Amerikan halkı önümüzdeki Kasım ayının ilk Salı günü başkanlık seçimleri için oy kullanacak. Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı da Ocak 2013′den itibaren göreve başlayacak. Tabii seçimi şimdiki Başkan Barack Obama kazanırsa bu tarihlerin Amerika Birleşik Devletleri için önemi sembolik olmaktan öteye pek de gitmeyecek. Lakin Afganistan için bu tarihler büyük önem arz ediyor. Zira NATO Chicago Zirvesi sonunda açıklanan Afganistan Deklarasyonu’na göre Afgan Savaşı halen ilk planda ABD’nin savaşı olmaya devam ederken, NATO ülkeleri bir an evvel bu durumdan elini eteğini çekmek istiyor. Çünkü kazanılamayan bir savaş kaybediliyor!
ABD Başkanlık Seçimleri, süreci ve sonucu bakımından birçok nedenden dolayı Afganistan için büyük önem arz etmektedir. Bu süreci etkileyecek en önemli etkenlerden birisi şüphesiz Amerikan halkının Afganistan Savaşı’na olan desteğinin azalmasıdır. ABD Temsilciler Meclisi’nin savaşa yaklaşımı da bu konuda göz ardı edilemez. Başkan Barack Obama’nın, Irak Savaşı’ndan sonra selefi George W. Bush’un başlattığı ikinci savaşı da sona erdiren başkan olarak Amerikan tarihine geçme isteği de önemli bir motivasyon unsurudur. Seçimlerde Başkan Obama’nın rakibi olması kesinleşen Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney’in yarışı kazanması durumunda, Afganistan konusunda nasıl bir yol belirleyeceği de dikkate alınmalıdır. ABD Kongresi ve Savunma Bakanlığı Pentagon’un, Afganistan Savaşı’nda yönetimin almış olduğu kararlara göstermiş oldukları direniş de Afganistan’ın geleceği konusunda şekillendirici olacaktır. Bunların yanı sıra ABD-Afganistan-Taliban üçgeninde yaşanan gelişmelere de değinmek gerekmektedir.
Amerikan Halkı
Associated Press (AP) ve GfK tarafından 3-7 Mayıs 2012 tarihlerinde yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, Amerikan halkının Afganistan Savaşı’na olan desteği on bir yıllık savaş boyunca en düşük seviyeye gerilemiş gözüküyor. “Afganistan’daki savaşı destekliyor musunuz, yoksa savaşa karşı mısınız?” sorusuna ankete katılanların %27’si destekliyorum cevabını verirken %66’sı ise karşı olduğunu belirtti. Mayıs 2011’de yapılan ankete katılanların verdiği cevapların oranı ise sırasıyla %37 ve %59 idi. “Amerikan askerlerinin Afganistan’daki varlıklarını devam ettirmelerinin, Afganistan’ın istikrarlı bir demokrasi olma çabalarına yardımcı mı olduğu yoksa zarar mı verdiği” yönündeki bir soruya ise katılımcılar %48 oranında yardımcı olduğunu belirtirken %36 oranında zarar verdiğini söylediler. Son yıllarda kötüye giden ekonomi ve işsizlik gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalan Amerikan halkı için, artık ödediği vergilerin Afganistan’daki savaş için harcanması ciddi rahatsız edici bir noktaya ulaşmış durumda bulunmaktadır. El-Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin’in bir seneyi aşkın bir süre önce Pakistan’daki yerleşkesinde öldürülmesi sonucu sokaklara dökülen ve kutlamalar yapan Amerikan halkının bir sene içerisinde geldiği nokta, bu savaşta istenilenin kazanıldığı algısının halkta oluştuğunu gösteriyor. 11 sene önce Afganistan’a girerken herhangi bir çıkış planı olmayan ABD yönetimi ise halkın beklentisi ile Afganistan’daki realite arasına sıkışmış gözüküyor.
Temsilciler Meclisi
Halkın bu beklentisi, ABD Temsilciler Meclisi’nde tam anlamıyla bir karşılık bulmuş gözükmüyor. 20-21 Mayıs tarihlerinde Chicago’da yapılan NATO Zirvesi’nden hemen önce Temsilciler Meclisi’ne getirilen ve Amerikan askerlerinin Afganistan’daki operasyonlarını tamamen sona erdirip sağlanacak olan finansal desteği de askerlerin geri çekilmesi ile sınırlandıran bir yasa değişikliği talebi %70’in üzerinde bir oyla reddedilmişti.
