2024 Küresel Göç Trendleri: Yeni Dönem, Yeni Zorluklar

2024 yılı, göç ve göçmenlerle ilgili küresel dinamiklerin yeniden şekillendiği bir dönem olarak tarihe geçti. Dünya genelindeki siyasi, ekonomik ve insani krizler, göç hareketlerinin ölçeğini ve niteliğini önemli ölçüde etkiledi. Bu gelişmeler, göç politikalarını sıkılaştıran liderlerin yükselişine ve göç yönetiminde yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Bu yazıda, 2024 yılında öne çıkan küresel göç trendlerini, Türkiye’deki göçe ilişkin gelişmeleri ele alacağım. Yazının sonunda, 2024 yılı boyunca göç alanında dikkat çeken olaylara dikkat çekmek ve bir iki kitap önerisinde bulunmak istiyorum. Geçtiğimiz yıl ve 2022’de yaptığım değerlendirmeleri görmek isteyenler için de ayrıca linkleri buraya bırakıyorum.

2023 Küresel Göç Trendleri: Türkiye’den Bir Bakış

Sorun Eşitsizliği Arttıran Politikalar, Göçmenler Değil

ABD’de Donald Trump’ın Yeniden Seçilmesi

Şüphesiz 2024 yılının en önemli gelişmelerinden birisi ABD seçmeninin Trump II dönemine karar vermesi oldu. Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi, göç politikalarında köklü değişiklikleri beraberinde getirebilir. Trump yönetimi, Geçici Koruma Statüsü (TPS) ve Çocukluk Çağında Gelenler İçin Ertelenmiş Eylem (DACA) gibi programları sonlandırmayı planlamakta ve düzensiz göçmenlerin kitlesel sınır dışı edilmesini hedeflemektedir. Diğer yandan Seçilmiş-Başkan Trump’ın, ABD üniversitelerinden mezun olan yabancı uyruklulara otomatik olarak yeşil kart verilmesini öngören teklifi tartışmalara yol açtı. Trump, bu mezunların yenilikçi katkılarının ve girişimci çabalarının ABD ekonomisinde önemli bir büyüme sağlayabileceğini, istihdam yaratacağını ve zenginlik üreteceğini savundu. 

Avrupa’da Aşırı Sağ Partilerin Yükselişi Devam Ediyor

2024 yılı Avrupa seçimleri, göçmen karşıtı, Müslüman karşıtı veya genel olarak kısıtlayıcı politikalar öneren birçok politikacının yükselişine sahne oldu. Avusturya’da Özgürlük Partisi’nin seçim zaferi ve Avrupa Parlamentosu’nda Yurtseverler için Avrupa bloğunun üçüncü büyük parti olarak güçlenmesi, 2023 yılında Geert Wilders’ın Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) ve 2022 yılında Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi ile başlayan eğilimi devam ettirdi. Fransa’da Ulusal Birlik Partisi, 2024’te Ulusal Meclis’te çoğunluk sağlayamasa da buna oldukça yaklaştı. Aralık ayında sol partilerle birlikte Başbakan Michel Barnier’i görevden alarak siyasi güç kazandı. Almanya’da Alternatif için Almanya (AfD) partisi ise yalnızca eyalet seçimlerinde başarı elde etti, ancak Şubat’taki federal seçimlerde önemli bir çıkış yapma potansiyeline sahip.Bu gelişmeler, Avrupa’da göç politikalarının daha da sertleşeceğinin sinyallerini verirken, siyasi dengeyi aşırı sağa kaydırma potansiyelini de beraberinde getirmektedir.

Göç ve Seçimler: Güney Afrika, Hindistan, Endonezya, Tunus, Venezuela Örnekleri 

Göç, 2024 seçimlerinde birçok ülkede siyasi kampanyaların merkezinde yer almış, farklı bağlamlarda ele alınarak seçmenlerin dikkatini çekmiştir. Göçle ilgili tartışmalar, ülkelerin iç dinamiklerini ve seçim kampanyalarını şekillendiren temel unsurlardan biri olmuştur.

