Brezilya 31 Mart 1964 darbesi öncesi birçok darbe yaşamıştır. Öncelikle 1930 yılında gerçekleşen ama kan dökülmeden sonlanan ve başkan Getulio Vargas’ın iktidara geldiği darbeden sonra başkan Vargas 1946 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Bu yıllara kadar Vargas otoriter bir yönetim kurmuş, ancak müttefiklerin yanında bulunduğu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yönetiminde daha liberal bir yol izlemeye gitmiş, komunist partinin lideri de dahil birçok siyasi mahkumu serbest bırakmıştır.
Ancak bu liberal yumuşamalara rağmen Vargas yönetimi darbeden kurtulamamıştır. Savaş bakanı İkinci Dünya Savaşı’nda orduya kumandanlık etmiş olan Eurico Gaspar Dutra bir ordu toplayıp darbeyi gerçekleştirmiştir. Dutra 1930 yılında Vargas’ın darbeyle yönetime gelmesine zamanında karşı çıkmış, ama bir süre sonra onun yanında saf tutmuş ve hatta 1932 yılında Sao Paulo’da gerçekleşen isyanı bastırılmasına yardımcı olmuştur. Ancak Vargas’ın 1945 yılı seçimlerini engelleme girişimlerinden sonra darbe kararı almış ve anayasası hazırlanırken kendisinin de yardımda bulunduğu Vargas’ın otoriter devleti Estado Novo’sunu (Yeni Devlet) yıkmıştır. Daha sonra yapılan demokratik seçimlerle kendisi Brezilya’nın 16. Başkanı olmuştur.
Ancak Dutra her ne kadar daha demokratik bir yönetim sağlamış olsa da ülkeye, mali politikalardaki yetersizliği onun 1951 seçimlerinde Vargas’a karşı kaybetmesine neden olmuştur. Vargas’ın tekrar devlet başkanı olmasındaki sebep darbeden sonra istifa etmesine rağmen hala arkasında olan büyük bir halk kitlesiydi. Ancak Vargas da tekrar 4 yıl iktidarda kaldığı sürede kalıcılığını yakalayamayıp bir sonraki seçimlerde kaybedecektir. Bu dönemde 21 yıl boyunca ülkede etkisini gösterecek 1964 darbesine kadar sağ ve sol partilerin verdiği mücadelelerle toplam 7 devlet başkanı değişmiş bunların 4 tanesinin görev süresi 1 yıl bile sürmemiştir.
1956 yılında Vargas’tan sonra seçilen ve tam bir dönem çalışabilmiş olan başkan Juscelino Kubitschek muhalefeti yatıştırmayı başarmıştı. Orduyu karar verme sürecine dahil ederek ılımlı bir yol aramış, otomobil endüstrisini canlandırmış ve ülkedeki yol ağını geliştirmiştir. Mottoları olan ‘5 yılda 50 yıllık gelişme’ ‘nin hakkını hemen hemen vermişlerdir. 1930’lardan farklıs olarak nüfus büyük ölçüde artmış, yaşam ömrü uzamış ve endüstri işçileri de neredeyse 2 katı biçiminde artmıştır.(1)
Ancak bu dönemde bu gelişmelerin yanı sıra ülkede enflasyon oranları ve gecekondulaşma sürekli artmakta, gelir dağılımında ise büyük orantısızlıklar görülmektedir. (2)
Bundan sonra görülecek olan Jânio Quadros (January-August 1961) and João Goulart (1961-64) yönetimleri daha sol yönlü ve halkı kucaklayan yönetimler olarak görülecektir. Quadros başa geldikten sonra verdiği vaatlerin bir çoğunu yerine getirememiş ve parlamentodaki gücünün eksikliği dolayısıyla ani bir şekilde 25 Ağustos 1961’de istifasını verir. Quadros da Goulart da kırsal bölgelerde açılımlarda bulunmak, gelişen dünyada güçlü bir pazar oluşturmak, Amerika ile ekonomik ilişkileri ilerletmek gibi politikalar yürütmüşler ancak o dönemde Amerika ve Küba arasındaki gerginliklerde taraf olmayıp Küba devrimsel hareketleri reddetmemişlerdir.
