8 Mart Kadınlar Günü’ne Bakış

Kadınlar gününe özel bir şeyler yazmaya karar verdiğimde neresinden tutsam diye düşünmeye başladım. Öncelikle hem bilinen, üzerine yazılan çizilen hem de aslında birçok kişinin asıl anlamını bilmediği 8 Mart Kadınlar Günü’nün tarihçesinden başlamak istedim. 

8 Mart 1857… New York’ta bir tekstil fabrikasında yaşanan trajik ve bugün hala devam eden kadın direnişinin öncülüğünü yapan olay yaşandı. Bu olayda yaklaşık 40 bin kadın işçi, çalışma saatlerinin 16’dan 10 saate indirilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücretlerin yükseltilmesi, erkek işçilerle eşit haklara sahip olunması gibi sebeplerle yürüyüşe başlamıştı. Hak talebinde grev niteliğinde olan bu yürüyüş polis tarafından bastırılmış ve akabinde fabrikada çıkan yangın sonucunda kurulan barikatlar nedeniyle yangından kaçamayan 129 kadın işçi hayatını kaybetmişti (Evrensel, 2017). Bu tarihi olay ilerleyen yıllarda tekstil işçisi kadınların devam eden grevleri arasında önemli bir dönemeç olarak görülmektedir. 1889 yılında Paris’te toplanan Uluslararası İşçiler Kongresi’nin, kadın delegelerin yaklaşımına odaklanıldığında özellikle işçi kadınların sorunlarına vurgu yapıldığı görülmektedir. Bu kongrede, öne çıkan delegelerden biri olan Clara Zetkin, Berliner Volkstribüne çevresindeki işçiler ve Berlin’deki işçi kadınlar adına iki ayrı gruptan delege olarak bu kongreye katılmış ve “Kadının Kurtuluşu İçin!” başlıklı bir rapor sunmuştur. Bu raporda Zetkin, sadece “kadın hakları savunuculuğu” nun reddedilmediğini vurgulayarak, aynı zamanda sınıf mücadelesi temelinde kadınları direnişe çağırmıştır (Evrensel, 2017).

1857’de yaşanan trajik olaydan 50 yıl sonra, yaşanan bu olayın anısını yaşatmak amacıyla, 15.000 kadının katılımıyla 8 Mart 1907’de New York’ta bir yürüyüşün düzenlenmesiyle kadın hareketleri devam etmiş ve ivme kazanmaya başlamıştır. Bu etkinlik, daha iyi ücret, kısa çalışma saatleri ve oy haklarını içermekteydi (Kurtoğlu, 2015). Aynı yıl 17 Ağustos’ta Stuttgart’ta düzenlenen “Birinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferans”ında, kadın sorunu üzerine kapsamlı tartışmalar gerçekleşmiştir. Konferansta alınan kararlar doğrultusunda, “Uluslararası Sosyalist Kadın Sekreteryası” oluşturulmaya karar alınmış ve bu kararın sorumluluğu Clara Zetkin’e verilmiştir. Konferans kararları, kadının iktisadi ve toplumsal hayatta tam eşitliğini temel almaktaydı. Özellikle “Kadınlara ayrımsız oy hakkı” gibi önemli kararlar alınmıştı. Ayrıca, konferansta uluslararası sosyalist kadın hareketinin merkezi yayın organı olarak belirlenen “Eşitlik” adlı kadın gazetesinin kurulmasına da karar verilmiş ve bu gazetenin editörlüğüne de Clara Zetkin seçilmiştir (Evrensel, 2017).

