Çalışmamın başlığı üzerinde nihai sonuca varırken uzun bir karar verme süreci yaşadım. Çocukluğumun geçtiği bölge üzerine yazılan bir yazı nasıl bir izlenim vermeli idi? İnsanların ilk düşünceleri nasıl şekillenmeli? Bunlar giriş bölümünün önemli birer parçası. Erzurum, tarihi boyunca bir geçiş bölgesi olmuş, zenginliklerini, acıları ve hatıraları üzerine kurabilmiştir. Çetin bir coğrafyaya sahip olan şehir, tarihsel yükümlülüklerini hiçbir zaman yerine getiremezlik etmemiştir. Anadolu coğrafyasının kuzeydoğu ve genel olarak doğusuna hâkim bir olan Erzurum yıllar boyu farklı medeniyetlere tanık olmuştur.
İlk olarak Bizans dönemi ile ismi tarih kitaplarında geçmeye başlayan şehir, Selçuklu ve İlhanlı hükümranlıklarında Türkleşmeye başlamıştır. Yüzyıllar süren sınır savaşları sonrası ancak Osmanlı dönemi ile huzuru bulabilmiştir. Erzurum, tarihinin en acı olaylarını yine Osmanlı idaresi altında yaşamış ve çalışmamın başlığına ismini veren şehrin sokaklarının Âdem’in torunlarına dar gelmeye başladığı bir süreç yaşamıştır. Ermeniler yüzyıllarca yaşadıkları topraklarda Erzurum da komşuları ile zorunlu bir ayrılık yaşamış ve bunun sonuçları iki taraf için de acı ve keder ile dolu olmuştur. Daha önce de bölge de Ermeni isyanları ve bu hareketlerin ortaya çıkardığı mahalle katliamları yaşanmıştır ancak 1915 yılında yaşananlar hiçbir zaman iki taraf için de unutulmayacak hatıralara sebep olmuştur. Benim yaptığım çalışma daha çok Erzurum ilinin merkezinde aslında iki halkın tarihinin nasılda birbirine eklemlendiğini, yıllarca beraberce yaşamın getirdiklerinin bugün hala kentin sokaklarında az da olsa hissedilebildiğidir. Bütün bunlara rağmen hala şehir halkının bitmeyen bir ağıt yakması, atalarını sadece bir hüzün ile anmaları, yaşanan olayların bir çatışmadan çok öte olduğunun göstergesidir.” Bunları tahta barakalara tıka basa doldurmuşlar; yere oturmaları dahi imkânsızmış… Aynı gece, Ermeniler, Türkleri teker teker kurşuna dizmeğe başlamışlar, bir süre sonra da barakalara yaylım ateşi açıp hepsini yok etmişler. Bu olaylara şahit olan yöredeki demiryolu işçileri, ifadelerinde olayı aynen bu şekilde anlattılar.” (1) Bu ifadeler Rus kuvvetlerinin komutanı Üsteğmen Abgral’a ait. Aynı kişi şehirde ki erkeklerin en gaddar biçimde katledildiklerini, kadere boyun eğme inancını dahi yok eden o dehşet verici gecelerin yaşandığını tarihe not düşmüştür. Şehir bir akıl tutulması içinde bir vahşete tanık olmuştu. “Kadın cenazelerinde zorla ırza geçme izleri, pek belli bir halde idi. Birçok kadın ve kızların tenasül yerlerine, tüfek fişeği sokulmuştu.” (2) Osmanlı halkları arasında eşit muamele gören Ermeniler, Amerikan raporlarında bu topraklarda eskiden beri yaşayan bu halkın sanıldığının aksine mülk ve sağlık bakımından son derece iyi durumda oldukları belirtilmiştir. (3)
Çalışma, bir röportaj ve Erzurum da olayların yaşandığı bölgelere ait resimlerden oluşmaktadır. Röportaj, Erzurum vilayeti içinde yerleşim yerlerinin kısa bir süre içinde sadece bir veya iki haneli yaşam alanlarına nasıl dönüştüğünü (4) görmek açısından yararlı olacaktır. Röportajda yer alan isim ikinci dereceden akrabam olup, olayları birinci ağızdan dinleme şansına sahip olmuştur. Erzurum eşrafından tanınan ve güvenilen bir isim olması şehir kültürüne ve tarihine de hâkim olduğuna bir kanıttır. Fotoğraflarda; Ermenilerin Erzurum’a bıraktığı eserlerden, yaşanan acı olayların mekânlarına kadar bir çeşitlilik vardır.
