AB Vatandaşlığı Kavramının Hukuki Süreci ve Birlik Bütünleşmesindeki Yeri
1951 yılında, Schuman Planı* kapsamında Belçika, Batı Almanya, İtalya, Fransa, Luxemburg ve Hollanda Paris Antlaşması’nı imzalamış, böylelikle dünya tarihinde ilk kez devletler kendi iradeleriyle egemenliklerinin bir kısmını uluşuştu bir kuruma devretmiş, ve Avrupa Kömür Çelik Topluluğu kurulmuştu. İlk başta, ekonomik bütünleşme temeline dayanan Avrupa Birliği düşüncesi, siyasal bütünleşmesini de tamamlama yönelimi içinde olduğundan, zamanla ‘birey’ ekonomik aktör olmaktan çıkıp, vatandaşlık kavramı içinde değerlendirilmeye başlamıştır. Yani, vatandaşlık kavramının AB içindeki gelişimini değerlendirdiğimizde ekonomik entegrasyonun zamanla zorunlu kıldığı siyasal ve sosyal entegrasyona doğru giden sürece de net bir şekilde tanık oluruz.
Avrupa Birliği’nde vatandaşlık kavramının tarihsel sürecine bakıldığında, Maastricht Antlaşması ‘AB vatandaşlığı’ kavramının ilan edilmesinde bir dönüm noktası niteliğindedir. Birlik içinde vatandaşlık kavramının aldığı yolu, Maastricht öncesi ve sonrası olarak değerlendirmek, AB’nin siyasal ve ekonomik bütünleşme sürecine ışık tutacaktır.
Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’ndan AB Vatandaşlığı’na
1951 yılında, 6 üye devlet tarafından imzalanarak Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nu kuran Paris Antlaşması, Avrupa Birliği’nin Kurucu Antlaşmaların’dan ilkidir. Bu antlaşma ile, kömür çelik sektöründeki işçilerin Birlik içinde serbest dolaşımı sağlanmıştır; böylelikle birey ekonomik çerçevede ele alınmış ve bu anlamda iç sınırlar kısmi olarak kaldırılmıştır. “1957 Roma Antlaşması’yla Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuş ve vatandaşlık bağlamında ‘ortak pazar’ nosyonuyla ilişkilendirilebilecek birtakım haklar sağlanmıştır. Buna mukabil, Roma Antlaşması tüm işçilerin ve hizmet sektörünün üye ülkeler arasında serbest dolaşımını sağlamıştır.”[1]
Vatandaşlık kavramının AB bütünleşmesi içindeki rolüne bakıldığında, Maastricht Antlaşması öncesi önemli belgelerden biri de, Belçika Başbakanı Leo Tindemans tarafından hazırlanan rapordur. “AB kurum ve mekanizmalarının yeterince şeffaf ve anlaşılabilir olmadığı, dolayısıyla “vatandaşlara yakın” işlemediği eleştirisi AB entegrasyon süreci içerisinde çeşitli kereler (1975 tarihli Tindemans Raporu, 1984 tarihli Adonino Komitesi raporu vb.) gündeme gelmiştir. Ancak AB’nin ortak politikalarının hangi mekanizmalara göre yürütüldüğünün vatandaşlara açıklanmasını hedefleyen ‘Vatandaşlar Avrupası’ kavramı, Maastricht Antlaşması’yla oluşturulmuştur.
Maastricht Antlaşması’yla Kurucu Antlaşmalar kapsamına alınan yetki ikamesi (subsidiarite), Avrupa Vatandaşlığı, Avrupa Uzlaştırıcısı (Ombudsman), diplomaların karşılıklı olarak tanınması, iş kurma ve ikamet etme serbestisi gibi kavramlar, Vatandaşlar Avrupası’nın önemli unsurlarını oluşturmaktadır. Tüm bu girişimler, vatandaşların kendilerini AB ile özdeşleştirmelerine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.”[2] Raporda yer alan ‘Vatandaşlar Avrupası’ başlığı, kısaca Birliğin politikalarının vatandaşlara daha yakın kılınmasına yöneliktir.
1985 tarihli Schengen Antlaşması da Birlik vatandaşlığı açısından önemlidir; zira iç sınırlar kaldırılarak üye devlet vatandaşlarının aynı ülkedeymiş gibi serbest hareket edebilmeleri aidiyet ve ortaklık kavramları açısından, Maastricht süreci öncesi için, önemli bir gelişme olmuştur.