Daha sonra Triangle, Leiserson gibi ve diğer küçük tekstil şirketlerinde çalışan 20.000-30.000 kadın işçinin 1909’da daha yüksek ücret ve daha kısa çalışma saatleri için başlattığı grev de bu sürecin bir parçasıdır. 20.000’lerin İsyanı olarak anılan bu grev, iki günde örgütlenmiş olmasına rağmen Kasım 1909’dan Şubat 1910’a kadar devam etmesinden dolayı kadınların ilk uzun süreli grevi olarak tarihe geçmiştir. Bu olaydan ortalama bir yıl sonra, Triangle Waist Şirketi’nin atölyesinde meydana gelen trajik olayda, binanın çıkışları kapatılarak çıkarılan yangında, çoğunluğunu yeni göçmen ve Yahudi kadınların oluşturduğu 13-25 yaş aralığındaki işçilerin çoğu üst katlarda sıkışarak hayatını kaybetmiştir. Toplamda 140’tan fazla işçinin hayatını kaybettiği bu olayda işverene sadece 20 dolar para cezası kesilmiştir (Kurtoğlu, 2015). Bu noktada, kadının toplumsal konumunun ötekileştirilmesinin yanı sıra göçmen, beyaz olmayan, farklı etnisite ve kültürden olan kadınların da mücadelesinin kadın hareketleri konusunda önemli bir konu olduğunu ve kadının iki, üç hatta sayılamayacak kadar dezavantajlı konuma sokulduğunu söylemek mümkündür. 

Yaşanan bu trajik olayların ardından, Amerikan Sosyalist Partisi’nin aldığı bir karar üzerine, 1909 yılında Şubat ayının son pazar günü, 23 Şubat’ta, ABD’de Kadın Günü olarak yerel düzeyde ilk defa kutlamalar yapılmıştır. İlk yerel kutlamadan sonra 1910’da İkinci Sosyalist Enternasyonel kapsamında toplanan İkinci Uluslararası Kadın Konferansı’nda, Alman sosyalist Luise Zietz, bir günün “Dünya Kadın Günü” olarak kutlanmasını önermiş ve bu öneri, Clara Zetkin tarafından desteklenip kabul görmüştür. Fakat, Kadın Günü’nün kutlanması için belirli bir gün belirlenmemiş ilk Uluslararası Kadın Günü, Paris Komününün 40. Yıldönümünde, Almanya, Avusturya, Danimarka ve İsviçre’de 18 Mart 1911’de 1 milyondan fazla kadının kitlesel katılımıyla kutlanmıştır (Kaplan, 1985). Kopenhag’da gerçekleştirilen İkinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’nda alınan diğer kararlar da önem arz etmektedir. Bu konferansta aynı zamanda, kadın işçilerin günlük çalışma süresinin sekiz saate indirilmesi, hamile kadın işçilere doğum öncesi 8 haftalık doğum izni, emziren kadınlara süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvenlik imkanının sağlanması ve kadınlara oy hakkı talebi de bulunmaktadır (Evrensel, 2017). Bu konferans emekçi kadınların hak talepleri ve bunların uluslararası boyutta kabul edilmesi konusunda hassas kararlar almıştır. Aynı zamanda, emekçi kadınlarla ilgili uluslararası bir dayanışma ve mücadele gününün belirlenmesi konusunda da önemlidir. 

1921 yılına kadar 18 Mart olarak kutlanan Kadınlar Günü, 1921 yılında Moskova’da gerçekleştirilen bir başka Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gündeme gelmiş ve Dünya Kadınlar Günü’nün Clara Zetkin’in önerisiyle, geçmişte yaşanan trajik olaylara ithafen resmi olarak 8 Mart tarihinde kutlanması kabul edilmiştir (Özmen, 2015).

Peki 8 Mart Kutlamaları Türkiye’de nasıl başladı?

Türkiye’de “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün kutlanması, Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda alınan kararların etkisiyle iki komünist kadın olan kız kardeşler Rahime Selimova ve Cemile Nuşirnova’nın önderliğinde yine 1921 yılında başladı. 1975 yılına kadar pasif bir şekilde kutlanan 8 Mart etkinlikleri, bu yıldan sonra daha yaygın ve kitlesel bir şekilde gerçekleştirilmeye başlamıştır. 1975 yılında yaygın olarak kutlanmasının temel etkenlerinden biri Birleşmiş Milletler’in 1975-1985 yılları arasını “Kadın On Yılı” olarak adlandırmasının ardından o yıl, Türkiye’de de Kadın Yılı Kongresi yapılmıştır. Bu kongre 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe yöneltilen olumsuz tepkileri azaltmıştır (Speaker Agency, 2024). Bu yaygın kutlamalarda ayrıca, 1975 yılında kurulan İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) de rolü büyüktür. İKD, o dönemlerde kadınların sesini duyurmak amacıyla kurulmuş en büyük derneklerden biridir ve dernek, kadın mücadelesini işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olarak görerek kadınları örgütlemeyi hedeflemiştir. Kurulduğu andan itibaren kadınların toplu bir şekilde örgütlenmesi gerektiğini temel alan İKD, Türkiye genelinde 15 binin üzerinde üye sayısı, 33 şubesi ve 35 temsilcilikle oldukça geniş bir örgütlenme ağına sahipti. İKD’nin yayın organı olan “Kadınların Sesi” dergisi de 35 bin sayıya ulaşmıştı. 1975 yılında, İKD üyesi kadınların girişimiyle, Türkiye genelinde kamuya açık olarak ilk kez bir 8 Mart kutlaması düzenlendi ve yaklaşık 500 kadının katıldığı bu etkinlikte, Kadınlar Günü’nün anlam ve önemi üzerine konuşmalar yapıldı (Özmen, 2015). 