RÖPORTAJ:
-İsmin, soy ismin, bir de doğum tarihin?
Hilmi Mirici, 1341(Rumi),1925(Miladi)
-Doğduğundan beri Erzurum da yaşıyorsun.
Tabii.
-Mesleğin?
Ben, tüccar terziyim.
-Şimdi olayları yaşayan babanın mesleği?
Polis memuruymuş.
-Onun doğum tarihi?
Onun doğum tarihi… Hatırlayamıyorum ama 1915di o hadisenin olduğu tarihler o yaşta, o zaman babam aşağı yukarı 45-50 yaşlarında idi.
-Babanın ailesinin mesleği, daha önce yaptıkları?
Babası Yüzbaşı Mustafa ağasıymış.
-Ailenizin soyadı “Miri” arazi sahibi olmanızdan geliyor değil mi?
Evet, ondan geliyor.
-Şimdi, olaylar nasıl yaşıyor baban, neler anlattı?
Babamın anlattıklarına göre işte, o ermeni katliamı 12 Marta yakın olan günlerde öyle zulüm yapmışlar ki, babamın evinin karşısında ki ev konsoloslukmuş.
-Ne konsolosluğu? Hangi ülkenin?
Hangi ülkenin olduğunu bilemiyorum sade konsolosluk binası olduğunu söyledi.
-Bölge neresi? Hangi bölge Erzurum da?
Tahtacılar caddesi.
-Orası konsoloslukmuş sonra?
Tahtacılar mahallesi Dervişağa Mahallesi. Babamın anlattığı bana, çok ağlayarak anlatırdı, çok hüzünlenirdi. Derdi ki oğlum böyle zulüm hiç görülmemiş, o konsolosluk binasına yüzlerce insanı doldurdular o binanın alt salonu vardı diyor. Toplantı salonu. Oraya doldurmuşlardı diyor. Yüzlerce insanı. Bir de baktık ki orada yangın çıktı insanları yakıyorlar. İnsanların üzerine benzin gaz dökmüşler. Öyle kapılar demir kapı ki kaçması mümkün olmayan bir yer. Konsolosluk binası olduğu için çok sağlam bina. Öyle içerde kapıları kilitlemişler, öyle içeride ki adamların feryadı ile diyir, aşağı yukarı diyir 15-20 gün o et kokusu yanık kokusu bir aydan fazla mahallemizden gitmedi. Öyle müzdarip olduk. Yaktılar diyor hep de genç yaşlı insanlar.
-Peki, bu Ermeniler kimden destek alıyorlar o dönem? Nasıl ayaklanabiliyorlar?
Ruslardan, Ruslardan… Bütün güçleri Ruslar. Ruslar.
-Rus ordusu Erzurum’a girince onlar da ayaklanıyorlar.
Tabi tabi ondan sonra Rusya da isyan çıkıyor, Rusya da isyan çıkmasa Ruslar gitmeyecekler koca Türkiye’yi terk etmeyecekler. Rusya da isyan çıkınca Ruslar ordularını çekmeye başlıyorlar fakat nedense Ermeniler orada kalıyorlar Rus askerlerinin bir kısmı ile beraber. O Ruslar Ermeniler ermeni askerleri de diyor hep Rus askeri yani Ruslarla beraber askerlik yapıyorlar demek ki onlarla demek ki müşterekler. Ermeniler orada katliama başlıyorlar.
-Anladım peki, babanın başka yaşadığı bir olay var mı? Peki, babanlar mesela orada karşı çıkamıyorlar mı?
Hiç.
-O olaylar başladığı sırada?
Hayret edersin diyor aşağı yukarı 2000 kişiyi derviş ağa camisine soktular 2000 kişi. bu dediğim yani diyor en aşağı da 15-20 gün orada aç susuz kaldılar.
-Hep gençleri soktular?
Hep genç, ekserisi genç. Yaşlı adam pek yok. Genç, genç. Öyle sanki diyor seçme toplamışlar öyle 20-25, 20 yaş 18 yaş eyle insanlar ondan sonra da diyor bir gün geldi bir de baktık kapılar açıldı caminin.
-Peki, bu konsolosluk binasında yaşanan katliam da hep Türk gençleri alınıyor ve tamamen Erzurum’un yerlisi.
Yerlisi, hep yerlisi.
-Konsolosluk hangi ülkeye aitti?
İran.