Başkan Barack Obama vs. Cumhuriyetçi Aday Mitt Romney
Kasım ayındaki başkanlık seçimlerini riske atacak bir hamle yapmak istemeyen Başkan Obama da bu süreçte Afganistan konusunda radikal bir karar alma veya açıklama yapma yoluna gitmeyecektir. NATO Chicago Zirvesi sonunda açıklanan deklarasyonda da belirtildiği üzere, daha önce Kabil Konferansı, İstanbul Süreci, Lizbon Zirvesi ve Bonn Konferansı’nda ana hatlarıyla çizilmiş olan durumun ve karşılıklı bağlılığın/sorumluluğun devam ettiği açıklaması da, çok büyük bir olayın yaşanmaması durumunda, Barack Obama’nın bu süreç içerisinde halihazırda kurgulanmış olan plana sadık kalarak hareket edeceği yönündeki düşünceleri kuvvetlendiriyor. Seçimlere sadece 2 ay kala, Eylül 2012 itibarıyla Afganistan’daki Amerikan askeri sayısını 68 bine düşüreceğini söyleyen Obama’nın bu konuda aksi bir adım atması beklenmiyor. Zira Obama’nın Afganistan’daki asker sayısını tedrici olarak azaltma planına karşı çıkan yüksek bir ses de şu aşamada bulunmuyor.
Başkanlık yarışını kazanması halinde, Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney’in Barack Obama dönemindeki Afganistan planına yüzde yüz sadık kalmasını da beklemek tabii ki olanaksız. Mitt Romney, seçim havasına giren Obama’nın, Afganistan’ı ve Usame bin Ladin’in öldürülmesini seçim kampanyasının ana gündemlerinden birisi yapmasını eleştirmişti. Obama yönetiminin “çıkış planı” kapsamında, 2014 sonu itibarıyla askerlerinin tamamını çekeceğini belirtmiş olmasını da eleştiren Romney, bir savaş devam ederken düşmanına ne zaman çekileceğini söylemenin iyi bir strateji olmadığını belirtmişti. Taliban ile görüşülmesi konusunda da Obama’dan farklı bir tavır alan Romney, Taliban ile müzakerede bulunmamalı, Taliban’ı bozguna uğratmalıyız anlayışında söylemde bulunmaktadır. Mitt Romney, askerlerin çekilmesi hususunda ise aceleci olmayacağını, Amerikan Ordusu generalleri çekilmeyi onayladığında veya Afganistan’da görev tamamlandığında bunu gerçekleştireceğini söyleyerek bu konuda da Obama’dan farklı bir yol izleyebileceğini gösterdi. Lakin, Amerikan demokrasisinde “kararı generallere bırakmak” pek de kabul gören bir yaklaşım olmasa gerek. Yarışın sonucu bilinmez ama başkanlığı Romney’in kazanması halinde, ABD’nin Afganistan politikasında yalnızlaşması ve ABD-NATO-Afganistan-Taliban dörtgeninde yeni sorunların ortaya çıkması sürpriz olmayacaktır.
ABD Kongresi ve Savunma Bakanlığı – Pentagon
Seçim dönemine girmiş olan ABD’de, Afganistan konusunda politik olarak ciddi bir hareketliliğin yaşanmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Peki, belki de Afganistan Savaşı’nın en hassas dönemlerinden birine denk gelen bu süreçte Başkan Obama diplomasi kanalını kullanamaz mı? İşte burada ABD Kongresi ve Savunma Bakanlığı Pentagon’un kırmızı çizgileri devreye giriyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde Taliban ile dolaylı olarak yapılan görüşmeleri kapsamında ABD, güven artırıcı bir hamle olarak beş Taliban tutuklusunun Guantanamo Körfezi’nden Katar’a transferini kabul etmişti. Savunma Bakanı Leon Panetta ise beş eski üst düzey Taliban yöneticisinin Katar’a transferine güvenlik nedenlerinden dolayı onay vermemişti. Bu kararın altında yatan en önemli neden olarak ise Pentagon’un, Guantanamo’da tutulan esirlerin salınması konusundaki katı kurallarını değiştirmeye yanaşmaması yer alıyor. ABD yönetimi ile yapılan görüşmeler sonrasında Taliban’dan gelen bu talep, ABD Kongresi’nde de hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar arasında genel kabul görmedi. Bu gelişmeler ışığında bir anlamda eli kolu bağlanan Başkan Obama’dan, seçimlerden galip çıkarak görevini devam ettirmesi durumunda dahi kısa zamanda Pentagon’un sert direnişini aşıp bir çözüm üretmesini beklemek pek mümkün olmayacaktır.