İKD’nin etkinlikleriyle kutlanmaya devam eden Kadınlar Günü 12 Eylül 1980 darbesinden sonra sekteye uğradı. Darbeden sonra iktidarı ele geçiren askeri cunta yönetimi, 4 yıl boyunca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde herhangi bir etkinlik ve kutlama yapılmasına izin vermedi. Ancak 1984 yılından itibaren, çeşitli kadın örgütleri ve bireyler tarafından Dünya Kadınlar Günü tekrar kutlanmaya ve anılmaya başladı. Bu tarihten sonra, farklı gruplar tarafından benimsenen bu günün etki alanı giderek genişledi; devlet dairelerinde ve özel kurumlarda yapılan kutlamaların yanı sıra bazı şirketler, kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında özel etkinlikler, reklam ve pazarlama faaliyetleri düzenleme kararı aldı (Speaker Agency, 2024).

Yukarıda belirtilen etkinliklerin yanı sıra toplu bir harekete ve Kadınlar Günü’nde bir araya gelmeyi hedefleyen bir hareket daha var benim bu yazımda kaleme almak istediğim: Feminist Gece Yürüyüşü. 2003 yılında feminist hareket Taksim’de ilk kez 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü çağrısı yapmıştı. O tarihten bu yana, Türkiye’nin farklı yerlerinde bu yürüyüş sürdürülmektedir. Bu etkinlik, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde feminist talepleri dile getirmeyi, kadınların geceleri ve sokaklarda varlıklarını göstermeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda, bu yürüyüş Türkiye’de düzenlenen en yüksek katılımlı feminist eylem olarak öne çıkmaktadır (Büyükgöze, 2021). 2005 yılında Galatasaray’dan Taksim’e kadar yapılan yürüyüşte, “Erkek Düzenine İtaat Etmiyoruz/ Feministler” pankartı açıldı. Bir sonraki yıl, pankartın üzerinde “Feminist Başkaldırı” sözü yer aldı ve takip eden sene yürüyüş daha fazla kadının katılımıyla gerçekleşti; özellikle 2010’ların başından itibaren hareket önemli bir ivme kazandı. 2008 yılında kurulan Sosyalist Feminist Kolektif, 2010’da İstanbul Feminist Kolektif’in “Kadın Cinayetlerine İsyandayız” kampanyasını başlatması ve Amargi çevresinin yarattığı hareketlilik, İstanbul’daki feminist örgütlenmesini canlandırdı. Kampanya ve eylemlerle feminist söz, daha geniş kitlelere ulaştı. Akabinde, 2012’de kadınların AKP hükümetinin kürtajı yasaklama girişimine karşı sokağa çıkması ve Kürtaj Haktır Karar Kadınların platformunun eylemlerinde birleşmesi, harekette önemli bir ivme kaynağı oldu. ‘2013 Gezi direnişinde, feministlerin kendi söz ve eylemleriyle parkta yer alması, feminist hareketin daha geniş kadın kitlesine ulaşmasını sağladı. Gezi direnişi sonrasında toplumsal muhalefetin daralması ve 2015’te Onur Yürüyüşü’nün yasaklanmasıyla, Feminist Gece Yürüyüşü, her yıl daha fazla kadının katılımında önemli bir etken haline geldi (Büyükgöze, 2021).

