Doğu Akdeniz’in doğal uçak gemisi olan Kıbrıs, enerji üzerinden ilerleyen devletlerin politikaları ile yoğun günler geçiriyor. Bu çalışmada devletlerin Kıbrıs – Akdeniz bağlamında politikalarının Türkiye ve KKTC’nin güvenlik politikalarına nasıl yansıdığını ve Türkiye’nin Kaos ortamına binaen Akdeniz’de nasıl bir güvenlik stratejisi izlediğini askeri bilgilerle size anlatacağız.
Kıbrıs’ta Neler Oluyor?
Avrupa Birliği Ortak Savunma Paktı’nın Güney Kıbrıs yönetimine yapmış olduğu destek, İsrail – Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) – Yunanistan’ın Avrupa enerji hattı projesi, Fransa ve İtalyanların Doğalgaz arama faaliyetleri yanı sıra Avrupa Parlamento’sunun (AP) Türkiye’ye yönelik olarak vize serbestisi için Kıbrıs Cumhuriyetinin tanınması talebi bölgede tansiyonu daha da artırdı.
Doğu Akdeniz enerji hattı ve Leviathan bölgesinde pay edinmek isteyen ülkelerin Ortadoğu’da ki olayları bahane ederek yer edinmeye çalıştığı Akdeniz, adeta enerji savaşlarına hazırlanmakta. Her bir ülkenin askeri mühimmat ve insan gücü gönderdiği Akdeniz bölgesinde Kıbrıs Rum bölgesi ülkelere adeta askeri üs görevi görmekte.
Tartus’tan Mısır Noor enerji bölgesine, Leviathan’dan Rum Kesimi Doğalgaz sahasına kadar iştahları kabartan enerji haznesi ülkelerin birer birer askeri birlikleri ile buraya gelmesine neden olmakta.
En son zamanlarda İtalyan Eni şirketinin işletmeciliğini yürüttüğü Mısır’ın Akdeniz açıklarındaki Noor sahasında, yaklaşık 2 trilyon 550 milyar metreküplük doğalgaz keşfi gerçekleştirilmişti.(Noor sahası, Eni şirketinin 2015’te 850 milyar metreküp ile Akdeniz’deki en büyük doğalgaz keşfini yaptığı Zohr sahası ile aynı blokta bulunuyor)
Kıbrıs’ta Siyasi Baskılarla Otorite Kurulmaya mı Çalışılmakta?
Geçtiğimiz yıl içerisinde, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Kıbrıs Rum yönetiminin, KKTC’de “sıfır asker sıfır garanti olmalı” yaklaşımı ile sonuçsuz kalan Crans-Montana görüşmelerinin ardından dur durak bilmeyen bürokrasi trafiğine bir yenisi daha eklendi. Strazburg’da AP Genel Kurulunun, terörle mücadele için Avrupa Birliği Polis Teşkilatı (Europol) ve Türkiye arasında kişisel bilgilerin paylaşımının düzenlenmesi konulu raporunun görüşüldüğü müzakerelerde AP bir kez daha Kıbrıs çıkışı ile gündeme geldi. Raporda, Türkiye’nin Kıbrıs’taki Rum hakimiyetini resmen tanınması istendi.
Avrupa Parlamento’sunun Bu İlk Emri Değil!
Daha öncede Avrupa’da “Sözde” Ermeni Soykırımı herkes tanıyacak, Avrupa’da Kosova’yı tanımayan ülke kalmayacak gibi bir takım emirleri ile gündeme gelmişti.
Masada yapılan her türlü uzlaşma çağrıları uzun yıllardan beri sonuçsuz kalmakta. Bunun sonuçları tahmin eden başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Yunanistan ve GKRY bu yüzden boş durmuyor ve adaya adeta askeri birlikler kuruyor.
Kıbrıs’ta Askeri Birlikler Neden Kuruluyor?
PESCO’nun (Avrupa Birliği Ortak Savunma Paktı) GKRY’ne Desteği
Avrupa NATO’su PESCO’ya GKRY’de dahil. AB’nin Mart 2018’de Brüksel’de gerçekleşen zirvesinde PESCO kapsamında yeni kararlar alındı. Bu süreçte, PESCO ülkelerinin birbirleriyle ortak askeri ve savunma alanında işbirliği oluşturdular. Alınan kararlar ve imzalanan projeler Türkiye’yi ve KKTC’yi de yakından ilgilendirmektedir.
Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki ve KKTC’deki etkinliği, GKRY ve Yunanistan başta olmak üzere, AB ve PESCO ülkelerini rahatsız etti. Bunun üzerine AB, GKRY ve Yunanistan ile diplomasilerini daha da hızlandırarak, her koşulda dayanışma içinde olduklarını vurguladı.
Brüksel’de gerçekleşen zirvede, 17 adet askeri ve savunma alanında PESCO projesi imzalandı. GKRY, 17 projenin 6’sına dahil edildi. Aynı zamanda PESCO’nun Aralık 2017’de belirlenen projelerde ‘’Askeri Hareketlilik (Mobility)’’ ile deniz keşif ve gözetleme faaliyetlerinin artırılması var.
İngiltere Kıbrıs’ta, Ortadoğu’nun en büyük dinleme tesislerine de sahip. Kıbrıs Rum yönetiminin, ABD ile de benzer askeri işbirliği anlaşmaları mevcut.
2016’dan bu yana Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) alanlarındaki tatbikatların asıl hedefi, Türkiye ve KKTC diyebiliriz.
AB’nin, GKRY’deki askeri varlığı son 10 yılda, Limasol ve Larnaka arasındaki Mari’deki Korgeneral Evangelos Florakis deniz üssü ile Andreas Papandreu Hava Üssü ve Baf’taki hava alanında yoğunlaştı.
Bu üsler NATO’ya bölgede, elektronik ve sinyal istihbaratı sağlamaktadır. İngiltere, Ağrotur ve Dikelya üsleriyle, Kıbrıs topraklarının yüzde 3’ünde egemenlik haklarına sahip.
Ağrotur üssü nerede?
İngiltere’nin ABD’ye destek olarak kullanacağı Ağrotur üssünde, 6 Tornado ve 8 Typhoon savaş uçağı bulunmakta. Ayrıca, 4 Bell 412 Twin Huey Helikopterinden oluşan bir Arama ve Kurtarma filosu, Operation Shader kapsamında 1 radar ve 8 GR4 Tornado Seti, 1 adet Sentinel R1 gözcü uçağı, 1 adet A330 Airbus (Multi Role Tanker Transport), 4 adet CH47D Chinook HC4 UN helikopteri vardır.
Bugüne kadar buradan DEAŞ hedeflerine toplamda 1600´den fazla hava saldırısı düzenlendi.
Yaklaşık 254 kilometrekarelik alana yayılan iki üs’te yaklaşık 3 bin İngiliz askerinin görev yaptığı tahmin ediliyor.
Fransa da Enerji Arama Faaliyetleri Adı Altında Askeri Varlığını Genişletiyor
Rum yönetimi enerji arama faaliyetlerini yürüten Fransa ile Türkiye ve KKTC’nin olası müdahalesini engellemek amacıyla 11 yıl önce imzaladığı askeri işbirliği anlaşmasının kapsamını daha da genişletti. Anlaşmaya göre Fransa, Güney Kıbrıs’taki hava ve deniz üslerini daimi kullanma hakkı kazandı. Ayrıca Fransa, Rumların sondaj ve deniz trafiğinin güvenliğini de üstlendi. Yine bu kapsamda Savunma işbirliği anlaşmasına göre Fransa, Rumların Mari deniz üssünün modernleştirilmesi, askeri teçhizat transferi ve Rum askerlerinin Fransız askeri okullarında eğitimini de sağlayacak.
Ada Enerji Faaliyetleri Bahanesi ile Adeta Ülkelerin Askeri Üssü Haline Getiriliyor
Rum yönetimi ayrıca son yıllarda İsrail’le işbirliğini genişletti. İsrail daha önce adaya 20.000 asker sevkiyatı yaparak enerji koridorunu korumak istediğini dile getirmişti. Ancak İsrail Dış İşleri Bakanlığı bunu inkar etmişti. Yine Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rum kesimi doğalgaz alanındaki işbirliğini askeri ittifak noktasına taşıyacaktır.
Güney Kıbrıs’ın hâlihazırda 12.000 muvazzaf askeri personeli, 50.000 de seferberlik ihtiyat kuvveti bulunmaktadır.
Rum parlamentosundan geçen karara istinaden 24 ay olan askerliğin 2017 yılı itibari ile askerlik 14 ay olarak yapılmaktadır.