-Tahmin ediyorsun ki İran’a aitti.
Tabii öyle tahmin ediyorum bana anlattıkları şey, aklımda kaldığına göre.
-Peki, İran konsolosluğu ya İran devleti o zaman herhangi bir şey yapamıyor.
Hayır, hayır, hayır. Tamamen boşaltmış gitmişler. Nasıl Rus işgal etmişse.
-İran da kaçmış?
Nasıl Rus işgal etmişse onlarda tekrar Türkiye’yi terk etmişler. İran konsolosluğu bomboş.
-Başka yaşanan olay hangisi?
Dervişağa camiine 2 bin,2-3 bin kişi dolduruyorlar.
-Yine gençlerden?
Hep genç, ekseri genç Babamın anlattığına göre. Genç insanları dolduruyorlar. 20-25 gün kadar orada duruyorlar. Ondan sonra çıkarıyorlar onları 2şer 2 şer kollarından birbirlerine bağlı böyle Tahtacılar caddesine aşağı Habipbaba türbesinden dışarı aşağıya doğru şimdiki kombinadan aşağıya orada havaalanına doğru. Heç unutmuyorum ben gördüm o barakaları ben. O zaman Ruslar oraya cephanelik barakaları yapmışlar 5-6 tane simsiyah böyle 20-30 metre boyunda 10 metre eninde barakalar. Oraya o insanları dolduruyorlar. Teker teker çıkarıp götürüp 2 şer kişi teker kişi çıkarıp götürüyorlar orada bir çukur yer varmış böyle bir insan boyu kadar oraya aşağı tak tak kurşunla vurirlar onlar bitiyor geliyorlar, tekrar götürmeye. Tekrar götürmeye, bu sefer içerideki adamlar anlattıklarına göre isyan etmeye kalkışıyorlar. Bakıyorlar ki öldürüyorlar daha böyle ölünceye kadar diyor, şey yapalım isyan ediyorlar. Gelen nöbetçiyi içeri alıp boğuyorlar. Onları gelip götürmek isteyen nöbetçiyi içeriye alıyorlar boğuyorlar. Üzerinden hemen silahını alıyorlar tabii diğerleri o aşağıda ya hiç farkında olamıyorlar. Bu sefer kapıdan çıkmak için kapıları kapıyı kırıyorlar. Ben çıhim, sen çık çıkan kaçıyor farkında oluyor Ermeniler ki bu adamlar kaçmaya başladı. Bunlar Ilıca yolundaki şosaya doğri kaçmaya başlıyorlar arkadan ateş ediyorlar çoklarını vuruyorlar. Bana bu hadiseyi anlatan, bene kendi anlatti biliyormusun? Bene anlatan hadiseyi, anlatan mahalle başında fırıncılık yapan Hakkı efendi isminde birisi annemin akrabası amcası oğli yakını oluyor. O anlattığına göre.
-O bizzat yaşamış mı?
Bizzat hadiseyi yaşamış
-Hmmm kaçanlardan?
Evet. Kaçanların arasında 2 kardeş varmış onlar zaten
-Bu fırıncı da sizin akrabanız?
He, onlar zaten nöbetçiyi içeri alıyorlar. Diyor ki ben alacağım içeriye heç katiyen diyor bu zulümdan ölemem burada imansız gitmektense öyle ölürüz daha iyi. Öyle heç şey yapmadan mücadele vermeden ölmek öle öküz gibi ölmek şeyime gelmiyor. Ben diyor kabul etmiyorum. Hemen nöbetçiyi almış içeriye boğazına yapışmış. Boğazına nasıl tutmuşsa Ermeni’yi anında öldürmüş. Ermeni askerini. Hemen silahını almışlar. Cephanesi üzerinde tüf tüf diye bir şey. Onları soymuşlar almışlar üstünden silahını da almışlar dışarı çıkmışlar adamlar birbirlerini öldürüyorlar diyir kapıdan çıkmak için kapıdan çıkmak ne zor, neyse zorla çıktıkki diyir, Ermeniler farkında oldular ki isyan burada kaçirlar. Bize ateş ettiler diyir. Çoğusunu, beni de diyor sağ bacağımdan vuruldum ama diyor sürüklene, sürüklene, sürüklene, sürüklene caddenin, şosanın ana caddeyi öbür tarafa geçtim dedim ki siz gidin artık beni şey yapamazsınız beni bırakın siz kendinizi kurtarın sade diyir. Ehmet yanımda kaldı gardaşının adı Ehmet kendinin adı Hakkı. Öyle anlatırdı o adamda öyle hadiseyi.