Yürüyüş kimi zaman yasaklar ve engellerle karşılaştı. Bundan bir iki yıl öncesine gidersek yasaklamaların ne boyutta olduğunu görmek mümkün olacaktır. 2022 yılında İstanbul Valiliği, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Beyoğlu’nda herhangi bir toplantı, yürüyüş, basın açıklaması gibi etkinliklere izin vermeme kararı almıştı. Açıklamada, daha önce ilan edilen yerlerde 47 etkinliğin düzenlendiği belirtilirken, sosyal medyada yapılan çağrılar üzerine Taksim Meydanı’nda çeşitli etkinliklerin düzenleneceğinin tespit edildiği belirtilmişti. Ayrıca açıklamada, Beyoğlu ilçesi sınırları içindeki eylemlere izin verilmeyeceği vurgulanırken, yasal çerçevede belirlenen yerlerde düzenlenebilecek etkinliklere onay verileceği ifade edildi. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nün Beyoğlu sınırları içinde yasaklanması kararı kadınlar tarafından sosyal medyada tepkiyle karşılanırken, kadınlar “Her yıl tüm engellere rağmen 8 Mart’ta haklarımıza, hayatlarımıza, var oluşumuza, eşitliğe, emeğimize sahip çıkmak için gece yürüyüşündeyiz. 19 yıldır yürüdük, 20. Yılda da yürüyeceğiz.” demişlerdi (Bianet, 2022). Fakat 20. Feminist Gece Yürüyüşü İstiklal Caddesi’nden Taksim’e yürümek isteyenlerin önü polisler tarafından kesilerek engellenmek istendi (Euronews, 2022).

2023 yılında da benzer bir senaryoyu görmek mümkün. Beyoğlu Kaymakamlığı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Taksim’de düzenlenmesi planlanan 21. Feminist Gece Yürüyüşü’nü ‘toplumsal huzur ve barışın bozulabileceği’ gerekçesiyle yasaklamıştı. Sosyal medya üzerinden yapılan çağrılar üzerine alınan bu kararda, İstanbul’un belirlenmiş toplantı ve gösteri yürüyüşü alanları dışında kalan bölgelerde etkinliklere müsaade edilmeyeceği vurgulanmıştı fakat Feminist Gece Yürüyüşü tertip komitesi bu yasak kararına karşı çıkarak, planlanan yürüyüşü gerçekleştireceklerini ve geleneği devam ettireceklerini ifade etmişti (Sputnik Türkiye, 2023). Yasaklamalara karşı çıkarak sokağa çıkan kadınlar yine polis engelleri ve barikatlarla karşılaşmışlardı. 

Bu yıl 22. Kez düzenlenmesi planlanan Feminist Gece Yürüyüşü “Kurtuluşumuz Feminist Mücadele” sloganıyla gerçekleştirilecek. Taksim Meydanı’nda saat 19.30’da başlayacak olan yürüyüşün Basın Komisyonu’ndan Simla Sunay, hazırlıkların feministler arasında yapılan açık çağrılarla kolektif bir şekilde gerçekleştirildiğini belirtti. Sunay, feminist perspektifin iktidarın mevcut politikalarına karşı nasıl geliştirilebileceğinin tartışıldığını ve bu yılki yürüyüşte eril politikalara karşı feminist propaganda üretmeye odaklandıklarını ifade etti. Hazırlık sürecinde ele alınan konular arasında devletin aile politikaları, Medeni Kanun’da yapılması planlanan değişiklikler, LGBTİ+ haklarına yönelik nefret, sosyal yardım adı altında tarikat ve cemaatlere devredilen sosyal hak erişimi, savaş, milliyetçilik, kayyum politikaları, göçmen düşmanlığı, ekonomik kriz, barınma sorunu, öğrenci yaşam güvenliği gibi çeşitli meseleler bulunuyor. Sunay, mücadelelerinin kimlikleri nedeniyle sürekli hedef gösterildiğini ancak dayanışma ve feminist mücadele ile hayatlarını koruduklarını vurguladı. Feminist Gece Yürüyüşü’nün, kadınların birbirine umut olduğu, başka bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlattığı, dayanışmanın ve mücadelenin önemini vurgulayan bir platform olduğunu ifade etti. Sunay, yürüyüşün kadınların hayatlarını sahiplenmek, mücadele etmek ve dayanışma içinde olmak adına bir umut kaynağı olduğunu belirtti ve tüm kadınları bu yürüyüşe davet etti (Mezopotamya Ajansı, 2024). 