1961 yılında Quadros istifa ettiğinde, dönemin başkan yardımcısı Goulart’ın o zaman yürürlükte bulunan anayasaya göre yeni başkan olması gerekiyordu. Ancak o dönemde kendisi Çin Halk Cumhuriyeti’nde diplomatik bir ziyaretteydi. Aynı zamanda da ılımlı bir milliyetçi olan Goulart sağ kanat militanlarınca komünist olmakla suçlanmaktaydı. Sağ kanatta Tancredo Neves’in başını çektiği grupla yapılan uzun müzakereler sonucunda başkanlık sistemi yerine parlamenter sistemin kurulması kararı verilmiş, bu yeni sistemde devletin başı Goulart olurken, Neves ise başbakan olmuştur. Ancak Goulart daha sonra yapılacak olan kendi açısından başarılı bir referandumdan sonra başkanlık sistemini tekrar sağlamış ve tüm başkanlık yetkileriyle beraber devletin başına geçmeyi sonunda başarmıştır.
Birçok hükümette görev alan Goulart Vargas yönetiminde de çeşitli bakanlık görevlerinde bulunmuş ve 1964 yılında uzun soluklu darbe yönetimi öncesinde devlet başkanı seçilmiştir. Kendisi 2003 yılında Luiz Inácio Lula da Silva devlet başkanlığını alana değin ülkenin başına gelen son sol görüşlü devlet başkanı olarak bilinir. (3)
Goulart döneminde Amerika Küba devriminin hüsranıyla, bu devrimi dışlamayan Brezilya yönetimine de gücenmiş, aynı zamanda kuzey doğudaki fakir köy halklarının da organize olmasından da korkmaktaydı. Bu yüzden Amerika bögle hükümetlerine milyonlarca dolarlık yardımlarda bulunmuştu.
Başkanlığı sırasında elit kesimlerin aksine fakir kesimlere yönelik atılımlarda bulunması, yabancı şirketlerin ülkedeki kar transferlerini kısıtlayan yasalar çıkarması ve komünist ülkelerle yakın ilişkilerde olması Amerika’nın ve ülkenin sağ kesiminin öfkesini çekmesine neden olmuştur. Yüksek enflasyon ve ülkenin fakir ve geniş kesiminde ortaya çıkmış olan husursuzluk, akabinde yükselmeye başlayan işçi hareketleri ve bunların sol /komünist partilerce yönetilip bir halk hareketi ve sol karakterli bir devrim getirebilme korkusu Amerikan destekli bir devrimle 1964 yılında Joao Goulart’ı devirdi ve bu devrimle gelen askeri cunta yönetimi 1985 yılında kadar tam 21 sene boyunca ülkenin yönetimi görevini yürüttü.(4) Bu askeri cunta yönetimi özellikle son yıllarında birçok işkene, idam gibi insan haklarını ihlal eden eylemleri yadsınamaz birer gerçektir.
Bu darbeyi gerçekleştiren ordunun destek aldığı finansal güç tabiiki komünizme karşı olan ve kapitalizm ve demokrasi birlikteliğiyle yönetilmesi gerektiğini savunan kaynaklar tarafından veriliyordu. Bunlar özel ulusal sermayelerden, eyalet sermayelerinden ve Uluslar arası sermayelerden sağlanmaktaydı. Bu güçler Brezilya’yı bu uzun soluklu askeri yönetime iten darbeyi desteklemişlerdir.