-Peki, babanın bu kilise kapıda dayınla?
Haa, o hadiseyi anlatayım sana. 12-13 Mart günü idi diyir
-Kurtuluşa yakın?
Hee, kurtuluş. Türk askeri Erzurum’a giriyor.
– 13 Martta?
He 13 Martta,12 Martta giriyor. Erzurum’a giriyor artık Ermenilerin pek fonksiyonu kalmıyor. Herkes sokağa çıkabiliyor insanlar. Bizde çıktık dayını aramaya. Dayın yok, 20-22 yaşlarında.
– Baban anlatıyor değil mi bunları?
He babam anlatıyor. Babam anlatıyor. Çok yere baktık o katliam yapılan yerlere baktık bir türlü bulamadık dediler ki; Kanburoğlu hanı diye kilise kapısında, Kanburoğlu hanı diye bir han var orada da Ermeniler Türkleri orada kestiler yaktılar.
– Kilise kapısında?
Evet.
-Bugünkü kilise kapısının orada?
Evet. O işte Kanburoğlu hanına gittik kapıları kapalı kapıları geriye böyle açtık açarken baktık böyle su gibi bir şey var karanlık içerisi tabii pencere mencere yok içeriye adımımızı attık ki, topuğumuza kadar şeye girdik suya girdik zannediyoruz meğerse kanmış. İçeriye girdik, azcık gözümüz alışırken baktık ki böyle adamları şu şekilde ( ellerini dik konuma getiriyor) birbirlerine bağlamışlar iplerle uzun da bir koridor. O koridora böyle iki üç sıra düzmüşler. Kafaları hiç yok. Ama adamlar düşmemiş yav hayret iş. Böyle arada bazıları düşmüş fakat diğerleri birbirlerine yaslanmışlar kafaları yok. Bu ne ile kesilmiş kafalar ben ona hayret ediyorum hala. Babamın anlattığına göre ben hayret ediyorum ki bu nasıl bu şekilde? Babam da diyor ki; biz zaten 1 aydan fazla hasta yattım gittim evimde. Bu hadiseyi görünce o kadar etkiledi beni ki gittim 1 ay yatakta hasta yattım. Öyle oralarda da bulamadık dayını diyor baktık ama zaten kafalar yok kafalar düşmüş.
-İnsanlar birbirine bağlanmış ve başları kesilmiş?
Bağlı vaziyette başları kesilmiş. Öyle bir zulüm bu makineyle kesilir başka türlü neyle kesmişler ki bu itoğlitler bu adamların. Bir sırada da en aşağı 20-25 kişi var yani bir sırada. 3-5 sıra var böyle sırayla neye öyle yapmışlar ki. Adamları öldürüyorsanız öldürün yok o şekilde niye öldürüyorsunuz? Şaşılacak bir durum.
-Evet, peki dayını nasıl buluyorlar?
Bulamadılar ki.
-Dayın kayıp?
Bulamadılar, dayım sonradan, sonradan 10-15 gün sonra geliyor bir yerlerde saklanmış.
-Dayın genç olduğu için saklanmış baban da yaşlı olduğu için kurtuluyor?
Tabii tabii.
-Dayın sonradan nereye saklanmış peki nasıl kurtulmuş?
O Kan köyüne gitmiş orada bir yere getmiş girmiş adamlar da buna yardımcı olmuşlar orada. Diyor orada yaşlı insanlar var şaşılacak şey yaşlı insanları götürmüyorlar, illah genç insan lazım ki onlara. Genç insan. Sanki böyle avcılık yapar gibi itoğlitler genç insanları götürüyorlar ekseri
-Peki, kadınlara bir şey yapıyorlar mı?
Aman yarabbi hem de nasıl! Komşularımız vardı diyor, İncesulular diye bir aile vardı komşumuz ev komşumuz.
-O aileden şu anda burada yaşayan bir aile var mı?
