Hz. Muhammed ile başlayan fetihler ile Emevi dönemine kadar olan fetihlerde Yahudi cemaatleri İslam hakimiyetine girmiştir. Yahudi tebaası İslam idaresinde “zimme” adı verilen bir teminat ile hukuki statü kazanmıştır.
Abbasiler ve Fatımiler döneminde Yahudi Cemaatleri Atlas Okyanusu’ndan Orta Asya içlerine kadar İslam idaresinde yaşıyorlardı. Diğer yerlerde yaşayan Yahudiler de mevcuttu fakat genel anlamda İslam idaresinin çatısı altında yaşamaktaydılar. Abbasiler ve Fatımiler döneminde iç meselelerinde Yahudiler serbest bırakılmış, gayri-Müslim tebaanın yaşayışlarına karışılmamıştır.
Müslümanlar, Yahudilerle aynı mahallelerde yaşamışlar ve komşuluk ilişkileri geliştirmişlerdir. Beraber vakit geçirmeleri, eğlenmeleri, aynı sofralarda yemek yemeleri yadırganan durumlardan birisi olmamıştır. Yahudi komşular, Müslümanların cenazelerine katılması garipsenmemiş ve hoşnutlukla karşılanmış; aynı şekilde Müslümanların Yahudi cenazelerine katılması da garip bir olay olarak görülmemiştir. Yetim, öksüz, yardıma ihtiyacı olan kimselere Yahudiler ve Müslümanlar olarak bir ayrım oluşmadan el uzatılmıştır. Yahudi karşıtlığı anlamına gelen “anti-semitizm” söz konusu olmamıştır. İslam toplumunca dışlanmayan Yahudiler ileri gelen bürokratlar ve tüccarlar olmuşlardır.
Abbasiler ve Fatımiler döneminde Yahudiler mahallelerinde bet din ve sinagog etrafında birleşerek bir nevi “devlet içinde devlet” oluşumu sergilediler. Abbasiler ve Fatımiler döneminde Yahudiler Re’sül-calütluk ya da Yevişalara bağlıydı. Her kurumun kendine ait cemaatleri vardı ve cemaatler bet din tarafından idare edilirdi. Bet din tarafından belirlenen kurallar neticesinde şekillenen tutum ve davranışlar söz konusuydu. Bet din, yerel cemaatlerin her türlü tutumlarından sorumluydu. Cemaat içinde yardımlar toplayarak yardım ihtiyacı olan kimselere, dul kalmış kadınlara, yetim ve öksüzlere yardımda bulunup zor durumda kalmaları engellenir, kötü yola düşmemeleri için yardım ederlerdi. Bet dinler, ahlak dışı tutumları cezalandırırdı. Bet din Yahudilerin, İslam mahkemelerine gitmesine karşıydı. (Yahudiler kendi mahkemelerinden memnun kalmadıkları zaman İslam mahkemelerince davasının görülmesini isteme hakkına sahiptiler.) Bet dinlerin bir başka ilgi konusu da köle ve esirlerin takibi konusuydu. Yanına bir köle veya esir alan kimseler onların Yahudiliği benimsemesinden sorumlu tutulur ve 1 yıl içinde benimsemezse bet din tarafından köleler satılırdı.
Yahudiliğin önem verdiği bir diğer şey ise toplumun temel taşı olarak görülen aile yapısıdır. Yahudi birisi başka bir Yahudi ile evlendirilirdi. Yahudi kızların “mehir” adı verilen çeyizleri “ketuba” adı verilen belgeye kaydedilir, bu belgede kadınların evliliklerinden sonraki hayatları güvence altına alınır. Kız çocukların erken yaşlarda evlendirilmesine özen gösterilir ve babası ölmüş bir kız çocuğunun evlendirilmesine de dikkat edilirdi. Bunun sebebi kızın kötü bir davranış sergilemesinin engellenmek istenmesidir. Erkek çocuğunun özelliklede ilk erkek çocuğunun ailede önemi büyüktü. Çünkü “Behor” adı verilen ilk erkek çocuğu Tanrı’ya adanmış kabul edilir ve onun için “Pidyon Ha-Ben” adı verilen bir tören düzenlenirdi. Yahudi inancında boşanma durumu Tanrı tarafından hoş karşılanmayan bir tutumdur fakat boşanma erkeğin elindedir.
İslam döneminde Yahudilere din ve vicdan hürriyeti verilerek ibadet yerleri güvence altında tutuldu. İhtiyaç halinde ibadet merkezleri yapılması devlet tarafından olumlu karşılanmış fakat izinsiz ve gereksiz yapılan yapılar bazı zamanlar yıkılmıştır. Yahudilerin mezarlık ve türbelerine de aynı güvence verilmiştir. İslam idaresinde her Yahudi istediği yere gömülme hürriyetine sahipti. Mezar ziyaretlerine de herhangi bir engel söz konusu değildi. Bayram ve kutlamalarında -özellikle en önemlisi Sebt günü- Yahudi mahallelerinde hayat dururdu. Sebt yasaklarını korumak bet dinin görevlerindendi.
İslamiyet ile Yahudilik arasında birçok ortak veya benzer hususlar söz konusudur. Abbasiler ve Fatımiler döneminde hoşgörülü ve dostça bir yaşam alanının oluştuğu bir dönem hüküm sürmüştür. Aynı mahallede kimse kimsenin kimliğini, dinini, yaşam şartlarını yargılamadan iyi ilişkiler kurmayı başarmışlardır. Yahudi ve Hristiyan ilişkiler, Müslüman ve Yahudi ilişkileri kadar ileri seviyeye ulaşmamıştır. Yahudilerin aile yaşamlarında kadınlara bazı konulardaki sert tutumları, Müslüman insanlar ile kurdukları dostluklar neticesinde Müslüman erkelerin, eşlerine tutumları örnek teşkil etmiş ve Yahudilerin eşlerine davranışlarında güzel bir eğilime sebebiyet vermiştir. Sebt günlerinde ve Hanuka bayramında Yahudi insanların dini vecibelerine saygılı bir İslam idaresi yaşanmıştır.
Günümüzü ele alacak olursak bu durum tersi bir hal almıştır. Eskiden yaşanan dostluk, hoşgörü, saygı, birlik hâkimiyetini yitirmeye başlamış; yabancı ve Müslüman karşıtlığı hâkim olmaya başlamıştır. Ancak tarihsel süreç ele alındığında, Müslüman ve Yahudi ilişkilerinde çok farklı bir yaklaşım olduğu görülmektedir.
Bu yazı Prof.Dr.Nuh Arslantaş’ın ”Abbasiler ve Fatımiler Döneminde Yahudiler” başlıklı makalesinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
YAÇAM Stajyeri
İzgi Savaş