredilen bölgelerde gerçekleşen ve ardı arkası kesilmeyen saldırılar da çok dile getirilmek istenmeyen bu gerçeğin en büyük kanıtıdır.
Peki, Afganistan bu geçiş sürecine gerçekten ne kadar hazırdı? Afganistan’daki Birleşmiş Milletler Yardım Misyonu UNAMA’nın 23 Haziran’da BM Genel Kurulu’na sunduğu bir rapor 2011’in ikinci çeyreğinde kötüye giden durumu açıkça gözler önüne seriyor. UNAMA’nın açıkladığı verilere göre güvenlik olaylarının sayısı bahsi geçen dönemde 2010’un ikinci çeyreğine göre % 51’lik bir artış gösterirken, sivil ölümlerin sayısında da % 20’lik bir artışın yaşandığı ve bu dönemde 1090 sivil ölümün gerçekleştiği belirtiliyor. Tabii bir de bu rakamın sadece BM tarafından kayıt altına alınabilen ölümler olduğunu belirtmekte fayda var. Yılın ilk yarısına ait istatistikler de hiç iç açıcı değil. UNAMA’nın İnsan Hakları Direktörü Georgette Gagnon 14 Temmuz’da gerçekleştirdiği basın toplantısında, çatışmalardan kaynaklı sivil ölümlerin 2010 yılına göre % 15 artış göstererek 1462 olarak kaydedildiğini söyledi.
Önemli isimlere karşı gerçekleştirilen ve son dönemde özellikle artan intihar saldırıları ve suikastları da işin içine kattığınızda durumun hiç de parlak olmadığını görüyorsunuz. Afganistan, ABD ve NATO ordularının söylemlerinin aksine hâlen çok sıkıntılı bir yer. Geçiş Süreci askeri operasyonlar odaklı olarak ele alınmaya ve sivil yatırımlar ikinci planda tutulmaya devam edildikçe de böyle kalmaya mahkûm gözüküyor.
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Salih Doğan