Ordunun modernleştirilmesi amacıyla Eylül- Ekim 2016 tarihlerinde 3000 profesyonel asker daha temin etmiştir. 2017 yılında yapmış oldukları askeri harcama tutarı ise 396 milyon dolara ulaşmıştır.
Genel olarak baktığımız da Akdeniz’de hali hazırda 30 civarında savaş gemisi bulunmakta.
Türkiye Bu Yaşananlara Karşı Akdeniz’de Kalkan Oluşturuyor
Türkiye’nin Yeni Güvenlik Mimarisi: Akdeniz Kalkanı
Suriye’de yaşanan otorite boşluğu, terörle mücadele ve bölgede istikrarı sağlama bahanesi ile bölgede birçok ülkenin askeri olarak faaliyet göstermesi Türkiye’nin güvenlik riskini daha ileri boyuta taşımakta.
Ortadoğu coğrafyasında yaşanan savaşlar ve Kıbrıs bölgesinde yapılan enerji çalışmaları ile ülkelerinin bölgede askeri birimler oluşturmasına karşı Türkiye 2 denizaltı ve en az 14 savaş gemisi bölgeye yönlendirdi.
Bu konu ile daha detaylı bilgi veren TSK verilerine göre bölgede; 2 fırkateyn, 2 korvet, 1 akaryakıt gemisi ve 2 hücumbot, 2 denizaltı, ve 6 karakol gemisi deniz eğitimleri icra etmektedir. Birleşmiş Milletler UNIFIL Deniz Harekâtı’na iştirak eden bir korvet Lübnan açıklarında karakol icra etmektedir.
Tüm bu yaşanan olumsuzluklar, sonu gelmez uzlaşı masasının etkisizliği, diplomasi kapsamında çözülemeyen sorunlar ve bunların bütün sonucu itibari ile bölgede artan savaş gemisi sayısı.
Rum kesiminin ada’yı kendilerine ait gibi görmesi ve Avrupa ülkelerinin bu tutuma dolaylı olarak destek vermesi bölgede yaşanan huzursuzlukların artacağının habercisi.
SONUÇ
Türkiye son yıllarda güvenlik stratejisini değiştirerek tamamen yeni bir konseptte ilerleme kaydetmeye başladı. Bugüne kadar uygulanan Re-Aktif Güvenlik sistemi ile sadece savunma yapan Türkiye, Fırat Kalkanı ile birlikte topyekün askeri kaynaklarını sınır dışında kullanmaya başlayarak Pro-Aktif savunma ile sistematiğini ileri seviye taşıdı.
Fırat Kalkanı, Afrin Harekatı, İdlip Operasyonu ve Sincar Operasyonu sonrasında Şimdi Akdeniz Kalkanı ile Türkiye dışarıdan gelecek olan tehlikeleri ülke sınırlarına ulaşmadan saha alanı dışında etkisiz hale getirerek başarılı bir güvenlik politikası sergilemekte.
Akdeniz bölgesi enerji hatlarının yeni güzergahı olarak planlanmaktadır. Özellikle Kerkük’ten gelen enerji hattı ve İsrail enerji havzasından çıkan enerji hatlarının Mısır’dan gelen hat ile birleştirilerek Güney Kıbrıs Üzerinden İtalya açıklarına çıkarıp Avrupa’ya ulaştırmayı hedefleyen Avrupa devletleri bu sayede Türkiye’nin transit ülke olma özelliğini elinden almak istemekte ve Akdeniz’de sahip olmak istedikleri Kıbrıs’ı tamamen enerji hattına dahil ederek Türkiye’nin Kıbrıs Üzerindeki etkisini de ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Türkiye bu noktada önce güvenliğini ön planda tutup Akdeniz’de ki konumunu sağlamlaştırmak amacında olmalıdır. Daha sonra bölgede çıkarılan (Kıbrıs Bölgesi) Doğalgaz enerji parselleri konusunda Hukuki haklarını kullanmalı ve sonraki adım olarak askeri gücünü öne sürerek bölgedeki varlığını sert bir şekilde hissettirmelidir.
Ferdi Güçyetmez ( https://www.diplomatikstrateji.com )
*Çağ Üniversitesi Yüksek Lisans / Uluslararası Terör ve Güvenlik Hukuku /
*Girne Amerikan Üniversitesi Doktora / Avrupa’da Ulusal Güvenlik