Darbenin gerçekleşme hikayesine biraz girecek olursak darbe ilk olarak 1. ordunun Rio de Janerio’ya yola çıkmasıyla başlamıştır. O sırada başkan Goulart Rio’daydı. Rio de Janerio’da bazı direnmeler olduysa da oradaki direncin düştüğünü gören Goulart başka bir çare olarak Sao Paulo’daki General Amaury Kruel tarafından yönetilen ikinci orduyu kendi tarafına çekmek istediyse de daha sonra generalin komünist liderliğindeki Genel İşçi Komutanlığını yıkılması yönündeki isteğini başkan Goulart reddetmiştir ve daha bir anlaşma olmadığı için 2. ordunun da isyancı tarafa katılımı gerçekleşir. Daha sonra Goulart başkanlığa geldiği dönemde de o dönemde de radikal milliyetçi üvey kardeşinin komuta ettiği 3. ordunun direniş çağrısına ise katılmamış ve daha sonra 3. ordununda isyana katılması üzerine Goulart o yıllarda Güney Amerikan siyasi sürgünlerinin sığınma yeri olan Uruguay’a isteksiz de olsa kaçmak zorunda kalmıştır. (5)
Peki başkan Goulart nasıl bu duruma düşmüştü? İzlediği komünist politikalar onun düşmanlarının ve Amerika’nın tepkisini çekmişti ancak nasıl böyle bir güç kaybına uğramıştı? Akla gelen ilk cevap onun düşmanlarının ordu üzerinde sağladıkları üstünlüktür. Onlar kendi fikirlerini ordu içinde yaymayı başarmışlar, ve orduyu Goulart kendi politikalarını tam anlamıyla gerçekleştiremeden onun hükümetinin düşürülmesini gerektiğini söylemişlerdir. Bu hareketin koordinatörü olarak ise yıllarca orduya çeşitli alanlarda hizmet vermiş General Castelo Branco vardı. Böyle bir hareket için fazlasıyla doğru ve apolitik bir subay olarak görülüyordu. Bu subaylar Amerikan modeli bir savaş okulunda gelişmiş güçlü bir anti-komünist fikre sahiplerdi. Bu okul o zamanlar gerçekten etkili bir siyasi düşünce merkezi haline gelmiştir. Küba devrimi o dönemde Brezilya ordusu üzerinde bir iç savaş fikri oluşmasında da çok etkili olmuştur. Tehtid dışarıdan değil, içeriden, solcu emekçi sınıftan, entellektüellerden, köylü birliklerinden, din adamlarından, üniversite öğrencilerinden ve fakültelerinden geldiği şeklinde bir fikir yaygındı. Bunların hepsi ülkeyi tehtid etmekteydi ve bu iç tehtidler kararlı bir hareketle bastırılmalıydı. (6)
Darbe yılları kendi içinde bazı dönemlere ayrılabilir. 1964 yılı darbenin henüz gerçekleştiği dönem, 1965-1968 yılları darbe döneminde bahsedilen baskılar için ortamın hazırlanması süreci; 1969-1674 yılları Brezilya’da otoriter yönetimin, baskıların ve işkencelerin artık doruk noktasına ulaştığı dönem ve Brezilya’nın sözde ekonomik bir mucize yaşaması; 1974-1985 yılları ise kademeli olarak liberalleşmenin ve demokatikleşmenin dönemi olarak nitelendirilebilir. Darbe yıllarını anlatılırken bu tarz dönemlere ayrılması belirtilen yıllardaki yönetim şeklindeki değişimleri, yaşananları, partilerin, muhalefetlerin ve çıkar gruplarının dönem dönem gösterdiği değişimleri daha iyi göstermek için gerekli bir ayrım olarak düşünülebilir. (7)
Darbenin bu ilk tarihi süreci olarak belirlediğimiz 1964 yılı, yukarıda da belirttiğimiz gibi ordu için iktidarda yerini koruma ve gücünü arttırma ile, elit sınıf için bazı sektörlerdeki millileşmeyi engellemek ve sermayelerini korumak için mücadele ile, Amerika için ise komünizm karşıtı politikalar geliştirmekle geçmiş olacağını düşünebiliriz. 1965-68 yılları dönemi de ordu için hala daha otoriteyi kurma, baskıları arttırma dönemi olarak geçmektedir fakat darbenin ilk yılından farklı olarak, Goulart zamanında karları kesilen yabancı sermayenin ülkeye tekrar kazandırılması, enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik istikrarı sağlama amacı söz konusudur. Demokratik yönetimin kısıtlanması kaygısını güden Amerika ise hala çıkarları doğrultusunda ordu hükümetini desteklemeye devam etmekteydi. Bu dönemde azalan maaşların etkisiyle hareketlenen işçi sınıflarının ve darbe hükümetinin baskısı ve profesörlerinin tasfiyeleri ile de öğrenciler tarafından gerçekleşen protestolar olmuş fakat hükümet bunları kısa sürede bastırmıştır. (8)