Maastricht Antlaşması ve Birlik Vatandaşlığı Kavramı
Üye devlet vatandaşlığına ek ve tamamlayıcı nitelikte olan Birlik vatandaşlığı, 1992 Maastricht Antlaşması ile resmen oluşturulmuştur. “AB vatandaşlığını hukuk dünyasına kazandıran 1992 tarihli Maastricht Antlaşması, ikamet hakkına ilişkin o güne kadar yürürlükte bulunan hukuk kurallarını tekrarlamanın ötesine geçerek, AB vatandaşlarına, ikamet ettikleri üye devletlerde yerel seçimlere ve Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma hakkı da verdi. Buna ek olarak, AB vatandaşı olarak, üçüncü devletlerde, vatandaşı oldukları devletin konsolosluk ve elçiliğinin bulunmaması durumunda, diğer üye devletlerin diplomatik korumasından yararlanma hakkı da tanındı.”[3] Birlik vatandaşlığı ile kazanılan haklar, bireylere aidiyet duygusu ve birlik imajı vermiş olması bakımından siyasal entegrasyon sürecinde büyük rol üstlenmiştir.
AB vatandaşlığını oluşturan Maastricht Antlaşması ile, AB’ye üye devletlerin vatandaşlarının aynı zamanda Birlik vatandaşı da olacağı ilkesi getirildi. Yani AB vatandaşlığının statüsü uluslarüstüdür. Ulus devlet vatandaşlığına ek niteliktedir. Yani, Birlik vatandaşı olmanın koşulu, öncelikle üye devlet vatandaşı olmaktan geçer.
“1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması ile Avrupa Birliği vatandaşlığının ulusal vatandaşlığın yerini almadığı ibaresi getirilmiş olup, bu durum adeta vatandaşlık kavramının Avrupa Birliği içinde ne kadar hassas olarak ele alındığının da bir kanıtı gibidir.”[4] Bu durumun üye devletlerin ulusal egemenlik kaygılarını zaman zaman arttırdığını, ve yetki devriyle oluşan Birliğin sık sık bu duruma yönelik çeşitli düzenlemeler yapma yoluna gittiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
7 Aralık 2001 tarihli Nice Zirvesi’nde kabul edilen AB Temel Haklar Şartı ile temel hakların formüle edilmesi amaçlanmıştır. “Temel Haklar Şartı’nın kabulü, Avrupa Birliği’nin meşruiyetini güçlendirmekte, temel hakları Birlik vatandaşları için “görünür kılmakta” ve temel hak korumasının düzeyini yükseltmektedir. Ayrıca Şart, Avrupa Birliği Anayasası yönünde atılmış önemli bir adım teşkil etmekte ve AB vatandaşlarının ortak kimliği açısından büyük önem taşımaktadır.”[5] AB Temel Haklar Şartının 5. Bölümü direkt olarak vatandaşlık hakları ile ilgili düzenlemeler yapmaktadır: Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanma ve aday olma hakkı, yerel seçimlerde oy kullanma ve aday olma hakkı, iyi irade hakkı, belgelere erişme hakkı, kamu denetçisi, dilekçe ile başvurma hakkı, dolaşım ve ikamet özgürlüğü, diplomatik ve konsolosluk koruması olarak sıralanabilir.
2007 yılında Avrupa Birliği üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları tarafından imzalanan ve 2009’da resmen yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması AB bütünleşme süreci açısından oldukça önemlidir. “Lizbon Antlaşması kesinlikle bir anayasa değildir ancak bununla birlikte, şu an için AB’nin sahip olduğu; bir anayasa niteliğine en yakın hukuki metindir.”[6] Lizbon Antlaşması ile AB kurumlarının işleyişinde ve hukuki mekanizmalarında kayda değer birçok düzenleme yapılmıştır, bunlardan biri de Temel Haklar Şartı’na yapılan bir atıfla hukuki bağlayıcılık kazandırılmasıdır.
Bunların yanı sıra Lizbon Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Birliği Vatandaşlığı İnisiyatifi sistemi sayesinde bir milyon imza ile Avrupa Birliği Komisyonu’na vatandaşlar tarafından yasa taslağı hazırlama çağrısı yapma imkanı tanınmıştır. Birlik tarafından, yasama yetkisinin içine vatandaşların da dahil edilmesi sosyal ve siyasal entegrasyon açısından son derece önemli bir gelişmedir.
“Vatandaşlık kavramı, Avrupa Birliği hukuk sistemi içinde tartışmaya en çok sebep olan konulardan biridir. Genellikle, Birlik vatandaşlığı kavramının temelde ekonomik niteliğinin ağır olması, vatandaşlık başlığı altında sunulan hakların zayıf ve göstermelik olması, hatta vatandaşlığın aslında sembolik olmasıyla eleştirilir.”[7] Ancak, Avrupa Birliği geleneksel ulus devlet yapılanmasının çok uzağında süpranasyonel bir örgüttür ve üye devletlerin yetki devriyle oluşmuştur. Bu nedenden, AB vatandaşlığının geleneksel vatandaşlık anlayışının getirdiği tüm unsurları içinde barındırması beklenemez.