Hayır, öyle kayboldular diyir. Kızlarına gelinlerine tecavüz ettiler ve öldürdüler. Gettik baktık biz tabii eve girdiklerini fark ettik diyir. Bizim bitişikteki evimiz. 15-20 tene ermeni girdi içeriye önce adamları öldürdüler. Ondan sonra gelinlerin feryadı, gelininin kızın feryadı onları da öldürdükleri belli oldu ki öldürdüler bunlar sesler kesildi ve Ermeni askerleri evden boşandi getti biz diyor aradan görüyoruz tesadüfe bak ki diyor bizim yandaki ev de onların koridorları görünmüyor boşandi gettiler diyir. Biz çıkamıyoruz korkumuzdan. 2-3 kişi içerdeyiz diyir o mahzende bele yer altında ama diyor tabii 4-5 saat geçince baktık tamamen ses kesildi. Ola hele bir bağağ ki bu evde ne oldi ne ettiler bu komşilarımıza? Çıktık kapıda ele bir sükünet buldu her taraf kimse yok. Çıktık girdik o eve kapılar mapılar açık elece açık bırakmış getmişler. Çıktık merdivenlerden, yukarı çıktık ki, korkunç bir manzara. Hepsi yerde. Cesetler 8 kişi. 1 genç kadın, gelinleri dünya güzeli gibi bir genç kadın çırçıplak üzerinde 2-3 tene kama saplı bele tecavüz etmişler. Çıplak heç bir şey yok üzerlerinde tamamen çıplak gız da gari da. Gelin de. Ondan sonra diyir aradan bir 3-5 gün geçti bunlardan hiçbir ses çıkmadi bi de baktık ki heç evde kimse kalmamış
-Göç etmişler?
He göç etmişler,.elece kayboldular diyir. İncesulular kayboldu. Eyle bir komşimizdi diyir çok ey insanlar. İncesulular derdiler lakaplarına.
-Peki, babanın anlattığına göre ama Erzurum da Ermeniler yaşıyor olaylardan önce. onlarla babanın herhangi bir sorunu yok?
Hayır, hayır, hayır, hayır.
– Zanaatkar insanlar?
Tabii tabii. Dükkâncılar ekseri diyor bakırcı ekseri yani lokantaci bakirci ecayip ecayip esnaflar vardı diyir. Hem de iyi bir esnaflardılar yani.
-Peki, bu adamlar bu olaylar yaşanırken bu şehir de yaşayan yerli Ermeniler, Rus ordusunda ki Ermenilere herhangi bir şeyde bulunuyorlar mı müdahale de?
Hayır, hayır!
-Destek veriyorlar mı?
Hayır. Ne destek verdiklerinin farkındalar ne de hiç bişe bilemiyorlar.
RESİMLER:
* Eski bir Ermeni konağı olan, Atatürk’ün Erzurum Kongresi sırasında kullandığı ve şu anda müzeleştirilen ATATÜRK EVİ.
* Tam bir Ermeni işçiliğine sahip ve Ermeni mimara sahip bina, Osmanlı idaresi tarafından askeri ve mahalli idare sahiplerine tahsis edilmiştir.
* Olayların yaşandığı bölgeler: Bugünkü Taş Mağazalar mevkii.
* İnsanların yakıldığı bir başka camii: Narmanlı
Sonuç;
1915 olayları son günlerde çokça tartışılan bir konu halindedir. Çalışmada görüldüğü gibi olayın ana karakteri olan iki halk hala birbirlerine acılarını tarif edememiştirler. Küresel dünya aktörler olaylara sadece Ermenilerin yaşadığı acılar perspektifinden bakmakta ve diğer tarafın acılarını göz ardı etmektedir. Bu tutum Ermeni tarafından genel olarak benimsenmektedir. Süreç bu şekilde ancak bir tıkanmaya gidecek ve kutuplaşmayı derinleştirmesi kaçınılmaz olan bir hal alacaktır. Bu çalışma objektif gözlem ve bilimsel bilgi toplama esaslarını öncelikli kriter olarak belirlemiştir. Tarihe sadece bir tarafından bakmanın bir çözüm getirmeyeceği bilincinde alternatif bir yaklaşım sergilemek amaçlanmıştır.
Anıl Kemal AKTAŞ
Bilkent Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Kaynakça
Binark, İ. (2001). Ermeniler’in Türkler’e yaptıkları Mezalim ve Soykırım’ın Arşiv Belgeleri. Ankara: TBMM KÜLTÜR, SANAT VE YAYIN KURULU. (1) say.29-35
Eroğlu, V. (1995). ERMENİ MEZALİMİ. İstanbul: Sebil Yayınevi. (3) say. 158-164
Öke, M. K. (2000). Yüzyılın Kan Davası ERMENİ SORUNU 1914-1923. İstanbul: Aksoy Yayıncılık. (2) say.194