Her yıl Mart ayına doğru Amerikan Senatosu’nun gündemine düşen ve 24 Nisan’larda Amerikan Başkan’ı bu kez “soykırım” diyecek mi tartışmaları içinde aklımıza gelen Ermeni sorunu, bu sene Fransız Senatosu’nda Ermeni soykırım iddialarını reddetmenin suç sayıldığı yasanın kabul edilmesiyle tekrar gündemimize düştü. Türkiye Cumhuriyeti klasik tepkisini tekrardan ortaya koydu ve Büyükelçisini geri çekme, ikili ilişkilerini gözden geçirme varsayımları üzerine politika sergiledi. Her sene olduğu gibi tasarının görüşüldüğü ülkenin parlamenterlerine ve lobilerine paralar akıtıldı. Türkiye’nin Ermeni sorununda izlediği yanlış politikanın başladığı nokta da tam burası aslında.
Türkiye, Ermeni sorununun Lozan Antlaşması ile çözüldüğünü sandı ve 1976’da ASALA’nın Türk diplomatlarına karşı başlattığı terör eylemleriyle tekrar hatırladı. Tabiri caizse konuya yıllarca Fransız kaldı. 1915 sonrası dünyanın dört bir tarafına dağılan ve Türk nefretini yüreklerinde taşıyan Ermeniler için mücadele adeta yeni başlıyordu. Prof. Dr. Abdülkadir Çevik’in de belirttiği gibi: “Ermenilerin kimlik yapısında hem kendi kimliklerinin bileşenleri hem de Türk kimliğinin bileşenleri yer alıyor. Kurtulmak isteseler de Türk kimliklerinden kurtulamıyorlar. Bu yüzden psikolojik olarak kimliklerinin bir bölümünü aşırı biçimde yüceltip diğerini dışlamaya çalışıyorlar. Ermenilerin, önce bu duyguyla yüzleşmesi gerekir” (Sabah, 2011). Milli dava olan ve kimliğini Türk düşmanlığı üzerine kuran Ermenistan Devleti ve Ermeni diasporası için soykırım iddialarının yüzüncü yılı yaklaşırken Türkiye’nin strateji değiştirmesi zaruriyet. Bu doğrultuda Ekim 2009’da “Futbol Diplomasisi” ve sonrasında Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan protokollerle Türkiye insiyatif ve irade göstermek istediğini kanıtladı. Fakat sürecin doğru yürütülememesi, kamu diplomasinin yeterince dikkate alınmaması, Ermeni kamuoyunun hazır olmaması ve kardeş ülke Azerbaycan’n bu süreçte tatmin edilememesi süreci kilitlenme noktasına getirmişti.
Soykırım iddialarının yüzüncü yılı olan 2015 yaklaşırken Türkiye’nin Ermeni meselesindeki tutumu üçüncü tarafları sürecin dışında bırakmak olmalı; çünkü bu mesele üçüncü tarafların değil Türkiye ve Ermenistan’ın masaya oturarak çözebileceği bir konudur. Ne Güney Kafkasya’daki meşruluğunu ve etkinliğini Ermeni ve Karabağ ihtilafından sağlayan Rusya, ne bu sorunu iç siyasi malzeme olarak kullanan Fransa, ne de Avrupa Minsk Grubu bu sorunun çözülmesini isteyecektir. Hrant Dink’in de belirttiği gibi: “Türkler ve Ermeniler birbirlerine yönelik ilişkilerinde hasta iki toplum gibi. Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru. Bunun dışında doktor, ilaç, hekim mekim yok” (Vassaf, 2007).
Ermeni ve Türk tarafının masaya sağlıklı oturabilmesi için öncelikle karşılıklı algının yıkılması gerekmektedir. Bu algının kırılabilmesi için devletsel bazlı ilişkilerin kilitlendiği noktada sivil diplomasinin ve toplumsal etkileşimin gerçekleşmesi sağlanmalı. Bu etkileşim gerçekleştiği sürece Türkiye kendi tezlerini anlatma imkânı bulacaktır. Sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve düşünce kuruluşlarıyla bu etkileşim sağlanabilir ve toplumsal anlamda gelişen ilişkiler, kamuoyu oluşmasını sağlayabilir. Bu bağlamda Türk dış politikası misyonuna hizmet eden Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ve TİKA gibi kurumlar bu süreçte etkin kullanılmalıdır.