Güney Afrika, kıtanın en büyük göçmen nüfusuna ev sahipliği yapan ülkesi olarak 2024 seçimlerinde dikkat çekici bir değişim yaşadı. Apartheid sonrası dönemde ilk kez Afrika Ulusal Kongresi (ANC) parlamentoda çoğunluğunu kaybetti. Göç konusunun seçim kampanyalarında önemli bir yer tuttuğu bu dönemde, yeni koalisyon hükümeti düzensiz göçe karşı sert önlemler almaya başladı. Özellikle iş yerlerinde yapılan denetimlerin artırılması, hükümetin düzensiz göçü engellemeye yönelik stratejilerinin başında geliyordu. Bu durum, Güney Afrika’daki göç tartışmalarının yalnızca yerel değil, kıtasal düzeyde de etkiler yaratacağını göstermektedir.

Hindistan‘da, Vatandaşlık Değişiklik Yasası’nın (CAA) uygulanması göç konusunu seçim gündemine taşıdı. Belirli dini gruplara hızlı vatandaşlık hakkı tanıyan ancak Müslümanları dışlayan yasa, anayasal eşitlik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirildi. Göç politikaları, seçim kampanyalarında kimlik ve eşitlik tartışmaları üzerinden siyasi rekabeti artırdı.

Endonezya‘da ise göç iki ana boyutta ele alındı: yurt dışında yaşayan Endonezyalı işçilerin seçim süreçlerindeki hakları ve Rohingya mültecilerinin ülkeye gelişi. Göçmen işçilerin seçmen katılımındaki zorluklar ve mülteci akınlarına yönelik yerel tepkiler, seçim öncesi tartışmalara damgasını vurdu. Ayrıca, sosyal medyada yayılan sahte haberler, mülteci konusunu daha da siyasallaştırdı.

Tunus, tarihsel olarak popülist söylemlerle göç tartışmalarını siyasi arenada kullanan bir ülke olarak öne çıktı. Cumhurbaşkanı Kais Saied’in, ekonomik krizleri göçmenlere bağlayan retoriği, yalnızca toplumsal kutuplaşmayı artırmakla kalmadı, aynı zamanda Tunus’un uluslararası izolasyonunu derinleştirdi. Göçmen karşıtı söylemler, toplumda aşırı sağ eğilimlerin normalleşmesine yol açtı.

Venezuela‘da göç, hem ulusal kimlik hem de siyasi rekabet açısından belirleyici bir konuydu. Yaklaşık 7.7 milyon Venezuelalının yurtdışında yaşaması, siyasi adayların yurda dönüş vaatlerini seçim kampanyalarının merkezine yerleştirmesine neden oldu. Başkan Nicolás Maduro’nun geri dönüş programları ve muhalefetin yurtdışındaki seçmenlerin kayıt haklarını savunması, göçü seçim stratejilerinin temel unsuru haline getirdi.

Bu örnekler, göçün yalnızca insani bir mesele değil, aynı zamanda siyasi kampanyalar için güçlü bir araç olduğunu bir kere daha göstermektedir. Göç tartışmaları, ülkelerin politikalarına yön veren kimlik, aidiyet ve ekonomik mücadele gibi derin meseleleri de beraberinde taşımaktadır.

Sığınmacı Yönetiminde Dışsallaştırma Politikaları ve ABD’den Rekor Yeniden Yerleştirme Rakamı 

2024 yılında özellikle Avrupa’da, sığınmacıların sorumluluğunu başka ülkelere yönlendirmeyi hedefleyen dışsallaştırma politikaları yeni bir boyut kazandı. Bu yaklaşımlar, sığınmacıların ulusal sınırların dışında işlenmesini sağlamak amacıyla geliştirildi. İtalya’nın Arnavutluk ile yaptığı sığınmacı anlaşması bu politikanın en dikkat çeken örneklerinden biri oldu. Anlaşma kapsamında, uluslararası sularda yakalanan erkek sığınmacılar, İtalya tarafından Arnavutluk’ta yönetilen bir tesiste işlenmek üzere gönderiliyor. Ancak mahkemeler, bazı ülkelerin “güvenli” statüsünü karşılamadığı gerekçesiyle bu politikaya engel koydu ve tartışmalar İtalya Yüksek Mahkemesi’nde devam ediyor.