AB hukukunda anayasal nitelik arz eden Kurucu Antlaşmaların, Birlik vatandaşlığı için yaptığı somut düzenlemeler dışında, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) içtihatlarının rolü de vatandaşlık kavramının gelişiminde çok önemli bir yer teşkil eder. “AB vatandaşlığı kavramı, üye devletlerin tepkisini çekmemek adına, antlaşmalarda çok genel hatlarıyla düzenlenmiş, içeriği ABAD kararlarıyla doldurulmuştur. ABAD aldığı kararlarda her ne kadar AB Vatandaşlığı kavramının unsurlarını belirtmiş olsa da yine vatandaşlığın net bir betimlemesini yapmaktan ve kesin sınırlarını çizmekten kaçınmıştır.”[8] ABAD’ın bu ihtiyatlı tutumunun, üye devletlerin ulusal egemenlik kaygılarına yönelik olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, AB Vatandaşlığı Maastricht Antlaşması’yla AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının ulusal vatandaşlıklarına tanınmış ek bir statüdür ve bazı özel haklar sağlar. Kısaca, kural olarak bir üye devletin vatandaşlığına sahip olan kişi aynı zamanda Birlik vatandaşıdır. Aynı zamanda, AB vatandaşlığı ekonomik bütünleşme temelinden yola çıkan Birliğin siyasal bütünleşme sürecinde hız veren en önemli etkenlerden biridir. AB vatandaşlığının tarihsel gelişimini değerlendirmek, Birliğin siyasal entegrasyon sürecine de şahitlik etmek bakımından önemlidir.
NOT: Robert Schuman (Fransa Dışişleri Bakanı), Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet’in tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950 tarihinde, Avrupa Devletlerini, kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretmeye davet etti. Schuman Planına göre, Avrupa’da bir barışın kurulabilmesi için Fransa ve Almanya arasında yüzyıllardır süregelen çekişmenin son bulması gerekiyordu. Bunun yolu ise, söz konusu kurumun gözetiminde, ortak kömür ve çelik üretimini sağlamak ve bu örgütlenmeyi tüm Avrupa devletlerinin katılımına açık tutmaktı.
Eda KARAİBRAHİM
KAYNAKÇA:
- Gerçek Şahin Yücel, ABAD’ın AB Vatandaşlığı ile İlgili Son Yaklaşımları, Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, Cilt:21, Sayı:2, 2013.
- http://oldweb.ikv.org.tr/print.asp?id=1040&baslik=AB%20KAVRAMLARI%20S%D6ZL%DC%D0%DC
- Ulaş Gündüzler, AB Vatandaşlığının Avrupa Bütünleşmesindeki Yeri,
- Gerçek Şahin Yücel, ABAD’ın AB Vatandaşlığı ile İlgili Son Yaklaşımları, Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, Cilt:21, Sayı:2, 2013
- Yüksel Metin, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,57-4
- Erman Akıllı, Leaken Zirvesi’nden Lizbon Antlaşması’na: Anayasallaşamayan Anayasallaşma Süreci, Uluslararası Hukukve Politika, Cilt:6, Sayı:24,2010.
- Paul Craig and Grainne de Burca, EU Law Text, Cases and Materials, Oxford University Press, p.852.
- Gerçek Şahin Yücel, ABAD’ın AB Vatandaşlığı ile İlgili Son Yaklaşımları, Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, Cilt:21, Sayı:2, 2013
- http://www.ab.gov.tr/index.php?p=105
- Akıllı, E., “Leaken Zirvesi’nden Lizbon Antlaşması’na: Anayasallaşamayan Anayasallaşma Süreci, Uluslararası Hukukve Politika”, Cilt:6, Sayı:24,2010
- Craig,P. and Burca,G., EU Law Text, Cases and Materials, Oxford University Press.
- Karluk, R., Avrupa Birliği, Beta Yayınları, İstanbul,2011.
- Metin, Y., “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,57-4
- Reçber,K., Avrupa Birliği Hukuku ve Temel Metinleri, Dora Yayınevi, Bursa, 2013.
- Yücel, Şahin, G., “ABAD’ın AB Vatandaşlığı ile İlgili Son Yaklaşımları”, Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, Cilt:21, Sayı:2, 2013
- http://ec.europa.eu/justice/citizen/
- http://oldweb.ikv.org.tr/print.asp?id=1040&baslik=AB%20KAVRAMLARI%20S%D6ZL%DC%D0%DC
- http://www.independent.co.uk/news/uk/politics/how-to-keep-your-eu-citizenship-after-brexit-a7081186.html