2012 Londra Yaz Olimpiyat Oyunları ve Türkiye – I

2008 yazında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda (USAK) stajyer olarak çalışmaya başladığımda, o sene Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de düzenlenen 29. Yaz Olimpiyatları başlayalı henüz bir hafta olmuştu. Türkiye Olimpiyat Takımı 68 sporcusu ile tarihteki en kalabalık katılımını gerçekleştirmişti. Hem en yüksek sayıda sporcu ile katılmamız, hem Olimpiyat Takımı’nda bulunan devşirme sporcu sayısı, hem de o seneki kazandığımız madalya sayısına göre ortadaki başarısızlığın nedenlerini araştırma amaçlı o zamanki USAK Başkanımız Prof. Dr. Sedat Laçiner Hocam olimpiyatlar üzerine bir araştırma yapmamı istemişti.

Ben de Olimpiyat Oyunlarının tarihçesinden başlayarak, oyunların politik, ekonomik ve sosyokültürel yönlerini, Türkiye’nin davet edilmesi, üyeliği ve ilk katılımını, Olimpiyat tarihçesi ve başarılarımızı, branş ve yıllara göre madalya dağılımını kapsayan, bunların yanında Türkiye’nin spor politikası, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Milli Olimpiyat Komitesi hakkında bilgiler içeren ve son olarak da tespitler ve tavsiyeler ile sonuçlandırdığım detaylı bir olimpiyat raporu hazırlamıştım. Aradan geçen dört senede olimpiyatlara katılan sporcu sayımızı ciddi bir oranda artırarak 68’den 114’e çıkarmış bulunmamıza rağmen -ki aynı zamanda 66 ile tarihteki en yüksek kadın sporcu sayısına ulaştığımız yıl olmuştur- çok başarılı müsabakalar ortaya koyduğumuz söylenemez. Son yıllarda Avrupa’da ve dünyada kazandıkları başarılar ile göğsümüzü kabartan Türkiye Kadın Milli Basketbol ve Voleybol Takımlarımız, 52 yıldır takım sporlarında yer alamadığımız olimpiyatlara katılma başarısı göstererek olimpiyatlarda da kürsüye en yakın olan sporcularımız olmuşlardı.

Birkaç yazıyı kapsayacağını düşündüğüm Olimpiyat Oyunları ve Türkiye başlıklı yazıma olimpiyat oyunlarının kısa bir tarihçesi ve olimpiyat oyunlarının politik, ekonomik ve sosyokültürel yönlerini anlatarak başlayayım.

Olimpiyat Oyunlarının Tarihçesi

Olimpiyat Oyunları günümüzde dört yılda bir defa düzenlenmekte olup, özellikle açılış törenlerindeki görsel şölenlerle bütün dünyanın ilgisini üzerine çekmektedir. Farklı yıllarda olmak üzere “Kış Olimpiyat Oyunları” ve “Yaz Olimpiyat Oyunları” olarak düzenlenen olimpiyat oyunlarından daha fazla ilgi çekeni ise şüphesiz dünyanın en önemli spor organizasyonu olarak kabul edilen “Yaz Olimpiyat Oyunlarıdır”.

Her senesinde bir çok ilgi çekici olayların yaşandığı Olimpiyat Oyunlarının tarihi milattan önce 3000’li yıllara dayanıyor olsa da yazılı kayıtlara geçen ilk olimpiyatlar M.Ö. yedinci yüzyıla dayanmaktadır. İlki M.Ö. 776 yılında yapılan olimpiyat oyunları o dönemde 5 yılda bir yapılmaktaydı ve Yunan site devleti tarafından düzenlenmekteydi.

Günümüzde ise Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Fransız eğitimci Baron Pierre de Coubertin’in öncülüğünde eski Yunan Olimpiyatları’ndan esinlenerek 1894 yılında kurulmuştur. Komitenin 1925 yılına kadar başkanlığını ve 1925’ten sonra ölümüne kadar olan sürede de onursal başkanlığını yürüten Fransız eğitimci ilk olarak ülkesi Fransa’da dile getirdiği yeni genç neslin spor ile iç içe olması gerekliliğine istediği desteği görememesi üzerine ufkunu yurtdışına taşımıştır. Pierre de Coubertin, dünya gençliğini aynı çatı altında bir araya getirebilmek ve onların birbirlerini spor vasıtası ile daha iyi anlamalarına imkan sağlamak amacıyla 1894 yılında Sorbonne Üniversitesi’nde 12 ülkeden gelen 79 temsilcinin katıldığı ”Uluslararası Spor Kongresi” sırasında Modern Olimpiyat Oyunları’nın ilkinin 1896 yılında yapılması kararını aldırttı.