Türkiye’nin Ermenistan Devleti ile Ermeni diasporasını sürecin içinde ayrı ayrı ele alması gerekiyor. Ermeni diasporası ve Ermenistan muhalefetinin Ermeni Hükümeti üzerinde etkili bir baskısı bulunmaktadır. Türkiye-Ermenistan arasındaki protokollerin imzalanma sürecinde Ermenistan Hükümeti ve Sarkisyan’ın maruz kaldığı ağır eleştiriler ve kamuoyu Ermenistan Hükümeti’nin insiyatifi tam olarak ele alamamasına neden olmuştu. İnsiyatifi Ermenistan yönetimi tam anlamıyla almadığı sürece ilişkilerin normalleşmesi uzak bir ihtimaldir.
Türkiye’nin yurtdışındaki Türk diplomatları ve misyonerleri eliyle Ermeni diasporası ve lobisiyle iletişime ve etkileşime geçmesi gerekmektedir. Ahmet Davutoğlu’nun bir Ermeni gazetesine verdiği demeçteki şu sözleri dikkat ve önem taşıyor: “Ermeni diasporası bizim diasporamız. Çünkü o insanlar Amerika’ya, Fransa’ya bu topraklardan göç ettiler” (Taraf, 2011). Her sene tasarının Amerika, Fransa veya diğer ülkelerin gündemine düşmesiyle Türkiye bu ülkelerdeki çıkar gruplarına çok fazla para aktarmakta; fakat Türk lobiciliği para akıtmak olmamalıdır. Türkiye’nin o ülkelerde kendi kamu diplomasisini yaratması gerekmektedir. Türkiye’deki Ermenilerin de Türk-Ermeni ilişkilerinde arabulucu olarak büyük bir öneme sahip olduklarını da unutmamak gerekiyor.
Fransa Senatosu’nda Ermeni soykırım iddialarını reddetmenin suç sayıldığı yasanın kabul edilmesi ise bize Türkofobinin ve İslamofobinin Avrupa siyasetinde hala iç malzeme olarak kullanıldığını ve Batı siyasetinin hastalıklı ve düşman yaratma arayışı içerisindeki tutumunun devam ettiğini gösteriyor. Fransa Parlamentosunun bu kararı Türkiye-AB ilişkilerine olduğu kadar Türkiye-Ermenistan arasındaki diyalog sürecine de zarar verecektir. Ayrıca Türk dış politikasının manevra alanı Ermeni meselesiyle azaltılmaya çalışılacaktır.
Sonuç:
Ermeni soykırım iddialarının yüzüncü yılı yaklaşırken Türkiye’nin hem dış hem de iç politikada tutum değiştirmesi gerekiyor. Ermeni meselesi siyasilerin rant meselesi olamayacak kadar ciddi bir mesele ve iki ulusun geçmişini, geleceğini ve onurunu ifade etmektedir. Türkler ve Ermeniler aynı ananın birbirine küstürülmüş iki çocuğu adeta. Hâlbuki Anadolu ne güzel kucaklar herkesi. İşte bu yüzden Ermeni meselesinin çözümü ABD, Fransız Parlamentosu’nda değil; sayısız toplum ve medeniyetin ruhunu içinde barındıran Anadolu topraklarının bereketinde ve şefkatinde.
Ümit Nazmi HAZIR
Sabah Gazetesi. (2011). Türkiye Ergenlik Döneminde. Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/Pazar/2011/01/09/turkiye_ergenlik_doneminde
Taraf. (2011). Davutoğlu: Ermeni diasporası da bizim’’. Erişim Adresi: http://www.taraf.com.tr/haber/davutoglu-ermeni-diasporasi-da-bizim.htm
Vassaf, G. (2007). Hrant Dink Harvard’da. Radikal Gazetesi. Erişim Adresi: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/gunduz-vassaf/hrant-dink-harvardda-807654/
Kaynak: TASAM