1969-74 yılları ise yukarıda da baskı döneminin iyice arttığı dönem olarak belirtmiştik. Bunun sebebi ise darbe yönetiminin istediği ekonomik gelişime ulaşamaması ve bunun nedenininse açık politik sistem olarak görülmesi çözümünün muhalefeti daha da baskılamada bulması olarak söylenebilir. Teknokratlar olarak bilinen hükümetle hareket eden ve uzmanlar kurulu olarak nitelenen kişiler bu dönemde de hükümet politikalarında epey etkili olmuş, ulusal kaynakların yönetimini ise kullanabiliyorlardı ve öncelikli amaçları ise ekonomik büyümeyi sağlamak, bunu da dış yatırımcıların ülkeye yatırım yapmalarını teşvik ederek sağlamayı ve büyük yabancı yatırımlarla ekonomik dengelemeyi sağlamayı planlıyorlardı. Amerika ise demokratik kaygılardan dolayı 1969 yılının ilk yarısında ekonomik yardımları kesmiş olsa da aynı senenin ikinci yarısında Brezilya’nın yavaş yavaş ekonomik dengeye ulaştğını görünce bu politikasından vazgeçmiştir. Bu yıllarda bazı gerilla hareketleri de ortaya çıktığı gözlenmiştir. Bu gerilla hareketleri daha çok öğrenci gruplarından oluşmakta ve amaçları ise yakalanan yoldaşlarının özgürlüklerinin geri verilmesini sağlama ve darbe yönetiminin Uluslar arası arenada kötü reklamını sağlamak olmuştur. Ancak daha sonra bu muhalif hareketlerinin bastırılması çok sert bir şekilde gerçekleşmiştir.(9)
Gerilla hareketlerinin ilk adam kaçırma eylemi 4 Eylül 1969 yılında gerçekleşmiş, kaçırılan bürokrat Amerikan Büyükelçisi Charles Burke Elbrick idi. Charles Burke 78 saat alıkonulduktan sonra esir değişimi ile serbest bırakılmıştı. Eylemi gerçekleştiren gerilla örgütü Revolutionary Movement 8th October (MR-8) idi ve 15 siyasi tutuklunun salıverilmesinden sonra büyükelçiyi serbest bırakmışlardır. Bu kaçırılma olayı dünya medyasının dikkatinin Brezilya’ya ve Brezilya’daki darbe yönetiminin baskıcı yönetimine, idamlarına ve işkencelerine çekilmesi hususunda da gerçekten önemli bir olaydır. (10)
Gerillaların bu ilk adam kaçırma eyleminden sonra sözünü çok fazla ettiğimiz artan hükümet baskıları, işkenceler, tutuklamalar çok fazla artış gösterdi. Hükümetin bu baskısı karşısında gerillaların ise adam kaçırma eylemleri gittikçe artmıştı ancak 1971 yılına girilmesiyle beraber hükümet daha bu gruplara daha fazla taviz vermekten vazgeçti ve bu grupların büyük bir bölümünü yok etmiştir. Artı olarak tüm bu tasfiyeleri ordu milli güvenlik adı altında gerçekleştirmişti. Bundan sonra hükümet oyunun kurallarını değiştirmiş ve bu türden baskı hareketlerini milli güvelik adı altında sürdürmeye devam etmiştir. Gücünü etkin kullanmada kurumlar ve hukuktan da destek almayı sürdürmüştür.
1974-1985 yıllarında ordu artık dediğimiz gibi liberalleşme hızını arttırmıştır. Bu senelerde öğrenciler, işçi sınnıfları, Katolik kilisesi ve media tarafından oluşturulan muhalefet grupları ise siyasi sistemin liberalleşmesi için desteklerini vermişler ve fikirlerini belirtmişlerdir. Bu yıllarda yabancı yatırımcılarda ise artık dünyada yaşanan petrol krizleri sonrası çekilmeler görülektedir. Brezilya bu döneme sanayileşme çabaları sırasında girmiş ve bu da ülkeyi büyük bir borç alımına sürüklemiştir.