Böylelikle birçok olumsuzluğa rağmen ilk olimpiyatlar 1896 yılında olimpiyatların doğduğu ülke olan Yunanistan’da başkent Atina’da gerçekleştirilmiştir. O zamandan günümüze kadar her dört yılda bir gerçekleşen olimpiyat oyunları I. Dünya Savaşı nedeniyle 1916 ve II. Dünya Savaşı nedeniyle de 1940 ve 1944 yıllarında sekteye uğramış ve gerçekleştirilememiştir.

Modern olimpiyat oyunlarının çok bilinen iki ayrı sembolü bulunmaktadır. Bunlardan ilki olan Olimpiyat Oyunları’nın bayrağı; beyaz zemin üzerine iç içe geçmiş beş ayrı renkteki beş halkadan ibarettir. Beş olimpiyat halkasından oluşan bayrak 1913 yılında dizayn edilerek 1914 yılında kabul edilmiş ve 1920 yılından itibaren de kullanılmaya başlanmıştır. Beş olimpiyat halkasının farklı beş kıtayı temsil ettiği söylense de daha sonra olimpiyat komitesi bu beş renkli halkaların bütün ülkeleri temsil ettiğini açıklamış ve milletlerin birliğini temsil ettiğini söylemişlerdir. İkinci sembol ise açılış törenlerini görsel ziyafete çeviren olimpiyat meşalesidir. Yunanistan’daki “Olympia” stadyumunda yakılır ve o sene olimpiyatlara ev sahipliği yapacak olan ülkeye taşınır.

Olimpiyat Oyunlarının Politik, Ekonomik ve Sosyokültürel Yönleri

Olimpiyat Oyunları hiç şüphesiz sadece spor müsabakalarından oluşan bir organizasyon değildir. Dünyanın her yerinden milyarlarca kişinin ekranları başında, onlarca ülke liderinin ise protokol tribününde yer alarak açılış törenini izlediğini göz önüne alırsak, olimpiyatlara ne derece bir önem atfedildiğini daha iyi anlarız. Örneğin 2008’de Pekin’de düzenlenen 29. Olimpiyat Oyunları, insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilerin odak noktası olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin sahip olduğu kötü şöhreti nispeten de olsa azaltması için büyük bir fırsat olarak görülmekteydi.

Politik Yönleri

Olimpiyat Oyunları çok uzun zamandır ev sahibi ülkeler ve yöneticileri tarafından bir “politik araç” olarak görülmüş ve iyi bir politik imaj çizmek için kullanılmıştır. Bunun en bilindik örneği ise 1936 Berlin olimpiyat oyunlarında yaşanmıştır. Adolf Hitler kendi ülkesinde düzenlenen bu olimpiyatları bir politik güç gösterisi olarak kullanmış ve Nazi propagandası yaparak bütün dünyaya sesini çok kuvvetli bir şekilde duyurmuştur. Hitler’in yaptığı açılış konuşması dünyanın her yerinde radyodan dinlenmiştir.

Her ne kadar bu politik oyunlar hem eski dönem olimpiyat oyunlarında hem de modern olimpiyat oyunlarında hedeflenmemiş ve sporun ruhuna aykırı olarak görülmüş olsa da, görünen o ki hem katılımcı ülkeler hem de özellikle ev sahibi ülkeler ulaştıkları sportif başarıdan ziyade yaptıkları politik açıklamalarla gündem oluşturmayı hedeflemişlerdir.

Oyunlar yıllar boyu birçok protesto olaylarına, terörist saldırılara ve boykotlara sahne olmuştur. Bunların başını çeken gruplar ise ülke hükümetleri, politik baskı grupları, terörist gruplar ve çeşitli direniş örgütleri olmuştur. Olimpiyat Oyunları Komitesi her zaman Yunan dönemi olimpiyat oyunları fikrine sadık kalmayı hedeflemiş olsa da son dönemlerde artan politik söylemlerin önüne geçemediği için bu konuda devletlerarası barış ve görüşmeler çağrısında bulunarak politik etkinliğini artırmaya çalışmaktadır. Komite bu konuda söz sahibi olmak içinde Birleşmiş Milletler ile ortak çalışmalar yürütmektedir.

Bu yazıda şimdilik burada bırakalım. Bir sonraki yazıda olimpiyat oyunlarının Ekonomik ve Sosyokültürel yönlerini ele alacağım.

 

Salih Doğan

Keele Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Doktora Öğrencisi

Turgut Özal Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Araştırma Görevlisi

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...