Anlaşma insan hakları savunucuları tarafından eleştirilirken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen gibi liderlerden destek gördü. Von der Leyen, İtalya-Arnavutluk anlaşmasını “yenilikçi bir düşünce örneği” olarak tanımladı ve bunun diğer Avrupa Birliği üyeleri için bir model olabileceğini belirtti.

Dışsallaştırma politikaları yalnızca göçü caydırmaya yönelik değil; bazen sığınmacılar için daha güvenli ve düzenli yollar sağlamayı amaçlıyor. Bu bağlamda, Kolombiya, Kosta Rika, Ekvador ve Guatemala’da faaliyet gösteren Güvenli Hareketlilik Ofisleri (Safe Mobility Offices), sığınmacıların ABD, Kanada ve İspanya gibi ülkelere yerleşimi için yasal göç yollarını kolaylaştırdı. ABD, 2024 mali yılında 100 bin rakamını aşarak son 30 yılın en yüksek mülteci yerleşim oranını kaydetti ve bu politikaların etkisini gözler önüne serdi.

Bu gelişmeler, sığınmacı yönetiminin yalnızca ulusal sınırlarla sınırlı olmadığını, uluslararası iş birliği ve yenilikçi yaklaşımlarla yeniden şekillendiğini gösteriyor.

2024’te Yerinden Edilmiş İnsanların Karşılaştığı Yeni Tehditler ve Zorluklar

2024 yılı, yerinden edilmiş milyonlarca insan için ciddi tehditlerin ve zorlukların öne çıktığı bir yıl oldu. Gazze’deki savaş, Haiti’deki çöküş ve Sudan’daki iç savaş, milyonlarca insanı yerinden etti ve onları güvensiz koşullarda yaşamaya zorladı.

Gazze: İsrail’in genişleyerek devam eden saldırıları, Gazze’de yaklaşık 1.9 milyon insanı, yani nüfusun %90’ını, yerinden etti. BM uzmanları, bölgedeki durumu “soykırım riski” olarak nitelendirdi. UNRWA’nın operasyonlarının yasaklanması, 5.9 milyon Filistinli mülteci için hayati yardımların kesintiye uğramasına yol açtı.

Haiti: Haiti’deki hükümet çöküşü ve gang savaşları, 703.000 kişiyi yerinden etti. 2024’te 1 milyona yakın Haitili Latin Amerika’da sığınma aradı. Ancak birçok ülke sınır kontrollerini sıkılaştırdı; ABD, deniz sınır güvenliğini artırdı ve sınır dışı işlemlerine devam etti. Yine de 211.000 Haitili, ABD’nin yeni bir geçici koruma süreciyle ülkeye giriş yaptı.

Sudan: Sudan’da devam eden iç savaş, 12 milyon insanı yerinden etti ve yaklaşık 680.000 mülteci Sudan’dan komşu ülkelere kaçtı. Özellikle Çad ve Mısır’daki aşırı kalabalık kamplar, ciddi insani krizlere yol açtı. Ülkede açlık, yerinden edilmiş kişiler için başlıca sorun olmaya devam ediyor.

Bu trajediler ve insanlığa karşı işlenen suçlar, yerinden edilmiş insanlar için güvenli bir sığınak bulmanın giderek zorlaştığını ve uluslararası iş birliğine olan ihtiyacın her zamankinden daha acil olduğunu göstermektedir.

2024’te Schengen Genişlemesi ve Almanya’nın Sınır Kontrolü Uygulaması

Kasım ayında Avusturya’nın vetosunu kaldırmasıyla Bulgaristan ve Romanya, Avrupa’nın Schengen Bölgesi’ne tam üyeliklerini kazandı. Daha önce Mart ayında, AB yolcuları için kara ve deniz girişlerindeki sınır kontrolleri kaldırılmıştı. Schengen genişlemesiyle birlikte serbest dolaşım bölgesindeki ülke sayısı 29’a çıktı. Bu karar, Sofya ve Bükreş’in düzensiz göçle mücadele ve iltica taleplerini ele alma konusundaki çabalarının ardından geldi. Schengen’e girmek için bekleyen bir tek Kıbrıs kaldı.