1974 yılından sonra darbe hükümeti politik baskıyı biraz daha azaltma yoluna gitmiş ve bu dönemde biraz daha bir meşruluk arayışının göze çarptığı zamanlardır. Ancak iki durum hükümetin baskı politikasını uygulamaya devam etmesine neden olmuştur. Birincisi gizli olarak çalışmalarını sürdüren Brezilya Komünist Partisi’ni baskı altına almayı amaçlamaları neden olarak sayılabilir. İkincisi ise Sao Paulo’da düzenlenen insan hakları hareketlerinin bastırılmasını amaçlamaktır. Bu dönemde gerçekleşen baskılar daha çok çeşitli sınıflar arasında yoğunlaştığı kolayca göze çarpmaktadır. Hükümet bu dönemde her ne kadar baskıları azaltıp liberalleşmeyi hedeflemiş olsa da henüz kendisi de muhalif grupların sosyai ekonomik ve siyasi taleplerini karşılayacak şekilde hazırlayamamış, işçi ve köylü sınıfı hareketlerinin kendi yabancı yatırım odaklı ekonomik gelişim politikalarına tehtid olarak görmeye devam etmişlerdir. (11)
Artık bu yıllarda muhalefetin de güçlendiğini, Brezilya Barosu, Brezilya Medya Birliği, Brezilyalı Piskoposlar Ulusal Konferansı gibi sivil ve resmi politik kuruluşlar ve öğrenci, emekçi sınıfı artık daha aktif muhalefet yapmaya başlamışlardır. Özellikle Brezilya Demokratik Hareketi muhalefetin çok güçlü bir kaynağı olmuş ve zaten meşruluğunu yitirmeye başlayan ordu yönetiminin seçim sistemi üzerinde baskısını hafifletmede çok önemli bir yol oynamışlardır. (12)
Brezilya bu darbe dönemi yılları boyunca dış yatırıma çok fazla izin verilmesi sonucu gerçekten etkili bir ekonomik gelişme göstermiştir. Ancak son yıllardaki ekonomik krizler sebebiyle dış yatırımların çekilmesi bu gelişimi durdurmuş ve zaten bu darbe yönetiminin sınıfsal ayrılık güttüğü ekonomi politikasının çıkmaza girmeye başlaması yönetimin meşruluğunun zayıflamasında büyük bir neden olmuştur. Zaten yapılan büyük baskılar, işkenceler uluslararası kamuoyunun gözünde darbe hükümetinin kurumlaşmasında büyük bir sorun olduğu görüşünün yanı sıra içerde de etkisini yitirmeye başlamıştır. Demokratikleşme hareketlerinin dünya kamuoyunda öneminin artması ve muhalefet üzerindeki baskının azaltıılması ve ihtiyaçlarına cevap verilmesi konularında darbe hükümetine yapılan çağrılar, ekonomik büyümenin de yavaşlaması etkisiyle meşruluk sorunlarının iyice artmasında büyük birer etken olmuşlardır. (13)
Artık demokratikleşme talepleri artmış ve darbe döneminin son başkanı Joao Figueiredo ile de bu talepler daha fazla karşılanmaya başlanmıştır. Ancak hükümet 1964 yılından beri oy veremeyen halkın seçim isteklerini reddetmeye devam etmiştir. 1985 yılında bu seçimler yapılmış ve Vargas geleneğinin bir temsilcisi olan Tancredo Neves muhalefet seçimi kazanmış ve darbe yönetim bu yıldan sonra sona ermiştir. Ancak hastalığı nedeniyle kısa süre sonra vefat eden ve görevine başlayamayan Neves’in yerine yardımcısı José Sarney 1990 yılına kadar devlet başkanlığı görevini sürdürmüştür.
