“Ülke meselelerine ve siyasete ilgisi olmayan, apolitik dediğimiz bir nesil, gezi parkı hadiseleriyle uyandı ve politize oldu.”
Türkiye’de gezi parkı olayları öncesi ve sonrası diyeceğimiz bir döneme girdiğimizi en azından 90 kuşağı genci olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Taksim’de neler olup bittiğini belki babalarımız, bizden yaşça büyükler, ağabey dediklerimiz anlamakta güçlük çekebilir, tıpkı Erdoğan’ın anlamakta güçlük çektiği gibi..
Burada hem onların neler olup bittiğini anlamalarını kolaylaştırabilmek hem de ülkenin yüzde 60’lık bölümünü kapsayan genç kuşağın fikriyatını, hissiyatını ve fiiliyatını yani hareket tarzını ‘kendimce’ tespit ettiğim ve çıkardığım bazı sonuçlar çerçevesinde paylaşmak isterim.
– Teknoloji, spor, moda vs. düşkünü, popüler kültürün etkisinde yaşayan, ülke meselelerine yönelik ilgisi olmayan, apolitik bir nesil artık uyandı ve siyasetle tanıştı.
– Siyasetle tanışan bu genç nesil, yani Başbakan olarak sadece Tayyip Erdoğan’ı, hükümet olarak Ak Parti iktidarını gören, tahmini 14-26 yaş arası bu gençlik, gezi parkı olaylarıyla birlikte kendi beklentilerinin, Erdoğan’ın yapmak istediklerinden farklı olduğunu, eski alışkanlıklar ve bakış açısıyla ülkenin yönetilemeyeceğini, irade sahibi olduklarını ve gerektiğinde meydanlara da inebileceklerini hem Türkiye’ye hem de tüm dünyaya göstermiş oldu.
– Ülkenin neredeyse kurulduğundan itibaren en müreffeh ve istikrarlı döneminde özgürce büyüyen ve neredeyse her istediğini elde eden bu nesil, kendileri üzerinde oluşturulmak istenen her türlü kalıba ve kimliğe girmeyeceklerini, kendi yaşamlarına müdahale edecek her türlü girişimi kabul etmeyeceklerini, ilk önce ailelerine, daha sonra da iktidara göstererek kendi tavrını koymuş oldu.
– Ataerkil, korumacı, tek tipleştirici, dayatmacı, dediğim dedik, ben yaptım olacak, çoğulculuğu kabul etmeyen ve eleştiriye sabrı olmayan, bireyi belli bir kimlik üzerinden muhatap almak isteyen yaklaşımların, yeni kuşak Türkiye’sinde geçerli olamayacağı anlaşıldı.
– Kürtlerden sonra ekseriyetiyle laik kesimin, tabiri caize ‘Beyaz Türklerin’ alışveriş merkezleri ve kafelerden çıkmayan çocukları, AVM ve Topçu Kışlası yapılmasına karşı çıkarak gösterdikleri tepkiler sonucunda, polis şiddeti ve biber gazıyla tanıştı. Biber gazı gibi saldırılara karşı kendilerini koruyacak mücadele yöntemleri geliştirerek bağışıklık ve direnç kazandı.
– Gezi Parkı olayları yaşandığında, iktidarla bir takım çıkar ilişkilerinden dolayı arası iyi olan medya patronlarının tepkisini çekerim ve işten atılırım korkusuyla haber yapmayan ve yazı yazamayan ‘aydın’ dediğimiz kesim tüm samimiyetini ve inanırlılığını yitirdi.
– Türk medyasına olan güven tamamen sarsıldı. Televizyon kanalları ve gazeteler protesto edildi. Erdoğan’ın ‘baş belası’ dediği twitter üzerinden gençler tüm dünyaya seslerini duyurdu. Sansür ve fikirlere yönelik baskının bu çağda işe yaramayacağı bir kere daha tecrübe edildi. Dolaylı bir okumayla Kürtlerin bugüne kadar özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde neden çift çanak anten kullandıkları bir kere daha anlaşıldı.
– Protestolarla birlikte göstericiler başarı elde etti. Her ne kadar tatsız olaylar yaşansa da kitle ‘iktidar sarhoşluğu’ na “Dur!” dedi. “Artık yeter!” sloganlarıyla şiddete bulaşmadan tepkisini ortaya koyan eylemcilerden hükümet ‘özür’ diledi.
– Başta Ak Parti olmak üzere, CHP, MHP ve BDP’nin, medyanın, sivil toplum kuruluşlarının, eğitimcilerin kısacası herkesin kendisini sorgulaması ve bu yeni nesli anlaması gereken bir sürece girildi.
– Güvenlik görevlilerinin bu gibi olaylar karşısında sergilediği acemiliğin ve polise karşı oluşan bu ‘tehlikeli’ nefretin önüne geçmek için polis eğitimlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve değişmesi gerektiği anlaşıldı.
– Ne yazık ki Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda hassasiyetle inşa etmeye çalıştığı “örnek ülke Türkiye” imajı özellikle de Arap ülkelerinde zedelendi. Ak Parti’nin “toplumsal mutabakat” iktidar algısı yıkıldı. Batılı ülkelerin Türkiye’den ilerleyişinden ne kadar rahatsız oldukları CNN, BBC gibi medya kuruluşlarının haberleriyle dolaylı yoldan gün yüzüne çıkmış oldu.
– Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü lider imajı çizik yedi. Kriz yönetiminde hükümetin yeterince inisiyatif sahibi olmadığı ve olayları yönetemediği görüldü.
– Ülkede sıradan bir fen işleri müdürünün girişimiyle çözülecek bir olayın, ‘siyasal inatlaşmayla’ nasıl iç savaş provasına dönüşebileceği tecrübe edildi.
– Türkiye, çöp konteynırının bile nereye konacağına karar veren ‘tek adam’ anlayışının yararlarından sonra zararlarını da görerek, ileri demokrasiden geriye dönüş olmayacağını tecrübe etti.
– Farklılıkları gözeten, kendinden olmayanı dışlamayan, Alevi vatandaşlarının hassasiyetini görerek köprülere “Yavuz Sultan Selim” ismini vermek yerine ‘Mimar Sinan Köprüsü’ adını verecek kadar ince düşünen bir anlayışa ülke olarak ne kadar muhtaç olduğumuz anlaşıldı.
– Türkiye’de gezi parkı olaylarıyla birlikte ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin toplumu anlamada en az iktidar kadar yetersiz kaldığı bir kere daha tescillenmiş oldu.
– Ülke gençlerinin kendi hissiyatlarına kulak verecek, evrensel ilkeleri benimseyen, ileri demokrasiden yana olan, her türlü inanca ve farklılığa saygılı, ülkedeki farklı fikirleri, grupları, inanışları zenginlik olarak gören, basiretli, kabiliyetli yeni liderlere ve yeni oluşumlara su gibi ihtiyaç olduğu anlaşılmış oldu.
Klasik bir tabirle artık ok yaydan çıkmıştır. 90 kuşağı artık siyasettedir. Bundan sonra ülkede atılacak her adım, yapılacak her köprü, dikilecek her bina bu kuşak tarafından şüpheyle sorgulanacak ve takip edilecektir. Türkiye’yi yöneten ve yönetecek olan herkese duyurulur.
Zeynel ADIGÜZEL
TUİÇ Medya Koordinatörü