Ancak Schengen Bölgesi, 2024’te yeni bir krizle karşı karşıya kaldı. Almanya’nın dokuz komşusuyla sınır kontrollerini geçici olarak yeniden uygulama kararı, serbest dolaşım bölgesini ciddi bir sınavla karşı karşıya bıraktı. Almanya’nın adımını takip eden bir zincirleme reaksiyonla, Avusturya, Fransa ve Hollanda da dahil olmak üzere sekiz üye devlet, geçici sınır kontrolleri uyguladı. 

Schengen’in genişlemesi, AB’nin serbest dolaşım idealini güçlendiren önemli bir adım olsa da, Almanya’nın sınır kontrollerini yeniden uygulaması gibi krizler, bu sistemin kırılganlığını ortaya koyuyor. Hem ekonomik fırsatlar hem de güvenlik kaygıları arasındaki dengeyi sağlamak, AB’nin ve Schengen bölgesinin gelecekteki işleyişi açısından kritik olacaktır.

2024 Yılında Türkiye ve Göç: Zorluklar, Fırsatlar ve Gelişmeler

2024 yılı, Türkiye açısından göç bağlamında hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli gelişmelere sahne oldu. İran ve Pakistan’ın yüzbinlerce Afgan mülteciyi sınır dışı etmeye başlaması, Türkiye üzerindeki göç baskısını artırdı. Türkiye, bu dönemde Afganistan’dan gelen düzensiz göçmenlerin sınır geçişlerini kontrol altına almak için sınır güvenliği tedbirlerini sıkılaştırdı. Ancak Afgan göçmenlerin geçiş rotası üzerindeki Türkiye, hem transit hem de hedef ülke olarak önemini korumaya devam ediyor.

Türkiye İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, Beşar Esad rejiminin düşüşünden bu yana yaklaşık 31.000 Suriyeli ülkelerine geri döndü. Türkiye, hâlâ yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaya devam ediyor. İçişleri Bakanlığı, Halep’te bir “göç yönetimi ofisi” açmayı planladıklarını açıkladı. Halep, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının geldiği şehir olarak öne çıkıyor. Ancak ofisin işleyişi ve kapsamı hakkında henüz detaylı bilgi verilmedi.

Artan enflasyon ve ekonomik kriz, Türkiye’de göçmenlere yönelik kamuoyu algısını olumsuz etkiledi. Göçmenlerin iş gücü piyasasındaki varlığı ve sosyal hizmetlere erişimi, toplumda tartışmalara neden oldu. 2024 yılında yapılan çeşitli anketler, Türk halkının büyük bir kısmının göçmenlere yönelik kısıtlayıcı politikaları desteklediğini gösterdi.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, gerçekleştirdiği resmi Türkiye ziyareti sırasında AB’nin Türkiye’ye Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapma çabalarına destek olmak amacıyla 2024 yılı için ek 1 milyar euro daha tahsis ettiğini duyurdu. “Türkiye, göç konusunda kilit bir ortak olmaya devam ediyor. Suriyeli mültecileri desteklemek adına 2024 yılı için ilave 1 milyar euro tahsis edilmiş durumda,” ifadelerini kullandı. AB, daha önce Türkiye’ye Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT) kapsamında toplamda 6 milyar euro destek sağlamıştı. Yeni destek, Türkiye’nin bölgede üstlendiği göç yönetimi rolünü güçlendirme ve mültecilerin koşullarını iyileştirme çabalarına katkıda bulunmayı hedefliyor.

2024 yılı, Türkiye için göç yönetimi açısından karmaşık bir yıl olmuştur. Hem düzensiz göç baskısını yönetmek hem de mevcut göçmen nüfusun entegrasyonu için yapılan girişimler, önemli zorlukları beraberinde getirmiştir. Göç politikaları, iç ve dış dinamikler arasındaki hassas dengeyi sağlamaya yönelik kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır.