Bu yürüyüşün de nasıl karşılanacağını ilerleyen günlerde göreceğiz fakat yıllardır süregelen bu mücadelenin bitmeyeceğini, kadınlara ve diğer dezavantajlı gruplara umut vadettiğini görmemek elde değil. Her geçen gün katlanarak yüzlerce insanı bünyesine dahil ederek ilerleyen bu hareketler dönüşüm ve değişim için önemlidir. Bu yürüyüş, kadınların tarih boyunca verdikleri mücadele ve direnişin bir yansımasıdır. Kökleri 1857’deki tekstil fabrikası direnişine dayanan bu etkinlik, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihçesini ve kadın hakları mücadelesinin evriminin bir boyutunu yansıtmaktadır. Engellere rağmen yıllardır süregelen bu yürüyüş, kadınların bir araya gelerek hakları için ses çıkarması, eşitlik taleplerini dile getirmesi ve dayanışma içinde olması açısından kritik bir öneme sahiptir. Her yıl farklı bir tema ve sloganla düzenlenen etkinlik, feminizmin evrensel değerlerini vurgulayarak toplumsal dönüşüme katkıda bulunmaktadır.  Bu yürüyüş, kadınların sadece bir gün değil, her gün eşit, özgür ve adaletli bir dünya için mücadele edeceğini simgelemektedir. Feminist Gece Yürüyüşü sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda kadınların sesini yükselttikleri, birbirlerine destek verdikleri ve mücadelelerini pekiştirdikleri bir platform olma özelliği taşımaktadır. Kadınların hayatlarına sahip çıkmak ve değişim için mücadele etmek adına bu yürüyüşün, mücadelenin, eylemlerin devam etmesi, gelecek kuşaklara ilham kaynağı olacak ve kadın hakları mücadelesini sürdürecektir. 

Bennur ÖZTÜRK

 

Kaynakça

Ayça Kurtoğlu, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında kısa bir hikaye” Fe Dergi 7, no. 1 (2015), 78-85.

Bianet, 2022, “20. Feminist Gece Yürüyüşü: İstanbul Valiliği yasakladı, kadınlar ‘yürüyeceğiz’ dedi.” Erişim adresi: https://bianet.org/haber/istanbul-valiligi-yasakladi-kadinlar-yuruyecegiz-dedi-258736 

Büyükgöze, S. 2021, “Feminist Gece Yürüyüşü” Erişim Adresi: https://feministbellek.org/feminist-gece-yuruyusu/ 

Euronews, 2022. “8 Mart Dünya Kadınlar Günü: İstanbul’da Feminist Gece Yürüyüşü’ne polis engeli” Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2022/03/08/8-mart-dunya-kad-nlar-gunu-istanbul-da-feminist-gece-yuruyusu-ne-polis-engeli 

Evrensel, 2017. “8 Mart 1857, New York’taki Tekstil İşçilerinin Grevi” erişim adresi: https://www.evrensel.net/haber/311100/8-mart-1857-new-york-tekstil-iscilerinin-grevi

Kaplan, T. 1985. “On the socialist origins of International Women’s Day”, Feminist Studies 11, No. 1 (1985), pp. 163-171.

Mezopotamya Ajansı, 2024. “Kadınlar 22’nci Feminist Gece Yürüyüşü’ne hazırlanıyor.” Erişim Adresi: https://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/234737 

Özmen, Ö. 2015. “Türkiye’de 8 Mart Kadınlar Günü’nün Tarihsel Süreci”, Emo Kadın Bülteni, Sayı: 3. s. 36-38. Erişim Adresi: https://www.emo.org.tr/ekler/6f61faf23114cb3_ek.pdf?dergi=990

Sputnik Türkiye, 2023. “Beyoğlu Kaymakamlığı, Feminist Gece Yürüyüşü’nü yasakladı.” Erişim Adresi: https://sputniknews.com.tr/20230308/beyoglu-kaymakamligi-feminist-gece-yuruyusunu-yasakladi-1067990956.html 





Sosyal Medyada Paylaş

Bennur Öztürk
Bennur Öztürk
Marmara Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktora eğitimine devam etmektedir. Doğuş Üniversitesi'nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktadır.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...