1- Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Anna Ünal kimdir?
Anna Ünal Estonya doğumlu, Rus kökenli Türkiye’de yaşayan bir kadındır. 44 yaşındadır. Rusya’da müzik öğretmenliği okudu, Türkiye’de ise gemileri çok sevdiği için gemilerle ilgili bir iş ile uğraşıyor. Aynı zamanda mesleğinden vazgeçemediği için kimi zaman akşama kadar çalışarak bir yandan da piyano öğretmenliği yapıyor. Çocukları çok seven, iki çocuk sahibi bir kadındır. Hayvanlara çok değer verir. Evinde bir tane kedisi vardır. Oğlak burcudur ve kafasına koyduğu şeyi yapan güçlü bir kadındır.
2- Rusya’dan Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu? Serüveninizi bizimle paylaşır mısınız?
Rusya’da bir Türk gençle tanıştıktan sonra Türkiye’ye gelmeye karar verdim. Ailem gelmemi hiç istemedi. Onlardan kopmamı ve bu kadar uzağa yerleşmeme razı olmadılar. Ama ben belki de çok genç olduğum için belki de çok âşık olduğum için belki de oğlak burcu olduğum için gelmekte kararlıydım. Türkiye Rusya’dan daha sıcak bir ülke, farklı bir ülke… Bu yüzden Türkiye’yi merak etmiştim ve daha sıcak insanlarla tanışmak beni kendine çekmişti. Sonunda, Türkiye’yi beğendiğim için buraya yerleşmeye karar verdim.
3- Buraya gelmeden önce hiç aklınızda buraya gelmek gibi bir düşünce/istek vb. var mıydı?
Küçükken anneme hep söylerdim; “ben 19 yaşında evleneceğim ve çok uzak bir yere gideceğim” derdim. Ama Türkiye’ye gitme isteğim yoktu. Çünkü ben küçüklüğümden beri Türkleri savaşçı olarak düşünürdüm. Daha kaba ve vahşi insanlar olduklarını sanırdım. Çünkü Osmanlı’dan beri Türklerin savaş yanlısı olduğunu öğrenmiştik tarih derslerinde. Bu yüzden Türkiye’ye geleceğimi hiç düşünmezdim.
4- Burada bir göçmen olarak geçmişte ya da şimdi yaşamış olduğunuz zorluklar nelerdir?
Bu zorluk hep var, oldu ve olacak da…Çünkü kendi memleketimden uzaktayım. Bir kere farklı bir ülkeye geldiğinde dilini bile bilmiyorsun. İletişim kurmakta zorluklar çekiliyor. Din farklı, dil farklı, kültürler farklı, yemekler farklı. Tabii ki bunlara alışana kadar önemli bir süreç geçiyor. Ama insan öyle bir canlı ki her ne kadar zor olsa da her şeye alışıyor diye düşünüyorum. Ama şimdi eskisi gibi zor olduğunu düşünmüyorum.
5- Ülkenize geri dönmek ister misiniz? Neden?
Ülkeme geri dönmek ister miyim bilmiyorum. Şimdi tabii ki her şey çok farklı. Ben neredeyse yirmi beş yıldır burada yaşıyorum. Eğer dönersem sıfırdan başlamak zorundayım ve bu gerçekten çok zor olur. Bu yüzden dönmek istemiyorum. Eğer yirmi sene öncesinde düşünseydim evet, dönmek isterdim.
6- Kendinizi buraya ait hissediyor musunuz?
Hayır buraya ait hissetmiyorum. Yaşamaya alıştım ama bence hiçbir kadın Türkiye’ye ait değil. Çünkü burada kadınlar ve erkekler eşit değil. Erkekler genel olarak çok kaba davranıyor. Kadınlar, eskiden de şimdi de burada ikinci plandaydı. Bu yüzden ait görmüyorum kendimi
7- Burada yaşamak sizi güvende hissettiriyor mu?
Evet aslında. Adalet olarak tabii ki kadınlara hak veriliyor. Kendimi güvende hissediyorum. Ama ben hangi ülkeye gidersem gideyim güvende hissediyorum zaten. Bu bence kişilikle alakalı. İnsan nerede olursa olsun kendini nasıl yetiştirdiyse öyle hisseder. Kendini güçlü yetiştiren bir insan dünyanın öbür ucunda bile olsa güvende hisseder.
8- Türkiye’de haklarınızı korunduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, tabii ki düşünüyorum. Mesela örnek olarak geçen gün nüfus müdürlüğüne gittiğimde, Rus vatandaşlığına başvurduğumu söyledim ve onlara sordum “Rus vatandaşı olduğumda Türk vatandaşlığından çıkacak mıyım?” diye. Onlar da bana “Hayır, sen yıllardır burada yaşıyorsun o yüzden tabii ki de Türk vatandaşı olarak kalacaksın. Bizim için artık sen de bir Türk’sün.” dediler. Bence Türkiye’de hukuki olarak millet ayırmıyorlar. Tabii ki de kişisel olarak bazı insanlar başka milletlerden olan insanları sevmiyorlar. Ama hukuki olarak kimse bana Rus olduğum için ayrımcılık yapmadı.
9- Bir göçmen olarak bu zamana kadarki tecrübenizi düşündüğünüzde, Türkiye’nin ve Türk vatandaşlarının size karşı tutum ve davranışlarında neleri değiştirmek ya da iyileştirmek isterdiniz?
Ben böyle bir davranış olduğunu düşünmüyorum. Ama ilk geldiğim zamanlarda bana karşı kıskançlık duyduklarını hissediyordum. Bana tavırları bana bunu düşündürüyordu. Rusya daha rahat, daha özgür bir ülkeydi. “Bizim ülkemizde kadın mı yok? Türkler neden Ruslarla evleniyor?” diye düşünüyorlardı. Bu kıskançlık hissinden hiç hoşlanmamıştım. Hala daha hissediyorum bazen bu hissi. Bu olmasın isterdim. Bu kıskançlık hissi olmasın isterdim.
MELEK CEREN YILMAZ
Göç Çalışmaları Staj Programı