Türkiye’nin bir yandan heyecanla bir yandan da acaba bu sene ne olmuş, hangi başlıkta ilerlemişiz, hangisinde yerimizde saymışız diye merak ve heyecanla beklediği Avrupa Birliği İlerleme Raporu 9 Kasım’da açıklandı. 2010 yılı raporunu önceki 13 rapordan ayıran en önemli özelliği ise müzakere yürütülen fasıllarla ilgili “hiçbir ilerleme kaydedilememiştir” ifadesinin hiçbir başlık için yer almamasıdır. Rapor genel olarak, hem Türkiye’de hem de AB içinde olumlu bir hava yaratmış olsa da, halen var olan dondurulmuş başlıklar ve tam üyelik hedefinin belirlenmemiş olması yine aynı kelimenin zihinlerde canlanmasına neden olmuştur: “oyalanıyoruz”.
Raporda, demokratik açılımdan anayasa referandumuna, HSYK’dan basın özgürlüğüne, ekonomik kalkınmadan anti-semitizme, Ergenekon Davası’ndan dış politikaya, Türkiye gündemini meşgul eden her konu değerlendirilmiştir. Raporda, Anayasa değişikliğinin doğru yönde atılmış bir adım olduğu belirtilirken, seçim barajı ve parti kapatmaları zorlaştıran maddelerin yeterli oy alamadığı için değiştirilmemesi eleştirilmiştir. Yine anayasa referandumu sonrasında gerçekleşen HSYK’nın iç yapısındaki değişiklikler, üye sayısının artırılması, hâkim ve savcılara doğrudan seçimlerle ilk kez kurula üye verme imkânı tanınması ve kurul tarafından meslekten ihraç edilenlere dönüş yolunun açılması noktaları olumlu adımlar olarak değerlendirilmiştir.
Ergenekon Davası, darbe iddiaları ile ilgili soruşturmaların genişletilmesi ‘balyoz ve kafes’ planlarıyla ilgili soruşturmaların devam etmesi hukukun üstünlüğünün artırılması konusunda önemli adımlar olarak değerlendirilmiş ancak dava sürecinde tutukluluk sürelerinin uzun olması eleştirilmiştir. Yine Ergenekon Davası ile ilgili olarak, bu konu hakkında haber yazan gazetecilere çok sayıda dava açılması basın ve ifade özgülüğü konusunda ilerlemenin yeterli olmadığının kanıtı olarak gösterilmiştir. Basın özgürlüğü ile ilgili olarak ayrıca, hükümeti eleştiren Doğan Medya Grubu aleyhine açılan vergi davalarının halen devam etmesi, görevleriyle ilgili olarak gazeteciler hakkında askeri makamlar dâhil üst düzey makamlar ve siyasetçiler tarafından açılan davaların olması basın özgürlüğünü zayıflatan uygulamalar olarak değerlendirilmiştir.
İç politik gündemi oldukça fazla meşgul etmiş olan demokratik açılımın ise amacına ulaşamadığı yine raporda yer alan ifadeler arasındadır. Demokratik açılım kapsamında alınan somut önlemlerin beklentilerin gerisinde olduğu ve düzgün şekilde takip edilerek uygulanmadığı belirtilmiştir. Yine alevi açılımı kapsamında geçekleştirilen yedi çalıştaya rağmen ilköğretimde zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin seçmeli hale getirilmemesi eleştirilmiştir[i]. Raporda, Türkiye’nin azınlıklara yaklaşımının kısıtlayıcı olduğu savunulurken, özellikle İslamcı ve aşırı sağcı basındaki nefret söylemi bağlamında anti-semitizmin sorun olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci boyunca önüne çıkan en büyük sorun olan Kıbrıs konusunda ise, Türkiye’nin Ek Protokol yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği, Rum kesimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi için gayret göstermesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Türkiye’nin Balkanlar’da barış için gösterdiği çabalardan övgüyle söz edilmiş, Ortadoğu’da yapıcı rol oynamak isteyen Türkiye’nin son dönemde Suriye ile ilişkilerini geliştirdiği ancak Mavi Marmara baskınından sonra İsrail ile ilişkilerinin oldukça kötüye gittiği belirtilmiştir.
AB Komisyonu’nun hazırladığı ilerleme raporunda, Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin AB ortalamasının yüzde 46’sına ulaştığı belirtilerek, küresel ekonomik krizin ardından hızla toparlanan Türkiye’nin krize karşı yüksek mukavemet göstermesinden övgüyle söz edilmiştir. Ancak Türkiye’nin uyguladığı ekonomi politikalarının son dönemde iyi sonuçlar vermiş olsa da, makro ekonomik istikrarın hala kırılgan olduğu ve bu nedenle daha güçlü bir mali çıpanın (mali kural) faydalı olacağı belirtilmiştir.
Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış ilerleme raporunun açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, raporun bu zamana kadar açıklanan raporlar arasında en olumlu ve teşvik edici rapor olduğunu Türkiye’nin üyelik için bir 13 yıl daha beklemeyeceğini söylemiştir. Ancak ilerleme raporu açıklanmadan 2 gün önce AB Komisyonunun aldığı yeni bir karar Türkiye için yolun sonunun daha çok uzakta olduğunu kanıtlar nitelik taşımaktadır. Karara göre, Arnavutluk ve Bosna Hersek Schengen Bölgesine dâhil edilmiştir, yani çok yakın bir zamanda iki ülke vatandaşları vize almadan kendi biyometrik pasaportlarıyla AB ülkelerine gidebileceklerdir. AB Komisyonu’nun genişleme ve komşuluk politikasından sorumlu Üyesi Stefan Füle, Bosna-Hersek ve Arnavutluk’a vizesiz seyahatin, her iki ülkenin gerçekleştirdiği reformların somut faydası olduğunu ve iç reformlara devam edilmesi halinde AB üyeliği hedefinin yakınlaşacağı açıklamasında bulunmuştur.[ii]
Rapor sonrasında, “burnumuza AB kokusu geliyor” diyen Egemen Bağış yanlış koku alıyor olabilir mi? Arnavutluk ve Bosna Hersek gibi iki ülkenin gerçekleştirdiği reformlar bile vize kaldırılması için yeterli görülüyor ve reformlara devam edilmesi halinde AB üyeliğinin yakınlaşacağı ifade ediliyorsa, aradan geçen 13 yıla rağmen böyle bir açıklamayla karşılaşamamış olan, bunun yanında diğer aday ülkelerin üyelik süreçlerinde pek yaşanmayan yeni yeni sorunlarla (medya özgürlüğü, internet yasakları vs.) karşı karşıya kalan Türkiye bu süreçte daha çok ilerleme raporu bekleyecek gibi gözükmektedir.
Amine Yazıcı
SDE Asistanı
[i] Türkiye İlerleme Raporu Bugün Açıklanıyor, http://www.haberturk.com/dunya/haber/569853-turkiye-ilerleme-raporu-bugun-aciklaniyor
[ii] Arnavutluk ve Bosna Hersek’e Vizesiz AB Yolu Açıldı, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16245909.asp (08.11.2010)
http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1309/ab-ilerleme-raporu-daha-gidecek-cok-yolumuz-var.aspx