2024’te Göç Temasına Işık Tutan Belgesel / Filmler 

Göçün insan hayatındaki derin etkilerini, hayalleri, mücadeleleri ve zorlukları anlatan filmler, 2024 yılında bu temayı anlamak isteyen izleyiciler için önemli yapımlar sundu. Aşağıdaki yapımlar, göçün çeşitli boyutlarını farklı perspektiflerden ele alarak izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.

1. Io Capitano

Matteo Garrone’nin yönettiği Io Capitano, iki Senegal’li genç çocuğun Avrupa’ya umut dolu ancak zorlu yolculuğunu konu alıyor. Afrika’dan Avrupa’ya göç yollarındaki trajedileri ve hayatta kalma mücadelesini etkileyici bir şekilde ele alan film, Venedik Film Festivali’nde Gümüş Aslan dahil birçok ödül kazandı.

2. From Fear to Freedom

Bu belgesel, Uygur gazeteci Kasim Kashgar’ın Çin’deki baskılardan kaçışını ve sürgündeki hayatını anlatıyor. Çin’in Xinjiang bölgesindeki baskıcı politikalar ve bir gazetecinin asıl kimliğiyle konuşma cesareti, izleyicilere hem bir insanlık dramı hem de özgürlük arayışının güçlü bir hikâyesini sunuyor.

3. The Unseen Costs of TikTok Migration

Senegal’den Avrupa’ya göç eden gençlerin TikTok üzerindeki başarı hikâyeleri, diğerleri için umut kaynağı olurken, bu film bu anlatıların ardındaki görünmeyen zorlukları gözler önüne seriyor. Film, gençlerin Avrupa’ya ulaşma çabasındaki tehlikeli ve zorlu yolculuğu gerçekçi bir şekilde ortaya koyuyor.

4. Jamala: A Journey in Exile

Eurovision’un 2016 kazananı Jamala’nın hikâyesi, bir sanatçının Ukrayna’daki savaş nedeniyle sürgüne gidişini ve ulusal kimliğini koruma mücadelesini anlatıyor. Kendi ailesinin tarihinden esinlenen Jamala, müziğiyle Ukrayna için farkındalık yaratmaya devam ediyor.

Bu yapımlar, göçün yalnızca bir insan hareketliliği değil, aynı zamanda bireyler ve toplumlar için dönüştürücü bir deneyim olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. 2024’ün bu dikkat çekici belgesel filmleri, göçün insani ve politik boyutlarını anlamak isteyen herkes için önemli bir izleme fırsatı sunuyor.

Bitirirken…

Göç, geçmişte olduğu gibi bugün de insanlık tarihini şekillendiren bir olgu olarak karşımızda duruyor. Her bir göç hareketi, yalnızca bürokratik veya politik bir mesele değil; içinde hayaller, korkular ve yeni başlangıçlar barındıran bireysel hikâyelerdir. 2024 yılı, göçün hem krizlerle hem de çözüm arayışlarıyla dolu bir yıl olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu süreçte karşılaşılan zorluklar ve atılan adımlar, göçün karmaşıklığını ve aynı zamanda insanlığı birleştiren gücünü ortaya koydu. Önümüzdeki yıllarda, göçmenlerin haklarının korunup yaşam koşullarının iyileştirildiği, dayanışma ve insanlık değerlerinin ön planda olduğu bir dünya diliyoruz. Göç, hepimizin hikâyesidir; bu hikâyeyi anlamak ve daha iyi bir geleceğe yön vermek, hepimizin sorumluluğudur.

HAMİŞ: Göçle ilgili araştırma yapanlar, yapacak olanlar için de şöyle İngilizce bir kaynak önereyim: How to do migration research?

KAYNAKÇA

Sosyal Medyada Paylaş

Burak Yalım
Burak Yalım
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisans ve "Yugoslavya'nın Dağılmasının Uluslararası Politikaya Etkileri" başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde (IUS) başladığı doktora çalışmalarını Kocaeli Üniversitesi Göç Çalışmaları Programında sürdürmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Suriye İç Savaşı: Türkiye’nin Tutumu ve Savaşın Türkiye’ye Etkileri           

Ebubekir Bayrambey Giriş Tunus’ta başlayan Arap Baharı adı verilen halk ayaklanmaları...

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...