Afganistan Başkanlık Seçimleri – 2014
Halihazırda uygulanmaya konulmuş olan geri çekilme planının önündeki engellerden biri de Aralık 2014’ten önceki süreçte gerçekleşecek olan Afganistan başkanlık seçimleridir. ABD ve NATO tarafındaki planların, Afgan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin yeniden seçilerek görevini sürdürmesi üzerine kurgulandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Lakin Afganistan’da bir önceki başkanlık seçimlerinde yaşanan sorunlar akıllara getirildiğinde, bu seferki seçimlerin NATO ve ABD ordularının çekilme takviminin son zamanına denk gelmesi büyük risk taşımaktadır. Afganistan’daki savaşın sona erdirilmesi ve ABD-Afganistan-Taliban üçgenindeki görüşmelerin sağlıklı yürüyebilmesi açısından belki de olabilecek en iyi zamanlama, ABD’deki seçimlerin bir yıl ertelenerek ve Afganistan’daki seçimlerin de bir yıl öne alınarak her ikisinin de 2013 yılı içerisinde yapılması olacaktır. Bu ABD için imkansız gibi gözükse de Afganistan için tercih edilebilir bir seçenek olmalıdır. Böylelikle ABD ve NATO, geri çekilme takvimi dolduğunda karşılarındaki muhatabın kim olacağını bilme ve planlarını ona göre yapma noktasında ciddi bir zaman kazanmış olacaktır.
Taliban ile Görüşmeler
Taliban ara bulucularının dahi barış görüşmelerini tek çıkar yol olarak görmeye başladıklarını dile getirmeye başlamış olmaları ve Afganistan’da yeniden bir iç savaşı kendilerinin de istemediklerini belirtmiş olması ABD, NATO ve Afganistan için önemli bir noktayı teşkil etmektedir. Bir Taliban temsilcisinin, Taliban’ın ABD düşmanlığının sonsuza kadar devam etmeyeceğini belirtmiş olması ve eninde sonunda ABD ile dost olacağız ve iyi ilişkiler kuracağız açıklamasında bulunması her iki tarafın da pozisyonlarını değerlendirmede göz ardı edemeyeceği bir unsurdur. Şunu unutmamak lazım ki eğer barış görüşmeleri bir sonuca ulaşmazsa, bunda kaybeden Taliban’dan daha çok ABD, NATO ve en önemlisi Afganistan olacaktır. ABD ve NATO ordularının güvenliği tamamen Afgan güvenlik güçlerinin kontrolüne bıraktıkları birçok bölgede Taliban’ın yeniden var olup orayı kontrol altına alması çok fazla zaman almayacaktır. İşte bunun için ABD’nin de askeri çözümden ziyade siyasi çözüm arayışlarını hızlandırması gerekmektedir. Zira 2014’ün sonuna kadar her şey planladıkları gibi yolunda gitmeyebilir.
2014 Sonrası Afganistan
Her şey planlandığı ve istendiği gibi yolunda gitmez ve ABD ile NATO öngördükleri desteği Afganistan’a sağlayamazlarsa, 2014 sonrası Afganistan manzarası 1989 Şubat’ında Sovyetler Birliği’nin geride bıraktığı manzaradan çok da farklı olmayacaktır. Aradan geçen 25 senede sadece yaşanacak olan iç savaşın bazı aktörleri değişmiş olacaktır.
2014 sonrasında sahada görev yapması planlanan 230 bin Afgan güvenlik gücü için ödenmesi gerekecek olan 4,1 milyar dolarlık bütçenin nasıl oluşturulacağına dair planlamalar yapılmış olmasına rağmen, bu miktarın toplanmasının çok güç olduğunu belirtmek lazım. 2014-2024 yılları arasındaki süreçte (Dönüşüm On Yılı) NATO’nun ve ABD’nin payının peyderpey azalarak, Afganistan ekonomisinin giderek iyileşeceği öngörüsü ile birlikte güvenliğin yanı sıra finansal olarak da bütün bu bütçeyi ülkenin kendi imkanlarıyla sağlamasını beklemek fazla iyimserlik olsa gerek.
Bu noktada ülkeyi terk etmek için adeta birbiriyle yarışa giren NATO ülkeleri liderlerinin her şeyin planlandığı üzere mükemmel bir şekilde gideceği varsayımı ileride çok daha büyük sorunlara yol açabilir. ABD ve NATO yetkililerinin mutlaka şeytanın avukatlığını da yaparak olayın “ya böyle olmazsa” tarafını da düşünmesi ve bir B Planı hazırlaması gerekmektedir. Unutmamak lazım ki NATO ve ABD askerlerinin Afganistan topraklarından çekilmesi tek başına savaşın bittiği anlamını taşımamaktadır. Aksi takdirde bunun adı çıkış stratejisi olmaz, stratejisiz çıkış olur. Takvim yaprakları da 2014’ün son gününü gösterdiğinde Afganistan Savaşı, sadece Obama’nın dediği gibi “anladığımız şekliyle” (as we understand it) sona ermiş olur, artık ne anlıyorsak?
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Salih Doğan
Afganistan Uzmanı
Keele Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Doktora Öğrencisi
Turgut Özal Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Araştırma Görevlisi