Bu yıllardan sonra sırasıyla Brezilya devlet başkanları Fernando Collor de Mello(1990-92), Itamar Franco(1992-95), Fernando Henrique Cardoso(1995-2003), Luiz Inácio Lula da Silva(2003-2010) ve Lula da Silva’nın yerine aday gösterdiği halefi Dilma Rousseff(2010-günümüz) olmuştur. İçlerinden son iki devlet başkanı Brezilya İşçi Partisi’nden aday olarak kazanmış devlet başkanlarıdır.
Darbe yönetimi boyunca bahsettiğimiz gibi önce ekonomik kalkınmalar gerçekleşmiştir ki o dönemlerde komünizmle mücadeleyi önceliği arasında tutan Amerika’nın hükümete verdiği destek önemlidir, daha sonra dünyanın demokrasi çağrısına tam olarak ayak uyduramayan ülke ekonomik krize doğru sürüklenmiştir.
Özellikle Lula’dan sonra ülkenin önünde duran bu tarz ekonomik sorunlar aşılmış ve tekrar ekonomik iyileşme içine girilmiştir. Ancak darbe döneminde ortaya çıkmış olan zengin fakir ayrımının ülkenin başına açtığı sorunların çözümünün tam olarak gerçekleştirilmesi için hala önlerinde uzun yıllar vardır. (14)
1964 Brezilya darbesi dünya litaratürüne geçmiş CIA destekli o tarihteki en kanlı olaylardandır. Üç-dört yıl içerisinde cuntanın ABD ile işbirliği yaparak kurduğu “Ölüm Filoları” iki binden fazla kişiyi katletmiştir. (15)
Latin Amerika’daki darbe dönemi aslında neredeyse kıtadaki bütün ülkelerde otoriter rejimlerin olduğu dönemlerdir. Ancak bugün ise yine Brezilya örneğindeki gibi birçok Latin Amerika ülkesinin sosyalist eğilimler göstermekte olduğu görülmektedir. Tabiki bu ortak noktaların yanında her ülkenin kendine özgü ve incelenmesi gereken farklı dinamikleri söz konusudur. Ancak Amerikan baskısı, komünizme karşı yapılan darbeler ve daha sonraları yakın tarihlerde gerçekleşen demokrasiye dönüş eğilimleri kıtanın ortak özelliğidir.
Alper MEREY
LATAM Araştırma Asistanı
Dipnotlar
1-http://www.globalsecurity.org/military/world/brazil/history-57.htm
2-http://www.globalsecurity.org/military/world/war/brazil.htm
3-https://www.questia.com/
4-http://www.tarih.gen.tr/tarih-makaleleri-arka-bahcede-nereden-nereye.html
5-The Politics of Military Rule in Brazil, 1964-85
6-The Politics of Military Rule in Brazil, 1964-85
7-http://www.colorado.edu/
8-http://www.colorado.edu/
9-http://www.colorado.edu/conflict/full_text_search/AllCRCDocs/95-1.htm)
10-http://adst.org/2013/01/four-days-in-september-kidnapping-of-ambassador-to-brazil/)
11-http://www.colorado.edu/conflict/full_text_search/AllCRCDocs/95-1.htm)
12-Maria H.M. ALVES. State and Opposition in Military Brazil. University of Texas Press, Austin, 1985.
13-http://www.colorado.edu/conflict/full_text_search/AllCRCDocs/95-1.htm)
14-http://akademikperspektif.com/2014/02/01/askeri-diktatorluk-donemi-brezilya-1969-1985/)
15-http://usam.aydin.edu.tr/analiz/LATiNAMERiKA_.pdf
Kaynaklar
http://www.colorado.edu/conflict/full_text_search/AllCRCDocs/95-1.htm
http://usam.aydin.edu.tr/analiz/LATiNAMERiKA_.pdf
The Politics of Military Rule in Brazil, 1964-85
Maria H.M. ALVES. State and Opposition in Military Brazil. University of Texas Press, Austin, 1985.
http://www.globalsecurity.org/military/world/war/brazil.htm
http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/soner-yalcin/malkocoglunun-kizi-dilma-vana-rousseff-http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/soner-yalcin/malkocoglunun-kizi-dilma-vana-rousseff-637353/“637353/